[]
rusya tarafında, kafkaslarda işler nasıl yürüyor (bilhassa size beyleerrr!)
genelde sizin el attığınız dal kuruyor ama elde daha iyisi de yok şu sıra. mecbur yine buraya soracaz. çevremde beni anlayacak kimse yok.
şimdi bulunduğum yerde sürekli takıldığımız bir kafede bir garson kız var. kendisi ince narin nazenin falan. bildiğiniz şeyler. uzun zamandır ilgimi çekiyordu, neredeyse 5 aydır yani.. ama son birkaç haftaya kadar göz göze gelme şansımız bile olmamıştı (bu kız genelde bizim gibi erkek yoğun masalara bakmaz, ailelerin masalarıyla ilgilenir, sağına soluna da bakmaz iş sırasında).
aramızda dil engeli var. rusça bilmediğimden, kızın nereli olduğunu bilmediğimden ve kızın kuvvetle muhtemelen ingilizce ya da türkçe bilmemesinden ötürü bir özbek arkadaşımdan yardım istedim. rusça tercümanlık yapacak bana. buraya kadar organizasyon tamam.
şimdi merak ettiğim kısıma geçeyim bir özetten sora;
büyük bir türk işci grubuyuz burada, genelde ölü diri elf orc fark etmiyor arkadaşlarım için, sağ olsunlar, seçicilik hiç yok. o yüzden yereller, bilhassa hanımlar biz türklere pek sıcakkanlı davranmıyor, rusya ortalamasına göre tabii, bilenler ne demek istediğimi anlayacaktır. biraz, çok değil, biraz çekinilen bir grubuz. yereller rus değil, abhaz, ermeni, gürcü vs, kafkas halkları. bu önemli ayrıntı.
böyle bir ortamda epeydir yalnız takılıyorum ve çok az karşı cins kişiyle iletişimim oldu. bunun kötü tarafı, günübirlik maceralar hiç olmadı, iyice kabuğuma çekildim, iyi tarafı, etrafta bu adam sakin, güvenilir, gözü dışarıda değil intibası oluştu haliyle.
şimdi, bu kızın kafe bugün yarın kapanır, ya abhazya içinde evi vardır döner, ya okumaya gider rusyaya, ya da kocaya falan varır. ben bu ihtimallerin hiçbirini istemiyorum. aklını çelebilirsem alır gelirim tr'ye. güzel kız, gülünce ışıl ışıl oluyor gözleri, evlenilir de bile. bu tür durumlarda %90 fiziksel özelliklerden kararlar çıkardığımdan mutlu olurum gibime de geliyor. benim bu süreçte eylem planım ne olmalı?
bonus bilgiler (doğrudan genelleme yapacaklar burayı okumasa da olur):
çok sağlam içtiğim, biraz dertlendiğim, ama geri kalan herkesin birbiriyle dans ettiği, en civcivli gecelerden birinde ilk defa bana baktığını gördüm. yani bütün gece ne zaman beni görse kafasını çevirip baktı (daha öncesinin aksine). talih de yardım etti, nereye gitsem karşıma çıktı o gün. net göz temasları ama selam dahi veremedim sarhoşluktan ve tek kelime rusça bilmemememden ötürü. en son biraz beden diliyle takıldım şakalaştık, gülüştük o da mekan kapanırken. sonra uzun bir ara girdi çünkü izne geldim tr'ye. dönünce eski muhabbetli bakışlarını tekrar gördüm tabii. bir süreklilik var.
hiç birinin gelip onu işe bıraktığını/işten aldığını görmedim.
buralarda kafe çalışanları genelde ermeni oluyor.
ortam leş, yani şu da var, bir erkek arkadaşı olmama ihtimali yüksek, hem gurbette gibi, hem buranın erkekleri genelde rus karısı peşinde koşan sarhoş tipler. yani toplamda iyi bir sevgili adayıyım ortam şartlarına göre.
kıza garson falan dedim ama şu da var, burada garson tezgahtar kızlara soruyorsun, doktor, avukat falan çıkıyorlar. bizim magazinin başında duran bi yetim kız vardı, o mesela, kız doktormuş, yaz bitince staja başlayacakmış. böyle bi yer yani, herkesin her şey çıkma ihtimali var. her şey olur.
şimdi bu akşam stratejim ne olmalı? benzer tecrübesi olanlar, neler yapmalı, nelerden sakınmalı?
gereksiz, magazinel bilgi:
belki dikkatinden hiçbir şey kaçmayan ilişki uzmanları çıkabilir aranızda, geçen bi soruda başka bir kızdan dolayı bir şeyler sormuştum, :) onu artık ciddiye almayınız, ben harekete geçene kadar, izne gittiğimde, o da bizim arkadaşlardan biriyle takılmaya başlamış, şimdi mutlular ikisi. o mesele de böylece çözüldü.
şimdi bulunduğum yerde sürekli takıldığımız bir kafede bir garson kız var. kendisi ince narin nazenin falan. bildiğiniz şeyler. uzun zamandır ilgimi çekiyordu, neredeyse 5 aydır yani.. ama son birkaç haftaya kadar göz göze gelme şansımız bile olmamıştı (bu kız genelde bizim gibi erkek yoğun masalara bakmaz, ailelerin masalarıyla ilgilenir, sağına soluna da bakmaz iş sırasında).
aramızda dil engeli var. rusça bilmediğimden, kızın nereli olduğunu bilmediğimden ve kızın kuvvetle muhtemelen ingilizce ya da türkçe bilmemesinden ötürü bir özbek arkadaşımdan yardım istedim. rusça tercümanlık yapacak bana. buraya kadar organizasyon tamam.
şimdi merak ettiğim kısıma geçeyim bir özetten sora;
büyük bir türk işci grubuyuz burada, genelde ölü diri elf orc fark etmiyor arkadaşlarım için, sağ olsunlar, seçicilik hiç yok. o yüzden yereller, bilhassa hanımlar biz türklere pek sıcakkanlı davranmıyor, rusya ortalamasına göre tabii, bilenler ne demek istediğimi anlayacaktır. biraz, çok değil, biraz çekinilen bir grubuz. yereller rus değil, abhaz, ermeni, gürcü vs, kafkas halkları. bu önemli ayrıntı.
böyle bir ortamda epeydir yalnız takılıyorum ve çok az karşı cins kişiyle iletişimim oldu. bunun kötü tarafı, günübirlik maceralar hiç olmadı, iyice kabuğuma çekildim, iyi tarafı, etrafta bu adam sakin, güvenilir, gözü dışarıda değil intibası oluştu haliyle.
şimdi, bu kızın kafe bugün yarın kapanır, ya abhazya içinde evi vardır döner, ya okumaya gider rusyaya, ya da kocaya falan varır. ben bu ihtimallerin hiçbirini istemiyorum. aklını çelebilirsem alır gelirim tr'ye. güzel kız, gülünce ışıl ışıl oluyor gözleri, evlenilir de bile. bu tür durumlarda %90 fiziksel özelliklerden kararlar çıkardığımdan mutlu olurum gibime de geliyor. benim bu süreçte eylem planım ne olmalı?
bonus bilgiler (doğrudan genelleme yapacaklar burayı okumasa da olur):
çok sağlam içtiğim, biraz dertlendiğim, ama geri kalan herkesin birbiriyle dans ettiği, en civcivli gecelerden birinde ilk defa bana baktığını gördüm. yani bütün gece ne zaman beni görse kafasını çevirip baktı (daha öncesinin aksine). talih de yardım etti, nereye gitsem karşıma çıktı o gün. net göz temasları ama selam dahi veremedim sarhoşluktan ve tek kelime rusça bilmemememden ötürü. en son biraz beden diliyle takıldım şakalaştık, gülüştük o da mekan kapanırken. sonra uzun bir ara girdi çünkü izne geldim tr'ye. dönünce eski muhabbetli bakışlarını tekrar gördüm tabii. bir süreklilik var.
hiç birinin gelip onu işe bıraktığını/işten aldığını görmedim.
buralarda kafe çalışanları genelde ermeni oluyor.
ortam leş, yani şu da var, bir erkek arkadaşı olmama ihtimali yüksek, hem gurbette gibi, hem buranın erkekleri genelde rus karısı peşinde koşan sarhoş tipler. yani toplamda iyi bir sevgili adayıyım ortam şartlarına göre.
kıza garson falan dedim ama şu da var, burada garson tezgahtar kızlara soruyorsun, doktor, avukat falan çıkıyorlar. bizim magazinin başında duran bi yetim kız vardı, o mesela, kız doktormuş, yaz bitince staja başlayacakmış. böyle bi yer yani, herkesin her şey çıkma ihtimali var. her şey olur.
şimdi bu akşam stratejim ne olmalı? benzer tecrübesi olanlar, neler yapmalı, nelerden sakınmalı?
gereksiz, magazinel bilgi:
belki dikkatinden hiçbir şey kaçmayan ilişki uzmanları çıkabilir aranızda, geçen bi soruda başka bir kızdan dolayı bir şeyler sormuştum, :) onu artık ciddiye almayınız, ben harekete geçene kadar, izne gittiğimde, o da bizim arkadaşlardan biriyle takılmaya başlamış, şimdi mutlular ikisi. o mesele de böylece çözüldü.
o kadar zamanda 3-5 kelime rusça öğrenemedin mi lan. şirinlik olsun diye bile mi öğrenemedin yani. ben masada yabancı biri olduğunu fark ettiğim anda açıyorum google translate'i çaktırmadan, bakıyorum iki kelime telefondan. sende iş yok pampa.
3-5 kelime rusça öğren. sonra da rusçam bitti demeyi öğren. bi kere böyle bi git, muhabbet eder gibi takıl, sonra rusçam bitti de git. sonra 3-5 kelime daha öğren öyle git, ingilizcesi falan var mı darla biraz. bu bi başlangıç olur.
3-5 kelime rusça öğren. sonra da rusçam bitti demeyi öğren. bi kere böyle bi git, muhabbet eder gibi takıl, sonra rusçam bitti de git. sonra 3-5 kelime daha öğren öyle git, ingilizcesi falan var mı darla biraz. bu bi başlangıç olur.
- roket adam (03.10.14 11:27:39)
roket, biraz öğrendim tabii. yanımda da google translate kadar güvenilir bir özbek olacak. has adamımdır. ben sıkışınca o anlatır zaten kalanını. bunu mu deneyeyim yani? sufle alıp mı konuşayım?
- namus ninjası (03.10.14 11:31:05)
kafkasyayı hiç bilmiyorum. işin doğu avrupa kısmını biliyorum biraz
hani demişsin ya "büyük bir türk işci grubuyuz burada, genelde ölü diri elf orc fark etmiyor arkadaşlarım için, sağ olsunlar, " hah
işte o büyük sorun, aynı işyerinden 10 tane adamın aynı kızla yattığını biliyorum..kız seks işçisi filan da değil. sonra kavga kıyamet (en sonunda biri öbürünü öldürdü şimdi içerde) ya da kızı farklı farklı anlatmalar, çok tuhaf tuhaf şeyler.
neyse yani türk erkeklerini iyi bilen ve bulaşmak istemeyen kız haklı, kızamazsın. seni onlardan farklı bir adam olarak değerlendirdiyse gerçekten yardırabilirsin.
ben ilişkide uzman değilim ama dediklerine baklınca iyi bir aday gibi duruyorsun -kız milliyetçi değilse olur bu iş bence, bi de 3-5 kelime ruşça öğren bence her insan kendi için dil öğrenen birini sempatik bulur illa ki.
olursa kızı da türk ortamından uzak tut zaten :)
not: yukardakileri hiç okumamıştım. bana kalırsa ilk başbaşa konuşmayı sufleyle tercümanla filan yapma..kadın olarak bence pek sevimli değil. başka birisinin hatunun ağzını araması bile daha iyi bundan :)
hani demişsin ya "büyük bir türk işci grubuyuz burada, genelde ölü diri elf orc fark etmiyor arkadaşlarım için, sağ olsunlar, " hah
işte o büyük sorun, aynı işyerinden 10 tane adamın aynı kızla yattığını biliyorum..kız seks işçisi filan da değil. sonra kavga kıyamet (en sonunda biri öbürünü öldürdü şimdi içerde) ya da kızı farklı farklı anlatmalar, çok tuhaf tuhaf şeyler.
neyse yani türk erkeklerini iyi bilen ve bulaşmak istemeyen kız haklı, kızamazsın. seni onlardan farklı bir adam olarak değerlendirdiyse gerçekten yardırabilirsin.
ben ilişkide uzman değilim ama dediklerine baklınca iyi bir aday gibi duruyorsun -kız milliyetçi değilse olur bu iş bence, bi de 3-5 kelime ruşça öğren bence her insan kendi için dil öğrenen birini sempatik bulur illa ki.
olursa kızı da türk ortamından uzak tut zaten :)
not: yukardakileri hiç okumamıştım. bana kalırsa ilk başbaşa konuşmayı sufleyle tercümanla filan yapma..kadın olarak bence pek sevimli değil. başka birisinin hatunun ağzını araması bile daha iyi bundan :)
- niye ama (03.10.14 11:37:32 ~ 11:40:04)
roketadam'ın rusçam bitti taktiği bence daha sevimli:)
başta bir kendiniz gidip şirinlik yapın sonra böyle olmayacak diyip çevirme yapacak arkadasınızı çağırırsınız.
ilk anda yanınızda tercümanla gidince garip olur bence:)
başta bir kendiniz gidip şirinlik yapın sonra böyle olmayacak diyip çevirme yapacak arkadasınızı çağırırsınız.
ilk anda yanınızda tercümanla gidince garip olur bence:)
- demoniclewinsky (03.10.14 11:38:59)
tercüman aslında muhabbete geldiğim arkadaşım olacak ama.. yani side kick olacak, wingman olacak. ben zaten tek başıma gidip içemem, sıkılırım. en iyi arkadaş o. nazımı da çeker. sufleyi alırım. aldığımı belli etmem.
sevimlilik zaten benim en tabii karakterimdir, bi tanısanız evde beslemek istersiniz beni. o kadar. mirket gibi bi şeyim.
sevimlilik zaten benim en tabii karakterimdir, bi tanısanız evde beslemek istersiniz beni. o kadar. mirket gibi bi şeyim.
- namus ninjası (03.10.14 11:43:55)
tercümanla olmaz o iş. tarzanca + vucut dili bile daha evladır. en azından sempatik olur. kız sana bakmış, senin gönlün zaten onda, bar kapanacak kız memleketine, okuluna dönecek diyorsun. ciddiyim, evlenirim, kızı alır türkiyeye bile getiririm diyorsun. daha ne bekliyorsun birader? bu akşam git yanına zdrazvuyte, spasiba filan yardır allah ne verdiyse. ben ki hayatımda rusyaya gitmedim bak 2 kelime biliyorum. gerisi kısmetse gelir.
- ezeriko (03.10.14 11:48:55)
- demoniclewinsky (03.10.14 11:51:39)
izviniti diyeyim, ti oçin grasiva diyeyim, bunları biliyorum tamam da bak sonra konu orada takılı kalırsa döner burada sinkaf ederim size. ermeni çıkarsa da sorun olmaz gibi, sonuçta arkadaş grubum 10 tane türk, benim de türk olduğumu çıkarıyordur az çok.
- namus ninjası (03.10.14 11:56:06)
www.omniglot.com
kız özbeğe söyleyecek, özbek sana çevirecek, sen özbeğe cevap verecen, özbek kıza çevirecek. sıkıştığın zaman muhabbetin böyle ilerleyebileceğini düşünüyor musun gerçekten? bu yolla mı kıza kur yapacaksın? bu sistem iş toplantısında yürür anca. dediğin kadar şirinsen kız seni alıp beslemek isteyecekse zaten ortak bir dil bulursunuz.
kız özbeğe söyleyecek, özbek sana çevirecek, sen özbeğe cevap verecen, özbek kıza çevirecek. sıkıştığın zaman muhabbetin böyle ilerleyebileceğini düşünüyor musun gerçekten? bu yolla mı kıza kur yapacaksın? bu sistem iş toplantısında yürür anca. dediğin kadar şirinsen kız seni alıp beslemek isteyecekse zaten ortak bir dil bulursunuz.
- ezeriko (03.10.14 12:02:14)
özbek sağlam, onla muhabbet eder gibi yapıp aslında tüyo alıcam. gittiği yere kadar böyle. sonrasında bir not yazıp telefonunu yazmasını istesem mi? gerçi telefondan çok bana gereken odno ya da ona benzer bi siteden arkadaşlık isteği yollamak. kötü bir plan mı?
(ev arkadaşım bu yöntemle bu yaz 3 deuşkayla sıradan tatil yaptı, buranın plajı güzel, onun etkisi de var, ha benim niyetim bu değil tabii.)
(ev arkadaşım bu yöntemle bu yaz 3 deuşkayla sıradan tatil yaptı, buranın plajı güzel, onun etkisi de var, ha benim niyetim bu değil tabii.)
- namus ninjası (03.10.14 12:14:04)
öyle çevirmenle falan olmaz, önce kendin muhabbet kur. he masaya geldiğinde muhabbet döner falan tabi sosyal bir ortam oluşması daha iyi ama sürekli öyle tercümanla olmaz o iş. zaten madem herkes doktor falan çıkıyor az buçuk ingilizcesi vardır kızın.
- r_u_h (03.10.14 13:04:43)
Bence de bu zaman içinde dilini geliştir ve bir sürelik bakışmadan sonra zamanı geldiğinde konuşun. Gerçi alır Türkiye'ye getiririm falan filan diyorsun da kızın planları buna uymazsa ellerin boş kalır. Fiziksel güzellik için delmeyeceğiniz dağ yok.
- entre (03.10.14 16:22:05)
ya kız bir daha dönmemek üzere gidebilir bi yerlere. sorun bu. benim vaktim yok. şimdi ya da asla. seversiniz böyle durumlar için tavsiye vermeyi. yapın bi şeyler, sanatınızı konuşturun işte.
durumu da en iyi şu açıklıyor:
(bkz: kütleçekim kilidi)
benim için artık çok geç. kendi eksenimde dönme periyodum ile onun yörüngesinde bir tam tur periyodum eşitlendi.
verilenler bunlar. cevabı koşulları eğip büküp vermeye çalışmayın.
durumu da en iyi şu açıklıyor:
(bkz: kütleçekim kilidi)
benim için artık çok geç. kendi eksenimde dönme periyodum ile onun yörüngesinde bir tam tur periyodum eşitlendi.
verilenler bunlar. cevabı koşulları eğip büküp vermeye çalışmayın.
- namus ninjası (03.10.14 16:47:03)
hocam o cografyada ermeniden canını, azeriden paranı, türkten karını sakın derler.
o yüzden bahsettiğin türk arkadaşlarından biri kızı götürmeden evvel harekete geç.
rus yada eski sovyet cograyasında gönül işlerinin nasıl döndüğünü az çok bilen birisi olarak tavsiyem hiç zaman kaybetme.
yerellere pek güven duymamak lazım, ama özbek kankan sağlamsa onla git yada git yanına rusça bildiğin kelimelerle muhabbete gir. gerisini google translate ile getir.
o cografyada bu doğal.
yapıştır hocam, hiç çekinme.
o yüzden bahsettiğin türk arkadaşlarından biri kızı götürmeden evvel harekete geç.
rus yada eski sovyet cograyasında gönül işlerinin nasıl döndüğünü az çok bilen birisi olarak tavsiyem hiç zaman kaybetme.
yerellere pek güven duymamak lazım, ama özbek kankan sağlamsa onla git yada git yanına rusça bildiğin kelimelerle muhabbete gir. gerisini google translate ile getir.
o cografyada bu doğal.
yapıştır hocam, hiç çekinme.
- tensai (05.10.14 02:46:51 ~ 02:48:22)
bu yazıyı bilgisayarımda bir txt dosyası olarak atıyorum. en kötü ihtmalle birkaç güne yollamak üzere.. olayı sıcağı sıcağına yazayım, yarın detaylar uçabilir.
neler oldu neler..
gittik kamil "the uzbeg" ile. araba bulduk. gagraya indik. bahçeli kafeye çöktük. sağa sola bakındım. ev arkadaşım da buraya takılır. beni de o alıştırdı zaten buraya. gözüm onu aradı. göremedim. "yeni bi yer keşfetti galiba" diye düşündüm. hep buraya takılır çünkü. ama dans pistinde yok, her zaman oturduğu dans pisti kenarındaki masada da yok. "tanıdık kimse yok" dedim o an. daha iyi oh. muhabbete limon sıkacak kimse yok. bu kızı ona ilk gösterdiğimde ev arkadaşım çok net konuştu çünkü: "yerellerle olmaz". ev arkadaşım garantici. binemeyeceği eşeğe ot vermez diyeyim siz anlayın. bu tavrı inancımı baltalıyor. ben çok az şeye inanıyorum zaten. eldeki inançlar da gidice sıkıntı oluyor.dediği de doğru çıkar hep ama bu durumda bende göstergeler aksi sonuçlar işret edyor. şüphe ile yaklaşıyorum ama bir taraftan inanmak da istiyorum.inanç ve bilim kol kola!! inanabiliyor musunuz? ama boş inançla, eksik deney ve gözlemle olmaz deyip istihbari bili toplamaya var gücümle devam ediyorum. bir aydır operasyonu olgunlaştırıyorum işte..
neyse, biraz ısıttık oturduğumuz sandalyeleri, kamile sordum "burayı bildin mi" diye. "altı aydır gelmedim" dedi. gelmez çünkü bir gelişinde iki yövmiyesi gidiyor burada. ben bu gece zorla getirdim. hesaplar benden. operasyonda kritik görev üstleniyor. basit bir çevirme değil, aynı zamanda kızın siyallerini doğru mu anlıyorum? onu öğrenecek.
bi beş dakika bakındım biraz, bütün garsonları tek tek gördüm. kısa kel çocuk. orta yaşlı abla. yeni başlayan genç kız.. ve en nihayetinde de zat-ı şahaneleri teşrif etti. .... gözümün çiçeği, deri montu öyle yakışmış ki..menü geldi.. kendi getirdi. bir gülücükler, bir selam hoşbeşler.. anlatamam. menüye göz gezdirirken kamile ilk intibasını sordum. "kız güzel" dedi. çok güzel. "bi özel alaka sezdin mi" dedim. "sana meyilli gibi" dedi, "bana da öyle geldi" dedi. ohh. içim bi rahat etti. bir sonraki aşama. siparişi de mi o alacak? evet yine o geldi, istediklerimizi söyledik, aynı cilveli eda ile bara hareketlendi. ikinci aşama, pürüzsüz, akıyor. allahım sana geliyorum. derken kamil beni dürtüyor. "ne var" diyorum kamile, "daha biralarımız gelmedi" diyorum içimden, derken, biralar geliyor ve tarkan çalmaya başlıyor. "the dudu dudu". kamil "anonsu duydun mu" diyor, "her gün gelen türk dostumuz için tarkandan çalıyoruz" dedi müzisyen.
kim ki lan o her gün gelen? ben olamam, en fazla iki gün üst üste giderim oraya ben. sanki benim ev arkadaşından bahsediyorlar ama arkadaşım yok ortada. 15 dakikadır her köşeye baktım yok. e kim kaldı? tek türk benim olum ortada. açıklayamıyorum, bu şarkı kimden bana geliyor? ne sebeple bana geliyor?.. bira geliyor, şahaneleri kendisi getirip veriyor (çünkü o bir garson evet, olması gereken de bu). kamile soruyorum, "kamil" diyorum "bunlar rastlantı değil mi? ben kendi kendime kuruyorum di mi", zira bu kadar iyi gitmemeli bu iş! kız türk olduğumu biliyor sonuçta. daha gireli 10 dakika olmuş. bana siparişle beraber şarkıyı hediye eden o mu yoksa? bu nasıl bir mesaj ya rab? neden bu kadar acımasızca işimi rastgetiriyorsun? buna hazır değilim.. kamil bir şeyler söyle kamil. nabıcaz kamil?
kamil diyor, "kıza sorucam bi dahaki gelişinde ingilizce biliyor mu diye. öyleyse sen devam edersin sipariş verme görüntüsünde yoklarsın ağzını" diyor. "dur" diyorum çünkü daha olaya hakim değilim. arkamı dönüp pisti kesiyorum. şarkıyı hediye eden müzisyenle göz göze geliyoum. geçerken bana selam veriyor. hala tarkan çalıyor. tarkan bizim için söylüyor: the dudu dudu.
bira ardından kartoşka da geliyor. bu sefer kısa çocuk getirdi. hmm. neden acaba?. derken sola dönüyorum: en sevmediğim sahne. kız müzikten uzaklaşmak için yandaki yoldan caddeye gidiyor. telefon edecek. kime ki? diye düşünürken kız dönüp bana bakıyor. "ayrıl şu erkek arkadaşından ben buradayım" diyorum "bak". bakıyor bakıyor. o yol boyunca çalılık çitlerin arasından kaybolana kadar bana bakıyor. sanki gidiyorum ama aklım sende gidiyorum der gibi. bu bakışla akli melekelerimin bir kısmı daha yitip gidiyor.
bu işte aksilik var. hala aksilik çıkmadı çünkü. kız şu an iş başında değil bile, molada, masaya her gelişinde daha samimileşiyor aramızdaki derme çatma sohbet, uzaklaşırken de arkamdan gel der gibi gidiyor ve şimdi molaya çıkarken bile bana bakıyor. bir kuvvet ayaklarımı karıncalandıracak kadar şiddetleniyor, bacaklarım yol ver gidelim bu kızla gezelim diyor. bekliyorum. telefonuyla konuşsun. uzaktakindense ben yakındayım, her tür avantaj bende. beklemem daha temkinli olmam lazım. bekliyorum. kamil "gelince konuşmayı açıyorum ben" diyor. bende tereddüt zaten yok da.. telefonu bitiyor. çalıların arasından beliriyor. bara geçiyor. "kamil şu an ne görüyorsun?" diyorum. onu hakim noktaya oturttum. benim gözüm kör olabilir. o herkesin içinde dolaşırken kıza bakacak ve askıntısı var mı görecek. ben göremem çünkü aşk başa düşünce gözler devreden çıkıyor. bakar körlük başlıyor. kamil hala ısrarcı. "bizim masaya o bakıyor sadece" diyor. başka kimseyle ilgisi yok diyor. her şey lehimeymiş. iyi diyorum. iki ihtimal var. ingilizce bilmezse kötü, ama bilirse, bu akşam neticeyi kesinnlikle öğreneceğiz. netice için de iki ihtimal var. reddederse kötü. ama reddetmezse yaşanacak hislerin tarifi yok.
"tamam hazırım" diye geçiriyorum içimden. kamil "geliyor" diyor. ne? niye geliyor? biralar bitmedi, siparişimiz yok neden geliyor ki? beklemiyordum ama hazırım. bu heyecanlanmama vakit kalmayacak kadar kısa süren bir an. gelen o ve sebepsiz yere geliyor. hayır sebep olmalı. oun bir sebebi var, onun bir sebebi var. eyyoeeyooeee.
kafayı sıyırmama birkaç femtosaniye kala göz ucuyla dönme cüretini gösteriyor ve ev arkadaşım, mekanın müdavimi, idari işler müdürümüz, mümtaz şahsiyet tingiz abiyi görüyorum (tingiz the mongol) göremeyeceğim kadar uzakta oturuyormuş. meğersem..bu birikim, bu mükemmel ihtimalsizlikler örgüsü, çorap söküğü gibi çözülmeye başlıyor o an. gelen kız değil, tingiz.. muhtemelen telefonla konuşmaya çıktı bir süredir ve görünmedi ortalarda. geri dönüp biraz dans etti ve köşede bizi gördü.
şarkı bize gelmemiş. sadece tesadüf. müzisyen, tarkan (the hun) koyup bira almaya giderken yani mola vermişken göz göze gelmişiz, bu da tesadüf. bütün bu gümbürtü tingiz the mongol için kopmuş. hmm. biz onun için baktığımızda o tuvalet ihtiyacına, telefona falan kalkmış. meğersem. 3. tesadüf. ne kadar geriledik plandaN? fevkalade gerideyiz..
HAYIR BUNLAR GÖREVİ ENGELLEYECEK GELİŞMELER DEĞİL!!! TESLİM OLMAK YOK GERİ ÇEKİLMEK YOK!
yalnız.. hipotezlerimi gözden geçirece vaktim de yok. tingiz gidiyor. "az sonra gelirim yanınıza" dyerek. bir dans edip gelecek. kamile dönüyorum, artık sadece gözlem, plan bozuldu, mongol burada, "harekete geçmiyoruz" diyorum. kamil "tımmam" diyor. uzbegler tamamı tımmam diye telaffuz ediyorlar.
her şey sakin her şey susmaya yakın. son 15 dakika, son 5 şarkı, piste dansa davet ediyor müzisyen çiftleri. bakıyorum. bekliyorum. bir şarkı. ikinci. bir daha. tingiz geldi yanımıza. artık beraber oturuyoruz. biramız bitti. getiren yok. bira almaya kendim gidiyorum. amacım onu muhakak görmek. ama sadece görmek. bara doğru yöneliyorum ve o da ne? barın önünde bir izbandut mu var? o kim lan? bu buranın fedaisi mi? ilk defa görüyorum. kimle konuşuyor? o-oo bizim kız bununla konuşuyor yaaa. sakin olalım. adam alelade bir çalışan ise, iş arkadaşlarına yönelmez, bar gibi yerde sayısız kadın geçer bunun elinden. bir kişiye bağlanmaz bu hayvanat. hem şu bahsettikleri çanta hırsızı çete de varken (ve bu çete yan masada etrafı kesiyorken). bunu bence yeni tutmuşlardır. itlere gözdağı versin diye. neyse birayı unuttuk. "dva piva". bardakta veriyorlar, bardak bunlarda köpeğin yattığı yer demek, bişey tarif ederken tabu kelime. şişe alıcaktım ama neyse, izah edemedim. alıyorum bardakları. masama savuşuyorum. ama o dingil kim? ne iş? aklımda hiç rastlamadığım bir duruma ilk defa rastlamanın yarattığı karmaşa. beklemeliyim. son iki şarkı. hala slow çalıyor. geceyi yalnız geçirmek istemeyenlere son çağrı. masada tingiz, kamil ve ben. son biralarımızı içiyoruz. kamile "sorun var" diyorum sessizce. tingizi bu işe karıştıramam. kamil bu meselede güvendiğim adam. son dans şarkısı. gece bitecek, ama asıl düğüm noktası, hiç görmediğim adam bu geceyi nasıl bitirecek? "KAMİL" diyorum, sorun var. KAMİL ANLAMIYOR.
son şarkıyı müzisyen bizzat seslendiriyor. orga kasedi koydu. insanlar piyano arpejlerinden hemen çıkardı şarkıyı. artık çift olan kimse oturmuyor. pist doldu. bekliyorum. ve beklediğimi görüyorum. bizim hayvan eti yemiş yarma benim kızı elinden tutarak dötürüyor sahneye. ama çekerek değil. yan yanalar. daha fazla bakmamın anlamı yok. önüme dönüyorum. kamil kendini gülmemek için zor tutuyor.
"kamil" diyorum, "bu herifi ilk defa gördüm. daha önce yoktu. hiç dans ettiklerini görmedim." kamil bana bakmıyor. dansı izliyor. soruyorum, ne oluyor şu an? "çok yakınlar" diyor. "öpüştüler. birbirlerine öyle yakınlar ki" diyor. evet, bütün gözlemler çöpe. hipotezler çöktü. yeterince şüpheci olamadım. inanmak istedim ve inandım. ve işin tepe noktasında bir saniye geçirdikten sonra serbest düşüş başladı. biralar bitiyor. artık herhangi bir detaya odaklanmak gerekmiyor. retrospektifliğin alemi yok. sonuç çok net. bu sıra bayram (the assimilated kurd) çakal kasa, vişne çürüğü be-emvesiyle mekana geliyor. biralar bitiyor. müzik bitiyor. dans bitiyor keza..masa birkaç kez "malum kız, paralel şıfrıntı, işte o aşufte" tarafından, bardaklar, tabaklar, küllükler sırasıyla temizleniyor. sıfır göz teması. kamil burada çünkü. rol yapmam gereksiz. acımadı ki bakışı atmak gereksiz. kalkıyoruz. bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri evlerine dağılıyor.
ben ciddi bir hata yapıyorum ama işin kötüsü bunu 15 yaşımda yapmak yerine 30umda yapıyorum.
ve en kötüsü, kontrolü çabuk elden bıraksaydım; off düşünmek bile istemiyorum. mevcut sevgili olacak öküz ve göz yumduğu belki de elebaşı olduğu çantacı şebekesiyle geçebilecek linç dolu bir finalden kıl payı kurtuluyorum.
önemli mi peki? n'yet! o gözler için ölümün kıyısıdan dönülebilir sağ sağlim. ama o kıyılar çok uzak..
ruh halimi yansıtacak bir şeyler arıyorum.
en iyisi bu geliyor aklıma:
i.imgur.com
neler oldu neler..
gittik kamil "the uzbeg" ile. araba bulduk. gagraya indik. bahçeli kafeye çöktük. sağa sola bakındım. ev arkadaşım da buraya takılır. beni de o alıştırdı zaten buraya. gözüm onu aradı. göremedim. "yeni bi yer keşfetti galiba" diye düşündüm. hep buraya takılır çünkü. ama dans pistinde yok, her zaman oturduğu dans pisti kenarındaki masada da yok. "tanıdık kimse yok" dedim o an. daha iyi oh. muhabbete limon sıkacak kimse yok. bu kızı ona ilk gösterdiğimde ev arkadaşım çok net konuştu çünkü: "yerellerle olmaz". ev arkadaşım garantici. binemeyeceği eşeğe ot vermez diyeyim siz anlayın. bu tavrı inancımı baltalıyor. ben çok az şeye inanıyorum zaten. eldeki inançlar da gidice sıkıntı oluyor.dediği de doğru çıkar hep ama bu durumda bende göstergeler aksi sonuçlar işret edyor. şüphe ile yaklaşıyorum ama bir taraftan inanmak da istiyorum.inanç ve bilim kol kola!! inanabiliyor musunuz? ama boş inançla, eksik deney ve gözlemle olmaz deyip istihbari bili toplamaya var gücümle devam ediyorum. bir aydır operasyonu olgunlaştırıyorum işte..
neyse, biraz ısıttık oturduğumuz sandalyeleri, kamile sordum "burayı bildin mi" diye. "altı aydır gelmedim" dedi. gelmez çünkü bir gelişinde iki yövmiyesi gidiyor burada. ben bu gece zorla getirdim. hesaplar benden. operasyonda kritik görev üstleniyor. basit bir çevirme değil, aynı zamanda kızın siyallerini doğru mu anlıyorum? onu öğrenecek.
bi beş dakika bakındım biraz, bütün garsonları tek tek gördüm. kısa kel çocuk. orta yaşlı abla. yeni başlayan genç kız.. ve en nihayetinde de zat-ı şahaneleri teşrif etti. .... gözümün çiçeği, deri montu öyle yakışmış ki..menü geldi.. kendi getirdi. bir gülücükler, bir selam hoşbeşler.. anlatamam. menüye göz gezdirirken kamile ilk intibasını sordum. "kız güzel" dedi. çok güzel. "bi özel alaka sezdin mi" dedim. "sana meyilli gibi" dedi, "bana da öyle geldi" dedi. ohh. içim bi rahat etti. bir sonraki aşama. siparişi de mi o alacak? evet yine o geldi, istediklerimizi söyledik, aynı cilveli eda ile bara hareketlendi. ikinci aşama, pürüzsüz, akıyor. allahım sana geliyorum. derken kamil beni dürtüyor. "ne var" diyorum kamile, "daha biralarımız gelmedi" diyorum içimden, derken, biralar geliyor ve tarkan çalmaya başlıyor. "the dudu dudu". kamil "anonsu duydun mu" diyor, "her gün gelen türk dostumuz için tarkandan çalıyoruz" dedi müzisyen.
kim ki lan o her gün gelen? ben olamam, en fazla iki gün üst üste giderim oraya ben. sanki benim ev arkadaşından bahsediyorlar ama arkadaşım yok ortada. 15 dakikadır her köşeye baktım yok. e kim kaldı? tek türk benim olum ortada. açıklayamıyorum, bu şarkı kimden bana geliyor? ne sebeple bana geliyor?.. bira geliyor, şahaneleri kendisi getirip veriyor (çünkü o bir garson evet, olması gereken de bu). kamile soruyorum, "kamil" diyorum "bunlar rastlantı değil mi? ben kendi kendime kuruyorum di mi", zira bu kadar iyi gitmemeli bu iş! kız türk olduğumu biliyor sonuçta. daha gireli 10 dakika olmuş. bana siparişle beraber şarkıyı hediye eden o mu yoksa? bu nasıl bir mesaj ya rab? neden bu kadar acımasızca işimi rastgetiriyorsun? buna hazır değilim.. kamil bir şeyler söyle kamil. nabıcaz kamil?
kamil diyor, "kıza sorucam bi dahaki gelişinde ingilizce biliyor mu diye. öyleyse sen devam edersin sipariş verme görüntüsünde yoklarsın ağzını" diyor. "dur" diyorum çünkü daha olaya hakim değilim. arkamı dönüp pisti kesiyorum. şarkıyı hediye eden müzisyenle göz göze geliyoum. geçerken bana selam veriyor. hala tarkan çalıyor. tarkan bizim için söylüyor: the dudu dudu.
bira ardından kartoşka da geliyor. bu sefer kısa çocuk getirdi. hmm. neden acaba?. derken sola dönüyorum: en sevmediğim sahne. kız müzikten uzaklaşmak için yandaki yoldan caddeye gidiyor. telefon edecek. kime ki? diye düşünürken kız dönüp bana bakıyor. "ayrıl şu erkek arkadaşından ben buradayım" diyorum "bak". bakıyor bakıyor. o yol boyunca çalılık çitlerin arasından kaybolana kadar bana bakıyor. sanki gidiyorum ama aklım sende gidiyorum der gibi. bu bakışla akli melekelerimin bir kısmı daha yitip gidiyor.
bu işte aksilik var. hala aksilik çıkmadı çünkü. kız şu an iş başında değil bile, molada, masaya her gelişinde daha samimileşiyor aramızdaki derme çatma sohbet, uzaklaşırken de arkamdan gel der gibi gidiyor ve şimdi molaya çıkarken bile bana bakıyor. bir kuvvet ayaklarımı karıncalandıracak kadar şiddetleniyor, bacaklarım yol ver gidelim bu kızla gezelim diyor. bekliyorum. telefonuyla konuşsun. uzaktakindense ben yakındayım, her tür avantaj bende. beklemem daha temkinli olmam lazım. bekliyorum. kamil "gelince konuşmayı açıyorum ben" diyor. bende tereddüt zaten yok da.. telefonu bitiyor. çalıların arasından beliriyor. bara geçiyor. "kamil şu an ne görüyorsun?" diyorum. onu hakim noktaya oturttum. benim gözüm kör olabilir. o herkesin içinde dolaşırken kıza bakacak ve askıntısı var mı görecek. ben göremem çünkü aşk başa düşünce gözler devreden çıkıyor. bakar körlük başlıyor. kamil hala ısrarcı. "bizim masaya o bakıyor sadece" diyor. başka kimseyle ilgisi yok diyor. her şey lehimeymiş. iyi diyorum. iki ihtimal var. ingilizce bilmezse kötü, ama bilirse, bu akşam neticeyi kesinnlikle öğreneceğiz. netice için de iki ihtimal var. reddederse kötü. ama reddetmezse yaşanacak hislerin tarifi yok.
"tamam hazırım" diye geçiriyorum içimden. kamil "geliyor" diyor. ne? niye geliyor? biralar bitmedi, siparişimiz yok neden geliyor ki? beklemiyordum ama hazırım. bu heyecanlanmama vakit kalmayacak kadar kısa süren bir an. gelen o ve sebepsiz yere geliyor. hayır sebep olmalı. oun bir sebebi var, onun bir sebebi var. eyyoeeyooeee.
kafayı sıyırmama birkaç femtosaniye kala göz ucuyla dönme cüretini gösteriyor ve ev arkadaşım, mekanın müdavimi, idari işler müdürümüz, mümtaz şahsiyet tingiz abiyi görüyorum (tingiz the mongol) göremeyeceğim kadar uzakta oturuyormuş. meğersem..bu birikim, bu mükemmel ihtimalsizlikler örgüsü, çorap söküğü gibi çözülmeye başlıyor o an. gelen kız değil, tingiz.. muhtemelen telefonla konuşmaya çıktı bir süredir ve görünmedi ortalarda. geri dönüp biraz dans etti ve köşede bizi gördü.
şarkı bize gelmemiş. sadece tesadüf. müzisyen, tarkan (the hun) koyup bira almaya giderken yani mola vermişken göz göze gelmişiz, bu da tesadüf. bütün bu gümbürtü tingiz the mongol için kopmuş. hmm. biz onun için baktığımızda o tuvalet ihtiyacına, telefona falan kalkmış. meğersem. 3. tesadüf. ne kadar geriledik plandaN? fevkalade gerideyiz..
HAYIR BUNLAR GÖREVİ ENGELLEYECEK GELİŞMELER DEĞİL!!! TESLİM OLMAK YOK GERİ ÇEKİLMEK YOK!
yalnız.. hipotezlerimi gözden geçirece vaktim de yok. tingiz gidiyor. "az sonra gelirim yanınıza" dyerek. bir dans edip gelecek. kamile dönüyorum, artık sadece gözlem, plan bozuldu, mongol burada, "harekete geçmiyoruz" diyorum. kamil "tımmam" diyor. uzbegler tamamı tımmam diye telaffuz ediyorlar.
her şey sakin her şey susmaya yakın. son 15 dakika, son 5 şarkı, piste dansa davet ediyor müzisyen çiftleri. bakıyorum. bekliyorum. bir şarkı. ikinci. bir daha. tingiz geldi yanımıza. artık beraber oturuyoruz. biramız bitti. getiren yok. bira almaya kendim gidiyorum. amacım onu muhakak görmek. ama sadece görmek. bara doğru yöneliyorum ve o da ne? barın önünde bir izbandut mu var? o kim lan? bu buranın fedaisi mi? ilk defa görüyorum. kimle konuşuyor? o-oo bizim kız bununla konuşuyor yaaa. sakin olalım. adam alelade bir çalışan ise, iş arkadaşlarına yönelmez, bar gibi yerde sayısız kadın geçer bunun elinden. bir kişiye bağlanmaz bu hayvanat. hem şu bahsettikleri çanta hırsızı çete de varken (ve bu çete yan masada etrafı kesiyorken). bunu bence yeni tutmuşlardır. itlere gözdağı versin diye. neyse birayı unuttuk. "dva piva". bardakta veriyorlar, bardak bunlarda köpeğin yattığı yer demek, bişey tarif ederken tabu kelime. şişe alıcaktım ama neyse, izah edemedim. alıyorum bardakları. masama savuşuyorum. ama o dingil kim? ne iş? aklımda hiç rastlamadığım bir duruma ilk defa rastlamanın yarattığı karmaşa. beklemeliyim. son iki şarkı. hala slow çalıyor. geceyi yalnız geçirmek istemeyenlere son çağrı. masada tingiz, kamil ve ben. son biralarımızı içiyoruz. kamile "sorun var" diyorum sessizce. tingizi bu işe karıştıramam. kamil bu meselede güvendiğim adam. son dans şarkısı. gece bitecek, ama asıl düğüm noktası, hiç görmediğim adam bu geceyi nasıl bitirecek? "KAMİL" diyorum, sorun var. KAMİL ANLAMIYOR.
son şarkıyı müzisyen bizzat seslendiriyor. orga kasedi koydu. insanlar piyano arpejlerinden hemen çıkardı şarkıyı. artık çift olan kimse oturmuyor. pist doldu. bekliyorum. ve beklediğimi görüyorum. bizim hayvan eti yemiş yarma benim kızı elinden tutarak dötürüyor sahneye. ama çekerek değil. yan yanalar. daha fazla bakmamın anlamı yok. önüme dönüyorum. kamil kendini gülmemek için zor tutuyor.
"kamil" diyorum, "bu herifi ilk defa gördüm. daha önce yoktu. hiç dans ettiklerini görmedim." kamil bana bakmıyor. dansı izliyor. soruyorum, ne oluyor şu an? "çok yakınlar" diyor. "öpüştüler. birbirlerine öyle yakınlar ki" diyor. evet, bütün gözlemler çöpe. hipotezler çöktü. yeterince şüpheci olamadım. inanmak istedim ve inandım. ve işin tepe noktasında bir saniye geçirdikten sonra serbest düşüş başladı. biralar bitiyor. artık herhangi bir detaya odaklanmak gerekmiyor. retrospektifliğin alemi yok. sonuç çok net. bu sıra bayram (the assimilated kurd) çakal kasa, vişne çürüğü be-emvesiyle mekana geliyor. biralar bitiyor. müzik bitiyor. dans bitiyor keza..masa birkaç kez "malum kız, paralel şıfrıntı, işte o aşufte" tarafından, bardaklar, tabaklar, küllükler sırasıyla temizleniyor. sıfır göz teması. kamil burada çünkü. rol yapmam gereksiz. acımadı ki bakışı atmak gereksiz. kalkıyoruz. bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri evlerine dağılıyor.
ben ciddi bir hata yapıyorum ama işin kötüsü bunu 15 yaşımda yapmak yerine 30umda yapıyorum.
ve en kötüsü, kontrolü çabuk elden bıraksaydım; off düşünmek bile istemiyorum. mevcut sevgili olacak öküz ve göz yumduğu belki de elebaşı olduğu çantacı şebekesiyle geçebilecek linç dolu bir finalden kıl payı kurtuluyorum.
önemli mi peki? n'yet! o gözler için ölümün kıyısıdan dönülebilir sağ sağlim. ama o kıyılar çok uzak..
ruh halimi yansıtacak bir şeyler arıyorum.
en iyisi bu geliyor aklıma:
i.imgur.com
- namus ninjası (06.10.14 09:23:11 ~ 09:23:37)
türk olmayan kızlara hep aynı öğüdü veriyorum.
türk erkeklerinin gözlerinin içine bakmayın ve yazmıyorsanız, gülümsemeyin.
bunları yaparsanız, size aşık olurlar, anında " bu kız bana bkaıyor" derler, aman dikkat.
sizinki de o durum. iyi kurtulmuşsunuz.
türk erkeklerinin gözlerinin içine bakmayın ve yazmıyorsanız, gülümsemeyin.
bunları yaparsanız, size aşık olurlar, anında " bu kız bana bkaıyor" derler, aman dikkat.
sizinki de o durum. iyi kurtulmuşsunuz.
- ykyt (06.10.14 09:33:45)
aşık olmak? öyle bir şey demedim ben.
en kötü ihtimaller halinde tony montana-elvira hancock "aşkı" gibi bir şeyler hayal ediyordum daha çok.
en kötü ihtimaller halinde tony montana-elvira hancock "aşkı" gibi bir şeyler hayal ediyordum daha çok.
- namus ninjası (06.10.14 09:48:10)
hocam eski sovyet cografyasının kızları bir iki bakar, pas verir. adam bir şekilde kızın yanına gidip bağlamayı çekmezse siktiri basarlar.
arkasına bakmadan giderler, başka adam aramaya başlarlar. sonrasında da kendisine yaklaşan adamla takılırlar.
bence kız sana pas vermiş, şans vermiş ama senden karşılık alamayınca, basıp gitmiş.
arkasına bakmadan giderler, başka adam aramaya başlarlar. sonrasında da kendisine yaklaşan adamla takılırlar.
bence kız sana pas vermiş, şans vermiş ama senden karşılık alamayınca, basıp gitmiş.
- tensai (06.10.14 22:10:36)
1