[]
Osmanlı evlerindeki pencereler
Bu pencerelerde içerisinin dışarıdan görünmesini engelleyen bir aparat var ya. Şimdilerdeki separatör mantığında bir şey. Onun adı nedir?
Kafes
veya
Orgu kafes
Edit. Müşebbek ve kafes-i müşebbek olarak da aniliyormus. Musebbek tahta kafes anlamina geliyormus.
Edit2. Musebbek ag gibi orulmus anlami tasiyor sanirim, tahta kafesten cok. Guvenilir bir sozlukten bakmak lazim.
veya
Orgu kafes
Edit. Müşebbek ve kafes-i müşebbek olarak da aniliyormus. Musebbek tahta kafes anlamina geliyormus.
Edit2. Musebbek ag gibi orulmus anlami tasiyor sanirim, tahta kafesten cok. Guvenilir bir sozlukten bakmak lazim.
- nwnd (26.05.14 19:20:55 ~ 19:34:30)
Müşebbek: Ağ ve kafes gibi, dallı budaklı, birbirine geçmiş.
"şebbek" ten ism-i mef'ul diyor Şevket Rado.
edit: müşebbek yazmışım, müteşebbek yazıyormuş sözlükte.
"şebbek" ten ism-i mef'ul diyor Şevket Rado.
edit: müşebbek yazmışım, müteşebbek yazıyormuş sözlükte.
- hayat aklini konusacak bir filozof uret (26.05.14 19:57:21 ~ 20:11:59)
Mesajda sorduğun üzere müşebbek- müteşebbek hangisi şeklinde bende de kafa karışıklığı oluştu.
Akşam önemli bir konu vardı, vakit ayırıp ayrıntıya girememiştim. Kusura bakma.
Cevabı yazmak için sözlükte alfabetik olarak müşebbek kelimesinin olması gereken yeri açtım, kelimeyi bulup açıklamayı yazdım. Sözlüğü kapatırken fark ettim ki müteşebbek yazıyor.
Tam olarak şöyle yazmış:
MÜTEŞEBBEK : (İ. A. "şebbek"te imef.)(mü. müşebbeke). Ağ ve kafes gibi, dallı budaklı, birbirine geçmiş.
(imef: ism-i meful, pasif fiil partisipi)nesne demek
(mü: dişillik)
Sıralamayı kontrol ettim, müteşebbek'in olması gerektiği yerde değil, müşebbekin olması gerektiği yerde.
Kafes-i müşebbek kelimesi yer almıyor.
müşebbek(müteşebbek) karşılığında da pencerelere konulan gibi bir açıklama yok.
Sorunu cevabı :
kafes kelimesinin karşılığında tam senin anlatımın yer alıyor.
şöyle:
2. Eskiden tahta ince çıtalardan yapılıp pencerelere takılan siper ki, içeriden dışarıya bakmaya pek engel olmadığı halde dışarıdan içeriyi görmeye engel olurdu: Pencere kafesi; pencerelere kafes takmak.
Sözlük içeriği:
Şemseddin Sami'nin Kumus-ı Türki' sine girmiş kelimeler esas alınmış, Ahmed Vefik Paşa2nın Lehçe-i osmani'si Mehmed Salahi'nin Kamus-ı Osmani'si taranmış. sonradan dile giren kelimeler eklenmiş. İlmi kontrolü Doç. Dr. Muharrem Ergin tarafından yapılmış
Basım yılı yok, dil devriminden, 40-50 yıl sonra olduğu anlaşılıyor.
Hayat Büyük Türk Sözlüğü.
Akşam önemli bir konu vardı, vakit ayırıp ayrıntıya girememiştim. Kusura bakma.
Cevabı yazmak için sözlükte alfabetik olarak müşebbek kelimesinin olması gereken yeri açtım, kelimeyi bulup açıklamayı yazdım. Sözlüğü kapatırken fark ettim ki müteşebbek yazıyor.
Tam olarak şöyle yazmış:
MÜTEŞEBBEK : (İ. A. "şebbek"te imef.)(mü. müşebbeke). Ağ ve kafes gibi, dallı budaklı, birbirine geçmiş.
(imef: ism-i meful, pasif fiil partisipi)nesne demek
(mü: dişillik)
Sıralamayı kontrol ettim, müteşebbek'in olması gerektiği yerde değil, müşebbekin olması gerektiği yerde.
Kafes-i müşebbek kelimesi yer almıyor.
müşebbek(müteşebbek) karşılığında da pencerelere konulan gibi bir açıklama yok.
Sorunu cevabı :
kafes kelimesinin karşılığında tam senin anlatımın yer alıyor.
şöyle:
2. Eskiden tahta ince çıtalardan yapılıp pencerelere takılan siper ki, içeriden dışarıya bakmaya pek engel olmadığı halde dışarıdan içeriyi görmeye engel olurdu: Pencere kafesi; pencerelere kafes takmak.
Sözlük içeriği:
Şemseddin Sami'nin Kumus-ı Türki' sine girmiş kelimeler esas alınmış, Ahmed Vefik Paşa2nın Lehçe-i osmani'si Mehmed Salahi'nin Kamus-ı Osmani'si taranmış. sonradan dile giren kelimeler eklenmiş. İlmi kontrolü Doç. Dr. Muharrem Ergin tarafından yapılmış
Basım yılı yok, dil devriminden, 40-50 yıl sonra olduğu anlaşılıyor.
Hayat Büyük Türk Sözlüğü.
- hayat aklini konusacak bir filozof uret (27.05.14 08:54:51)
Yabanci birkac yazida ve arkitera dergisinin yazisinda kafes-i musebbek olarak tanimlandigini gordum. detayli bakip bilgilendirdigin icin tesekkurler.
"Kubbealtı, Dîvân-ı Hümâyûn'un ana toplantı yeri. Adalet kasrına bitişik olan duvarında, yerden 3 m kadar yükseklikte bulunan demir parmaklıklı Kafes-i Müşebbek denilen altın yaldızlı parmaklıkları olan pencere ardından, padişahlar Dîvân-ı Hümâyûn çalışmalarını izlerlerdi."
Ne gibi bir kullanim dogru olur bilemedim.
"Kubbealtı, Dîvân-ı Hümâyûn'un ana toplantı yeri. Adalet kasrına bitişik olan duvarında, yerden 3 m kadar yükseklikte bulunan demir parmaklıklı Kafes-i Müşebbek denilen altın yaldızlı parmaklıkları olan pencere ardından, padişahlar Dîvân-ı Hümâyûn çalışmalarını izlerlerdi."
Ne gibi bir kullanim dogru olur bilemedim.
- nwnd (27.05.14 13:55:55)
1