80'lerde çocuk olanlardanım. Bazı evlerde vhs vardı, filmlerde çok çeşitli değildi. Aynı filmi 1500 kere izlerdik. Hala siyah beyaz tv'lere rastlanabiliyordu. Ekranlar küçüktü
ilk gittiğim film jurassic park'tı (1993), çok etkilenmiştim. 90'larda sinema sosyal aktiviteydi benim için. TV ekranları hala küçüktü. Evlerde 50 küsur ekran tv'ler standarttı.
90'ların sonunda internet film indirmeye hala müsait değildi, en kral bağlantı bile 256k kablonet kullanıcılarıydı. VCD'nin tavan yaptığı seneler.
Daha sonra internet hızları yavaş yavaş artmaya başladı, dial up bağlantılar yerini adsl'e bıraktı.
DVD'nin yaygınlaşmasından kısa süre sonra divx akımı başladı. İnternet hızları hala bireysel olarak film indirmek için yavaştı, mantar gibi dvd-vcd-divx satan yerler türedi.
İnternet hızları arttıka artık filmleri kendimiz de divx olarak indirebiliyorduk, her film için sinemaya gitmiyorduk.
Bu arada filmlerle birlikte depolama kapasitesi ihtiyacımız da arttığından ve kapasiteler hızla arttığından dvd-vcd koleksiyonları yerini harddisk arşivcilerine bıraktı.
Sonra LCD, plazma'lar yaygınlaşınca bluray'de işin içine girince evde daha kaliteli film izleyebilir olduk. sinema fiyatları iyice fahiş hale geldi.
Sonra 3d çıkınca tv ekran boyutları artıp fiyatları düşünce, internet hızları iyice artınca artık sinemada sadece star wars lotr gibi büyük yapımları izlemek için gider oldum.
Filmleri online bile izleyebiliyorduk. Şimdi de iptv, netflix gibi bir sonraki nesil yaygınlaştı.
Bundan sonrası internet üzerinden içerik satışı olarak bir süre gidecek gibi görünüyor.
Biraz kişisel cevap olacak ama önceden film kötü bile olsa başladıysam sonuna kadar izlerdim ama eğer kötüyse artık 35-40 dakikadan fazla tahammül edemiyorum.
70' lerde yazlık sinemalar yaşamın bir parçası gibiydi. çoluk çocuk gidilirdi. Film arasında kasa içinde sade gazooz vb. satılırdı. Gazoz açacağını şişelere sürterek koltukların arasında dolaşırlardı. Sinamaların önünde çiğdem çekirdek satıcıları olurdu.
Sinemaya yakn oturanlar balkonlarından film izlerlerdi.
Ezan başlayınca salonda büyük bi uğultu olurdu. Çünkü herkes sandalyesinden kalkar yeniden otururdu:) Film oynamaya devam ederdi ezanda filmi durdurmazlardı.
Kışlık sinemalar da vardı ama aileler niyeyse kışlık sinemalara pek gitmezdi. Daha çok sevgililer veya gençler giderdi sanıyorum.
Kışın kasabalarda ve daha küçük illerde hafta sonları kadınlar matinesi olurdu. O matinelere anneler olmadan çocuklar da gidebilirdi arkadaşlarıylan.
Hababam sınıfını yazmazsam olmaz çünkü benim ve çoğu nesildaşım için çok özel bi yeri var. Hababam çekildiği yillarda ben de parasız yatılı okuyordum. Okulda pazar günleri sinema programımız olurdu. formalarla öğretmen eşliğinde adımızı önceden yazdırma usulüyle sinemaya giderdik. Salonda sadece iki okul olurdu. Öğretmen okulu ve sağlık meslekçiler. Hepimiz kız yatılıyız, gündüzlüler gelemezdi.
Filmi izlerdik, okula gelince şenlik başlardı. Bekçi amcayı kandırmaklar, uyuyanlara türlü şaklabanlıklar yapmaklar, of of neler neler. O güzel zamanlar için seride emeği geçen herkese şükran duyuyorum.
70ler ortası gibi televizyonlar evlere girmeye başlamıştı. Ankara için 68-69 du yanılmıyorsam. İlk kez o yıllarda Ankara seyahatimizde izlemiştim. Tuna Huş haber sunuyordu rahmetlik.
TV alabilenler pek azdı. konu komşu tv olan eve dizi izlemeye giderdi. Uzay Yolu, Görevimiz Tehlike, Kaçak, Kaynanalar, Tatlı Cadı...
Bir süre sonra hangi eve hangi gece gidileceği kararlaştırılmaya başlandı. her ev her gece meşgul edilmese iyi olacaktı, öyle ya insanların dinlenme, kendi kendilerine kalma ihtiyaçları var deniyordu.
Ankara'da evine misafir olduğumuz aile çalışıyordu. Ertesi gün kalkıp işe gidecekler bir oda dolusu misafir var. Her gece konu komşu oturmaya geliyor. Bakmışlar olacak gibi değil hafta içi yatma saatleri gelince ev sahipleri yatıyorlardı, misafirler kapanışa kalıyordu.
Ne hoş günlermiş, ne güzel ilişkilermiş şimdi buradan bakınca :)
İlk tv yayınları yanlış hatırlamıyorsam 20-24 arası oluyordu. Kapanışta bayrak göndere çekilirken istiklal marşı olurdu.
Bizim tv aldığımız gün Muhammed Ali'nin ünvan maçı vardı. Maç saati sabaha yakındı biz çocuklar annemden izini koparıp maçı beklemiştik. Maç bittiğinde ben çoktan uyumuştum :)
80'lerde şehirlerde yazlık sinema olayı giderek azaldı. salonlar kapatıldı yerine apartmanlar dikildi.
Benim için kışlık sinemalar gündeme gelmeye başladı :) Eşim evlenme teklifini böyle bir sinema çıkışı sonrası yapmıştı. Film: Jaws ^^ Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor, palmiyelerin altında yürüyoruz, bir şemsiyenin altındayız. Yağmur o kadar şiddetli ki, kuşlar dallara tutunmayıp yere düşüyorlar, biz kuşlara basmamak için neredeyse seke seke yürüyoruz^^
Aynı dönemde tv de hemen hemen her eve girmişti Pazar kahvaltılarında western izleme dönemiydi. Dallas (jeyar denirdi), Charlie'nin Melekleri, Bizimkiler, Küçük Ev, Kung Fu (Çekirge derdik), Kara Şimşek, Mork ve Mindy, Ali Kırca'lı çocuk programı Oyun Treni, Heidi...
Sonra 90'lar geldi. İlk özel yayınlar, renkli tv ler, yabancı diziler..
Yazlık sinemalar sadece yazlık bölgelerde vardı, şehirlerde hemen hiç kalmadı.
Gerisini biliyorsunuz:)