gayet ciddi soruyorum. temelde ikisinde de aldığınız ürün veya hizmet karşılığında bedel ödüyorsunuz. markayı da ülkeyi de bir grup insan topluluğu var ediyor.

eğer yaşadığı toplumu yüceltmekse amaç, insanoğlu neden dünya geneli bir yaklaşım sergilenmekten ziyade sadece bulunduğu ülkeyi baz alıyor?


 

(bkz: aşağılık kompleksi)

en asil kan benim damarlarımda. benim telefonum en iyisi. benim arabam en kalitelisi. en uzağa ben işerim. benim babam döver...

edit: otonomo milliyetçiliği çok güzel anladı :) otonomo insan davranışlarının psikolojik motivasyonlarından bahsediyor ve bu cevapta pozitif/negatif ayrımı yapmıyor. ayrıca otonomo insan davranışları üzerine düşünürken atatürk'ün veya bir başkasının davranışlarını referans almaz :) otonomo herkesi her zaman iyi hissettirmekle ilgilenmez :(

otonomo

öncelikle @otonomo milliyetçiliği anlamamış.

milliyetçi ile fanboy arasında mutlaka farklar vardır. ama benim değinmek istediğim esas sıkıntı yukarıdaki gibi bu kelimelerin herkes tarafından aynı manalarda anlaşılamaması. herkes, malesef her kelimeye kendince yeniden bir anlam atfediyor. doğal olarak bir ortak algı yok.

kimine göre milliyetçilik = ırkçılık ya da milliyetçilik = kafatasçılık mesela... bunlar başka başka anlamlara gelmekle beraber birbirinden keskin çizgilerle ayrılmış değildir. çünkü hayat iç içe geçmiş olgulardan meydana gelir.

bir duygu atfedip algımızı duygusallaştırmadan önce anlamamız gereken şudur: milliyetçilik de çağına ve mekanına göre tarihte önemli durum veya olaylarla birlikte ortaya çıkmış diğer bazı kavramlar gibi bir kavramdır. bir olguyu açıklar

bence milliyetçilik yerine göre dejenerasyonun önüne geçmek için gereklidir. ama bunun sınırı nedir? bu tartışılabilir. milliyetçi olmayan toplumlar tarihte ve günümüzde hızla dejenerasyona uğramış, uğramaktadır. bu tarz ortak duygular ve kavramlar bireylerin toplumlaşmasını sağlayan bir tutkal gibidir.

fakat bazı insanlar milliyet kelimesini direk negatif anlamlarla algıladıklarından zannediyorlar ki milliyetçi olmak diğer herkesin ölmesini kendi milliyetinin hayatta kalmasını istemektir. öyle basit bir şey yok. türkiye'nin temeli de milliyetçilikle atılmıştır ve bu rastgele değildir. bir imparatorluk yıkılıyor ve dört bir yandan işgal altında bir vatan var. bu vatan nasıl bir tutkalla bir arada tutulabilir? kim bu vatanı korumak için ölüme yürüyebilir? hangi cephaneyle? hangi duyguyla? işte birinci dünya savaşında atatürk duruma bakmış ve 'cephaneniz yoksa süngünüz var ben size ölmeyi emrediyorum, ya istiklal ya ölüm!' demiş. demekle kalmamış milyonlara da ilham vermiştir, dedirtmiştir. bugün bu sayede bir yurdumuz, dilimiz, okullarımız var.

atatürk'ün yunan bayrağını çiğnemediği, yerden kaldırdığı/kaldırttığı hakkında bazı anekdotlar okumuş ya da duymuşsunuzdur. şimdi size 'gerçek milliyetçilik budur' demeyecem tabi ama. tarihte böyle milliyetçi de vardır.

buna göre neden negatif bir milliyetçilik algısı var? aslında böyle bir algı sadece milliyetçi olmayan bir kesimde var. bu algı milliyetçilerin azımsanmayacak bir kısmının 'hırt' olmasından kaynaklı olabilir. bu sefer milliyetçiliği 'temsil eden' bu bireyleri görüp boku milliyetçiliğe atmamak gerek. nasıl müslüman vardır ekmeğini paylaşır, müslüman vardır hırsızlık yapar... bu da öyle bir durum.

bugün sözümona komünistlerin, devrimcilerin sigortasız işçi çalıştırdığı bir ülkede yaşıyoruz. 'milliyetçilik tü kaka ama solculuk çoh süper' gibi bir algısı olanların meselenin insanın bizzat kendisiyle, 'decent human being' olma meselesiyle ilgili olduğunu anlaması gerek. hiçbir sistem içerisinde de (ister cumhuriyet ister oligarşi ister diktatörlük, demokrasi, anarşi ne olursa olsun...) yozlaşmış, yolsuzlaşmış insanlarca 'adil, güzel...' bir işleyiş kurulamayacağını artık kabul etmek zorundayız.

ne yaptığını bilen, herkesin/ülkenin/çoğunluğun iyiliğini isteyen bir atatürke diktatörlük verirsin adam eder, birikim yapar, demokrasiyi getirir. öte yandan zalim birine iktidar verirsin. ülkeyi mahfeder (bkz: saddam hüseyin)

bunlar tarihte ilk değil bu gidişle son da olmaz. boşuna tarih tekerrürden ibarettir dememişler.

sonuçta fanboy meselesine gelirsek bu kelime anlam itibariyle milliyetçilikten biraz daha basittir. fanboyluk, milliyetçilik kadar kapsayıcı ve duygulandırıcı olmayabilir. zira bir anlamda basit bir beğeni meselesi devreye giriyor. milliyetçilik, fanboyluk kadar 'hafif ve yeni' bir kavram değildir. milliyetçilik evrimsel bir öneme sahiptir ve yeri gelince koca toplumu ayağa kaldırır.

edit: milliyetçiliği doğru dürüst anlayabilmek için atatürk'ü anlamak lazım. bunun için de nutuk bulunmaz bir kaynak. ona buna bok atmakla milliyetçilik aynı şey değil. bunu dinciler de yapar, solcular da yapar, herhangi bir kıskanç kimse de yapar. bu boklama meselesi 'decent' olmakla çok ilgili (decent için bir anlamda 'efendi' olmak diyebiliriz.) o ya da bu markayı boklayan fanboylar da 'decent' olmayabilir.

edit2: iyi de bu kavram bu kadar basite indirgenemeyecek, gayet kompleks, tarihsel olaylar sonucunda ortaya atılmış bir kavram. üzerinde bu kadar tartışmalar, görüş ve algı farklılıkları varken, bütün bunları görmezden gelip bu kadar indirgeyebilmek için pozitif/negatif bir ayrım yapmak zorundayız. kaldı ki herhalde aşağılık kompleksi pozitif bir karakter özelliği olarak görülmez... bu tanımın gerçekten bir negatif ajandası yoksa düpedüz cahillik.

öte yandan milliyetçiliği anlamak için herhalde dağdan taştan referans alacak halimiz yok. nasıl paleolitik çağı anlarken aletleri referans alıyorsak burada da milliyetçileri referans almak zorundayız.

idexo

millet mecburiyettir, içine doğarsınız. (en basitinden dil...) fanboy ise onlarca farklı seçenekten birini tercih edebilir. ikisi aynı değil.

tarihin görmediği ölçüde büyük ölüme yol açacak nükleer savaşlar yaşanmadığı sürece insanlar farklı dillerde konuşacak, farklı kültürlere sâhip olacak, farklı siyasî birimlerde (devletlerde) yaşayacak (asimilasyon her zaman var ama tüm dünyayı tek millet veya "milletsiz" yapacak kadar geniş olması imkânsız). sihirli değnekle tek dünya devleti kursan üç gün sonra iç savaş çıkar yine topluluklar ayrışır, bölünür. kısaca milletlerin varlığı değiştirilemez bir gerçektir ve bunların arasındaki rekâbet de öyledir. bu rekâbetin içinde olmak çok doğal bir durum. bu rekâbette hitler gibi de olabilirsin tam tersi de. bu senin düşüncene, tabiî sâhip olduğun güce ve kaynaklara da bağlı. milliyetçilik "dünya geneli bir yaklaşım"a sâhip olmayı engellemez. meselâ sabahattin ali (eksisozluk.com).

istambul

Milliyetçiye ırkçı, liberale liboş, sosyal demokrata cihangir solcusu. siyaset terminoloijisinden bağımsız herkes kendine göre yorumluyor zaten kavramları. Modern Türkiye'nin temeli atan, Abdül Nasır'ı yükselten, Cezayir'de FLN'i kuran, güya Bahçeliye bugün oy kazandıran da milliyetçilik. sanki etki tepkiyi doğuruyor gibi gözüküyor. Arap milliyetçiliği, Türk milliyetçisi, karşısına oradan Kürt milliyetçisi çıkıyor. Avrupa'da mülteci sorunu ötesinde aşırı-sağ yükseliyor. sen de burada ama benim milliyetçiliğim ne onların milliyetçiliğiyle aynı, ne "aşağılık kompleksi" ne de "fanboyluk" sadece vatanseverlik deyip laf anlatmaya çalışıyorsun. aynı anda milliyetçi-batıcı, milliyetçi-sosyalist, milliyetçi-demokrat olamazsın cahil kafaya göre.

sporty
1

mobil görünümden çık