[]
akademik sıkıntılar... (uzun yazı)
Gelecekte ne yapacağım diye düşüne düşüne bir hal oluyorum son zamanlarda. benle beraber liseden mezun olan arkadaşlarım birer ikişer "işveren: meb"leri profillerine ekliyorlar (aöl mezunuyum). meb'de çalışmak istediğimi pek sanmıyorum ama asıl sıkıntı belli bir hedefimin de olmaması. bölümüm de bana bir hedef vermiyor.
pek de sevemediğim bir bölümde okuyorum (galatasaray üni - fransız dili ve edebiyatı). bir türlü sevemediğim edebiyat dersleri ve kafamın bir türlü almadığı dilbilim teorileri beni bu bölümden nefret ettirdi. 6 süren bu bölümün bitmesine daha 2 sene var. bölümden mezun olduğumda bir mesleğim de olamayacak çünkü dilbilim veya edebiyat üzerine çalışma yapacağıma gider taksim'de su satarım. çevirmenlik, yazarlık, yayınevi, basımevi bilmem ne şeyler de gözüme çok kıytırık görünüyor, hem ilgimi çekmiyorlar, hem de iş peşinde koşmak yerine biraz daha memur zihniyetini, "oturayım, çalışayım, alayım paramı, işim gücüm belli olsun"u istiyor gibiyim. hadi çevirmenlik hoş gibi aslında da, nereden başlanır bilemiyorum. fr-tr, ing-tr tamam da, tr-ing, tr-fr çeviri yapmak için gereken bilgiye de pek sahip değilim.
ne bileyim, seveceğim şeyin ne olduğunu düşünüyorum, ilgimi çeken tek alan tarihmiş gibi geliyor. sanki üniversitede tarih konusunda araştırma yapan biri olmak kendimi gerçekleştirmemi sağlarmış gibi geliyor. yabancu dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki? fransız, ingiliz, amerikan kütüphanelerinde, arşivlerinde araştırmalar yapsam mesela... bu tür şeyleri yapabilmek için nereden mezun olup nerede işe girmek gerekiyor?
"lisedeyken niye yabancı dil bölümünü seçmişim", "üniversiteye bir sene daha mı hazırlanmalıymışım" diye düşünmenin bu saatten sonra manası yok. belki sözel seçip tarih okusam daha farklı olurdu her şey ama yeniden tarih okuyabilir miyim bilmiyorum. mezun olduğumda 23 yaşında olacağım ve istediğim hayat standardına sahip olmak için daha okul bitmeden çalışmak zorunda kalacak gibiyim. ailem şu ara destekliyor falan da, nereye kadar yani.
yüksek lisansımı tarih üzerine yapsam ne olur, buradan hareketle bir yere varabilir miyim onu da bilemiyorum. yüksek lisans ne için yapılır ve yüksek lisans yapınca askerden yırtmak haricinde tam olarak ne kazanılır bunu da tam bilmiyorum.
bu bölümü bitireceğim çünkü bırakıp gitmek hayattan 4 sene kaybetmek olacak. elde ne var, belki iyi bir üniversiteden alınmış bir diploma, iyi derecede ingilizce ve fransızca, birazcık da ispanyolca. bundan sonrası muallakta. nasıl para kazanacağım, nerede çalışacağım bilemiyorum. akademiye devam edip tarih üzerine bir şeylere mi girişsem, bunu da bilemiyorum. beni kim işe alır, ben ne işe yararım, üç beş gramer hatasıyla da olsa anlaşılır yazılar yazıp günlük muhabbetleri çevirebildiğim, okuduğumu anlayıp telefonda falan konuşabildiğim 2 dil bilmem bana hayatta ne fayda sağlar bilemiyorum. diplomamda hoşuma giden bi titr yok. işin kötüsü geleceğimin ne olacağı, hedefimin ne olduğu belli olmadığı için kendimi herhangi bir şeye motive edememem. boşluktayım. üniversiteyi kazanalı beri tatilde gibiyim. kafa karışık yani.
yardımcı olacaklara, yol göstereceklere şimdiden teşekkürler. buna gerçekten ihtiyacım var.
pek de sevemediğim bir bölümde okuyorum (galatasaray üni - fransız dili ve edebiyatı). bir türlü sevemediğim edebiyat dersleri ve kafamın bir türlü almadığı dilbilim teorileri beni bu bölümden nefret ettirdi. 6 süren bu bölümün bitmesine daha 2 sene var. bölümden mezun olduğumda bir mesleğim de olamayacak çünkü dilbilim veya edebiyat üzerine çalışma yapacağıma gider taksim'de su satarım. çevirmenlik, yazarlık, yayınevi, basımevi bilmem ne şeyler de gözüme çok kıytırık görünüyor, hem ilgimi çekmiyorlar, hem de iş peşinde koşmak yerine biraz daha memur zihniyetini, "oturayım, çalışayım, alayım paramı, işim gücüm belli olsun"u istiyor gibiyim. hadi çevirmenlik hoş gibi aslında da, nereden başlanır bilemiyorum. fr-tr, ing-tr tamam da, tr-ing, tr-fr çeviri yapmak için gereken bilgiye de pek sahip değilim.
ne bileyim, seveceğim şeyin ne olduğunu düşünüyorum, ilgimi çeken tek alan tarihmiş gibi geliyor. sanki üniversitede tarih konusunda araştırma yapan biri olmak kendimi gerçekleştirmemi sağlarmış gibi geliyor. yabancu dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki? fransız, ingiliz, amerikan kütüphanelerinde, arşivlerinde araştırmalar yapsam mesela... bu tür şeyleri yapabilmek için nereden mezun olup nerede işe girmek gerekiyor?
"lisedeyken niye yabancı dil bölümünü seçmişim", "üniversiteye bir sene daha mı hazırlanmalıymışım" diye düşünmenin bu saatten sonra manası yok. belki sözel seçip tarih okusam daha farklı olurdu her şey ama yeniden tarih okuyabilir miyim bilmiyorum. mezun olduğumda 23 yaşında olacağım ve istediğim hayat standardına sahip olmak için daha okul bitmeden çalışmak zorunda kalacak gibiyim. ailem şu ara destekliyor falan da, nereye kadar yani.
yüksek lisansımı tarih üzerine yapsam ne olur, buradan hareketle bir yere varabilir miyim onu da bilemiyorum. yüksek lisans ne için yapılır ve yüksek lisans yapınca askerden yırtmak haricinde tam olarak ne kazanılır bunu da tam bilmiyorum.
bu bölümü bitireceğim çünkü bırakıp gitmek hayattan 4 sene kaybetmek olacak. elde ne var, belki iyi bir üniversiteden alınmış bir diploma, iyi derecede ingilizce ve fransızca, birazcık da ispanyolca. bundan sonrası muallakta. nasıl para kazanacağım, nerede çalışacağım bilemiyorum. akademiye devam edip tarih üzerine bir şeylere mi girişsem, bunu da bilemiyorum. beni kim işe alır, ben ne işe yararım, üç beş gramer hatasıyla da olsa anlaşılır yazılar yazıp günlük muhabbetleri çevirebildiğim, okuduğumu anlayıp telefonda falan konuşabildiğim 2 dil bilmem bana hayatta ne fayda sağlar bilemiyorum. diplomamda hoşuma giden bi titr yok. işin kötüsü geleceğimin ne olacağı, hedefimin ne olduğu belli olmadığı için kendimi herhangi bir şeye motive edememem. boşluktayım. üniversiteyi kazanalı beri tatilde gibiyim. kafa karışık yani.
yardımcı olacaklara, yol göstereceklere şimdiden teşekkürler. buna gerçekten ihtiyacım var.
yazmaktan klavyemin tuşları delindi: "bu saatten sonra" "bu yaştan sonra" gibi saçmalıkları kesin artık. gavur 40 yaşında tıp fakültesine yazılıyor, 80 yaşında büyükelçi tayin ediyor. türk ise 40 yaşına gelince emeklilik planları yapmaya başlıyor. silkinin ve kendinize gelin. (senin gibi düşünenlerin hepsine birden yazıyorum bunu). atın üzerinizdeki şu ölü toprağını. tabii çok da haksız sayılmazsınız, zira (bkz: sosyal depresyon) nedeniyle, ülke topyekûn depresyonda.
sana gelince bebek (evet, henüz bir bebeksin)
Fransız sermayeli global bir şirket, seni işe alır. Diğer ülkelerle olan muhaberatı İngilizce, merkezle olan muhaberatı Fransızca götürürsün. Gayet de bol seyahatli, hareketli, renkli ve heyecanlı bir iş hayatın olabilir. Ama başlangıçta gözün yükseklerde olmayacak. İcabında 'ofis boyvari' bir iş bile olabilir. Öyle bir şirkette, işe çıraklıktan başlayacaksın yani.
Ama yazdıklarından, böyle bir hayatı pek de özlemediğini anlıyorum. Hiç olmazsa, tarih okurken ailene ve kendine destek olabileceğin bir iş olur bu bahsettiğim.
"Yabancı dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki?" sorusunu sormaktan daha iyi saçmalayamazdın. 1. Yabancı dil bilen her meslek grubuna ihtiyaç var çünkü yerküresel köyde yaşıyoruz, inanmayacan ama neredeyse 30 senedir durum bu.
2. Kafasını Türkçe ve Osmanlıca kaynaklara gömmüş, hadiseleri tek taraflı izahlardan anlamaya çalışan, tezlerini dünyaya anlatmaktan aciz bir tarihçi mi daha muteberdir, yoksa bunun tersi mi?
istediğin, özlediğin hayata kavuşabilmek için, ya sen fedakârlık edecen, ya da sana ilaveten ailen de biraz daha fedakârlık edecek. sırf Fransızca öğrenmek için 6 sene okumak çok mantıklı değil. "Ben Fransızca'da yeterince iyileştim, araştırmacı olmam için bu kadar Fransızca bana yeter" diyosan, okulu bırakıp tarih okuyacan. bu kadar radikal bir karar vermeden önce, iş imkanlarını iyi araştırman lazım. belli başlı üniversitelerin tarih hocalarından randevu almaya çalış ve git görüş. içlerinden en az biri sana vakit ayıracaktır ve yol gösterecektir. bu tür bir hareket yapabilmen için, tarihi deli gibi seviyor olman, tarihî rüyalar görüyor olman lazım ki, sonradan ömür boyu pişmanlık yaşamayasın. tarih yüksek lisansı var mıdır mesela bu soru'na cevap bulabilirsin.
tarih burada bir misal sadece. sen hayatta ne yaparsan en çok zevk alacağını keşfedeceksin önce. istiklal'de su satmak sana hayatta en çok zevk verecek şeyse, gözünü karartıp onu bile yapacaksın uç bir örnek olarak. ben tarih doktorası yapmış taksi şoförü gördüm mesela. (türkiye'de değil tabii). herif osmanlı tarihi konusunda elime verdiydi iki dakkada.
hangi işin sana en çok zevk vereceğini keşfetmen içinse, tatbiki olarak işlere girip çıkman lazım. staj yapman lazım. çıraklık yapman lazım. her şeyi para olarak görme. yayınevinde de çalış, tercüme de yap, turist rehberliği de yap, tezgahtarlık da yap, gerekiyosa su da sat. iki günde anlarsın zaten, öyle bir iş yapmayı isteyip istemediğini. böyle ufak ufak alıştırmalar, denemeler, uygulamalar sana gerçekte ne istediğini öğretecek. mesela tarih lisans ya da yüksek lisansı yapmadan önce, kendine çok ilgini çeken bi konu seç ve kütüphanenin tozlu kitapları arasına gömül bir kaç ay. (ulan ne zevksiz bi dünya be! şimdi bunu yapmana da gerek yok, gugıl hazretleri nedeniyle). neyse, gene de gugılın henüz erişemediği kaynaklara eriş. fransız kaynaklarından 1915'i oku mesela filan gibi. eğer bunları yaparken, dış dünyayı ve yemek yemeyi dahi unutuyor, vaktin nasıl geçtiğini bilmiyor, öğrendiklerinden müthiş bir haz duyuyorsan, tarih oku.
titr mevzuunu siktiret. lisedeki arkadaşlarının işverenlerinin ne olduğunu da. her koyun kendi bacağından asılır. sen ne iş yaparsan mutlu olursun'u keşfet önce. bunun için bir senelik bir süre tanı kendine. "seneye bu zamanlar, ne iş yaparsam mutlu olurum'u bulmuş olacağım" gibi bi hedef koy kendine. bu zaman zarfında her boya küpüne gir çık. belki de dış ticaret veya özel şirkette "almost" ofis boyluk hoşuna gidecek, ne biliyosun?
özet geç piç: sana kızıyorum ve seni destekliyorum.
sana gelince bebek (evet, henüz bir bebeksin)
Fransız sermayeli global bir şirket, seni işe alır. Diğer ülkelerle olan muhaberatı İngilizce, merkezle olan muhaberatı Fransızca götürürsün. Gayet de bol seyahatli, hareketli, renkli ve heyecanlı bir iş hayatın olabilir. Ama başlangıçta gözün yükseklerde olmayacak. İcabında 'ofis boyvari' bir iş bile olabilir. Öyle bir şirkette, işe çıraklıktan başlayacaksın yani.
Ama yazdıklarından, böyle bir hayatı pek de özlemediğini anlıyorum. Hiç olmazsa, tarih okurken ailene ve kendine destek olabileceğin bir iş olur bu bahsettiğim.
"Yabancı dil bilen tarihçiye ihtiyaç var mı ki?" sorusunu sormaktan daha iyi saçmalayamazdın. 1. Yabancı dil bilen her meslek grubuna ihtiyaç var çünkü yerküresel köyde yaşıyoruz, inanmayacan ama neredeyse 30 senedir durum bu.
2. Kafasını Türkçe ve Osmanlıca kaynaklara gömmüş, hadiseleri tek taraflı izahlardan anlamaya çalışan, tezlerini dünyaya anlatmaktan aciz bir tarihçi mi daha muteberdir, yoksa bunun tersi mi?
istediğin, özlediğin hayata kavuşabilmek için, ya sen fedakârlık edecen, ya da sana ilaveten ailen de biraz daha fedakârlık edecek. sırf Fransızca öğrenmek için 6 sene okumak çok mantıklı değil. "Ben Fransızca'da yeterince iyileştim, araştırmacı olmam için bu kadar Fransızca bana yeter" diyosan, okulu bırakıp tarih okuyacan. bu kadar radikal bir karar vermeden önce, iş imkanlarını iyi araştırman lazım. belli başlı üniversitelerin tarih hocalarından randevu almaya çalış ve git görüş. içlerinden en az biri sana vakit ayıracaktır ve yol gösterecektir. bu tür bir hareket yapabilmen için, tarihi deli gibi seviyor olman, tarihî rüyalar görüyor olman lazım ki, sonradan ömür boyu pişmanlık yaşamayasın. tarih yüksek lisansı var mıdır mesela bu soru'na cevap bulabilirsin.
tarih burada bir misal sadece. sen hayatta ne yaparsan en çok zevk alacağını keşfedeceksin önce. istiklal'de su satmak sana hayatta en çok zevk verecek şeyse, gözünü karartıp onu bile yapacaksın uç bir örnek olarak. ben tarih doktorası yapmış taksi şoförü gördüm mesela. (türkiye'de değil tabii). herif osmanlı tarihi konusunda elime verdiydi iki dakkada.
hangi işin sana en çok zevk vereceğini keşfetmen içinse, tatbiki olarak işlere girip çıkman lazım. staj yapman lazım. çıraklık yapman lazım. her şeyi para olarak görme. yayınevinde de çalış, tercüme de yap, turist rehberliği de yap, tezgahtarlık da yap, gerekiyosa su da sat. iki günde anlarsın zaten, öyle bir iş yapmayı isteyip istemediğini. böyle ufak ufak alıştırmalar, denemeler, uygulamalar sana gerçekte ne istediğini öğretecek. mesela tarih lisans ya da yüksek lisansı yapmadan önce, kendine çok ilgini çeken bi konu seç ve kütüphanenin tozlu kitapları arasına gömül bir kaç ay. (ulan ne zevksiz bi dünya be! şimdi bunu yapmana da gerek yok, gugıl hazretleri nedeniyle). neyse, gene de gugılın henüz erişemediği kaynaklara eriş. fransız kaynaklarından 1915'i oku mesela filan gibi. eğer bunları yaparken, dış dünyayı ve yemek yemeyi dahi unutuyor, vaktin nasıl geçtiğini bilmiyor, öğrendiklerinden müthiş bir haz duyuyorsan, tarih oku.
titr mevzuunu siktiret. lisedeki arkadaşlarının işverenlerinin ne olduğunu da. her koyun kendi bacağından asılır. sen ne iş yaparsan mutlu olursun'u keşfet önce. bunun için bir senelik bir süre tanı kendine. "seneye bu zamanlar, ne iş yaparsam mutlu olurum'u bulmuş olacağım" gibi bi hedef koy kendine. bu zaman zarfında her boya küpüne gir çık. belki de dış ticaret veya özel şirkette "almost" ofis boyluk hoşuna gidecek, ne biliyosun?
özet geç piç: sana kızıyorum ve seni destekliyorum.
- compadrito (28.11.11 07:51:35 ~ 07:58:59)
abi anladığım kadarıyla ortada net ve büyük bir sorun yok. sevmediğin bi bölümde okuyorsun. e çoğumuz öyle yapıyoruz zaten(ben değil). 2 sene daha idare et, vaktinde bitir bölümü. zaten bu seneden sonra derslerin hep seçmeli olacak. son 2 senede hep tarihle ilgili dersler seçersin, ki ilgilendiğin ders bulacağına eminim. eğer maddi olarak idare edebilecek durumdaysan, bir süre daha öğrenci hayatı yaşarsın maddi olarak ve tarih master'ını da yaparsın. sen gsü'deki manyaklara bakma. herkesin kafasında bi sorbon'dur bi nantes'tır lyon'dur var ama hiç gerek yok. türkiye'de kalburüstü biçok yerde mastır yapabilirsin ve gayet de güzel olur. inan o zamana kadar kafan da biraz daha açılır, önünde yeni yollar da açılır. hayatının ufak ufak rayına oturduğunu fark edersin; bu endişeler azalır.
benzer kaygılara her üniv öğrencisi düşüyor ara sıra. ben de gsü'deyim, severek sosyoloji okuyorum ama bizim de geleceğimiz hiç net değil. birazdan evden çıkacağım, canın bu konuya hala sıkkın olursa diye de özel mesajdan tel no gönderiyorum. akşama kadar okulda olacağım, arayabilirsin konuşmak istersen.abi anladığım kadarıyla ortada net ve büyük bir sorun yok. sevmediğin bi bölümde okuyorsun. e çoğumuz öyle yapıyoruz zaten(ben değil). 2 sene daha idare et, vaktinde bitir bölümü. zaten bu seneden sonra derslerin hep seçmeli olacak. son 2 senede hep tarihle ilgili dersler seçersin, ki ilgilendiğin ders bulacağına eminim. eğer maddi olarak idare edebilecek durumdaysan, bir süre daha öğrenci hayatı yaşarsın maddi olarak ve tarih master'ını da yaparsın. sen gsü'deki manyaklara bakma. herkesin kafasında bi sorbon'dur bi nantes'tır lyon'dur var ama hiç gerek yok. türkiye'de kalburüstü biçok yerde mastır yapabilirsin ve gayet de güzel olur. inan o zamana kadar kafan da biraz daha açılır, önünde yeni yollar da açılır. hayatının ufak ufak rayına oturduğunu fark edersin; bu endişeler azalır.
benzer kaygılara her üniv öğrencisi düşüyor ara sıra. ben de gsü'deyim, severek sosyoloji okuyorum ama bizim de geleceğimiz hiç net değil. birazdan evden çıkacağım, canın bu konuya hala sıkkın olursa diye de özel mesajdan tel no gönderiyorum. akşama kadar okulda olacağım, arayabilirsin konuşmak istersen.
benzer kaygılara her üniv öğrencisi düşüyor ara sıra. ben de gsü'deyim, severek sosyoloji okuyorum ama bizim de geleceğimiz hiç net değil. birazdan evden çıkacağım, canın bu konuya hala sıkkın olursa diye de özel mesajdan tel no gönderiyorum. akşama kadar okulda olacağım, arayabilirsin konuşmak istersen.abi anladığım kadarıyla ortada net ve büyük bir sorun yok. sevmediğin bi bölümde okuyorsun. e çoğumuz öyle yapıyoruz zaten(ben değil). 2 sene daha idare et, vaktinde bitir bölümü. zaten bu seneden sonra derslerin hep seçmeli olacak. son 2 senede hep tarihle ilgili dersler seçersin, ki ilgilendiğin ders bulacağına eminim. eğer maddi olarak idare edebilecek durumdaysan, bir süre daha öğrenci hayatı yaşarsın maddi olarak ve tarih master'ını da yaparsın. sen gsü'deki manyaklara bakma. herkesin kafasında bi sorbon'dur bi nantes'tır lyon'dur var ama hiç gerek yok. türkiye'de kalburüstü biçok yerde mastır yapabilirsin ve gayet de güzel olur. inan o zamana kadar kafan da biraz daha açılır, önünde yeni yollar da açılır. hayatının ufak ufak rayına oturduğunu fark edersin; bu endişeler azalır.
benzer kaygılara her üniv öğrencisi düşüyor ara sıra. ben de gsü'deyim, severek sosyoloji okuyorum ama bizim de geleceğimiz hiç net değil. birazdan evden çıkacağım, canın bu konuya hala sıkkın olursa diye de özel mesajdan tel no gönderiyorum. akşama kadar okulda olacağım, arayabilirsin konuşmak istersen.
- yasakani (28.11.11 09:49:13)
Tarih bölümlerine gidip hocalarla konuşun. "Bu son iki senede tarih yüksek lisansı için ne öğreneyim, Fransızca'nın neresine kayayım ki tarih araştırmalarında yararlı olabileyim?" gibi sorular sorun.
Tabii tarihten eminseniz :) Akademik ortamlarda büyük okullarda kadronun aslanın ağzında olduğunu da eklemek isterim.
Tabii tarihten eminseniz :) Akademik ortamlarda büyük okullarda kadronun aslanın ağzında olduğunu da eklemek isterim.
- sourlemonade (28.11.11 18:45:20)
1