[]
Sadece Türkler Tarafından İngilizcem'in Eleştirilmesi
9 aydır yurtdışında yaşıyorum. Geçmişte toplasam 1,5 yıl da öyle yaşamışımdır. Şimdiye kadar Türkler hariç hiç kimse İngilizcem'in kötü olduğunu veya anlamadıklarını falan söylemedi bana. Anlamadıkları bir şey de yok da bir şeyi hatalı söyleyince hemen bir düzeltme çabası falan...
Amerikalı, İngiliz vs dünyanın her yerinden adama meramımı anlatıp, söylediklerini anlayabiliyorum ama Türkler'e ben bir türlü şu İngilizcem'i beğendiremedim.
Sizde de oluyor mu bu? Neden bu akademisyen/erasmuscu tipler böyle kompleksli oluyor?
Amerikalı, İngiliz vs dünyanın her yerinden adama meramımı anlatıp, söylediklerini anlayabiliyorum ama Türkler'e ben bir türlü şu İngilizcem'i beğendiremedim.
Sizde de oluyor mu bu? Neden bu akademisyen/erasmuscu tipler böyle kompleksli oluyor?
boşver hacı beğendirip napıcaksın, adam demek ki hiç pakistanlıi hindistanlı, çinli görmemiş.
- dedim dedim de kime dedim (10.12.17 02:52:42)
Ingilizceyi bir iletisim araci olarak degil bir statu sembolu olarak gordukleri icin oyle oluyor.
- crown (10.12.17 03:07:41)
aşağılık kompleksi.
kendileri de mükemmel konuşamadıkları için yadırganacaklarına inanıyorlar. o yüzden yansıtıyorlar. (bkz: yansıtma)
kendileri de mükemmel konuşamadıkları için yadırganacaklarına inanıyorlar. o yüzden yansıtıyorlar. (bkz: yansıtma)
- otonomo (10.12.17 03:11:27)
eğer kompleks veya "ben öyle bilmiyorum, şöyle biliyorum" kaynaklı değilse muhtemelen uyarı yapan kişinin kendisi zaten öğrenme süreci içerisinde hata ayıklayıcı bir moda geçecek şekilde odak değiştirmiş oluyor. meramınızı anlamak dert olmuyor, siz de düzgün kullanın istiyor hatta sizin öyle isteyeceğinizi sanıyor ve kendi kulağını da yanlışa alıştırmaktan kurtarıyor. (biz arkadaşlar arasında birbirimizi düzeltirdik. ben yabancı forumlarda özellikle native'lerden rica ederdim ama tek tek sormadıkça genel düzeltme hiç yapmadılar: ya ayıp görüyorlardı, ya zaman kaybı olarak. bir fikrim yok.)
kompleksten ise bu aslında sadece dilde değil pek çok alanda kendini gösteren rahatsız edici bir insan tavrı.
(uzun cevabı çıkarıp özeti bıraktım sadece. cevaplara bakıyorum da çok spesifik bir durumdan bahsediliyor galiba. ben burada anlatılan gibisini -lisede sınıf içi hariç- hiç yaşamadığımdan bildiklerime göre cevap yazmıştım ama geçersiz oluyor bu noktada.)
kompleksten ise bu aslında sadece dilde değil pek çok alanda kendini gösteren rahatsız edici bir insan tavrı.
(uzun cevabı çıkarıp özeti bıraktım sadece. cevaplara bakıyorum da çok spesifik bir durumdan bahsediliyor galiba. ben burada anlatılan gibisini -lisede sınıf içi hariç- hiç yaşamadığımdan bildiklerime göre cevap yazmıştım ama geçersiz oluyor bu noktada.)
- godoşu beklerken (10.12.17 03:33:44 ~ 05:25:10)
Kesinlikle aynı kanıdayım. Türklerde sürekli düzeltme, yadırgama dalga geçme modu hakim üstüne bir de hayatında hiç yurtdışına çıkmayan insanların söylediği "aaaa kaç ay geçti hala konuşamıyor musuaann? ana dilin gibi konuşuyor olman lazım oysaaa" tarzı ayıplama ve kınamalar mevcut.
biz Türkler her şeyin en iyisini bildiğimiz için herkesi eleştirme, yadırgama ve kınama hakkına sahibiz.
biz Türkler her şeyin en iyisini bildiğimiz için herkesi eleştirme, yadırgama ve kınama hakkına sahibiz.
- part time pollyanna (10.12.17 04:43:17 ~ 04:43:47)
Bırak şunları sen nasıl mutluysan öyle git yolunda en yakın arkadaşım sırf kıskandığı için işim gereği öğrenmeme rağmen ne gerek var yahu dil öğrenmene dedi ve hala eleştirir beni biliyorsun da ne oluyor diye..
- vasilias (10.12.17 04:53:28)
ben anlamadım ya, durup dururken mi oluyor bunlar? soru üzerine veya hata üzerine düzeltme olmuyor da "ıyy iğrançsan" mı yapıyorlar?
hata yapıyorsanız düzeltilmesini istemez misiniz ki? everything is something happened?
hata yapıyorsanız düzeltilmesini istemez misiniz ki? everything is something happened?
- godoşu beklerken (10.12.17 04:57:03)
yabancılar seni umursamıyor olabilir ya da nezaket gösteriyorlardır ya da ikisi birden.
türkler seni umursuyorlar çünkü sen de diğer türkler gibi davranışlarınla, konuşmanla milliyetin hakkında bir kanı oluşmasına sebep oluyorsun. ekstrem örnek olarak: gidip yurtdışında onu bunu taciz eden bir tip olsa sen de türklerin imajını zedeliyor diye düşünmez miydin? çünkü yarın bir gün mekanlarda 'türkler giremez' yazıları asılabilir, türk olduğunu öğrendiklerinde hiçbir suçun olmadığı halde farklı muameleye maruz kalabilirsin.
dil konusu bunun daha zararsız bir versiyonu olabilir. münferit olaylarda mesele egoya da gelebilir fakat temelinde imaj çabası gibi görüyorum ben. bunun diğer milletler için de doğru olduğunu yukarıda 'pakistan, hindistan ve çin'i olumsuz örnek olarak veren biri belirtmiş zaten.
o zaman 'akademisyen, erasmusçu' dediğiniz tipler de diğerlerini eleştirme hakkına sahiptir çünkü onlar da bu cahillik imaj/stereotiplere maruz kalabilirler.
aklıma küçük prensteki fesli akademisyen geldi: 1909'da fesiyle şalvarıyla gidip avrupa'da keşfettiği meteoru anlatan bir astronom karakter. Bu akademisyeni kılığından dolayı kimse dikkate almıyor. kılık kıyafet devriminden sonra 1920'de bir daha gidiyor... kitabı okumadıysan tavsiye ederim.
öte yandan hayat boyu yanlış İngilizce mi konuşmak istiyorsun? bu cahilliğin yüceltilmesi olayını ben sevmiyorum. hata varsa eyvallah dersin düzgününü de öğrenirsin. mesele burda 'hata yapmamak' değil 'öğrenmemek' olmalı.
benim de kafamda, internette ve gerçek hayatta, bağlaçları, soru edatlarını... yanlış yazanları görünce maruz kaldığım yazım yanlışlarından dolayı karşımdaki kişi hakkında bir kanı oluşuyor.
ekstrem mesela: galeri2.uludagsozluk.com/203/yaran-yanlış-çeviriler_292124.jpg
stereotiplerin oluşmasının tek sebebi stereotiplere inananların cehaleti değildir, bu imajın oluşması için karşı tarafa malzeme verenler daha önemli bir etkendir.
yabancıların eleştirmeyerek sizin gelişmenize fayda sunmamaları da kötü niyetli değildir, türklerin de eleştirirken genelde niyetleri kötü değildir. şu devirde artık yabancı dili doğru bilmemek için bahanemiz yok, yaşlılarımızın da interneti/teknolojiyi kullanmamak için bahanesi yok.
tembellik hakkını çalışarak kazanmalıyız, cahillik hakkını öğrenerek kazanmalıyız.
türkler seni umursuyorlar çünkü sen de diğer türkler gibi davranışlarınla, konuşmanla milliyetin hakkında bir kanı oluşmasına sebep oluyorsun. ekstrem örnek olarak: gidip yurtdışında onu bunu taciz eden bir tip olsa sen de türklerin imajını zedeliyor diye düşünmez miydin? çünkü yarın bir gün mekanlarda 'türkler giremez' yazıları asılabilir, türk olduğunu öğrendiklerinde hiçbir suçun olmadığı halde farklı muameleye maruz kalabilirsin.
dil konusu bunun daha zararsız bir versiyonu olabilir. münferit olaylarda mesele egoya da gelebilir fakat temelinde imaj çabası gibi görüyorum ben. bunun diğer milletler için de doğru olduğunu yukarıda 'pakistan, hindistan ve çin'i olumsuz örnek olarak veren biri belirtmiş zaten.
o zaman 'akademisyen, erasmusçu' dediğiniz tipler de diğerlerini eleştirme hakkına sahiptir çünkü onlar da bu cahillik imaj/stereotiplere maruz kalabilirler.
aklıma küçük prensteki fesli akademisyen geldi: 1909'da fesiyle şalvarıyla gidip avrupa'da keşfettiği meteoru anlatan bir astronom karakter. Bu akademisyeni kılığından dolayı kimse dikkate almıyor. kılık kıyafet devriminden sonra 1920'de bir daha gidiyor... kitabı okumadıysan tavsiye ederim.
öte yandan hayat boyu yanlış İngilizce mi konuşmak istiyorsun? bu cahilliğin yüceltilmesi olayını ben sevmiyorum. hata varsa eyvallah dersin düzgününü de öğrenirsin. mesele burda 'hata yapmamak' değil 'öğrenmemek' olmalı.
benim de kafamda, internette ve gerçek hayatta, bağlaçları, soru edatlarını... yanlış yazanları görünce maruz kaldığım yazım yanlışlarından dolayı karşımdaki kişi hakkında bir kanı oluşuyor.
ekstrem mesela: galeri2.uludagsozluk.com/203/yaran-yanlış-çeviriler_292124.jpg
stereotiplerin oluşmasının tek sebebi stereotiplere inananların cehaleti değildir, bu imajın oluşması için karşı tarafa malzeme verenler daha önemli bir etkendir.
yabancıların eleştirmeyerek sizin gelişmenize fayda sunmamaları da kötü niyetli değildir, türklerin de eleştirirken genelde niyetleri kötü değildir. şu devirde artık yabancı dili doğru bilmemek için bahanemiz yok, yaşlılarımızın da interneti/teknolojiyi kullanmamak için bahanesi yok.
tembellik hakkını çalışarak kazanmalıyız, cahillik hakkını öğrenerek kazanmalıyız.
- idexo (10.12.17 11:12:39 ~ 11:15:03)
@idexo
Ben yurtdışında yaşıyorum türk arkadaşım da var yabancı da. Ben ingilizce'yi iletişim aracı olarak kullanıyorum. Kültür mirası veya tüm Avrupa'ya Türkler'in nakkadar mükemmel konuşabileceğini kanıtlamak için değil. İngilizce'yi de kendi imlanlarımla öğrendim, okuldan falan değil. Hal böyle iken elbette gramerde, telaffuzda kusursuz olamam. Native speaker değilim ben. Ama buna kafayı takan, dile getiren 2-3 tiple karşılaştım şimdiye kadar. Bir de elin Oklahomalısı i ain't understand word you just said boy derken sorun olmuyor da ben were ile was'ı karıştırınca veya neither i veya me too yu gramer olarak yanlış ama meramımı anlatma noktasında doğru kullanınca, ki bunu da bir başkasıyla konuşurken 3. Olup yapılınca tabi yadırgayacam.
Az önce biri mesaj attı, insanlar Elif Şafak'ın ingilizcesini eleştiriyor diye. İyi de babacım bu kadının ana dili Türkçe ise elbette ingilizcesinde aksamalar olacak. Herkes anlıyorsa, herkes de onu anlıyorsa uzatmanın ne manası var. Çeviri kısmına gelince o iş profesyonel bir iş. Öyle de düzgün olması lazım. Günlük konuşma dili değil bir şey değil.
Ben yurtdışında yaşıyorum türk arkadaşım da var yabancı da. Ben ingilizce'yi iletişim aracı olarak kullanıyorum. Kültür mirası veya tüm Avrupa'ya Türkler'in nakkadar mükemmel konuşabileceğini kanıtlamak için değil. İngilizce'yi de kendi imlanlarımla öğrendim, okuldan falan değil. Hal böyle iken elbette gramerde, telaffuzda kusursuz olamam. Native speaker değilim ben. Ama buna kafayı takan, dile getiren 2-3 tiple karşılaştım şimdiye kadar. Bir de elin Oklahomalısı i ain't understand word you just said boy derken sorun olmuyor da ben were ile was'ı karıştırınca veya neither i veya me too yu gramer olarak yanlış ama meramımı anlatma noktasında doğru kullanınca, ki bunu da bir başkasıyla konuşurken 3. Olup yapılınca tabi yadırgayacam.
Az önce biri mesaj attı, insanlar Elif Şafak'ın ingilizcesini eleştiriyor diye. İyi de babacım bu kadının ana dili Türkçe ise elbette ingilizcesinde aksamalar olacak. Herkes anlıyorsa, herkes de onu anlıyorsa uzatmanın ne manası var. Çeviri kısmına gelince o iş profesyonel bir iş. Öyle de düzgün olması lazım. Günlük konuşma dili değil bir şey değil.
- bos gezenin bos ustasi (10.12.17 12:24:49)
@otonomo saçmalamışsın. ya okuduğunu anlamamışsın ya kötü niyetlisin. her durumda şu yaptığın yanlış.
@bos gezenin bos ustasi benim özetle anlatmaya çalıştığım şey şu: 'bu bir reflekstir.'
sana katılıyorum bu konularda mükemmelliyetçilik gereksiz bir çaba. etkin iletişim kurduğun sürece sorun yok.
verdiğin örnekten hareketle amerikalı'lar hakkında avrupalı'ların stereotipleri de yok mu? var. 'cahil', 'kültürsüz' diyorlar. bir kısım amerikalı dahi bunu kabul ediyor. öte yandan ne her amerikalı cahildir, ne her avrupalı kültürlüdür. böyle bir genelleme olamaz. yine anlatmaya çalıştığım bu kanının oluşmasına sebep olan bir kitle var.
'50 sene almanya'da çalıştım bir kelime almanca öğrenmedim, her işimi de gördüm' gururu boş bir gurur. bunu da yapan var. bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diye çok alçakgönüllü bir atasözümüz var bizim. neyse öğrenmekten kaçınmamak, işi ego meselesine getirmemek lazım.
birkaç hatadan da bir zarar gelmez, birkaç düzeltmeden de bir zarar gelmez. karşıdan bir ego, kompleks, sevmediğin bir titreşim hissediyorsan ya konuyu bu kişiye aç konuş bari, ya da uzaklaş, kafana da takma bunları. çünkü kimseye kendini ispatlamana gerek yok.
benim noktam şu: hata yaptığını fark ettiğinde bir şekilde düzeltmek bir olgunluktur. kendini kendin için geliştiriyorsun. başkasının ne düşündüğünün hatta bazen ne şekilde uyardığının bile bir önemi yok bence. büyük bir hata yaptıysan azar da işitebilirsin yani. bunların senin cesaretini kırmasına ya da duygu durumunu etkilemesine izin vermemek senin elinde.
sana kolay gelsin.
ek: Elif Şafak hakkında da kadının kendisini ve karakterini sevmiyorum ben. bana göre içten biri değil, bu da eserlerine yansımıştır gibime geliyor. bu güne kadar kitaplarını hiç okuyasım gelmedi. ingilizcesinden ziyade şöyle bir şey duydum: kadın önce ingilizce yazıyormuş sonra da türkçeleştiriyormuş. bu da bana itici geldi.
kendimi onun yerine koyunca ben de yabancılara hitap etmek isterim ama önce kendi dilimde kendi kültürümü anlatırım, sonra çevirmenin yollarına bakarım. azıcık okumuşumuz hemen kendi kültürünü unutursa olur mu? 'sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır.'
bu anlamda Pentagram'a ve Murat İlkan'a çok değer veriyorum, Barış Manço'ya da aynı şekilde... sanatçı dediğin önce kendi kültürlü olacak. sonra kültürünü dünyaya tanıtacak. benim eleştirim de böyle.
bir ekleme daha yapayım: buraya gelen turistlerin mutlu ayrıldıklarında türkler çok iyi insan, türkiye çok güzel bir yer diye genellediğini fark etmiyor musunuz mesela?
niye? çünkü deneyimleri pozitif. bu yüzden: evet ülkeyi temsil ediyorsunuz.
ben fransa'ya gidip 'adamlar götünü yıkamıyor' genellemesi yapabiliyorum.
japonya'ya gidip adamlar dakik genellemesi yapıyorum.
herkes kendi deneyimini geneller.
@bos gezenin bos ustasi benim özetle anlatmaya çalıştığım şey şu: 'bu bir reflekstir.'
sana katılıyorum bu konularda mükemmelliyetçilik gereksiz bir çaba. etkin iletişim kurduğun sürece sorun yok.
verdiğin örnekten hareketle amerikalı'lar hakkında avrupalı'ların stereotipleri de yok mu? var. 'cahil', 'kültürsüz' diyorlar. bir kısım amerikalı dahi bunu kabul ediyor. öte yandan ne her amerikalı cahildir, ne her avrupalı kültürlüdür. böyle bir genelleme olamaz. yine anlatmaya çalıştığım bu kanının oluşmasına sebep olan bir kitle var.
'50 sene almanya'da çalıştım bir kelime almanca öğrenmedim, her işimi de gördüm' gururu boş bir gurur. bunu da yapan var. bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıp diye çok alçakgönüllü bir atasözümüz var bizim. neyse öğrenmekten kaçınmamak, işi ego meselesine getirmemek lazım.
birkaç hatadan da bir zarar gelmez, birkaç düzeltmeden de bir zarar gelmez. karşıdan bir ego, kompleks, sevmediğin bir titreşim hissediyorsan ya konuyu bu kişiye aç konuş bari, ya da uzaklaş, kafana da takma bunları. çünkü kimseye kendini ispatlamana gerek yok.
benim noktam şu: hata yaptığını fark ettiğinde bir şekilde düzeltmek bir olgunluktur. kendini kendin için geliştiriyorsun. başkasının ne düşündüğünün hatta bazen ne şekilde uyardığının bile bir önemi yok bence. büyük bir hata yaptıysan azar da işitebilirsin yani. bunların senin cesaretini kırmasına ya da duygu durumunu etkilemesine izin vermemek senin elinde.
sana kolay gelsin.
ek: Elif Şafak hakkında da kadının kendisini ve karakterini sevmiyorum ben. bana göre içten biri değil, bu da eserlerine yansımıştır gibime geliyor. bu güne kadar kitaplarını hiç okuyasım gelmedi. ingilizcesinden ziyade şöyle bir şey duydum: kadın önce ingilizce yazıyormuş sonra da türkçeleştiriyormuş. bu da bana itici geldi.
kendimi onun yerine koyunca ben de yabancılara hitap etmek isterim ama önce kendi dilimde kendi kültürümü anlatırım, sonra çevirmenin yollarına bakarım. azıcık okumuşumuz hemen kendi kültürünü unutursa olur mu? 'sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır.'
bu anlamda Pentagram'a ve Murat İlkan'a çok değer veriyorum, Barış Manço'ya da aynı şekilde... sanatçı dediğin önce kendi kültürlü olacak. sonra kültürünü dünyaya tanıtacak. benim eleştirim de böyle.
bir ekleme daha yapayım: buraya gelen turistlerin mutlu ayrıldıklarında türkler çok iyi insan, türkiye çok güzel bir yer diye genellediğini fark etmiyor musunuz mesela?
niye? çünkü deneyimleri pozitif. bu yüzden: evet ülkeyi temsil ediyorsunuz.
ben fransa'ya gidip 'adamlar götünü yıkamıyor' genellemesi yapabiliyorum.
japonya'ya gidip adamlar dakik genellemesi yapıyorum.
herkes kendi deneyimini geneller.
- idexo (10.12.17 18:37:34 ~ 19:02:04)
ingiltere'de epeyce düzeltiyorlar.
yanlış olmasına da gerek yok, bir kelimenin amerikancasını ya da bir kavramı amerika'da yaygın haliyle söylediğinizde kibarca, nerdeyse çaktırmadan düzeltiyorlar.
yanlış olmasına da gerek yok, bir kelimenin amerikancasını ya da bir kavramı amerika'da yaygın haliyle söylediğinizde kibarca, nerdeyse çaktırmadan düzeltiyorlar.
- fever (10.12.17 18:53:19)
Bu arada duyuru/soru sahibinin Türkçesi de sıkıntılı :-)
- fever (10.12.17 18:58:37)
Kesinlikle katılıyorum. Aynı muhabbet telaffuz konusunda da var. Almancam var benim mesela, ona rağmen vw'ı vosvagen diye okuyorum ki millete artislik olmasın. Dingilin biri çıkıp o folksvağgın falan diyor. Teşekkür ederim öğrenmiş oldum deyip geçiyorum.
- roket adam (10.12.17 22:24:39)
@idexo saçmalayan veya kötü niyetli olan tarafın sen olduğunu düşünüyorum. bu sorudaki cevabımda tam olarak nerede saçmaladığmı açıklarsan bu sataşmanın altındaki nedeni bulabiliriz.
soru için fikrim, cumhuriyet döneminde (hatta daha da eski tanzimat öncesi) konulan ''batılılaşma'' gibi muğlak bir hedefin, batının kültürel birikimine sahip olmayan, hatta ciddi bir kısmının komple kültürel birikim düşmanı olduğu bir toplumda yanlış yorumlanması.
daha ileri bir medeniyet seviyesine ulaşmak için özgün bir çabayla bilim, sanat ve teknoloji üretmek yerine, aşağılık komrpleksl ile abisini kıskanan küçük bir çocuk gibi sadece daha uzağa işemeye çalışan bir toplum olduk.
yüzleşmek zor gelince de, kendi yetersizlik duygumuzu böyle şeyler üzerinden biribirimize yansıtıyoruz. (bkz: yetersizlik duygusu)
soru için fikrim, cumhuriyet döneminde (hatta daha da eski tanzimat öncesi) konulan ''batılılaşma'' gibi muğlak bir hedefin, batının kültürel birikimine sahip olmayan, hatta ciddi bir kısmının komple kültürel birikim düşmanı olduğu bir toplumda yanlış yorumlanması.
daha ileri bir medeniyet seviyesine ulaşmak için özgün bir çabayla bilim, sanat ve teknoloji üretmek yerine, aşağılık komrpleksl ile abisini kıskanan küçük bir çocuk gibi sadece daha uzağa işemeye çalışan bir toplum olduk.
yüzleşmek zor gelince de, kendi yetersizlik duygumuzu böyle şeyler üzerinden biribirimize yansıtıyoruz. (bkz: yetersizlik duygusu)
- otonomo (11.12.17 08:29:26 ~ 22:50:52)
Bir de Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes'da İngilizce konuşmaktaki problemi üzerine birinden duyduğum bir yorum aklıma geldi:
''Ya adam o kadar Boğaziçi'nde okumuş, İngilizce'yi bile konuşamıyor amk...''
Kendisi hayatında ne Edirne'den ötesini, ne de Boğaziçi'nin kapısı görmüş bir vatandaş bu arada. Anlatabildim sanıyorum :)
''Ya adam o kadar Boğaziçi'nde okumuş, İngilizce'yi bile konuşamıyor amk...''
Kendisi hayatında ne Edirne'den ötesini, ne de Boğaziçi'nin kapısı görmüş bir vatandaş bu arada. Anlatabildim sanıyorum :)
- otonomo (11.12.17 21:31:16)
1