[]
Egoist ve narsist insanlar kendilerini aşağılar mı?
Şöyle bir profil düşünün: Bir adam hep bilgi satmakla, kendi bilgisiyle insanları ezmekle ve "Siz nereden bileceksiniz böyle şeyleri? Onun aslı şöyledir..." şeklinde etrafındakilerini aşağılamakla itham ediliyor. Bu zat farklı zaman dilimlerinde ise "Ben çok aptalım!", "Keşke sizin/onlar gibi zeki olabilseydim." gibi yakınmalarla çeşitli alanlarda kendi eksikliğini dile getiriyor, öyle ki bu yakınmalar etrafına rahatsızlık vermeye başlıyor.
Şimdi, bu adam denildiği gibi kendini beğenmiş ve egoist biri olsa böyle yapar mı yoksa bu yakınmaları dahi aslında "Bakın, ben o kadar şahaneyim ki kendimi bile eleştirebilir, yerden yere vurabilirim." gibi gizli egoist tavrından bir hareket mi olur? Bir nevi, fazla mütevazılık kibirdendir derler ya, o misal.
İşin özü, siz çevrenizde kendini beğenmiş dediğiniz kişilerin, hakarete varan öz eleştiride bulunduğuna şahit oldunuz mu?
Şimdi, bu adam denildiği gibi kendini beğenmiş ve egoist biri olsa böyle yapar mı yoksa bu yakınmaları dahi aslında "Bakın, ben o kadar şahaneyim ki kendimi bile eleştirebilir, yerden yere vurabilirim." gibi gizli egoist tavrından bir hareket mi olur? Bir nevi, fazla mütevazılık kibirdendir derler ya, o misal.
İşin özü, siz çevrenizde kendini beğenmiş dediğiniz kişilerin, hakarete varan öz eleştiride bulunduğuna şahit oldunuz mu?
evet
- purple rain (08.11.17 22:12:07)
ben kendimden biliyorum işi. olur.
Ayrıca ''kendini beğenmek'' kavramı yanlş anlaşılıyor, kendini beğenmişlik 2 durumda ortaya çıkarmış. birincisi pis gurur, 2.si ise sosyal çözümleme. Yani ya pis gururundan bu şekilde davranıyordur; (bkz: pis gurur) ya da gerçekten diğer insanlardan daha gerçekçi olduğu için, arada kendi aptallıklarını da beyan edebiliyordur.
bu aptallık ya da yaratıcılık bir süreklilik teşkil etmek zorunda değil. Misal bugün çok günümdeyim diye bir deyim var, mesela adam bir problemin çözümünde o an çözümleyemeyebilir ama başka zamanda beyin daha proaktif çalışarak çok daha hızlı olaya refleks verebilir. Yani süreklilik teşkil etmez, ama ortalama değer olarak kendini daha çözümleyici buluyorsa toplum buna ''şımarıklık'' gibi yaklaşabiliyor.
Oysa bu yaklaşım da (bu kısmın sorunla bi' alakası yok) gerçekleri kaldıramamakla alakası var, misal ben daha eleştriyi kaldırabilen bir ademoğluna denk gelemedim. Adam fiziki gerçek olan eleştiriyi bile kaldıramıyor. Keza bütün insanı anlatan eserlerde bu vurgulanmıştır, KIRMAYIN insanları diye. Sen kırmıyorsun ki, gerçek kırıyor bunu kimseye anlatamıyorsun.
Yani hakarete varan eleştiri diye birşey yok, olaylar şu şekilde çok nettir, ya vardır gerçektir ya da yoktur gerçeken hakarettir.
Ayrıca ''kendini beğenmek'' kavramı yanlş anlaşılıyor, kendini beğenmişlik 2 durumda ortaya çıkarmış. birincisi pis gurur, 2.si ise sosyal çözümleme. Yani ya pis gururundan bu şekilde davranıyordur; (bkz: pis gurur) ya da gerçekten diğer insanlardan daha gerçekçi olduğu için, arada kendi aptallıklarını da beyan edebiliyordur.
bu aptallık ya da yaratıcılık bir süreklilik teşkil etmek zorunda değil. Misal bugün çok günümdeyim diye bir deyim var, mesela adam bir problemin çözümünde o an çözümleyemeyebilir ama başka zamanda beyin daha proaktif çalışarak çok daha hızlı olaya refleks verebilir. Yani süreklilik teşkil etmez, ama ortalama değer olarak kendini daha çözümleyici buluyorsa toplum buna ''şımarıklık'' gibi yaklaşabiliyor.
Oysa bu yaklaşım da (bu kısmın sorunla bi' alakası yok) gerçekleri kaldıramamakla alakası var, misal ben daha eleştriyi kaldırabilen bir ademoğluna denk gelemedim. Adam fiziki gerçek olan eleştiriyi bile kaldıramıyor. Keza bütün insanı anlatan eserlerde bu vurgulanmıştır, KIRMAYIN insanları diye. Sen kırmıyorsun ki, gerçek kırıyor bunu kimseye anlatamıyorsun.
Yani hakarete varan eleştiri diye birşey yok, olaylar şu şekilde çok nettir, ya vardır gerçektir ya da yoktur gerçeken hakarettir.
- mete kudur (08.11.17 22:22:07)
bu adam egoist çakalın teki
narsizim başka birşey ayrıca.
narsizim başka birşey ayrıca.
- bana her yer cehennem (08.11.17 22:26:38)
"siz nereden bileceksiniz" tavrını takınıp da kendini alenen eleştireni ben pek gözlemlemedim, şimdiye kadar. kendini samimiyetle eleştireni, diyeyim.
şöyle ayırayım durumu. narsisist insan özgüveni çok düşük insandır. bir egoist narsisist olabilir veya olmayabilir ama narsisist, özgüven düşüklüğü kendisini manipülatif hareketlere zorladığı raddeye geldiğinde narsisist olur. gizli narsisistse etrafınca pamuk gibi insan diye değerlendirilebilirken yakınları aynı insandan bahsedilip bahsedilmediğini sorgulayacak hale gelirler.
bunu şunun için söyledim. özgüven düşüklüğü olduğu için yarasını sürekli saklamaya çalıştığından suçu hep etrafa atan, odak kaydırmaya çalışan insan o açık yarayı göstermeye kalkarsa özgüveni artmış insandır bana göre, aksi halde bu bir çelişki oluyor.
ancak şöyle bir durum var ki özgüveni gidip gelen insan da var. mod değişikliğine bağlı olarak. depresif anında benden cacık olmaz deyip manik anında küçük dağları kendi yarattığını düşünecek kadar iki ayrı kişiliği içinde taşıyan insanlar, bipolarlar yani. örneğin. ancak oradan o zaman ben çıkarıyorum ki bunlar kişilik değil, bunlar halet-i ruhiye, yani paso kimyasal. kimyasallarla aktif olan ilgili beyin bölgeleriniz belki o kimyasalın aktif olduğu hallere has ruh hallerini de kendi kendine çağrıştırıyor, beraberinde kullanıma sokuyordur belki. bu sinaptik örgülerle ilgili nörologların bize anlatacakları herhangi bir kişisel gözlem ve hatta psikologların anlatacaklarından daha fazla olur diye düşünüyorum o açıdan. benim kıyıdan köşeden anladığım bu.
"ben o kadar şahaneyim ki kendimi böyle eleştiririm" kafası ise bence iki ayrı yapıda mümkün: 1. dediğime aslında kendim de inanmıyorum, bu benim bir zaafiyetim değil, sadece önünüze böyle nispeten önemsiz bir şey attım ki, sizi tavlayabileyim, üstte olduğum sizin aklınızda da konsolide olsun çünkü bu "x" konudaki ufak sahte eleştirim "evren-x" konularda hiç de öyle bir eleştirim olmadığını gizliden anlatıyor, kafanıza sookuyor ve bu eleştiriyi kabul eden diğer yandaki eleştiri yokluğunu da, çaktırmazsam, kabul eder" diyen kişinin manipülatif kafası
2. benim biraz dahil olduğum kısımdır bu, küçük emrah etkisi diyorum artık, ortada kendini eleştiren tek enayinin kendisi olduğunu, hatta bu yapıldığında insanların bunu kullandığını, buna da üstelik "özgüvensizlik" dediğini görünce gelen bir kandırılmışlık hissi ve hışımla "böyle de iyiyim, devam da edicem pislikler" gibi bir ergen kafası hasıl olur.
şimdi bu kişinin kendi gerizekalı yanılgısı da olabilir, belki ortada kendi gördüğünden çok daha fazla özeleştiri yapabilen insan vardır ama kişi bu kafa içerisine kendisini hapsettiğinden bunu o sırada algılamaz. hoş, ben kendimi yıllardır çıkartmaya çalışsam da görüşümde kırılmaya neden o filtrenin bazen farkına varıyorum ve kendi kişisel özelliklerime baktığımda kesinlikle özgüveni eksik bir insanım, kesinlikle onay aradığım oluyor , kesinlikle insanlarla ve kendimle garip bir kavgam var. şu farklar var sadece: durumu itiraf ediyorum, onayı, tabii önemsediğim insanlarsan önemsediğim konularda, içimden diliyorum ama dışarıdan asla istemiyorum ve asla insan kullanmıyorum. yani yaptığımın manipülatif bir değeri yok. yani narsisizme neden olan kaynak varsa bile sonuç öyle değil, kendini -default- öne koymayı doğal karşılayabilen biri olmadığım için egoistliğin olmadığı kesin. acaba olanaklarım olmadığından mı manipüle etmiyorum yani etmiyor değil de edemiyor muyum? bunları da sormak lazım. böyle bir durumda kişi seçim mi yapmış yoksa kendi durumuna razı mı gelmiş, anlayabilmek için bence kişinin geçmişine bakmak lazım. onu bugün anlatmaz, bugüne nasıl gelindiği anlatır.
ben kendim bu durumdayken çevreme baktığımda, dolayısıyla, bu soruları aklımda bulunduruyor ve kendini beğenenler arasında kendilerini sağlıksız şekilde beğendiklerini düşündüğüm kimselerin gerçek olduğunu düşündüğü bir yetersizliği asla dile getirmediğini, çünkü o da bir özgüvendir (heh yaptığım şeyi görüyorsun sanırım bu arada, ama doğru da bir yandan, yapacak bir şey yok) o yarayı asla göstermediğini görüyorum. yani aslında onlar kendilerini -bir hususta- beğenmiyorlar ve diğer herkesten bu kez farklı olarak o kısmı kapatıyorlar. hoş, aslında ben kendini beğenmenin kendisinin sağlıksız olduğunu düşünüyorum. insan kendi durumlarını beğenebilir ancak. biblo da değilsin, zaman içerisinde değişiyorsun, bütün bir paketi sürekli nasıl beğenebilirsin ki? ha, kendinle barışıksan eğer, o ayrı bir şey. kendini beğenmek o değil.
şunları unutmamak lazım yalnız: "ben çok aptalım" ünlemini sadece kendisini aptal gören insanlar kullanmaz. üç durum geliyor aklıma:
* kendisini aptal mertebesine koyan yine kendisi, anlatabiliyor muyum? onun, kısacası, bir çıtası var, normalde aştığı. ve bu sefer onu aşamamış. kendisini hayal kırıklığına uğratmış. sen aptal de, ne olacağını görürsün :) yani bu durumu hepimiz biliriz de işte o ünlem çoğu zaman bu duruma tekabül ediyor, demek istedim.
*kişi sadece eksiklerini görmeye şartlanmıştır.
*hırslıdır. kendisini getirmek istediği noktaya gelene kadar hep aptal, hep çirkin, hep cart curt olacaktır. yani kafasında var olan ve senin bilmediğin bir kriter var. belki aptallıkla kastı atıyorum 140lık iq'sunu yeterince beğenmemesidir, diyelim ki. ha böyle bir insan dediğin gibi olabilir de, olmayabilir de.
bir de mete kudur'un söylediği şeye yorum yapmak istiyorum.
hayır, insanlar her zaman gerçeğe kırılmıyor. gerçeği, o şey sahiden gerçek ise, kendisi de büyük ihtimalle biliyor zira. yeni değil yani.
insanların kırıldığı tam olarak şu:
karşısındaki kişinin bilinen bu şeyi dile getirmeye ihtiyaç duyma nedeni. dile getirilmesi -meşruiyet açısından- yersiz görünüyorken, kimseye bir zarar söz konusu değilken, bir eksikliği dile getirmedeki iştah aslında bunun -ihtiyaç açısından- yersiz olmadığını anlatıyor. aksine karşıdaki kişinin bir schadenfraude krizine denk geldiğinizi gösteriyor ama yetişkin olup da bunu öğrenene kadar, siz kırılıp dökülüyor, çevrenizin kustuğu asitlerle eriye eriye şekilleniyorsunuz. sonra böyle bir toplum içerisinde kimin narsisist olduğunu anlamaya çalışıyoruz, çünkü sistem bize eksiklerimizi gizlememizi söylüyor sürekli.
kudur'a katılmadığım kısmı somutlaştırmak için: diyelim ki ekstremitelerini yeni kaybetmiş bir insana gidip "aa senin bacağın yook" demek ne kadar saçmaysa, bazen insanların birbirlerine söylediği şeyler de bu kadar saçmadır ama yaparlar yine de. fakat bunu diyebilecek bir çocuğun böyle bir şeyi hayatında ilk defa görüp şaşırmasındaki gibi yeni keşfedilmiş bir şeyin heyecanının getirdiği kontrolsüzlükten değil, kendini nispeten iyi hissedeceği bir kurban aramaktan yapar bunu insanoğlu.
kendini eleştirmek kendinde olduğuna şüphelendiğin ve istemediğin şeyleri kovmak istediğinde bazen abartabildiğin bir olay. mesela yakınların arasındaki o boktan narsisisti gerçekten tanıyıp bir yaşına daha girdiğinde "ben asla böyle olmayacağım" diyerek. travma işte o. "kendini beğenmiş bir insan olmıycam" ben deyip bunun bokunu çıkarabiliyorsun.
yine de... narsisistin yaptığı yalan eleştiri dışındakiler, gerçek eleştiriler, insanın samimi olarak kendini övmeyi hak ettiği az sayıdaki durumdan bir tanesi bence. çünkü kendisini eleştiren insanı etraf herhangi bir şekilde ödüllendirmiyor. tersi durumlar vuku buluyor hatta. bu tavrı sürdürebilmek istiyorsan kendi kendini "aferin, iyi yapıyorum ben" diye ödüllendirmek zorunda kalıyorsun. delilik ölçüsünde saçma gelebilir bu söylediğim ama söylemeye çalıştığım buna bir semptom olarak yaklaşırsan, altında inanılmaz farklı nedenler bulabilirsin. yani samimi olarak kendini eleştirebilir, eleştirdiğin durumu iyileştirmeye çalışırken, kendini aynı samimiyetle bu yüzden beğenebilirsin. günün sonunda zira, bokun üzerindeki tüy dahi olsan, yapabileceğin tek şey daha iyi bir insan olmaya çalışmak. bunu yapmaya çalıştığına sevinmekse doğal geliyor bana.
ve buradaki net ayrım, yapılanın kişiye ne gibi somut yararlar sağladığı sorusuna verilen cevapta gizli. kişi carpe diemciyse ve kısa günün karları söz konusuysa kıllanırsın. kişi gelecek için plan yapanlardansa uzun dönemde olacakları düşünür ona göre değerlendirirsin.
ancak sonuçta insan kullanmaya çalışmak ama bunu insanı alçaltarak yapmaya çalışmak narsisistin yaptığı iştir. çünkü karşısındaki insanın bu narsisiste güvenmesinin tek yolu, narsisistin söylediği şeyler sonucunda bu insanın kafasının karışması, kendine güvenmeyi bırakması ve bununla gelen teslimiyet, telkine açıklıktır. ve o nedenle artık aile denecek hali kalmamış hani "dysfunctional" aileler içerisinde bu rolü oradaki en bencil tipin kaptığını, zaten öyle yetiştiğini görürsün. bunu da şunun için söyledim: bu özellikler aslında herkeste bir derece var. sadece ortalığı en mağdur eden etiketi kapıyor. insanlar birbirlerini bu sebeple okuyabiliyorlar. senin, sorunda bu portreyi çizebilmen de aynı sebepten. bu malzemeyi tanıyoruz çünkü birazı da biziz. bunu veya benzerini hayatımızda bir yerde yaptık, vs. kimimiz huy ediniyor. hepsi etiketle dolanmıyor. etrafını ufak çapta manipüle edip sıyıranlarda da aynı şey var, sadece abartmıyorlar. hani gerektiğinde "suyuna giden", gerektiğinde yolda tanımayanlar var ya. hani herkese gülümseyenler. birden hayatına nasıl girdiğini anlayamadıkların. sohbet ederken en çok konuşmayı dünyanın en doğal şeyi sananlar, şeyleri kolay talep ederken kindar olabilip kenara yazanlar, prensipleri kişiden kişiye değişenler, hayattan sıvı gibi kayıp akanlar. kendilerini en çok koruyanlar, vs. egoistler kendilerini beğenmiyor gibi görünseler de -ki kendilerini bir paket olarak baştan aşağı beğenenler aslında egoistlerdir ama narsisistler gibi apaçık, ağlayarak meme isteme şeysine girmezler- bunları yapabilirler. seni kullanan bir narsisist olmak zorunda değil. ikisini o nedenle ayırmak lazım.
edit: buraya kadar zahmet edip okuduysan, teşekkür ediyorum. bu konu beni yakından ilgilendiren bir konu. böyle insanlar kaçınılmaz şekilde hayatımda oldu, bedel ödetti ve ben de sitelerde geze geze yaptığım çıkarımları anlamlandırmaya çalıştığımda kendimi narsisizmi anlatan psikoloji sayfalarında buldum. tabii çok önceleri ama düşünmeye devam etmek zorunda kaldım. ve aynı şeye dönüşme korkusu kabusum oldu. kendin mutlu olmamak kötüyken bir de bu yüzden etrafa zarar vermek, zira, çok kötü.
bir de yersiz olmadığını anlatmıyor yazmışım, anlatıyor olarak değiştirdim. yani onu yapan kişiye o aşağılamayı yapmak gerekli geliyor demek istedim.
edit2: anlamca çelişkili görünen yerlerde birkaç ifade ekleyerek çelişkiyi giderdim. bir süre sonra sileceğim zaten ama yine de gerek gördüm.
şöyle ayırayım durumu. narsisist insan özgüveni çok düşük insandır. bir egoist narsisist olabilir veya olmayabilir ama narsisist, özgüven düşüklüğü kendisini manipülatif hareketlere zorladığı raddeye geldiğinde narsisist olur. gizli narsisistse etrafınca pamuk gibi insan diye değerlendirilebilirken yakınları aynı insandan bahsedilip bahsedilmediğini sorgulayacak hale gelirler.
bunu şunun için söyledim. özgüven düşüklüğü olduğu için yarasını sürekli saklamaya çalıştığından suçu hep etrafa atan, odak kaydırmaya çalışan insan o açık yarayı göstermeye kalkarsa özgüveni artmış insandır bana göre, aksi halde bu bir çelişki oluyor.
ancak şöyle bir durum var ki özgüveni gidip gelen insan da var. mod değişikliğine bağlı olarak. depresif anında benden cacık olmaz deyip manik anında küçük dağları kendi yarattığını düşünecek kadar iki ayrı kişiliği içinde taşıyan insanlar, bipolarlar yani. örneğin. ancak oradan o zaman ben çıkarıyorum ki bunlar kişilik değil, bunlar halet-i ruhiye, yani paso kimyasal. kimyasallarla aktif olan ilgili beyin bölgeleriniz belki o kimyasalın aktif olduğu hallere has ruh hallerini de kendi kendine çağrıştırıyor, beraberinde kullanıma sokuyordur belki. bu sinaptik örgülerle ilgili nörologların bize anlatacakları herhangi bir kişisel gözlem ve hatta psikologların anlatacaklarından daha fazla olur diye düşünüyorum o açıdan. benim kıyıdan köşeden anladığım bu.
"ben o kadar şahaneyim ki kendimi böyle eleştiririm" kafası ise bence iki ayrı yapıda mümkün: 1. dediğime aslında kendim de inanmıyorum, bu benim bir zaafiyetim değil, sadece önünüze böyle nispeten önemsiz bir şey attım ki, sizi tavlayabileyim, üstte olduğum sizin aklınızda da konsolide olsun çünkü bu "x" konudaki ufak sahte eleştirim "evren-x" konularda hiç de öyle bir eleştirim olmadığını gizliden anlatıyor, kafanıza sookuyor ve bu eleştiriyi kabul eden diğer yandaki eleştiri yokluğunu da, çaktırmazsam, kabul eder" diyen kişinin manipülatif kafası
2. benim biraz dahil olduğum kısımdır bu, küçük emrah etkisi diyorum artık, ortada kendini eleştiren tek enayinin kendisi olduğunu, hatta bu yapıldığında insanların bunu kullandığını, buna da üstelik "özgüvensizlik" dediğini görünce gelen bir kandırılmışlık hissi ve hışımla "böyle de iyiyim, devam da edicem pislikler" gibi bir ergen kafası hasıl olur.
şimdi bu kişinin kendi gerizekalı yanılgısı da olabilir, belki ortada kendi gördüğünden çok daha fazla özeleştiri yapabilen insan vardır ama kişi bu kafa içerisine kendisini hapsettiğinden bunu o sırada algılamaz. hoş, ben kendimi yıllardır çıkartmaya çalışsam da görüşümde kırılmaya neden o filtrenin bazen farkına varıyorum ve kendi kişisel özelliklerime baktığımda kesinlikle özgüveni eksik bir insanım, kesinlikle onay aradığım oluyor , kesinlikle insanlarla ve kendimle garip bir kavgam var. şu farklar var sadece: durumu itiraf ediyorum, onayı, tabii önemsediğim insanlarsan önemsediğim konularda, içimden diliyorum ama dışarıdan asla istemiyorum ve asla insan kullanmıyorum. yani yaptığımın manipülatif bir değeri yok. yani narsisizme neden olan kaynak varsa bile sonuç öyle değil, kendini -default- öne koymayı doğal karşılayabilen biri olmadığım için egoistliğin olmadığı kesin. acaba olanaklarım olmadığından mı manipüle etmiyorum yani etmiyor değil de edemiyor muyum? bunları da sormak lazım. böyle bir durumda kişi seçim mi yapmış yoksa kendi durumuna razı mı gelmiş, anlayabilmek için bence kişinin geçmişine bakmak lazım. onu bugün anlatmaz, bugüne nasıl gelindiği anlatır.
ben kendim bu durumdayken çevreme baktığımda, dolayısıyla, bu soruları aklımda bulunduruyor ve kendini beğenenler arasında kendilerini sağlıksız şekilde beğendiklerini düşündüğüm kimselerin gerçek olduğunu düşündüğü bir yetersizliği asla dile getirmediğini, çünkü o da bir özgüvendir (heh yaptığım şeyi görüyorsun sanırım bu arada, ama doğru da bir yandan, yapacak bir şey yok) o yarayı asla göstermediğini görüyorum. yani aslında onlar kendilerini -bir hususta- beğenmiyorlar ve diğer herkesten bu kez farklı olarak o kısmı kapatıyorlar. hoş, aslında ben kendini beğenmenin kendisinin sağlıksız olduğunu düşünüyorum. insan kendi durumlarını beğenebilir ancak. biblo da değilsin, zaman içerisinde değişiyorsun, bütün bir paketi sürekli nasıl beğenebilirsin ki? ha, kendinle barışıksan eğer, o ayrı bir şey. kendini beğenmek o değil.
şunları unutmamak lazım yalnız: "ben çok aptalım" ünlemini sadece kendisini aptal gören insanlar kullanmaz. üç durum geliyor aklıma:
* kendisini aptal mertebesine koyan yine kendisi, anlatabiliyor muyum? onun, kısacası, bir çıtası var, normalde aştığı. ve bu sefer onu aşamamış. kendisini hayal kırıklığına uğratmış. sen aptal de, ne olacağını görürsün :) yani bu durumu hepimiz biliriz de işte o ünlem çoğu zaman bu duruma tekabül ediyor, demek istedim.
*kişi sadece eksiklerini görmeye şartlanmıştır.
*hırslıdır. kendisini getirmek istediği noktaya gelene kadar hep aptal, hep çirkin, hep cart curt olacaktır. yani kafasında var olan ve senin bilmediğin bir kriter var. belki aptallıkla kastı atıyorum 140lık iq'sunu yeterince beğenmemesidir, diyelim ki. ha böyle bir insan dediğin gibi olabilir de, olmayabilir de.
bir de mete kudur'un söylediği şeye yorum yapmak istiyorum.
hayır, insanlar her zaman gerçeğe kırılmıyor. gerçeği, o şey sahiden gerçek ise, kendisi de büyük ihtimalle biliyor zira. yeni değil yani.
insanların kırıldığı tam olarak şu:
karşısındaki kişinin bilinen bu şeyi dile getirmeye ihtiyaç duyma nedeni. dile getirilmesi -meşruiyet açısından- yersiz görünüyorken, kimseye bir zarar söz konusu değilken, bir eksikliği dile getirmedeki iştah aslında bunun -ihtiyaç açısından- yersiz olmadığını anlatıyor. aksine karşıdaki kişinin bir schadenfraude krizine denk geldiğinizi gösteriyor ama yetişkin olup da bunu öğrenene kadar, siz kırılıp dökülüyor, çevrenizin kustuğu asitlerle eriye eriye şekilleniyorsunuz. sonra böyle bir toplum içerisinde kimin narsisist olduğunu anlamaya çalışıyoruz, çünkü sistem bize eksiklerimizi gizlememizi söylüyor sürekli.
kudur'a katılmadığım kısmı somutlaştırmak için: diyelim ki ekstremitelerini yeni kaybetmiş bir insana gidip "aa senin bacağın yook" demek ne kadar saçmaysa, bazen insanların birbirlerine söylediği şeyler de bu kadar saçmadır ama yaparlar yine de. fakat bunu diyebilecek bir çocuğun böyle bir şeyi hayatında ilk defa görüp şaşırmasındaki gibi yeni keşfedilmiş bir şeyin heyecanının getirdiği kontrolsüzlükten değil, kendini nispeten iyi hissedeceği bir kurban aramaktan yapar bunu insanoğlu.
kendini eleştirmek kendinde olduğuna şüphelendiğin ve istemediğin şeyleri kovmak istediğinde bazen abartabildiğin bir olay. mesela yakınların arasındaki o boktan narsisisti gerçekten tanıyıp bir yaşına daha girdiğinde "ben asla böyle olmayacağım" diyerek. travma işte o. "kendini beğenmiş bir insan olmıycam" ben deyip bunun bokunu çıkarabiliyorsun.
yine de... narsisistin yaptığı yalan eleştiri dışındakiler, gerçek eleştiriler, insanın samimi olarak kendini övmeyi hak ettiği az sayıdaki durumdan bir tanesi bence. çünkü kendisini eleştiren insanı etraf herhangi bir şekilde ödüllendirmiyor. tersi durumlar vuku buluyor hatta. bu tavrı sürdürebilmek istiyorsan kendi kendini "aferin, iyi yapıyorum ben" diye ödüllendirmek zorunda kalıyorsun. delilik ölçüsünde saçma gelebilir bu söylediğim ama söylemeye çalıştığım buna bir semptom olarak yaklaşırsan, altında inanılmaz farklı nedenler bulabilirsin. yani samimi olarak kendini eleştirebilir, eleştirdiğin durumu iyileştirmeye çalışırken, kendini aynı samimiyetle bu yüzden beğenebilirsin. günün sonunda zira, bokun üzerindeki tüy dahi olsan, yapabileceğin tek şey daha iyi bir insan olmaya çalışmak. bunu yapmaya çalıştığına sevinmekse doğal geliyor bana.
ve buradaki net ayrım, yapılanın kişiye ne gibi somut yararlar sağladığı sorusuna verilen cevapta gizli. kişi carpe diemciyse ve kısa günün karları söz konusuysa kıllanırsın. kişi gelecek için plan yapanlardansa uzun dönemde olacakları düşünür ona göre değerlendirirsin.
ancak sonuçta insan kullanmaya çalışmak ama bunu insanı alçaltarak yapmaya çalışmak narsisistin yaptığı iştir. çünkü karşısındaki insanın bu narsisiste güvenmesinin tek yolu, narsisistin söylediği şeyler sonucunda bu insanın kafasının karışması, kendine güvenmeyi bırakması ve bununla gelen teslimiyet, telkine açıklıktır. ve o nedenle artık aile denecek hali kalmamış hani "dysfunctional" aileler içerisinde bu rolü oradaki en bencil tipin kaptığını, zaten öyle yetiştiğini görürsün. bunu da şunun için söyledim: bu özellikler aslında herkeste bir derece var. sadece ortalığı en mağdur eden etiketi kapıyor. insanlar birbirlerini bu sebeple okuyabiliyorlar. senin, sorunda bu portreyi çizebilmen de aynı sebepten. bu malzemeyi tanıyoruz çünkü birazı da biziz. bunu veya benzerini hayatımızda bir yerde yaptık, vs. kimimiz huy ediniyor. hepsi etiketle dolanmıyor. etrafını ufak çapta manipüle edip sıyıranlarda da aynı şey var, sadece abartmıyorlar. hani gerektiğinde "suyuna giden", gerektiğinde yolda tanımayanlar var ya. hani herkese gülümseyenler. birden hayatına nasıl girdiğini anlayamadıkların. sohbet ederken en çok konuşmayı dünyanın en doğal şeyi sananlar, şeyleri kolay talep ederken kindar olabilip kenara yazanlar, prensipleri kişiden kişiye değişenler, hayattan sıvı gibi kayıp akanlar. kendilerini en çok koruyanlar, vs. egoistler kendilerini beğenmiyor gibi görünseler de -ki kendilerini bir paket olarak baştan aşağı beğenenler aslında egoistlerdir ama narsisistler gibi apaçık, ağlayarak meme isteme şeysine girmezler- bunları yapabilirler. seni kullanan bir narsisist olmak zorunda değil. ikisini o nedenle ayırmak lazım.
edit: buraya kadar zahmet edip okuduysan, teşekkür ediyorum. bu konu beni yakından ilgilendiren bir konu. böyle insanlar kaçınılmaz şekilde hayatımda oldu, bedel ödetti ve ben de sitelerde geze geze yaptığım çıkarımları anlamlandırmaya çalıştığımda kendimi narsisizmi anlatan psikoloji sayfalarında buldum. tabii çok önceleri ama düşünmeye devam etmek zorunda kaldım. ve aynı şeye dönüşme korkusu kabusum oldu. kendin mutlu olmamak kötüyken bir de bu yüzden etrafa zarar vermek, zira, çok kötü.
bir de yersiz olmadığını anlatmıyor yazmışım, anlatıyor olarak değiştirdim. yani onu yapan kişiye o aşağılamayı yapmak gerekli geliyor demek istedim.
edit2: anlamca çelişkili görünen yerlerde birkaç ifade ekleyerek çelişkiyi giderdim. bir süre sonra sileceğim zaten ama yine de gerek gördüm.
- godoşu beklerken (08.11.17 23:47:36 ~ 20.11.17 19:45:39)
yalnızlık kustuları dönemlerde evet..
- Fayfa (09.11.17 01:32:52)
1