[]
Aşık olma mekaniği
mümkünse bilimsel cevaplar arıyorum.
hayatımda hiç karşı cinsle bir gönül ilişkim olmadı. (32e) sanırım kimseye de aşık olmadım. hiç ilgi duymadım yani o konulara. birkaç teklifi reddettim hepsi o kadar. tüm aşk serüvenim budur. aşk konusunda şu 3 konuyu merak ediyorum:
1. ben aşık olmayı yıllardır ilk görüşte olan bir şey sanıyordum. sanki herkesin bir ruh eşi var, onla karşılaşınca otomatik kilitleniliyor gibi. iki kişinin aynı anda birbirine aşık olması imkansıza yakınken bu kadar kişi nasıl "birbirine aşık" olarak geziyor ortalıkta? çiftlerden biri kendini şartlandırıyor mu? mantık evliliğinden falan bahsetmiyorum.
2. erkeklerde "aşık olunan kişiye karşı şehvet duyamama" diye bir olay vaki oluyor bazen değil mi? bu evrime aykırı değil mi? yani aşık olursun, şehvet duyarsın ve soyun ürer. acaba erkeklerdeki bu durumun sebebi nedir? yoksa bu anlattığım aşık olma hali aslında aşk falan değil midir? bu durumda olan arkadaşlarım olmuştu. bende de önceki yıllarda çok güzel bulduğum kadınlara karşı bu hiş oluşmuştu.
3. aşık olmanın nasıl bir kimyası var? insanı depresyona mı sürüklüyor yoksa psikiyatrik olarak bir bug durumu mu? depresyondan ziyade tam aksi aşırı mutluluğa mı sürüklüyor? burada da insanların neler hissettiğinden ziyade bilimsel-tıbbi bir cevap arıyorum.
dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.
hayatımda hiç karşı cinsle bir gönül ilişkim olmadı. (32e) sanırım kimseye de aşık olmadım. hiç ilgi duymadım yani o konulara. birkaç teklifi reddettim hepsi o kadar. tüm aşk serüvenim budur. aşk konusunda şu 3 konuyu merak ediyorum:
1. ben aşık olmayı yıllardır ilk görüşte olan bir şey sanıyordum. sanki herkesin bir ruh eşi var, onla karşılaşınca otomatik kilitleniliyor gibi. iki kişinin aynı anda birbirine aşık olması imkansıza yakınken bu kadar kişi nasıl "birbirine aşık" olarak geziyor ortalıkta? çiftlerden biri kendini şartlandırıyor mu? mantık evliliğinden falan bahsetmiyorum.
2. erkeklerde "aşık olunan kişiye karşı şehvet duyamama" diye bir olay vaki oluyor bazen değil mi? bu evrime aykırı değil mi? yani aşık olursun, şehvet duyarsın ve soyun ürer. acaba erkeklerdeki bu durumun sebebi nedir? yoksa bu anlattığım aşık olma hali aslında aşk falan değil midir? bu durumda olan arkadaşlarım olmuştu. bende de önceki yıllarda çok güzel bulduğum kadınlara karşı bu hiş oluşmuştu.
3. aşık olmanın nasıl bir kimyası var? insanı depresyona mı sürüklüyor yoksa psikiyatrik olarak bir bug durumu mu? depresyondan ziyade tam aksi aşırı mutluluğa mı sürüklüyor? burada da insanların neler hissettiğinden ziyade bilimsel-tıbbi bir cevap arıyorum.
dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.
1. İlk görüşte olanı daha çok cinsel çekim bence, ilk görüşte aşık olduğunu iddia edenler de var tabii. Aşk karşıdakini tanıdıkça olan ve güçlenen bir şey.
2. O (yine bence) cinselliğe yaklaşımı sorunlu olan milletlere özgü bir şey. Nasıl ülkemizdeki kadınlar birsürü cinsel tabuyla büyüyorsa erkeklerde de aynı şey var. Seks kötü, seks ayıp olunca da "insan sevdiğini s.ker mi" çıkıyor ortaya.
3. pas.
2. O (yine bence) cinselliğe yaklaşımı sorunlu olan milletlere özgü bir şey. Nasıl ülkemizdeki kadınlar birsürü cinsel tabuyla büyüyorsa erkeklerde de aynı şey var. Seks kötü, seks ayıp olunca da "insan sevdiğini s.ker mi" çıkıyor ortaya.
3. pas.
- kobuzchu kiz (15.05.20 00:07:23)
bu soruların net cevabı olsaydı "aşık olmak" bu kadar abartılan bir şey olmazdı.
mesela birinci soru kişinin ne tarz bir sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyduğu ile alakalı. aynı zamanda kendini ne kadar açtığı, neye zaafı olduğuyla da. ilk görüşte aşkın buna dönük zaafları olan insanların başına geldiğini söyleyebiliriz. ben insanlar hakkında kolay yargıya varmayan, herkese kolayca güvenemeyen biri olma zaafına sahibim(bak zaaf konusu bile ne kadar öznel, bazıları bunu zaaf değil kuvvet olarak görüyordur eminim). bu sebeple ilk görüşte aşık olmadım, sanmıyorum ki olayım.
ikinci sorunun cevabının aşkla uzaktan yakından alakası yok; tamamen ahlaki temele dayanıyor. bizde şehvet ayıp ve günah, aşk gibi pozitif bir duyguyu negatif nosyonlarla bağdaştırmamak için kendimizi kandırıyoruz. halbuki en iyi seks karşındakinin ruhunu da becerebildiğin zaman yaşanır. (hooop yine öznellik, bu söylediğime karşı çıkıp fikrini çatır çatır savunabilecek insanlar da çok var)
üçüncünün cevabına psikolojik olduğu kadar biyolojik cevap vermek de mümkün. feromon konusundan girip "aşk aslında insanın soyu devam ettirmek için gereken dna yapısını koku yoluyla seçen atalarımızdan kalan dürtünün medeniyetteki kılıfıdır" diye yorumlayabiliriz. öte yandan yukarıdaki zaaf konusunu, insanın sevgi ve ilgi ihtiyacını uhrevileştirerek dışa vurması olarak psikolojik açıdan da değerlendirebiliriz. yani burada da bir netlik yok.
aşk çok kişisel bir şey olduğu için bu kadar özel geliyor insanlara bence, hiçbir aşk tanımı bir diğerine benzemiyor. herkesin kendi aşkı var ve bu durum bir insana kendini en özel hissettiren şey. mesela bence aşk insanın kendini sevme ve sevdirmesinin en garanti yoludur. bu kendine haslığın en büyük kanıtı da şıpsevdi sakızlarıdır diyip konuyu kapatıyorum.
mesela birinci soru kişinin ne tarz bir sevgi ve ilgiye ihtiyaç duyduğu ile alakalı. aynı zamanda kendini ne kadar açtığı, neye zaafı olduğuyla da. ilk görüşte aşkın buna dönük zaafları olan insanların başına geldiğini söyleyebiliriz. ben insanlar hakkında kolay yargıya varmayan, herkese kolayca güvenemeyen biri olma zaafına sahibim(bak zaaf konusu bile ne kadar öznel, bazıları bunu zaaf değil kuvvet olarak görüyordur eminim). bu sebeple ilk görüşte aşık olmadım, sanmıyorum ki olayım.
ikinci sorunun cevabının aşkla uzaktan yakından alakası yok; tamamen ahlaki temele dayanıyor. bizde şehvet ayıp ve günah, aşk gibi pozitif bir duyguyu negatif nosyonlarla bağdaştırmamak için kendimizi kandırıyoruz. halbuki en iyi seks karşındakinin ruhunu da becerebildiğin zaman yaşanır. (hooop yine öznellik, bu söylediğime karşı çıkıp fikrini çatır çatır savunabilecek insanlar da çok var)
üçüncünün cevabına psikolojik olduğu kadar biyolojik cevap vermek de mümkün. feromon konusundan girip "aşk aslında insanın soyu devam ettirmek için gereken dna yapısını koku yoluyla seçen atalarımızdan kalan dürtünün medeniyetteki kılıfıdır" diye yorumlayabiliriz. öte yandan yukarıdaki zaaf konusunu, insanın sevgi ve ilgi ihtiyacını uhrevileştirerek dışa vurması olarak psikolojik açıdan da değerlendirebiliriz. yani burada da bir netlik yok.
aşk çok kişisel bir şey olduğu için bu kadar özel geliyor insanlara bence, hiçbir aşk tanımı bir diğerine benzemiyor. herkesin kendi aşkı var ve bu durum bir insana kendini en özel hissettiren şey. mesela bence aşk insanın kendini sevme ve sevdirmesinin en garanti yoludur. bu kendine haslığın en büyük kanıtı da şıpsevdi sakızlarıdır diyip konuyu kapatıyorum.
- Bruce (15.05.20 00:08:30 ~ 00:11:16)
1. ilk görüşte birbirine aşık olup da sevgili olan kişi sayısı az zaten. insanlar genelde dur şununla bir tanışayım deyip sevgili oluyorlar. yani ortads öyle büyük bir aşk olmuyor.
2. kadın olduğum için pas geçiyorum.
3. bu aslında kişiden kişiye değişiyor ama genel olarak dopamin, oksitosin vs değişimler oluyor, bağışıklık sisteminin güçlenmesinden tutun da kalp sağlığına kadar pek çok olumlu etkisi oluyor.
2. kadın olduğum için pas geçiyorum.
3. bu aslında kişiden kişiye değişiyor ama genel olarak dopamin, oksitosin vs değişimler oluyor, bağışıklık sisteminin güçlenmesinden tutun da kalp sağlığına kadar pek çok olumlu etkisi oluyor.
- rose parks (15.05.20 00:19:52)
aşk rasyonalizmle açıklanamaz.(lütfn bknz: rasyonalizm ve veya modernizm)
dolayısıyla bir mantığı ve "mekaniği" olamaz.
1.hayır, çünkü illa ilk görüşte olmak zorunda değil. ayrıca birden fazla ruh eşiniz de olabilir.
2.bu toplumsal cinsiyet ve muhafazakar toplumların demografisyle ilgili. bir çeşit baskıdan (yine rasyonalizme ve modernizme geliyoruz) ve kural, sınıflandırma aramaktan oluyor. aşkın her türlüsünün temelinde bilinç altında bazen cinsellikle bir bağ vardır. (bknz: freud veya freudu çok sevmeyenler için bknz: jung) buna anneye babaya maneviyata duyulan "aşk" da dahil.
3.kokainle aynı etkiyi yarattığına dair (beyindeki rezonansı) bir bilimsel çalışma var, sağda solda bulunabilir bi kaynak.bknz vermiyorum o yüzden :)
dolayısıyla bir mantığı ve "mekaniği" olamaz.
1.hayır, çünkü illa ilk görüşte olmak zorunda değil. ayrıca birden fazla ruh eşiniz de olabilir.
2.bu toplumsal cinsiyet ve muhafazakar toplumların demografisyle ilgili. bir çeşit baskıdan (yine rasyonalizme ve modernizme geliyoruz) ve kural, sınıflandırma aramaktan oluyor. aşkın her türlüsünün temelinde bilinç altında bazen cinsellikle bir bağ vardır. (bknz: freud veya freudu çok sevmeyenler için bknz: jung) buna anneye babaya maneviyata duyulan "aşk" da dahil.
3.kokainle aynı etkiyi yarattığına dair (beyindeki rezonansı) bir bilimsel çalışma var, sağda solda bulunabilir bi kaynak.bknz vermiyorum o yüzden :)
- jimjim (15.05.20 00:21:12)
Eski enerjim olsa uzun uzun yazardım ama kısaca şöyle. Aşk diye adlandırdığımız şey 3-4 yıllık bilemedin 5 yıllık ömrü olan bir duygu. Bunun nedeni ise soyumuzu devam ettirebilmek için yaptığımız yavrunun gereksinimlerini karşılamak için bize yeterli gelecek minimum yılın bu olması. Sanıldığı kadar romantik bir şey değil yani. Soyumuzun üremesi için evrimleşmiş bir duygu.
- ruhen hastayim ben (15.05.20 01:34:35)
Ben cevap veremem bu konulara fakat 303 filmi biraz cevap arıyor gibi. Aşkın ne kadarı kimyasal, bir ilişkiyi yürütmek için biraz kafaların da uyuşması gerekmez mi gibi tartışmalar var. Tavsiye ederim.
- black holes in the sky (15.05.20 03:51:53)
m.youtube.com Bu videoda kafanızdaki soruların bir çoğuna cevap bulabileceğinizi düşünüyorum. Biraz uzun ama izlemeye başlayınca su gibi geçecek. Ben Lacan’a yakın bir insan olarak Agah Bey’i ilk dinlediğimde bayılmıştım.
Kimseye aşık olmadım dediğiniz için de bu konuşmayı izlemenizi öneririm : m.youtube.com
Burada hem hiç aşık olmamak ne demek, hem aşk tanımı kişiden kişiye nasıl değişiyor onu anlatır.
İki konuşmasından birinde şehvet duygusundan da bahsediyor olması lazım. Bahsetmiyor ise kısaca üzerinden geçmiş olayım, toplumsal yapı ve ahlaki anlayışa geçmeden önce fallik dönemde başlar bu karmaşalar. 4 yaştan bahsediyorum. Daha ahlak kelimesini duymadığımız, toplumu algılayamadığımız bir dönem. Erkekler için karmaşık hatta. Siz erkek olduğunuz için o cinsiyetten örnek vereyim. Hem evdeki babanın hem de kendisinin aynı meme üzerinde hakkı vardır çünkü. Düne kadar kendisine ait olduğunu sandığı memenin başkasına ait olduğunu da bu dönemde fark eder. Bu dönem ile ilişkilidir gelecekteki aşk-şehvet ilişkileri.
3 için de şunu ayırt etmek lazım. “Aşık olmak” değil vücuttaki kimyayı değiştiren. Aşık olduğunuz kişi size aşık ise farklı bir kimya peydah olur aşık olmazsa farklı. Bunun sebebi de “tamamlanma” hissidir. Tamamlanma hissediyorsanız eğer mutlu olursunuz elbette. İnsanın arayışı budur. Nihayete kavuşma hissini yaşarsınız. Ama eğer karşınızdaki insandan sizi tamamlayamayacağına veya kendisinin sizle tamamlanmayacağına dair bir beyan alırsanız eğer -bu sözlü olmak zorunda da değil- bu noktada hayal kırıklığı veya karşılıksız aşk denilen hissi tecrübe etmiş olursunuz. O da sizi mutsuz eder.
Siz hiç aşkı karşılıksız kalıp da bu konu ile alakalı yine de mutlu olan insan gördünüz mü? İnsanın kendi, doğal yaşamının kendisine verdiği mutluluktan bahsetmiyorum ama onu düşünmeyin. X’i seviyorum ama o beni sevmiyor, benim x’e olan aşkım bile beni mutlu etmeye yeter demez kimse. İnsanın doğası bu değil çünkü. Attığımız her adım tamamlanma için. İnsanlara karşı da, nesnelere karşı da bu böyle. Bilimsel yaklaşımın tamamı için de Lacan okuyunuz :) soruların cevapları orada.
Kimseye aşık olmadım dediğiniz için de bu konuşmayı izlemenizi öneririm : m.youtube.com
Burada hem hiç aşık olmamak ne demek, hem aşk tanımı kişiden kişiye nasıl değişiyor onu anlatır.
İki konuşmasından birinde şehvet duygusundan da bahsediyor olması lazım. Bahsetmiyor ise kısaca üzerinden geçmiş olayım, toplumsal yapı ve ahlaki anlayışa geçmeden önce fallik dönemde başlar bu karmaşalar. 4 yaştan bahsediyorum. Daha ahlak kelimesini duymadığımız, toplumu algılayamadığımız bir dönem. Erkekler için karmaşık hatta. Siz erkek olduğunuz için o cinsiyetten örnek vereyim. Hem evdeki babanın hem de kendisinin aynı meme üzerinde hakkı vardır çünkü. Düne kadar kendisine ait olduğunu sandığı memenin başkasına ait olduğunu da bu dönemde fark eder. Bu dönem ile ilişkilidir gelecekteki aşk-şehvet ilişkileri.
3 için de şunu ayırt etmek lazım. “Aşık olmak” değil vücuttaki kimyayı değiştiren. Aşık olduğunuz kişi size aşık ise farklı bir kimya peydah olur aşık olmazsa farklı. Bunun sebebi de “tamamlanma” hissidir. Tamamlanma hissediyorsanız eğer mutlu olursunuz elbette. İnsanın arayışı budur. Nihayete kavuşma hissini yaşarsınız. Ama eğer karşınızdaki insandan sizi tamamlayamayacağına veya kendisinin sizle tamamlanmayacağına dair bir beyan alırsanız eğer -bu sözlü olmak zorunda da değil- bu noktada hayal kırıklığı veya karşılıksız aşk denilen hissi tecrübe etmiş olursunuz. O da sizi mutsuz eder.
Siz hiç aşkı karşılıksız kalıp da bu konu ile alakalı yine de mutlu olan insan gördünüz mü? İnsanın kendi, doğal yaşamının kendisine verdiği mutluluktan bahsetmiyorum ama onu düşünmeyin. X’i seviyorum ama o beni sevmiyor, benim x’e olan aşkım bile beni mutlu etmeye yeter demez kimse. İnsanın doğası bu değil çünkü. Attığımız her adım tamamlanma için. İnsanlara karşı da, nesnelere karşı da bu böyle. Bilimsel yaklaşımın tamamı için de Lacan okuyunuz :) soruların cevapları orada.
- irene (15.05.20 08:19:16)
1