tabi kız değilim adam olması da şart değil aslında. araığım adam öyle bir adam olsun ki eğitim hayatı boyunca matematik konusunda hep dertli olsun. ben bu işi yapamıyorum desin. diğer dersleri iyi olsun ama matematiği hep kötü olmuş olsun. sonra bu adam liseyi bitirince desin ki ulan ben ne yapıyorum. hayatın ta kendisi olan matematiği nasıl beceremem. çok büyük eksiklik desin. sonra otursun matematik öğrensin. çalışsın çabalasın. matematiği kötü olan yıllarının acısını çıkarırcasına çalışsın. sonra bir baksın ki matematikte bir çok matematik ineği öğrenciyi sollayabilecek seviyeye gelmiş. ama bunları aklı sonradan başına geldiğinde mesela üniversitede matematikle alakasız bir bölüm okuduğunda, pişman olduğunda, kendini eksik hissettiğinde yapmış olsun.

buna yakın hikayesi olan. çok sonraları matematiğin üstesinden gelebilen adamlar da olur.

ben o adamın anlından öperim. kendisini sömürmek, bu işi nasıl başardığını öğrenmek istiyorum.

kendimden de bahsedeyim.

1919 senesinde topraklarında doğmuşum
anamdan emdiğim süt çeşmenden tarlandan gelmiş


6. sınıfa kadar gayet tembel bir öğrenciydim. daha sonraları nasıl olduysa açıldım, matematik hariç diğer derslerim çok iyi oldu falan.

liseye geçtiğimde matematiğim hala çok kötüydü. ama çok gariptir. fizik ve kimya da (lise 1 den bahsediyorum) 1. sınıf bir öğrenciydim. aslında tam fen alanına gidebilecek bir öğrenciyken. sırf matematiğim kötü diye sosyal bilimler alanına müdür yardımcımın insanüstü çabaları ve ısrarları sonucu gittim.

benim okuduğum lise türkiye nin öğrenci başarısı açısından ekser seneler ilk 10 a giren düz liselerinden biri. bu şüphesiz. sosyal bilimler alanında 200 öğrenci vardı ve şüphesiz bunların içinde en iyisi bendim. (bunun belli kriterleri var o çok uzun hikaye. ama tastik bana ait değil okul yönetimi ve hocalarıma, belli başarı kriterlerine, sınavlara falan...)

yani sırf matematik yapamadım diye bugün bir doktor veya mühendis değilim. türkçe öğretmeniyim. dediğim gibi fen bilimlerinde gayet başarılıyken nasılsa matematikte hep başarısız oldum. hep başaramayacağıma inandım, önyargılı yaklaştım belki de vesair.

demek istediğim yukarıda belirttiğim adamların tavsiyelerine ihtiyacım var. 22 yaşındayım. ben bu işi yapaım hevesi geldi birden bire. açtım baktım 6. sınıf kitaplarına "aa oluyormuş lan çalışınca" dedim ne kadar geç kalmış olsam da.

ne yapayım da matematikte lisede fen mezunu olmuş bir öğrenciin seviyesine geleyim? (6. sınıf kitaplarından başlayabilirim sorun değil.)

şimdi yazıyı okuyunca bazı kısımlarında kendimi övdüğüm anlaşılmasın. bunları zekası yetersiz bir öğrenci olmadığımı kanıtlamak istercesine yazıverdim. matematik konusunda "istese yaoar ama çalışmıyor" denilen öğrencinin ben olduğunu farkettim yıllar sonra. çünkü o zamanlar matematik sınavlarına girerken dahi çalışmazdım matematiğe.

bu konu benim için çok çok önemli. matematik hayatın ta kendisi ve olmaması büyük bir eksiklik.

aradığım adamlar! ne dersiniz şu bende ye?

 

oyle bi adam bunun tamamını okumaz :/

bryan fury

Bir sayısal öğrencisi olarak yazıyorum Bilirmisin bende fizikten pek çakmam o şekiller sürekli farklı şeyleri hatırlatır bana,
Cevabıma gelirsek Mesela bize lise1 de üslü sayılar,köklü sayılar filan göstermişlerdi o zamanlar galiba beynimiz gelişkin olmadığından zor soruları çözemezdik,Ama 3 sene sonra Şu anda lise son sınıfttayım ve o arada üslü sayılar,köklü sayılar filan hiç çalışma durumu yok ve elime soru bankasını almadan önce 10 dakikalık bir konu tekrarı yaptım mesela üslü sayıları tüm sorularını da takır takır çözdüm.Evet hepsini hiç yanlışsız.
Demem o ki beyin zaman ilerledikçe gelişiyor.Şu anda veya geçmişte gözümüze çok zor gelen şeyler bir süre sonra beynimizin sınırlarının altında oluyor ve onları kolaylıkla halledebiliyoruz.Yetenek işi hikaye değil var ama o matematik yeteneksiz yapılamaz diye birşey de yok,Beyni konuya alıştırmak onunla haşır neşir olmak önemli nokta,tabi yetenekli adam 20 saniyede çözer soruyu veya çözülemeyen soruları çözer,sen ise 50 saniyede çözersin çözülemeyen sorularıda bir bilene sorarsın,
Öyle türev,integral zorluğunda matematik de gerekmiyor sana sanırsam,
Gerisi de yani bizim lise1 diye adlandırdığımız bölüm, az çalışsan az elini hızlandırsan(işlem hıız toplama çıkarma filan) yaparsın hem senin beyin gelişmiştir.
Çok az konu tekrarı ile bu iş yapılır soru tipleri benzer birbirine
Saygılar öğretmenim...

slymene

o aradığın adam ben değilim. vurgulamak isterim.

"yani sırf matematik yapamadım diye bugün bir doktor veya mühendis değilim. türkçe öğretmeniyim" kestim yapıştırdım bu cümlenizi. şimdi iki seçenek var önümüzde.

1- doktor ya da mühendis bir türkçe öğretmeninden daha zeki, başarılı ve üst konumdadır.
2- ben doktorluk ve mühendisliği türkçe öğretmenliğinden daha iyi ve severek yapabilirim.

ilk seçeneğin saçma bir düşünce olduğu anlaşılmaktadır.
umarım ikinci seçeneği anlatmak istemişsinizdir. bu kabul ile size düşüncelerimi anlatmak isterim.

sanırım karar verme aşamasındasınız. bu dönemi atlattıktan sonra matematik dalında ilerleyebilirsiniz veya tüm enerjinizle türkçe öğretmenliğine devam edebilirsiniz. matematikte kendinizi geliştirmek için zaman problemi yok gibi daha 22 yaşındasınız. ben şuan 25 yaşındayım ve mühendislik bölümü son sınıf öğrencisiyim. ben herzaman sevdim matematiği ama çalışkan biri değildim. zaman ayırmadım hiç matematiğe. ortaokulda vasat bir öğrenciydim. sonra lise zamanı geldi. babam karşısına aldı "oğlum tamam mı devam mı?" diye sordu. daha dün gibi aklımda. baba liseyi de okuyum bari dedim. maddi durumumuz da pek iç açıcı değildi. o zaman meslek lisesine yazdıralım, bitirdiğinde en azından bir mesleğin olur dedi. zaten üniversite okutacak gücümüz yok dedi. haklıydı babam. bende ses etmedim. diyeceğim birşeyde yoktu. zaten başarısız sayılabilecek bir öğrenciydim. elimden tuttu (cidden tuttu) götürdü meslek lisesine makine bölümüne kayıt ettirdi. ordan, aynı okulun teknik lisesine girebilme başarısını gösterdim. 4 yıl olan bu lise programından 5/2.99 ortalama ile mezun oldum. yine matematiğim iyi değildi. anlardım anlamasına ama dediğim gibi zaman ayırmazdım. problem çözümlerinde az buçuk bişeyler bilsem bu bana yeter dedim. hiç bir matematik problemini öyle tam anlamıyla hakkını vererek çözdüğümü hatırlamıyorum. neyse lise bitti. yine karar zamanı. maddi anlamda biraz da olsa düzelme var. baba dershaneye gitmek istiyorum dedim. tamam oğlum dedi. yazıldım ucuzundan önemsiz bir dershaneye orda benim matematik şaha kalktı. sınıfta hoca bana sen sus diyordu. devamlı içimde matematik sevdası. soru örneklerinde hocalarla nasıl farklı sorular sorabiliriz diye tartışıyordum o derece. sonra sınav zamanı geldi. fizikte de başarılı sayılırım. ama kimya, biyoloji ve sözelim sıfır denecek kadar az. öss de matematiğim fulle yakın, diğerleri iç karartıcı. puan da düşük gibi. aynı şehirde kalmak istedim. sonra iki yıllık bir makine taknikerliği bölümüne girdim. orayıda bitirdim. bende ki matematik yeteneği daha da gelişti. ben de düşündüm, mühendislik yapabilirim dedim. dikey gecis sınavı denen sınava girdim. çok rahat bir şekilde zorlanmadan orta halli bir üniversitenin makine mühendisliği bölümünü kazanıp yerleştim. sonra yüksek matematik ve diferansiyel denklemlerle tanıştım. işte orda biraz zorlandım. onu da anladım gerçi çalıştım bu sefer zaman ayırdım. başardım. geometriye hiç değiniyorum bile. başarılı olmak zorundaydım. şimdi bu yıl okul bitecek. düşünüyorum eğitim hayatımı hiçte kendimle gurur duymuyorum. dişe dokunur başkalarının anlayacağı taktir edeceği birşey yapmadım. ilerde ne olacam kaygısıyla kendimi birazda olsa belli bir düzeye getirdiğime inanıyorum. belki başka bir iş yapacam ama bu serüven hep aklımda olacak çektiğim sıkıntılar aklımda olacak. şu anki aklım olsa felsefe okurdum. inanın bana matematik öyle hayatın anlamı değildir. burdan iddaa ediyorum fizik matematikten daha önemlidir. somut kavramlarla iş yapıyorsundur fizikte. matematik külliyen soyuttur. tamam olmazsa olmazdır ama fizikte öyledir. buraya kadar okuduysan sana tavsiye edebileceğim kendini edebiyat anlamında geliştir. herşeye statü gözüyle bakma. inanın matematik içine girince, anlayınca tüm çekiciliğini ulaşılmazlığını gizemini yitirir. anladıkca değersizleşir. tıpkı bir kız gibidir. basitleştikce iğrenirsin. bıkarsın artık.
yazı uzun ve sıkıcı oldu sanırım. bu soru ile bana eğitim geçmişimi anımsattın tekrar. düşündüm, düşünürkende yazmak istedim.

gel sende bana arkadaş ol. felsefe denen sonsuz boşluğa atalım kendimizi. ölümsüzlüğü hissedelim tüm hücrelerimizde. kavramlarla dans edip anlamsızlıklarla boğuşalım. sonra belirsizliğe uçalım.
:) şaka şaka.
dostum diyeceklerim bu kadar son söz olarak matematik öyle hayati önem arzederken hayatımızda diğer dallara da haksızlık edip göz ardı etmemek gerekir. şimdi var düşün ben ne yapmak istiyorum diye. ben düşünmedim sen düşün...

guess

tam aynısı olmasa da benzer bi adam biliyorum.
babam.

eq'su inanılmaz düşük ama dehşetli bir iq'ya sahiptir. ilkokula dört yaşında başlamış vs. üniversiteye kadar zehir gibi gelmiş. ama üniversitede (önce odtü sonra itü) calculus derslerini bir türlü verememiş. geçemiyormuş ne yaparsa yapsın. neredeyse okuldan atılacak. bir gün ingilizce bir kitap bulmuş. ilk sayfadan itibaren çalışmaya başlamış. çalıştıkça daha da zevk almış ve -yanılmıyorsam- dört tane matematik dersini birden tek dönemde vermiş. ha bi de kendisi makine mühendisidir. zaten mezun olduktan sonra da akademik kariyere başlamış. yüksek lisansı da tez dahil 3 dönemde bitirmiş.

yani sonradan da oluyor.

bir de bambaşka bir şey vardı burada uzun uzun yazmaktan imtina edeceğim ama hint filozofları insan hayatını yedi'li yaşlara bölüyorlar ve matematik çalışmak için en iyi dönemin 21-28 yaş arası olduğunu söylüyorlardı yanlış hatırlamıyorsam.

kahvegibi

Annem 40 yaşını geçtikten sonra açık öğretim programına yazıldı. Tüm dersleri verdi ama matematikte üstüste birkaç sınavda da kaldı, hem de 3, 5 gibi puanlarla. E tabi liseyi bitireli 20 yılı geçmiş.

Sonra bi baktım gitmiş kaynak kitaplar cdler falan bulmuş, çalışıyor. Arada sırada gelip bana sorular soruyordu. Ben de o sene lise 2 deydim. İlk başta tamamen umutsuz bi vakaydı, 4 işlemde dahi yanlışları çıkıyordu. ama inanılmaz çalıştı. geceleri biryerlerden bulduğu bir matematik cd setinden çalışıp kendince karalama notlar alıyordu. Yalnız notları resmen müsvette gibi karmaşık olsa da bana getirip bir soru sorduğunda kesinlikle kendi notlarının üstünden anlatmama izin vermiyordu. yani notlarına kesinlikle kimseyi dokundurtmuyordu.

O sene ben ilk matematik yazılısından 38 aldım o da aynı dönem ilk sınavdan 38 aldı :D. Yani nerdeyse benim seviyeme gelmişti :D:D. neyse sonraki sınavlarda da yine buna benzer notlar aldı, tabi ki dersi vermedi.

Ertesi sene aynı tempoyla devam etti, ben lise sondaydım bana integral ve matrisi annem öğretti. Çok ince akıl yürütecek sorularda epey bi tıkanıyodu ama yine de ben bunu sonra çözüp getireyim diyip ertesi gün çözmüş olarak geliyordu.

Artık resmen matematik diye bir hobisi olmuştu. Öyle ki akşam yemekten sonra yatana kadar çalışıyor sonra sabah erkenden kalkıp akşam yapamadığı sorulara tekrar bakıyordu hatta bazen geceleri uyanıp bişeyler karalıyordu. o sene annem matematiği (tam hatırlamıyorum) 96 ya da 98 gibi bir ortalamayla geçti. Aradan birkaç sene geçmesine rağmen annem hala arada bir kitapları açıp kurcalar, arada bir össye girmekten falan bahsediyor ama sonradan vazgeçip sınavdan sonraki gün çıkan soruları çözüyor.

Yazdıklarınızı tam olarak sabredip okuyamadım ama sanırım işe yarar bir örnek.

johan sebastian

ilkokul 5. sınıfta bölmede zorlanırdım.
ortaokulda matematikle alakam yoktu 2-3 alırdım hep.
lisede öğrendim matematiği, 5'e çektim notumu.
üniversitede diferansiyel denklemler denen illet ders dışında matematik derslerinde hiç takılmadım.

şunu öğrendim, her şey temel eksikliğinden kaynaklanıyormuş. Benim önerim Üniversite hazırlık kitaplarından konu anlatımı olanları seçin. ilk önce temelinizi atın. Üslü sayılar, köklü sayılar, taban aritmetiği. Yani problemleri çözmeniz için gerekli olan alt yapıyı edinin.

ondan sonrası çorap söküğü gibi gelir zaten.

kimlanbu
1

mobil görünümden çık