deli dediğimiz insanların işine öyle geldiği için sürekli rol yapan yavşaklar olma ihtimalini düşündünüz mü?




 

hayır çünkü deli taklidi yapmak bir noktadan sonra sıkıcı ve yorucu olur gibime geliyor.

tabirimekruh

Deli dediğimiz şey mental bir bozukluk ya da bir duygudurum bozukluğu değil. Halk arasındaki bir söylem. Şizofreni gibi bir bozukluğu ya da herhangi psikotik bir durumu tarif ediyorsanız hayır, rol olamaz.

kullanıcıadımbuolsun

Şu an ismini hatırlayamadım ama yaşanmış eski bir olay vardı. Bir gazeteci akıl hastanesine girmek için hasta taklidi yapıyor, tüm doktorları kandırıp hasta denilerek yatırılıyor ve avukatları vb. araya sokup zar zor "normal"olduğunu kanitlayip taburcu oluyordu.

Elizabeth Jane Cochran'mış ismi.

doxanikee

Maalesef değil.

Deliliğin aralığı çok büyük. Bize göre uç şeyler yapan insanlara sa yakıştırabiliyoruz; nuekozu olanlara da. Hadi diyelim ki, nevroz veya psikoz sahibi birini deli olarak tanımladık (ki çok kötü bir tanım olur ama hafi olsun), aslında halk arasında daha çok "davranışları sürekli mantıksız olan" veya "tantrumları olan" anlamında kullanılıyor. Bunun da bir spektrumu, derecesi var. Eski erkek arkadaşımın çok sevdiğimiz bir yakını sık sık Lape'ye giderdi paranoid şizofreniden. Onun yanında refakatçi olarak ben de giderdim ve gördüğüm ilginç şeyler vardı.

İlki, "Deli deliyi görünce sopasını saklarmış" atasözünün nasıl doğru bir şey olduğunu öğrendim. Gerçekten o "deli" spektrumun bir hiyerarşisi var ve bakışmalarla anlaşıyorlar. Bir "deli" kendisinden daha gözü kara bir "deli"yi gördüğümde pısıp kalıyor mesela. Bu "Şu hastalık daha kötüdür" gibi bir psikoloji değil ama doğadaki aynı tür iki canlının karşılaşınca daha alfa olana saygı göstermesi gibi. Saçmasapan hareketlerde bulunan ve ortalığa laf atan biri, kendinden gözü kara biri yanından geçtiğinde süt dökmüş kedi gibi sus pus olurdu, kedi gibi büzüşürdü ya da korktuğunu belirten sesler çıkarırlardı.

Sürekli deli olmak zorunda da değil kimse. Sinir krizi, tantrum anları oluyordu beyaz odaya kapatıldıkları. Yaşadığın en büyük öfke krizini düşün; onun çok büyüyüp zaman ve mekan algısından koptuğunu düşün. Sakinleştiğinde nerede olduğunun farkında olduğunu düşün, bunun gibi bir süreç. Şöyle derlerdi, "Bağırdım, çağırdım. Baktım, beyaz odadayım. Susayım da çıkarsınlar diye sakinleşirdim", sakinleşebilince ve kendi kontrolünü yeniden ele geçirebilince zaten tehlike geçmiş oluyordu genelde.

Delinin en büyük zararı kendine ama eğlenceli deli var, zararlı deli var. Eğlenceli bir deli iyi tedavi görmezse zararalı deliye dönebiliyor. Örneğin, sadece konuşan ve başka hiçbir zararı olmayan biri sonradan saldırganlaşabiliyor.

Fonksiyonelliğini yitirmek çok acı da olsa, çok yaratıcı hayal gücü olanları ve çok renkli dünyaları gördüm bahçede beklerken.

Orada kısıtlı refakat süremde bunları gözlemleyebilmiştim. Şu da var yalnız; bizim paranoid şizofren diye götürdüğümüz tanıdık, hakikaten hastaydı ama spektrumda o kadar uç bir noktada değildi. Yani, yatması gerekmiyordu ama bir hata yaptı diyelim, atıyorum karısını aldatmış olsun, anında deliye bağlardı numaradan, sorumluluğunu üzerinden atmak için. Doktorlar gerçekten hasta olup olmadığını anlamak için başka hastaları kullanırlardı. Hastalar birbirlerini gözlerinden anlıyorlar aynı bir tarikatmış gibi ve ona göre tepkiler veriyorlardı. Ona göre "Yemezler" diyorlardı mesela. Tabii tek karar mekanizması bu değildi ama başka hastaların kişinin yanında vereceği tepki gerçekten önemliymiş meğer. "Deli deliyi dakikada bulurmuş" atasözü de doğruymuş.

Yanlış bir gözlemim olduysa düzeltilmesi dileği ile.

aychovsky
1

mobil görünümden çık