bir yandan da gıcık oluyorum. eski erkek arkadaşım çılgınlar gibi beşiktaşlıydı. en mutlu günleri mac günleri, en mutlu anı gol olduğu an falandır herhalde. ben de severim beşiktaşı yanlış anlaşılmasın. ' topluluksal hisler' kaynaklı nadiren diken diken olan tüylerimin sebebi beşiktaştır. ama sen o kadar şey yap, gelsin hiçbir şey yapmayan beşiktaş ' gönüllerin birincisi' olsun. bir yandan onun beşiktaşı sevmesini çok seviyordum, gözlerimden kalpler cıkarak seyrediyordum, ne güzel bir şeyi bu kadar seviyor falan diyordum ama bir yandan da gıcık oluyordum.
insanların bir şeyi bu kadar odak noktası yapmaları, coşmaları falan ilginç geliyor. bunu hor görerek konusan bir grup insan var, ben öyle konusmuyorum. tabii siz öyle düşünüyor olabilirsiniz.
yani onlara bunu, mesela ' beşiktaşı' sevdiren nedir? düşünüyorum, hayatımda böyle deliler gibi sevdiğim, tutkum olan bir şey yok. keşke olsa mıydı.........
siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
fanatik değilim aşırı fanatikliği yanlış buluyorum
bir erkek olarak anlamıyorum bunu. heralde anlamam da mümkün değil.
fanatiklik değil de derin bir tutkuyla bağlanmak diyelim. insanı çok mutlu da edebiliyor çok üzebiliyor da. aslında böyle şeylerin olumsuz yanı daha fazla.
Fanatiklik genelde bir takımdan gıcık olup diğerine veya diğerlerine yaklaşmak oluyor.
Taraftarlık ise büyük aşk. Nasıl anlatsam ki sana, her sabah uyanınca onun bana yazmasını, fotoğraf atmasını, bir ümit sesini duymayı bekliyorum. Hafta başlayınca da galatasaray'ın maçının gelmesini.
Futbol o kadar büyük tutku değil bende de ama ben de herkesin bu tarz bir tutkusu olmasından yanayım.
aslında bazen ben de düşünüyorum keşke böyle bir tutkum olsa diye. maçlara gidiyoruz arkadaşlarla ben gol olunca ole havaya kalkıp alkışlıyorum bir iki kere sonra oturuyorum. ama arkadaşlar birbirine sarılıyorlar, hiç tanımadığı adama sarılıyorlar. gol olunca çıldırıyorlar falan filan. hatta onlarla maça da gitmiyorum artık takım gol atınca beni darp ettikleri için. biraz benim yapımdan kaynaklanan bir şey aslında bu. okulda falan da böyleydi pek heyecanlı biri değilim. o yüzden hep böyle insanlara şaşırıyorum. ama kesinlikle deşarj oluyorlar orası kesin.
bir takımı sevdiren de küçüklüğünden beri o takımın onun parçası olması olabilir. karşılıksız sevgi var sonuçta. ben de küçükken her maç saatini mutlaka bekler, maç özetleri izlemek için gece yarılarını beklerdim.öbürsü gün okulda arkadaşlarla maçın kritiğini falan yapardık. hatta ümit karanın son dakika da attığı bir gole çok sevinmiştim. hala unutmam ama dediğim gibi benim kişiliği oturunca artık böyle heyecanlanmamaya başladım. ama fanatik arkadaşların ole değil. hala o heyecanı duyuyorlar herhalde.
saygı duyuyorum ama futbolu (fanatizm kısmını) hayatının merkezine koyan kimseye prim / değer ne dersen de vermezdim. ne arkadaş olarak ne sevgili olarak.
ailemden sonra galatasaray gelir.
parçalıyla maça çıktığımızda gözlerim dolar. onunla sevinir onunla üzülürüm. kulübün maaş bütçesini hesaplar, bir lira zarar etmeyelim isterim. ben deli gibi seviyorum. her an. galatasasrayı sevmek futbol sevmek değil. romantik davranmak istemiyorum. aşırı fanatiğim. deli gibi sever, savunur, yaşarım galatasarayı.
bence hepsi birer gerizekalı. ben sadece eğlencesine bakarım. fanatizm gerizekalıların işidir. eğlensinler kendilerince boşver.
spor hastası bir erkek olarak söylüyorum ki benim gözümde ağır eziklikten, hastalıktan farkı yok. öyle "fıtbıl çık vıhşı bir ıyın :((" adamı değilim, dediğim gibi basketbolundan buz hokeyine devamlı takip ettiğim bir sürü organizasyon ve takım var. masaüstümün arka planında avangard omsk'un logosu ve bu sezon fikstürü var, oynayacakları 60 maçı da tarihleriyle birlikte aşağı yukarı söylerim sana. o kadar severim.
AMA hiçbir takıma aidiyet, bağlılık falan duymuyorum artık. eskidendi o. severim, desteklerim, heyecan duyarım falan da yok işte şereftir seni sevmek zart zurt... kulübün yönetiminde olmadığım sürece böyle bi şey söylemem. insanların kendilerini sportif alanda faaliyet gösteren ŞİRKETler üzerinden tanımlamasını çok acınası buluyorum. 5-6 yaşında çocukların takımları maç kaybetti diye ağlaması falan korkunç bi şey mesela ama onu çocukluklarına, anlamadıkları bi şeyi taklit ediyor olmalarına vermek daha mantıklı sanırım.
şimdi sözlük entrylerim yüzünden holigan veya fanatik olduğumu düşünebilirsiniz. hayır. sözlük ayrı, gerçek hayat ayrı. yüz yüze tek bir insanın kalbini kırmak istemem böyle aptal bi mevzu yüzünden. sözlükte görünce basıyorum kalayı amk deşarj oluyoruz işte. kalkıp maçta adamları mı bıçaklayak daha mı iyi.
benimki biraz sevgi boyutunda. beşiktaşlı bi çevrede büyüdüm sevdim beşiktaşı onu destekliyorum. ama enteresan bi şey bu fanatiklik.
mesela bi penaltı pozisyonu olsun tüm galatasaraylılar evet penaltı der, fenerliler hayır değil der. bir taraf yalan atıyor ama. yani algıyı ne biçim etkiliyor demek ki, garip geliyor bana da. hele takım tartışmaları biz şu kadar kupa aldık, siz sarışınsınız biz tinerciyiz off midem bulanıyor.
Ilginc bir sosyolojik vaka aslinda, biri yazmisti, turkiyede siyasi gorusunu, esini, dinini degistirebiliyosun ama tuttugun takimi degistiremiyosun diye.
bu aidiyet ile alakalı, hepimiz sosyal varlıklar olduğumuzdan mütevellit bir takıma, bir akıma veya siyasi bir görüşe aidiyet hissedebiliyoruz. bana sorarsan bunların arasında en boş olanı bir takıma hissedilen aidiyet. sana maddi manevi hiçbir getirisi yok, hele beşiktaşlıysan hepten sıçtın. o kadar hezimeti insanın yüreği kaldırmaz.