"birbirimizi çabucak anlayıp dost olduk, ama ben gerçek dostluk kuramam; çünkü iki dosttan birisi ötekinin kölesidir, ama bunu hiçbiri kendine söyleyemez. ben kimsenin kölesi olamam."

bu alıntı hakkında ne düşünüyorsunuz, dostluk hakkında ne düşünüyorsunuz?

benim bir dostum vardı. artık yok, bi üç yıldır. onu cok özlüyorum, çok. napsam onu geri ' kazansam' , kazanabilir miyim, kazanmalı mıyım?

 

Sana saygısı varsa geri kazanabilirsin.

dissendium

benim gizlemediğim ve çok istediğim bi garip eğilimim/fantazyam vardır çocukluğumdan beri: güzel, akıllı yani hem etkileyici hem de benden üstün olduğuna inandığım bir kadının kölesi olmak. herhangi bir şeyi köleliğe benden daha iyi bağlayan biri olamaz. ben bile böyle aptalca bir alıntı yapacak kadar coşmadım henüz. bu alıntının saçmalığı hakkında bir kitap yazabilirim sanırım.

dostluğu çıkar üzerine kurarsan, böyle düşünebilirsin tabii. dostluk böyle bir şey değil. seni dost olarak görmeyen insanın peşinden koşup köpeklik yapsan bile "köle" olmazsın, en fazla kendine saygısı olmayan acınası birisi olursun. dostlar birbirine değer verir, birbirini önemser. benim dostum diyebileceğim iki adam da karakter olarak benden daha baskındır ama ben kendimi en güçlü, en rahat onların yanında hissediyorum. baskınlığını göze sokmaya çalışanlar zaten genelde ya özgüvensiz ve içten içe ezik tipler oluyor ya da seni kullanmak istiyorlar. bunu bildiğin halde devam ediyorsan da dediğim gibi köle değil acınası bir salak oluyorsun.

uzun lafın kısası, bu sözün sahibi, muhtemelen hiçbir zaman samimi bir dostluğun tadına varamamış öfkeli ve acınası biri. interlek tabiriyle EDGY TEEN. hani şu iletişim özürlü ve osbir müptelası olup da "abi sevgili çok sıkıntı yaa, yalnızlık özgürlük" diyen tiplerden.

der meister

katılıyorum.
bence her türlü ilişkide olduğu gibi, her ne kadar istemesek de, illa bir baskın-çekinik taraf oluyor ve iki taraf da bunu bal gibi biliyor. illa hep bir taraf adım atıyor, diğeri burnundan kıl aldırmıyor belli bir süre. hep bir taraf adıyor ilk adımı, hep bir taraf daha çok yoruluyor. insan-en azından ben- karşı tarafı kaybetmekten korkuyor eğer kendisi adım atmazsa. ve bir kez daha kendinden ödün veriyor. bu böyle böyle alışkanlığa dönüyor ve karşı taraf haksız olsa da belki gururundan, belki umursamazlığından hep senden adım atmanı bekliyor. bir gün kabuğunu kendince kırıp dik durduğunda o dostlukta çatlaklar oluyor artık ve bazen de en sonunda kırılıyor.

şimdi, o bahsettiğin dostunu kazanmaya karar vermeden önce bence "bu ilişkide en çok kim yıprattı kendini?" diye soru sor kendine. eğer sensen, boşver. çünkü belki de sen ilk kez "köle" olmadığını ifade ettiğinde bitmişti bu ilişkiniz. e, ondan hala bir adım gelmemişse-ki üç sene olmuş, zorlamanın ne anlamı var?

m e b
1

mobil görünümden çık