bildiklerinizi de buraya aktarabilirsiniz.
tam kastettiğiniz bu mu bilmiyorum ama amerikadaki garip kanunlar hakkında "you can get arrested for that" diye bir kitap var. İki İngiliz genç sırf bu garip yasaları çiğnemek için bir yolculuğa çıkıyor, atıyorum bir eyalette pijamayla balık tutmak yasakmış, pijama giyip balık tutuyorlar vs vs
@sopiro sadece belli yerlerdeki kanunları kastetmiyorum. nasil desem?..
mesela tam olmasa da konuyu fiziki olarak ele alalim. soguyan her maddenin hacmi azalır. ama su bunun istisnadır degil mi? yine deyim olarak aciklamak gerekirse, iki arada bir derede kalmak, olarak tanimlanabilecek, bir meselenin çözülmesine rağmen farkli, yeni sorunların ortaya çıktigi ilginç hukuki sorunları kastediyorum.
www.hurriyet.com.tr/amp/degistirin-artik-su-yasayi-155968
17 25 aralik döneminde hakimlik yapan fetocu hakimler tutuklu iken kanuni boşlugu bulup bunlar hakkinda tutukluluk kararının kaldırılmasına dair karar aldiran avukatlar vardi. Adamlar yepyeni cmk 'nın boşluğunu bulmuş ben hala şaşarim. Googlelayamadim şimdi bakarsaniz çıkar.
Bir hukukçu olarak düşündüm ve bulamadım. Zaten günümüzdeki hukuk roma hukukuna dayanan 2600 yıllık bir birikime sahiptir. Üstüne koyarak bu gunlere gelmis ve açıklarını kapatmistir. Zaten bircok kanunun sonunda der ki "bu kanunda acikca hukum bulunmayan halerde diger genel kanun hukumleri uygulanir". Yani yeni kanunda sorun olsa bile, sorun olan durumlarda bin yıllar sonucu ortaya çıkmış ve her konuyu kapsayan genel kanunların uygulanacağı yazıldığı icin oyle boşluk falan olmuyor.
Netlik kazanmamış olarak, ilgini asla çekmeyecek konulardaki bir kanunundaki bir kelimenin dar anlamda mi yorumlanmasi mi genis anlamda yorumlanmasi mi gibi tartismalar oluyor. Yargitay bir gorus benimseyip o sekilde uyguluyor onu falan. Kanun yenilenirken de duzeltiyorlar onu. Ama ilgi cekici degil yani. Kanun işçinin alacaklari demiş de bu genis anlamda alacagi mi dar anlamda alacagi mi bunun gibi durumlar.
Boyle ilginc hukuki gariplikler abd ve uk'de oluyor. Cunku onlar dunyanin geri kalanindan bambaska bir hukuk sistemi kullaniyorlar. Teamul hukuku deniyor. Yazili kanun yok cogu durumda. Hakimler onlerine gelen vakalara gore kendileri bir karar veriyorlar ve boyle boyle bir hukuk oluşmuş oluyor. Buna deniyor. Anca bu tarz ulkelerde gecmisten kalma bazi ilginc anılar olaylar falan oluyor. Basit bi google search ile birkaç tane çıkıyor ama cogu hepimizin bildiği vakalar. Fakultede hukuk kitaplarini okurken de nadiren bazı örneklerine rastlardım ama su an tarayıp oyle bir örneği tekrar bulmam imkansiz.
Edit: şimdi aklıma şöyle bir durum geldi. Yani yaşanmış bildiğim bir vaka veya karar yok. Ancak ceza dersinde karşılaştığımda kafami kurcalamıştı. Madde şu:
MADDE 104. - (1) Cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikâyet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Yani bu durumda diyor ki örneğin 15 yaşında bir çocuk ile 18 yaşında bir sevgilisi olsun. Bu iki kişi cinsel ilişkiye girsin. Kanun artık burada çocuğun rızası var mıydı sevgilisi miydi bununla ilgilenmiyor. 15 yaşında birisiyle cinsel ilişki yaşadıysa 15 yaşında birinin rızası var mı bakılamaz diyor ve karsi tarafı cezalandırıyor. Benim de aklıma gelen örnek şu. Ikisi de 15 yaşında iki sevgili cinsel ilişkiye girerse ve ikisinin de ailesi birbirlerinden şikayetçi olursa ne olacak? Ortada 1 adet suç var. Bir kisi ayni sucun hem faili hem magduru olamaz. Kim cezalandirilacak? Bu madde boyle bir durumda nasıl işletilecek? Bu hep kafami kurcalardi. Hocama sorduğumda demişti ki tck'nın bu konudaki duzenlemeleri(ve baska konulardaki bazi duzenlemeleri) cok isabetsiz. Uygulamada da cok sorun yaratıyor. Bence bu madde buna benzer durumlarda bazı soru isaretleri yaratacak. Hakimlerin izleyeceği yolu ben de merak ediyorum.
Netlik kazanmamis bir ton konu var elbette. Abd supreme court kararlarina bakabilirsin. Diger yandan uygulama imkani olmayan konularla hukukun ilgilendigini dusunmuyorum.
Otelde pembe kimlikliyle mavi kimliklinin aynı odada kalabilmesi için evlilik cüzdanı şartıı olayı gibi bişiler soruyorsun sanırım.
İç işleri evlilik cüzdanı şartı getirirken turizm getirmiyor. Yani yabancılar evlilik cüzdanı olmadan aynı odada kalabiliyor, yerliler kalamıyor. Peki biri yabancı biri türk olduğunda ne olacak ?
Uygulamanın saçmalığın daniskası olan bir yönü de herkesi heteroseksüel sanması.
Langırt yakın zamanda suç olmaktan çıktı.
Arkadaş catch 22 arıyor galiba.
Ben çalışma hayatındayken çok vardı şimdi unutmuşum çoğunu.
En ilginçlerinden biri de fatura tasdik olayındaydı. Maliyeye borcun varsa faturanı onaylamıyor ama "borcun borç ödemezsen asarım keserim " filan tehditler. Şaka tabii, tehdit yok, icra ve hapis var. Borcunu ödemek için iş yapman lazım demi. Faturan onaylanmadı nasıl iş yapacan???
yine teoride kalabilecek biraz derecede konular da olabilir. aya seyahat halinde oradaki arazi, esya mülkiyeti hakkı ya da yörüngede vs gibi.
O zaman yeri gelmişken belirteyim uzay konusunda BM anlaşması var. Yani uzayda herhangi bir egemenlik ilan edemez hicbir devlet. Dolayısıyla ben ay'a gidip su arazi benim dedigimde bunu kaydettirebilecegim bir tapu kütüğü olmadigi icin hukuken bir karşılığı yok. Magazinel bazı haberler çıkıyor. Mars'dan toprak aldı falan diye. Bunlar tanınmış haklar değil.
Ceza yargilamasinda muvekkil icin beraat karari alinca lehe vekalet ucreti yazmiyor mahkeme. Bu karara itiraz edip istinaf mahkemesine tasiyinca ben inceleyemem yetkim yok diyor. Sistem kilit.
@rucka boji, BM üyesi olmayan devletler var onlar için ne düşünüyo acaba BM ^_^
İş yerleşmeye gelince hepsi ayarlanır onların. Parası, teknolojisi, gücü olan gidip yerleşecek bana kalırsa.
hazır aklima gelmisken sorayım. hukuk meslegini icra edenler bilebilir. bir kac yıl önce okumustum bir kitapta - idare mahkekemelerinde, (bazı hallerde) şahsın kendisine dava acılabilmesi durumu var mı gercekten?
(bkz: baro kimliğiyle banka hesabı açmaya çalışan avukat)
teoride avukatlar haklı. normlar hiyerarşisini düşünürsek çözüm basit ama sistem baştan düzenlenmeyince ve düzgün işlemeyince tıkanıyor. bu nedenle bankacılara da hak veriyorum.
gerçi tartışılalı çok oldu, şimdi durum nedir, bilmiyorum.
@hayat aklini
Haklısın. Esasen bm üyesi ve bu anlaşmaya imza atmış bir devlet kendisi ile çelisip bir anda ay uzerinde hak iddia etse buna engel olacak bir mekanizma yok. En fazla ekonomik yaptırım uygulanır.
Veya kuzey kore ben oranın sahibiyim dese, tapu kutugunde ay icin bir sayfa açsa ve halkına dagitsa kim ne diyecek?
Uluslararası hukuk alanına giren bu konular bu şekilde uygulama üzerinden ilerleyen konular. Konulan kurallara birisi uymadığında devleti hapse atamadığın için yaptırımlar da sınırlı. Ustelik bu kurallara uymayanlar abd gibi buyuk toplar olunca en ufak yaptirim bile olmuyor. Örneğin abd ırak'ı işgal ederken bm anlaşması 51.maddedeki mesru savunma hakkını kullandığını söyledi. Irak'da nükleer silahlar olduğu iddiasında bulundu. Ancak BMGK'den istediği kararı çıkaramadı çünkü kendisine karsi bir saldırı olmadığı için bu mesru savunma kapsaminda olamazdi. Boyle olunca j.w.bush dedi ki mesru savunma sadece saldırıyı kapsamaz saldiri tehdidini de kapsar. Bu da su an icinde yaşadığımız fiili durumdan olusan yeni hukuk kuralidir dedi. Halbuki 51.madde cok acik ve mesru savunma saldiri tehdidini kapsamıyor. Ayrica, normlar hiyerarşisine gore yazili kanunlar yazisiz kanunlardan yukaridalar. Dolayısıyla, bush tamamen uluslararası hukuka aykırı olarak kafasına gore hukuk yaratti. Ustelik bu yarattigi hukuku kimse tanımadı. Hatta birileri tanısa bile yazili kurallara aykiri oldugu icin zaten yine de hukuk dışı. Ama gidip iraki isgal etti. Kimse de bir sey diyemedi. Bu konu hala sertce eleştirilir ve uluslararası hukukcularina gore o saldiri mesru degil. BM raporlarında da abd'den bu konu hakkina "işgalci" olarak bahsediliyor. Bu olay da belki duyurucu arkadaşın sorduğu soruya biraz tatmin edici bir cevap olabilir.
Uzay konusuna geri donersek. söylediğin gibi iş oraya yerleşmeye gelince uluslararası hukuk alanında yasanacaklar oranın hukukunu da oluşturacak. Ancak pozitif hukuk olması gereken ile değil olanla ilgilenir. Dolayısıyla ben sadece mevcut durumu açıklayabildim. Mevcut durumda insanların orayi alip satması sadece bir monopoly oyunu :)
@1adam hayır boyle bir durum yok.
Söylediğiniz konu o kadar basit değil ve çokça tartışmanın olduğu bir konu. Ancak bu ilkenin oluşmasının bir sebebi var. Ayrıca mutlak suretle uygulanan bir ilke değil. Öte yandan, bu ilkeyi oluşturan bizzat Yargıtay'ın ilgili dairesinin hakimleri. Açıkçası istedikleri kararlarda uygulayıp(mantikli bulduklari) istemedikleri kararlarda(mantiksiz bulduklari) uygulamamakta serbestler. Bence hukuken "sacma" degil. Bir gereklilik. Önemli olan bu adi karinenin uygulanacagi esaslarin ve ilkelerin istikrarli mantikli ve mumkun oldugunca genel olmasi. Aşağıya konu hakkinda bir alinti bırakıyorum.
"Cinsel suçlar, özellikle de cinsel taciz suçu, doğası gereği çok fazla tanığı
ve delili olan suçlar değildir. Bu suçların failleri, mağdurların yalnız oldukları
zamanlarda bu tip filleri gerçekleştirmektedir. Bu sebeple bu tip suçlara maruz
kalanlar, çoğunlukla da kadınlar, faillerin cezalandırılmaları için yargıya baş-
vurduklarında, suçun tanık ve delillerle ispat edilmediği gerekçesiyle failin
cezalandırılması talebi reddedilmekte ve sanıklara beraat kararı verilmektedir.
Ancak Türkiye’de bazı cinsel suç dosyalarında, yerel mahkemelerin ve Yargıtay’ın
suçlamanın ispatı konusunda çok katı davranmadığını görmekteyiz. Bu tip
kararlarda yargı; suç kanıtı aramanın birçok olayın karşılıksız ve cezasız kalması
gibi istenmeyen bir sonuca yol açacağı, şikayetçinin başkasına zarar vermek için
kendisine zarar vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, biçiminde
gerekçelere dayanmaktadır.
Yargı, bazı olaylarda, şikayetçi ve sanığın sosyal konumlarına, aralarındaki
ilişkinin mahiyetine, aralarında husumet olup olmadığına, tarafların geçmişle-
rine bakarak; yani her olayın kendi özel somut koşullarına göre, delil olmadığı
durumlarda da ceza vermeye karar verme amacındadır. Yani yargının, bütün
kadınların bu tip iddialarının, delil olmasa bile doğru kabul edileceği
şeklinde bir vaadi, düşüncesi yoktur."
@birdahagelincealinannick
Aynısını ben de dinledim derste :) icra iflas hukukunu hangi hocadan aldin sen?
@rucka peki benim de ayni hikayeyi dinlemem ? Haha tüm ülkede aynı şey mi anlatılıyor?
@cabiday demek ki tum icra iflasciların malumu bu olay asdfggjks
@birdahagelincealinannick evet soylediklerine de katilmamak mumkun degil. Fakat yukarıdaki alıntıda da belirtilen sebeplerden dolayı kadının beyanını esas almak delil ile ispat kuralının nadir bir istisnası olabilir en azından. Bunun da sakıncaları tabi ki çokça olacaktır. "Bir masum bir tek gün haksız yatacağına, bin suçlu aramızda dolaşsın" ilkesi gereği bana sorarsan kadinin beyani esastir ilkesi hiç uygulanmamalı. Fakat birisi sırf tanık yok diye tanık olması dogası geregi mumkun olmayan bir suctan beraat ettiginde zedelenen kamu duzeni de goz ardi edilemez bence. Olaya sadece iki taraftan bakmaya çalıştım yani.
@birdahagelincealinannick toplumsal sorunların örneğin suc oraninin azaltilmasi idarenin görevi. Yargi organi onune gelen davalari hukuka uygun olarak cozmekle gorevli. Ama sen diyorsun ki yargı eliyle bu sorunu çözmeye calisiyorlar. Peki bu nasil mumkun? Yani yargitay hakimlerine bu ilkeyi uygulamak icin birisi talimat mi veriyor sence? Bir de sunu merak ediyorum. Tamamen vicdani kanaatiyle karar vermesi gereken bir hakim nasıl çıkıp konusmasi sırasında sacma ama uyguluyoruz diyebiliyor. Kimseden emir talimat almak zorunda değil ki? Veya merak ediyorum kadinin beyaninin esas alındığı ve kendisinin de inceledigi bir karara karşı oy yazısı yazmis mi?
Hakli olabilirsin. Bu arada cinsel suçlarla ilgili veriler bu suclarda artış oldugu yonunde. Hatta Ceza hukuku dersinde hocamin söyledigine ve timur demirbaş'ın kitabında okuduğuma gore agirligi arttirilan ceza, suc oranini onlemiyor. Hatta ölüm cezası olmayan ülkeye ölum cezasi getirildigi sene bile cinayet suclarinda artış olmus. Zaten ceza teorisinde pozitivist okul'un görüşünü benimseyen norvec isvec gibi ulkelerin cezaevlerini bu kadar konforlu ve rehabilitasyon amacli dizayn etmesinin sebebi bu. Ceza'nın 'cezalandırma' islevi suçluyu duzeltmedigi gibi suc oranini da dusurmuyor. Dolayısıyla bu gibi yollarla önlem almaya calismak komik duruyor. Dediğin gibi çözüm cok baska yerlerde ve cok uzaklarda.
Edit: simdi gordum eklemeni. Tamamdir.
@birdahagelincealinannick, ne güzel anlatıyorsun ya, tebrik ederim.
konuşmanızı da zevkle okudum ben.