[]
dini inanç
islamiyet ve genel anlamda klasik dinlere inancım yitti.
ahiret/hesaplaşma kavramları beni teskin etmiyor artık. tanrı inancım ise zedelendi.
ve bu dımdızlak hissetmeme, kaybolmuşluk hissine neden oluyor.
ismet özel deyişiyle hangi suyun sakası olduğumu bilemez hale geldim.
açmazlardayım.
tam anlamıyla dardayım.
n'apmalı, ne etmeli arkadaşlar?
ahiret/hesaplaşma kavramları beni teskin etmiyor artık. tanrı inancım ise zedelendi.
ve bu dımdızlak hissetmeme, kaybolmuşluk hissine neden oluyor.
ismet özel deyişiyle hangi suyun sakası olduğumu bilemez hale geldim.
açmazlardayım.
tam anlamıyla dardayım.
n'apmalı, ne etmeli arkadaşlar?
muhtemelen, büyük bir şehirde hızlı bir hayat yaşıyorsunuz, veya içerinizde bulunduğunuz ruhsal durum bayağı bir ağır.
Bu gib durumlar bir çeşit depresyondan da kaynaklanabiliyor da olabilir , ki bu daha önce inancı güçlü biriyseniz.
Bence bu gibi durumların ilacı kafa dinleme ve sessizlik ve hayatı yavaşlatmak.
Çoğumuzun hayatı o kadar hızlandıki , bu hız içerisinde kendimizi unuttuk, kaybettik, çaresi yavaşlatmak hayatımızı dediğim gibi ta ki eskilerde olduğu gibi.
Bu gib durumlar bir çeşit depresyondan da kaynaklanabiliyor da olabilir , ki bu daha önce inancı güçlü biriyseniz.
Bence bu gibi durumların ilacı kafa dinleme ve sessizlik ve hayatı yavaşlatmak.
Çoğumuzun hayatı o kadar hızlandıki , bu hız içerisinde kendimizi unuttuk, kaybettik, çaresi yavaşlatmak hayatımızı dediğim gibi ta ki eskilerde olduğu gibi.
- mrctrk (02.09.23 04:32:50)
ben de benzer yollardan gectim. oncesinde dinin karsiladigi ihtiyaclarinizi baska sekilde karsilamaniz gerekiyor. bence bunun cozumu insan. bu dunyada birlikte yasiyoruz ve birbirimize muhtaciz. insanlarla derin/anlamli bag kurmak, yardimlasmak, paylasmak, mutevazi da olsa topluma fayda saglamak ve saire. bunlar benim ihtiyaclarimi buyuk olcude karsilardi, belki sizinkileri de karsilar.
ben de ismet ozel'den su dizelerle mukabele edeyim o zaman:
"insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı"
ben de ismet ozel'den su dizelerle mukabele edeyim o zaman:
"insan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı"
- banach (02.09.23 07:40:56)
Hayatiniza anlam katacak baska seylere yonelmenizi oneririm.
Tutkuyla baglanabileceginiz bi hobi olur ya da gonulluluk esasina dayali calisan stklar olur.
Gidip arama kurtarma dernegine katilin eger ilginizi cekerse. Sel, yangin, deprem falan bi faydaniz dokunur. Size de iyi gelir faydali hissetmek.
Tutkuyla baglanabileceginiz bi hobi olur ya da gonulluluk esasina dayali calisan stklar olur.
Gidip arama kurtarma dernegine katilin eger ilginizi cekerse. Sel, yangin, deprem falan bi faydaniz dokunur. Size de iyi gelir faydali hissetmek.
- zimbirik (02.09.23 09:21:28)
valla çok da anlam yüklememek lazım zaten iki aşık olup yeni yerler görüp yeni yetenekler elde edip bağırıp çağırıp ağlayıp sızlayıp yeni arkadaşlar edindikten güzel bağlar kurduktan sonra mümkünse edinilen bilgileri yeni nesillere aktarıp soyun devamlılığını bilgisel olarak veya biyolojik olarak sağlayıp ölüp gidiceğiz işte o kısa aralığı nasıl yaşayacağınız size kalmış olsa da bir insanın yapabilecekleri neyse orada sınırlı kalacaksınız ister istemez. İster topluma faydalı olun ister faydasız, yapılabilecekleriniz sınırlı. Bu sınırlı çerçevede kendinize bir uğraş, bir amaç bulursanız zaman çabuk geçecektir.
- ananiyimioguz (02.09.23 11:24:06)
Anlam arayışında böyle duraksamalar, şüpheler olur. Devam etmek lazım. Yanlış ya da eksik ogrenmeler sonucu sağduyunuz tarafından uyarılıyorsunuz. Yaptığınız ettiğiniz şeylere daha dikkatli bakabilir, okuduğunuz kitapları en baştan okuyabilirsiniz. Farklı kaynaklardan faydalanın. Daha kapsayıcı, daha az köşeli. Rahatlatacaktır. Ama başta da dediğim gibi anlam arayışında bu tip mücadeleler kaçınılmaz. Kendinize yüklenmeyin.
- sekizdokuzon (02.09.23 11:46:19)
Alışırsın.
- parka (02.09.23 12:04:32)
Kaybolmuşluk hissinin sebebi bu zamana kadar doğru kabul ettiğini, yeri geldiğinde bel bağladığınız inançlarınızın yerinin boş kalması aslında. Yoksa "inancımı kaybettim, hayatın ne anlamı kaldı ki" psikolojisine girmeyin. Belli bir yaştan sonra inancını kaybeden insanlar böyle şeyler yaşıyor sıklıkla.
Hiçbir şey yapmanıza gerek yok, yeni şeyler yaşayıp, yeni şeylerle karşılaşıp yeni bakış açınızla olayları değerlendirirken o boşluklar kendiliğinden doluyor zaten.
Hiçbir şey yapmanıza gerek yok, yeni şeyler yaşayıp, yeni şeylerle karşılaşıp yeni bakış açınızla olayları değerlendirirken o boşluklar kendiliğinden doluyor zaten.
- akhenaten (02.09.23 12:19:54)
Aslında tam da inancın yerine inanacak bir şey koyma ihtiyacı dinin özeti olmuş.
Çünkü zaten insan inanma duygusu ile yaratılmıştır, fabrika ayarlarında inanma duygusu vardır. Allah’a ve dine olan inancında sorun yaşayanlar ise yerine başka bir şeye iman edip/inanıp sonra da “tanrı yok, dinler yalan” diyor.
Neye inandığı çeşitlidir, ancak bu duyguyu tatmin edecek “yerine ikame” bir şeye ihtiyaç vardır hep. Kendilerine inanacak yeni bir şey bulanlar ona sıkı sıkı bağlanıp din/iman duygusunu bir şekilde dönüştürürler. Fakat bu duygusunu tatmin edeceği şeyi bulamayanlar için sanırım hayat daha bir karmaşık ilerliyor ya da ilerleyemiyor.
Nihayetinde herkes için mutlak var olan değişmez gerçek, yaratılışındaki kodlarına nakşedilmiş olan iman/inanç duygusudur.
Yani diyorum ki; hangi suyun sakası olduğunu bir kez daha düşün… Mesela balık da derya içinde olduğunu bilmezmiş. Ya da hoca Nasrettin misal, yüzüğünü samanlıkta düşürüp sokakta ararmış ya.
Çünkü zaten insan inanma duygusu ile yaratılmıştır, fabrika ayarlarında inanma duygusu vardır. Allah’a ve dine olan inancında sorun yaşayanlar ise yerine başka bir şeye iman edip/inanıp sonra da “tanrı yok, dinler yalan” diyor.
Neye inandığı çeşitlidir, ancak bu duyguyu tatmin edecek “yerine ikame” bir şeye ihtiyaç vardır hep. Kendilerine inanacak yeni bir şey bulanlar ona sıkı sıkı bağlanıp din/iman duygusunu bir şekilde dönüştürürler. Fakat bu duygusunu tatmin edeceği şeyi bulamayanlar için sanırım hayat daha bir karmaşık ilerliyor ya da ilerleyemiyor.
Nihayetinde herkes için mutlak var olan değişmez gerçek, yaratılışındaki kodlarına nakşedilmiş olan iman/inanç duygusudur.
Yani diyorum ki; hangi suyun sakası olduğunu bir kez daha düşün… Mesela balık da derya içinde olduğunu bilmezmiş. Ya da hoca Nasrettin misal, yüzüğünü samanlıkta düşürüp sokakta ararmış ya.
- epitaf (03.09.23 00:09:54)
İnancın yerine bir inanç ikamesi koymak birkaç kişiyle birlikte benim verdiğim cevapla da kesişiyor gibi görünüyor. Onun için yanlış anlaşılmamak adına daha iyi ifade etmek istedim kendimi.
Dini inanç taşıyan birisi özellikle de öte dünya inancı olan birisi öldükten sonra ilahi ve yanılmaz bir yargıyla iyiliklerin ve kötülüklerin yerini bulacağına ve haksızlığa uğramışlık hissinden kurtulacağına birçok zaman bel bağlayıp hayatındaki zorluklarla baş etmede bu inancı kısa yoldan bir çıkış aracı olarak kullanabiliyor, inancını kaybeden birisiyse bu tarz bir "neyse" deme şansına sahip değil. Aynı şekilde öte dünya inancı taşıyan birisi ölmüş yakınlarının kayıplarıyla baş etmede yine bu inancı kendi bunalımına bir çıkış yolu olarak kullanabiliyor, yakınlarının hala bir yerlerde var olduğunu hissetmek ölümle baş etmede oldukça işe yarar bir şey. İnançsız birisi bunu böyle göremiyor.
Aynı şekilde inançlı birisi başına gelen bir takım iyi veya kötü şeyleri bir ödül, rızık, lütuf ya da ceza, uyarı olarak ilahi bir güce bağlayıp bazı konuları anlamlandırmaya çalışmadan hayatına devam edebiliyor.
Siz inancınızı kaybettiğinizde hem şimdi hem gelecek için ancak esas zpr tarafı hem de geçmişte bel bağladığınız bu hislerden de oluyorsunuz, bu büyük bir değişim.
Ancak yeni şeyler yaşadıkça artık inanç faktörünü bir kıstas olarak almadan olaylar arasında neden sonuç ilişkileri kurmaya başlıyorsunuz. Bu bir "inanç fıtratının" değil, çevresiyle aktif ilişki içerisinde olan sosyal bir canlı olmanın getirdiği bir zorunluluk. Yaşadığınız olaylar hayatınızı ve psikolojik durumunuzu etkiler ve bunları bir neden sonuç ilişkisine oturtarak iyi olayların devamlılığını korumaya ve kötülerin tekrarından kaçınmaya çalışırsınız. Bunu da hayata bakış açısınızla yaparsınız dolayısıyla bunun din benzeri bir inanç faktörüyle ilişkisi yok. Anlatmak istediğim bu.
Dini inanç taşıyan birisi özellikle de öte dünya inancı olan birisi öldükten sonra ilahi ve yanılmaz bir yargıyla iyiliklerin ve kötülüklerin yerini bulacağına ve haksızlığa uğramışlık hissinden kurtulacağına birçok zaman bel bağlayıp hayatındaki zorluklarla baş etmede bu inancı kısa yoldan bir çıkış aracı olarak kullanabiliyor, inancını kaybeden birisiyse bu tarz bir "neyse" deme şansına sahip değil. Aynı şekilde öte dünya inancı taşıyan birisi ölmüş yakınlarının kayıplarıyla baş etmede yine bu inancı kendi bunalımına bir çıkış yolu olarak kullanabiliyor, yakınlarının hala bir yerlerde var olduğunu hissetmek ölümle baş etmede oldukça işe yarar bir şey. İnançsız birisi bunu böyle göremiyor.
Aynı şekilde inançlı birisi başına gelen bir takım iyi veya kötü şeyleri bir ödül, rızık, lütuf ya da ceza, uyarı olarak ilahi bir güce bağlayıp bazı konuları anlamlandırmaya çalışmadan hayatına devam edebiliyor.
Siz inancınızı kaybettiğinizde hem şimdi hem gelecek için ancak esas zpr tarafı hem de geçmişte bel bağladığınız bu hislerden de oluyorsunuz, bu büyük bir değişim.
Ancak yeni şeyler yaşadıkça artık inanç faktörünü bir kıstas olarak almadan olaylar arasında neden sonuç ilişkileri kurmaya başlıyorsunuz. Bu bir "inanç fıtratının" değil, çevresiyle aktif ilişki içerisinde olan sosyal bir canlı olmanın getirdiği bir zorunluluk. Yaşadığınız olaylar hayatınızı ve psikolojik durumunuzu etkiler ve bunları bir neden sonuç ilişkisine oturtarak iyi olayların devamlılığını korumaya ve kötülerin tekrarından kaçınmaya çalışırsınız. Bunu da hayata bakış açısınızla yaparsınız dolayısıyla bunun din benzeri bir inanç faktörüyle ilişkisi yok. Anlatmak istediğim bu.
- akhenaten (04.09.23 12:06:56)
1