[]
Neden kedileri çok seviyorsunuz?
Hayvanseversiniz tamam onun haricinde insanlarda kediye özel bir sevgi var. Kedinin hangi özelliğini seviyorsunuz? Köpeğe tercih edilebilecek neyi var mesela? Nankör olduklarından en tatlılarını bile sevmiyorum ben. Sizde sizi kediye çeken ne var?
Komik buluyorum kedileri ^^
- burka (24.11.12 00:22:05)
evciller.
- crimsonlady (24.11.12 00:22:40)
sevimli oluyor keratalar .
- hmm (24.11.12 00:23:03)
sevmeyeni daha çok bence. ben de sevmem kendilerini.
- ykyt (24.11.12 00:31:00)
köpek kadar uğraştırmıyor. temiz hayvan. tuvaletini falan kendi yapabiliyor. çok salaklar bi de. utanınca falan yorganın içine giriyor çıkmıyor benimkisi.
- jameskeenan (24.11.12 00:31:31)
bu "nankör" muhabbeti nedir? ben anlayamıyorum bu konuyu. nankör falan değil kedi, sadece ne olursa olsun bir insana pek güvenmez ve bireysellik duygusu çok güçlüdür. insan egosu da her şeye sahip olmak ister, kedi egosu da insan egosuna benzerdir, dolayısıyla ikisi çatışır. kediye "ben sana sahibim" dersiniz, kedi "hayır, ben sana sahibim" der hareketleriyle. bu nankörlük değildir. köpekler biraz fazla sadık ve çok çabuk güveniyorlar sadece, insanın sahiplenici, her şeye "benim" diyen yapısına daha uygun hayvanlar. kedi "kusura bakma senin değilim canım" dedi diye nankör muamelesi görüyor...
cevap vermeyi unutmuşum, çok sevimli ve karakterli oldukları için :)
cevap vermeyi unutmuşum, çok sevimli ve karakterli oldukları için :)
- sharksmile (24.11.12 00:31:53 ~ 00:34:18)
kedileri sevmiyorum, sevemem, onların varlık amacı beni çok aşıyor, onları sevmem sanki onlardan daha üstün olabilmemle mümkün gibi ama değil, yani onlardan üstün bir şeyin olması imkansız gibi. onlardan üstün olamayınca onları hakkıyla takdir edebilmem mümkün olmuyor haliyle. hayranlıktan daha adi, daha bayağı bir his bu. onları daha yüksek bir bilinç seviyesiyle anlayabilsem ve onlara hakkını verecek kadar yoğun bir bağlılıkla hayranlık duyabilsem keşke. böyle utanç verici düşkün hallerini gördüğümde, en ufak bir rahatsızlıklarında, yaşlandıklarında, çaresiz bir hastalığa tutulduklarında.. içimden bir parça kopuyor. evrenin şefkat dolu bir yer olmadığını anlıyorum tekrar tekrar. onlara layık olabilecek kadar sevgimi gösterebilsem ve bana istedikleri nankörlüğü yapabilseler daha ne isterim?
- kargn (24.11.12 00:32:05)
nankor, iyilik bilmez demek. kediler icin bunu soylemek tamamen kedileri tanimayanlarin yakistirmasi olabilir ancak. sarki marki yazmislar bir de boyle, deyimler uretmisler. baya bilince islemisler bunu. ama yok yani oyle bir sey.
insanlara iyilik yapinca insanlar nasil davraniyorsa kedilerden de bize oyle davranmalarini istiyoruz. bu cok insanbicimci bir yaklasim.
ben tum turlerin yasam hakkini savunuyorum. iletisim kurabildiklerime ise dogal olarak yakinlik duyuyorum. kedi veya kopek; onemli olan bir turun digeriyle bir seyler paylasabilecegi sekilde iletisim ve empati kurabilmesi.
kopege kediyi, kediyi de kopege tercih etmem. ikisi de ayri bakim istiyor. insan hangisine en iyi bakimi saglayabilecegine inaniyorsa ona yoneliyor. bende oyle en azindan.
insanlara iyilik yapinca insanlar nasil davraniyorsa kedilerden de bize oyle davranmalarini istiyoruz. bu cok insanbicimci bir yaklasim.
ben tum turlerin yasam hakkini savunuyorum. iletisim kurabildiklerime ise dogal olarak yakinlik duyuyorum. kedi veya kopek; onemli olan bir turun digeriyle bir seyler paylasabilecegi sekilde iletisim ve empati kurabilmesi.
kopege kediyi, kediyi de kopege tercih etmem. ikisi de ayri bakim istiyor. insan hangisine en iyi bakimi saglayabilecegine inaniyorsa ona yoneliyor. bende oyle en azindan.
- elxa (24.11.12 00:36:01)
@sharksmile
kedigiller çift göz kapaklı göze sahip. doğal etoburlar ve avladıkları hayvanları yerken yüzleri kan içinde kaldığından bu ikinci göz kapakları kanı göz yüzeyinden olabildiğince uzak tutmak için evrimleşmiş bir avantaj. tabii avlanmasalar da, bir insan tarafından beslendiklerinde de gözlerini ihtiyaten kapattıklarından bu verilen yemeğe saygısızlık, yemek verene nankörlük olarak algılanıyormuş falan hesapta. o yüzden nankör deniyormuş. cahillik işte..
kedigiller çift göz kapaklı göze sahip. doğal etoburlar ve avladıkları hayvanları yerken yüzleri kan içinde kaldığından bu ikinci göz kapakları kanı göz yüzeyinden olabildiğince uzak tutmak için evrimleşmiş bir avantaj. tabii avlanmasalar da, bir insan tarafından beslendiklerinde de gözlerini ihtiyaten kapattıklarından bu verilen yemeğe saygısızlık, yemek verene nankörlük olarak algılanıyormuş falan hesapta. o yüzden nankör deniyormuş. cahillik işte..
- kargn (24.11.12 00:36:15)
ben hıc sevmem mesela,gayet ıtıcı hayvanlar.
- fraise (24.11.12 00:39:59)
@kargn
iyi de yemek yerken gözlerini kapatmaları aşırı sevimli bi şey :D insanlar ilginç tabi, ne diyeyim...
iyi de yemek yerken gözlerini kapatmaları aşırı sevimli bi şey :D insanlar ilginç tabi, ne diyeyim...
- sharksmile (24.11.12 00:41:12)
köpek bahçede kedi evin içinde bakılır.
- sivil admin (24.11.12 00:45:34)
kedi bu kardeşim, bütün ihtiyaçlarını karşılayamaz ki! ihaleye mi gireceğim de beni son dakikada satacak.
tüylü, kucağa alınca mırlıyor. bi ipe tav olup beni eğlendiriyor. çok büyük bir buhran yaşamıyorsa ortalığa da pislemiyor.
daha ne? canlarım benim ^^
tüylü, kucağa alınca mırlıyor. bi ipe tav olup beni eğlendiriyor. çok büyük bir buhran yaşamıyorsa ortalığa da pislemiyor.
daha ne? canlarım benim ^^
- unbeknown the black (24.11.12 00:54:37 ~ 00:55:06)
kedi nankor kopek sadik meselesine bir aciklik getirelim.
kopekler bildiginiz gibi grup halinde hareket eder. kopek sahibini grubun lideri bilir dolayisiyla onu takip eder. kedilerde grup durumu yok. bireysel hareket eden avcilar. dolayisiyla sahibini takip etmesini beklemek sacma.
tabi bu demek degil ki kediler sosyal degil. gayet sosyal hayvanlar. sadece grup mantalitesi yok.
kopekler bildiginiz gibi grup halinde hareket eder. kopek sahibini grubun lideri bilir dolayisiyla onu takip eder. kedilerde grup durumu yok. bireysel hareket eden avcilar. dolayisiyla sahibini takip etmesini beklemek sacma.
tabi bu demek degil ki kediler sosyal degil. gayet sosyal hayvanlar. sadece grup mantalitesi yok.
- chavezding (24.11.12 02:24:41)
ben izmir'e taşınana dek kedilerle pek muhattap olmamıştım, Ankara 4. Cadde Mado yanındaki sokakta yaşayan ve ne zaman pisi pisi desem koşarak gelen kedi hariç. her neyse. abi bi geldim buraya, evde 5 kedi, 1'i kocaman tek gözlü canavar bir şey, seviyorum onu da ama korkuyorum bir yandan da. 4 tane de yavru var, geldiğimde iki avucuma sığıyorlardı (hani bu twilight kitabının kapağında kalp tutma şekli var ya avuçlarımı öyle düşünün) şimdi büyüdüler.
hepsinin kendi huyu var (mutlaka köpeklerin de vardır ama köpeklerle hiç muhattap olmadım neredeyse).
Tekir, yakışıklım benim; oyuncu, sevecen, arsız, sevgi arsızı bir de. kucakta göğüste, omuzda, bacak arasında, sırtta uyumayı seviyor. bir de bazen kıçını burnuma dayayıp uyumasa. bıraksan saatlerce nereyi bulursa yalayacak. ha bir de mama tasına abanması yok mu?
Pika, salako; aslında çok zeki bir çocuktu bu püsük ama ne olduysa bir gün tırnaklarının kesilip, azarlanması ile değişti, önce küstü bize bir iki gün evin içinde küs küs dolaştı. çok sevdiği dudak emme eylemini bile yapmadı. köşelerde yattı durdu. salako demiştim ya, sabahları uyanınca unuttu küstüğünü aradan biraz zaman geçince anımsadı. neyseki atlattık o süreci. şimdi yine arsız. bir de midesine düşkün sormayın. buzdolabı, fırın kapağını açtığımızda bitiyor mutfakta, elimizde eğer bir şey görürse miyavlamaya, elimize ulaşmaya çalışıyor. kek manyağı bir de. dudak emme huyuna da geri döndü ama artık aşk ısırıkları da veriyor. (malesef) yere konmayı bile bilmiyor garibim. salako işte.
üstübü, sinsi prenses, kezban; aman efendim bir küsmeler, triplenmeler. tam kezban. kardeşleri mama yerken uzaktan kesmeler, katılmamalar. kendi başına bir yerlerde uyumalar hep bunda. bir odaya mı girmek istiyor, miiv miiv o kapı açılacak yoksa susmak yok. bir yerden çıkmak mı istiyor, yine miiv miiv. kucağa gelmek ister, alırsın ama yok 1 dakika dolmadan gidesi gelir.
Oscar, prenses, leydi; uzun tüyleri, sessiz, sakin yapısı, efendiliği ile en prensesi en hanım hanımcığı kardeşlerin. kucağa gelir, yanında, koynunda, ayakucunda, göğsünde uyur insanın. kardeşleri kadar arsız değil ne yemek konusunda ne de şımarıklık da. "-oscar, gel." dersin gelir. kapı mı açılacak? miiv miiv, o kadar. açılmıyor mu? bir köşeye geçer uyur. dertsiz tasasızım benim.
panter, canavar; kocaman bir şey bu, ben diyeyim 10 kilo sen de 3 kilo ama görelidir ya hani algılarımız bana 100 kiloluk bir "gerçek" panter gibi geliyor. korkuyorum abi. arada patiliyor 4 ufaklığı bir tek o zaman kendimde cesaret bulabiliyorum buna kızacak. sevmeye çabalıyorum ama tırnak geçiriyor. olmayınca olmuyor işte.
abi nasıl sevmezsin ki bunları?
hepsinin kendi huyu var (mutlaka köpeklerin de vardır ama köpeklerle hiç muhattap olmadım neredeyse).
Tekir, yakışıklım benim; oyuncu, sevecen, arsız, sevgi arsızı bir de. kucakta göğüste, omuzda, bacak arasında, sırtta uyumayı seviyor. bir de bazen kıçını burnuma dayayıp uyumasa. bıraksan saatlerce nereyi bulursa yalayacak. ha bir de mama tasına abanması yok mu?
Pika, salako; aslında çok zeki bir çocuktu bu püsük ama ne olduysa bir gün tırnaklarının kesilip, azarlanması ile değişti, önce küstü bize bir iki gün evin içinde küs küs dolaştı. çok sevdiği dudak emme eylemini bile yapmadı. köşelerde yattı durdu. salako demiştim ya, sabahları uyanınca unuttu küstüğünü aradan biraz zaman geçince anımsadı. neyseki atlattık o süreci. şimdi yine arsız. bir de midesine düşkün sormayın. buzdolabı, fırın kapağını açtığımızda bitiyor mutfakta, elimizde eğer bir şey görürse miyavlamaya, elimize ulaşmaya çalışıyor. kek manyağı bir de. dudak emme huyuna da geri döndü ama artık aşk ısırıkları da veriyor. (malesef) yere konmayı bile bilmiyor garibim. salako işte.
üstübü, sinsi prenses, kezban; aman efendim bir küsmeler, triplenmeler. tam kezban. kardeşleri mama yerken uzaktan kesmeler, katılmamalar. kendi başına bir yerlerde uyumalar hep bunda. bir odaya mı girmek istiyor, miiv miiv o kapı açılacak yoksa susmak yok. bir yerden çıkmak mı istiyor, yine miiv miiv. kucağa gelmek ister, alırsın ama yok 1 dakika dolmadan gidesi gelir.
Oscar, prenses, leydi; uzun tüyleri, sessiz, sakin yapısı, efendiliği ile en prensesi en hanım hanımcığı kardeşlerin. kucağa gelir, yanında, koynunda, ayakucunda, göğsünde uyur insanın. kardeşleri kadar arsız değil ne yemek konusunda ne de şımarıklık da. "-oscar, gel." dersin gelir. kapı mı açılacak? miiv miiv, o kadar. açılmıyor mu? bir köşeye geçer uyur. dertsiz tasasızım benim.
panter, canavar; kocaman bir şey bu, ben diyeyim 10 kilo sen de 3 kilo ama görelidir ya hani algılarımız bana 100 kiloluk bir "gerçek" panter gibi geliyor. korkuyorum abi. arada patiliyor 4 ufaklığı bir tek o zaman kendimde cesaret bulabiliyorum buna kızacak. sevmeye çabalıyorum ama tırnak geçiriyor. olmayınca olmuyor işte.
abi nasıl sevmezsin ki bunları?
- cevab veremedi (24.11.12 02:24:46)
kedi alıcam, hangi tür alıyım?
- solo (24.11.12 04:08:33)
"Tarihe baktığımızda ilk kedilerin oligacene döneminde Afrika'da ortaya çıktığı sanılıyor. Keskin dişli kaplan (Halaphoneus) ve günümüzün modern kedisi (Dimictisti) olmak üzere iki tür... Evcil kedilerin nasıl ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor ancak en eski kayıtlar, evcil kedilerin 5 bin yıldır var olduklarını ve Mısır'dan geldiğini gösteriyor.
İnsanoğlu, ilk olarak 20 bin yıl önce köpeği evcilleştirdi. Bundan ancak 15 bin yıl sonra vahşi kediyi evcilleştirebildi. Yani, 5 bin yıl önce Nil vadisinde tarım yaparak yaşayan insanlar, ürünlerini depoladıkları ambarları haşare ve fare basınca kedilerin fareleri yakaladığını fark ettiler. İşte, kedilerin mısırda kutsallaşmaya başlaması bu tarihlerde oldu. Ambarlar doldukca fare nüfusu da arttı. Bunun üzerine firavun devreye girdi ve kedileri korunması için üstün yaratıklar ilan etti.
Mısırlılar, Yunanlılar gibi doğa güçleriyle özdeşleşen tanrı ve tanrıçalar sisteminden geldiler. Tanrıları arkalarına alan kralların her zaman kral olmaktan öte bir ayrıcalıkları vardı. Bu üstünlükleri krallara, önce yarı-tanrı, daha sonra da tanrı kral -firavun- olma özelliğini de getirdi. Kedilerin firavunla ilgisi ise; kedilerin tarihe ve mitolojiye konu olmalarının tek nedeni fare ve haşare yakalamadaki hünerleri değil. Bütün kediler firavunun olduğu için kediyi incitmek ya da öldürmek çok büyük suç sayılırdı. Kedi öldürenlerse idam edilirdi. Ev yansa önce kedi kurtarılırdı çünkü insanlar sadece insandı ama kediler firavunlar gibi yarı-tanrıydılar. Kedi eceliyle öldüğünde öteki dünyada birlikte olabilmek için hemen mumyalanırdı.
Öykülere, efsanelere konu olan kediler, Tanrılık katına çıkartıldı. Nil vadisinin insanları kediyi, neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet (Bast) ile özdeşleştirdiler. İnanışa göre, kedi miyavladıkça evin içi tanrıçanın insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra'nın ve İsis'in kızıydı. Efsaneye göre, Bastet bir gün babası Ra'ya kızarak Mısır'ın güneyindeki Nubia çölünde inzivaya çekilmiş ve bir aslana dönüşmüş. Bir süre sonra Ra kızını affedip Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, Assuan yakınlarında Nil'in suyunda yıkanmış ve hemen orda bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği kayıkla Bubastis'e gitmiş ve bu bölgede tanrısal yaşamına devam etmiş. Babasına kırgın olan Bastet, bu neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratık kedinin simgelendiği güzel bir tanrıça oluvermiş. Bastet'in tanrısal özellikleri bununla bitmemiş. Başta cinsellik ve doğurganlık tanrıçasıyken, daha sonra ölüleri koruma, yağmur yağdırma, hastalara ve çocuklara şifa verme, müzik ve dans, ay, analık ve aşk tanrıçası haline de gelmiş. Mısırda kedinin tanrılaştırılmasının nedeni, fare yakalaması dışında, kedinin avlanma yeteneğine duyulan saygı, güzelliğine duyulan sevgi, ve gizemli kişiliğine duyulan korkuyla karışık hayranlıktı. Bir başka efsaneye göre, M.Ö. 525 yılında pers kralı 2. Kambis, askerleriyle mısırın kapılarına dayandığında peluzda bekleyen Mısır ordularının direnişiyle karşılaştı. Ancak kurnaz pers kralı, Mısırlıların hassasiyetini göz önüne alarak çevrede ne kadar kedi varsa, askerlerine toplattırıp onları birer kalkan olarak kullanmış. Mısırlılar da tanrıça Bastet'in temsilcisi kedilere zarar gelmesin diye silahlarını bırakarak teslim olmuşlar. Kimi zaman tanrıça kimi zaman şeytan sayılan kediler, erkeğe oranla kadına daha yakın olmuştur. Kedi tanrıça Bastet, dişiliğin simgesiydi. Bir tarihçi, "kedi tanrıça, garip bakışı, çekik gözleri, kıvrak beli, soylu duruşu ve hayvani hayasızlığıyla, her mısırlı kadının aklını karıştıran ve benzemek istediği bir yaratıktı,"diye yazıyor. Bir başka tarihçi de, "kadınlar -günümüzün vamp kadını gibi-kedinin yürüyüşüyle salınarak yürüyebilmek için çok uğraşırlardı. Hatta Kleopatra da bu hevese kendini kaptırmıştı, diye ekler."
e1211.hizliresim.com
e1211.hizliresim.com
İnsanoğlu, ilk olarak 20 bin yıl önce köpeği evcilleştirdi. Bundan ancak 15 bin yıl sonra vahşi kediyi evcilleştirebildi. Yani, 5 bin yıl önce Nil vadisinde tarım yaparak yaşayan insanlar, ürünlerini depoladıkları ambarları haşare ve fare basınca kedilerin fareleri yakaladığını fark ettiler. İşte, kedilerin mısırda kutsallaşmaya başlaması bu tarihlerde oldu. Ambarlar doldukca fare nüfusu da arttı. Bunun üzerine firavun devreye girdi ve kedileri korunması için üstün yaratıklar ilan etti.
Mısırlılar, Yunanlılar gibi doğa güçleriyle özdeşleşen tanrı ve tanrıçalar sisteminden geldiler. Tanrıları arkalarına alan kralların her zaman kral olmaktan öte bir ayrıcalıkları vardı. Bu üstünlükleri krallara, önce yarı-tanrı, daha sonra da tanrı kral -firavun- olma özelliğini de getirdi. Kedilerin firavunla ilgisi ise; kedilerin tarihe ve mitolojiye konu olmalarının tek nedeni fare ve haşare yakalamadaki hünerleri değil. Bütün kediler firavunun olduğu için kediyi incitmek ya da öldürmek çok büyük suç sayılırdı. Kedi öldürenlerse idam edilirdi. Ev yansa önce kedi kurtarılırdı çünkü insanlar sadece insandı ama kediler firavunlar gibi yarı-tanrıydılar. Kedi eceliyle öldüğünde öteki dünyada birlikte olabilmek için hemen mumyalanırdı.
Öykülere, efsanelere konu olan kediler, Tanrılık katına çıkartıldı. Nil vadisinin insanları kediyi, neşe ve müziğin, güzel şarkıların, kıvrak dansların temsilcisi kedi kafalı tanrıça Bastet (Bast) ile özdeşleştirdiler. İnanışa göre, kedi miyavladıkça evin içi tanrıçanın insanlara hediyesi sayılan neşeyle dolarmış. Mısır mitolojisine göre Bastet, tanrılar tanrısı Ra'nın ve İsis'in kızıydı. Efsaneye göre, Bastet bir gün babası Ra'ya kızarak Mısır'ın güneyindeki Nubia çölünde inzivaya çekilmiş ve bir aslana dönüşmüş. Bir süre sonra Ra kızını affedip Mısır'a geri çağırmış. Bunun üzerine aslan görüntülü Bastet, Assuan yakınlarında Nil'in suyunda yıkanmış ve hemen orda bir kediye dönüşerek, üzerine bindiği kayıkla Bubastis'e gitmiş ve bu bölgede tanrısal yaşamına devam etmiş. Babasına kırgın olan Bastet, bu neşe dağıtan, uysal, sevimli yaratık kedinin simgelendiği güzel bir tanrıça oluvermiş. Bastet'in tanrısal özellikleri bununla bitmemiş. Başta cinsellik ve doğurganlık tanrıçasıyken, daha sonra ölüleri koruma, yağmur yağdırma, hastalara ve çocuklara şifa verme, müzik ve dans, ay, analık ve aşk tanrıçası haline de gelmiş. Mısırda kedinin tanrılaştırılmasının nedeni, fare yakalaması dışında, kedinin avlanma yeteneğine duyulan saygı, güzelliğine duyulan sevgi, ve gizemli kişiliğine duyulan korkuyla karışık hayranlıktı. Bir başka efsaneye göre, M.Ö. 525 yılında pers kralı 2. Kambis, askerleriyle mısırın kapılarına dayandığında peluzda bekleyen Mısır ordularının direnişiyle karşılaştı. Ancak kurnaz pers kralı, Mısırlıların hassasiyetini göz önüne alarak çevrede ne kadar kedi varsa, askerlerine toplattırıp onları birer kalkan olarak kullanmış. Mısırlılar da tanrıça Bastet'in temsilcisi kedilere zarar gelmesin diye silahlarını bırakarak teslim olmuşlar. Kimi zaman tanrıça kimi zaman şeytan sayılan kediler, erkeğe oranla kadına daha yakın olmuştur. Kedi tanrıça Bastet, dişiliğin simgesiydi. Bir tarihçi, "kedi tanrıça, garip bakışı, çekik gözleri, kıvrak beli, soylu duruşu ve hayvani hayasızlığıyla, her mısırlı kadının aklını karıştıran ve benzemek istediği bir yaratıktı,"diye yazıyor. Bir başka tarihçi de, "kadınlar -günümüzün vamp kadını gibi-kedinin yürüyüşüyle salınarak yürüyebilmek için çok uğraşırlardı. Hatta Kleopatra da bu hevese kendini kaptırmıştı, diye ekler."
e1211.hizliresim.com
e1211.hizliresim.com
- yqzkrttpli (24.11.12 04:26:48 ~ 04:34:55)
@solo,
bizi kafaya mi aliyorsunuz anlamadim ama benzer bir soru soracak herkes icin yazmis olayim; kedinin turu degil sizin kediyle nasil iletisim kurdugunuz onemli. kedilere iyilik yapmak istiyorsaniz petshoptan degil sokaklardaki bakima muhtac kedilerden veya gecici bakimevlerindeki kedilerden birinin sorumlulugunu ustlenin.
bizi kafaya mi aliyorsunuz anlamadim ama benzer bir soru soracak herkes icin yazmis olayim; kedinin turu degil sizin kediyle nasil iletisim kurdugunuz onemli. kedilere iyilik yapmak istiyorsaniz petshoptan degil sokaklardaki bakima muhtac kedilerden veya gecici bakimevlerindeki kedilerden birinin sorumlulugunu ustlenin.
- elxa (24.11.12 08:08:02)
bana çok estetik geliyorlar. yürüyüşleri olsun, oturuşları olsun vs.
bir de patilerini sıkasım geliyor.
ama köpekleri daha çok severim. daha enseye şaplak hayvanlar.
bir de patilerini sıkasım geliyor.
ama köpekleri daha çok severim. daha enseye şaplak hayvanlar.
- goldentitan (24.11.12 10:09:17)
1