[]
çok yazıyorum. yazmayı çok seviyorum. varoluşbuddy'm terk etti. dardayım.
çok uzun ya da çok kısa olabilir ve sorudan ziyade bir iç dökme bu. yine duyuruda bahsedeceğim yazma ihtiyacımı karşılamama yardımcı olacak basit bir yazı sadece. ister okuyup geçin, ister okumadan geçin, ister sevin ister öldürün.
beni iyi kötü tanıyan birisi, anlatmayı çok sevdiğimi bilir. çok basit bir şeyi bile detay vererek, her yönüyle anlatmayı severim. her şeyi geçiştiririm ama mesele yazmak olunca bazen öyle kaptırıyorum ki, konudan sapıyorum.
benim 2-3 hafta öncesine kadar tanıdığım, daha doğrusu tanıdığımı zannettiğim bir kadın vardı. kendimi sorgulayışlarımı, tüm gözlemlerimi, ona karşı hissettiklerimi (yaşça benden bayağı büyüktü ama aşık gibi bi şeydim) ona yazıyordum. yani nasıl desem... hepimizin kaygıları vardır. birbirimizden bir şeyler saklarız. çoğunlukla kendimize bile itiraf edemediğimiz pek çok şey vardır. veya, bir şey görürüz ama onu inceleme ihtiyacı hissetmeyiz, "he" deyip geçeriz.
bu kadın benim için deneme tahtası gibi bir şeydi. sokağa çıkar, ona yazardım. içerdim, ona yazardım. müzik dinler, ona yazardım. yazdıklarım "ona" değildi, ama ona aitti. her gün muhabbetini yaptığımız klasik günümüz problemlerinden tutun da, kendimle alakalı en derin sorgulayışlara, kafayı yemelere kadar, hepsini "ona yazıyorum" motivasyonuyla yapmıştım.
aramızda iletişim yoktu aslında. ben yazıyordum, o okuyordu. buydu mevzu. daha sonra sanırım erkek arkadaşı benden rahatsız olduğu için (bu durumu en başından beri biliyordu, ne oldu da sonradan yan çizdi bilmiyorum) herhalde, tamamen koptu film. yani zaten aramızda iletişim yoktu evet ama artık hiçbir şekilde ilgilenmiyordu da.
böyle olunca bıraktım. ona bu kadar aşkla yazmamın en önemli sebebi, ona karşı hissettiklerimdi. haliyle, şimdi word'ü açıp, "hmm. bugün çok garip bir insan gördüm. kesin çok mutsuzdu. ayrıca ben de sanırım çok salağım." yazmak istemiyorum. o okumayacak. başkası da okumayacak. zaten herhangi birinin okumasını istiyor değilim. o yüzden blog mlog açmak istemiyorum, blog açıp ona yazdıklarımı aktarırsam tımarhaneye kapatırlar.
içimde engellenemez bir yardırma isteği var. ben klasik romanları severim, öyle sado-mazoymuş, efendime söyliyim yeraltı edebiyatıymış, bunlarla pek haşır neşir olmuşuğum yoktur 3-5 eser haricinde. kısmetse bi 20 sene sonra kendim efsane olucam, pescadorizm diycekler akımın adına da.
kafayı yicem. bi şarkı dinliyorum mesela. bi şeyler çıkıyor ordan. yani nasıl desem, duvardan geçiyosun ya mesela, şarkıyı dinlerken başka boyuta geçiyorum. işte orda ne var ne yok, onu anlatmak istiyorum.
ama ben ona anlatmak istiyorum. o artık yok. çok sevdiğim başka bir insan var, ona anlatıyorum ama öyle değil ki o. yazık hem, çok manyak bi görüntü oluşuyo yani böyle yapınca.
kendi istediğimi, kafamdakini yazamadığım için deli dana gibi duyuruda dolaşıyorum. yok. olmuyor. oturuyorum, üç satır yazıyorum. devamı gelmiyor. yazamıyorum çünkü. beyin sanki "kardeş okunmuyorsa çalışmam ben boşuna, benden bu kadar :))" deyip bırakıyor. dediğim gibi, bu şeyler "aa ne kadar güzel" denilecek, paldır küldür sağda solda paylaşılacak şeyler değil. rahatsız hissederim.
çok sıkıldım. kolay bulunmuyor böyle şeyler. bi de böyle saçmasapan şeylerden dolayı kaybedince insan varoluşbuddy'sini ekstra üzülüyor. bunu böyle şuraya bi yere sıkıştırmış olayım. dediğim gibi içim daraldığı için yazdım bunu. gidip anama babama mı anlatıcam, tabii size anlatıcam. anama anlatsam "oğlum seni cinselleştiriyo mu o kız??" diyecek.
zahmet edip buraya kadar okuduysanız gerçekten çok teşekkür ederim, büyük insansınız. ooo vallahi bi rahatlama geldi şimdi.
beni iyi kötü tanıyan birisi, anlatmayı çok sevdiğimi bilir. çok basit bir şeyi bile detay vererek, her yönüyle anlatmayı severim. her şeyi geçiştiririm ama mesele yazmak olunca bazen öyle kaptırıyorum ki, konudan sapıyorum.
benim 2-3 hafta öncesine kadar tanıdığım, daha doğrusu tanıdığımı zannettiğim bir kadın vardı. kendimi sorgulayışlarımı, tüm gözlemlerimi, ona karşı hissettiklerimi (yaşça benden bayağı büyüktü ama aşık gibi bi şeydim) ona yazıyordum. yani nasıl desem... hepimizin kaygıları vardır. birbirimizden bir şeyler saklarız. çoğunlukla kendimize bile itiraf edemediğimiz pek çok şey vardır. veya, bir şey görürüz ama onu inceleme ihtiyacı hissetmeyiz, "he" deyip geçeriz.
bu kadın benim için deneme tahtası gibi bir şeydi. sokağa çıkar, ona yazardım. içerdim, ona yazardım. müzik dinler, ona yazardım. yazdıklarım "ona" değildi, ama ona aitti. her gün muhabbetini yaptığımız klasik günümüz problemlerinden tutun da, kendimle alakalı en derin sorgulayışlara, kafayı yemelere kadar, hepsini "ona yazıyorum" motivasyonuyla yapmıştım.
aramızda iletişim yoktu aslında. ben yazıyordum, o okuyordu. buydu mevzu. daha sonra sanırım erkek arkadaşı benden rahatsız olduğu için (bu durumu en başından beri biliyordu, ne oldu da sonradan yan çizdi bilmiyorum) herhalde, tamamen koptu film. yani zaten aramızda iletişim yoktu evet ama artık hiçbir şekilde ilgilenmiyordu da.
böyle olunca bıraktım. ona bu kadar aşkla yazmamın en önemli sebebi, ona karşı hissettiklerimdi. haliyle, şimdi word'ü açıp, "hmm. bugün çok garip bir insan gördüm. kesin çok mutsuzdu. ayrıca ben de sanırım çok salağım." yazmak istemiyorum. o okumayacak. başkası da okumayacak. zaten herhangi birinin okumasını istiyor değilim. o yüzden blog mlog açmak istemiyorum, blog açıp ona yazdıklarımı aktarırsam tımarhaneye kapatırlar.
içimde engellenemez bir yardırma isteği var. ben klasik romanları severim, öyle sado-mazoymuş, efendime söyliyim yeraltı edebiyatıymış, bunlarla pek haşır neşir olmuşuğum yoktur 3-5 eser haricinde. kısmetse bi 20 sene sonra kendim efsane olucam, pescadorizm diycekler akımın adına da.
kafayı yicem. bi şarkı dinliyorum mesela. bi şeyler çıkıyor ordan. yani nasıl desem, duvardan geçiyosun ya mesela, şarkıyı dinlerken başka boyuta geçiyorum. işte orda ne var ne yok, onu anlatmak istiyorum.
ama ben ona anlatmak istiyorum. o artık yok. çok sevdiğim başka bir insan var, ona anlatıyorum ama öyle değil ki o. yazık hem, çok manyak bi görüntü oluşuyo yani böyle yapınca.
kendi istediğimi, kafamdakini yazamadığım için deli dana gibi duyuruda dolaşıyorum. yok. olmuyor. oturuyorum, üç satır yazıyorum. devamı gelmiyor. yazamıyorum çünkü. beyin sanki "kardeş okunmuyorsa çalışmam ben boşuna, benden bu kadar :))" deyip bırakıyor. dediğim gibi, bu şeyler "aa ne kadar güzel" denilecek, paldır küldür sağda solda paylaşılacak şeyler değil. rahatsız hissederim.
çok sıkıldım. kolay bulunmuyor böyle şeyler. bi de böyle saçmasapan şeylerden dolayı kaybedince insan varoluşbuddy'sini ekstra üzülüyor. bunu böyle şuraya bi yere sıkıştırmış olayım. dediğim gibi içim daraldığı için yazdım bunu. gidip anama babama mı anlatıcam, tabii size anlatıcam. anama anlatsam "oğlum seni cinselleştiriyo mu o kız??" diyecek.
zahmet edip buraya kadar okuduysanız gerçekten çok teşekkür ederim, büyük insansınız. ooo vallahi bi rahatlama geldi şimdi.
''varoluşbuddyim'' diye bi blog aç.
tüm yazdıklarını oraya koy. okucam.
işim gücüm yok zaten. okuduğum kitaplar da sarmıyo bi türlü.
daha yazar olmadan yazar kaprisi yapma bi de. bize de mi lo lo lan?
tüm yazdıklarını oraya koy. okucam.
işim gücüm yok zaten. okuduğum kitaplar da sarmıyo bi türlü.
daha yazar olmadan yazar kaprisi yapma bi de. bize de mi lo lo lan?
- sadecece (10.05.14 16:14:21)
ben okudum kardeş. güzel yazmışsın. konuşurken ince detaylara girmek dinleyici ne yönde etkiler bilmiyorum ama bence o kadar çok detaya girme.
bu arada Allah kurtarsın
bu arada Allah kurtarsın
- asilyis (10.05.14 16:16:13 ~ 16:16:33)
yok, olmaz! bunları hikaye ya da biraz daha zorlayıp roman şeklinde yayınlama fırsatım bile oldu, aslına bakarsan hala var. hatta bunu yapacak kişi de çok yakın olduğum birisi ama ona göstermekten bile utanıyorum. paylaşmam. birkaç küçük parçasını gösterdiğim birkaç kişi olmuştu ama sadece küçük şeyler.
mesele onları paylaşmak değil, onlar zaten okundu bitti gitti. ama yeni şeyler yazamıyorum. yazar kaprisi değil, öyle algılanmasın. ben iş olarak yapmıyorum bunu, kesinlikle yazar olduğumu da iddia ediyor değilim. ama müthiş deşarj oluyordum, keyifleniyordum. artık beceremiyorum. canımı sıkan bu.
canımı sıkan bir diğer şey de, kaybetmekten korkmayacağın ve seni güya kaygıdan uzak yaşatacak olan kişinin, pıt diye ortadan kayboluvermesi. yazdıklarımdan korktu galiba, kaldıramadı. başka bi şey gelmiyo aklıma açıkçası mantıklı sebep olarak.
mesele onları paylaşmak değil, onlar zaten okundu bitti gitti. ama yeni şeyler yazamıyorum. yazar kaprisi değil, öyle algılanmasın. ben iş olarak yapmıyorum bunu, kesinlikle yazar olduğumu da iddia ediyor değilim. ama müthiş deşarj oluyordum, keyifleniyordum. artık beceremiyorum. canımı sıkan bu.
canımı sıkan bir diğer şey de, kaybetmekten korkmayacağın ve seni güya kaygıdan uzak yaşatacak olan kişinin, pıt diye ortadan kayboluvermesi. yazdıklarımdan korktu galiba, kaldıramadı. başka bi şey gelmiyo aklıma açıkçası mantıklı sebep olarak.
- pescador (10.05.14 16:17:21 ~ 16:18:18)
yaz yazabildiğin kadar. ister blog aç oraya yaz, ister kağıda yaz, ister duvara yaz. okuyacak birileri elbet çıkar.
kitabını çıkaracağım abi dersen ben sana yardım ederim lan ayrıca.
kitabını çıkaracağım abi dersen ben sana yardım ederim lan ayrıca.
- battal gemalmaz (10.05.14 16:30:15)
ona anlattıklarını ona anlatmak yerine yazsan da, başkasına anlatsan da, onun boşluğu dolmayacak. başkalarına anlattığına aynı tatmini duymayacaksın. ona anlatmayı, onun dinlemesini, onun anlamasını seviyordun. mal gibi geçecek zamanlar seni bekliyor. bir süre dönmesini bekleyeceksin, bir sonraki aşamada anlatmak istediklerini kafanda ona anlatacaksın. zooorr geçen bir sonraki aşamada dönecek, bu kez de o eskiden hissettiğin gibi hissedemeyeceksin çünkü geçen zamanda ikiniz de değişmiş olacaksınız. en iyisi kendine zaman ve mekandan bağımsız yeni bi varoluş badisi bulmak. dostoyevski olur, freud olur onlar sana anlatsın ama o boşluk yine uzun bir süre dolmayacak.
- passive aggressive (10.05.14 16:58:28 ~ 17:01:26)
@passive aggressive, "mal süreç" hakkında haklısın. çok güzel bir noktaya değindin: zaman ve mekandan bağımsız varoluşbuddy. o, benim için böyleydi. güya, ben de onun için böyle olacaktım. yazıda eksik bırakmışım. şu bölüm,
"hepimizin kaygıları vardır. birbirimizden bir şeyler saklarız. çoğunlukla kendimize bile itiraf edemediğimiz pek çok şey vardır. veya, bir şey görürüz ama onu inceleme ihtiyacı hissetmeyiz, "he" deyip geçeriz."
bu kadın benim için kaygıdan uzak olmak demekti. istediğim her an, her şeyi paylaşabileceğimi biliyordum çünkü onu kaybetmekten korkmuyordum. biz birbirimizin bir şeyi değildik. aramızdaki bağ asla kopmasın istedik, bu yüzden onu güçlendirmeye çalışmak ya da ona sıkı sıkıya tutunmak yerine, yoksaydık. hiç kurmamayı tercih ettik ya da, her ne dersen, bilmiyorum ne yaptık.
tabii bunlar hep benim kendi kafamda kurduğum şeylerdi. yazdıklarımı okuyordu evet ama bir şey hissetmiyordu. yapayalnızdım, o var zannettiğim zamanlarda bile. bunun hayal kırıklığıyla, şimdi dostoyevski dirilip karşıma çıksa dese ki "anlat panpa dinliyorum", ona da anlatmam.
yağmurdan kaçarken doluya tutuldum gibi bir şey oldu. olmayan birinin varlığını unutmaya çalışmak çok garip.
"hepimizin kaygıları vardır. birbirimizden bir şeyler saklarız. çoğunlukla kendimize bile itiraf edemediğimiz pek çok şey vardır. veya, bir şey görürüz ama onu inceleme ihtiyacı hissetmeyiz, "he" deyip geçeriz."
bu kadın benim için kaygıdan uzak olmak demekti. istediğim her an, her şeyi paylaşabileceğimi biliyordum çünkü onu kaybetmekten korkmuyordum. biz birbirimizin bir şeyi değildik. aramızdaki bağ asla kopmasın istedik, bu yüzden onu güçlendirmeye çalışmak ya da ona sıkı sıkıya tutunmak yerine, yoksaydık. hiç kurmamayı tercih ettik ya da, her ne dersen, bilmiyorum ne yaptık.
tabii bunlar hep benim kendi kafamda kurduğum şeylerdi. yazdıklarımı okuyordu evet ama bir şey hissetmiyordu. yapayalnızdım, o var zannettiğim zamanlarda bile. bunun hayal kırıklığıyla, şimdi dostoyevski dirilip karşıma çıksa dese ki "anlat panpa dinliyorum", ona da anlatmam.
yağmurdan kaçarken doluya tutuldum gibi bir şey oldu. olmayan birinin varlığını unutmaya çalışmak çok garip.
- pescador (10.05.14 17:07:15)
kendi kendini kurmuş gerçeklikten kopmuşsun, amk mesajlarını sallamıyordur bile belki, gene ne sikime saçmalamış bu diyordur belki sonlara doğru, okumadan kapatıyordur, senin bu arayışın böylece anlamlanmış olmuş merak etme bir süre sonra yine yazmaya başlarsın o arayış devam eder. mesajıma da cevap vermedin ne bok yiyorsan ye.
- yol (10.05.14 17:34:29)
onun gidişini kabulleneceğin zamana kadar ağzından çıkarmaya cesaret edemediğin kelimeler zihninde ona konuşacak ona dizilecek. bundan kaçışın yok kesinlikle.
yazmayı bırakma onun okumayacağını bilsen de aklındakileri ona anlatır gibi yazmaya devam et. yazmanın önüne engel koyamazsın bu seni yer bitirir.
kağıda döktüklerin zihninin düzen bulmuş halidir sen iyi okuduktan sonra yazdıklarının başkaları tarafından okunup okunmamasının hiç bir önemi yok.
ama günün birinde dersen ki yazdıklarımı birileri okusun ben okumaya gönüllüyüm. en iyi yaptığım iş bu zaten.
yazmayı bırakma onun okumayacağını bilsen de aklındakileri ona anlatır gibi yazmaya devam et. yazmanın önüne engel koyamazsın bu seni yer bitirir.
kağıda döktüklerin zihninin düzen bulmuş halidir sen iyi okuduktan sonra yazdıklarının başkaları tarafından okunup okunmamasının hiç bir önemi yok.
ama günün birinde dersen ki yazdıklarımı birileri okusun ben okumaya gönüllüyüm. en iyi yaptığım iş bu zaten.
- legolasin son oku (10.05.14 17:41:06)
zevkin öldü. enerjin öldü. yasini tutacaksin, sonra aniya donusecek. umarim karakteri etkileyecek kadar kemiklesmeden gecer. boyle bir durumda ben yine kendimi sucluyorum. ulan diyorum bu kadar igrenc bir adam miymisim? icim disimdan bu kadar cirkinmis de fark edememis miyim? insan kendisine cok yakin, bazi seyleri fark edemiyor cunku. aynaya cok yakindan bakmak gibi. ama sen kendini suclama. insanlar korkuyor bir bag kurulmasindan. belki sen ne kadar aksini hissettirmeye calissan da "ulan bu iyice baglaniyor, daha fazla uzmeden kacayim" dedi, kim bilir?
ben oraya yazdiklarimi kendime bile gosteremiyordum. anliyorum biraz ne demek istedigini. icinden yazmak gelince yaz ama. sonra yirt at. ne olacak? bunu bile ne guzel yazmissin. illa ayni sekilde yazmak zorunda degilsin. aglak seyler olur belki, "allah belami versin bu ne?" dersin. bosver. hissettiklerin yonlendirmiyor mu? bosalmak degil mi sonucta? seks daha zevkli ama masturbasyon da bosaltiyor insani. sonra baska bir motivasyon kaynagi bulursun. baska bir orada olmayan insan belki. ya da nasil olsa asla orada olmayacaklar diye kendin yaratirsin sifirdan bir yazma nedeni.
ben oraya yazdiklarimi kendime bile gosteremiyordum. anliyorum biraz ne demek istedigini. icinden yazmak gelince yaz ama. sonra yirt at. ne olacak? bunu bile ne guzel yazmissin. illa ayni sekilde yazmak zorunda degilsin. aglak seyler olur belki, "allah belami versin bu ne?" dersin. bosver. hissettiklerin yonlendirmiyor mu? bosalmak degil mi sonucta? seks daha zevkli ama masturbasyon da bosaltiyor insani. sonra baska bir motivasyon kaynagi bulursun. baska bir orada olmayan insan belki. ya da nasil olsa asla orada olmayacaklar diye kendin yaratirsin sifirdan bir yazma nedeni.
- John Finn (10.05.14 17:53:01)
Ne kadar sacma, sapik seyler yazabilirsin ki? Annemi oldurmek istiyom, ablama cinsel yakinlik duyuyom tarzi seyler mi? Ki bunlari boyle yazmak bile cok orijinal, cok.irrite edici degil. İsimsiz blog ac iste, bi konsepti olsun. Zamanla duzenli yazmaya baslarsin.
- damdanakan (10.05.14 20:40:02)
@damdanakan, biraz obsesif ve fazla benmerkezci birisiyim. dolayısıyla bu yazdıklarımın bana karşı kullanılmasından, suistimal edilmesinden çekiniyorum. yoksa yazdığım şeylerden dolayı utanıyor ya da pişmanlık duyuyor değilim kesinlikle. hepimiz kaka yapıyoruz ama burada duyuru açıp "arkadaşlar sıçıorm" yazmıyoruz... bunun gibi biraz. o yüzden pek istemiyorum paylaşmayı. en azından, o şeylerin etkisinden kurtulup, yazdıklarıma uzaktan bakabilinceye kadar.
yani sözlükteki bir entry yüzünden bile taciz edilmişliğim var, ben böyle durumlarda "GEL AMK PİÇİ GEL" diyebilen birisi değilim, durduk yere gerilmek ve saçmasapan tepkiler almak istemiyorum. diyebilecek hale gelirsem bir gün, blogda falan da yayınlarım.
ben bunları şu gün kitap olarak yayınlatsam "aq çocuğu asosyal ergen itovlit" derler, 30 sene sonra, iyi kötü birkaç şey ortaya çıkarmış, ucundan kıyısından "yazar" sıfatını hak edebilmiş birisi olarak, "19 yaşındaki halim" diye yayınlasam vaoooouu efsane aooouuu derler. o yüzden şimdi mal gibi ortaya atlamanın lüzumu yok.
yani sözlükteki bir entry yüzünden bile taciz edilmişliğim var, ben böyle durumlarda "GEL AMK PİÇİ GEL" diyebilen birisi değilim, durduk yere gerilmek ve saçmasapan tepkiler almak istemiyorum. diyebilecek hale gelirsem bir gün, blogda falan da yayınlarım.
ben bunları şu gün kitap olarak yayınlatsam "aq çocuğu asosyal ergen itovlit" derler, 30 sene sonra, iyi kötü birkaç şey ortaya çıkarmış, ucundan kıyısından "yazar" sıfatını hak edebilmiş birisi olarak, "19 yaşındaki halim" diye yayınlasam vaoooouu efsane aooouuu derler. o yüzden şimdi mal gibi ortaya atlamanın lüzumu yok.
- pescador (10.05.14 21:13:54 ~ 21:15:46)
@pescador: geri dönüşün minimum olabileceği bir ortamda yazman lazım. bloglarda yorumu kapatabiliyorsun sanırım. mail adresini falan da gizlersen geri dönüşleri engellersin. yaz mutlaka ama, bırakma.
- damdanakan (10.05.14 22:07:40)
1