O güzel günler eskide kaldı.
Bir düşünsenize, eski şarkılar, 80'ler, 90'lar. Harika müzikler, harika filmler. Şampiyonlar Liginde zevkle izlediğimiz takımlarımız, milli takımımız destan yazıyor, gol olunca tüm apartmandan balkondan gol sesleri. Akşam hava kararınca sokaktan eve gelmece, bilye-çivi oynamak, su yolunu kesmek, göl yapmak.
Siyaseten daha sakin ortalık, yaşayıp gidiyordu herkes, kimse kimseyi tehdit etmiyordu, kimsenin yaşam tarzı tehlikede değildi. Daha samimiydik, daha beraberdir.
Ulan her şey bombok oldu be. Siktiğimin 2000'leri, keşke geçmeseydik şu milenyum denen bokluğa.
Siz ne düşünüyorsunuz? fazla mı duygusalım, ha?
Fazla duygusal değilsin yaşlısın sadece. "polis yok mu lan polis" desem bi sen anlarsın.
evet ulkenin en kotu zamanlarina denk geldik ve omrumuz curuyor malesef.
Durun arkadaşlar daha yeni başlıyoruz. Hele bir Avrupa'da sağ iyice yükselsin, Merkel dönemi kapansın, bakın ne tatlı olacak. Bu ülkeden umudu kalmamış nesil, uyuşturucu pençesindeki nesil, dershane bozması okulumsularda test çözmekten öğrenme ve anlama algıları yiten nesil büyüsün, bakın ne tatlı olacak. Daha kentsel dönüşümlerimiz devam edecek, küçük alanlara fazla nüfus yığma kültürümüz artacak, yaşam alanları azalıp tüket ki var ol diye damardan kimyasal basılmaya devam edecek, İstanbul'a nüfus göçü üçüncü köprü çevresinde de yaşanacak; çok tatlı olacak çok.
valla dediklerini hiç birine katılmıyorum ben cep telefonumla kombiyi ve televizyonu kontrol etmeyi seviyorum ama türkiyenin en büyük sorunun kıbrıs olduğu ve a takımındaki tartışma ortamlarını özledim. onun dışında her şey boş ve en büyük beşiktaş
her şey bombok ise parfüm sıkın ya da pencereyi açın yağmur kokusu gelsin; nefes almak istiyorsanız, yaşamak lazım illa ki..
bu arada şampiyonlar liginde beşiktaş 90+ da gol atınca bizim mahalle ayaklandı, boşverin siyasetçi conconları kendinize ailenize bakın biraz da..
O güzel günler hep eskide kalır. Hep. Taa ki bakış açını değiştirene dek.
Sen 80'ler 90'lar diyorsun ben 60'lar 70'ler diyorum. 80'ler 90'lar benim için kötü yıllar. Hele 80'ler modası, dinlen dinlen kaç.
Sene 1974. Kıbrıs barış harekatının olduğu ay. Erkek kardeşlerimin sünneti var. Annemin işleri yoğun, pazar işi bana verildi. 2.5 lira verdiler bana, pazar yakın sebze meyve aldım eve geldim.
Annemle halam elimdeki fileleri alıp eskileri yad ettiler;
- Hale bak, eskiden 2.5 lirayla pazara çkar, yumurtası peyniri kasa kasa meyve alırdık da dönerken aldıklarımızı taşıyamaz fayton tutardık. Şimdi çocuk taşıyor aynı parayla alınanları.
Sene 2014. Karşıyaka tren istasyonu komple tadilata girdi. Uzun zamandır kapıları asma kilitli, camlar perüşan duruyordu. Yanından yöresinden geçmemek, o perperişan halini görmemek için büyük yaylar çiziyordum. Yıkım kararı alındı, arkadaşlarım protesto için toplaştılar. Ben ona bile gitmedim, gidemedim. Çocukluğum, çocuklarımın çocuklukları, dedeleriyle lokalinde geçirdikleri anıları... Yerle bir edildi. O güzelim istasyon şimdi çok başka bir çehreye büründü.
Geçen sene kızımı evlendirirken dünürlerle buluştuk epeyce bi. Park yeri ulaşım vs istasyon civarını tercih ettik. Dedesiyle pişti oynadığı o yerde kızım sevdiği adamla evlilik hazırlıkları yaptı. Bundan yirmi yıl sonra belki de kızım aynı yeri torunlarıma "buraları eskiden şöyle güzeldi, böyle iyiydi" diye anlatırken babalarıyla anılarının olduğu fonu anlatacak.
Son yılların moda deyişi var ya " carpe diem" yani anı yaşa. Dövme filan yaptırıyor bazısı ya da hayduru huyduru yaşamak gibi anlıyorlar. Kesinlikle öyle değil o lafın anlattığı. Anın farkında olmaktan söz ediyor o laf. Bütüne bakabilmek de farkındalığın olmazsa olmazı.
Şimdinin de kendine özgü güzellikleri çok. Hatta bana göre eskisinden daha çok. Ne kadar şanslı olduğunuzu bir bilseniz. İmrenilecek bir zamanda yaşıyorsunuz.
Teknoloji ve bilimde çağ atlanıyor. Kaçırmayın.