anandan.
- baldur (29.08.12 17:08:19)
üzümünü ye bağını sorma sende
- benkoşarımaşaalara (29.08.12 17:12:39)
do you think its cake you're eating?
- ned flanders (29.08.12 17:24:34)
uzman tv'den
- empty blank (29.08.12 17:25:05)
dr.suat'tan
kabul ediyorum çok kötüydü :(
kabul ediyorum çok kötüydü :(
- angina pektoris (29.08.12 17:40:29)
senin gibi eksi duyuruya sordum evladim.
- charlotte blanc (29.08.12 17:40:52)
kabartma tozunun üzerindeki tariften.
- kakao (29.08.12 17:42:13)
Gençken böyle bir reklam izlemiş, çakmak gözlü şirin bir kızcağıza pasta yapıyormuş babası. Ufaklık çok seviniyormuş babasının pasta konusunda böyle başarılı olmasına. Neyse, eleman o zamanlar içinden geçiriyormuş, keşke benim de böyle bir kızım olsa da ona pasta yapabilsem.
Tabi daha yaş küçük çocuk için, ama yine de ufaktan başlamış, önce her cumartesi standart hazır tarifleri çalışmakla başlamış işe, sonra gidilen mekanlarda kadınların yaptığı gibi tarif sormalara kadar ilerletmiş (elbette çoğundan bişey çıkmamış), en sonunda normal tarifleri kendi hayal gücü ile geliştirmeye öğrenmiş. Bu esnada arkadaş ortamlarında pasta yapımına karşı gösterdiği bu ilgi sayesinde şimdiki eşi ile tanışmış. Vakit buldukça, paraları izin verdikçe yabancı ülkelere gidip yeni tarifler öğrenmeye başlamışlar, özellikle Japonya ve Fransa’daki pasta dükkanlarından çok etkilenmişler. Onda sonra bu ikisinde pasta yapma çok daha heyecanlı bir tutukuya dönüşmüş, işlerini bırakıp ilk dükkanlarını bir kenar mahallede açabilmişler, turuncu camekanlı, otobüs durağının hemen yanı başında, pastalar sadece lezzetli değilmiş, aynı zamanda temizlikleri ve müşteriye gösterdikleri samimi ilgil ile de dikkat çekmişler. Yine bu esnada yalnız gündüz çalışmadıkları için bir kız çocukları olmuş. Zaman içinde işleri iyileşmiş, tanındıkça daha çok kazanır, daha güzel pastalar yapar olmuşlar. Sonrasında işlek bir cadde üzerinde üç katlı bir binanın altına taşınmışlar, küçük bahçesinde büyük bir ağacın olduğu. 3 küçük masa ve sandalye koyabilmişler. Müzik çalmamışlar, yoldan geçen insanların ve arabaların normalde rahatsızlık veren sesleri bu bahçede huzur vermiş. Dükkanın girişinde sol taraf unlu mamullerin ve değişik ekmek türlerinin, çilekli ve elmalı pay'ların olduğu bölüm olmuş, sağ tarafta insanların maşa ile alabilecekleri raflar ve sepetler içerisinde kek bölümü, dükkanın gerisinde ise her bir rafa 10 yaş pastanın sığdığı ve üç raftan oluşan iki soğutma ünitesi yerleştirebilmişler. Burada genelikle çikolatalı, vişneli, şeftalili, muzlu, kivili, çilekli, kestaneli, ballı, peynirli, vb. pastalar sergilemişler. İnsanlara ve işlerine duydukları saygıdan dolayı pastalarında sağlığa zararlı ve ucuz maddeler kullanmayı kesinlikle reddetmişler. Gözlerini para kazanma hırsı bürümediği için pasta fiyatları da gayet alınabilir düzeylerde olmuş hep. Yanlarına üniversiteli gençlerden yardımcılar almışlar, hep biri kız biri erkek olmak üzere, bazıları tüm üniversite eğitimleri boyunca yanlarında kalmış. Kızları ilk kez pasta yapmak üzere mutfağa 5 yaşında girmiş. 10 yaşına geldiğinde tüm şehir küçük kızın pişirdiğ özel "babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi" pastasını alabilmek için kuyrukta bekler olmuş. Lonelyplanet sayesinde şehre gelen gezginlerin bir numraları uğrak yeri olmaya başlamışlar ve buna rağmen alçak gönüllü kişiliklerini koruyabilmişler. Daha büyük bir yere taşınmamışlar, uzun yıllar adres tarifinde veya randevularda adları duyulmuş. Yıllar yavaş ve güzel geçmiş. En büyük mutluluğu da kızı ve eşini öyle neşeli pasta yaparken seyretmek olmuş. Cenneti yeryüzünde gördüğünü düşünmüş hep.
Sonra uyanmış. Ağlamış.
Tabi daha yaş küçük çocuk için, ama yine de ufaktan başlamış, önce her cumartesi standart hazır tarifleri çalışmakla başlamış işe, sonra gidilen mekanlarda kadınların yaptığı gibi tarif sormalara kadar ilerletmiş (elbette çoğundan bişey çıkmamış), en sonunda normal tarifleri kendi hayal gücü ile geliştirmeye öğrenmiş. Bu esnada arkadaş ortamlarında pasta yapımına karşı gösterdiği bu ilgi sayesinde şimdiki eşi ile tanışmış. Vakit buldukça, paraları izin verdikçe yabancı ülkelere gidip yeni tarifler öğrenmeye başlamışlar, özellikle Japonya ve Fransa’daki pasta dükkanlarından çok etkilenmişler. Onda sonra bu ikisinde pasta yapma çok daha heyecanlı bir tutukuya dönüşmüş, işlerini bırakıp ilk dükkanlarını bir kenar mahallede açabilmişler, turuncu camekanlı, otobüs durağının hemen yanı başında, pastalar sadece lezzetli değilmiş, aynı zamanda temizlikleri ve müşteriye gösterdikleri samimi ilgil ile de dikkat çekmişler. Yine bu esnada yalnız gündüz çalışmadıkları için bir kız çocukları olmuş. Zaman içinde işleri iyileşmiş, tanındıkça daha çok kazanır, daha güzel pastalar yapar olmuşlar. Sonrasında işlek bir cadde üzerinde üç katlı bir binanın altına taşınmışlar, küçük bahçesinde büyük bir ağacın olduğu. 3 küçük masa ve sandalye koyabilmişler. Müzik çalmamışlar, yoldan geçen insanların ve arabaların normalde rahatsızlık veren sesleri bu bahçede huzur vermiş. Dükkanın girişinde sol taraf unlu mamullerin ve değişik ekmek türlerinin, çilekli ve elmalı pay'ların olduğu bölüm olmuş, sağ tarafta insanların maşa ile alabilecekleri raflar ve sepetler içerisinde kek bölümü, dükkanın gerisinde ise her bir rafa 10 yaş pastanın sığdığı ve üç raftan oluşan iki soğutma ünitesi yerleştirebilmişler. Burada genelikle çikolatalı, vişneli, şeftalili, muzlu, kivili, çilekli, kestaneli, ballı, peynirli, vb. pastalar sergilemişler. İnsanlara ve işlerine duydukları saygıdan dolayı pastalarında sağlığa zararlı ve ucuz maddeler kullanmayı kesinlikle reddetmişler. Gözlerini para kazanma hırsı bürümediği için pasta fiyatları da gayet alınabilir düzeylerde olmuş hep. Yanlarına üniversiteli gençlerden yardımcılar almışlar, hep biri kız biri erkek olmak üzere, bazıları tüm üniversite eğitimleri boyunca yanlarında kalmış. Kızları ilk kez pasta yapmak üzere mutfağa 5 yaşında girmiş. 10 yaşına geldiğinde tüm şehir küçük kızın pişirdiğ özel "babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi" pastasını alabilmek için kuyrukta bekler olmuş. Lonelyplanet sayesinde şehre gelen gezginlerin bir numraları uğrak yeri olmaya başlamışlar ve buna rağmen alçak gönüllü kişiliklerini koruyabilmişler. Daha büyük bir yere taşınmamışlar, uzun yıllar adres tarifinde veya randevularda adları duyulmuş. Yıllar yavaş ve güzel geçmiş. En büyük mutluluğu da kızı ve eşini öyle neşeli pasta yaparken seyretmek olmuş. Cenneti yeryüzünde gördüğünü düşünmüş hep.
Sonra uyanmış. Ağlamış.
- ex902 (29.08.12 18:13:07)
1