[]
bi biz mi böyle sığırız?
balkan, bulgar rus vb. yaşam standardı düşük ülke insanları vucutlarına ortalama üzerinde dikkat ediyor. bu tip ülkelerde pek çok kız fit, sıkı, elastik.. pek çok erkek güçlü, kaslı, yapılı (bakın güzel çirkin demiyorum hiç birine)
gelişmiş asya ülkeleri: ortalama üzerinde kitap okuyan, genel kültür seviyesi ortalama üzerinde olan insanlar (istatistikler öyle diyor)
az gelişmiş-gelişmemiş asya ülkeleri: ortalama üzerinde çalışkan, ince yapılı, göbeksiz tipler
avrupa ülkelerinde tek tek bakıldığında 2 tipi de bünyesinde barındıran bir ortalaması varken
türkiyeye bakıyosun.. yok abi sığır gibi yaşamıyor muyuz nesilden nesile?
gelişmiş asya ülkeleri: ortalama üzerinde kitap okuyan, genel kültür seviyesi ortalama üzerinde olan insanlar (istatistikler öyle diyor)
az gelişmiş-gelişmemiş asya ülkeleri: ortalama üzerinde çalışkan, ince yapılı, göbeksiz tipler
avrupa ülkelerinde tek tek bakıldığında 2 tipi de bünyesinde barındıran bir ortalaması varken
türkiyeye bakıyosun.. yok abi sığır gibi yaşamıyor muyuz nesilden nesile?
genetik çok önemli bir unsur.
yıllardır türk halkı karbonhidrat ağırlıklı besleniyor, geçim sıkıntısı bir yana çoğu eve et, balık girmiyor.
anadolu kültürü ''ekmeğe'' dayalı bir kültür.
yanında ''ekmek olsun da '' peyniri, domatesi ona katık yaparım zihniyeti var.
böyle bir neslin torunları olarak baştan 2-0 yenik başlıyoruz.
spor desen zaten yok, günlük çalışma saatleri sosyoekonomik düzeyi düşük olan insanlar için bir hayli fazla, yorgun argın gidip spor yapacak hali kalmıyor, sporu düşüncek hali bile yok geçim derdinde.
sosyoekonomik düzeyi düşük kesim diye bahsediyorum çünkü zaten sokakta gördüğümüz insanlar %80 orta-alt seviye gelir düzeyinin insanları.
geri kalan üst kesim zaten süper bakımlı, fit ve birbirlerini görebileceği sosyetik mekanlarda takıldıkları için ayrı bir küme bence.
türkiye profili orta direk üzerine kurulu bir algı bırakıyor bende maalesef.
bunun genetik olarak istisnaları var elbet ama %40ı filan böyledir anca.
yıllardır türk halkı karbonhidrat ağırlıklı besleniyor, geçim sıkıntısı bir yana çoğu eve et, balık girmiyor.
anadolu kültürü ''ekmeğe'' dayalı bir kültür.
yanında ''ekmek olsun da '' peyniri, domatesi ona katık yaparım zihniyeti var.
böyle bir neslin torunları olarak baştan 2-0 yenik başlıyoruz.
spor desen zaten yok, günlük çalışma saatleri sosyoekonomik düzeyi düşük olan insanlar için bir hayli fazla, yorgun argın gidip spor yapacak hali kalmıyor, sporu düşüncek hali bile yok geçim derdinde.
sosyoekonomik düzeyi düşük kesim diye bahsediyorum çünkü zaten sokakta gördüğümüz insanlar %80 orta-alt seviye gelir düzeyinin insanları.
geri kalan üst kesim zaten süper bakımlı, fit ve birbirlerini görebileceği sosyetik mekanlarda takıldıkları için ayrı bir küme bence.
türkiye profili orta direk üzerine kurulu bir algı bırakıyor bende maalesef.
bunun genetik olarak istisnaları var elbet ama %40ı filan böyledir anca.
- neferkitty (05.04.14 17:04:54)
peki geçim sıkıntısı bulgar ve rus, sırp gibi ülkeler yok mudur? onlar çalışmıyor mu? fark nedir?
bildiğim kadarıyla onlarında durumları pek te iyi değilmiş.
bildiğim kadarıyla onlarında durumları pek te iyi değilmiş.
- ibomiu (05.04.14 17:09:33)
bulgar, sırp ülkelerinde zamanında sosyalizm/komünizm etkileriyle spora dehşet yatırımlar yapılmıştı. Bulgaristan'ın şu andaki durumunu çok iyi bilmiyorum. Fakat Eski yugoslavya'yı ele alalım. Adamlar zibilyon tane ülkeye ayrıldı her bir minik ülke sporda ayrı ayrı başarılı ülkeler haline geldi. Dolayısıyla "sığır gibi" bir yaşam biçimleri yok. Geçim sıkıntısı olsa da çocuklar spora gidiyor, spor hayatlarının bir parçası oluyor.
Onun dışında ekmeğe bu kadar bağlı çok fazla toplum çok azdır herhalde. Yani Antakya'da künefeye ekmek banan adam gördüm bak o derece.
Sizin dediğiniz şeyi almanya ve italya'ya gittiğimde ben de düşünmüştüm. Almanya'da milletin kahvaltı diye yediği şeylerin yarısı çikolata, reçeli hamur işi tarzı şeyler. İtalyanlar hamur işlerine bayılıyorlar. Fakat Almanya'da meseai saati sonrası yağmur çamur demeden yürüyen koşan insanlar inanılmaz fazla. Park bahçe sayısı çok tabii şehrin içind ebu büyük bir avantaj. İstanbul'da az bi yürüyeyim geleyim desem arabayla 45 dk yol gitmem lazım minimum. Onu da trafiğe denk getirmeyecem diye uğraşacam da bilmem ne. Halbuki orada insanlar ya metroyla 5-10 dk'da ya da yürüyerek 15-20'dakikada kendilerien güzel bir yürüyüş mekanı bulabiliyorlar.
Almanya ayrıca sporun neredeyse her branşında iddialı bir ülke. Onlarda da çocuklar küçük yaşlarda sporla tanışıp bunu hayatlarının bir parçası haline getiriyorlar. Bir de insanlarda (kıt almancamla almanca terim kullanmayı deneyecem umarım almanca bilen ya da almanya'da yaşayan biri gelip ağzımı burnumu kırmaz) klüp gibi şeyler çok (verein). Yani birkaç hentbol meraklısı yerel bir hentbol klübü kurup düzenli olarak oynuyor. Az ötede badmintoncular bir araya geliyor. Bir de bu işi sahipleniyorlar deli gibi. Bizde olsa 3 gün gidip sıkılır insan. Bizdeki halısaha kültürü adamlarda her sporda var. Masa tenisi oynayan adamlar var düzenli olarak. Bizde kantin aktivitesi seviyesinde masa tenisi.
Bunun yanında italyanlar habire hamur işi yiyorlar ama heriflerde dış görünüş takıntısı var. Beslenme düzenleri bana çok ters. Amcalar saat 22:00'da akşam yemeği falan yiyorlar ki benim tam uyku saatim. Ama onlarda dış görünüş takıntısı olunca o adamlar da habire spor yapıyorlar.
Rusları da çok takdir ederim bu konuda. Kuzeyde bir şehirde kalmıştım 40-45 gün kadar. Herkes çocuğunu buz patenine gönderiyor. 20.000 nüfuslu şehre de devasa iki tane buz pateni spor salonu yapmışlar. Buz hokeyi oynayanlar, sürat yarışçıları, artistik patinajcılar her şey var. Zaten yılın 9 ayı kar altında şehir. Normalde aktivite olmaz diye düşünür insan ama herifler her şekilde spora bağlılar.
Ben şimdi kendimi düşünüyorum. En son ne zaman "düzenli spor aktivitesi" içinde bulundum diye. Geçen sene bir ara tenis oynamaya başladıydım yazın. Havalar bozunca bıraktım. Daha da spor yapmadım. Bence kilit nokta spor kültürü.
Onun dışında ekmeğe bu kadar bağlı çok fazla toplum çok azdır herhalde. Yani Antakya'da künefeye ekmek banan adam gördüm bak o derece.
Sizin dediğiniz şeyi almanya ve italya'ya gittiğimde ben de düşünmüştüm. Almanya'da milletin kahvaltı diye yediği şeylerin yarısı çikolata, reçeli hamur işi tarzı şeyler. İtalyanlar hamur işlerine bayılıyorlar. Fakat Almanya'da meseai saati sonrası yağmur çamur demeden yürüyen koşan insanlar inanılmaz fazla. Park bahçe sayısı çok tabii şehrin içind ebu büyük bir avantaj. İstanbul'da az bi yürüyeyim geleyim desem arabayla 45 dk yol gitmem lazım minimum. Onu da trafiğe denk getirmeyecem diye uğraşacam da bilmem ne. Halbuki orada insanlar ya metroyla 5-10 dk'da ya da yürüyerek 15-20'dakikada kendilerien güzel bir yürüyüş mekanı bulabiliyorlar.
Almanya ayrıca sporun neredeyse her branşında iddialı bir ülke. Onlarda da çocuklar küçük yaşlarda sporla tanışıp bunu hayatlarının bir parçası haline getiriyorlar. Bir de insanlarda (kıt almancamla almanca terim kullanmayı deneyecem umarım almanca bilen ya da almanya'da yaşayan biri gelip ağzımı burnumu kırmaz) klüp gibi şeyler çok (verein). Yani birkaç hentbol meraklısı yerel bir hentbol klübü kurup düzenli olarak oynuyor. Az ötede badmintoncular bir araya geliyor. Bir de bu işi sahipleniyorlar deli gibi. Bizde olsa 3 gün gidip sıkılır insan. Bizdeki halısaha kültürü adamlarda her sporda var. Masa tenisi oynayan adamlar var düzenli olarak. Bizde kantin aktivitesi seviyesinde masa tenisi.
Bunun yanında italyanlar habire hamur işi yiyorlar ama heriflerde dış görünüş takıntısı var. Beslenme düzenleri bana çok ters. Amcalar saat 22:00'da akşam yemeği falan yiyorlar ki benim tam uyku saatim. Ama onlarda dış görünüş takıntısı olunca o adamlar da habire spor yapıyorlar.
Rusları da çok takdir ederim bu konuda. Kuzeyde bir şehirde kalmıştım 40-45 gün kadar. Herkes çocuğunu buz patenine gönderiyor. 20.000 nüfuslu şehre de devasa iki tane buz pateni spor salonu yapmışlar. Buz hokeyi oynayanlar, sürat yarışçıları, artistik patinajcılar her şey var. Zaten yılın 9 ayı kar altında şehir. Normalde aktivite olmaz diye düşünür insan ama herifler her şekilde spora bağlılar.
Ben şimdi kendimi düşünüyorum. En son ne zaman "düzenli spor aktivitesi" içinde bulundum diye. Geçen sene bir ara tenis oynamaya başladıydım yazın. Havalar bozunca bıraktım. Daha da spor yapmadım. Bence kilit nokta spor kültürü.
- godsparticle (05.04.14 17:23:26)
@ibomiu mühendislik kitaplarının hası ruslar tarafından yazıldığı halde niçin firmalar buradan mühendis götürüyor sanıyorsun? saat 5 oldu mu iş kalmış kalmamış adamın sikinde değil kalkıp gidiyor evine. adamlar 3 saat fazla kıçını yırtsa da daha iyi yaşam standartı yakalayamayacağının farkında olduğu için gidiyor kendisine, ailesine zaman ayırıyor. biz patron istedi aman mesaiye kalalım da işten olmayalım diye tırsak tırsak çalışıyoruz.
- r_u_h (05.04.14 17:25:44)
rus-beyaz rus-moldovyalı vb. ablalar için şunu söyleyebilirim (ben 83^lüyüm kendi kuşağım ve üstü için konuşuyorum) küçükken ya bale yapmışlar, ya piyano çalmışlar, ya yüzmüşler, atletizme gitmişler (ya da hepsi birden oha!)
doğu almanyada kaldım epey bi süre bu ablalardan bi sürüydü..çok da dişiydiler ve kibardılar ellerimi tutup ne güzel yumuşacık ellerin var diyen rus bir madam biliyorum mesela, çok konuşurduk; çok geçim sıkıntısı çekmişler, kadınlar erkekler kadar çalışmış, doktora programındakilerden çoğu evliydi ve ülkelerinde iş bulamadıkları için eşleriyle ayrı ayrı yerlerde çalışıyorlardı vs. yani geçim/ekonomi vs. bizden daha iyi değildi. ama tee çocukluktan alışmışlar, spor, sosyallik, kültürel faaliyet normal birer parçası olmuş hayatlarının, içselleştirmişler. yeni nesilde ise dış görünüş merakıyla daha çok özen gösteriliyormuş, kendi demelerine göre. Bizim kuşak daha sade ve eğitimi önemseyen kızlardı benim gördüğüm.
Türkiyede ise şöyle (bence): bizim nesilde durum hadi yine iyiydi, şimdi bizim nesildekilerin çocukları oluyor...çocuk ne bahçede top oynayabiliyor, ne evde kahvaltı yapabiliyor, haftasonu AVMlerde hamburger yiyor (biz profesyonel spor yapmasak da en azından koşup oynuyorduk, ev yemeği yiyorduk, yetişkin insanlar olarak da dikkat etmek elimizde her ne kadar toplumsal alışkanlık ve imkan olmasa da birey olarak yapabiliriz bişeyler)...çocukların ise beden kitle endeksleri berbat olmalı. yani uzmanı değilim de asıl yeni gelen nesil obez geliyordur zannımca. toplum geneli için konuştum elit mahalleler farklı olabilir.
doğu almanyada kaldım epey bi süre bu ablalardan bi sürüydü..çok da dişiydiler ve kibardılar ellerimi tutup ne güzel yumuşacık ellerin var diyen rus bir madam biliyorum mesela, çok konuşurduk; çok geçim sıkıntısı çekmişler, kadınlar erkekler kadar çalışmış, doktora programındakilerden çoğu evliydi ve ülkelerinde iş bulamadıkları için eşleriyle ayrı ayrı yerlerde çalışıyorlardı vs. yani geçim/ekonomi vs. bizden daha iyi değildi. ama tee çocukluktan alışmışlar, spor, sosyallik, kültürel faaliyet normal birer parçası olmuş hayatlarının, içselleştirmişler. yeni nesilde ise dış görünüş merakıyla daha çok özen gösteriliyormuş, kendi demelerine göre. Bizim kuşak daha sade ve eğitimi önemseyen kızlardı benim gördüğüm.
Türkiyede ise şöyle (bence): bizim nesilde durum hadi yine iyiydi, şimdi bizim nesildekilerin çocukları oluyor...çocuk ne bahçede top oynayabiliyor, ne evde kahvaltı yapabiliyor, haftasonu AVMlerde hamburger yiyor (biz profesyonel spor yapmasak da en azından koşup oynuyorduk, ev yemeği yiyorduk, yetişkin insanlar olarak da dikkat etmek elimizde her ne kadar toplumsal alışkanlık ve imkan olmasa da birey olarak yapabiliriz bişeyler)...çocukların ise beden kitle endeksleri berbat olmalı. yani uzmanı değilim de asıl yeni gelen nesil obez geliyordur zannımca. toplum geneli için konuştum elit mahalleler farklı olabilir.
- niye ama (05.04.14 18:13:31)
evet, o bahsettiğin ülkelere göre her zaman sığırdık. bunun temelini biz atmadık tabii, onun incelemesine girmiyorum. toplumun geneli için konuşursam, 2000 lere kadar doğan nesil yine idare eder diye düşünüyorum. asıl sığırlık, bu yeni doğan ve doğdukları anda ellerine bilgisayar, tablet tutuşturulan küçük çocuklar ile başlayacak gibime geliyor. sığırlık burada her iki anlamda aslında, sadece vücut değil, bahsettiğimiz şey ile beraber sığır davranan bir jenerasyonda geliyor.
- empty bottle (05.04.14 18:36:01)
haklısın! çok uzatmadan şöyle yazıp geçicem; 22 yaşındayım küçükken futbol oynadım,1.5 sene tekvando falan yaptım 17 yaşımdan beri yılın 8-9 ayı fitness yapıyorum.
Türkiyede gittiğim spor salonları kaydolup gelmeyen üyelerden geçinirdi,biz de bir 5-8 arası yoğunluk görürdük işten sonra gelip takılanlar yüzünden.Sabah gittim mi koca salonda 6-7 kişi olursa kalabalık yeaa derdik.
1.5 yıldır polonyadayım sabah 10 da gidiyorum salon dolu,14 de gidiyorum dolu,akşam gidiyorum zaten herkes orada.
burda spor yapmayanı dövüyolar,kimileri var okula gidiyor,part time çalışıyor,akşamüstü sporunu koşusunu yapıyor,gece de partisine akıyor,helal olsun diyorum.
not: Polonya, Türkiye kadar gelişmiş bir ülke değil,geçim sıkıntısı baya var.
Türkiyede gittiğim spor salonları kaydolup gelmeyen üyelerden geçinirdi,biz de bir 5-8 arası yoğunluk görürdük işten sonra gelip takılanlar yüzünden.Sabah gittim mi koca salonda 6-7 kişi olursa kalabalık yeaa derdik.
1.5 yıldır polonyadayım sabah 10 da gidiyorum salon dolu,14 de gidiyorum dolu,akşam gidiyorum zaten herkes orada.
burda spor yapmayanı dövüyolar,kimileri var okula gidiyor,part time çalışıyor,akşamüstü sporunu koşusunu yapıyor,gece de partisine akıyor,helal olsun diyorum.
not: Polonya, Türkiye kadar gelişmiş bir ülke değil,geçim sıkıntısı baya var.
- rudeboy (05.04.14 18:40:27)
Hem kültürle ilgili bir kısmı var, hem de yaşanılan coğrafya ile ilgili. Kuzeye gittikçe kızlı erkekli ezilen egomuz, Kuzey Afrika'ya gittiğinde tavan yapabilir. Bu coğrafyanın insanının yapısında sülün zayıflığı pek yok. Arap Coğrafyasına bakarsan ise onlar da enine değil ama dairesel bir şişmanlıkları var.
Hepsinin suçunu coğrafyaya atmış gibi olmuşum ama öyle değil tabii ki, o da bir etken sadece.
Hepsinin suçunu coğrafyaya atmış gibi olmuşum ama öyle değil tabii ki, o da bir etken sadece.
- aychovsky (05.04.14 18:49:06 ~ 18:52:00)
1