parti içi demokrasinin olmamasından bahsediyorsunuz.
demokrasi geçmişimizin, geleneğimizin nispeten genç olmasına bağlıyorum ben.
arz taleptir bence. oy verenler siyasi partilerin liderlerine hatta çoğu zaman partinin temsil ettiği şeye (din, milliyetçilik, laiklik) kimi zamanda liderin kaşına gözüne, en çok erzak verene oy verdiği için siyasi partiler mileltvekillerini vitrine koyma, onların kalifiye insanlar, muhtemelen gelecekte verilecek bakanlıklar için seçilmiş insanlar, yıllardır bu iş için hazırlanmış kişiler olduğunu belirtmeye gerek duymazlar. "o ne verirse ben iki katını veririm" "öss kalkacak yerine gelecek ben de bilmiyorum" "başörtüsünün önünü açacağız" gibi söylemler daha fazla prim yaptığı için bu masraflı olan iş, yani doğru düzgün, mert, alnı açık, tertemiz bir geçmişe sahip, partinin eğitim, ekonomi, kültür, spor, çevre vs. gibi konuların herbirine atamayı, yetkili kılmayı düşündüğü aşmış insanları bulma çabası da hiç gündeme gelmemektedir. bilinçli seçmen olmadığı sürece (ki bu hakikaten imkansız görünüyor) sizin bu sorunuzun sorulmayacak hale gelmesi ütopyadır. 5 liralık maliyetle köşeyi dönmek dururken 100 liralık maliyete katlanıp kar marjını düşürenlere aptal diyorlar bu memlekette. konu memleketin geleceği, selameti olsa dahi.
simdi tek adam fantezisinden dolayı da bı mıktar iste kafası calısanı kendisine rakip gordugunu tekmeyi bsaıyordur onune geciyordur bi sekilde.
ingiltere'de demokrasi sürecinin kökeni 700-800 yıl öncesine kadar gidiyor, fransızlar krallarının ümmüğüne 1800'den önce çökmüşler. biz ise millet olarak daha 90 yıl öncesine kadar padişahım çok yaşa diye bağırıyorduk. bir toplumun alışlanlıkları öyle 2-3 kuşakta bu kadar kökten değişemiyor ne yazık ki. zaman geçecek, çok zaman...
su da var hak verilmez alınır, ne için ne kadar mucadele ettik de bunu savunacagız.