[]

En epik reddedilişiniz ne idi? Nasıldı?

Soru başlıkta.

Benimkiyle başlayayım;
Yıllar yıllar önce, uzak bir galakside, öss hazırlık kursunda, etütte hoşlanılan kıza bir test kitabının köşesine "benimle çıkar mısın?"(evet bu kadar iğrenç idim ergenken:)) yazıp "şu soruyu çözemedim yardımcı olur musun?" sorusu akabinde kızın soruyu okuyup gayet ciddi bir tavırla "biz o konuya daha gelmedik" cevabını almamdır.

 
Şimdiye kadar hiç reddedilmedim.
True story.

  • LORDS  (16.07.12 01:00:17) 
lise zamanlarında okuldan kaçmıştık bir gün caddebostan sahilinde içmeye, neyse ardından okula girip taş gibi bir hocanın dersine girmiştik tabi bizim kafalar 1500 :)
hocaya evlenme teklifi etmiştik o da bizi disipline göndermişti cevap bile vermeden..
ah düşününce hala koyuyor :)
  • free bird  (16.07.12 01:02:59 ~ 01:03:47) 
hiç hamle yapmadığım için hiç reddedilmedim. cinsiyetimle bağdaştırılmasın bu durum, erkek de olsam durum değişmezdi. hamle yapabilecek kadar özgüvenim hiç olmadı.


  • devilred  (16.07.12 01:04:17) 
ben hic reddedildigimi hatirlamiyorum ama bunda cinsiyetimin etkili oldugu yadsinamaz bir gercek.


  • fraise  (16.07.12 01:06:37 ~ 01:09:30) 
ben değil ama arkadaşım çok ustaca reddedilmişti.

çocuk öss döneminin sonlarına doğru senenin başından beri aynı sınıfta olan kıza gecenin bir yarısı mesaj atar; "sabaha sevgilim olarak uyanmaya ne dersin"(büyük ihtimalle daha nazik bir dille yazmıştır.) çocuk cevap için sabahı nasıl edeceğini düşünürken birden telefonuna bir mesaj gelir. "uyumadım, uyumayacağım, doğal olarak da uyanmayacağım." bence oldukça epik bir reddediliştir.


bir de yazmazsam ölürüm, rocco'nun internette oylayıp sınadığı ilk tanışma cümleleri vardı. çocuk kıza gider ve "benimle bir elmanın iki yarısı olmaya ne dersin" diye sorar. cevap bence şahane; "ben elma sevmem"
  • doktor sagbirakmayan  (16.07.12 01:09:31) 
sadece ilişki anlamında mı soruyorsun?

ben sadece yol sormak için iki kızın yanına yanaştım çünkü ortalıkta kimse yoktu (saat baya geçti) son derece kibar bir şekilde "pardon, bir şey sorabilir miyim?" dedim. kızlardan biri baktı, elinin tersini göstererek "yürü git" der gibi salladı. ulan ne sinirlenmiştim bak yine aklıma geldi yine sinirlendim.

neyse işte, bu sayılır mı?
  • infernal majesty  (16.07.12 01:10:54) 
Bir keresinde marmariste bara girmeye calisiyoruz 3 erkek ama damsiz almiyorlar. Sokakta 6-7 kisilik rus kiz grubu bulduk. Arkadas okuzce bara gidelim mi dedi halbuki biz sadece bizi iceri sokmalarini istiyorduk. Bunlar arkadaslik sandi. Neyse birbirlerine baktilar bana dusen kiz bir bana bakti bir de arkadasina sonra iyy der gibi kafa salladi. Kimse bizi begenmedi ama en aci ben reddedildim. Neyse sonradan kizi siktim de intikamimi aldim

Gercektir.
  • coca--cola  (16.07.12 01:18:36) 
reddediliş değil ama çok koyduğu için anlatayım:

ortaokuldayım. okulda bir kız var dünyalar güzeli. yok böyle bir güzellik ama. hani resmen çarpılmışım. ergenliğin başları tabi, ne zaman onu görsem kelebekler uçuşuyor gözümün önünde. en yakın arkadaşıma söyledim böyle böyle bu kıza aşık oldum ben diye. haydaa demez mi ulan ona ben aşığım diye. baya bi kavga ettik hatta. sonra itiş kakış bizim sınıfa girdik. sınıf bomboş teneffüs tabi. oha bi baktık bu kız, bizim iki üst sınıftan gayet hödük bir elemanla yiyişiyor panoların önünde. biz iki sünepe girdik içeri dumur olduk. eleman bi anda korkarak bize baktı, sonrasında "sktirin gidin lan burdan mına kodumun sünepeleri" dedi. hiç unutmam bu cümleyi. adam iki üst sınıf abi gel de posta koy. ortaokulda öyleydi işte. biz de götüm götüm dışarı çıktık. ne kelebek kaldı sonra, ne kızın kaşarlığı. beh beh beh..
  • mr rosebud  (16.07.12 01:22:09) 
kızın biri vardı, arkadaşın arkadaşı. msn'de eklemiştim. arada konuşuyoruz. bi gece açıldım ince ince. hiç bişey demedi. "atla gel, öyle konuşalım" dedi. yurtta kalıyor. yurdu da buradan var bi 20 km. gece yarısı atladım, gittim, aldım. tek kelime konuşmadık. o gece el ele, kol kola bütün sahil boyu yürüdük. öpüştük, yiyiştik, çimenlere uzanıp yıldızları izledik. sonra yurduna bıraktım. sanki cepheye gidecekmişim gibi sarıldı, neredeyse ağlaşacaktık, öyle bi yoğunluk. basıp eve gittim, 20 dk içinde nete girmiştim yani. "orada mısın?" yazmış. "geldim canım" dedim. "bence çok hızlı gidiyoruz, düşünmem gerek" dedi. "peki" dedim. 5 dakika sonra bi mesaj daha "bence bi daha görüşmemeliyiz"

:D
  • bugunneetsem  (16.07.12 01:31:40 ~ 01:56:19) 
HanGisini anlatayim lunedor? Asdads


  • bu nick tam yirmi alti karakter  (16.07.12 01:37:07) 
istediğim her erkeği elde ettim nihaha (nası cevap ama)


  • neira  (16.07.12 01:38:10) 
@neira yalan bir cevap bence :P


  • lunedor  (16.07.12 01:40:25) 
uff snn be slk


  • neira  (16.07.12 01:41:33) 
anlatırsam burada tüm ekşi duyuru halkı çöker


  • wessago  (16.07.12 01:47:23) 
@wessago
anlat çökelim, zaten yeterince çöküğüz gibi duyurulara bakarsak :)

  • lunedor  (16.07.12 01:53:35) 
ahahah madem herkes yazmış ben de yazayım.

orta2 nin yazında başlıyor olaylar; çınarcıktayız, yaz flörtleri gibin bişi, o yaşta ne flörtü oluyorsa artık. bir kıza acayip tutulmuşum, kuzenim de var yanımda kız da ona tutulmuş. üzüntümden yemek yiyemiyorum, evden adımımı atmıyorum tam depresyon yani. neyse sonra çok çok iyi anlaştığım, 4 yıllık bir kız arkadaşım bana açıldı. kendal ben seni seviyorum dedi. zamanlama ofsayt yani. kıza ben seni hiç öyle göremem dedim. (bak bak, tipe bak hele!!!)

yaz biter, kuzen türlü baskılarla hoşlanılan kızdan uzaklaştırılır vs vs.

asıl bomba ertesi sene patlar. hoşlanılan kızın yüzünde milyon sivilce, suratına bakılmaz. bana ilan-ı aşk eden kız ise selvi boylu, on numara güzellikte bir kız olur çıkar. hemen yavşanır, kızdan ben 1 sene senin için ağladım sıra sende !!! cevabı alınır. o sene de böyle heba olur.

lise sona kadar kız ile arada denk gelindikçe laflanır ama bir muhabbet olmaz.
lise sonda kızdan birgün bir mesaj; naber kendal istanbuldayım görüşelim mi?
hadi görüşelim bakalım denir, kızın muhabbeti evliliğe !!! gelir, senden başka kimseyle olmamaya yemin ettim lafları işitilir, kafa yenir tekrar kızla görüşmek istenince deeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee


senden intikamımı almaya doyamıyorum lafı sokulur bir taraflarıma.

bundan daha acı, epic, ne bileyim gaddarca bir reddetme olabilir mi ha? olabilir mi free bird, olabilir mi devilred, olabilir mi fraise? söyleyin bana? :D

neyse ergendik, atlattık travmayı. :D
  • kendal  (16.07.12 01:55:04) 
@kendal

işi reddetme kısmına getirmemek gerekli bence, çünkü kadınlar olarak çok süper fikirlerimiz olabilir bu konuda :)
  • devilred  (16.07.12 02:03:40) 
@devil; valla iyi ki o yaşta öğrendim psikopatlığınızı da yaş tahtaya basmadım daha. :)


  • kendal  (16.07.12 02:10:23) 
o kadar yazdim yazdim tel kilitlendi. Uzun eldi herhalde. Anlaticam ama tel izin vermiyor. Bu iyi mi kotu mu anlamadim. Asdasd


  • bu nick tam yirmi alti karakter  (16.07.12 02:12:35) 
ya kadın reddedeceği zaman belli ediyor bence.


ben tabii reddedilme sayılmaz ama @lunedor'unkine benzer bir dershane ve etütte başlayan olaylar sonucu önce adeta reddetmiş, sonra apaçık ortada kalmıştım.
etütte yanımda oturan, basçı süpersonik çocuğun "Seviyorum ulennnnnn" diye bana dönmesini, heyecandan bembeyaz olmuş suratıyla bana bakışını, benim gerzekliğimden tepki veremeyişimi ve hemen kafayı çevirip "bu soruyu çözdün mü" gibi bir tepki verişimi bugün gibi hatırlıyormuşum, şimdi fark ettim.

olayı takip eden haftalar boyunca basçının bana haftalarca küsmesi, trip atması, her lafıma mızırdanması... sonra yumuşayıp, aynı dersanenin kantininde üşenmeden gelip gözlük yakışmış bikbiklemesi ve nihayetinde tekrar konuştuğumuzda ben o niyetle dememiştim "seviyorum ulen" demesi.

hoş değil beyler, hoş değil.
  • fauxhumanitas  (16.07.12 02:37:56) 
lisede.

uzun bir takipten sonra hamburegcide kıstırmıştım kızı ama takip ettigimi anlayınca arka kapıdan kaçmış.

yarım saat sonra çiçek alıp kapısına bırakmaya karar verdik arkadaşla süpriz olsun diye, karşımıza çıktı kankasıyla. elimizde çiçekle daracık bir sokakta yan yana geldik. rezaletti.
  • turk kelekom  (16.07.12 02:44:01 ~ 02:44:35) 
Teklif etmediğim için reddedilmedim
En epik reddedişim yağmurlu bir sonbahar günü arkamdan ağlayarak beni Paris'ten uğurlayan yeşil gözlü bir yakışıklıydı yazık ettim, biliyorum (ama olmaz ben hala yaşadığım travmayı atlatmış değilim, sana yazık ederim vıdı vıdı vıdı vıdı) neredeydi ki o zaman şimdiki aklım benim...

  • niye ama  (16.07.12 02:46:37) 
6 yıldır reddedilmedim.

şimdi bu kadar özgüven patlaması bir giriş yaptığıma bakma, bu 6 yılın öncesi bir lise hazırlık-lise 1-2 dönemi var ki... düşmeden kalkamazsın felsefesiyle, düşe düşe yerlerde sürüne sürüne kalkmayı yürümeyi şimdi de koşmayı -bir iki seneye uçarım ben- öğrendim.

aslında birçok var ancak biri çok fena. hepsi birbirinden epik, belki yazarım birazdan bir iki tane daha. uzatmayayım:

şimdii yıllar yıllar önce şöyle bi 8 yıl önce lisedeyim. bizim lisenin kızlarının hepsi fabrikasyon çıkıştı. 1.50-55 kara saçlı karagözlü ve esmer. çoğunluğu aynıdır yani şangay'daki üretim fabrikasından çıkmıştı hepsi (evet çin, kalitesiz)

bir gün evrak teslimi için müdür yardımcısının oraya indim öğretmenler odasının önüne, lan bir kız gördüm, laaaaaaaaan diye baktım böyle. ancak forması yok eşofmanlarıyla takılıyor. içimden "lan öylesine gelmiş arkadaşına zaten bizim okulda böyle hatun mu olur.." dedim. vay anasını dedim bir iki bakış daha attım. kestane saçlı ela gözlü beyaz tenli bir kızdı. parlıyordu ya. benim hafıza çok iyidir her detayı hatırlarım her konuda.

neyse.

günler günleri kovaladı ve ben bu hatunu sabah sırada gördüm yan sıralardan birinde. "ananski?!?!?" efektiyle birlikte bizim çocukları dürttüm "oğlum bu hangi sınıfın sırası lan alo hişt" diye. bilmiyorlardı. ertesi sabah aynı sıraya gittim baboş siz hangi sınıfsınız maç atalım dedim (biz dil sınıfıyız halbuki çıkaracak 7 erkeğimiz yok) 10 sosyaliz biz dedi. ben 9. sınıfım, ancak hazırlık okudum süper lise kısmı girişli, o düz lise. aynı yaştayız yani. ancak sosyal kısmı sıkıntı...

...sıkıntı çünkü bizim okulda haftada iki gün geleneksel döner bıçağı şenlikleri olurdu. sosyal de en berbatı. zaten süper ve düz lise sınıfları birbirini çekemiyor. oradan kız almak amiyane tabirle sıkıntı. neyse. stalkerlık yapmıyorum ama tenefüste falan görmeye başladım. onun benden haberi yok.

en son kafayı kırdım. bizim okul tehlikeli olduğu kadar çok çok disiplinli ve müdüründen müdür yardımcısından acaip korkulan kimsenin odasının karşısından geçmediği dayağın binpara olduğu bir okul. bir beden dersi arasında ortam müsaitken ben bizim müdür yardımcısının yanına girdim. insan ilişkilerim iyidir. kafayı da kırmışım zaten. gittim milletin normal sorunlarını söyleyemediği -adamın adı da ahmet kaya ve trakyalı bu da ayrı- müdür yardımcısına, "hocam benim bir maruzatım var" dedim. ulan 15 yaşındasın pezevenk ne maruzatı? kelimeyi söyleyince korktu adam zaten. n'oldu beya dedi.

ben aşık oldum hocam, dedim. adamın bakışları değişti herhalde emekli olmasına çok yakın günler kalmış kel ahmet hoca ilk defa böyle bir şey duymuştu. otur bakiym beya, dedi. oturdum. ben napiym beya? dedi. hocam... diye lafa girdim ve bir şey istedim. fakat bunu neden istediğimi ben de bilmiyorum. ya hocam ben bu kızı görünce derslerim düzeliyo yaaa dedim. yalan anasını satayım. ders mers düşünen yok kızı arıyorum her tenefüste görürüm belki diye. gidip konuşacak göt de yok özgüven falan yok diyorum ya bırak düşmeyi yerlerde yuvarlanıyorum o sıra.

e ben napim dedi adam haklı olarak. hocam bu kızın öğrenci dosyasından bana el altından bir tane vesikalık verir misin yaaa dedim. adam başladı yok ben mahkeme kararıyla açarım o dosyayı öyle şey mi olur allem kullem yok erol başka şey iste cart curt. netekim 20 dakika sonunda biz arşive inip dosyayı açtık. ismini sordu. burçin k. numarası ne dedi 3663 hocam dedim. kızın dosyayı aldı ve bana verdi suratı düştü adamın. bi kere dosyanın üzerinde hatunun beklenmedik şekilde benden bir yaş büyük olduğunu gördüm ki başımdan aşağı kaynar sular çılgınateşler döküldü. sonra da dosyanın üzerindeki tükenmez kalemle yazılmış notu gördüm: "kayıt esnasında belge eksikliği".

hanım kızımız kayıtta fotoğraf getirmemiş. yaa hocam böyle usülsüzlük mü olur istetin yani lazım falan olur dememe rağmen tüm çabalarım boşa çıktı tabi ve götüm götüm sınıfa döndüm.

günler günleri çok kovalamamıştı daha... bizim son sınıflardan bir elemanla gezerken göt kadar okulumuzun koridorlarından birinde yine bu kızla karşılaştık. yanımdaki son sınıf "lan bunun yanındaki burçin değil mi?" dedi. nasıl ya yok bu burçin olm dedim. yok lan yanındaki burçin dedi. bir an sevinmiştim kızı tanıyor diye. meğer kızın en yakın arkadaşının adı da burçinmiş. burçin burçin takılıyormuş bunlar. en yakın arkadaşı burçin ile kantinde bir görüşme ayarladı bana arkadaş sağolsun.

aracı burçin geldi. oturduk. ben burçin'e tüm hikayeyi anlattım. kız şoka girdi. ulan keşke biri de beni böyle sevse lan diye naralar attı. zaten yaşı bizden 3 yaş büyüktü biraz sorunlu hayatı okula yansımıştı. oğlum ben sana görüşme ayarlarım ama arkadaşımı da en iyi ben tanırım, git bir tane şiir yaz güzel bul ya da, şiir getir buluşmaya dedi.

lan? ne alaka? liseye geldik olmadı mani falan da yazayım manyak mısın? dedim. oğlum en yakınımı ben tanırım sen değil neden güvenmiyorsun, dedi. ertesi gün de erol yarın konuşacaksınız beden dersinizde (bizim beden dersi olduğunda onlar okuldan çıkıyor süper liseler 2 saat fazla ders görüyor çünkü) konuşacaksınız, çok etkilendi anlattıklarımdan hatta sana kendi bir fotoğrafını getirecek;) dedi.

işler o kadar kaymak gidiyordu ki o gün mutluluk ne ki polyanna kim ki... kız fotoğraf getirecek lan etkilenmiş lan. neyse şiir buldum. el yazım güzel değildir türkçe yazarken (o ne lan deme, kiril alfabesini çok güzel yazıyorum ama latinde sıkıntı var) o yüzden bi kıza yazdırdım şiiri. e tabi zarf gerek. ulan biz de ağır abiyiz. kurtlar sofrasında ayakta kalmak için böyle içindeki şeyi gösteremiyorsun yani şimdiye kadar kimse de benim işlerimi bilmemiştir sınıfta falan.

ben kırtasiyeye girdim.
kırtasiyeciyle göz göze geldim.
zarf var mı? dedim. maaş zarflarından uzattı.
yok böyle şekilli olsun, dedim. adam bir tane mor bir şey verdi.
sanki prezervatif alıyormuş gibi parayı uzattım ve kaçtım. ki prezervatif alırken bile hayatımda böyle utanmadım hatta utanmadım. ama zarf çok fenaydı. resmen parayı verdim kaçtım kırtasiyeci de ne olduğunu şaşırdı.

dersler bitmek bilmiyor beden dersi gelmiyordu. neyse zil çaldı ve düz liseler çıkmaya başladı. tenefüs bizim için de tabi bu zil. ben çıktım. hatunu bekliyorum. gelecek konuşacağız falan. ulan bi sıkıntı var. namussuz güllü dallı zarf ceketimin sol iç cebine sığmıyor ki uzun boylu yapılıyım. hamster beslerim yani o cepte. fakat zarf sığmıyor aga. sinirden kendimi sikmek üzereyim. battı balık yan gider diyip üzerine "burçin'e" yazılmış zarfı ceketimin içine sol koltuk altıma sıkıştırdım. hatun gelecek konuşacağız vereceğim zaten sorun yok yani.

düz liseler çıkıyor birer birer. merdivenler boşalıyor. okulun da tek cephesi var ve bahçenin tek çıkışı. insanlar çıkıyor. merdivenler boşalıyor. hatun geliyor. vallahi geliyor. yanıma geliyor. yanımdan geçiyor. dümdüz gidiyor.

"erol... oğlum bugüne kadar çekingen utangaç heriftin. ya herro ya merro. git şu kızı çek kolundan. çek kolundan ve gel konuşacağız de. lan gidiyor kız hadi çabul ol" dedim kendime. tabi bunları farklı yaptım gittim kızın sırtına kapıyı çalışıyormuş gibi iki kere tık tık yaptım. merhaba biz konuşacaktık sanırım dedim gülücük attım. kız arkadaşlarının yanında yürürken durdu.

"heaaaa sen şu çocuksun" dedi. şu çocuk ne lan? biz puşt muyuz?
"geel, geel, tabii konuşalım. gel oturalım" dedi. oturalım dediği yer okulun tek cephesi ve tek bahçesinin gittiği tek kapının yanındaki bank. tüm okul yanımızdan fışkırırken biz oraya oturacağız yani!

oturduk.

"burçin bana biraz anlattı..." diye lafa girdi. o an fotoğraf falan bekliyorum. ama bir yandan da puşt muamelesi yedik onu da unutmuyorum, görmezden geliyorum. zaten kıza öyle bir zaaf yaratmışım ki michelangelo heykeli gibi duruyorum.
"o'nun anlattıklarından anladığıma göre sen takıntılı bir insansın erol. saplantıların var. istersen doktor tavsiyesi verebilirim sana" dedi.

hacıbaba ben bi yumruk yedim şöyle. ama nasıl yani. muhammed ali yumruğu. heykel'in bir kısmı koptu yani şekilsiz duruyorum. sonra kız baktı şöyle yukarıya. tek cephe var ya.. bizim sınıf da en üstte sağda...kız kafasını yukarı kaldırdı... baktı baktı... "şu... (sustu) sizin sınıf mı?" dedi. abi bizim sınıf erol muradına eriyor diye (2 yıldır da ağır abiyiz) tüm camı parsellemiş bizi izliyor yukarıdan. 80li yılların kerhane önleri gibi birbirlerini eziyorlar görmek için. ben yerin dibine girmiştim orada kulaç atmaya başladım. "bunlar tiyatroyu çok seviyor galiba" dedi şirret bir ses tonuyla.

sol kroşeyi de yedim. kıvama geldim. duruşum yine bi değişti, yumruk yemekten kafayı yemiş artık yememek için rakibine belden sarılan gariban boksör misali duruyorum.

"sana benim öğrenci dosyamı açmışlar. nasıl yaparlar böyle bir şeyi? onun içerisinde benim tüm özel şeylerim yazıyor. ben bu adamları dava edeceğim, ya sapık çıksaydın sapıklık yapsaydın???" dedi.

aparkatı da yedim. cevap veremiyorum zaten. bitirin bitirin diye sayıklıyorum nakavtız artık.

"gel içeri geçelim kantine" dedi. bi rahatlık geldi bana. ama zaten yukarıdan kerhanecibaşları izliyor bir yandan, diğer yandan tüm okul yanımızdan boşalıyor düz lise herkes bakıyor hala gelen geçenin ortasına oturmuşuz. sıkıntılar sıkıntılar.

kalktık. binaya doğru yürüyoruz insanlar yanımızdan geçerken çıkışta.

ancak...

tabii yediğim yumruklar ile unuttuğum bir şey var. hiç hatırlamadığım.

pat diye bir ses geldi. arkamı dönmeden bir kız sesi "bakar mısın bu senin sanırım" dedi ve koltuk altımda unuttuğum mektubu yerden alarak pis pis sırıtmaya başladı. kızı tanıdım, burçin'in yakın arkadaşlarından biri. burçin kükreyerek kızın elinden mektubu aldı ve "ben bugün geç geleceğim" diyip onları yolladı.

biz kantine geçtik. kız 180 derece döndü. iyi davrandı. rahatlattı. baktı çünkü artık vursa da bir şey olmuyor herhalde merhamet gösterdi.

1 hafta sonra ilişki başladı.

bayağı olaylar oldu ki hakikaten uzun. 2 hafta sonra bitti neticesinde. kendisi biraz(!) dengesizdi. bense bir ilişkinin nasıl yapılması gerektiğini bilmiyordum.

beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. hikaye bol. belki bir gün..
  • erobur  (16.07.12 02:53:10) 
Lisedeyiz.
Okul takımının maçı, bizim okulun (ki aynı zamanda tüm ilçedeki en iyi hentbol stadıdır. duşları, sporcu ve hakem soyunma odaları, tribünleri ile) spor salonundaydı. Takımın en sempatik, en sevilen aynı zamanda en ateşli oyuncusu olan ben, tüm hazırlıklarımı yapmışım, takımın sahaya çıkmasını beklerken tribünde oturan takım arkadaşımın annesiyle konuşuyorum. Derken tribünün yukarıdaki kapısından içeri 3 adet kız giriyor.
Biri yaklaşık bir aydır peşinden koştuğum, yan sınıftaki müthiş zeki ve başarılı fakat bir türlü "evet" dedirtemediğim, aynı zamanda güzel kız. İsminden tutun da yürüyüşüne, gözlerine, saçlarına her şeyine hayranım. Bir tanecik bile kusuru yok kızın benim gözümde.
İki arkadaşıyla tribün girişinden geçtiler. Beni gördüler, birisi eliyle "yanımıza gel" manasında bir işaret yaptı ve geri çıktılar. Hemen koştum peşlerinden. Çıkınca ne göreyim! Benim hayranı olduğum o mükemmel insan ağlıyor. Yanında da bana dik dik bakan iki arkadaşı.
Kızlardan birisi:
"A*** seninle bir daha konuşmak istemiyor. Peşini bırak artık kızın. Zorla güzellik olmaz!" diyor.
Mal gibi kalıyorum. --south park sessizliği--
Üçünün de yüzüne ayrı ayrı bakıyorum. Hayır üçü de aynı şekilde bakıyor bana.
Bir müddet şu şekilde: o.O baktıktan sonra daha ben ağzımı açamadan üçü de arkasını dönüp uzaklaşıyor.
Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ne yapmış olabilirim?
Sonradan öğreniyorum ki, önceden de problemlerimiz olan ingilizce hocası... Namussuz herif ahlak bekçiliğine soyunmuş, tüm sınıfın önünde kızı tehdit etmiş. Tabi bu şekilde rezil olan kız da bi daha yüzüme bakmadı.
Yıllar sonra gördüm alakasız bi yerde. Yolda yürürken... Gülümsedi, selam verdi ben de gülümsedim, aldım selamını. Gitti. Bakakaldım arkasından. Kendi kendime "güzelliğinden, kibarlığından hiç bişey kaybetmemiş" dedim.
Ben çok şey kaybetmiştim, o ayrı.
  • norek  (16.07.12 18:15:27 ~ 18:16:46) 
Okulun ilk günü okuldan kaçmak adettendi. Önceden sözleşmiştik. 9. sınıfa gidiyordum. Babamın verdiği bir tomar bileti bozdurup Jagler marka parfümle saç spreyi aldım. Sabahtan ikisini de güzelce sıktım. Lacivert okul ceketi yerine gül kurusu ceketimi giydim. Saçımı geriye doğru iyice yatırıp saç fırçamı her zamanki gibi sol iç cebime koydum.
Okula şöyle bir uğrayıp kız lisesinin önüne biriktik. Okulun duvarına sağ elimi yaslayıp sol elimi de pantolonumun cebine soktum. Gözlerimi hafiften kısarak etkili bakislar olusturmaya çalışıyordum. Az sonra yanımdaki haydutlardan biri “oğlum şu kız sana bakıyor sabahtan beri” dedi. Saçları Sezen Aksu tarzında küt kesilmiş sarışın bir kız. Ufak tefek bir şey. Diğeri “bitik oğlum bu kız sana” dedi. “Git konuş çabuk” dediler. Kızların yanına doğru yaklaştım. Orta Anadolu aksanımı hafifçe düzelterek “bişey söyleyecektim” dedim. Kız bana doğru dönüp “ne var beee!” dedi. “Bişey diyecem” dedim. “Ne diyeceksin salak?” dedi kız. Ne söyleyeceğimi unuttum. Daha dogrusu planlamamistim. Ne demem gerektigini keşke arkadaşlara sorsaydım diye sonradan çok pişman oldum. İki adım geri geldim şaşkınlıkla. Arkama hiç bakmadım. Geri zekalı belediyeciler mazgalin altını temizledikten sonra yerine takmamışlar. Mazgal çukurundaki çamuru da çıkarıp yanına koymuşlar. Delik açıkmış. Çukura öyle bir düştüm ki bacağımın biri tamamen çukura girdi. Cebimdeki saç fırçam fırlayıp kızların önüne yuvarlandı. Çıkacam derken elim ayağım yanındaki pisliğe bulandı. Kalktığım gibi koşup hiç kimseye bakmadan gördüğüm ilk otobüse atladim.
Bahçeden geçerken bisikletimin tekerine iki tekme salladim. Walkman’ime Ferdi Tayfur’un Yuvasız Kuşlar kasetini koydum. Babamın Maltepe paketinden bir tek çekip sobanın üstünde tıpkı babam gibi yuvarlaya yuvarlaya kuruttum. Sonra çatıya çıkıp tandırın arkasına iyice saklandım. Pilim bitinceye kadar Ferdi Tayfur’u hiç kapatmadım. Aksini iddia eden bütün erkekler gibi höyküre höyküre salya sümük ağladım.
Ertesi gün sordular “ne dedi len kız?” diye. “Şu anda düşünmüyormuş, derslerine çalışcakmış” dedim. Okul çıkışı Bahattin'e uğrayıp saçımı 3'e vurdurdum.ıbrahim alan
  • kacakkk mi  (29.11.15 22:28:36) 
Ben yürümediğim kız tarafından bile reddedildim yahu, ne epik reddedilmesi...


  • anonymice  (29.11.15 22:34:38) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.