Şimdiye kadar hiç üretmediğimiz halde nasıl krizi geciktirdi? Kum, taş ve demiri üstelik TL ile yine türk vatandaşına satmanın geçici de olsa geciktirici etkisi nedir?
Teşekkürler!
Ekonomist değilim. Okuduklarımdan anladığım şu:
Vatandaşın satın aldığı çoğu şey yabancı kaynaklı. Otomobil alınca otomobil maliyetinin tamamı yurtdışına gidiyor. Araba alırken ödediğin vergiyi hesaba katma, sonuçta o para bir ay sonra memura maaş olarak dönüp yine vatandaşın cebine giriyor, o vatandaş da araba almak için yine o parayı yurtdışına gönderiyor.
Telefon, televizyon, benzin, elektrik, doğalgaz vs sürekli yurtdışına para kaybı.
Vatandaş ev almak isteyince parayı yurt içinde tutuyor çünkü inşaat sektöründeki maliyetlerin çoğu yerel. (iş makinesi vs masrafları var yine yurtdışına gönderilen). Vatandaş aslında kendi parasıyla almıyor, bankaya borçlanıyor, 10 yıllık kredi alıyor. Banka bu parayı cebinden vermiyor tabi, şirket hesaplarındaki paralardan veriyor. yani mevduat sahiplerinin parasını kredi çekenlere dağıtıyor, banka mevduat sahiplerine borçlanmış oluyor.
Mevduat sahibi dediğimiz de mesela inşaat şirketi. Yaptığı işten 10M TL kazanıyor, bankada tutuyor parayı, yani bankaya borç veriyor. Sonra bankadaki parasına güvenerek nşaat malzemesi alıyor, parayı hammadde üreten firmaya aktarıyor. Gerçekte para aktarılmıyor, bankanın borcu aktarılmış oluyor.
Yani bankaya para yatırmış vatandaşların veya şirketlerin, bankalardan alacakları var. Ev alan vatandaşın da bankaya borcu var. Yavaş yavaş onu ödüyor.
Burada krizi geciktiren şey, **benim anladığım kadarıyla**, bu borcun süresi. Ev kredisi denen şey, diğer tüm borç çeşitlerinden daha uzun vadeli bir borç. Fabrika kuracaksan bankadan bu kadar uzun süreli kredi alamıyorsun mesela. Sadece ev alacaksan mortgage kredisi veriyor banka, 10 yıla 20 yıla yayıyor.
vatandaşın televizyon, telefon, elektrik alacak parası azaldığı için yurtdışına para aktarımı yavaşlıyor. Bu da krizi geciktiriyor.
Ekonomisi iyi olan bir ülkede, yurtdışına satış yapan fabrikalar olur. Böylece vatandaşın parası yavaş yavaş yurtdışına kaçarken, bu fakrikaların kazancı kendi ülkesine vergi veya yatırım olarak döner, böylece uzun vadede yurtdışına kaçan para, yurda giren paradan daha az olur, bu da ekonomiyi büyütür.
Bizim durumumuzda, vatandaşın cebindeki para vergi ve inşaat olarak yurt içinde dolaşıyor, ancak bir kısmı yine de yurtdışına kaçıyor. Bu süreçte yeni yatırım yapılmadığı için tüketilen tek kaynak vatandaşın cebindeki para oluyor. O bitince (veya azalınca) ev kredisi taksitleri ödenemeyecek, bankalar borç toplayamayacak, mevduat sahiplerine borcunu ödeyemeyecek, bankanın batmaması için devlet müdahale edecek, hazinedeki parayı harcayacak, maaşları ödeyemez olursa isyan çıkacak.
Özetle, inşaat sektörünün krizi geciktirmesinin sebebi, vatandaşın cebindeki parayı uzun vadede mevduat sahibi şirketlere borçlandırması. Diğer tüm sektörlerde vadeler daha kısadır. Mevduat sahipleri, borçlarını toplayamaz olduğu anda kriz çıkar.
Şu sıralarda şirketler birbirine para veremediği iş yapamıyor, ya da birbirlerine ev satışı yapıyorlar. Yani teknik olarak borçlarını toplayamaz duruma geldiler. Kriz o yüzden kendini göstermeye başladı.