Neden herkes surekli bu duyguyu yuceltiyor da hiç kimse bir yerde de çok aşağılık bir duygu olduğundan söz etmiyor? Surekli birine bağımlı olmak; birilerinin, bir şeylerin surekli yumuşak karnın olması vs şeyler sebebiyle.




 

Lince gelecekseniz değil mi? Burda sadece bir önermeden söz ediliyor. Annelere kotu bir şey söylemedim.

yuvarlanantencereninkapagi

Feminist misin bacım sen. :D

Annelik kötülenecek bir durum değil, annesiz doğan yok çünkü.

pomknos

e yüce de ondan. ne diye lince gelelim?

mermize

bu kadar yüceltülmesinin nedeni ortadoğu topraklarında kadının annelik harici bir kimlik kazanmasının çok zor olması ve anne olunca kıymete binmesi, kutsallaşması saçma sapan şeyler. Ama aşağılık bir duygu da değil sadece sorumluluğu yüksek ve herkes anne olmamalı

limoncello

Progesteron diye bir şey var. :(

Ayrıca anne için evlat tam bir yumuşak karın, belki de en zayıf noktası.

Polaroid

limoncello +1

instagram sayfalarina gir bilmemkimin karisi, bilmemkimin annesinden oteye gidemiyor kadinlarin kendini tanimlamasi, toplum ve devlet de bunun icin elinden geleni yapiyor, devlet 'erki' tepeden tirnaga kadini sadece anne olarak gormek istiyor, kadin ve aileden sorumlu bakanlik gitti yerine aile ve sosyal politikalar bakanligi geldi, anne olmayan kadin yarim kadin eksik kadin benzetmelerini surekli duyuyoruz zaten.
ancak annelik duygusu asagilik bir duygu da degil. isteyen olur isteyen olmaz, bu kadar basit, olani da olmayani da abartmamak lazim, herkes istedigi gibi yasasin.

kassiopeia

limoncello +1
kassiopeia +1

anneliğin yüceltilecek bir tarafı yok. herkes bir şekilde doğuruyor ve iyi kötü büyütüyor çocuğunu. aynı şekilde bunun aşağılanacak bir tarafı da yok.

ben de en çok anneliğin bir içgüdüymüş gibi kaktırılmasına ifrit oluyorum. yıllarca içgüdü yalnızca hayvanlara has bir özelliktir dedik dedik dinletemedik, dilimizde tüy bitti. "kadınlar default olarak annelik içgüdüsü ile dünyaya gelir", bu kadar aptalca bir şey olabilir mi ya? misal ben çocuklardan nefret ediyorum ve onları ayak bağı olarak görüyorum. bu durumda anneliğe hala içgüdü diyebilir miyiz? tabii ki hayır.

her kadın doğurmak istemez. her kadın vücudu deforme olsun istemez. her kadın bebeklerin uğruna ölünesi çok şeker yaratıklar olduğunu düşünmez. inanmayacaksınız ama kadınların hayatta bazen çocuk doğurmak haricinde planları da olabiliyor. lakin bunu idrak edebilmek için bu coğrafyanın en azından bi' 200 yıla daha ihtiyacı var.

bir de şöyle bir konuya değinmek istiyorum. ben iş yerlerinde bu annelere yapılan pozitif ayrımcılığa çok kılım. sırf anneler diye her şeye hakları var bunların. sırf anneler diye çalışma saatlerini istedikleri gibi ayarlattırırlar (küçük bebeği olanları bu söylediğimin dışında tutuyorum ama iş yerimde 10-15 yaşında çocuğu olan kadınlar bile kafasına göre ayarlattırıyor çalışma saatlerini), kafalarına eser günlerce iş yerine uğramazlar (evet, kamuda çalışıyorum ve günlerini tamamen raporla geçiren kişiler hep bu kadınlar), herkese atar gider yaparlar, herkes onların her dediğini alttan alsın isterler, siz biraz laf edince de "ANNEYİM BEHHNN!!1!" diye üste çıkıp acıtasyon yaparlar. bayağı doluyum ben bu konuda anlayacağınız. şimdi eminim benim bu cevabımın altına "cnms çocuğun olmuyor diye kıskanıyorsun glba ;)))" falan yazan birileri çıkacaktır o yüzden peşinen söyleyeyim: vücudumda kalıcı deformasyon meraklısı değilim, günlerce uykusuz kalma meraklısı da değilim, en güzel yıllarım kusmuk ve kaka temizleyerek geçsin de istemiyorum. işten eve gelince sessiz ve huzurlu bir ortam istiyorum. her istediğimi her istediğim anda rahatla yapabilmek istiyorum. o yüzden sakın zahmet etmeyin.

köstebek kurabiye

@at girsin sozlugunuze

içgüdü kavramının tanımı: www.tdk.gov.tr

bir hissin içgüdü olarak algılanabilmesi için o duygunun türün tüm üyelerinde olması gerekir. annelik böyle değil. annelikten hoşlanmayan bir tane bile kadın olsun biz artık buna içgüdü diyemeyiz.

köstebek kurabiye

@at girsin sozluğune

Siz burada felsefe kasıyorsunuz ben ise gerçekleri konuşuyorum. Bilimsel olarak ele aldığımızda annelik bir içgüdü değildir. Bu bütün kaynaklarda böyle geçer, biraz araştırırsanız görürsünüz. Ama "ben böyle düşünüyorum", "bence şöyledir" diyorsanız buyurun öyle düşünmeye devam edin.

Bu linki şuraya bırakıyorum, vaktiniz olursa göz atarsınız: www.e-psikiyatri.com

Özetle şunu diyor: Annelik bir içgüdü değildir, dürtüdür. Eğer annelik içgüdü olsaydı tüm kadınlar düşünmeden etmeden bilinçsizce doğururdu. Tıpkı bir örümceğin ağ örmesi ya da kuşların göç etmesi gibi. Lakin doğurmamayı seçen pek çok kadın var. Çünkü böyle bir dürtüye sahip değiller.


Edit: @margi kleinjan, hayır Marmara Üniversitesi'de Levent Hoca'dan almıştık psikoloji derslerini. Bu konu hakkında sınıfta uzun uzun tartışırdık, bize anneliğin neden içgüdü olarak değerlendirilemeyeceğini anlatırdı her seferinde.

Edit 2: @hayat aklini konusacak bir filozof uret, linki beğenmediyseniz kendiniz araştırabilirsiniz (ki bu aramalarda çıkan ilk linkti, o an hızlaca bunu ekledim). Bu konu hakkında yüzlerce makale var ama sonunda herkes neye inanmak isterse ona inanıyor, o yüzden kendimi sizin için yoramayacağım, kusura bakmayın.

köstebek kurabiye

@köstebek: Hacettepe Psikolojiden Giray Hoca'nın dersini mi aldın sen? Anne olmadan bebeklerden korkardım bi de çok can sıkıcı gelirlerdi. Ama konuşmaya başladıkları dönemi severdim. Şimdi bebek görünce gülümsüyorum.
yumuşak karın meselesi herkes için geçerli değil diye düşünüyorum. Anne olup da ihmal istismar edeni var bir uçta. Bir de o sana bağımlı daha çok. Tabi zaman içinde mobilite kazandıkça bağlı olması tercih sebebi. Velhasıl bende 20'lerimin başında anne olmayı düşünmüyor/ 4 tane yeğenim var genetik materyal aktarıldı check diyordum fakat Pcos'lu olduğumu öğrenip kolay hamile kalamayacağımı anladığım 30larımda anne olma özlemi duydum. Bu da tamamen bundan mahrum kalacağım düşüncesiydi hatta hamile kaldığımı gerçekten anlayınca içten içe de gururlandım. bu da alttan alta verilen "yetersizlik" imalarına karşıydı.
Şu anda da anneliğin o ağlak hallerine -lohusalık dönemim hariç- epey uzağım, zira bunları bakıma yardım eden anneme bıraktım. Bugün düşmüş-yürüme çağında düşer- annem kendini helak etti ben o kadar üzülmedim. Doktora gittik yine içim rahat etsin diye ama çaresiz hissetmedim. Daha feci birşey olsa hissedeceğim. Bu dünyanın en beter hissi evet. Hatta bununla ilgili babam şunu paylaştı. küçük abim çocukken dere kenarından düşüyor. Bi yerlerini kırıyor. Babam çok üzülüyor, sinirleniyor- ona beddua ettim, sende evladından böyle birşey çek diye- diyor. Adam zaten hiç çocuk falan istemiyormuş zaten.

margi kleinjan

Annelik duygusu nasil asagilik olabilir yahu? Bu sekilde ifade etmek dahi korkunc. Annelik duygusu kutsaldir. Hayatlarinin sonuna kadar kendilerini evlatlarina adayan insanlarin bu duygusunun yuceltilmesini, kendi capinizda farkli psikolojik cikarimlar yaparak asagilmak, marjinal gorunmek adina yapilan bir sacmaliktan ibaret. Annelerinize yazik ediyorsunuz.

kareem said

Annelik duygusuni "asagilik" olarak tanimlamaktansa "kutsal" olarak tanimlamak daha normal. Bilimsel oldugu iddia edilen bir tartisma donmus, o asagilik annelik duygusu olmasa insanoglu bu doneme hayatta gelemezdi. Bir kere cok gec gelisiliyor be olgunluganulasiliyor. En az 3 yasina kadar bagimli bir canli vahsi dogada ancak annesi sayesinde tutunabilir. 2-3 kedi sahiplendirince, sokakta kopege mama su verince kutsal oluyor da bir canliya en basindan itibaren bakinca mi kutsal olmuyor?

la noix

pomknos +1
Annelik duygusu sizin icin bir sey ifade etmek sorunda degil de asagilik bir sey oldugunu dusunmek biraz ergen kafasi gibi bir sey oluyor.

Kutsallastirmak zorunda degilsiniz. Cocuk sahibi olmak istemiyorsaniz anneligi olaganustu hos bir sey olarak tanimlanazsiniz zaten.
Ama annelik oylesine bir davranis degildir. Muazzam bir sistemdir.

la noix'e kelimesi kelimesina +1 diyorum.

stavro

Öncelikle anne vaya değil , bir insana, hayvana, doğaya vs. karşı hissedilen sevgi duyguysunun aşağılık diye nitelendirilmesi mümkün değil. Çünkü sevgi olumlu bir duygudur. Sonuçları itibarıyla da olumludur. Harekete geçirdiği hormonlar vs.

Sürekli birine bağımlı olmak annenin suçu değil. İlk dönemler sorumluluğu, sonrasında değil. Sonrasında da bağımlıysan annenin ve senin ortak hatanız, anladınız hala yapıyorsanız ortak yanlışınız.

Yumuşak karın evlattır+1 Güncel olması nedeniyle 17 ağustostan örnek vereyim. Deprem sırasında çocuklarının üzerine kapanan, orasını burasını kıran veya ölen kaç ebeveyn var, ebeveynin üzerine kapanıp onların hayatını kurtarmak için kendi hayatını riske atan kaç çocuk var bakabilirsiniz. Ben böyle iki anne örneğini tanıyorum. Biri öldü biri yaşıyor.
Ayrıca;
psikiyatri.com'daki yazının bilimsel hiç bir yanı yok. Tamamen saçmalamış. Çünkü beyine bakmamış, beynin çalışma şeklinden bi haber. Saksı zannetmiş olabilir ama beyin saksı değil.
Hekim arkadaşlar dururken bana düşmez ama öğrenme süreciyle ilgili, çocuk gelişimiyle ilgili yaptığım araştırmalarda öğrendiklerimi yazayım, yanlışım olursa düzeltirler nasılsa.
Doğum anında bomboş bir beyinle doğuyoruz. Pelte gibi oluşumuz ondan. Doğum sonrası uyaranlar geldikçe snaps atmaya başlıyoruz ve ilk iki yıl en önemli uyaranımız annemiz. baba değil, başka bişey değil, annemiz. annelerin yüz tanıma sistemleri babalara oranla çok gelişmiştir. anne bebeğn sıkıntısını anlayabilsin diye. sonrasında "bazı" babaların da kabusu oluyor bu yönümüz. ince detaylar, mimikler bize bişeyler anlatıyor çünkü. bıdı bıdı yapmaya başlladı diyorsunuz ama o bıdı bıdı boş yere değil çoğunluk. neyse konu dağılmasın şimdi.
sonracıma efm, ergenlik çağında bizim insan olma farkımız olan ön lob başlıyor çalışmaya. artık dürtülerimize söz geçirebiliyoruz mesela. yani beklenen olması gereken bu. kadınlarda 20-30 arası erkeklerde daha uzun 40 belki ilerisi. bunun sonucu anne olmak istemiyorum diyebiliyoruz ya da çocuk doğdu ama bakamıyacağım, sosyal baskılara katlanmam, param yetmez vs vs. diyebiliyoruz. bunlar anck ve ancak üst beynin alabileceği kararlar arkadaşlar.
o bu gazetenin yazılarına prim vermek yerine ne güzel makaleler var iki üç tık uzağınızda. Ne kadar şanslı olduğunuz bir bilseniz, keşke daha geç doğsaydım diyorum zaman zaman. marmara'daki hocalarınıza selamlar, hala savlarının arkasındalarsa kaynak versinler biz de yararlanalım.

hayat aklini konusacak bir filozof uret

annelik gibi kutsal ve yaratıcı bir şeyi değeraltı olarak görmek, birkaç zamandır var. bu bir trend. tamamen bireyci-olmaya-çalışmak düsturu ön planda. tabii ki yaşla da alakası var. 33-34 yaşından sonra fikirler değişecektir. kimseyi yargılamıyorum anne olmayı istemiyor diye. ama bunu, yani anneliği değersizleştirmeye çalışanların da bir bir stereotip olduğunu biliyorum. sen de biliyorsun kimler onlar. 'onlardansam, onların fikirlerini savunmalıyım' gibi bir durum söz konusu. tabii ki bu fikirlerim bağlayıcı hiçbir özelliği yok, farkındayım. sadece ben böyle görüyorum. olayın doğurup doğuramamayla alakası yok, sadece tercih. ama o güruhtan olduğun için öyle yapmak zorunda hissediyorsun. bu arada evet, doğuran/yaratan kadına daha farklı bir gözle bakıyorum. bu da benim içgüdüm. ayrı bir noktaya taşınıyor o zaman kadın gözümde.

kısaca anneliği değersizleştirmenin yaşla bir korelasyonu olduğunu düşünüyorum. büyüdükçe bu fikirden sıyrılma durumu söz konusu olacaktır. 16 yaşıma sosyalistken, 31'imde kapitalistin önde bayrak sallayanı olarak bu yorumu yapıyorum.

mermize

'annelerin yüz tanıma sistemleri babalara oranla çok gelişmiştir. anne bebeğn sıkıntısını anlayabilsin diye.'

bunun bilimsel bir aciklamasi olduguna inanmiyorum acikcasi, gercekten hissettiklerini paylasan samimi annelerle konusursaniz kimse vay cocugum dogdu ne oldugunu hop diye anladim demiyor, kaldi ki ayni annenin buyuttugu bebeklerin tepkileri bile birbirinden cok farkli oluyor. anneler bu tepkileri 'ogrenmek zorunda' kaliyorlar. zira sabahtan aksama kadar tamamen size bagimli biriyle birlikte oldugunuzda elbetteki her hareketinin ne demek oldugunu ogrenirsiniz. bir bebegi annesinden alip tamamen babasinin bakimina verdiginizde de baba ayni seyleri ogreniyor bu kadar basit. kimse anasinin karnindan bebeklerin sikintisini anlayarak dogmuyor yani, ogreniyor zamanla.

kassiopeia

@kasiiopeia,
yukarıda yazdığım bilgilerin araştırma sürecinde öğrendiklerim olduğunu özellikle belirttim. kendi yargılarım değil onlar, bilim öyle diyor. bilim dememiş olsaydı, benim gözlemim olmuş olsaydı "ben şunu şunu deneyimledim" derdim.

bebek doğunca hop anladım diyor denmiyor orada. sistem daha gelişmiştir demek doğar doğmaz her şeyini anlayacak donanımda olmak demek değildir.
annelerle konuşumak önerin için; en az 15 bebeğin doğumu ve en azından ilk haftalarında yanlarında olduğumu, ve dahi üç çocuk doğurduğumu bilmek senin için yeterli deneyim sayılır mı bilmiyorum.
Her çocuk farklıdır evet ama aynı zamanda her bebek limon yaladığında aynı tepkiyi verir, kakasını yaparken aynı yüz ifadesi olur, uykusu geldiğinde aynı şekilde mızırdanır, şaşırdığında hepsi kaşlarını kaldırıp gözlerini büyütür, korktuğunda yüzü dalgalanır... orada sözü edilen tanıma bebek kendini ifade edemezken yani beyin daha nasıl çalışacağını öğrenmemişken olan durumlar için. Ayrıca babalar yapamaz diyen yok, elbette yaparlar. Dikkat dersen babalarda yok denmiyor, babalara oranla diyor.

Bilgiyi aldığım kaynak şu an aklımda değil, bulabilirsem editleyeceğim.

hayat aklini konusacak bir filozof uret
1

mobil görünümden çık