dostlarım, saygıdeğer insanlar.

hayatınız boyunca dershanede, okulda -üni hariç- karşılaştığınız Türkçe öğretmenlerinizi merak ediyorum. İyiden kastım dersi anlatı tarzı.

Mesela size öğrettikleri içinde nasıl bilgimatikler vardı ki hala hatırlıyorsunuz?

Eskişehir'in belki de en iyi Türkçe öğretmeni feşen lakaplı hocam, lise 3'e kadar zarf ve sıfatı karıştırırken beni adeta dil bilgisinde uzman yaptı.

onun öğrettiklerinden biri: ilKİ ekiydi mesela. ilgi ekini ilKİ diye öğretiyordu. (bildiğiniz gibi -ki ekidir.)

 

Dershane hocamin su lafini unutmuyorum

Sey i neden illa birilerinin yanina kaktiriyorsunuz. Sey de kendi basina bir kelime. Onun birilerine ihtiyaci yok. Ayri yazin.

Ayni sekilde bu hocamin sive agiz ayrimini cok sik hatirlattigini ve bunun sayesinde unutmadigimi soyleyebilirim.

senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine

dersanedeki hocam sürekli tekrar ederdi, "KA diye bir harf yok arkadaşlar, KE'dir o" diye. sayesinde ülkenin %99'unun yanlış okuduğu bir harfi doğru okuyorum.

ama biraz garip karşılanıyor, herkes 'HeSeYeKa' derken 'HeSeYeKe', 'TeCeKa' derken 'TeCeKe' demek.

signore

kadındı hepsi tanımları yazdırır ve örnek verirlerdi konuyla ilgili ama benim emeklerimin de etkisi var tabi.

qazedcsrfvtyhngujmkol

Lise son sınıfa başladığımda 10 net bile zor çıkarıyordum. ÖSS de Türkçem fulldu, ne yaptı kadın bilmiyorum. Şiirler önerirdi, Attila İlhan'ı onun sayesinde okumuşumdur muhtemelen ilk kez.

Öyle güzel ödevler verirdi ki 'ben sayısalcıyım, ne işim var bunla yea' diyemez, kütüphaneye gider araştırırdım.

En sevdiğim özelliği, kompozisyon yazdırırken TÜBİTAK bilim-çocuk kartlarından çektirirdi, o konuyu yazmamızı isterdi. Bana yerel ağ bağlantısı denk gelmişti de hayatımın en saçma kompozisyonunu yazmıştım.

O dönemler Yüksek Sadakat'in Senin Yüzünden şarkısı meşhurdu. Kompozisyon sınavında konu 'Senin yüzünden' idi. Hepimiz salak salak senin yüzünden şu oldu bu oldu ayı kaçtı eşşek uçtu falan yazmıştık. Sınavdan sonra 'her gün dinlediğiniz şarkının farkında değilsiniz, en azından 2-3 kişi fark etmeliydi' diye paylamıştı. Resmen etrafıma ilgimi arttırmış.

Öeh daha yazarım da şu imlamı görse kıçımdan vurur, ondan devam etmiyorum. :)

evrim halkasi

Benim ortaokul 1. sınıfta muhteşem bir Türkçe öğretmenim olmuştu. Bütün okulca adama hayrandık. Zeki Müren Türkçesiyle tane tane şiir gibi konuşurdu. Bize karşı inanılmaz saygılıydı. Karşısında 11-12 yaşlarında çocuklar varmış gibi değil de sanki yetişkinmişiz gibi davranırdı. Öğrencilerine "siz" diye hitap ederdi ve soyadlarıyla seslenirdi. Çok hoşumuza giderdi bu, kendimizi çok önemli hissederdik.

Derste çarpıcı ve akılda kalıcı örnekler verirdi hep. Misal cümlenin ögelerini işlerken "Ali eve geldi." gibi sıradan cümleler seçmezdi, onun yerine çeşitli şiirlerin dizelerini kullanırdı. Kendi de bol bol şiir yazıp bize okurdu zaman zaman. O öğretmenin dersinde sınıfta çıt çıkmazdı. Korktuğumuz için değil, saygıdan ve şimdi ağzından ne çıkacak acaba hocanın diye meraktan susup dinlerdik.

O öğretmenle tanıştıktan sonra hayatım boyunca Türkçe dersim hep iyi oldu. Girdiğim sınavlarda hep çok yüksek netler yaptım ve günlük hayatımda da dilimi olduğunca hatasız ve özenli kullandım.

köstebek kurabiye

mehmet zeki gündüz. izmir türk kolejinden hocam. cümlelerin öğelerini "cümlenin trafik polisi yüklemdir. gidip de taksiciye sorarsan yolu uzatırsın" tarzı bir cümleyle öğretmiş sivaslı bir amcamızdı. itk'nın sosyal bilimler hocaları şahanedir aslında altın sarısı focus'u olan öznur hoca, mercedes'li osman kandemir hocamızı da çok severdim. bir de sekizinci sınıfta dersanede tuncay diye bir eleman vardı batıda.

rain when i die

Ders anlatımından ziyade sınıfa her girdiğinde çok ama çok güzel şiirleri ezberinden okurdu, beni edebiyatla ve kitapla haşır neşir hale getiren ne öğrettiği dilbilgisi ne de öğretmenlik yeteneği olmuştur aksine beyefendiliği kadar dersin dışında bu ruh inceliğini köklerime ekmiştir, iyi ki.

gkct

ortaokulda iki türkçe hocam oldu. bugün türkçem iyiyse onların sayesindedir. herhangi bir özel pratiklerini ya da öğrettikleri spesifik bir şeyi hatırlamıyorum açıkçası. tek hatırladığım, kendilerine ve derslerine saygı duyduğum; dolayısıyla ilgiyle ve sıkılmadan dinlediğim.

ayşegül hoca 6. sınıfta gelmişti. çok sert, nadiren gülen biriydi. ben başta bayağı çekiniyordum, zaten süklüm püklüm bir bebeyim, göz temasından bile kaçınıyordum. daha sonraları fark ettim ki kadın hepimize resmen anne gibi yaklaşıyor. her şeyimizle ilgileniyor, mesafesini koruyup tavrını koyuyor ama asla öğrenciyi ürkütüp korkutacak seviyede bir terslik, şiddet, otorite eğilimi göstermiyor. en iyi hatırladığım uygulaması şu: sınıfa kütüphane yaptırmıştı. belki her sınıfta oluyordur bu bilmiyorum ama bize demişti ki işte getirin kitaplarınızı. burada toplayalım. alın, okuyun, geri verin. en çok kitap okuyana da yemek sözü vardı. gökçe diye çılgın bir arkadaşımız vardı, yemeyip içmeyip kitap okurdu kız. 52 tane mi ne okumuştu bir senede. o sene herkes en az 10-15 kitap bitirmiş, özet yazmıştı. en tembelimizin bile "bu ne yaa" dediğini hatırlamıyorum.

yedinci sınıftaki hocamız acayip güzeldi. hani böyle enerjik, sempatik, gülücük saçan nefis hocalar oluyo ya öyle biriydi. kadın dersi masaya yaslanarak anlatsa, teneffüste "OLUM GÖDÜNÜ TAM KÖŞEYE DENK GETİRDİ, ÇOK ATEŞLİ BİR HANIM MMMM" diye deliriyoduk erkekler olarak, ne iğrenç tiplermişiz aq. dersi iyi işlerdi ama benim asıl dinleme sebebim çok güzel olmasıydı valla, ağzının içine bakıyodum valla. şu isim-fiil, sıfat-fiil nanelerini ondan öğrenmiştim mesela. an-ası-mez-ar-dik-ecek-miş. sıfat-fiilin ekleri miydi bunlar? isim-fiilde üç tane vardı sanki... unutmuşum.

ulan ben hoca konusunda çok şanslıydım be. cidden çok şahane, örnek alınası insanlara denk geldim hep. her neredeyseler iyilerdir umarım, unutma unutturma :((

der meister

bütün türkçe hocalarım çok kötüydü beni resmen türkçe'den soğuttular.
Benim için türkçe daima geçilmesi çok zor bir ders olarak kaldı.

Hayat işte eşim türkçe öğretmeni birkaç kez dersine girdim, benim öğretmenim hiç olmasa da bugüne kadar rastladım en iyi türkçe öğretmeni net şekilde eşimdir.

basond

ortaokuldaki turkce ogremenim turkce dil bilgisi disinda ogrettikleriyle beni benden alirdi. mufredati anlatirdi tabi ama ek olarak mesela icten yanmali motorlarin nasil calistigini tahtaya cizerek anlatirdi, mona roza siirinin hikayesini anlatirdi, hacker yegenini anlatirdi, politika ve etik degerler konusunda bile konusurdu ki bu konusmalari sayesinde dunyada bir seylerin yanlis gidebilecegini fark edip aydinlandim, o yaslarda adana gibi bi yerde kolay kolay aklima gelmeyecek seyleri dusunmeye basladim. sorgulama ve surekli olarak konu-bagimsiz ogrenme istegi asiladi bana yani.


he dil bilgisi olarak dersen, mesela yine o yillarda stephen king'in kara kule 1 kitabini okumustum. o kadar cok de/da/mi yazim hatasi vardi ki grammar nazi etti beni bu kitap o baskisiyla, saniyenin onda biri suresinde dogru/yanlis yazim ayrimi yapabilir hale geldim.

hjarteblod

ankara'da 6 ve 8. sınıfta burhan hocamız vardı aynı zamanda eski bir avukattı kendisi. dersi en ufak bir ayrıntıyı atlamadan tane tane anlatırdı. benim en sevdiğim hocamdı ama kendisi ile hiç ders dışında konuşmadım. ne otoriter ne de gevşek davranırdı.

ada meltemi

türk dili ve edebiyatı öğretmeni birisi olarak düşündüm de şu hocam şu konuyu ne güzel anlatmıştı, hala unutmam şeklinde etki bırakan bir türkçe ya da edebiyat hocam olmadı.

kelime oyunlu kısaltmaları ezberleyip mevzunun aslını değil de pratiğini göstererek anlatan öğretim tarzı bana göre değildi, o yüzden çok etki bırakmadılar sanıyorum.

mesela, anası mezar dikecekmiş sloganından sıfat-fiilleri öğrenmek yerine sıfat-fiil, sıfat özelliği gösteren fiil kökenli kelimelerdir tanımı üzerinden öğrenmek bana daha kolay ve tatmin edici geliyordu. dil bilgisinin hemen her konusunu da tanımda ne demek istediğini anlamak üzerinden öğrenmek daha kalıcı, etkili, keyifli gelmiştir bana öğrenci olarak.

kapsam dışı bırakılmış ama beni türkçe ve dil konularında en çok etkileyenler üniversite hocalarım olmuştur.

wilhelmwasmuss
1

mobil görünümden çık