[]
Hayvansever isyan şeyisi(Uzun ama bilgi içerir)
Bu duyurumu en çok 1den fazla kedisi olanlar anlar bence.
Sorunum şu; Veterinerlerin hepsi neden birbiriyle çelişiyor yaa?
(Mini not: Veteriner öğrencisiyim)
Şimdi durum şudur ki. Mayıs ayından beri beynimi yemek üzereyim. Mayıs'ta rahatsızlanan kedimi haziranda kaybetme sürecimde veterinerlerle alakalı çok sıkıntı yaşadım. Durumu kısaca özetleyip şimdiki olaya bağlayayım. (Beslenme ve parazitle alakalı)
Mayıs ayında 8 yaşındaki kedimde asites oluştu( asites: Abdominal bölgede(karın bölgesinde) sıvı birikimi) Bir arkadaşımın tavsiyesiyle 18 yıldır gittiği veterinere götürdüm. Kalp röntgeni çekildi ultrasınla karnına bakıldı, kan testleri yapıldı, geriye tek seçenek FIP kaldığı söylendi.(Gittiğim veteriner uzman cerrah idi) ( Asites genelde insanda ve hayvanda karaciğer ve kalp rahatsızlıklarında, kedide artı olarak FIP in ıslak formunda görünüyor)
FIP zaten hiçbir zaman uzak olduğum bir konu değildi. FIP testi yapılmadı ve de yapılmasını gereksiz gördüm zira yapılan test FIP testi değil, Corona Virus testi ki bu da sokaktan gelen kedilerin %95inde olan bir virüs. Kedimde bu virüsün olduğuna adım gibi eminim çünkü çok fazla kedi ile iletişimi oldu. Gelin görün ki FIP in başka hiçbir yan etkisi hayvanda görülmüyordu. (FIPte genelde abdominal sıvı bir hafta kadar sonra akciğerlere ulaşır ve kedi nefes alamadığı için genelde ölür.) Bu durumu okulda hocalarımla paylaştığımda götürdüğüm veterinere kasap muamelesi yaptılar ve çok çirkin konuştular kim olduğunu bilmeden. Ben duruma acaip sinirlendim. Okulum da aynı şehirde olmadığından kedimi okula götürmem çok mümkün değildi. İlk teşhisten bir hafta kadar sonra kedimi Ankara Üniversitesi iç hastalıkları bölümüne götürdüm. Çünkü içime sinmiyordu durum, FIP belirtisi hala yoktu sorunun ne olduğunu anlayamamak beni delirtti. Kedim de dehidre olmaya başlamıştı. (Dehidrasyon: Vücutta aşırı sıvı kaybı)Ayrıca su içmediğini söylediğimde götürdüğüm veteriner karnında sıvı olduğu için sıvı ihtiyacı olmadığını söyledi. Ankara Üni. de kesin bir teşhis koyamadılar. Kan tahlilleri tekrar yapıldı karından sıvı alındı vs. Hmm evet evet tam beklediğim gibi vs. vs. hiçbir sonuç söylenmeden saçma bir şekilde her gün karnında sıvı alınıp antibiyotik verilip serum verildi. Tedavinin(?) 3. gününde kedim kan kusmaya başlamıştı. Bunu söyleyince de kurbanlık koyun gibi görüp o zaman uyutalım(ötenazi) bakalım nesi varmış dediler. Bu sırada böbrek yetmezliği başlamıştı bile. Bana ötenazi söylendikten sonra iyice delirdim. Bu sırada yurtdışında bir veterinerle iletişime geçme şansım oldu ve veteriner de HCM(Kedilerde bir tür kalp yetmezliği) teşhisi koydu. (Tüm tahlil ve röntgen sonuçları konusunda bilgi verdikten sonra) Araştırma yaptığımda da kedime en çok uyan hastalık buydu. Zaten Ankara kedilerinde genetik görülebilen bir hastalıkmış.(Kedim Ankara kırması idi) Kan kusma durumuna kimse çare bulamadı. Günlerce ağlaya ağlaya kusmasın hayvan diye 8 saatte bir mide ilaçları yaptım hayvana ancak hiçbir gelişme sağlayamadım. İlaç 15 dk gecikse kan kusuyordu. Kan kusması ile ilgili de hiçbir çözüm üretilmedi. Son çare olarak kendi okulumda bir hocayla(İç hastalıkları) konuştum. Bu sefer o sonuçlara göre bir şeyler tavsiye etti, yemek yiyemiyorsa sonda takalım bu 3 günlük tedaviyi uygula dedi vs. Sonuç olarak sonda takıldıktan 2 gün sonra kedim öldüğünde içimi rahatlatan tek şey midesindeki kanın sondadan dışarı çıkması sayesinde kedimin dilediği kadar su içebilmesiydi. Çünkü sıvıdan dolayı ne yiyebiliyordu ne içebiliyordu. Tüm bunları yaşadıktan sonra resmen kendi bölümümden soğudum hocalardan soğudum. Kimsenin dediği birbirini tutmadı vs. vs sonuç hayvanı kaybettim. (Arada konuştuğum başka veterinerleri eklemiyorum kimi karaciğerde bilmemne var kimi başka şey dedi ama kimse ne bir tedavi önerdi ne bir hastalık adı söyleyebildi.) Bu kuyruk acısı çektiğim kısım ki hangi veterinere güvenip de yanında staja gideceğim bilemiyorum artık.
Bugün yaşadığım olay da tüm bunları hatırlamama sebep oldu. Kusura bakmayın.
Tüm kedi severleri ilgilendiren(Çok kedili kedikadınlar kedierkekler dahil) kısım da şöyle. Bugün evime yakın bir veterinerden sokaktan gelen küçük bir kedi için pire damlası almaya girdim. Eğer kediniz varsa hangi mamayla beslesem diye ıkınmışsınızdır. Çok kediniz varsa hangi mama daha uyguna gelir ama sağlıklı da olur diye ıkınmışsınızdır.
Veterinerle ufak bir sohbetimiz geçti. Bebek yeni geldiği için iç parazit için kontil verdiğimi söyledim. Hiç bir işe yaramayacağını söyledi ilacın. Ben ilk evrede hayvanı yormamak için daha az parazit türüne etkili kontili vermeyi tercih etmiştim. ( Okulda tüm hocalarım gelen yavru kedilere(özellikle) kontil uyguluyorlar. Kontil tedavisinden sonra Droncit iğne ya da Caniverm vb. hapla tedaviyi tamamlıyorlar. Bunu söylemesi üzerine tamam dedim caniverm de alayım. (Çünkü zaten almayı düşündüğüm bir şeydi.) Sonra Matisse mama olup olmadığını sordum. Yerse direkt böbrek hastalığı dedi. Başka bir veterinere sorduğumda iyi bir mama olduğunu söylemişti, güvenerek ver demişti. Sonra ben daha önce kullandığımı ve hayvanlarımın günde bir kez tuvalete çıktığını yani dolayısıyla sindirilebilirliğinin yüksek olduğunu vs. söyledim. Ama kediler günde bir kaç kez kaka yapar en iyi mama da olsa gibi laflarla devam etti konuşmamız ve sonrasında Hills in de orta sınıf mama sayılmasıyla sonlandı.
Şimdi size sorum. Bu insanlar neden bir türlü anlaşamıyor? Evet alternatifler her zaman vardır(Tedavi ya da beslenmede) ama bunun bir doğru yolu yok mudur? Bütün veterinerler neden birbirlerinin söylediklerinin aksini iddia ediyor? Biri açıklasın lütfen...
Artı FIPle ilgili sorusu olan falan da olursa çekinmesin sorsun.
Bonus olarak da küçük canavarımın resmini atayım da bu kadar şeyden sonra şirin bir şey görebilin.
Edit: Kendisi ahır gibi kokan kedi ile aynı şahıs. Gazı olduğu için o kadar kötü kokuyormuş(sürekli gaz çıkarıyor) Ama kokusu azaldı. Müdahale etmedim. Kokusuna katlanıyoruz :D
Sorunum şu; Veterinerlerin hepsi neden birbiriyle çelişiyor yaa?
(Mini not: Veteriner öğrencisiyim)
Şimdi durum şudur ki. Mayıs ayından beri beynimi yemek üzereyim. Mayıs'ta rahatsızlanan kedimi haziranda kaybetme sürecimde veterinerlerle alakalı çok sıkıntı yaşadım. Durumu kısaca özetleyip şimdiki olaya bağlayayım. (Beslenme ve parazitle alakalı)
Mayıs ayında 8 yaşındaki kedimde asites oluştu( asites: Abdominal bölgede(karın bölgesinde) sıvı birikimi) Bir arkadaşımın tavsiyesiyle 18 yıldır gittiği veterinere götürdüm. Kalp röntgeni çekildi ultrasınla karnına bakıldı, kan testleri yapıldı, geriye tek seçenek FIP kaldığı söylendi.(Gittiğim veteriner uzman cerrah idi) ( Asites genelde insanda ve hayvanda karaciğer ve kalp rahatsızlıklarında, kedide artı olarak FIP in ıslak formunda görünüyor)
FIP zaten hiçbir zaman uzak olduğum bir konu değildi. FIP testi yapılmadı ve de yapılmasını gereksiz gördüm zira yapılan test FIP testi değil, Corona Virus testi ki bu da sokaktan gelen kedilerin %95inde olan bir virüs. Kedimde bu virüsün olduğuna adım gibi eminim çünkü çok fazla kedi ile iletişimi oldu. Gelin görün ki FIP in başka hiçbir yan etkisi hayvanda görülmüyordu. (FIPte genelde abdominal sıvı bir hafta kadar sonra akciğerlere ulaşır ve kedi nefes alamadığı için genelde ölür.) Bu durumu okulda hocalarımla paylaştığımda götürdüğüm veterinere kasap muamelesi yaptılar ve çok çirkin konuştular kim olduğunu bilmeden. Ben duruma acaip sinirlendim. Okulum da aynı şehirde olmadığından kedimi okula götürmem çok mümkün değildi. İlk teşhisten bir hafta kadar sonra kedimi Ankara Üniversitesi iç hastalıkları bölümüne götürdüm. Çünkü içime sinmiyordu durum, FIP belirtisi hala yoktu sorunun ne olduğunu anlayamamak beni delirtti. Kedim de dehidre olmaya başlamıştı. (Dehidrasyon: Vücutta aşırı sıvı kaybı)Ayrıca su içmediğini söylediğimde götürdüğüm veteriner karnında sıvı olduğu için sıvı ihtiyacı olmadığını söyledi. Ankara Üni. de kesin bir teşhis koyamadılar. Kan tahlilleri tekrar yapıldı karından sıvı alındı vs. Hmm evet evet tam beklediğim gibi vs. vs. hiçbir sonuç söylenmeden saçma bir şekilde her gün karnında sıvı alınıp antibiyotik verilip serum verildi. Tedavinin(?) 3. gününde kedim kan kusmaya başlamıştı. Bunu söyleyince de kurbanlık koyun gibi görüp o zaman uyutalım(ötenazi) bakalım nesi varmış dediler. Bu sırada böbrek yetmezliği başlamıştı bile. Bana ötenazi söylendikten sonra iyice delirdim. Bu sırada yurtdışında bir veterinerle iletişime geçme şansım oldu ve veteriner de HCM(Kedilerde bir tür kalp yetmezliği) teşhisi koydu. (Tüm tahlil ve röntgen sonuçları konusunda bilgi verdikten sonra) Araştırma yaptığımda da kedime en çok uyan hastalık buydu. Zaten Ankara kedilerinde genetik görülebilen bir hastalıkmış.(Kedim Ankara kırması idi) Kan kusma durumuna kimse çare bulamadı. Günlerce ağlaya ağlaya kusmasın hayvan diye 8 saatte bir mide ilaçları yaptım hayvana ancak hiçbir gelişme sağlayamadım. İlaç 15 dk gecikse kan kusuyordu. Kan kusması ile ilgili de hiçbir çözüm üretilmedi. Son çare olarak kendi okulumda bir hocayla(İç hastalıkları) konuştum. Bu sefer o sonuçlara göre bir şeyler tavsiye etti, yemek yiyemiyorsa sonda takalım bu 3 günlük tedaviyi uygula dedi vs. Sonuç olarak sonda takıldıktan 2 gün sonra kedim öldüğünde içimi rahatlatan tek şey midesindeki kanın sondadan dışarı çıkması sayesinde kedimin dilediği kadar su içebilmesiydi. Çünkü sıvıdan dolayı ne yiyebiliyordu ne içebiliyordu. Tüm bunları yaşadıktan sonra resmen kendi bölümümden soğudum hocalardan soğudum. Kimsenin dediği birbirini tutmadı vs. vs sonuç hayvanı kaybettim. (Arada konuştuğum başka veterinerleri eklemiyorum kimi karaciğerde bilmemne var kimi başka şey dedi ama kimse ne bir tedavi önerdi ne bir hastalık adı söyleyebildi.) Bu kuyruk acısı çektiğim kısım ki hangi veterinere güvenip de yanında staja gideceğim bilemiyorum artık.
Bugün yaşadığım olay da tüm bunları hatırlamama sebep oldu. Kusura bakmayın.
Tüm kedi severleri ilgilendiren(Çok kedili kedikadınlar kedierkekler dahil) kısım da şöyle. Bugün evime yakın bir veterinerden sokaktan gelen küçük bir kedi için pire damlası almaya girdim. Eğer kediniz varsa hangi mamayla beslesem diye ıkınmışsınızdır. Çok kediniz varsa hangi mama daha uyguna gelir ama sağlıklı da olur diye ıkınmışsınızdır.
Veterinerle ufak bir sohbetimiz geçti. Bebek yeni geldiği için iç parazit için kontil verdiğimi söyledim. Hiç bir işe yaramayacağını söyledi ilacın. Ben ilk evrede hayvanı yormamak için daha az parazit türüne etkili kontili vermeyi tercih etmiştim. ( Okulda tüm hocalarım gelen yavru kedilere(özellikle) kontil uyguluyorlar. Kontil tedavisinden sonra Droncit iğne ya da Caniverm vb. hapla tedaviyi tamamlıyorlar. Bunu söylemesi üzerine tamam dedim caniverm de alayım. (Çünkü zaten almayı düşündüğüm bir şeydi.) Sonra Matisse mama olup olmadığını sordum. Yerse direkt böbrek hastalığı dedi. Başka bir veterinere sorduğumda iyi bir mama olduğunu söylemişti, güvenerek ver demişti. Sonra ben daha önce kullandığımı ve hayvanlarımın günde bir kez tuvalete çıktığını yani dolayısıyla sindirilebilirliğinin yüksek olduğunu vs. söyledim. Ama kediler günde bir kaç kez kaka yapar en iyi mama da olsa gibi laflarla devam etti konuşmamız ve sonrasında Hills in de orta sınıf mama sayılmasıyla sonlandı.
Şimdi size sorum. Bu insanlar neden bir türlü anlaşamıyor? Evet alternatifler her zaman vardır(Tedavi ya da beslenmede) ama bunun bir doğru yolu yok mudur? Bütün veterinerler neden birbirlerinin söylediklerinin aksini iddia ediyor? Biri açıklasın lütfen...
Artı FIPle ilgili sorusu olan falan da olursa çekinmesin sorsun.
Bonus olarak da küçük canavarımın resmini atayım da bu kadar şeyden sonra şirin bir şey görebilin.
Edit: Kendisi ahır gibi kokan kedi ile aynı şahıs. Gazı olduğu için o kadar kötü kokuyormuş(sürekli gaz çıkarıyor) Ama kokusu azaldı. Müdahale etmedim. Kokusuna katlanıyoruz :D
kısmen yetersiz bilgi ve tecrübe, kısmen de yetersiz hassasiyet gibi geliyor bana. pek az tecrübem bunu gösterdi.
kedimizin muhtemelen ölmek üzere olduğunu bilerek bizden fikrimizi sormadan ve dakikalar içerisinde (kaşla göz arasında) iğne üstüne iğne, ilaç üstüne ilaç uygulayan veterinerden hiç hoşnut kalmadık. üst üste iki soru sorunca birine cevap vermiyordu mesela. baştan savan cevaplardı verdiklerinin çoğu da. tabii ilaç-iğne ne lazımsa yapılır ama halsizlikten bitap düşmüş hayvana en gerekeni uygulamak, azıcık zamana yaymak herhalde hem hayvanın telaşlanmasını engelleyecek hem de dışarıdan gelen maddelere bünyenin sakince alışmasını sağlayacaktı belki. kedimiz can çekişe çekişe hiç tanıyamadığımız korkunç bir sesle bağırarak öldü. herhalde bize küfretmiştir:(
bir de arkadaşımız sokakta bir kedi bulmuş, ayaklarını sürüyor. götürdüğü veteriner, kırılan ayakların/bacakların yanlış kaynadığını, kırıp tekrar kaynamasını bekleyeceklerini, büyük ihtimalle aynı işlemi tekrar da edeceklerini söylüyor. hadi bir kere neyse de, hayvanın kırılmış ayaklarını iki kere daha kırmak nasıl bir fikir bilemedim. sonra belediyenin hayvan hastanesine gittik başka bir kedi için. (o da düşmüş bir lokantanın deposuna, kimseler kurtarmamış üç dört gün. arkadaş bu kez de ayakları muhtemelen sakatlanan bir yavru kediyi kurtarmış oldu.) bu yavru kediyi muayene ettiler, ilaç verdiler, ertesi gün muayeneye ve sonraki 3. gün de son muayeneye çağırdılar ve kedi iyileşti. aynı hekime bacakları yanlış kaynayan kediyi de anlattık. eğe r tam olarak kaynamışsa ve kedi yaşamını buna göre organize edip sürdürebiliyorsa müdahale edilmemesinin daha iyi olacağını, defalarca yapılacak işlemin işe yaramama riski ile kediyi sokacağı durumun daha ağır olacağını söylediler. buna ikna olduk ve içimiz de rahat.
ilk iki veteriner serbest çalışan özel veteriner, sonuncusu ise belediyenin hayvan hastanesinde çalışan veterinerdi. acil durum olmadıkça belediyeye gidiyorum ve çok memnunum ilgilerinden. göstermelik değil hassasiyetleri. yaşlı ve zayıf kedimize riskli bir operasyonu özenle yapmışlar ve kedi canavara dönmüştü. muayenelerde de, damla uygulama gibi basit işlemlerde de çok ilgililer.
kedimizin muhtemelen ölmek üzere olduğunu bilerek bizden fikrimizi sormadan ve dakikalar içerisinde (kaşla göz arasında) iğne üstüne iğne, ilaç üstüne ilaç uygulayan veterinerden hiç hoşnut kalmadık. üst üste iki soru sorunca birine cevap vermiyordu mesela. baştan savan cevaplardı verdiklerinin çoğu da. tabii ilaç-iğne ne lazımsa yapılır ama halsizlikten bitap düşmüş hayvana en gerekeni uygulamak, azıcık zamana yaymak herhalde hem hayvanın telaşlanmasını engelleyecek hem de dışarıdan gelen maddelere bünyenin sakince alışmasını sağlayacaktı belki. kedimiz can çekişe çekişe hiç tanıyamadığımız korkunç bir sesle bağırarak öldü. herhalde bize küfretmiştir:(
bir de arkadaşımız sokakta bir kedi bulmuş, ayaklarını sürüyor. götürdüğü veteriner, kırılan ayakların/bacakların yanlış kaynadığını, kırıp tekrar kaynamasını bekleyeceklerini, büyük ihtimalle aynı işlemi tekrar da edeceklerini söylüyor. hadi bir kere neyse de, hayvanın kırılmış ayaklarını iki kere daha kırmak nasıl bir fikir bilemedim. sonra belediyenin hayvan hastanesine gittik başka bir kedi için. (o da düşmüş bir lokantanın deposuna, kimseler kurtarmamış üç dört gün. arkadaş bu kez de ayakları muhtemelen sakatlanan bir yavru kediyi kurtarmış oldu.) bu yavru kediyi muayene ettiler, ilaç verdiler, ertesi gün muayeneye ve sonraki 3. gün de son muayeneye çağırdılar ve kedi iyileşti. aynı hekime bacakları yanlış kaynayan kediyi de anlattık. eğe r tam olarak kaynamışsa ve kedi yaşamını buna göre organize edip sürdürebiliyorsa müdahale edilmemesinin daha iyi olacağını, defalarca yapılacak işlemin işe yaramama riski ile kediyi sokacağı durumun daha ağır olacağını söylediler. buna ikna olduk ve içimiz de rahat.
ilk iki veteriner serbest çalışan özel veteriner, sonuncusu ise belediyenin hayvan hastanesinde çalışan veterinerdi. acil durum olmadıkça belediyeye gidiyorum ve çok memnunum ilgilerinden. göstermelik değil hassasiyetleri. yaşlı ve zayıf kedimize riskli bir operasyonu özenle yapmışlar ve kedi canavara dönmüştü. muayenelerde de, damla uygulama gibi basit işlemlerde de çok ilgililer.
- tedirginlik hucresi (05.11.14 19:52:42)
İki kedim var, dün bir tanesine fip teşhisi kondu ve ben dünden beri perişan haldeyim. Kızımın eve dönmesine müsaade etmedi zaten hekiminiz, diğer kedimin sağlığı açısından. Ötenaziyi önerdi, yaptıramadım tabii. Hala bana göbeğini açıp guruldayan, kendini sevdiren bir kedi o. Evet, halsiz ve iştahı az ama acı çeker gibi görünmüyor. Veteriner hekimimiz en fazla bir ay süresinin olduğunu, zamanla daha da kötüye gideceğini söyledi. Fip olduğundan emin sanırım. Diğer kendimize de bağışıklığı güçlendirmek için tedaviye başladık. Sizce hangi noktada Ötenazi düşünülebilir? Onu acı içinde görmeye de dayanamam, Ötenazi yaptırmaya da... Ne yapacağımı bilemez durumdayım :(
- bilgekarasununkedisi (24.08.15 12:05:30)
İki kedinizin birinde FIP varsa zaten diğerinde de vardır. Çünkü bu virüs (coronavirüs) salyayla bile bulaşan bir virüs. Eve götürmenizin bir zararı olacağını sanmıyorum aksine morali için iyi olacaktır. Eğer sıvı toplanması nefes almada problem vs. varsa evet sizi kötü günler bekliyor. Ötenazi'ye her aşamada karşıyım ben. Hayvanın öleceğini zaten biliyorsan bunu erken hale getirmeyi, ya da kendinde bu hakkı görmeyi saçma buluyorum ben. Eğer dayanabilecekseniz ömrünün yettiği yere kadar yanında olun derim. Sonrasında ötenazi sonrası gözünden bir damla akan yaşı görünce ömrünüzde yer eder tabi onu da hesaba katın öyle bir şeye karar verirseniz.
- purusha (07.09.15 22:58:37)
sürecine tam dahil olmadim, ancak yumurtaliklarinda (?) kist olduguna dair tani koyamamislardi. en son bir veteriner müdahale edebildi. ayni iran kedisi, kiz arkadasimin kedisi, balkondan düsüp (kus pesinde hiyar, ortaligi darma duman etmis) geri bulundugunda kaninda parazit tasidigindan ölü gibi yatiyordu. huysuzdu, istahi yoktu, kulaklarindan atesini ölcüp veterinere tasidi, simdi yakinda kayboldu strestir vs dedi yolladi, bir baskasi da ayni seyi söylemis. avcilar veterinerlik var, üni, orda kan tahlilinde cikmis, ilaca basladi, kendisi iyi hiyarin simdi. somurtkan, sempatik bisi.
kedin icin üzüldüm. ama veterinerlere tek güvenim kalmadi. biri digerini tutmuyor.
hastalik konusunda böyle, diger konuda da kimin mamasini satiyorsa, kari yüksekse, onu söylüyorlarmis gibi geliyor.
pesin not: biri uyutalim, yaralim bakalim neymis derse arabasini cizer, gece üzerine sürerim. duyunca tepem atti, yasasam orda girtlaklardim sanki.
kedin icin üzüldüm. ama veterinerlere tek güvenim kalmadi. biri digerini tutmuyor.
hastalik konusunda böyle, diger konuda da kimin mamasini satiyorsa, kari yüksekse, onu söylüyorlarmis gibi geliyor.
pesin not: biri uyutalim, yaralim bakalim neymis derse arabasini cizer, gece üzerine sürerim. duyunca tepem atti, yasasam orda girtlaklardim sanki.
- wiillii (07.09.15 23:22:47)
1