[]
Dayı çık git hayatımdan (küfür içerir)
www.youtube.com
Acıyorum bize.
Hepimize...
Tüm ırklara mensup insanlara...
Tüm dinlere mensup insanlara...
Tüm fanatik veya fanatizme meyilli veya fanatizmden uzak insanlara...
Hepimize acıyorum...
Ağlarken bile gülmeyi düşünen bizlere..
Yeni doğan çocuğunu eline almak üzere olan adama...
Korkularımıza, göz yaşlarımıza, emeklerimize...
Bir hevesle alınan eşyaları yapanlara, onları satanlara, onları alanlara, onları kullananlara ve onları atanlara...
Bin bir emekle kazanılan ve bir anda kaybedilen hayatlara acıyorum..
En çok kendime acıyorum, kendi salaklıklarımı first person yaşıyorum her saniye.
Kafamın içinde başka birisi yaşıyor aslında oturmuş beynimin bir köşesinde, çayı sigarası elinde içime sürekli fesat duygular atıyor.
O kadar uğraşıp kararlar veriyorsun.
O; hiç bir şey yapmadan gününü gün eden pijamalı serseri, seninle, hayatınla, kararlarınla ve geldiğin noktayla ilgili seni şüpheye düşürüyor...
Kendinden kopmak istiyorsun.
Bilgisayarın başına oturup "Ekşi" yazıyorsun. Artık sarmıyor saçmalıklar!!!
"Ekşid" yazıyorsun ben gibi.
Ulan bir umut lan!!!
Bir soru lan!!!
Hayatımı muhteşem yapacak soruyu arıyorum birinci sayfada...
Cevap umrumda değil.
Kim soracak o soruyu...
Yok abi soran...
Henüz denk gelmedim...
Bir iki kişinin muhteşem olduğuna inandırdım kendimi. Kandırdım... Onlar benden beş beter...
Dokunsan ağlayacak gibi...
Bu siteye bu yüzden giriyorum. O soruyu arıyorum. Ama soran olmadı!!!
Bizden, hepimizden farklı olan o insan belki burada dolaşıyordur, bir umut diye burada bile oyalıyorum kendimi...
Bulamıyorum..
Yatıyorum...
Yatakta mobilden açıyorum bir pencere...
Son bi şans.
Yine yok ulan!!!
Uyuyorum...
Kime acımıyorum biliyor musun?
Uyurken kendime, uyurken sana, kim uyursa uyusun ona ve cevaba ulaşmış olanlara...
Bazen düşünüyorum acaba dünyadaki herkes aynı anda intihar etse ne olur?
"Saçmalama! öyle şey olur mu?" diyorum, kendi kendime...
-Olabilir..
-Nasıl?
-Hz. Adem intihar etse, tüm dünyadaki insanlar intihar etmiş olurdu...
-Hz. Adem kim?
-Sarışın, renkli gözlü, zenci, kaslı bir insan...
-Nerden biliyorsun?
-Öyle olmalı...
Acıyorum yine kendime. Yine beynimdeki pijamalı dayıyla muhabbete dalmışım...
Uyumam lazım..
Uyuyorum..
Uçuyorum.
Daha yükseğe,
Daha yükseğe...
Pijamalı dayıdan kaçabiliyorum, uyuduğumda...
Salt ben var orda bir yerde...
Kendimle uğraşıyorum sabaha kadar. Onca olay oluyor bitiyor, sadece beş dakika içerisinde.. Bir bakıyorum yedi, sekiz saat çoktan geçmiş, gitmiş...
Gözümü bir açıyorum. Günaydın diyor yavaştan...
Pijamalı dayı yine yerinde. Çayı demlemiş, sucuklu yumurtayı indirmiş mideye, ekmek kırıntılarını saçmış beynime, eli sikinde(afedersiniz) soruyor...
"Banka borcunun son günü, biliyosun di mi lan?"
-Siktir git!!!
-Götüne girince konuşuruz...
Bu pijamalı sadece bende yok biliyorum. Bu Ortadoğu denen bölgede yaşayan insanlarda var... Genetik bir parazit...Toplumsal bir parazit. Gelişmemizi, düşünmemizi engelliyor.
Hala din savaşları veriyoruz, taraftar olup siyasi parti tutuyoruz.
Oy pusulasına gidiyoruz..
"Nası müslümansın lan piç? Bas geç" diyor. Basmasan konuşacak akşama kadar... Kafanı sikecek...
Düşünmüyorsun.
Her şey senin için düşünülmüş.
Pijamalı dayı sikini kaşıyor. Yaşlandıkça beyninde mitozla çoğalıyor...
Şizofrenik miyim sence?
Bence şizofreniğiz...
Bölge olarak tımarhaneye yatmalıyız...
Diyeceksin Avrupa, Amerika çok mu iyi?
Değil tabi. Haklısın güzel kardeşim.
Onlar pijamalı dayılarla uğraşmıyor, onların hayali kahramanları seninkinden daha gelişmiş. O yüzden gelişiyor.
Pijama keşfedildiğinden beri biz bu adamla uğraşıyoruz.
Kararsızız...
Kararsızlık sarmış dört bir yanımızı...
Pijamalı dayı bana acıyor.. Ben kendime acıyorum.
Dört kişi lokantaya oturuyoruz?
Herkes sıçmamak için ilk siparişi veremiyor. Pijamalı dayı tutuyor hepimizi.
"Ne önerirsiniz?" diye atıyor ilk taşı biri...
Pijamalı dayı mutlu...
Garsonun pijamalı dayısı mutlu. Neden?
Bir önceki masanın gecikmeden dolayı iptal ettiklerini iteleyecek sana... Bekle...
Dayılar arası antlaşma var...
Hep sisteme yakın olan adam toplumsal trenin ön bölgesinde duruyor..
Toplumsal tren dediğim şey normal tren değil. Milletin birbirini sikerek oluşturduğu trenden bahsediyorum..
Sisteme inanan insanlar sikilmekten şikayetçiyiz ama yön verme umuduyla ön safları tercih ediyoruz...
Pijamalı dayının istediği gibi...
iki fikirden hangisi doğru bilmiyoruz...
Tabular ve bilim denen iki olgu arasında sıkışmış bölgedir, ortadoğu dediğim yer.
Yani Avustralya'da bile var ora. Tabu ve bilim arasında sıkıştıysan ordasın...
Çaren yok. Inception'da ki araftan beş beter..
Din düşmanı mısın ulan?
Değilim güzel dayım değilim...
Yaşadığımız şey din değil... Kültür dayım...
Gelenek...
Geleneklerin tıkandığı nokta tabu...
Babaannenin babaannesinin belirlediği kurallar bile var... Optimize edilemiyor..
Dayı buna engel oluyor...
Dayı buna engel oluyorsun...
Dinden bahsederken bile elin bir yerinde dayı...Sonra yüzüme bakıp diyorsun
"İbadet ayrı, kabahat ayrı"
Dayı gittiğim her yerdesin...
Çek ellerini üzerimden
Uzak dur benden..
Bu toplumdan...
Bilimden iradeden..
Sorgulama yediğimi, içtiğimi...
Sokakta geçen kıza kafamı çevirtme dayı...
O kız bir hayalet gibi süzülsün yolda gitsin evine...
Bulaşma kıza dayı...
Onu da yorma...
Yenge yok...
Kadınlara da bulaşan dayılar!
X Y değil
Dayı her yerde..
Dayı var olduğundan beri kibarlığa savaş açtı...
Dayı bizle savaş halinde...
Soruyorsun ya?
"Ben sınava neden bir hafta önceden çalışmaya başlayamıyorum"
"Neden bir işe konsantre olamıyorum"
Ergen kardeşim sen neden sürekli mastürbasyon belasındasın. Tam derse otururken neden abuk subuk şeyler aklına geliyor...
Neden pc başında ders çalışırken "tab alt" kombinasyonu senin için, matematikten önemli bir hal alıyor...
Yemeyelim birbirimizi...
Gelişemeyiz..
İyi olabiliriz...
Olabileceğimiz iyi sadece "kötünün iyisi"
Dayı Ülkemizde son 25 yılda hızını, gücünü ivmeli bir şekilde arttırıyor...
Tehlikenin farkında mısınız??
Sonuç nedir?
Sonuç monuç yok güzel kardeşim...
Sana tavsiyem
İçindeki dayıyı öldür!
Bu dayıya hangi silahlarla girişilir Sizce?..
Teşekkürler...
Acıyorum bize.
Hepimize...
Tüm ırklara mensup insanlara...
Tüm dinlere mensup insanlara...
Tüm fanatik veya fanatizme meyilli veya fanatizmden uzak insanlara...
Hepimize acıyorum...
Ağlarken bile gülmeyi düşünen bizlere..
Yeni doğan çocuğunu eline almak üzere olan adama...
Korkularımıza, göz yaşlarımıza, emeklerimize...
Bir hevesle alınan eşyaları yapanlara, onları satanlara, onları alanlara, onları kullananlara ve onları atanlara...
Bin bir emekle kazanılan ve bir anda kaybedilen hayatlara acıyorum..
En çok kendime acıyorum, kendi salaklıklarımı first person yaşıyorum her saniye.
Kafamın içinde başka birisi yaşıyor aslında oturmuş beynimin bir köşesinde, çayı sigarası elinde içime sürekli fesat duygular atıyor.
O kadar uğraşıp kararlar veriyorsun.
O; hiç bir şey yapmadan gününü gün eden pijamalı serseri, seninle, hayatınla, kararlarınla ve geldiğin noktayla ilgili seni şüpheye düşürüyor...
Kendinden kopmak istiyorsun.
Bilgisayarın başına oturup "Ekşi" yazıyorsun. Artık sarmıyor saçmalıklar!!!
"Ekşid" yazıyorsun ben gibi.
Ulan bir umut lan!!!
Bir soru lan!!!
Hayatımı muhteşem yapacak soruyu arıyorum birinci sayfada...
Cevap umrumda değil.
Kim soracak o soruyu...
Yok abi soran...
Henüz denk gelmedim...
Bir iki kişinin muhteşem olduğuna inandırdım kendimi. Kandırdım... Onlar benden beş beter...
Dokunsan ağlayacak gibi...
Bu siteye bu yüzden giriyorum. O soruyu arıyorum. Ama soran olmadı!!!
Bizden, hepimizden farklı olan o insan belki burada dolaşıyordur, bir umut diye burada bile oyalıyorum kendimi...
Bulamıyorum..
Yatıyorum...
Yatakta mobilden açıyorum bir pencere...
Son bi şans.
Yine yok ulan!!!
Uyuyorum...
Kime acımıyorum biliyor musun?
Uyurken kendime, uyurken sana, kim uyursa uyusun ona ve cevaba ulaşmış olanlara...
Bazen düşünüyorum acaba dünyadaki herkes aynı anda intihar etse ne olur?
"Saçmalama! öyle şey olur mu?" diyorum, kendi kendime...
-Olabilir..
-Nasıl?
-Hz. Adem intihar etse, tüm dünyadaki insanlar intihar etmiş olurdu...
-Hz. Adem kim?
-Sarışın, renkli gözlü, zenci, kaslı bir insan...
-Nerden biliyorsun?
-Öyle olmalı...
Acıyorum yine kendime. Yine beynimdeki pijamalı dayıyla muhabbete dalmışım...
Uyumam lazım..
Uyuyorum..
Uçuyorum.
Daha yükseğe,
Daha yükseğe...
Pijamalı dayıdan kaçabiliyorum, uyuduğumda...
Salt ben var orda bir yerde...
Kendimle uğraşıyorum sabaha kadar. Onca olay oluyor bitiyor, sadece beş dakika içerisinde.. Bir bakıyorum yedi, sekiz saat çoktan geçmiş, gitmiş...
Gözümü bir açıyorum. Günaydın diyor yavaştan...
Pijamalı dayı yine yerinde. Çayı demlemiş, sucuklu yumurtayı indirmiş mideye, ekmek kırıntılarını saçmış beynime, eli sikinde(afedersiniz) soruyor...
"Banka borcunun son günü, biliyosun di mi lan?"
-Siktir git!!!
-Götüne girince konuşuruz...
Bu pijamalı sadece bende yok biliyorum. Bu Ortadoğu denen bölgede yaşayan insanlarda var... Genetik bir parazit...Toplumsal bir parazit. Gelişmemizi, düşünmemizi engelliyor.
Hala din savaşları veriyoruz, taraftar olup siyasi parti tutuyoruz.
Oy pusulasına gidiyoruz..
"Nası müslümansın lan piç? Bas geç" diyor. Basmasan konuşacak akşama kadar... Kafanı sikecek...
Düşünmüyorsun.
Her şey senin için düşünülmüş.
Pijamalı dayı sikini kaşıyor. Yaşlandıkça beyninde mitozla çoğalıyor...
Şizofrenik miyim sence?
Bence şizofreniğiz...
Bölge olarak tımarhaneye yatmalıyız...
Diyeceksin Avrupa, Amerika çok mu iyi?
Değil tabi. Haklısın güzel kardeşim.
Onlar pijamalı dayılarla uğraşmıyor, onların hayali kahramanları seninkinden daha gelişmiş. O yüzden gelişiyor.
Pijama keşfedildiğinden beri biz bu adamla uğraşıyoruz.
Kararsızız...
Kararsızlık sarmış dört bir yanımızı...
Pijamalı dayı bana acıyor.. Ben kendime acıyorum.
Dört kişi lokantaya oturuyoruz?
Herkes sıçmamak için ilk siparişi veremiyor. Pijamalı dayı tutuyor hepimizi.
"Ne önerirsiniz?" diye atıyor ilk taşı biri...
Pijamalı dayı mutlu...
Garsonun pijamalı dayısı mutlu. Neden?
Bir önceki masanın gecikmeden dolayı iptal ettiklerini iteleyecek sana... Bekle...
Dayılar arası antlaşma var...
Hep sisteme yakın olan adam toplumsal trenin ön bölgesinde duruyor..
Toplumsal tren dediğim şey normal tren değil. Milletin birbirini sikerek oluşturduğu trenden bahsediyorum..
Sisteme inanan insanlar sikilmekten şikayetçiyiz ama yön verme umuduyla ön safları tercih ediyoruz...
Pijamalı dayının istediği gibi...
iki fikirden hangisi doğru bilmiyoruz...
Tabular ve bilim denen iki olgu arasında sıkışmış bölgedir, ortadoğu dediğim yer.
Yani Avustralya'da bile var ora. Tabu ve bilim arasında sıkıştıysan ordasın...
Çaren yok. Inception'da ki araftan beş beter..
Din düşmanı mısın ulan?
Değilim güzel dayım değilim...
Yaşadığımız şey din değil... Kültür dayım...
Gelenek...
Geleneklerin tıkandığı nokta tabu...
Babaannenin babaannesinin belirlediği kurallar bile var... Optimize edilemiyor..
Dayı buna engel oluyor...
Dayı buna engel oluyorsun...
Dinden bahsederken bile elin bir yerinde dayı...Sonra yüzüme bakıp diyorsun
"İbadet ayrı, kabahat ayrı"
Dayı gittiğim her yerdesin...
Çek ellerini üzerimden
Uzak dur benden..
Bu toplumdan...
Bilimden iradeden..
Sorgulama yediğimi, içtiğimi...
Sokakta geçen kıza kafamı çevirtme dayı...
O kız bir hayalet gibi süzülsün yolda gitsin evine...
Bulaşma kıza dayı...
Onu da yorma...
Yenge yok...
Kadınlara da bulaşan dayılar!
X Y değil
Dayı her yerde..
Dayı var olduğundan beri kibarlığa savaş açtı...
Dayı bizle savaş halinde...
Soruyorsun ya?
"Ben sınava neden bir hafta önceden çalışmaya başlayamıyorum"
"Neden bir işe konsantre olamıyorum"
Ergen kardeşim sen neden sürekli mastürbasyon belasındasın. Tam derse otururken neden abuk subuk şeyler aklına geliyor...
Neden pc başında ders çalışırken "tab alt" kombinasyonu senin için, matematikten önemli bir hal alıyor...
Yemeyelim birbirimizi...
Gelişemeyiz..
İyi olabiliriz...
Olabileceğimiz iyi sadece "kötünün iyisi"
Dayı Ülkemizde son 25 yılda hızını, gücünü ivmeli bir şekilde arttırıyor...
Tehlikenin farkında mısınız??
Sonuç nedir?
Sonuç monuç yok güzel kardeşim...
Sana tavsiyem
İçindeki dayıyı öldür!
Bu dayıya hangi silahlarla girişilir Sizce?..
Teşekkürler...
Mustafa Kemal çadırında barut kokusu geçmemiş savaş meydanına bakıyor, askeri birliklerin toplarlanmasını izliyordu. Kaybedilen onca can, yitirilen hayatlar, hepsi tek bir amaç içindi. Savaş bitmişti, kazanmıştı Mustafa Kemal. Ama mutluluk yoktu gözlerinde ve yıllarca yüzünden koparıp atamadığı kurt bakışları duruyordu gözlerinde. Henüz bir zafer kazanmış komutan edası yoktu tavırlarında.
Çadırını toparlayan askerlere seslendi endişeli sesiyle:
- Kitaplarım çocuk, kitaplarımı aldınız mı?
- Toparlıyoruz Paşam. dedi genç asker.
İki tur daha attı Başkomutan Mustafa Kemal, yineledi
- Aman çocuk hiç bir kitabı unutmayın. hepsini alın.
Henüz daha hiçbir kitabı toparlama fırsatı bulamamış asker kuşkuyla çıktı ve girdi çadıra birkaç kere ve korkuyla sordu
- Çok kitap var Paşam bizim o kadar sandığımız yok, Bu kadar kitabı nereye koyalım Paşam?
Çadırın içindeki sandıklar tıka basa doluydu, askeri teçhizatlar, kıyafetler, yiyecekler, mermiler...
Mustafa Kemal genç askerin yanına gelerek mermi dolu sandık kutusunu devirdi.
- Kitaplarımı buna koyun.
Asker şaşkın,
- Ama Paşam, mermiler, onları almayacak mıyız? Peki ya savaş?
Gözlerinde derin ve kudretli bakışlarıyla savaş meydanına(genç askerin gözlerinin içine!) bakarak
- Asıl savaşımız şimdi başlıyor çocuk. dedi.
Mustafa Kemal'in gözlerinde asla kaybolmayan o bakışın, hiçbir zaman zafer kutlamayışının sebebi bu olsa gerek. Savaş meydanlarında topları tüfekleri yenmişti, tehditleri milli sınırlar dışına çıkarabilmişti ancak hiçbir zaman bu milleti tam anlamıyla ileri medeniyetler seviyesine getirememişti ömründe.
O yüzden erken vefat etti diyoruz, o yüzden bir 10 yıl daha yaşasaydı keşke diyoruz. Açık ve net görebiliyoruz ki o dönemlerde memleketin dört bir yanı bu dayılarla doluyken onların tamamına ulaşmayı başaramamıştı Paşa.
Atatürk'ten sonrası da devam ettiremedi aynı güçle aynı iradeyle. Ama bu dayılar bölünerek çoğalma eğiliminde olduğundan kolayca günümüze gelinebildi.
Haklısın dostum içimizdeki dayıyı öldürmek lazım.
Onun da tek silahı yine kitaplar.
Yeter ki Oku!
Kuran'ın dediği gibi Oku,
Atatürk'ün ideali gibi Oku,
İlkokul öğretmeninin verdiği fiş gibi Oku,
Kağıt bardakların üzerindeki yazıları Oku,
Gazetelerin Magazin sayfalarını Oku,
Otobandaki trafik işaretlerini Oku,
Yeter ki Oku ama, dinleme,
sktr et başkası anlatmasın sen oku!
Sevdiğin bir şiiri üç yüz bin kere Oku,
Gökyüzüne bildiğin bir duayı Oku,
Yada mezarlıkta ölüm tarihlerini Oku,
Hiçbir şey bilmiyorsan git bir çocuğa masal Oku.
Her bir harf bir kurşun gibi saplanacaktır içimizdeki dayıya, kaç harf gerekir bilinmez ancak elbet tükeneceği bir an vardır onun da.
İçindeki dayı ölene kadar Oku!.
Çadırını toparlayan askerlere seslendi endişeli sesiyle:
- Kitaplarım çocuk, kitaplarımı aldınız mı?
- Toparlıyoruz Paşam. dedi genç asker.
İki tur daha attı Başkomutan Mustafa Kemal, yineledi
- Aman çocuk hiç bir kitabı unutmayın. hepsini alın.
Henüz daha hiçbir kitabı toparlama fırsatı bulamamış asker kuşkuyla çıktı ve girdi çadıra birkaç kere ve korkuyla sordu
- Çok kitap var Paşam bizim o kadar sandığımız yok, Bu kadar kitabı nereye koyalım Paşam?
Çadırın içindeki sandıklar tıka basa doluydu, askeri teçhizatlar, kıyafetler, yiyecekler, mermiler...
Mustafa Kemal genç askerin yanına gelerek mermi dolu sandık kutusunu devirdi.
- Kitaplarımı buna koyun.
Asker şaşkın,
- Ama Paşam, mermiler, onları almayacak mıyız? Peki ya savaş?
Gözlerinde derin ve kudretli bakışlarıyla savaş meydanına(genç askerin gözlerinin içine!) bakarak
- Asıl savaşımız şimdi başlıyor çocuk. dedi.
Mustafa Kemal'in gözlerinde asla kaybolmayan o bakışın, hiçbir zaman zafer kutlamayışının sebebi bu olsa gerek. Savaş meydanlarında topları tüfekleri yenmişti, tehditleri milli sınırlar dışına çıkarabilmişti ancak hiçbir zaman bu milleti tam anlamıyla ileri medeniyetler seviyesine getirememişti ömründe.
O yüzden erken vefat etti diyoruz, o yüzden bir 10 yıl daha yaşasaydı keşke diyoruz. Açık ve net görebiliyoruz ki o dönemlerde memleketin dört bir yanı bu dayılarla doluyken onların tamamına ulaşmayı başaramamıştı Paşa.
Atatürk'ten sonrası da devam ettiremedi aynı güçle aynı iradeyle. Ama bu dayılar bölünerek çoğalma eğiliminde olduğundan kolayca günümüze gelinebildi.
Haklısın dostum içimizdeki dayıyı öldürmek lazım.
Onun da tek silahı yine kitaplar.
Yeter ki Oku!
Kuran'ın dediği gibi Oku,
Atatürk'ün ideali gibi Oku,
İlkokul öğretmeninin verdiği fiş gibi Oku,
Kağıt bardakların üzerindeki yazıları Oku,
Gazetelerin Magazin sayfalarını Oku,
Otobandaki trafik işaretlerini Oku,
Yeter ki Oku ama, dinleme,
sktr et başkası anlatmasın sen oku!
Sevdiğin bir şiiri üç yüz bin kere Oku,
Gökyüzüne bildiğin bir duayı Oku,
Yada mezarlıkta ölüm tarihlerini Oku,
Hiçbir şey bilmiyorsan git bir çocuğa masal Oku.
Her bir harf bir kurşun gibi saplanacaktır içimizdeki dayıya, kaç harf gerekir bilinmez ancak elbet tükeneceği bir an vardır onun da.
İçindeki dayı ölene kadar Oku!.
- erty_ksk (27.02.15 08:49:53)
okumadım, durumumuz yoktu.
- titiraprap (27.02.15 08:53:25)
1