Sonuç olarak korkmuyor musunuz? Korkanlar için bir öneriniz var mı? Benim iyice psikolojim bozuldu bu durumda.
Hayır, düşünmüyorum. Daha sakin yerlerde takılabilirsin çok endişen varsa.
ilk geldiğimde topluluk içinde tırsıyordum. sonradan alışıyor insan. deprem konusunda hala kafamda deli sorular ama. ilk fırsatım olsa bu yüzden kaçarım istanbul'dan.
Evim isime uzakken korkuyordum, ozellikle de vapur ve motor iskelesi/ metro/ otobus vs gibi toplu tasima araclarina binerken kabalalik had safhada yoruyor. Ama isime yakin tasininca mahalleden pek cikmiyorum gibi oldu, bayagi rahatladim. Haftasonu geziyoruz onda da aklime pek gelmiyor boyle endiseler.
Ama en cok deprem olayi korkutuyor, cunku depreme dayaniksiz bir ilcede oturuyorum. Su aralar istanbul'dan ziyade kombimden korkuyorum ben.
bahsettiklerinin hepsinden korkuyorum, muhtemelen bu bahsettiklerinin biri yüzünden de öleceğim. şahane hayat.
İŞİD bitse, PKK gitse biz yine sorun çıkarmaya devam ederiz. Birileri çıkar başka bir terör örgütü kurar. Terör nefretten besleniyor. Bu nedenle sorun yalnızca İstanbul'da değil, her yerde başka bir tehlike var. İstanbul, Türkiye nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Bu nedenle iyi ve kötü şeylerin olabilme olasaılığı da yükseliyor. Bir de ekonomik merkez olduğu için dikkat de çekiyor. Başka şehirdeki depremle bu kadar çok ilgilenmiyorlar.
Korkuyorum elbette ama nüfus fazla olduğundan kendi kafama en fazla uygun insanları da burada buluyorum.
deprem korkutuyor bir tek.
Korkuyorum. Hatta su an ofiste titreme krizi tuttu beni korkudan. Patlama sesini duydum. Pilimi pirtimi kedimi toplayıp gitmek istiyorum. Arti deprem +1
Korkmuyorum çünkü korkarsam yaşayamam.
Böyle öğrenilmiş çaresizlikli bir ruh halindeyim.
Hayatta hiç bir şeyden korkmadım. Arabayla giderken birisi bir yamuk yapsa aç kapıyı dalayım diyen bagaj maymunu gibiyim hep hazır.
youtu.be
korkmuyorum.
Korkmuyorum
asiri deprem korkumdan dolayi 2008'de nerdeyse metallica konser biletimi bedavadan verecektim baskalarina sirf istanbulda bulunmamak icin. bir de korku mu bilmiyorum, ne zaman istanbul aktarmali bir ucusum olsa hep bir an once bulundugum yerden kacip kurtulmak istiyorum. boyle bi panik havasi, her an her sey olabilir, her an orada sikisip kalabilirim dusuncesi oluyor. sirf bu yuzden havaalanindan bile cikmadan, nerdeyse butun gun pasaport kontrolun gerisinde takilmisligim var, belki en guvenli yer diye.
su son olaylardan sonra kesinlikle korkardim heralde orada yasamaya. hatta almanyadan bir grup arkadasim subatta gitmeyi planliyordu, sultanahmet falan da dogal olarak rotalarinda var. her ne kadar gidilip gorulmesi gereken bir yer oldugunu dusunsem de su donemde hala istanbula gitmeyi planlayanlara aklini mi kacirdin derim.
not: hep buyuk sehirlerde yasadim.
iş yerim ve evim depreme dayınıklı bölgelerde ve binalarda, buralardayken korkmuyorum. ancak her gün 2 sefer metro kullanıyorum. metroda bomba patlaması veya metrodayken depreme yakalanmak en büyük korkularımdan biri. veya bunlar olduktan sonra kaos çıkması, herkesin birbirini ezerek izdiham yaratması çok korkunç geliyor.
evet korkuyorum. türkiyeye ziyarete gittiğimde bile sosyal hayatım ev ile kadıköy arasında geçiyor. türkiye güzel yeaa diyen ya batıyı görmemiştir ya da görüp anlamamıştır. bu arada daha sakin yerde takıl diyen arkadaşlara söylüyorum babam neve şalom patlaması olmadan sadece 5 dakika önce o sokaktan geçmişti. ha neve şalomun olduğu sokağa gidip kaldırımda oturur tavla oynarız biz hep diyosanız onu bilmem tabi.
Olası bir depremde risk boyutu yüksek olan semtleri uzmanlar acıklamıştı oralarda yaşamama bir nebze olsun önlem olabilir.
Bomba,saldırı olayı küresel boyutta(bkz: paris 2 yılda 2 büyük katliam)
korkuyorum ama başka çarem olmadığı için katlanmak zorunda olduğumu düşünüyorum.
kalabalığa alışmışım galiba artık memleketime ya da anadolu'nun küçük şehirlerine gittiğimde caddelere yürürken çok tenha geliyor. sanki herkes bana bakıyomuş hissine kapılıyorum ama istanbul'da kalabalıkta daha rahat hissediyorum kendimi.
asosyal olduğum için korkmuyorum. gittiğim, takıldığım yerlerde saldırı sonucu ölme ihtimalim avrupa'da saldırıda ölme ihtimalimle aynı oluyor genelde. gerçi sonuçta ben de metrobüse biniyorum ama ne bileyim ya kendim için korkmuyorum. annem, kardeşim istanbul'da olsa onlar için endişelenirdim ama kendi adıma çok tırsmıyorum.
korkmuyorum. deprem de, bombalı saldırılar da, trafik kazaları da, taciz ve tecavüz de, havaya kurşun sıkan magandalar da istanbul'un gerçeği. alıştık. istersen "pis xenophobe" de ama bir şehir büyük göç alırsa böyle rezil hale gelir. istanbul hiçbir zaman bundan iyiye gitmeyecek.
ha iki ihtimal var istanbul'un daha iyiye gitmesi için. ya büyük istanbul depremi ya da bir atom bombası istanbul'a zarar verir, kalanlar yağma sırasında birbirini katleder ve yeni bir toplum oluşur burada o başka.
bir diğer ihtimal de bu kentsel dönüşüm projeleri hızlanır, yoksul ve göç ile gelen halk şehir dışına itilir yükselen fiyatlardan dolayı. yine şehir arınmış olur -tabii zenginlerin elinde kalır- suç oranı azalır.
onun dışında göç aldıkça artacak bu suç ve rezalet. sonuçta göç ile gelenler buranın yaşayanlarından daha kaliteli, daha eğitimli, daha zeki ya da daha zengin oldukları için gelmiyorlar.
No problem.
Korkmuyorum, umursamıyorum. Terör, boba, deprem pek umrumda değil.
Ya ölürüm ya ölmem. Ölmezsem sıkıntı yok, ölürsem zaten umursayanilecfğim bir şey kalmayacak.
Ignorance is bliss
Korkmuyorum
korkmamak için algılarının kapalı olması lazım. Hayatta kalmak içgüdüsünü tehdit eden her türlü sebep var burada, ama zamanla algıyı düşürüyor herhalde insanlar. ben korkuyorum. bu sebeple sokağa çıkmadığım da oluyor. Adam sırf canı istediği için, şaka diye, eğlence diye arabayla seni ezebilir ve parasını ödeyip çıkar. niye yapmasın ki.
Burada yaşaynalar olarak, toptan ruh hastasıyız bence. Bazıları aktif, bazıları pasif tarafta.
çok korkuyorum o yüzden evden dışarı çıkmıyorum. çünkü bu çok mantıklı. dışarıda araba falan ezer. bomba patlar, kafama inşaattan parça düşer. evdeyse çok güvenliyim ve ölmeyi düşünmüyorum.
Yaklaşık iki ay kadar oluyor sanırım, metrobüse gitmeye çalışırken üstgeçitte çalışan işçiler bir inşaat aletini (boru anahtarının 2-3 katı büyüklüğünde bir zamazingo ama tam onun şeklinde de değil) düşürdüler ve yaklaşık yarım saniye farkla kafama değil, ayağıma geldi. Üstgeçitte işçi olduğu bile görünmüyordu. Reklam panoları ile geçit kapatılmıştı. Eğilmiş çalışırken aradaki boşluklardan aleti düşürmüşler. Şu an hayattaysam, şansa.
Geçen sene bu zamanlar kapkaça uğradım. Bir miktar karşı koydum. Gaspa uğramadım iyi ki. Benden sonra iki kadının yakınlarda ve benzer eşgalde birileri tarafından bayılana kadar yumruklandığını, bunların ikisinin de gündüz gözü ve çok da tenha olmayan bir ana cadde üzerinde gerçekleştiğini öğrendim. İkinci kadına Facebook üzerinden ulaştım. Tabii ki aynı kişi olduğunu söylememiz zor ama montundaki ayrıntılar, vb tutuyordu. Artık geceleri tek başıma eve gidemiyorum. Evden birini çağırıyorum, kimse gelemiyorsa en yakın taksi durağına binip gidiyorum.
Birkaç sene önce bir tanıdığım alt tarafı Alibeyköy taraflarında bir yere gitmek için dolmuşa bindi. Dolmuş viyadükten çıkmış ve aşağıya düşmüş. Kaybettik o tanıdığımızı. Üstgeçite kamyon girer, yıkılır. Otobüsün freni boşalır, durağa dalar. Bunlar insanların başına geliyor ve senin-benim gibi insanlar.
Deprem konusunda, çalıştığım yer deprem yokken bile zor duruyor. Bir güvenlik camı vardı. O camın kırılması binanın yerinden oynadığı anlamına gelecekti. Cam kırılalı 5-6 sene oluyor. Çalıştığımız bina seneye boşaltılacak ve yeni binaya iki sene sonra geçeceğimiz söylenir. Eve test yaptırmıştık, sonuç iyiydi ama temeli ölçmediler, zaman içinde aşınmış olabileceğini söylediler.
IŞİD dibimize kadar girmiş. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Konseri basıp, insanlara tek tek ailelerini arattıktan sonra vuran insanlar. Tabii ki bu da bir piyango. Olasılık düşük olsa bile huzursuzluk veriyor.
"Korkunun beni etkilemesine izin vermiyorum" dersem, kendi adıma saçmalamış olurum ama bu korku normalleşti gibi. Hani haberlerde okuruz ya, savaşın ve terörün yoğun olduğu yerlerde çocuklar oynamaya çıkar ve bahçeye bomba düşer, vb. İnsanoğlunda öyle bir uyum yeteneği var ki, içinde bulunduğu konumu çarçabuk normalleştirerek aklını kaçırmasını engelliyor. Kafanda bir şeylerin ters olduğunu ve hatta neyin ters olduğunu biliyorsun ama içinde olduğun duruma da bir şekilde uyum sağlıyorsun ve alışıyorsun. Öyle ki savaşı kanıksıyor insanlar ve çocukları dışarı oynamaya gönderebiliyorlar. Biz de bakıp "Savaş varken insan nasıl çocuğunu evden çıkarır ki" diyoruz. Bir keresinde karda ve bir dağ başında 36 saat kadar dışarıda kalmamız icap etmişti. Alt tarafı kıpkısacık 36 saat. O 36 saatten sonra şehre döndüğümüzde iki yıldır medeniyetten uzakta gibi hissettik; çünkü uyum sağlayabilmiştik olduğumuz yere. Yaşadığımız şartların normal olmadığını fark ediyorum ama içimi titretmiyor; bununla yaşıyorum. whimsical'ın dediği öğrenilmiş çaresizlik de bu noktada devreye giriyor. Bedava yaşıyoruz, kendi adıma şanslı olduğum için yaşadığımı düşünüyorum. Yine de olasılığı düşününce, o kadar yüksek bir olasılık değil. Bu nedenle, titremeye gerek yok.
Bu ara çok kalabalık yerlerde gerilebilirim sanırım. Senin yaşadığın bölgeye pek kimse uğramaz, IŞİD'li oraya üşenir; bu nedenle orayı biraz daha güvenli olarak görüyorum.