Dün babam kızıp 'yahu girip bakma artık şu yazanlara' diye beni sakinleştirmek için uzun uzun konuştu. Ben de birkaç hafta ne sözlüğe ne de duyuruya girmeyeyim dedim ama bir yandan da haberleri takip etmek istiyorum.
Neyse kotumserler yanında daha umutlu şeyler söyleyecekler var mı? Tamam belki mükemmel bir ülke olmayız ama hiç değildik ki zaten. Yaşıyorduk işte bir şekilde. Belki biraz okuyup kendimizi rahatlatiriz. Teşekkür ederim şimdiden herkese.
NOT: biz sokağa çıkıp demokrasi şöleni yaşıyoruz vs diyecekler gelmesin. Gerçekleri de az buçuk biliyoruz sonuçta.
E karamsarlar gelmesin, demokrasi için sokağa çıkanlar gelmesin, kim gelip cevap yazsın ki anlamadım. Neyse, ben epey karamsarım ancak yaşları 40-60 arasında değişen bazı chplilerin artık birlik olunacağını, bundan sonra ayrışma olmayacağını, bu son olayın bir dönüm noktası olduğunu düşündüklerini biliyorum. Tuhaf bir yaklaşım tabii.
Sokaga cikmayanlar içinde de tamamen karamsar olmayanlar vardır diye umut etmiştim. Endiselenmeyın demiyorum. Herkes endiseleniyor da burda ve sözlükte başka insanları da panige sevk etme durumu var maalesef.
benim en optimistik yaklaşımım şöyle oluyor, ortadoğu'nun kaderi bu nasıl olsa bundan kaçış yok. bizimki kısa bir araydı sadece.
Umutlu şeyler söylenecek bir ortam yok da senin okudukların kadar kötü de değil, olmayacak da büyük şehirlerde.
Bilinçli insanlara ihtiyaç var.
40-60 yaş arasında değilim.
Chp'li de değilim.
Ancak evet, artık hepimiz birbirimizi sarıp sarmalamalıyız.
Ben, sen bu ülkeden kaçıp gidebiliriz ancak arkada bırakacağımız anneler, babalar, halalar, enişteler, çocukluğumuzun geçtiği topraklar, güzel anılar olduğunda gittiğimiz yerde çok mu hayaller hayati yaşayacağız? Bir şehirde bir patlama olduğunda bile sinir krizleri geçirip tanıdıklarımızı arıyoruz.
İranlı bir arkadaşım ateist olması ve hayat tarzının uymaması sebebiyle Yeni Zelanda'ya kaçmıştı. 4 sene çok mutlu yaşadı, sonra zamanla Yeni Zelanda'nın doğal güzellikleri bile gözüne batmaya başladı. Neticede İran'a geri döndü.
Bu ülkede doğmayı seçmedik ancak bu ülkede doğduysak mike mike öyle veya böyle travmasal etkileneceğiz (kaçsak ya da oturup sadece izlesek bile). Hiçbir şey yapamıyorsan yapanlara engel olma, sus (sen=genel)
Modern zamanın kurtuluş savaşını belki de böyle yaşıyoruz. Hazıra konduğumuz topraklarda "ben etmem", "ben bi şey yapmam", "ben onu da yapmam", "hepinizden nefret ediyorum" diyebilenler oldukça maalesef kolay olmayacak bu geçişler.
3 a bir araya gelmeden zor. apocular atatürkçüler anarşistler asdf
gelecektir de.
Sosyal medyada, sözlükte yazılanları ciddiye almanın lüzmü yok. Ttabi gündemi takip etmek için kullan da çok da üzerinde durma yani. Çoğu şey abartılıyor internette zira(iyi ya da kötü farketmez). Hani felaket senaryosu yazacaksak sosyal medyaya göre şimdiye kadar 20 kere 3. dünya savaşı, 10 kez iç savaş çıkmıştı. Ne bileyim şeriat gelmişti, Suriye'ye girmiştik falan filan. Zaten kafası çalışan, güzel analiz yapan insan kendini belli ediyor.. Gerisine da yav he he de geç kısaca..
mirandaiam +1
Gezi zamanında nasıl bilgi kirliliği yaşadık, bu dönemde de bilgi kirliliği yaşamak çok normal. Algıların değişmesine izin vermemek gerek. Korku ve tedirginlik yaratan yersiz ve kaynağı belli olmayan her türlü şeyi göz, beyin ve kulak ardı etmek gerek.
"şeriat gelirse işkencesiz ölüm isteme hakkım var mı, yoksa internetten bileklerimi kesmeyi öğrenicem"
"sokağa çıktım bol pantolon dekoltesiz tişört giyiyodum ama herkes beni tecavüz edip öldürecekmiş gibi baktı çünkü başım açık"
"silahlanın, evinizi ve ailenizi koruyun çünkü bunlar bizi öldürür"
vs vs vs... birkaç gündür hep böyle duyurular görüyorum. bana büyük bir kısmı çok abartılı ve hatta biraz çocukça geliyor. ben de bu ülkede yaşıyorum, ailemle birlikte sekülerin dibiyiz. kaç kere yazdım bilmiyorum şu an akrabalarımı ziyaret etmek için bir doğu iline geldim. akp'nin %70 oy aldığı yer. normal skinny jean'imle, dar bluzumla sokağa çıktım, ekşici arkadaşların deyimiyle "çomar" kaynayan devlet hastanesine gittim, otobüse bindim, kimse beni öldürecekmiş ya da tecavüz edecekmiş gibi bakmadı. biri dün demiş ki "günde ortalama 3-4 kez sözlü taciz ediliyorum" YOK ARTIK YAHU. Okulumdan dolayı sıklıkla Fatih'e üsküdar'a giderim, askılı da giyerim, dekolteli de giyerim, mini etek de giyerim, daha günde ortalama 4 kez sözlü tacize uğradığım olmamıştır. Bu ramazanda Beyazıt'ta Süleymaniye Camiinin karşısındaki esnaf lokantasında kaç kere gittim tek başıma öğle yemeği yedim, tek kelime laf eden olmadı. Tacize uğrayanlara yalan söylüyorsunuz demiyorum, bu yalan söylenecek bir konu değil; ama ben de bu ülkede yaşıyorum, ben de bu ülkenin sokaklarında dolaşıyorum ama ben hiç burada ya da sözlükte lanse edilen kadar abartılı bir görüntüyle karşılaşmıyorum.
Biri olan bitenden dolayı silahlanın demiş, teksasta mı yaşıyorsun abi ne silahlanması? evet ortalık güllük gülistanlık değil hatta çok leş ama babam 80'lerde üniversitelerde olup bitenleri anlatıyor, durum bundan çok daha kötüymüş. zincirle kovalayanlar mı dersin, kantin basıp öğrencilere bıçak çekenler mi, okul kapılarında patlayan bombalar mı, kimvurduya giden, işkencelerde katledilenler mi, yoksa cenazelerde çıkan olaylar mı ... diyeceğim o ki bu ülke hiçbir zaman güllük gülistanlık olmadı, bu günler de geçecek. evet olup bitenler gerçekten midemi bulandırıyor ama ben şahsen "şeriat gelirse tecavüz etmeden önce bileğimi kesicem :s" diyen insanların niyetinin başka olduğunu düşünüyorum. ha bu arada, şeriatla ilgili tek bildiği şey en iyi ihtimalle persepolis filminde izledikleri olan insanlar son olaylardan sonra ortadoğu siyaset bilimi uzmanı kesildi, kaale aldığına bile değmez. çok doluyum bu konuda ve toparlayamadım, ama diyeceğim o ki fraise, seni duyurularından ve cevaplarından bildiğim kadarıyla aklıselim bir insansın, lütfen sosyal medyada yazılan korku dolu senaryoları bu kadar ciddiye alma.
Ambrosia da üşendiklerimi gayet güzel açıklamış.. Yani şuraya yarım saat göz atınca bile kimlerin goygoycu olduğunu anlamak mümkün. Onları siklemenin de hiç bir lüzmu yok, "aman tanrım, hepimiz ölüceeeeeez" tayfası da senelerdir var zaten..
hep optimist oldum, bu zamana kadar her olayın pozitif yönüne, olumlu taraflarına odaklanmaya çalıştım, oralardan yürüdüm, hayatımı hep insanlar için iyilik isteyerek ve yaparak geçirdim bu zamana kadar. belki beni bilen vardır, insanlara yaklaşımımı, tavrımı vs...
bu son olay bende biraz travmatik bir durum oluşturdu galiba, tanklar ve uçaklar, hepsini birebir yaşadım, sokaklara dökülen insanların bağırmaları, kornalar, hepsinin içindeydim. uçaklar geçerken sonik patlama sesleri geldiğinde açık balkon kapısının perdeleri fırtına varmış gibi uçuştu, her şey evin içinde gibiydi sanki, neyse, daha fazla detay vermiyim. ben internetten özellikle okumadım hiçbir yazı, facebook'ta önüme gelen ve merakımı çok cezbeden bazı yazıları falan okudum, bazı videoları izledim sadece, tamamen bilgi almak amaçlı, yoksa komplo teorileri geliştirmeye yönelik değil.
cumartesi sabahı geç uyandım, çünkü neredeyse sabaha kadar uyanıktım. baktım sokağa çıkma yasağı falan kalmamış, kahvaltı yapmadan daha markete gittim, bir büyük cin aldım eve geldim. 2 tane tost yaptım kendime, yanında ağlayarak cinimi içtim. o gün akşamüstü civarı uyudum, pazar yine devam. pazartesi 2 haftalık iznimin ardından işteki ilk günümdü, hiç verim alamıyorum, 3 gündür midemdeki aşırı yanma ve bulanmadan ötürü dün gece birkaç kere aralıklarla kustum, bu sabah hastanede reflü teşhisi kondu, izinliyim.
yani söylemek istediğim; optimistlik bir yere kadar gidiyor, herkesin bir psikolojisi ve ruhu var, kırılmalar olmuştur eminim ki herkeste bu olaydan sonra.
umut diyecek olursam da, ülke'ye dair umudum hep vardı, seçimlerden sonra üzülsem ağlasam da, hep oldu. bu olaydan sonra boşa bağladım, boş verdim artık tamamen. elimdeki umudum ise, yurtdışına çıkmak, orada yaşamak. şu anda haftasonundan beri girdiğim araştırma modundayım hala. bakıyorum, fırsatları kolluyorum. bundan önce de yurtdışında çalışmak için atılımlarım olmuştu, ama kariyer için, daha iyi kazanabilmek, kendimi geliştirebilmek, belki eğitimime yurtdışında devam edebilmek için. ancak şu anda farklı etmenler de işin içine girdi artık.
bu şekilde düşünmeseniz bile çoğunuz çok güzel insanlarsınız, kendi hayatınıza, ne kadar düzgün ve güzel varlıklar olduğunuza bir daha bakın. ilerinizi hayal etmeye çalışın mevcut durumda, ihtimalleri şöyle bir gözden geçirin. sizin için hangi tünelin sonunda ışık varsa oraya yönelin. ben şahsen bu tünelin sonunda ışığı gördüm, artık o bir tren mi çıkar, yoksa gün ışığı mı bilemiyorum. kişisel analizim beni buraya getirdi. siz de bir değerlendirme yapacak olursanız eminim ki birkaç ihtimal arasından kendiniz için en uygun, en güçlü olanı farkedeceksiniz. ona yönelin, köklü değişiklik de gerektirse, sonundaki ışığa kitlenin. hayatınızı bir kere yaşıyorsunuz, ışıkta yaşayın.
belli ki herkes benim gibi düşünmüyor, ama ben birlik olamıyorsak (bu zamana kadar olamadık), artık bireysel davranmam gerektiğini hissediyorum. bu şekilde düşünüyorum. ha ileride neler olur bilinmez, belki bişeyler düzelir, belki daha kötüye gider, ama ben artık bu ülkeye ait hissedemiyorum kendimi maalesef.
not: bu konuda böyle detaylı hiç yazmadım daha önce, burası ilk belki de son yorum yazdığım yer olur. birini üzdüysem affola, her gerçek doğru ya da güzel değil ne yazık ki.
ambrosia gayet güzel açıklamış etraf goygoycu dolu.
sözlükte okuduklarımı pek kaale almıyorum.
loveinaflipbook, hissettiklerin toplumsal travmanın bir parçası. bu ne demek? yalnız değilsin. seninle aynı hisleri, korkuları taşıyan milyonlarca insan var. cuma gecesini hepimiz farklı şiddetlerde birlikte geçirdik. illa iyimser olmak zorunda değilsin. zaten inanmadığın bir şey uğruna iyimser olursan kendini kandırmış olursun. o yüzden şu an bulunduğun konum gerçeklik, gönlünü rahat tut. kendini bunun için kötü hissetmek zorunda değilsin.
ancak öte yandan, artık normalleşmeye başlamamız ve toparlanmamız da gerek. bu da tabii geniş bir süre zarfında çok değişken zaman aralıklarında olabilecek doğal bir süreç. ben bugün kendimi buna hazır hissediyor olabilirim. senin kendini hazır hissetmen iki günü, iki haftayı, belki de iki saati bulabilir :) böyle böyle çember yine genişleyecek.
Yani hayat öyle veya böyle, bu denklem üzerinde doğal akışta ilerliyor. ha dessy olsun, ha loveinaflipbook. önemli olan bence hepimizin kendimize bu konuda zaman tanıması ve bu süre zarfında korku algısına katkıda bulunmaması.
Bir de, "bu ülke Kanada gibi olacak", "penguenler Afrika'da yaşayacak" gibi bizlerle uyumlu olmayan hayaller kurmak veya bu tarz söylemlerde bulunmak yerine "bu topraklardaki insanlar öncesinde defalarca olduğu gibi bunun da üstesinden gelecek, bu bizlerin gördüğü en kötü günler değil, şimdi ne yapabilirim?" diyebilmek gerek belki de.
Ambrosia ve mirandaiam iyi açıklamış. Ülkenin boktan bir yer olduğu ve 10 sene içinde almanya seviyesine gelmeyeceği aşikar ama ekşi'de okunanları çok ciddiye almamak lazım. O nickin ve ciddi bir üslupla yazılan felaket senaryolarının altında çok ciddi bilgili birisi var sanabiliyorsun ilk bakışta ama çoğu zaman aslında 16 yaşında, nargilecide salak arkadaşlarıyla konuşurken duyduklarını oraya her şeyi çözmüş gibi yazan bir embesil var. Çok kulak asmamak lazım.
loveinaflipbook'un yazdığı yazı altına zaten hep iyimser olmak ve tost eşliğinde cin dışında içtenlikle imzamı atabilirim.
Şu anki korkular, umutsuzluklar bir yana, tarih kitaplarının yazacağı bir dönemden geçiyoruz. Bunlara capcanlı tanık oluyoruz. Her şey bittiğinde istediğin yerde olacaksın, torunlarına zopik başında bugünleri "Ne günlerdi. Dedenizle birlikte ne yapacağımızı şaşırmıştık. Onun şimdi böyle aslan gibi göründüğüne bakmayın, arpacı kumrusu gibi düşünüyordu" diye anlatıp kıs kıs güleceksin. Zopik daha icat edilmedi, edilecek.
www.angelfire.com
hayat devam ediyor sadece orkların gücü biraz daha arttı orta dünyada karanlık bir güç uyanıyor bizimde legolaslarımız,aragornlarımız,orman cadılarımız var dert etme ;)
valla kaynak ne bilemiyorum ama reddit'te falan şu an dünyanın en barışçıl zamanlarında yaşadığımızı iddia ediyorlar. Medya-internet gibi kaynaklardan çok hızlı ve dünyanın her yerinden haber almamız dolayısıyla olanı daha abartıyoruz ya da öncekileri görmediğimiz için çok acayip geliyor herhalde. Onlar Avrupa'nın savaşsız olmasını falan örnek gösteriyorlar sanki ama düşününce "eskiden 2 milyar insan vardı % şu kadarı ölüyordu, şimdi 6 milyarda şu kadar" diyince cidden oran düşmüş olabilir.
bu optimist kısmıydı. Ama kalkıp da "Türkiye hep böyleydi, buralar zaten hep böyle ve böyle kalacak" demek de ne kadar mantıklı bilemiyorum. hani 80'ler daha kötüydü diyelim tamam, bir süre sonra bu oldu. Hepsi de geçiyor gidiyor. E bir 20-30 yıl sonra bizim çocuklarımızın başına da böyle şeyler gelecek yani? Normalleştirelim mi o zaman? Buna da katılmıyorum.
Optimistliği falan bilmem de bahsettiğin söylemlerin ikiyüzlü ve bencilce olduğunu düşünüyorum. Önce gidip adama kurşun sıkacaksın ya da bunu destekleyeceksin, sonra da adamın gelip sana yumruk atma ihtimaline dayanarak goygoy yapacaksın. Böyle bir yavşaklık var mı? Öfkeyi, nefreti ve şiddeti yaratanların, yarattıkları şiddette boğulmaları olması gereken şey.