[]
Kaşıkçı'nın siyasi görüşü
bilmediğim için soruyorum,nedir? aşırı islamcı diyorlar. iyi de o zaman washington post da nasıl köşe yazarlığı yapıp, halka fikir beyan ediyor? yoksa sadece şimdiki kralın "reformist" fikirlerine karşı olduğu için mi aşırı islam yanlısı deniyor?
not: farkındayım, abd hükümeti çıkarı için gerekirse şeytanla bile yatağa girer ama kendi halkına da aşırı islamın karşısındaymış gibi gösterir falan fişman da köşe yazarlığı farklı bir konu. sıradan insanlara fikirlerin anlatıldığı bir platform gazete denilen nesne.
not: farkındayım, abd hükümeti çıkarı için gerekirse şeytanla bile yatağa girer ama kendi halkına da aşırı islamın karşısındaymış gibi gösterir falan fişman da köşe yazarlığı farklı bir konu. sıradan insanlara fikirlerin anlatıldığı bir platform gazete denilen nesne.
Gazetecilik kariyerine İngilizce yayınlanan Saudi Gazette'de muhabir olarak başlayan Kaşıkçı, 1990-1999 yılları arasında Al Hayat'ın dış haberler servisinde görev yapmış. Bu dönemde Afganistan, Lübnan ve Sudan gibi çatışma bölgelerinden haberler kaleme almış. Tabii ki bu bölgelerdeki İslamcı örgütler ile de haber kaynağı-haberci düzeyinde ilişki kurmuş.
1999'da, Suudi Arabistan'ın önde gelen gazetelerinden Arab News'ün genel yayın yönetmen yardımcılığına getirilen Kaşıkçı, dört yıl sonra "reformist" olarak anılan Al Watan gazetesinin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş. Ancak Al Watan'da 2 ayını tamamlamadan, gazetede çıkan yazılar nedeniyle görevden alınmış.
Kaşıkçı 2003 yılında Al Watan'dan ayrılıp "gönüllü sürgüne" Londra'ya gitmiş.
Burada bulunduğu sırada Suudi Arabistan'ın Akil Adamı diye anılan ve uzun yıllar Suudi İstihbaratını da yöneten Prens Turki El Faysal önce Londra ardından da Washington Büyükelçiliğine atanmış. Kaşıkçı da daha öncesinde ilişki içinde olduğu Prens Turki El Faysal'ın basın danışmanlığını üstlenmiş.
2007'de yeniden Al Watan'a genel yayın yönetmeni olarak geri dönmüş ancak 2010'da ikinci kez, ilk seferkine benzer gerekçelerle yeniden görevi bırakmak zorunda kalmış.
Kaşıkçı, 2010'un Haziran ayında, Prens El-Velid bin Talal'ın talimatıyla Al Arab televizyonunun başına getirilmiş, ancak 11 saat süren yayının ardından Suudi hükümet Al Arab'ın yayınlarını sonlandırmış.
El Kaide'nin lideri Usame bin Ladin ile Afganistan'da haber yaparken ilişki kuran ve Ladin'i yakından takip eden Kaşıkçı, Ladin'le çok sayıda röportaj yapmış, Ladin'in röportaj taleplerini hiç geri çevirmemiş.
Kaşıkçı'nın meslektaşı Salameh Nematt, bu ilişkisinden dolayı bazılarının Kaşıkçı'nın El Kaide'ye maddi destek sağladığını dile getirdiğini ama ilişkinin gazetecilikten öteye gitmediğini açıklamış Washington Post'a.
Kaşıkçı'nın son zamanlarda kaleme aldığı yazılarda Suudi Arabistan rejimini ağır şekilde eleştirdiği de biliniyor. "Suudi Arabistan hiç bir zaman bu kadar baskıcı olmamıştı, şimdi ise çekilemez boyutta" ya da "Geçtiğimiz hafta 30 kadar kişi gözaltına alındı, aralarında yakın arkadaşlarım da vardı. Hükümete muhalif görüşleri dile getirmeyi göze alan entellektüellerin ve din adamlarının adını karalama çabaları... Ben ve benim gibi gönüllü sürgün hayatı yaşayanlarsa ülkemize dönüşte gözaltına alınma riskiyle karşı karşıyayız." gibi cümleler Kaşıkçının yazılarında yer alıyormuş son zamanlarda.
Kendisinin ülkesi tarafından düşman gibi değerlendirildiğini yazıyormuş son zamanlarda sık sık. "Yolsuzluklardan haberdardık ama haber yapmadık" diye itirafta bulunmuş üstelik.
"Suudi Arabistan'ın veliaht prensi Putin gibi davranıyor" diye yazmış...
Tüm bunlardan benim anladığım, Suudi Arabistan gibi krallık ile yönetilen ülkelerde güç odaklarının kişisel egemenliklere dayalı olmasının da neden olduğu bir gerilim var. Kaşıkçı, zengin bir ailenin çocuğu, iyi eğitim almış, üstelik Hanedan'a yakın kişilerin desteğini görüyor. Ancak bu kişiler (mesela Prens Turki El Faysal) gözden düşünce, ya da yaşamını kaybedince, ona yaslanan Kaşıkçı gibilerin de gücü filan kalmıyor.
Kaşıkçı'nın güç odaklarına dayalı bir piyon olmaktan başka bir rolü yok bence. Diğerlerinden farkı, ABD ile ilişkileri olan, gazetecilk yaptığı için sesi çok duyulan bir piyon. Tabi bu öldürülmesini haklı filan göstermez.
1999'da, Suudi Arabistan'ın önde gelen gazetelerinden Arab News'ün genel yayın yönetmen yardımcılığına getirilen Kaşıkçı, dört yıl sonra "reformist" olarak anılan Al Watan gazetesinin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş. Ancak Al Watan'da 2 ayını tamamlamadan, gazetede çıkan yazılar nedeniyle görevden alınmış.
Kaşıkçı 2003 yılında Al Watan'dan ayrılıp "gönüllü sürgüne" Londra'ya gitmiş.
Burada bulunduğu sırada Suudi Arabistan'ın Akil Adamı diye anılan ve uzun yıllar Suudi İstihbaratını da yöneten Prens Turki El Faysal önce Londra ardından da Washington Büyükelçiliğine atanmış. Kaşıkçı da daha öncesinde ilişki içinde olduğu Prens Turki El Faysal'ın basın danışmanlığını üstlenmiş.
2007'de yeniden Al Watan'a genel yayın yönetmeni olarak geri dönmüş ancak 2010'da ikinci kez, ilk seferkine benzer gerekçelerle yeniden görevi bırakmak zorunda kalmış.
Kaşıkçı, 2010'un Haziran ayında, Prens El-Velid bin Talal'ın talimatıyla Al Arab televizyonunun başına getirilmiş, ancak 11 saat süren yayının ardından Suudi hükümet Al Arab'ın yayınlarını sonlandırmış.
El Kaide'nin lideri Usame bin Ladin ile Afganistan'da haber yaparken ilişki kuran ve Ladin'i yakından takip eden Kaşıkçı, Ladin'le çok sayıda röportaj yapmış, Ladin'in röportaj taleplerini hiç geri çevirmemiş.
Kaşıkçı'nın meslektaşı Salameh Nematt, bu ilişkisinden dolayı bazılarının Kaşıkçı'nın El Kaide'ye maddi destek sağladığını dile getirdiğini ama ilişkinin gazetecilikten öteye gitmediğini açıklamış Washington Post'a.
Kaşıkçı'nın son zamanlarda kaleme aldığı yazılarda Suudi Arabistan rejimini ağır şekilde eleştirdiği de biliniyor. "Suudi Arabistan hiç bir zaman bu kadar baskıcı olmamıştı, şimdi ise çekilemez boyutta" ya da "Geçtiğimiz hafta 30 kadar kişi gözaltına alındı, aralarında yakın arkadaşlarım da vardı. Hükümete muhalif görüşleri dile getirmeyi göze alan entellektüellerin ve din adamlarının adını karalama çabaları... Ben ve benim gibi gönüllü sürgün hayatı yaşayanlarsa ülkemize dönüşte gözaltına alınma riskiyle karşı karşıyayız." gibi cümleler Kaşıkçının yazılarında yer alıyormuş son zamanlarda.
Kendisinin ülkesi tarafından düşman gibi değerlendirildiğini yazıyormuş son zamanlarda sık sık. "Yolsuzluklardan haberdardık ama haber yapmadık" diye itirafta bulunmuş üstelik.
"Suudi Arabistan'ın veliaht prensi Putin gibi davranıyor" diye yazmış...
Tüm bunlardan benim anladığım, Suudi Arabistan gibi krallık ile yönetilen ülkelerde güç odaklarının kişisel egemenliklere dayalı olmasının da neden olduğu bir gerilim var. Kaşıkçı, zengin bir ailenin çocuğu, iyi eğitim almış, üstelik Hanedan'a yakın kişilerin desteğini görüyor. Ancak bu kişiler (mesela Prens Turki El Faysal) gözden düşünce, ya da yaşamını kaybedince, ona yaslanan Kaşıkçı gibilerin de gücü filan kalmıyor.
Kaşıkçı'nın güç odaklarına dayalı bir piyon olmaktan başka bir rolü yok bence. Diğerlerinden farkı, ABD ile ilişkileri olan, gazetecilk yaptığı için sesi çok duyulan bir piyon. Tabi bu öldürülmesini haklı filan göstermez.
- ucanokuz (18.10.18 15:15:21)
1