[]
hocaya boyle bir sey sorulur mu?
bu dersi onceden alan bir arkadasim, dersin yukumluluklerini yerine getirmelerine ragmen, hocanin sinifta sadece 2 tane turkiyeli ogrenciyi dersten biraktigini soylemisti. bana akademide boyle bir hocanin bulunabilecegi pek mumkum gozukmedi. hocaya benim boyle boyle endiselerim var diye sormak sacma olur degil mi?
Evet sacma olur. Herhangi bi seye derman olacagini da sanmam
- hot fuzz (19.02.18 00:45:58)
dersten geçen 3. türk olma ihtimalini de öldürmüş olursun bence. bir de sınavları değerlendiren examination office falan oluyor genelde. hocanın veya office'in türkleri kesin bırakalım diye düşündüklerini sanmıyorum. ha öyleyse de bunu dile getirmen faydadan çok zarar getirebilir.
- ontheroad (19.02.18 01:05:00)
Böyle birşey varsa bile bunu dile getirmen faydadan çok zarar getirir.
Eğer ki herşeyi doğru yapıp da haksızca dersten bırakılırsan, o zaman koordinatöre ya da gidebileceğin mecralara başvurup bunu dile getir.
Eğer ki herşeyi doğru yapıp da haksızca dersten bırakılırsan, o zaman koordinatöre ya da gidebileceğin mecralara başvurup bunu dile getir.
- chitosan (19.02.18 01:13:29)
Erasmus'ta Almanya'da bir ders alıyordum. Gruplar oluşturduk, her grubun bir konusu var, araştırma ve sunum hazırlanacak. İki Alman bir de bizim Laz, üç kişilik bir grubuz. Grup arkadaşlarımın azmi, heyecanı, kararlılığı ÇOK şaşırtmıştı beni. Kendim de dahil olmak üzere, Türkiye'deki sınıfımı/gruplarımı düşünüp bunlarla karşılaştırdığımda epey afalladım.
Biz "tamam hadi yapalım ne yapılacaksa da çıksın bitsin yitsin gitsin" deyip, asgari şartları sağlayacak bir şeyler hazırlar, zorlarlarsa ayakta yazar, uydurur kaydırır bir şekilde "yükümlülüğü yerine getirir"iz. Toplantılar da zaten uzun süre goygoy, çay kahve sigara, komik video vb. sonrasında "mehh hadi şu işlere bakalım neymiş" diye isteksiz gönülsüz, bir mecburiyetten kurtulma çabası ile geçer.
Bunların, hocadan daha hevesli olduklarını, ekstradan bir şeyler katmaya çalıştıklarını, konu üzerine ciddi ciddi kafa yorduklarını gördüğüm için şaşırdım.
Şunu sorayım; bir konunuz var, araştırma yapıp sunum hazırlayacaksınız. Kaçınız "şöyle bir şey yapalım. Sunuma başlamadan önce, sunumdaki projenin çözüm getirmiş olduğu sorunları sınıfa anlatalım ve herkese kağıt dağıtıp, onlar bu sorunu nasıl çözerlerdi onu soralım. Her grup da çıkıp kısaca çözümlerini anlatsın, sunuma sonra başlayalım" diye bir fantezi yapmayı isterdi/kabul ederdi? Bu yükümlülüğün bir parçası değil, nasıl baktığımı da "fantezi" diye isimlendirerek ifade ettim zaten. Ben duruma o kadar şaşırmıştım ki, buradaki bir arkadaşım böyle bir teklif yapacak olsa "yaa ne saçmalıyosun mk ne gereği var. Yazalım anlatalım kapansın gitsin mevzu" diyecek bir insan olduğum halde sesimi çıkaramadım. "hmm tabii olur warum nicht" falan dedim, ayak uydurdum.
Sunum sıramız geldiğinde böyle bir şey yapmak istediğimizi anlattık ama sınıf o beklediğim "yeaa onla mı uğraşcaz be anlatın işte" tepkisini VERMEDİ. Gayet hevesli, canhıraş çizimler yaptılar ve çıkıp anlattılar. Mecbur değillerdi ama istekliydiler.
O gün orada anladım bizim "yükümlülüğü yerine getirmek" anlayışımızla, onlarınkinin ÇOK farklı olduğunu. Bu bir genelleme değil. "Avrupa'da hep böyle. Bizimkiler hep tırt" demiyorum. Tamam bizim öğrenci profili gerçekten tırt ama herkes böyle hevesli midir bilmiyor, iddia da etmiyorum, gözlemimi paylaşıyorum.
Diyeceğim şudur ki, belki o dersten kalan Türkler de bizim burada yaptığımız gibi "emaan yaz geç" gibi yaklaştıkları için kalmışlardır.
Soruna gelirsek, evet epey saçma, ayıp (ve biraz da riskli) olur. Hocanın gerçekten Türklere/yabancılara gıcığı olması da olasılık dahilinde ama bu bir bahis olsa ben parayı (Türk öğrenci profilini yakından tanıdığım için) öğrencilerin gerçekten başarısız olmalarına basardım.
Biz "tamam hadi yapalım ne yapılacaksa da çıksın bitsin yitsin gitsin" deyip, asgari şartları sağlayacak bir şeyler hazırlar, zorlarlarsa ayakta yazar, uydurur kaydırır bir şekilde "yükümlülüğü yerine getirir"iz. Toplantılar da zaten uzun süre goygoy, çay kahve sigara, komik video vb. sonrasında "mehh hadi şu işlere bakalım neymiş" diye isteksiz gönülsüz, bir mecburiyetten kurtulma çabası ile geçer.
Bunların, hocadan daha hevesli olduklarını, ekstradan bir şeyler katmaya çalıştıklarını, konu üzerine ciddi ciddi kafa yorduklarını gördüğüm için şaşırdım.
Şunu sorayım; bir konunuz var, araştırma yapıp sunum hazırlayacaksınız. Kaçınız "şöyle bir şey yapalım. Sunuma başlamadan önce, sunumdaki projenin çözüm getirmiş olduğu sorunları sınıfa anlatalım ve herkese kağıt dağıtıp, onlar bu sorunu nasıl çözerlerdi onu soralım. Her grup da çıkıp kısaca çözümlerini anlatsın, sunuma sonra başlayalım" diye bir fantezi yapmayı isterdi/kabul ederdi? Bu yükümlülüğün bir parçası değil, nasıl baktığımı da "fantezi" diye isimlendirerek ifade ettim zaten. Ben duruma o kadar şaşırmıştım ki, buradaki bir arkadaşım böyle bir teklif yapacak olsa "yaa ne saçmalıyosun mk ne gereği var. Yazalım anlatalım kapansın gitsin mevzu" diyecek bir insan olduğum halde sesimi çıkaramadım. "hmm tabii olur warum nicht" falan dedim, ayak uydurdum.
Sunum sıramız geldiğinde böyle bir şey yapmak istediğimizi anlattık ama sınıf o beklediğim "yeaa onla mı uğraşcaz be anlatın işte" tepkisini VERMEDİ. Gayet hevesli, canhıraş çizimler yaptılar ve çıkıp anlattılar. Mecbur değillerdi ama istekliydiler.
O gün orada anladım bizim "yükümlülüğü yerine getirmek" anlayışımızla, onlarınkinin ÇOK farklı olduğunu. Bu bir genelleme değil. "Avrupa'da hep böyle. Bizimkiler hep tırt" demiyorum. Tamam bizim öğrenci profili gerçekten tırt ama herkes böyle hevesli midir bilmiyor, iddia da etmiyorum, gözlemimi paylaşıyorum.
Diyeceğim şudur ki, belki o dersten kalan Türkler de bizim burada yaptığımız gibi "emaan yaz geç" gibi yaklaştıkları için kalmışlardır.
Soruna gelirsek, evet epey saçma, ayıp (ve biraz da riskli) olur. Hocanın gerçekten Türklere/yabancılara gıcığı olması da olasılık dahilinde ama bu bir bahis olsa ben parayı (Türk öğrenci profilini yakından tanıdığım için) öğrencilerin gerçekten başarısız olmalarına basardım.
- lazor (19.02.18 01:36:41 ~ 01:47:20)
1