[]
hiçbir şeyden memnun olamama
işbu duyuru, içinde bulunduğum, hayatımı artık çekilmez kılan bunalımın bir yansıması olarak yazılmıştır.
selamlar hepinize.
belirttiğim gibi, bunalım mı denir depresyon mu denir, öyle boktan bir dönemdeyim. içimi dökmek istedim belki birileri çıkar da bir şey önerir diye.
ingilizce öğretmenliği son sınıf öğrencisiyim. öncelikle bölümümü zaten isteyerek seçmedim, son sınıf oldum öğretmenliğe dair hala nefret doluyum. bundan dolayı zaten fazlasıyla olumsuzluk içindeyim. yüksek lisans-okutmanlık vs düşünüyorum ama gel gör ki istediğim üniversiteler hayvani başarılı öğrencileri aldıkları için ben kendimde pek şans göremiyorum. matematiği sıfır olan biriyim ve haftaya gireceğim ales için tek soru dahi çözmedim. iyi bok yedim. kendi mallığım. biliyorum. bundan dolayı vicdan azabı ekleniyor bir de bu olumsuzluklara.
ikincisi, benim bir erkek arkadaşım var hollanda'da. bugüne kadar zaten doğru düzgün insanı bulamadım mı diyeyim, ilişki yürütmeyi beceremedim mi diyeyim, bunlardan dolayı uzak mesafe ilişkisinden kaçtım ama en sonunda kendimi kıtalar arası bir ilişkide buldum. iş yine akademik konuya gelecek, sanmayın ki dersle yatıp dersle kalkan biriyim. alakam yok sayılır. ama liseden beri hep yurtdışında okuma, master yapma gibi hayalerim vardı. e şimdi o insanevladı da türkiye'ye gelse iş bulma konusunda sıkıntı çekeceği için ben bir şekilde hollanda'ya gideyim diyorum. alanımla hiçbir ilgisi olmayan bir alana master başvurusunda bulunacağım ama tek üniversite tek başvuru olmamalı. her ihtimale karşı alternatifler de bulmalıyım. ama bulamıyorum. he bi de zaten iş keşke maşvurup da kabul edilmekle bitse. burs kazanmam lazım şu ab ülkelerinin hükümetlerinin verdiği burslardan. kazanamazsam, okullardan kabul alsam bile gidemem. öyle ki şu an çıkarıp 500 tl'yi denkleştirip de gidemiyorum hollandaya. maddi açıdan o kadar kısıtlı imkanım.
işte ben kabul edilemezsem, hollanda'ya gidemezsem, aylardır verdiğimiz emek boşa gidecek zira sonunda birlikte olamayacaksak ki birlikte olmamızın tek yolu benim oraya gidebilmem, devam etmemizin hiçbir anlamı olmayacak. severek ayrılanlar olacağız yani. gerçi zaten daha aile faktörü var, yabancı damat mevzusuna kesinlikle olumsuz bakacak bizimkiler ama ikna etmenin bir yolunu bulabilirim diye düşünüyorum. hele bi gideyim de, onu daha sonra bunalık meselesi yaparım kendime.
bir de, benim kendimi bildim bileli en büyük problemim, yahu ben çok güzel şeyler yaşasam da hep mutsu hissediyorum kendimi. övünmek gibi olmasın, sadece örnek vermek için söylüyorum, hiç planda yokken böyle para mara hiçbir imkanım yokken bir programla bir şekilde italya'ya gittim bu yaz, hayatımda hiç eğlenmediğim kadar eğlendim mükemmel vakit geçirdim ama ne oldu? BEN MUTLUYKEN BİLE ASLINDA HEP MUTSUZDUM! çünkü aklımda hep o güzel anların biteceği vardı. şimdi de açıp fotoğraflara bakıp bakıp ağlıyorum. bir daha hiç öyle güzel şeyler yaşayamayacakmışım gibi düşünüyorum. yaşasam da yine mutsuz olacağımı biliyorum. peki bu çıkmaz ne zaman sona erecek? diyeceksiniz ki hayat uzun, daha önünde ne yıllar var, karşına neler çıkacak falan. biliyorum, ben de başkasına aynı tavsiyeleri veririm ama ben bunu yapamıyorum, kendimi o şekilde rahatlatamıyorum?
sanki artık ilerisi olmayacakmış gibi geiyor. bu sene mezun olduktan sonrası koca bir boşlukmuş, o zamanları hiç yaşamayacakmışım gibi. bugüne kadar amele öğrenciliğimin tek amacı, iyi bir üniversitede iyi bir bölüm okumaktı. öyle de yaptım. e peki şimdi? bütün amacımın sonuna geldim, istediğim şeylerde de başarısız olursam ne olacak? hiç istemediğim bir hayata mı sürükleneceğim?
bunları böyle yazdım ki belki birisi çıkar der ki, git kardeşim otur haline şükret insanlar neler yaşıyor sen neyden dert yanıyorsun, şunu şunu yap, şu kitabı oku, şu filmi izle, kendine gel. paylaşınca hafifler belki.
bu hayvani ve lüzumsuz şeyi okuduysanız eğer sabrınıza hayran ve müteşekkirim. okumayıp da sadece bu son satırları okuduysanız da sallayın zaten, ben olsam ben de okumazdım "bu ne lan destan yazmış hıyar" derdim. şaka, o kadar demeyebilirdim.
selamlar hepinize.
belirttiğim gibi, bunalım mı denir depresyon mu denir, öyle boktan bir dönemdeyim. içimi dökmek istedim belki birileri çıkar da bir şey önerir diye.
ingilizce öğretmenliği son sınıf öğrencisiyim. öncelikle bölümümü zaten isteyerek seçmedim, son sınıf oldum öğretmenliğe dair hala nefret doluyum. bundan dolayı zaten fazlasıyla olumsuzluk içindeyim. yüksek lisans-okutmanlık vs düşünüyorum ama gel gör ki istediğim üniversiteler hayvani başarılı öğrencileri aldıkları için ben kendimde pek şans göremiyorum. matematiği sıfır olan biriyim ve haftaya gireceğim ales için tek soru dahi çözmedim. iyi bok yedim. kendi mallığım. biliyorum. bundan dolayı vicdan azabı ekleniyor bir de bu olumsuzluklara.
ikincisi, benim bir erkek arkadaşım var hollanda'da. bugüne kadar zaten doğru düzgün insanı bulamadım mı diyeyim, ilişki yürütmeyi beceremedim mi diyeyim, bunlardan dolayı uzak mesafe ilişkisinden kaçtım ama en sonunda kendimi kıtalar arası bir ilişkide buldum. iş yine akademik konuya gelecek, sanmayın ki dersle yatıp dersle kalkan biriyim. alakam yok sayılır. ama liseden beri hep yurtdışında okuma, master yapma gibi hayalerim vardı. e şimdi o insanevladı da türkiye'ye gelse iş bulma konusunda sıkıntı çekeceği için ben bir şekilde hollanda'ya gideyim diyorum. alanımla hiçbir ilgisi olmayan bir alana master başvurusunda bulunacağım ama tek üniversite tek başvuru olmamalı. her ihtimale karşı alternatifler de bulmalıyım. ama bulamıyorum. he bi de zaten iş keşke maşvurup da kabul edilmekle bitse. burs kazanmam lazım şu ab ülkelerinin hükümetlerinin verdiği burslardan. kazanamazsam, okullardan kabul alsam bile gidemem. öyle ki şu an çıkarıp 500 tl'yi denkleştirip de gidemiyorum hollandaya. maddi açıdan o kadar kısıtlı imkanım.
işte ben kabul edilemezsem, hollanda'ya gidemezsem, aylardır verdiğimiz emek boşa gidecek zira sonunda birlikte olamayacaksak ki birlikte olmamızın tek yolu benim oraya gidebilmem, devam etmemizin hiçbir anlamı olmayacak. severek ayrılanlar olacağız yani. gerçi zaten daha aile faktörü var, yabancı damat mevzusuna kesinlikle olumsuz bakacak bizimkiler ama ikna etmenin bir yolunu bulabilirim diye düşünüyorum. hele bi gideyim de, onu daha sonra bunalık meselesi yaparım kendime.
bir de, benim kendimi bildim bileli en büyük problemim, yahu ben çok güzel şeyler yaşasam da hep mutsu hissediyorum kendimi. övünmek gibi olmasın, sadece örnek vermek için söylüyorum, hiç planda yokken böyle para mara hiçbir imkanım yokken bir programla bir şekilde italya'ya gittim bu yaz, hayatımda hiç eğlenmediğim kadar eğlendim mükemmel vakit geçirdim ama ne oldu? BEN MUTLUYKEN BİLE ASLINDA HEP MUTSUZDUM! çünkü aklımda hep o güzel anların biteceği vardı. şimdi de açıp fotoğraflara bakıp bakıp ağlıyorum. bir daha hiç öyle güzel şeyler yaşayamayacakmışım gibi düşünüyorum. yaşasam da yine mutsuz olacağımı biliyorum. peki bu çıkmaz ne zaman sona erecek? diyeceksiniz ki hayat uzun, daha önünde ne yıllar var, karşına neler çıkacak falan. biliyorum, ben de başkasına aynı tavsiyeleri veririm ama ben bunu yapamıyorum, kendimi o şekilde rahatlatamıyorum?
sanki artık ilerisi olmayacakmış gibi geiyor. bu sene mezun olduktan sonrası koca bir boşlukmuş, o zamanları hiç yaşamayacakmışım gibi. bugüne kadar amele öğrenciliğimin tek amacı, iyi bir üniversitede iyi bir bölüm okumaktı. öyle de yaptım. e peki şimdi? bütün amacımın sonuna geldim, istediğim şeylerde de başarısız olursam ne olacak? hiç istemediğim bir hayata mı sürükleneceğim?
bunları böyle yazdım ki belki birisi çıkar der ki, git kardeşim otur haline şükret insanlar neler yaşıyor sen neyden dert yanıyorsun, şunu şunu yap, şu kitabı oku, şu filmi izle, kendine gel. paylaşınca hafifler belki.
bu hayvani ve lüzumsuz şeyi okuduysanız eğer sabrınıza hayran ve müteşekkirim. okumayıp da sadece bu son satırları okuduysanız da sallayın zaten, ben olsam ben de okumazdım "bu ne lan destan yazmış hıyar" derdim. şaka, o kadar demeyebilirdim.
bu yaşıma kadar (kırk yıllık hayatımda) fark ettiğim şey şu: ne istemediğini bilmek, istemediğini bile fark edememekten daha iyi bir şey olmasına rağmen, yeterli olmuyor. buna karşılık ne istediğini bilmek, buna karar vermek gerekiyor; böylece hayatı daldan dala atlarken ıskalamaktan kurtulmak mümkün.
öğretmenlikten neden nefret ettiğinizi uzun uzadıya düşünün, sonra da eğer mümkün olsaydı yapmayı tercih edeceğiniz okutmanlığı neden tercih ettiğinizi düşünün. her ikisi için de dikkate değer birkaç gerekçeniz olması gerekir, diye düşünüyorum. gerekçeleriniz gerçekçi mi, yeterli mi? bunu analiz edin. eğer sonunda kesin bir kanıya varamıyorsanız ve yaşınız uygunsa öğretmenliği 1-2 yıl da olsa deneyin, bu arada gerçekten ne istediğinize karar verip çalışmanızı ona göre yönlendirin. gerekçelerinizin gayet gerçekçi ve yeterli olduğuna karar verirseniz, yurtdışında master yaptığınız alanı çok isteyip istemediğinize, master bittiğinde iş olanaklarınızın yeterli olup olmadığını ve o işi yapmaktan, orada yaşamaktan çok memnun olup olmayacağınızı iyice tartın. bunda da kararınız netse, ilişkinizi olağan seyrinde yürütebilir ve bu konuya ilişkin adımlar atmaya başlarsınız.
kafanız karışıkken, iyice düşünmeden, ani kararlar alıp uygulamaya geçmeyin. her şeyin arapsaçına dönmemesi için, mantıklı bir şekilde düşünüp kararınızdan emin olarak harekete geçin. kendinizi ve biraz da hayatı tanıyorsanız kitapla, filmle zaman geçirmenize gerek yok; onları edebiyat ve sinema merakınızı gidermede kullanın.
kolaylıklar dilerim.
ek: mutluluk konusu uzunca bir mesele. ne istediğinizi bilip ona göre yaşarsanız kendinizden ve de hayatınızdan memnun olmanız mümkündür. (bu cümlede mutluluktan bahsetmedim tabii, farketmişsinizdir.)
öğretmenlikten neden nefret ettiğinizi uzun uzadıya düşünün, sonra da eğer mümkün olsaydı yapmayı tercih edeceğiniz okutmanlığı neden tercih ettiğinizi düşünün. her ikisi için de dikkate değer birkaç gerekçeniz olması gerekir, diye düşünüyorum. gerekçeleriniz gerçekçi mi, yeterli mi? bunu analiz edin. eğer sonunda kesin bir kanıya varamıyorsanız ve yaşınız uygunsa öğretmenliği 1-2 yıl da olsa deneyin, bu arada gerçekten ne istediğinize karar verip çalışmanızı ona göre yönlendirin. gerekçelerinizin gayet gerçekçi ve yeterli olduğuna karar verirseniz, yurtdışında master yaptığınız alanı çok isteyip istemediğinize, master bittiğinde iş olanaklarınızın yeterli olup olmadığını ve o işi yapmaktan, orada yaşamaktan çok memnun olup olmayacağınızı iyice tartın. bunda da kararınız netse, ilişkinizi olağan seyrinde yürütebilir ve bu konuya ilişkin adımlar atmaya başlarsınız.
kafanız karışıkken, iyice düşünmeden, ani kararlar alıp uygulamaya geçmeyin. her şeyin arapsaçına dönmemesi için, mantıklı bir şekilde düşünüp kararınızdan emin olarak harekete geçin. kendinizi ve biraz da hayatı tanıyorsanız kitapla, filmle zaman geçirmenize gerek yok; onları edebiyat ve sinema merakınızı gidermede kullanın.
kolaylıklar dilerim.
ek: mutluluk konusu uzunca bir mesele. ne istediğinizi bilip ona göre yaşarsanız kendinizden ve de hayatınızdan memnun olmanız mümkündür. (bu cümlede mutluluktan bahsetmedim tabii, farketmişsinizdir.)
- tedirginlik hucresi (19.11.11 17:46:23 ~ 17:49:37)
ailenin desteğiyle mi yaşıyorsun? daha önce bir yerlerde çalıştın mı?
- asdasdas (19.11.11 19:34:13)
"daldan dala atlarken hayatı ıskalamaktan" sağlam söz etmişsin tedirginlik hücresi, tebrikler..
sırf bu söz üzerine düşünerek bile çözülebilir. tek meslek o değil, tek erkek o değil, tek ülke hollanda değil vb vb vb
sırf bu söz üzerine düşünerek bile çözülebilir. tek meslek o değil, tek erkek o değil, tek ülke hollanda değil vb vb vb
- anonimyususer (19.11.11 19:34:46)
evet ailemin desteğiyle yaşıyorum ama meb'den burs da alıyorum. ailem sadece ona ekleme yapıyor. daha önce, üniversiteye başladığım ilk 2 yıl bir dershanede ingilizce öğretmenliği yaptım ve işte o an anladım gerçekten bu işten hiç hoşlanmadığımı ve hayatımı bu işi yaparak geçiremeyeceğimi.
evet, istemediğim şeyi kesin bir şekilde biliyorum. peki ne istiyorum? hollanda olur, başka bir yer olur, bir ab ülkesinde ab ilişkileri üzerine eğitim alıp, o konuyla ilgili bir alanda çalışmak istiyorum. uluslararası şirketlerin kültürel farklılıklar üzerine çalışan insan kaynakları departmanı olur, ya da bir üniversitede bu konuyla ilgili araştıma olur. çalışmak istediğim alan bu. neden hollanda, erkek arkadaşımdan dolayı. ama sadece oraya da başvurmayacağım işte, nerden kabul alısam, en iyisi neresi olursa oraya gideceğim. dediğiniz gibi, tek erkek o değil. ama öncelikle onunla olabilmek için uğraşacağım. aslında onunla tanışıncaya kadar bu yurtdışında okuma işleri falan hep hayal gibi geliyordu, o yüzden ciddi anlamda oturup düşünmemiştim bile. bu seneye kadar türkiye'de istediğim üniversitelerin birisinde okutman olarak işe başlayıp, maddi açıdan kendi ayaklarım üzerinde durabilmeye başladıktan sonra yüksek lisansa başlamaktı planım. ama olmuyor, istediğim üniversitelerin şartlarını karşılayamıyorum (3-5-10 yıl çalışma deneyimi vs). ve gerçekten bir ab ülkesinden burs kazanmak, ales denen illetten 90-95 almaktan çok daha kolay benim için. işte bu noktada ne istediğimi bilemez halde olurken, bu seneye kadar istediğim şeyden de uzaklaştım. şu an tek hedefim master'dan kabul almak için elimden geleni yapmak. umarım bu istekle hayatı ıskalamaktan kurtulabilirim. ama beni karamsarlığa sürükleyen de, "hadi kabul edilmezsem" düşüncesi. bundan bir türlü kurtulamıyorum. ve ilk mesajımın en sonunda yazdığım gibi, beni artık bunaltıp rahatsız eden en büyük etmen belki de, yaşadığım mutlu anlarda bile hep o mutluluğun biteceğini düşünerek mutsuz olmak.
evet, istemediğim şeyi kesin bir şekilde biliyorum. peki ne istiyorum? hollanda olur, başka bir yer olur, bir ab ülkesinde ab ilişkileri üzerine eğitim alıp, o konuyla ilgili bir alanda çalışmak istiyorum. uluslararası şirketlerin kültürel farklılıklar üzerine çalışan insan kaynakları departmanı olur, ya da bir üniversitede bu konuyla ilgili araştıma olur. çalışmak istediğim alan bu. neden hollanda, erkek arkadaşımdan dolayı. ama sadece oraya da başvurmayacağım işte, nerden kabul alısam, en iyisi neresi olursa oraya gideceğim. dediğiniz gibi, tek erkek o değil. ama öncelikle onunla olabilmek için uğraşacağım. aslında onunla tanışıncaya kadar bu yurtdışında okuma işleri falan hep hayal gibi geliyordu, o yüzden ciddi anlamda oturup düşünmemiştim bile. bu seneye kadar türkiye'de istediğim üniversitelerin birisinde okutman olarak işe başlayıp, maddi açıdan kendi ayaklarım üzerinde durabilmeye başladıktan sonra yüksek lisansa başlamaktı planım. ama olmuyor, istediğim üniversitelerin şartlarını karşılayamıyorum (3-5-10 yıl çalışma deneyimi vs). ve gerçekten bir ab ülkesinden burs kazanmak, ales denen illetten 90-95 almaktan çok daha kolay benim için. işte bu noktada ne istediğimi bilemez halde olurken, bu seneye kadar istediğim şeyden de uzaklaştım. şu an tek hedefim master'dan kabul almak için elimden geleni yapmak. umarım bu istekle hayatı ıskalamaktan kurtulabilirim. ama beni karamsarlığa sürükleyen de, "hadi kabul edilmezsem" düşüncesi. bundan bir türlü kurtulamıyorum. ve ilk mesajımın en sonunda yazdığım gibi, beni artık bunaltıp rahatsız eden en büyük etmen belki de, yaşadığım mutlu anlarda bile hep o mutluluğun biteceğini düşünerek mutsuz olmak.
- letheavendangered (19.11.11 21:10:41)
1