[]

sonsuz döngü- değişiklik

Umarım şımarıkça bulmazsınız birazdan dökeceğim içimi..

Çok bunaldım dostlar, çok.. Nefes alamadığımı hissediyorum bazen, içim sıkılıyor resmen.

Hayat hep böyle mi gerçekten? Sabah kalk, işe git, akşama kadar çalış, çık, duruma göre arkadaşlarınla takıl, bişiler ye/iç, eve git (ya da doğrudan eve git, film/dizi izle, kediyle oyna, bilgisayarda takıl, uyu => sabah kalk işe git, akşama kadar çalış...

Çok sıkıldım ben bu döngüden. Farklı bir şeyler yapıyorum, yapmaya çalışıyorum (felsefe seminerleri alıyorum mesela, mitoloji öğreniyorum, sivil toplum derneklerine mümkün mertebe destek olmaya çalışıyorum vs) ama bunların hepsi de hayat döngüsünde yeniden rutinleşiyor her defasında. Şımarıklık olarak demiyorum, gerçekten, ama ciddi anlamda ben çok sıkıldım bu döngüden.

28 yaşındayım. 25 yaşıma kadar küçük bir şehirde ailemle yaşadım. Sonra herşeyi bırakıp yurtdışına master yapmaya gittim, yeni bir hayat kurdum orda. Sonra ülkeye dönüp İstanbul'a taşındım, yeniden yepyeni bir hayat kurdum. 1 yıl sonra çalıştığım işi ve evimi değiştirip yine farklı bir hayat kurdum. Şimdi yaklaşık 1 buçuk yıldır aynı iş, aynı ev, aynı düzen.. şeklinde devam ediyor. Acaba bende "yeni yaşam kurma" bir alışkanlık haline gelmiş olabilir mi? Bu kadar çabuk sıkılmam normal mi?

Danışman avukatım, çalıştığım yerden ve yaptığım işten çok memnunum. Maaşım çok iyi olmasa da çok huzurluyum ve evimle işim yürüme mesafesinde. O nedenle işimi/evimi değiştirmek istemiyorum şimdi. Ama bazı sabahlar o kadar bunalmış hissediyorum ki, yine her şeyi bırakıp bebek bakıcısı olarak da olsa yurt dışına hiç bilmediğim bir yere gitmek, yine farklı bir hayat denemek istiyorum. Ama sonra? Yine o hayattan da sıkılıp bir daha bir daha yeniden başlamak istemeyecek miyim?

Keşke konsolos falan olsaydım, 2-3 yılda bir başka ülkede yaşasaydım.. Ama yok, artık çok geç..


Neden böyleyim, bu rutin(!)lerden zevk alabilmek, ya da zevk almayı da geçtim, bu kadar bunalmamak için ne yapmalıyım?

Ufak bir iki ayrıntı da vereyim: 25 yıl boyunca çok kötü bir yaşam geçirdim. 24 yaşından beri anti-depresan kullanıyorum (majör depresyon teşhisi konmuştu, sanırım intihar öncesi son aşamadaydım). Hayatım boyunca 1 defa aşık oldum, bir tek onunla uzun sayılabilecek bir ilişkim oldu. O kişi şu an başkasıyla evli ve çocuğu var. Benim hayatıma sonrasında başkaları da girmiş olsa da, hiçbirine aşık olamadım, hiç biriyle uzun bir birliktelik yaşayamadım. Bir daha da aşık olabileceğim konusunda hiç umudum yok..

Anti-depresanların kifayetsiz, dostların yetersiz kaldığı bu psikolojiden nasıl kurtulurum? Bu şekilde hissedeniniz var mı? Siz napıyorsunuz hissedince?

Not: "seviş geçer" cevabı gelecektir muhtemelen. söyleyim, geçmedi. :p :)

--------

Okuyamayanlar için özet: Hayatın rutininden çok sıkıldım, ne yapmalıyım?

Hepinize teşekkürler ama hepsini okuyanlara ayrıca teşekkürler.
Hepsini okuyup bir de cevap verenlere artık teşekkür yetersiz, kocaman öpücükler. :p :)

 
cevabım çok tatmin edici olmayabilir ama kendi görüşümü söylemek istiyorum. bir de bunları binlerce yaşamdır yaptığını bir düşün, işte buna samsara diyorlar. samsara'nın dışı da nirvana oluyor. felsefeye merakın varsa bu görüşten haberdar olabilirsin. osho diyo ki her hayatta hep aynı şeyi yaptın. yine yaşasan yine aynını yapacaksın. illa reenkarnasyona inanmaya lüzum yok. binlerce yıldır bu gezegenden gelip geçen tüm insanların, hayatlarının bir noktasında bu şekilde hissettiğini düşünüyorum. konu tümüyle varoluşla ilgili. ve varoluşun yan etkisi olan bilinç. maddeden ayrı düşünmeye bile gerek yok hatta. yıldız tozuyduk, yine yıldız tozu olacağız. birbiriyle çatışan iki fizik kuralına tabiiyiz: herşey geçicidir ve evrende hiçbir madde yok olmaz.
diyeceğim şu ki, bir zen rahibi her gün aynı saatte kalkar, yoga yapar, meditasyon yapar, ortalığı süpürür, bonzaisini budar, elbisesini yıkar, yer, içer, sıçar. fakat tüm bu rutin işleri yaparken bizden tek bir farkı vardır: farkındalık :) dünya üzerinde yaklaşık 70 yıllık bir ömre sahip olan, kompleks ve düşünebilen, hissedebilen, yaklaşık 168 cm, 70 kg, et ve kemikten mamül bir insan evladı olduğunu hiç unutmaz. düşüncelere dalmaz. nehirle akıp gitmez, nehrin tabanını seyreder.
rutinden tek gerçek çıkış budur.

amak-ı hayal kitabını, özellikle zümrüt-ü anka'nın sırtındaki geziyi anlatan öyküyü okumanı tavsiye ederim.
  • kediebesi  (04.03.10 13:48:12 ~ 13:52:05) 
eger ikinci universiteyi okumadıysanız , onu deneyin derim. eglenceli olmaz mı


  • 40karakterlinick  (04.03.10 13:48:26) 
house md izle sıkıntın geçer.


  • 40karakterlinick  (04.03.10 13:50:11) 
değişikliği dışında değil, depresyon odasına, ilaçlarla kapattığın "içinde" aramalısın. içinde oluşacak değişiklikler bakış açını da değiştirecek, bu sayede dışarıyı daha farklı algılayabileceksin. zaman da faydalıdır bu konuda.


  • kediebesi  (04.03.10 14:07:48) 
felsefeye bulaşırsan iyice batabilirsin. diyalektik seni hırpalar.
ben hayatımın seninkine benzer olduğu kendim için rezil bir zaman diliminde tasavvufa sardım. hayatım kurtuldu. sana da tavsiye ederim.

  • onsrav2  (04.03.10 14:10:07) 
Kendinle çok başbaşa kalma bence insan kendini dinleyince herşeyin kötüsünümü düşünüyor ne böyle zamanlarda, ben en azınan öyle yapıyorum ve hemen kendimden uzaklaşıyorum, değişik insanlar değişik mekanlar görmekte motivasyonunuzu arttırabilir.

Evini işini seviyorsan bırakıp gitme bence zaten İstanbul gibisi varmı
  • ignesiz bal bocegi  (04.03.10 14:12:04) 
kediebesini dinle, söyledikleri ruhuna işlesin. felsefeyle ilgilisin madem osho yu da okumanı tavsiye ederim.


  • wise  (04.03.10 14:55:15) 
ikinci üniversiteyi hiç düşünemem sanırım. 26 yaşına kadar hayatım sınavlarla, ödevlerle, sunumlarla geçti, en son yüksek lisansın son finallerinde "öğrencilik benim için burda kapanmıştır" dedim. okuyabilecek olsam doktora yapabilirim aslında ama işte yemiyor gözüm....

house md değil ama sfu, dexter, lost room, true blood.. bi çok dizi izledim, izliyorum da. ama "dizi izlemek" başlığı altında o da rutine bağladı işte.. anlık sıkıntı dağıtmak değil istediğim, genel sıkıntının dağıtılması..

tasavvuf da bir felsefe değil midir? özellikle karşılaştırmalı inceliyorum bu aralar, hint felsefesinden doğu felsefesine, kızılderili felsefesine ve tüm dinlere aslında hepsinin temelleri aynı.
ve hatta kediebesinin de dediği gibi, onlar da "yaşamsal döngü"den bahsediyorlar. insan doğar büyür ölür yeniden doğar... vs. ama henüz bunun kendi sıkıntımı yok edecek bir etkisini görmedim.. dediğiniz kitapları okuyacağım. teşekkür ederim..

bir de şey düşünüyorum.. mesela adrenalin bağımlıları falan var ya.. acaba ben de değişim bağımlısı falan olmuş olabilir miyim? var mı böyle bir şey? hani üst üste devamlı yeni sayfalar açınca, şimdi bir sayfada uzun yazmak beni korkutuyor, sıkıyor olabilir mi ki?
  • vejeteryan vampir  (04.03.10 15:14:22) 
geçenlerde bir siteye denk geldim. adı reality creators. siteyi oluşturan da kendine life coach diyen bir kişi. insanlara balık tutmayı öğretiyormuş. şimdi bu adam olayı çözmüş durumda. felsefedeki gibi herşeyin bir yanılsama olduğunu keşfetmiş ve insanlara kendilerini mutlu edecek yanılsamalar (gerçeklikler) yaratmaları konusunda yardım ediyor. sizin de yaptığınız bunun gibi birşey. yanılsamaları değiştiriyorsunuz yalnızca. şartlar hep aynı kalıyor. aklınıza gelebilecek en acaip, değişik işleri de yapsanız sıkılırsınız.
ben de bir zamanlar çok sıkılıyordum, bir gün sıkılmaktan sıkıldım ve geçti. :)

  • kediebesi  (04.03.10 15:21:14 ~ 15:22:07) 
kısa vadeli öneri: seyrettiğin diziler ya da felsefe hakkında konuşacak farklı arkadaşların olsun. seyretmek yerine konuşmak çok daha faydalı olacaktır. mesai saatlerinde değil ama mesai sonrası hayattan keyif almanı sağlayacak arkadaşların.
(bkz: duyuru bana arkadaş bul lan allahsız)

uzun vadeli öneri:muhtemelen 35 yaşından sonra "amaniin hayat ne hızlı akıyo" demeye başlayınca işler senin için kolaylaşacaktır.
(bkz: nefes almak bile güzel)
  • kabablanka  (04.03.10 15:33:12) 
carlos castaneda'nın kitaplarını tavsiye ederim. ama sadece okuma orda yazanları, uygula aynı zamanda.


  • migelo  (04.03.10 15:53:28) 
bu kadar entel arasında çözüm aramak çok akıllıca değil hani. biri mevlana derken, diğeri nirvana diyor. ben ise hepsi yalan bunların diyorum.

acı çekmek, depresan kullanmak, iyi bir çocukluk geçirememek.. hepsini yaşadım bunların. ama hayatınızdaki götlüklerin hepsinden siz sorumlu olamıyorsunuz, yönetemiyorsunuz. bazen kader denen o yazılmış hayatı sürdürmeniz, ayak uydurmanız gerekiyor. kendinizi boğmayın bu yüzden. çok sorgulamayın.

gidin bir havuza yazılın, hayatın tüm götlüklerine kulaç atın. tüm yargıları boşverip biraz serseri olun, gidin deniz kenarına biranızı alıp takılın. başkalarının ne diyeceğini sallamadan. alabiliyorsanız bir araba alın, gecenin bir yarısı uyanıp ankaraya gidin. sadece kahvaltı yapmak için.

söylediklerimin hepsini yaptım, zaman zaman kurtardı beni boşluktan, bazen bir boka yaramadı. ama hala nefes alıyorum... gerisi için koy ..tüne rahvan gitsin.
  • pisekar  (04.03.10 16:13:45) 
(bkz: montla sıç)


  • crzytrk  (04.03.10 17:03:34) 
rutine girmek insanın yaptığı en iyi, en hayırlı, en yüce işleri dahi bir süre sonra dibe çöktürür. bu yüzden insan sık sık kendini kontrol etmeli, sorgulamalı, neden yaşadığını gözden geçirmeli, hayatında bahar temizlikleri yapmalıdır. aksi halde yaşam çok anlamsız olur ama biz yaşamın anlamsız olmadığını, aksine bir amacımız olduğunu biliyoruz. hatta belki birden çok amacımız var.

umarım yakında bununla ilgili seminer olur ve sorularının yanıtlarını bulabilirsin.

imza: bir dost
  • kahvegibi  (04.03.10 17:30:29) 
okudum anasını satim:)
kendine bi gaye belirle, onun için bi taraflarını yırt.
misal: konsolos olsaydım, ülke ülke gezseydim diyorsun; o zaman öyle bir iş bul ki kendine böyle konsolos gibi gezmek 'zorunda' kal. yani bu işin ile ilgili olabilir, işinin yan dalı olabilir vs.
montla sıçmak için kakan gelmiş ama montu giymicem diyorsun sanki :)
sonra neden yaşadığını, ölümü; ölünce ne halt yiceni, ya da ailenin, arkandaki sevdiklerinin ne düşüneceğini vs. düşün.
  • dieselsingle2  (04.03.10 18:57:37) 
duyuruda geçenlerde tartışılmıştı ya, duyuru sahipleri açtıkları duyurulardan haberdar etsin bizleri vs diye, o yüzden eskimiş de olsa bu konuya bir şeyler yazıp güncelleme yapmak istedim. yeni okuyan bir arkadaşımızın da nasıl oldun diye sorması ön ayak oldu aslında, kendisine ilgisi için buradan da teşekkür ederim.

mutlulukla bildirmek isterim ki, bu sonsuz görünen döngüyü kırmamış olsam da bu durumdan dolayı nefes alamaz hale gelmiş olan halimi kırdım, kurtuldum o psikolojiden. inanmayacaksınız belki ama 6 yıldır en yüksek dozda kullandığım anti depresanları da sancılı bir şekilde de olsa bıraktım.
ne değişti de sen bu psikolojiden çıktın diyeceksiniz muhtemelen: aslında hiç bir şey ama içeride çok şey değişti. hala aynı işyerindeyim, yine aynı düzenim devam ediyor, aynı rutin hayata sahibim, ilişkilerim yine kısa süreli ve o deli aşkın noktasına hala herhangi bir kimse için ulaşamadım, izlediğim dizi bile aynı (dexter:) )ama ben eski vp değilim artık...
yukarıdaki duyurumdan bir kaç ay sonra abd'den bir şirketten teklif geldi, neredeyse her şeyi bırakıp bu duyuruda istediğim gibi yeni bir sayfa açarak teksasa yerleşiyordum. ama ne yaptım biliyor musunuz? görüşmeye dahi gitmedim...

sanırım felsefe etkili oldu bendeki görünmez iç değişikliğe. genel kanının aksine kafayı yedirtmiyormuş felsefe, bazen kafayı yemiş olanların da düzelmesini sağlıyormuş... bu deniz-i deryanın içine girdikçe girmek iyi gelebiliyormuş ruha. insanın amacını bilmesi, bağlı olduğu bir idealin mevcut olması, kendini bir şekilde geliştirebilmesi, en rutin denilen olayın bile kişinin kendisine bir katkısının olduğunu farketmesi vs gerçekten güzel... bir zen rahibi kadar olmasa da çok daha farkında yaşıyorum hayatı, zevk alıyorum ama şu an bırakıp gitmelisin deseler bu da sorun değil benim için.

öyle işte... ilginize tekrar teşekkürler. varsa benzer durumda kimse, onların da bir an önce toparlanabilmesini dilerim. ancak şunu bilmeliler ki bu iç döngüyü kırabilmek için farkındalık yetmiyor, biraz çaba da göstermek gerekiyor.

sevgiler herkese...
  • vejeteryan vampir  (16.11.11 16:12:27 ~ 16:16:08) 
türkiyeyi gez, gezebildiğin kadar, nefesine kesene kadar gez hızlı yaşa genç öl
paran bitene aç kalana dek gez
gez gör

sen hiç christoper mccandles in hikayesini okudunmu?
  • ishak77  (16.11.11 16:58:53) 
@ishak77, sizden bir önceki mesajı okumanızı rica ederim. :)


  • vejeteryan vampir  (16.11.11 17:11:53) 
1
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.