Sosyal medyadan nefret ediyorum sanırım. Ya da insanların bunu kullanis amacindan, şeklinden. Biriyle biseyler yaşıyorsun, sonra kotu biseyler yaşıyorsun, ya da onun için eskide kalıyorsun, senle olan ' fotoğraflarin' yerini başka fotoğraflar alıyor. Ordan siliniyorsun, sanki her yerden silinebilecekmis gibi. Bu ihtiyacın nerden doğdugunu da anlamıyorum,neden insanlar bir şeyleri ' paylaşıyor' ? İnsanların böyle her şeyi unutmus gibi davranmaları çok canımı sıkıyor, aferin mi bekliyorlar?




 

sözüm meclisten dışarı nedenleri teşhircilik ve görgüsüzlük, herkesi içine almasa da bu böyle.

o benim instagram'da fotoğrafımı beğendi ben de onunkini beğendim, sevgili olduk vs. gibi o kadar çok hikaye dinledim ki, şaka mı bu? :) ergin bir birey böyle bir şeyin sağlıksız sonuçlar vereceğini anlar herhalde.

ayrıca işin bir de dark side'ı var ki o duyuru'da da var, sevişmelik insan bulma çabası vs.

senin bahsettiğin de cabası olsun.

Apocalypse

İnsanların her şeyi dert edip, kendi gibi olmayanı, kendi gibi davranmayanı eleştirmesi çok canımı sıkıyor:(. Sana ne?

Neden payaşıyordan çok "neden beni sildi;(?" .

İhtiyac hissinin kökeni için bilimsel bşr yazı gelir diye takipteyim. İlla ki vardır da burdan cevap beklemek daha kolay.

Aferin bekleyen de gösteriş yapan da, çevreye mutluyum mesajı veren de, sevgilim var/yok deyip ilişkiye açık/kapalı olduğunu bildirme zorunda kalan da var. Daha da uzar da sen şu an acılı gibisin.

İt herif niye silmiş fotonu, kolay mı be unutmak:(. He çok zor değil doğru ya.

bir ileti paylastim

sadece iki sosyal medyada aktifim: instagram ve fb. instagram çünkü inanılmaz yerleri gezip inanılmaz fotoğraflar paylaşan gezginler, profesyonel fotoğrafçılar, yaptıkları sanat eserlerini paylaşan/satan pek çok kreatif insan var. 260 kişi takip ediyormuşum bunun 200'den fazlası gerçek hayatta tanımadığım kimselerdir. diğer taraftan facebook'u da çoğunlukla komik kepsler, haberler, eventler vs için kullanıyorum. kendim bir paylaşımda bulunmayalı bir seneden fazla olmuştur heralde. kafam çok rahat.

geçen yakın bir arkadaşım liseden tanıdığımız ortak bir arkadaşımız için "şu salak x de sürekli geziyor bıktım dünyanın her köşesinde fotoğraflarını görmekten" dedi. benim haberim yok çünkü takip etmiyorum. "anfalov et?" dedim, bu kez de "olmaz merak ediyorum" dedi. hem sinir oluyor hem de merak ettiğinden takip ediyor. sonra da bu kız sürekli geziyor ben niye gezemiyorum diye kendini mutsuz ediyor. sosyal medyanın bu şekilde kullanımı bana ters. 5 sene önce twitter'da yazdığım ve kendisiyle hiç alakası olmayan bi tweeti üzerine alınan bir kızın herkesin içinde kavga çıkarmasından beri sosyal medyayı eş dost takibi yapmak için kullanmıyorum. yüksek doz sosyal medya insanı en sevdiği kişilerden bile soğutabiliyor.

son olarak gerçekten eğlenen, süper vakit geçiren bir insanın fotoğraf çekmeye vakti kalacağını zannetmiyorum. ya her yerdr paylaşmasan bile fotoğraf çekmeyi çok severim, düşünüyorum da gerçekten çok keyifli olduğum hiçbir anda çıkarıp da öyle şekilli fotoğraflar selfieler çekmek aklıma gelmemiştir. yani bence bu ÇOK EĞLENİYORUZZZZZ temalı fotolar çoğunlukla dostlar alışverişte görsün mantığıyla, gerçekten öyle çok da eğlenmezken falan çekiliyor.

ambrosia

New York Times bununla ilgili bir makale paylaştı, her yer bunu kullanıyor şu anda ve 5 neden söylüyor.
- Değerli ve eğlendirici içerik sunma
- Kendini tanıma ve tanıtma
- İlişkileri geliştirme, bağlantıda kalma
- Dış dünyaya dahil olma
- Birtakım amaçları daha bilinir kılma

Bir de neden yan neden bilmiyorum ama yan neden olarak, kaliteli bilgiye ulaşım da vardı. Çalışma şurada
nytmarketing.whsites.net

Şurada da sağlam ayrıntılı bir analiz var.
okdork.com

Kullandığım bir Facebook hesabım, en son 3 yıl önce kullandığım bir twitter hesabım var. (Hatta, bir adaşım yoğun olarak twitter kullanıyor ve burada 'Sen şu musun' mesajlarını çok alıyorum. Hayır, ben o değilim; evet, güzel bir kız gerçekten de) Ben insanların hayatını doğrudan merak etmesem de, bir şeyler paylaştıklarında hayatlarına girmeme izin verdikleri için çok mutlu oluyorum ve onlar da hayatımın bir parçası oldukça iletişimde kaldığımı hissediyorum. Örneğin, Amsterdam'da yaşıyor en yakın arkadaşlarımdan biri. Normalde birbirimize her gün mail atmayız, ikimiz de günlük hayat koşuşturmacası içinde unuturuz ama onun bir yere gittiğini görüyorum ve ondan haber aldığım için kopmadığımızı hissediyorum. Bazen o da benim bir şeyimi görüyor ve 'Naber dostum' diye mesaj atıyor ve birkaç saat konuşuyoruz. O post'lar olmasa birbirimizi aylar sonra arardık belki.

Çocukluğumun geçtiği, büyüdüğüm apartmandan 10 yıl önce ayrıldım. Ara ara özlüyorum. Komşularımızdan bir teyze Facebook'tan ekli ve dün apartmanın önünde okuduğu kitaplarını ve kullanmadıkları eşyaları satan kız çocuklarının fotoğrafını paylaşmış. Fotoğrafı görür görmez o apartmanın önünde atladığım ipleri, oynadığımız oyunları, edilen muhabbetleri hatırladım ve özlediğim bir çocukluk arkadaşımı hatırladım. Sosyal medya benim için geçmişimle bağlantı kurmanın en önemli yolu. Yoksa ara ara unuturum, aklıma geldikçe özlerim. Aynı şekilde özeline dalmadan, izin verildiği kadarı ile birbirimizin hayatında olmayı da seviyorum.

Bunun ne zaman narsisistlik, ne zaman kendini tanıtma ile ilgili olan çalışmaları da var. Özetle, sık sık quiz sonucu gibi 'Bakın, benim hayvanım atmış', 'Bakın, benim yöneticilik özelliğim manyakmış' ile 'Bu da kedim'; 'Bugün mantar pişirdim' arasında fark var. Ayrıca kedi, mantar ile bol bol manzara resmi paylaşmak veya kedi/köpek sahiplendirme ilanları arasında da fark var. Ayrıca, olay sıklıktan ziyade içerik. Günde 10000 tane post atarsa ve bunların çoğu manzara ise kişiye 'Narsisisttir bu' diyemeyiz.

Silince 'Oradan sildin, gönlünden nasıl sileceksin' durumu daha karışık. yaren'in dediği 'Ülke bitmiş, insanlar kendi derdinde' durumu en sağlam başa çıkma mekanizmalarından biri ve açıkçası hayatta kalmak için gerekli. Yoksa deliririz. Örneğin, 'cute aggression' diye bir şey var; çok tatlı bir şey gördüğümüzde sıkmak, saldırmak isteriz. Bunun nedeni, onun tatlılığından ve durumun pozitifliğinden kafanın kendini kaybedecek kadar güzelleşmesi, delirmemek adına vücudun negatif şeyler salgılaması imiş. Böylece o şeye zarar vermek isteyerek delirmekten kurtuluyormuşuz. Hatta bir yerde 'Allah çirkin şansı versin'in bununla ilgili olduğunu, kişi güzel oldukça nötrlemek için daha çok zarara uğrandığı yazıyordu. Benzer olarak, insan bulunduğu duruma çok çabuk adapte oluyor. İçinde bulunduğumuz durumu geçtim, tepemizde bombalar stabil bir hızda dolaşsa ve artık olağan hale gelse buna kısa zamanda alışırız ve yine 'Ne kadar güzel kedim var' diye paylaşım yaparız. İnsan içinde bulunduğu durumu normalleştiriyor.

Eski sevgili gibi kişileri sosyal medyadan silmek de benzer bir davranış. Ayrılığın fıtratı bu zaten. Baştan başlamak, her şeyi yok saymak. Tabii olanlar oldu, yaşananlar yaşandı; geri dönüp yaşananı yaşanmamış yapamayız ama artık hayata devam etmek gerekiyorsa silmek de mantıklı. Bu aferin bekleyen bir durum değil, niye 'Sildin, aferin' desin kimse. Bu hayata devam etme çabası, kendini iyileştirme. Hatta bunun için bir liste vardı; 'Aşağıdakilerden en az biri varsa silin' diye. Bu aşağıdakiler de 'En az bir tarafta hala duygular varsa', 'Ayrılık yeni ise, üzerinden zaman geçmemişse', 'Arkadaş kalınmayacaksa', 'Hayata devam etmek istiyorsan', 'Stalklanmak ve stalklamaya aklının çelinmesini istemiyorsan', 'Onun yeni bir ilişkisini kaldıramayacaksan veya yeni bir ilişkini kaldıramayacaksa', 'İlişkiye geri dönmeyi düşünmüyorsan' gibi noktalar vardı. Sonuçta bu bir Demet Akalın şarkısı değil, 'Oh oh, unuttum seni' silmesi değil; 'Artık hayatıma sensiz devam etmeye çalışıyorum. Bunun için de bir adım attım' deme çabası ve saygı duymak dışında çok fazla da seçenek yok.

aychovsky
1

mobil görünümden çık