Otuzlu yaşlarımın başındayım. Ailemdeki tüm genetik hastalıklar bu zamanı beklemiş gibi birden bastırdı. Bu yaşta yüksek tansiyondan şikayet eder oldum. Yaşlanmak böyle mi oluyor? Ne yaparsak yapalım bu aşamaya hep geliyoruz, genetikten kaçamıyoruz değil mi?

Dertleşelim biraz.


 

çok ekstreme bir durum yok ise normalde zamanında düzgün beslenme ile çözülüyor bu hastalıklar.

şeker, tansiyon, kalp gibi olanlar. bunu göz önünde bulundurup ona göre bir diyet yapmak gerekli eğer gerekli önlemleri alırsanız çıkmayabiliyor. ama illa çıkmaycak anlamına da gelmeyebilir bu, olasılığı düşürebilirdiniz belki.

ben bizim ailede olabilecek hastalıklardan kaçınmak için, yediğime içtiğime dikkat ediyorum.

kurnaz

bizde bağırsakla ilgili hastalıklar var genetik
@kurnaz
sürekli ev yemeği yapan/yiyen, tuz şeker tüketmeyen, içki sigara kullanmayan, eve ekmek almayan, vb. bir kişiyim daha ne yapayım :) babam 40 senedir diyet ve spor yapıyor gene de genetikten kaçış yok -ha ama doktorun dediği gibi, bunları yapmasa muhtemelen çok kötü şeyler yaşardı, hiç olmadı öyle büyük bir sorunu, çok şükür. bu sayede aslında gayet düzgün şekilde hayatına devam edebiliyor.

genetik olarak kalp hastalığı varsa kilo almayıp, sağlıklı beslenip vb. evet, kendimize iyi bakabiliyoruz -ki bunu yapıyorum zaten- ama yapısal bir sorun varsa ne yapsak olmuyor. yoksa 15 yaşında kalp kası/kapakçığı vs. kusurlarından ölenler ölmezdi.

yaşlanmak böyle mi oluyor dediğin kısımda kıstas ise benim için şu: ne zaman oturduğun yerde yoruluyorsun, kolun bacağın boynun belin hatta popon ağrımaya başlıyor :P o zaman yaşlanmışsındır bana göre.

niye ama

@devil yazmıştım, sonra devil uyardı ben yazmadım diye :)

@niye ama

e bizde onu dedik zaten. çıkabilir, ama bu oranı çok azaltabilirsiniz, ya da insanlar azaltabilir. sadece spor ve diyette değil, stresssiz yaşam, temiz hava su gibi şeylerde çok önemli.

illa kaçamayabilirsiniz ama bunların büyük çoğunluğu önlenebiliyor. kimse sizi suçlamıyor zaten belirtiyoruz. bizim ailede de varolan hastalıklardan ötürü ben dikkat ediyorum.

kurnaz

geçmiş olsun
taktıkça artıyor sorunlar.
yaşlanmaya başlıyor bedenin.

basond

işte bunlar hep bel çevresi yağı. az ye az.

tutmayın küçük enişteyi, salıverin gitsin

Çoğu hastalık beslenme bozukluklarıyla alakalı. Genetik yatkınlık şartları çok zorlamazsan her zaman yeterli olmuyor.

arnold schwarzeneger

Bugün 30 oldum ve her tarafım agrıyo :')

mirty

bence kendini dinleme , hastalık düşünme konuşma arama . ne demişler arayan bulur.
kendini sağlıklı ve genç taze hisset yaşa takılma. mimar sinan 90 yaşında en güzel eserlerini üretti . 30 da hayat bitmez ya da yavaşlamaz .
yaşlılık konuşmak için henüz çok erken.

benim bir iş arkadaşım yanında ne ağrı sızı konuşulsa ertesi gün kendinde de o belirtiler gerçekten oluyordu. mesela 3. kişinin dişi ağırsa o ertesi gün yanağı şiş geliyordu dişinde apse olmuş şişmiş oluyordu. biri belim ağrıyor dese onun böbrekleri tutuyordu .hatta en çok güldüğüm de bir arkadaşı kalmaya gelmişti ona gece basurum var şöyle ağrıyor böyle ağrıyor anlatırken susturmuş bana söyleme nolur diye .
ertesi sabah basur olarak uyandı oturamadı tuvalete gidemedi günlerce sürdü. unutunca ya da yeni bir hastalık duyuncaya kadar .

devilone

ergenken siktigimiz parfumden rahatsiz olurdu annem. alerjik bir tip cunku. ben de onun parfum kokusu gibi guzel bir kokudan rahatsiz olmasina sinir olurdum. simdi yanimda sikilinca genzim yaniyor, sinir oluyorum parfum bulutuyla gezenlere. hayat..

jimicik

sevgili basond, daha kısa ve öz söylenemezdi vallahi, kelimesi kelimesine katılıyorum.

yaşlanmak deyince yaşlılığa aranızda en yakın olanlardan biri olarak iki kelam da ben diyeyim.

yaşlanmanın iki boyutu var. biri doğa yasaları, entropi dediğimiz olgu. bundan kaçış yok. daha doğduğumuz andan başlayan bi süreç bu. mesele bu süreci akıllıca yönetebilmek yani akıllı yaşlanmakta.
diğeri de mentalitemiz, davranış ve tutumlarımızı yöneten düşünce tarzımız. akıl yaşlanması denilen şey.

fiziki yapımızın kaptan-ı deryası mentalitemiz. mental alanda ne oluyorsa fizik de onu izliyor, iyi olma, bozulma, yaşlanma...
hayat akışımı en çok etkileyen bilgi, bilinçaltının çalışma mekanizmasını anlamak oldu. bilinçaltımız en en aptal olgu ve elinde müthiş yetkiler var. asıp kesebilir de ihya da edebilir. ne yapacağı bizim mentalitemize bağlı.
bunu anladığımda 34 yaşımdaydım. denemeden olmaz, bazı denemeler yaptım. ilki zemheri soğuğunda ıslak kafayla dışarı çıkmaktı. duşumu alıp giyinip çıktım. çıkarken "en fazla üşütürüm n'olcek ki" demedim. "hastalanmayacağım" dedim. bilinçaltı aptalım söylediğimi yaptı. aptal ama iyi çalışıyor kerata. oldukça organize :)

genetik yatkınlık da potansiyelin varlığı demek daha ötesi değil. mentaliteyi doğru raya oturttuğunda potansiyel risk oranını sıfıra yakınsamak mümkün bence.

mesela; bizim aileden genetik kodlarla bizim kuşağa geçme olasılığı olan kanser var. bende de bir çoğunuzun bildiği gibi 6 yıl önce yüksek dereceli ama erken teşhis bir tümör tespit edildi.
ilk kontrolümde temiz çıkınca doktoruma " size bu hastalıktan ölmeyeceğimi söylemiştim" dedim. anne, baba, babanın biri hariç kardeşlerinin hepsi, üst kuşaktan dedeler, onların kardeşleri, kardeşlerinin çocukları kuzen taifesi vs. oldukça yaygın bizde kanserden ölüm. ama herkes değil. kanser olmayanlar da var, olup atlatanlar da. işte püf noktası burada; olmayanların da olması. benim seçimim dikkatimi olmayanlara yöneltmek olmalıydı ve ben de öyle yaptım. o zamandan bu yana temizim. 90 yaşımı göreceğimi düşünüyorum çünkü uzun ömür de genetik kodlarımda kayıtlı :P

hayat aklini konusacak bir filozof uret
1

mobil görünümden çık