[]
ilginç şeyler (güvendiğim çaylaklık entrylerim)
kahve falının kökeni, kaltak kelimesinin etimolojisi, mevlevilikte 1001 günlük çile gibi ilginizi çekebilecek olan entrylerimi, daha önce yeni yazar danışma bürosuna başvurup yanıt alamadığım için, burada görüşlerinize sunuyorum.
kahve fali
kahve fincanından insanın iç dünyasının görülebilme fikrinin ortaya çıkışına dair bir ipucu, mevlevilerin ayin i cem toplantılarındaki bir ritüelde bulunabilir: kahveci dede, tepsiyle kahveleri getirir. şeyhten başlayarak kıdem sırasına göre canlara sunar. kahvesini içip bitiren, fincanı, tabağıyla, sağ yanına, biraz geriye, görünmeyecek şekilde koyar. kahveci dede fincanları toplamaya başladığında fincanını alacağı kişinin önüne varır. kahveyi içen, kahve fincanını eliyle örterek kahveci dedeye verir. o da aynı şekilde örterek alır, ki fincanın içindeki kirli şekiller görünmesin. bu bir mevlevi anlayışıdır. bir mevlevi kir ayıp göstermez. kendi ayıplarının örtülmesini isteyen, başkalarının ayıbını meydana çıkarmaz ve örter. (hüseyin top, mevlevi usul ve adabı).
1001 gunluk cile
çile, farsça, kırk demek olan “çehl”den gelir. genelde ve başka tarikatlarda kırk gün az yemek, az uyumak ve ibadet ederek nefsi arıtmak ise de mevlevilikte çile süresi 1001 gündür. bu süre içerisinde nevniyaz, matbahta 18 türlü hizmet görür. bu hizmetler, ayakçılık, abrizcilîk(temizlikçilik), şerbetçilik, bulaşıkçılık, dolapçılık(matbah eşyalarının bakımı) pazarcılık(pazar alış-verîşi), somatcılık(sofrayı kurma), kandilcilik(kandillerin temizlenmesi), tahmiscilik(kahve hizmetleri), yatakcılık(yatak yapma, kaldırma), süpürgecilikv.s. 18 hizmet türüdür. nev niyaza önce ayakçılık yaptırılır, bu arada sema da meşk ettirilerek, sema etmesi öğretilir. çile süresince, dergah dışında bir yerde geceleyemez, kahvehane, düğün-dernek gibi yerlerde görünmez, asla içki kullanmaz, kimseyle tartışmaz, kimsenin işine karışmaz. büyüklere saygı, küçüklere sevgi ve şefkat besler, ağzından kötü bir laf ve küfür çıkmaz, edeple oturur, edeple konuşur. 1001 gün, onun için bir edep ve erkan öğrenme ve terbiye dönemidir.
1001 günlük çile süresini başarı ile ve kurallarına uygun olarak tamamlayan nev-niyâz'a, bu hizmetinin bittiği ve hücreye çıkacağı (hücre sahibi derviş olacağı) bildirilir, o akşam abdest alır, üzerindeki matbah tennuresini çıkararak derviş elbisesi giyer, matbahta saka postuna oturur. akşam, matbahta yemekler yenir, dua edilir, 18 budaklı şamdanuyandırılarak (yakılarak) tarikatçı dede veya aşçıdede gülbang (mevlevi duası) çekerek hazırlanan odaya götürülür, odanın kapısı sırlanır (örtülür), böylece nevniyâz hücrenişin (hücre sahibi derviş) olur. (mehmet önder, mevlevi adabı, 92-93)
hucrenisin
hücrede oturan manasındadır.
farsça nişesten : oturmak, nişasten : oturtmak
farsça fiilerin başına gelen "ni-" eki "aşağı" anlamına gelen bir edattır.
altlık anlamına gelen nihale'de, boyun eğip yalvarma anlamındaki niyaz'da, gizlenmiş anlamına gelen nihan'da hep bu "ni-" vardır. kaynak: sevan nişanyan
atesbaz veli
mevlana döneminde, medresenin mutfak işlerine baktığına inanılan ateşbaz veli hakkında anlatılan ilginç bir rivayet şöyledir: mutfakta odun bittiğini mevlanaya söylemesi üzerine mevlana, ayaklarını ateşe uzatmasını söyler. ocakta pişmekte olan kazanın altına giren ayakları ateşi harlamışken herhangi bir acı duymamaktadır. ancak bir an boş bulunur ve içine bir korku düşer. "acaba". bu anlık kuşku, sol ayağının baş parmağının ucunun yanmasına neden olur. bu durumdan utanç duyduğu için, bulunduğu her ortamda, yanan ayak baş parmağını, sağ ayağının baş parmağı ile kapatmaya çalışır.
bu olay sonrasında, ateşle oynayan anlamında ateşbaz lakabını almıştır. (canbaz: canıyla oynayan, hokkabaz: hokkalarla oynayan (bkz: kasebaz))
mevleviler matbaha ateşbaz veli makamı, aşçı dedeye de ateşbaz derlerdi. (gölpınarlı, tasavvuftan dilimize geçen deyimler ve atasözleri, s.34)
onun bu hareketi daha sonra mevleviler tarafından takip edilerek bugüne kadar ulaşmıştır. semaya kalkan dervişler ayakta dururken aynı hareketi yaparak, ateşbaz veli'nin ayıbını örtmeye çalışmaktadırlar.
argo sozcuklerin etimolojisi
kaltak, atın eyeri altına konan kaltak isimli bezin/keçenin üzerinde, her daim bir erkeğin oturuyor olmasına kinaye olarak, kadınlar için 'erkeklerin üzerinden inmediği kadın' anlamında kullanılagelmiştir.
kaynak: tuhaf şeylerin kökeni, burçay anger.
kahve fali
kahve fincanından insanın iç dünyasının görülebilme fikrinin ortaya çıkışına dair bir ipucu, mevlevilerin ayin i cem toplantılarındaki bir ritüelde bulunabilir: kahveci dede, tepsiyle kahveleri getirir. şeyhten başlayarak kıdem sırasına göre canlara sunar. kahvesini içip bitiren, fincanı, tabağıyla, sağ yanına, biraz geriye, görünmeyecek şekilde koyar. kahveci dede fincanları toplamaya başladığında fincanını alacağı kişinin önüne varır. kahveyi içen, kahve fincanını eliyle örterek kahveci dedeye verir. o da aynı şekilde örterek alır, ki fincanın içindeki kirli şekiller görünmesin. bu bir mevlevi anlayışıdır. bir mevlevi kir ayıp göstermez. kendi ayıplarının örtülmesini isteyen, başkalarının ayıbını meydana çıkarmaz ve örter. (hüseyin top, mevlevi usul ve adabı).
1001 gunluk cile
çile, farsça, kırk demek olan “çehl”den gelir. genelde ve başka tarikatlarda kırk gün az yemek, az uyumak ve ibadet ederek nefsi arıtmak ise de mevlevilikte çile süresi 1001 gündür. bu süre içerisinde nevniyaz, matbahta 18 türlü hizmet görür. bu hizmetler, ayakçılık, abrizcilîk(temizlikçilik), şerbetçilik, bulaşıkçılık, dolapçılık(matbah eşyalarının bakımı) pazarcılık(pazar alış-verîşi), somatcılık(sofrayı kurma), kandilcilik(kandillerin temizlenmesi), tahmiscilik(kahve hizmetleri), yatakcılık(yatak yapma, kaldırma), süpürgecilikv.s. 18 hizmet türüdür. nev niyaza önce ayakçılık yaptırılır, bu arada sema da meşk ettirilerek, sema etmesi öğretilir. çile süresince, dergah dışında bir yerde geceleyemez, kahvehane, düğün-dernek gibi yerlerde görünmez, asla içki kullanmaz, kimseyle tartışmaz, kimsenin işine karışmaz. büyüklere saygı, küçüklere sevgi ve şefkat besler, ağzından kötü bir laf ve küfür çıkmaz, edeple oturur, edeple konuşur. 1001 gün, onun için bir edep ve erkan öğrenme ve terbiye dönemidir.
1001 günlük çile süresini başarı ile ve kurallarına uygun olarak tamamlayan nev-niyâz'a, bu hizmetinin bittiği ve hücreye çıkacağı (hücre sahibi derviş olacağı) bildirilir, o akşam abdest alır, üzerindeki matbah tennuresini çıkararak derviş elbisesi giyer, matbahta saka postuna oturur. akşam, matbahta yemekler yenir, dua edilir, 18 budaklı şamdanuyandırılarak (yakılarak) tarikatçı dede veya aşçıdede gülbang (mevlevi duası) çekerek hazırlanan odaya götürülür, odanın kapısı sırlanır (örtülür), böylece nevniyâz hücrenişin (hücre sahibi derviş) olur. (mehmet önder, mevlevi adabı, 92-93)
hucrenisin
hücrede oturan manasındadır.
farsça nişesten : oturmak, nişasten : oturtmak
farsça fiilerin başına gelen "ni-" eki "aşağı" anlamına gelen bir edattır.
altlık anlamına gelen nihale'de, boyun eğip yalvarma anlamındaki niyaz'da, gizlenmiş anlamına gelen nihan'da hep bu "ni-" vardır. kaynak: sevan nişanyan
atesbaz veli
mevlana döneminde, medresenin mutfak işlerine baktığına inanılan ateşbaz veli hakkında anlatılan ilginç bir rivayet şöyledir: mutfakta odun bittiğini mevlanaya söylemesi üzerine mevlana, ayaklarını ateşe uzatmasını söyler. ocakta pişmekte olan kazanın altına giren ayakları ateşi harlamışken herhangi bir acı duymamaktadır. ancak bir an boş bulunur ve içine bir korku düşer. "acaba". bu anlık kuşku, sol ayağının baş parmağının ucunun yanmasına neden olur. bu durumdan utanç duyduğu için, bulunduğu her ortamda, yanan ayak baş parmağını, sağ ayağının baş parmağı ile kapatmaya çalışır.
bu olay sonrasında, ateşle oynayan anlamında ateşbaz lakabını almıştır. (canbaz: canıyla oynayan, hokkabaz: hokkalarla oynayan (bkz: kasebaz))
mevleviler matbaha ateşbaz veli makamı, aşçı dedeye de ateşbaz derlerdi. (gölpınarlı, tasavvuftan dilimize geçen deyimler ve atasözleri, s.34)
onun bu hareketi daha sonra mevleviler tarafından takip edilerek bugüne kadar ulaşmıştır. semaya kalkan dervişler ayakta dururken aynı hareketi yaparak, ateşbaz veli'nin ayıbını örtmeye çalışmaktadırlar.
argo sozcuklerin etimolojisi
kaltak, atın eyeri altına konan kaltak isimli bezin/keçenin üzerinde, her daim bir erkeğin oturuyor olmasına kinaye olarak, kadınlar için 'erkeklerin üzerinden inmediği kadın' anlamında kullanılagelmiştir.
kaynak: tuhaf şeylerin kökeni, burçay anger.
pek iyi pek hoş. olur bunlar tabii.
- egilincecataligozukmeyenentelmuslukcu (27.01.09 22:57:28)
@egilincecataligozukmeyenentelmuslukcu: copy-paste eleştirisi alacağımdan korkuyordum. kaynak göstermenin inandırıcılığını arttırdığını düşünüyorum. kültür tarihinin ilginçlikleriyle karşınıda olmaya devam edeceğiz.. ne zaman ? sadece 19.374 adaydan sonra..
- kabablanka (27.01.09 23:03:46)
böyle ansiklopedik bilgiler yerine kendi düşüncelerinizi yazabileceğiniz başlıklar bulsanız daha iyi olur.
edit:bir de bu kadar uzun şeyler yazmayın yahu.ben moderatör olsam görsem bu kadar uzun atlarım valla.sıranız kaymasın :)
edit:bir de bu kadar uzun şeyler yazmayın yahu.ben moderatör olsam görsem bu kadar uzun atlarım valla.sıranız kaymasın :)
- szqnn (28.01.09 04:35:18 ~ 04:36:45)
son derece ilginç şeyler, iyi ki yazmışsınız. aynı kelimelerle başka yerde geçmediği sürece entryleriniz copy paste sayılmaz. lagaluga ve yorum kirliliği yerine böyle bilgi dolu entry'ler de sizin prestijinizi artıracaktır diye düşünüyorum.
- calendil (28.01.09 09:19:39)
@szqnn: bunların pek azını ansiklopedilerde bulursun. eğer öyle bi ansiklopedi olsaydı, en az yarısı sözlüğe yazılmış olurdu. uzun entry leri okumadan atlayacak mod olmaz olsun...
@calendil: teşvik için teşekkürler
@calendil: teşvik için teşekkürler
- kabablanka (28.01.09 10:08:14)
uzun entryleri atlayabilirler diye moderatörlere sitem etmek gereksiz. yirmi bin kişinin sırada olması demek en az iki yüz bin entry okunacak değerlendirilecek demek. hal böyle olunca okuması-değerlendirmesi daha uzun olan entrylerin-yazarlarların atlanması normal.
bir de şu var, 10 entry'yi sözlüğe hakim misiniz diye değerlendiriyorlar. yani iyi bir yazar mısın, sözlüğe mükemmel katkılarda bulunabilir misin diye bakmıyorlar, çünkü dediğim gibi binlerce adam var. hangisine ne kadar zaman ayıracaksın? o yüzden tavsiyem gerçekten yavan gelse bile tek cümlelik, sözlük kurallarını bildiğinizi gösterir (belki akıllı bakınız gizli bakınız vs kullanmak yararlı olabilir) şeyler girmektir. yazar olduktan sonra istediğiniz kadar bilgi pınarınızı akıtabilirsiniz efendim.
bir de şu var, 10 entry'yi sözlüğe hakim misiniz diye değerlendiriyorlar. yani iyi bir yazar mısın, sözlüğe mükemmel katkılarda bulunabilir misin diye bakmıyorlar, çünkü dediğim gibi binlerce adam var. hangisine ne kadar zaman ayıracaksın? o yüzden tavsiyem gerçekten yavan gelse bile tek cümlelik, sözlük kurallarını bildiğinizi gösterir (belki akıllı bakınız gizli bakınız vs kullanmak yararlı olabilir) şeyler girmektir. yazar olduktan sonra istediğiniz kadar bilgi pınarınızı akıtabilirsiniz efendim.
- zbam (28.01.09 10:26:33)
moderatorler çok kere söylediler, yapılmış en aptalca dalgınlığa (misal olarak söylüyorum) ya da bu gibi şeylere yazacağınız entrilerden ziyade bilgi verici, sözlüğün sözlük olduğunu hatırlatan entriler her zaman daha makbuldür. tabi bunları yazarken "format" bilginize de dikkat ediyorlar, ama arkadaşlara katılmıyorum yani binlerce kere söylenmiş bir şeyi başka kelimelerle ifade etmek sözlüğe gerçekten bir şey katmıyor...
aramaya inanınız görüyorum ki inanmışsınız. ne mutlu.
aramaya inanınız görüyorum ki inanmışsınız. ne mutlu.
- ahandanick (28.01.09 11:50:43)
1