[]
[felsefe yapmaca] Emrah S.'in "mutluluk" için söylediği cümleye ne dersiniz
"Mutlu olmak için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. Mutsuzluk için tek neden yeter."
adamın kitabındaki bu söz aklıma takıldı da. farklı insanların bakış açılarını merak ettim.
bir yanım katılıyor, diğer yanım inandırıcı bulmuyor. katılmayan tarafım bunu "kolay pes etmek" olarak yorumluyor. sorun "mutsuzlukta" değil bizzat kişinin kendisinde de olabilir gibi. o bir neden "hangi konuyla" alakalı ise, tam tersi bir gelişme de sizi mutlu edebilir ki bu da "tek bir neden" olmuş olabilir mutlu olmak için de...
sizler ne düşünüyorsunuz? (lütfen emrah serbes'i burada etkisiz eleman olarak ele alın. onun kişiliği vs sorudan bağımsızdır. bizzat şu netlikte olursak sevinirim: "bu cümleye katılır mısınız? katılmaz mısınız? ve neden?..." )
adamın kitabındaki bu söz aklıma takıldı da. farklı insanların bakış açılarını merak ettim.
bir yanım katılıyor, diğer yanım inandırıcı bulmuyor. katılmayan tarafım bunu "kolay pes etmek" olarak yorumluyor. sorun "mutsuzlukta" değil bizzat kişinin kendisinde de olabilir gibi. o bir neden "hangi konuyla" alakalı ise, tam tersi bir gelişme de sizi mutlu edebilir ki bu da "tek bir neden" olmuş olabilir mutlu olmak için de...
sizler ne düşünüyorsunuz? (lütfen emrah serbes'i burada etkisiz eleman olarak ele alın. onun kişiliği vs sorudan bağımsızdır. bizzat şu netlikte olursak sevinirim: "bu cümleye katılır mısınız? katılmaz mısınız? ve neden?..." )
yapmak ve yıkmak gibi olmuş bu cümle
bina yapmak çok zordur, bi çok şey gerektirir yorucudur ve uzun zaman alır, yıkmak ise bi dinamite bakar ve anında toz olur her şey..
bir an için mutluluk değil, hayatta ulaşmayı amaçladığımız mutluluk için uygun geldi bu cümlesi bana
bina yapmak çok zordur, bi çok şey gerektirir yorucudur ve uzun zaman alır, yıkmak ise bi dinamite bakar ve anında toz olur her şey..
bir an için mutluluk değil, hayatta ulaşmayı amaçladığımız mutluluk için uygun geldi bu cümlesi bana
- emeritus (19.02.15 01:22:15)
katılıyorum.
hayatının büyük bölümünde mutlu olduğunu söyleyen bi insanı inandırıcı bulmam mesela.. İnsan kolay alışır güzelliğe mutluluğa. Birşeye sahip olmanın mutluluğu 3 maksimum 5 gün sürer daha iyi bi iş daha güzel bi ev vs. ancak her manevi mutlululuk beraberinde yıkım tehlikesi getirir.
hayatımızın büyük çoğunluğu acı elem ve yaşama uğraşı.
hayatının büyük bölümünde mutlu olduğunu söyleyen bi insanı inandırıcı bulmam mesela.. İnsan kolay alışır güzelliğe mutluluğa. Birşeye sahip olmanın mutluluğu 3 maksimum 5 gün sürer daha iyi bi iş daha güzel bi ev vs. ancak her manevi mutlululuk beraberinde yıkım tehlikesi getirir.
hayatımızın büyük çoğunluğu acı elem ve yaşama uğraşı.
- zenciamacalismiyor (19.02.15 01:31:13)
Salt mutluluk duygusu açısından baktığımda genel olarak en az 2sebep/ya da değişken görüyorum diyebilirim. O anda mutlu olma eşiği/mutluluğa hazır olma durumu/mutlu olma isteği gibi duygular birinci sebep. Mutluluk veren olay/kişi vb.ikinci sebep. Ama birisi şunu diyebilir; aynı olay karşısında her zaman aynı ve eşit derecede mutluluk duygusuna sahibim. Bunu diyen insan tutarlı mı olur yoksa hasta mı bilmiyorum. Çok acı bir deneyim yaşarken genelde seni mutlu eden bir şeyle mutlu olman mümkün değil bence.
Ama mutsuzluk öyle mi azizim. Mutsuzluk öyle bizdendir öyle bizdedir ki yanına bir yancıya asla ihtiyaç duymaz.
Ama mutsuzluk öyle mi azizim. Mutsuzluk öyle bizdendir öyle bizdedir ki yanına bir yancıya asla ihtiyaç duymaz.
- suspendline (19.02.15 01:42:22)
@godoşu beklerken nasılsın tatlım :) umarım afiyettesindir. bilirsin senin yazdığın çoğu şeyi seviyorum.
evet şimdi godoşu beklerken mutlu oldu mu, inceleyelim.
Evet ben onun için bu dünyada bir amaç ya da araç değilim hatta hiçbir şey ve hiç kimseyim. Ancak kim kendisiyle ilgili iyi niyetli cümlelerden/sevgi gösterilerinden ya da abartırsak mesela iltifatlardan hoşlanmaz ki?
Yahu mutlaka hoşlanmayan vardır ama id, ego, süperegoysa buyurun; mutlak surette içinde bir yerler ısınır insanın. Mutluluğun bir şeylere bağlı olmadığını düşünmek bana polyannacılık gibi geliyor. Ama kendi içindeki duygu durumunu göz ardı etmek de aptalca. Bu sebeple iki değişken iki dinamik var diyorum.
Aslında godoşu beklerken böyle bakınca seninle ortak bir penceremiz var.
Mutsuzluk konusunda ise sanırım ben senin kadar iyimser değilim. Yani mutsuzluktan kaçmak ya da mutsuzlukta boğulmak gibi iki uç ayrım yapmadan şunu net bir şekilde söyleyebilirim dozunda mutsuzluk ekmek gibi su gibi bence yaşamımızda. Kaçmak için uğraşanlar vardır elbette ama ben eminim onların bile içinde bir yer mutsuzluğa koşmak istiyordur. Burada aklıma hep damar/bunalım şarkılar geliyor. Bilinçli bir tercih değil midir geceleri oturup eskileri düşünüp acıklı şarkılar dinlemek. Ben yapmam diyenin alnını karışlarım. Zaten ben mutsuzluğu korkunç ya da kötü olarak tanımlamıyorum. Olsun azıcık iyidir.
evet şimdi godoşu beklerken mutlu oldu mu, inceleyelim.
Evet ben onun için bu dünyada bir amaç ya da araç değilim hatta hiçbir şey ve hiç kimseyim. Ancak kim kendisiyle ilgili iyi niyetli cümlelerden/sevgi gösterilerinden ya da abartırsak mesela iltifatlardan hoşlanmaz ki?
Yahu mutlaka hoşlanmayan vardır ama id, ego, süperegoysa buyurun; mutlak surette içinde bir yerler ısınır insanın. Mutluluğun bir şeylere bağlı olmadığını düşünmek bana polyannacılık gibi geliyor. Ama kendi içindeki duygu durumunu göz ardı etmek de aptalca. Bu sebeple iki değişken iki dinamik var diyorum.
Aslında godoşu beklerken böyle bakınca seninle ortak bir penceremiz var.
Mutsuzluk konusunda ise sanırım ben senin kadar iyimser değilim. Yani mutsuzluktan kaçmak ya da mutsuzlukta boğulmak gibi iki uç ayrım yapmadan şunu net bir şekilde söyleyebilirim dozunda mutsuzluk ekmek gibi su gibi bence yaşamımızda. Kaçmak için uğraşanlar vardır elbette ama ben eminim onların bile içinde bir yer mutsuzluğa koşmak istiyordur. Burada aklıma hep damar/bunalım şarkılar geliyor. Bilinçli bir tercih değil midir geceleri oturup eskileri düşünüp acıklı şarkılar dinlemek. Ben yapmam diyenin alnını karışlarım. Zaten ben mutsuzluğu korkunç ya da kötü olarak tanımlamıyorum. Olsun azıcık iyidir.
- suspendline (19.02.15 02:31:49)
dawkinsin bu minvalde bir sözü var.
hayatta kalmanın birkaç temel kuralı var, ölü hale gelmek için ise sayısız neden.
misal işte, yemek, su, barınak bulup eş ayartıp çiftleşirsin.
ama yumurtalarını koruyamazsın, neslin tükenir, uçamazsın kaçamazsın neslin tükenir, kıtlık olur yiyecek kalmaz neslin tükenir, kızlar sana bakmaz neslin tükenir... tarihe karışmanın sayısız yolu vardır.
hayatta kalmanın birkaç temel kuralı var, ölü hale gelmek için ise sayısız neden.
misal işte, yemek, su, barınak bulup eş ayartıp çiftleşirsin.
ama yumurtalarını koruyamazsın, neslin tükenir, uçamazsın kaçamazsın neslin tükenir, kıtlık olur yiyecek kalmaz neslin tükenir, kızlar sana bakmaz neslin tükenir... tarihe karışmanın sayısız yolu vardır.
- ismail yk (19.02.15 05:56:38)
Pek de katılmadım. İnsanın kişiliğini hesaba katmamış. "Her şey seçimlerimize bağlı" derler; bu çok doğru ama bu seçimleri "Ben mutlu olmayı seçiyorum" gibi saçmasapan bir 3. sınıf kişisel gelişim kitabı cümlesi ile yaptığımızı sanmıyorum. Seçimlerin bizim kişiliğimizle birlikte şekillendiğini düşünüyorum.
zenciamacalismiyor "İnsan rahatlığa kolay alışır" demiş. Doğru ama zorluğa da alışır. İnsanoğlu ne versen alır bence. Ne versen daha fazlasını da ister. Bu ikisi arasında herkesin bir kişisel dengesi var. Bazıları daha açgözlü, bazıları daha kanaatkar olabilir. Bu ikisi bir arada olabilir. Sahip olduklarınla mutlu alıp daha fazlasını için uğraşmak mutluluğun kendisi olabilir. Kendi açımdan temel olmazsa olmazların dışında bir şeyleri kaybetmek anlık mutsuzluktur, bir zaman sonra zaten geçer gider. Bu büyük bir şey değilse yatmadan önce aklıma gelmez bile.
Mutsuzluk için tek neden nedir? Sağlığın yerinde ise, başını sokacak yerin varsa (ve yakın gelecekte olmama olasılığı pek görünmüyorsa), bir iki hayati meselede de sorun yoksa, mutlu olmaması için nedeni yok insanın. Bu demek değil ki sürekli ot çekmiş gibi kafa güzel dolanalım. İnsanın anlık mutsuzlukları olur. Anahtarını evde unutur, parmağı kapıya sıkışır, metrobüse binmek zorunda kalır. Böyle şeyler hep olacak. Eğer mutlu olmak için insanın kişiliği tüm her şeyin mükemmel olmasını bekliyorsa ve kronik mutsuzsa, o ömür harcanmış ve gereksiz yere heba edilmiş bir ömür gibi geliyor bana.
Bu konuda yapılmış çalışmalar gösteriyor ki, insanın ne zaman ne ile ne olduğu kendinde gizlidir. Burada mutsuzluğu ve mutluluğu yaşamdan alınan tatmin düzeyi olarak tanımlıyorlar. Tek sorunu para olan mutsuz bir insanın sorunlarını çözdüğünde, bir süre mutlu oluyor, sonra yeni hale alışıyor ve yeniden mutsuz oluyor. Birçok sorunu olan mutlu bir insan da yeni hale biraz daha uzun sürede alışsa bile alışıyor ve mutlu (tatminli) bir insan olmaya devam ediyor. Sonuçta anlık şeyler dışında, kimsek ona dönüyoruz. Kürkçü dükkanımız orası. Biz değişmeden de mutluluğumuz mutsuzluğumuz değişemez.
Ayrıca hayat tatmininin nesilden nesle fark ettiğini düşünüyorum. Y neslinin aynı şeyle daha mutsuz olduğu da bir gerçek.
Şurada bilimsel olmayan bir makalede Mutluluk = Gerçeklik - Beklentiler diye bir formül var. Beklentiniz gerçeğe göre yüksekse mutsuzsunuz, beklentileriniz düşük olduğunda daha mutlusunuz. Makalede anlatılan ise özetle, Bir Y nesli büyük politik ve ekonomik sorunlarla büyüdüğünden beklentileri az, ama gerçeklik onların beklentilerine göre yüksek olduğundan mutlular. Y nesli ise teknolojik bir bollukla büyüdü, Facebook'ta da milletin mutluluğunu izleyerek büyüyor. Böylelikle gördüğü şeyler kendisinde olmayınca mutsuzluk hissediyor. (Ek bilgi: Buna da bilimsel olarka "göreceli yoksunluk" deniyor). Y nesline ayrıca kişisel gelişim ile ilgili her türlü şey "Sen özelsin, sen bir tanesin. Dünyada senden başka bir tane daha yok" tırıvırıları ile de büyüdüğünden beklentisi kökleniyor. Böylelikle beklenti-gerçeklik arasındaki fark yüksek olduğundan mutsuz bireyler oluyorlar.
Burada erken Y ile geç Y'yi de ayırmak gerek. 1980-1985 arası Y'ler daha çok X özelliği gösterdiklerinden (daha doğrusu X nesli ile geçiş özellikleri gösterdiklerinden) genellikle daha mutlu bireyler. 1990 sonrası ise tipik Y nesli ve genellikle mutsuzluk yaygın. Örneğin, erken Y'ler kendilerini geliştirmek adına farklılaştırırken, geç Y'ler ise birbirine benzemeye çalışıyorlar ve bu açıdan da daha önceki nesillerden daha büyük bir nesil farkı doğuyor.
Ya da şöyle göstereyim. X ve erken Y'lerin büyüdüğü müzik (küresel olarak) metalin altın çağının verdiği enerik bir öfke ve renkli renkli pop müziklerin verdiği titreşim ile büyürken, geç Y'ler grunge gibi daha çok "Hayat ne kadar da dandik", "Yaşamak ne kadar da zor" temalı şarkılarla veya rap, hip hoptan gelen sinirli ama bir o kadar da bunalımlı sözlerle büyüdüler.
Özetle, bu mutluluk nesle de bağlı. Nesil zaten kişiliği de şekillendiriyorlar.
zenciamacalismiyor "İnsan rahatlığa kolay alışır" demiş. Doğru ama zorluğa da alışır. İnsanoğlu ne versen alır bence. Ne versen daha fazlasını da ister. Bu ikisi arasında herkesin bir kişisel dengesi var. Bazıları daha açgözlü, bazıları daha kanaatkar olabilir. Bu ikisi bir arada olabilir. Sahip olduklarınla mutlu alıp daha fazlasını için uğraşmak mutluluğun kendisi olabilir. Kendi açımdan temel olmazsa olmazların dışında bir şeyleri kaybetmek anlık mutsuzluktur, bir zaman sonra zaten geçer gider. Bu büyük bir şey değilse yatmadan önce aklıma gelmez bile.
Mutsuzluk için tek neden nedir? Sağlığın yerinde ise, başını sokacak yerin varsa (ve yakın gelecekte olmama olasılığı pek görünmüyorsa), bir iki hayati meselede de sorun yoksa, mutlu olmaması için nedeni yok insanın. Bu demek değil ki sürekli ot çekmiş gibi kafa güzel dolanalım. İnsanın anlık mutsuzlukları olur. Anahtarını evde unutur, parmağı kapıya sıkışır, metrobüse binmek zorunda kalır. Böyle şeyler hep olacak. Eğer mutlu olmak için insanın kişiliği tüm her şeyin mükemmel olmasını bekliyorsa ve kronik mutsuzsa, o ömür harcanmış ve gereksiz yere heba edilmiş bir ömür gibi geliyor bana.
Bu konuda yapılmış çalışmalar gösteriyor ki, insanın ne zaman ne ile ne olduğu kendinde gizlidir. Burada mutsuzluğu ve mutluluğu yaşamdan alınan tatmin düzeyi olarak tanımlıyorlar. Tek sorunu para olan mutsuz bir insanın sorunlarını çözdüğünde, bir süre mutlu oluyor, sonra yeni hale alışıyor ve yeniden mutsuz oluyor. Birçok sorunu olan mutlu bir insan da yeni hale biraz daha uzun sürede alışsa bile alışıyor ve mutlu (tatminli) bir insan olmaya devam ediyor. Sonuçta anlık şeyler dışında, kimsek ona dönüyoruz. Kürkçü dükkanımız orası. Biz değişmeden de mutluluğumuz mutsuzluğumuz değişemez.
Ayrıca hayat tatmininin nesilden nesle fark ettiğini düşünüyorum. Y neslinin aynı şeyle daha mutsuz olduğu da bir gerçek.
Şurada bilimsel olmayan bir makalede Mutluluk = Gerçeklik - Beklentiler diye bir formül var. Beklentiniz gerçeğe göre yüksekse mutsuzsunuz, beklentileriniz düşük olduğunda daha mutlusunuz. Makalede anlatılan ise özetle, Bir Y nesli büyük politik ve ekonomik sorunlarla büyüdüğünden beklentileri az, ama gerçeklik onların beklentilerine göre yüksek olduğundan mutlular. Y nesli ise teknolojik bir bollukla büyüdü, Facebook'ta da milletin mutluluğunu izleyerek büyüyor. Böylelikle gördüğü şeyler kendisinde olmayınca mutsuzluk hissediyor. (Ek bilgi: Buna da bilimsel olarka "göreceli yoksunluk" deniyor). Y nesline ayrıca kişisel gelişim ile ilgili her türlü şey "Sen özelsin, sen bir tanesin. Dünyada senden başka bir tane daha yok" tırıvırıları ile de büyüdüğünden beklentisi kökleniyor. Böylelikle beklenti-gerçeklik arasındaki fark yüksek olduğundan mutsuz bireyler oluyorlar.
Burada erken Y ile geç Y'yi de ayırmak gerek. 1980-1985 arası Y'ler daha çok X özelliği gösterdiklerinden (daha doğrusu X nesli ile geçiş özellikleri gösterdiklerinden) genellikle daha mutlu bireyler. 1990 sonrası ise tipik Y nesli ve genellikle mutsuzluk yaygın. Örneğin, erken Y'ler kendilerini geliştirmek adına farklılaştırırken, geç Y'ler ise birbirine benzemeye çalışıyorlar ve bu açıdan da daha önceki nesillerden daha büyük bir nesil farkı doğuyor.
Ya da şöyle göstereyim. X ve erken Y'lerin büyüdüğü müzik (küresel olarak) metalin altın çağının verdiği enerik bir öfke ve renkli renkli pop müziklerin verdiği titreşim ile büyürken, geç Y'ler grunge gibi daha çok "Hayat ne kadar da dandik", "Yaşamak ne kadar da zor" temalı şarkılarla veya rap, hip hoptan gelen sinirli ama bir o kadar da bunalımlı sözlerle büyüdüler.
Özetle, bu mutluluk nesle de bağlı. Nesil zaten kişiliği de şekillendiriyorlar.
- aychovsky (19.02.15 09:26:47)
benim söylediğim bir söz de şudur;
mutluluğun tanımı yok, mutsuzluğun çok...
mutluluğun tanımı yok, mutsuzluğun çok...
- mza (19.02.15 09:38:38)
Kısmen evet, kısmen hayır.
Şöyle açıklayayım kendimce:
Hani hep derler küçük şeylerden mutlu olmak, işte mesele orada yatıyor. Sizin mutluluk bareminiz nerde?
Tam tersi de "mutsuz" olmak için niçin tek bir sebebi yeterli görüp mutsuzluğa balıklama dalıyoruz. Niye?
Neden o ufacık bir hadise bizi mutsuz etmeye yetiyor ya da biz hemen kendimizi mutsuz/huzursuz/sıkıntılı hisstmeye başlıyoruz. Bence mutsuzluğu getirdiğini düşündüğümüz faktörleri çoğaltmamız lazım. Yani "bugün şu oldu, aaa çok mutsuzum, çok moralim bozuk, çöküntüye girdim" vs.vs.vs. gibi detaylar "1" ile tanımlanmamalı, artmalı. Çok çok sayıda olursa mutsuz olmalı insan, "1" iken değil.
Umarım anlatabildim.
Şöyle açıklayayım kendimce:
Hani hep derler küçük şeylerden mutlu olmak, işte mesele orada yatıyor. Sizin mutluluk bareminiz nerde?
Tam tersi de "mutsuz" olmak için niçin tek bir sebebi yeterli görüp mutsuzluğa balıklama dalıyoruz. Niye?
Neden o ufacık bir hadise bizi mutsuz etmeye yetiyor ya da biz hemen kendimizi mutsuz/huzursuz/sıkıntılı hisstmeye başlıyoruz. Bence mutsuzluğu getirdiğini düşündüğümüz faktörleri çoğaltmamız lazım. Yani "bugün şu oldu, aaa çok mutsuzum, çok moralim bozuk, çöküntüye girdim" vs.vs.vs. gibi detaylar "1" ile tanımlanmamalı, artmalı. Çok çok sayıda olursa mutsuz olmalı insan, "1" iken değil.
Umarım anlatabildim.
- gece lampulu (19.02.15 09:44:52 ~ 09:47:14)
1