[]
mutsuzluklarınız sizi nasıl delirtmiyor
Duyuruda hep depresif gittiğimin farkındayım ama şu hayatta sanırım iki büyük tutkum var; bisiklet ve seyahat. İkisini de yapamadığım bir hayata sahibim. Çünkü param yok, çünkü işim yok, çünkü daha 23 yaşındayım <3
Ama durup düşününce boğulacak gibi oluyorum. Bu düzen, bu hayat bana uygun değil. Bana kalsa başlarım Güney Amerika'dan ufak tefek işler yapa yapa iki gün konaklamaya, 15 dolara, yatacak yer+yemeğe vs. dünyayı gezerim. Belki sponsor da bulurum kim bilir (burada küçük bir gökkuşağı var.). Ama bu söylediğimi gerçekleştirme ihtimalim milyonda bir olduğu için eliyoruz. Geriye kalan seçenek de yaklaşık olarak 30 yıl çalışıp her şeyin sonunda dünyayı gezebilecek paraya sahip olmak <3 Yarın ne olacağımız belli değilken şu hayatta bu kadar çok istediğim bir şeyi (eminim benim gibi olanlar vardır içinizde.) erteliyorum.
Bazen şeytan diyor kariyeri falan siktir et gir bir işe al paranı, biriktir çık git interrail'e oradan kaptır bir şekilde. Ama sonra neden olduğunu bilmediğim bir şekilde mantıksız buluyorum. Halbuki mantıksız değil çünkü hepimizin çalışma amacı hayatı istediğimiz şekilde yaşamak.
Ben müthiş mükemmel kariyer sahibi olup da yaşamaya fırsatı kalmayan insanlardan olmak istemiyorum. Ya da mesleğim mesela son derece elverişli yurtdışı seyahatlerine ama kısa süreli turistik şeyler istemiyorum. En basitinden Erasmus zamanında "3 günde İtalya mı gezilir hiç gitmem daha iyi" diyip gitmemişliğim var. Yani aradığım şey uzun soluklu, buna hiç sahip olamayacağımı bilerek hayatta kalıyorum. Şimdi gelip "hem pastam dursun hem karnım doysun diyorsun sen" diyeceksiniz, buyrunuz diyiniz. Saatlerdir youtube'dan tren yolculukları videoları izleyip izleyip hüzünleniyorum.
Ben trenle Hallstatt'a giderken manzaranın güzelliği karşısında oturup ağlamış insanım. Bu kadar çirkin bir hayata minik masum kalbim dayanmıyor sanırım </3
Sürekli aklımda bir yere gitmek var, bunu düşündüğümde de yapamayacağımın farkına varıyorum (bordo pasaport+parasızlık=müthiş ikili) ve resmen hayatı kendime zehir ediyorum. "Hayatımın sonuna kadar köle gibi çalışıp mutsuz öleceğim" diyorum ve cidden 23 yaşında olmama rağmen kendimi 78 yaşında gibi hissediyorum. Erkek arkadaşıma yakındığımda bana "kötü şeylere ve yapamadıklarına odaklanıyorsun" diyor da şu an dönüp bakınca yaptığım ne var? Yalnızca evdeyim, görüşülecek zaman da en yakın yer olduğundan dolayı Bakırköy'e gidiyoruz. Taksim iğrenç, Kadıköy uzak, eve dönüş problemli vs.
İstanbul'un kalabalığı ve insanların iğrençliğinden bahsetmeyeceğim burada çünkü kitap yazarım hislerim/uğradığım tacizler/ayılıklardan yola çıkarak.
Genel olarak çok mutsuzum ve artık ben bunu kaldıramıyorum. Etrafımdakiler de "iş bulamıyon ya ondan" diyor bana ama altında yatan esas neden özgür olmadığımı ve olamayacağımı düşünmem. Bu kadar konuşmaya bir şey değiştiremiyorum belki ama "içimdeki çocuk" gerçekten çok huzursuz.
Ama durup düşününce boğulacak gibi oluyorum. Bu düzen, bu hayat bana uygun değil. Bana kalsa başlarım Güney Amerika'dan ufak tefek işler yapa yapa iki gün konaklamaya, 15 dolara, yatacak yer+yemeğe vs. dünyayı gezerim. Belki sponsor da bulurum kim bilir (burada küçük bir gökkuşağı var.). Ama bu söylediğimi gerçekleştirme ihtimalim milyonda bir olduğu için eliyoruz. Geriye kalan seçenek de yaklaşık olarak 30 yıl çalışıp her şeyin sonunda dünyayı gezebilecek paraya sahip olmak <3 Yarın ne olacağımız belli değilken şu hayatta bu kadar çok istediğim bir şeyi (eminim benim gibi olanlar vardır içinizde.) erteliyorum.
Bazen şeytan diyor kariyeri falan siktir et gir bir işe al paranı, biriktir çık git interrail'e oradan kaptır bir şekilde. Ama sonra neden olduğunu bilmediğim bir şekilde mantıksız buluyorum. Halbuki mantıksız değil çünkü hepimizin çalışma amacı hayatı istediğimiz şekilde yaşamak.
Ben müthiş mükemmel kariyer sahibi olup da yaşamaya fırsatı kalmayan insanlardan olmak istemiyorum. Ya da mesleğim mesela son derece elverişli yurtdışı seyahatlerine ama kısa süreli turistik şeyler istemiyorum. En basitinden Erasmus zamanında "3 günde İtalya mı gezilir hiç gitmem daha iyi" diyip gitmemişliğim var. Yani aradığım şey uzun soluklu, buna hiç sahip olamayacağımı bilerek hayatta kalıyorum. Şimdi gelip "hem pastam dursun hem karnım doysun diyorsun sen" diyeceksiniz, buyrunuz diyiniz. Saatlerdir youtube'dan tren yolculukları videoları izleyip izleyip hüzünleniyorum.
Ben trenle Hallstatt'a giderken manzaranın güzelliği karşısında oturup ağlamış insanım. Bu kadar çirkin bir hayata minik masum kalbim dayanmıyor sanırım </3
Sürekli aklımda bir yere gitmek var, bunu düşündüğümde de yapamayacağımın farkına varıyorum (bordo pasaport+parasızlık=müthiş ikili) ve resmen hayatı kendime zehir ediyorum. "Hayatımın sonuna kadar köle gibi çalışıp mutsuz öleceğim" diyorum ve cidden 23 yaşında olmama rağmen kendimi 78 yaşında gibi hissediyorum. Erkek arkadaşıma yakındığımda bana "kötü şeylere ve yapamadıklarına odaklanıyorsun" diyor da şu an dönüp bakınca yaptığım ne var? Yalnızca evdeyim, görüşülecek zaman da en yakın yer olduğundan dolayı Bakırköy'e gidiyoruz. Taksim iğrenç, Kadıköy uzak, eve dönüş problemli vs.
İstanbul'un kalabalığı ve insanların iğrençliğinden bahsetmeyeceğim burada çünkü kitap yazarım hislerim/uğradığım tacizler/ayılıklardan yola çıkarak.
Genel olarak çok mutsuzum ve artık ben bunu kaldıramıyorum. Etrafımdakiler de "iş bulamıyon ya ondan" diyor bana ama altında yatan esas neden özgür olmadığımı ve olamayacağımı düşünmem. Bu kadar konuşmaya bir şey değiştiremiyorum belki ama "içimdeki çocuk" gerçekten çok huzursuz.
okumadım çok uzun.
soruya cevap: mutlu olacağım günleri düşünüyorum. bir umuttur yaşatan insanı.
soruya cevap: mutlu olacağım günleri düşünüyorum. bir umuttur yaşatan insanı.
- diffarentiationation (25.10.17 02:17:36)
etrafındakiler dediğini söylediğin şeylerin içini nasıl dolduruyolar, kasıtları ne laf sokma amaçlı mı söylüyolar... bilemiyorum. ama "iş bulamıyon ya ondan" kısmı evet kısmen doğru.
nihayetinde çalışıcaksın bir işte. bir ihtimal birkaç yere girip çıkıcaksın. kabaca söylüyorum hem çalışıp hem parça parça dünyanın çeşitli yerlerini gezmek de oluyo mu nasıl oluyo hayallerindkine ne kadar yaklaşıyo görmüş olcaksın.
hani demek istediğim bir belirsizlik durumu var ve sen de onu evhamla dolduruyosun.
giriceğin iş illa ki seni etkiliyecek, hiçbir şey olmasa bile gününün belli saatlerini ona vericeksin, ama nihayetinde bütün hayatını belirleyen bir şey olmuycak ki. hani kpss--> memuriyet değilse ve iş arayan biriysen olmadı çıkma imkanın da var. ki boş durabildiğine ve söylediklerinden anladığım kadarıyla harıl harıl kapı kapı gezip iş aramadığına göre borç harç sıkıştıran bir şey de yok demek ki.
nihayetinde çalışıcaksın bir işte. bir ihtimal birkaç yere girip çıkıcaksın. kabaca söylüyorum hem çalışıp hem parça parça dünyanın çeşitli yerlerini gezmek de oluyo mu nasıl oluyo hayallerindkine ne kadar yaklaşıyo görmüş olcaksın.
hani demek istediğim bir belirsizlik durumu var ve sen de onu evhamla dolduruyosun.
giriceğin iş illa ki seni etkiliyecek, hiçbir şey olmasa bile gününün belli saatlerini ona vericeksin, ama nihayetinde bütün hayatını belirleyen bir şey olmuycak ki. hani kpss--> memuriyet değilse ve iş arayan biriysen olmadı çıkma imkanın da var. ki boş durabildiğine ve söylediklerinden anladığım kadarıyla harıl harıl kapı kapı gezip iş aramadığına göre borç harç sıkıştıran bir şey de yok demek ki.
- dafaisss (25.10.17 02:43:28)
@dafaisss aslında borç harç yok (kyk'yı saymıyorum...) hala ailemle yaşıyorum. yakında evlilik yok ne bileyim işte kiramı nasıl ödeyeceğim derdi yok. ama liseden beri babamdan para istemediğim için ve elimde kalan tek para da kyk'dan biriktirdiğim üç kuruş şey olduğu için aslında düşünülenin aksine kapı kapı gezip iş arıyorum. HEM DE ANLATTIĞIMIN TERSİNE KARİYER İÇİN. Yeni mezun olduğum için henüz işim yok, babadan zengin olduğum için değil yani. Ben de dünyanın geri kalanı gibi işe girip çalışacağım, işe girmek ve çalışmakla ilgili bir problemim yok aslında üniversitedeyken sürekli çalıştım, garsonluk yaptım, küçük freelance işler aldım, dergide yazdım vs.vs. ama hepsi hayatımı destekleyen ve beni öldürmeyen şeylerdi. Yani şöyle ki freelance işe 2 gün ayırıyorsam bir sonraki gelene kadar boştum. O parayla da yemek mi yerim ya da artık okula malzeme mi alırım neyse, günlük hayatımı rahatlatıyordu. Ama şimdi 8 saat 5 gün olacağı için PARAM OLACAK AMA HARCAMAYA VAKTİM OLMAYACAK kafasındayım. Çünkü eğlence ya da kafa dağıtma anlayışım avm'ye gidip kocişkomla salına salına yürümek değil. Doğada olmak, yeni yerler keşfetmek, trene falan binmek istiyorum. Kulağa inanılmaz şımarık geldiğinin farkındayım, okuyanlar da "ne toy bu" diyordur ama inanın çok samimiyim. Orta direğin de altından gelen bir ailedeyim dediğim gibi işe girmezsem herhangi bir maddi dayanağım yok. Olay çalışmak istememek değil, çalışıp hayatımızı heba ettiğimizi düşünmem.
Ama dediğin gibi belki de hiç tam zamanlı çalışmadığım için böyle düşünüyorum.
Ama dediğin gibi belki de hiç tam zamanlı çalışmadığım için böyle düşünüyorum.
- dedi ayca (25.10.17 02:55:45 ~ 02:55:56)
instagram çıktı çıkalı çoğunluk özellikle de kadınlar hep senin ruh halinde. Bir gezme isteği dağcılık, bisikletçilik felan. Eskiden millet kpss kasıp msn karşısında sigara tüttürerek mutlu oluyordu.
- empedokles (25.10.17 03:46:38)
güzel hayallerin ve masum bir kalbin var belli ki ama burası türkiye piremses ☪
bende aynı senin erkek halindim bi ara.artık senin gibilere bakarken acıyorum(yanlış anlaşılmasın) bu bir içgüdü çünkü.güçlü güçsüze acır.
türkiyede yaşamak için öldürmen lazım.o kalbi çıkart at yerinden tr de yaşamak istersen.tek önerim budur.zaten tr de mutlu da olamazsın hele ist de
saygılarımla
bende aynı senin erkek halindim bi ara.artık senin gibilere bakarken acıyorum(yanlış anlaşılmasın) bu bir içgüdü çünkü.güçlü güçsüze acır.
türkiyede yaşamak için öldürmen lazım.o kalbi çıkart at yerinden tr de yaşamak istersen.tek önerim budur.zaten tr de mutlu da olamazsın hele ist de
saygılarımla
- regardless of what they say (25.10.17 04:00:22)
bu ülkede yaşama, güney amerika ülkeleri tam senlik.. 3-5 yıl part time işlerle gez dolaş.. ne güzel işte heyecanların isteğin var..
*ama devam edeceksen de istanbulda bir iş bul hayallerinin üzerine çimento falan dök yeni hayatının temelini at ev borcuna gir.
*ama devam edeceksen de istanbulda bir iş bul hayallerinin üzerine çimento falan dök yeni hayatının temelini at ev borcuna gir.
- redeath (25.10.17 08:40:56)
Kızacaksın belki biliyorum ama bence senin gerçek derdin yok bu mutsuzluklarının tek sebebi bu.
"3 günde İtalya mı gezilir diye İtalya'ya gitmedim" cümlesinin nasıl bir şımarıklık olduğunun farkında mısın mesela? Ben sırf arkadaşlarımla sosyalleşebilmek için bile bir yandan çalışıp para kazanmak zorundaydım.
Başlığı görünce "çok acı var dayanamıyorum" naifliğinde bir içerik göreceğimden o kadar korktum ki ama altında koccaman ergenlik sancıları olan bir kız çocuğu çıktı. Büyüyünce geçer üzülme sen.
"3 günde İtalya mı gezilir diye İtalya'ya gitmedim" cümlesinin nasıl bir şımarıklık olduğunun farkında mısın mesela? Ben sırf arkadaşlarımla sosyalleşebilmek için bile bir yandan çalışıp para kazanmak zorundaydım.
Başlığı görünce "çok acı var dayanamıyorum" naifliğinde bir içerik göreceğimden o kadar korktum ki ama altında koccaman ergenlik sancıları olan bir kız çocuğu çıktı. Büyüyünce geçer üzülme sen.
- lcha (25.10.17 10:58:22 ~ 10:58:58)
Icha +1
- Aman Sen de (25.10.17 11:12:36)
soruyu okumadım ama bu aralar mutsuz olanlara echart tolle şimdinin gücü kitabını öneriyorum. bi okuyun bana hak vereceksiniz. pambık gibiyim şu an.
- for day to break (25.10.17 11:16:22 ~ 11:16:40)
Genel olarak haklısın, özellikle çalışma hayatı hakkındaki düşüncelerin. Çalışmaya başladıktan sonra daha kötü düşüncelere de varabilirsin. Fakat yine de bu derece mutsuz olman biraz da bakış açınla alakalı. Sıfır noktasındayken sürekli 100'ü düşünürsen doğal olarak mutsuz olursun. Sen önce 10ları 20leri düşün ve ulaş sonra zamanı geldiğinde yine yukarıları düşünürsün. Mesela bisiklet senin için büyük bir zevkse ve bisiklet alacak paran yoksa 1-2 günlüğüne kiralayabilirsin. Ülke ülke gezme şansın olmayabilir fakat ülke içinde birkaç şehirden oluşan bir seyahate çıkabilirsin. Bunun için hazırda paran yoksa 1-2 ay çalışıp işten çıkarak yapabilirsin. Yaşadığın şehir seni mutsuz ediyorsa birkaç yıl içinde daha kolayca mutlu olabileceğin bir şehre taşınma planları yapabilirsin. Tabi uzun vadede bir işe girip en azından 3-5 yıl dişini sıkman gerekiyor farklı bir hayatı mümkün kılmak adına. 3-5 yıl çok uzun dersen gerektiğinde 1-2 aylık aralar verirsin kendine. Sonuç olarak sahip olmadığımız şeyler için huzursuzluğa mahkum olmaktansa şartlar dahilinde bir şeyler denemek, iyi kötü sonuçlarını görmek hevesi diri tutmak adına daha mantıklı.
- harvey (25.10.17 11:22:01)
@Icha'nın bakış açısı yanlış olmasa da tam olarak öyle de değil.
Bir insanın canının istediği bir şey varsa ve onu yapamıyorsa mutsuz oluyor. Yıllar geçtikçe de bu mutsuzluk hafiflemiyor, sadece kabulleniliyor.
Yalnız gerçekten de tam zamanlı çalışıp kendine ufak geziler ayarlamalısın.
Bisiklet detayını vermemişsin, onu da yapmıyorsan tam dayaklıksın çünkü mazereti yok.
Bir insanın canının istediği bir şey varsa ve onu yapamıyorsa mutsuz oluyor. Yıllar geçtikçe de bu mutsuzluk hafiflemiyor, sadece kabulleniliyor.
Yalnız gerçekten de tam zamanlı çalışıp kendine ufak geziler ayarlamalısın.
Bisiklet detayını vermemişsin, onu da yapmıyorsan tam dayaklıksın çünkü mazereti yok.
- cikmaz sokaktan cikagelen cocuk (25.10.17 12:51:17)
Yarisini okuyabildim ancak ama yapacak bir sey yok yani ben de 23 yasindayim ve dertlerim var bu dertler de su an hayallerimi isteklerimi gerceklestirmeme engel oluyor. O yuzden su anda mevcut guzel seylere odaklaniyorum ve ileride yapabileceklerime odaklaniyorum.
- proletarier aller lander vereinigt euch (25.10.17 13:12:28)
@redheath 2 3 sene daha kesin olarak İstanbul'dayım. Sonra yurt dışına kaçabilirsem öyle kurtulacağım temelli ya da olmadı daha küçük bir yere. Çünkü İstanbul'da mutlu değilim, kalabalığı ve kabalığı kaldıramıyorum. Doğduğumdan beri burada yaşıyorum ama olmuyor cidden. Geçen gün herifin teki dirseğini kafama gömdü üst geçitte, dönüp "pardon kardeş" bile demedi. Belki küçük bir şey ama beni günde 150 tane böyle şey olunca (laf yemek, tacize uğramak, çöp atmaktan, yemek almaya, tuvalete girmekten, yürüyebilmeye herkesi beklemek zorunda olmak, sıraya kaynak yapan insanlarla debelenmek vs) artık yıpratıyor.
@icha valla ben de sırf sosyalleşebilmek için 50 liraya günde 12 saat çalışıyordum. Çok biliyorum arkadaşlarımın doğum günü olduğu zaman tüm günün parasını sırf huysuz insan olmayayım diye bir bira, bir yemek ve yol parası için harcadığımı.Çalışamadığım yoğun zamanlarda da dediğim gibi kyk'yla yaşıyordum. Üstelik geri ödemesi için yarısını ayırarak. 200 lira gibi bir parayla İstanbul'da özel bir üniversitede okudum ben . 4 sene bir kere bile okul kantininden bir şey almadan, bir kere bile starbuckstan kahve içmeden. O yüzden lütfen o şekilde değerlendirmeyelim. İtalya için de evimdeyken demedim bunu. Erasmus'taydım ve gidilecekse 3 günlüğüne gidilecekti, ne bileyim Çek'e, Macaristan'a gittim 3 günlüğüne ama sanatı din olarak kabul etmiş bir insanın İtalya'yı 3 günlüğüne kabul etmesini bekleme. Ne müzeleri gezebilir, ne mimariye bakabilirim. Tabii ki şimdi hastanede ana babam olsa ne bileyim evden atılsak falan bunları düşünmeye vaktim olmazdı. Ama bu "haline şükretmelisin" kısmına genelen pek katılamıyorum ben. Çünkü sağlık konusunda herhangi bir ciddi problem yok şu an kimsede "eyvallah" ama geri kalan şeyleri bu götürmüyor. En basitinden hayat görüşüm ailemle bir değil. Onlara göre klasik, oku, iş bul ve evlen. Ama ben bu "pattern"in insanların sahip olduğu tek hayatı mahvettiğine inanıyorum. 23 yaşındayım ve lise 2den beri çalışıyorum. Sadece şu an tam zamanlı bir işim yok ama rica ederim para bulmam ve çalışmam gerektiğini söylemeyin bana. Yıllarca "züppe"lerin içerisinde hayatta kalmaya çalıştım. Hocalarım 40ü kişilik sınıflarda 90 liralık ödev isterlerken (değerlendirdikleri şeyi sergi için istiyorlardı, notum vardı ama sisteme girmeyeceğini söylemişti) ben param yok diyince PARASI OLMAYAN OKUMASIN O ZAMAN dediler. Tam bursluydum yani bilmiyorum ne yapsaydım? Para kazanmayı da, parasızlığı da biliyorum. Okulum kep cüppe'yi kiralamadığı sattığı için ona bile gidemiyordum ben. Elbise almaya falan da param yoktu. Kısacası anlattığım kadarını biliyorsunuz hepiniz. Dediğim gibi sıkıntım çalışmamak değil, tembellik değil. Sadece hayatımı bu uğurda heba etmek. Aklımda başka şeyler varken sabah 6da kalkıp işe gidecek olmak.
@harvey biraz karamsar ve sabırsız bir insanım kabul ediyorum. İkisi birleşince de böyle bir şey çıkıyor ortaya. Ben de farkındayım bir şekilde gezilir edilir, annem de diyor mesela "güzel bir işin var adam gibi çalış 5-6 sene sonra 6-7 bin lira maaşın olacak o zaman her haftasonu çık git istediğin yere :)" diye ama bu benim hayat tarzımı karşılamıyor. En azından sokağa çıkınca mutlu olayım istiyorum ya da mutlu olmasam da mutsuz, huzursuz olmayayım bari. Ya da madem hayatımızı heba ediyoruz bari değsin diyorum ama 10bin de kazansan bu ülkede 100bin de kazansan yukarıda anlattığım gibi o dirseği kafana yiyorsun ve kimse özür dilemiyor.
@cikmaz sokaktan cikagelen cocuk ya ben küçükken oturduğum yerde sürüyordum bisiklet, dön dolaş aynı 1 km'in içinde koymuyordu. Sonra Erasmus için gittiğimde, ki Litvanya'ydı gittiğim yer hani Amsterdam falan değil, bisikletle her yere gidip gelmeye başladım, günde 40 km binmeye başladım. Zaten yollar falan son derece müsait, bir de kadın olduğun için suçlu değilsin orada. Ama buraya döndüğümüzde Halkalı'da yaşıyorum. (Bunu söylemem bile yeterli olmalı bence :D) Bisiklete binebilmek için bisikleti arabaya yükleyip 3 saat yol gitmek lazım ya Belgrad'a ya da Moda'ya falan. Onun dışında en yakın Yeşilköy var ama orada kiralanan bisikletleri bile sürmek mümkün değil insan akınından. Hele hele günlük yaşamda kullanmak imkansız. Mavi saçlı bir kadının e5 kenarından okula gittiğini düşünsene. Açık hedef yani. 2 güne kalmaz gazetelerde görürsünüz adımı. Korkuyorum ben bu ülkeden.
@icha valla ben de sırf sosyalleşebilmek için 50 liraya günde 12 saat çalışıyordum. Çok biliyorum arkadaşlarımın doğum günü olduğu zaman tüm günün parasını sırf huysuz insan olmayayım diye bir bira, bir yemek ve yol parası için harcadığımı.Çalışamadığım yoğun zamanlarda da dediğim gibi kyk'yla yaşıyordum. Üstelik geri ödemesi için yarısını ayırarak. 200 lira gibi bir parayla İstanbul'da özel bir üniversitede okudum ben . 4 sene bir kere bile okul kantininden bir şey almadan, bir kere bile starbuckstan kahve içmeden. O yüzden lütfen o şekilde değerlendirmeyelim. İtalya için de evimdeyken demedim bunu. Erasmus'taydım ve gidilecekse 3 günlüğüne gidilecekti, ne bileyim Çek'e, Macaristan'a gittim 3 günlüğüne ama sanatı din olarak kabul etmiş bir insanın İtalya'yı 3 günlüğüne kabul etmesini bekleme. Ne müzeleri gezebilir, ne mimariye bakabilirim. Tabii ki şimdi hastanede ana babam olsa ne bileyim evden atılsak falan bunları düşünmeye vaktim olmazdı. Ama bu "haline şükretmelisin" kısmına genelen pek katılamıyorum ben. Çünkü sağlık konusunda herhangi bir ciddi problem yok şu an kimsede "eyvallah" ama geri kalan şeyleri bu götürmüyor. En basitinden hayat görüşüm ailemle bir değil. Onlara göre klasik, oku, iş bul ve evlen. Ama ben bu "pattern"in insanların sahip olduğu tek hayatı mahvettiğine inanıyorum. 23 yaşındayım ve lise 2den beri çalışıyorum. Sadece şu an tam zamanlı bir işim yok ama rica ederim para bulmam ve çalışmam gerektiğini söylemeyin bana. Yıllarca "züppe"lerin içerisinde hayatta kalmaya çalıştım. Hocalarım 40ü kişilik sınıflarda 90 liralık ödev isterlerken (değerlendirdikleri şeyi sergi için istiyorlardı, notum vardı ama sisteme girmeyeceğini söylemişti) ben param yok diyince PARASI OLMAYAN OKUMASIN O ZAMAN dediler. Tam bursluydum yani bilmiyorum ne yapsaydım? Para kazanmayı da, parasızlığı da biliyorum. Okulum kep cüppe'yi kiralamadığı sattığı için ona bile gidemiyordum ben. Elbise almaya falan da param yoktu. Kısacası anlattığım kadarını biliyorsunuz hepiniz. Dediğim gibi sıkıntım çalışmamak değil, tembellik değil. Sadece hayatımı bu uğurda heba etmek. Aklımda başka şeyler varken sabah 6da kalkıp işe gidecek olmak.
@harvey biraz karamsar ve sabırsız bir insanım kabul ediyorum. İkisi birleşince de böyle bir şey çıkıyor ortaya. Ben de farkındayım bir şekilde gezilir edilir, annem de diyor mesela "güzel bir işin var adam gibi çalış 5-6 sene sonra 6-7 bin lira maaşın olacak o zaman her haftasonu çık git istediğin yere :)" diye ama bu benim hayat tarzımı karşılamıyor. En azından sokağa çıkınca mutlu olayım istiyorum ya da mutlu olmasam da mutsuz, huzursuz olmayayım bari. Ya da madem hayatımızı heba ediyoruz bari değsin diyorum ama 10bin de kazansan bu ülkede 100bin de kazansan yukarıda anlattığım gibi o dirseği kafana yiyorsun ve kimse özür dilemiyor.
@cikmaz sokaktan cikagelen cocuk ya ben küçükken oturduğum yerde sürüyordum bisiklet, dön dolaş aynı 1 km'in içinde koymuyordu. Sonra Erasmus için gittiğimde, ki Litvanya'ydı gittiğim yer hani Amsterdam falan değil, bisikletle her yere gidip gelmeye başladım, günde 40 km binmeye başladım. Zaten yollar falan son derece müsait, bir de kadın olduğun için suçlu değilsin orada. Ama buraya döndüğümüzde Halkalı'da yaşıyorum. (Bunu söylemem bile yeterli olmalı bence :D) Bisiklete binebilmek için bisikleti arabaya yükleyip 3 saat yol gitmek lazım ya Belgrad'a ya da Moda'ya falan. Onun dışında en yakın Yeşilköy var ama orada kiralanan bisikletleri bile sürmek mümkün değil insan akınından. Hele hele günlük yaşamda kullanmak imkansız. Mavi saçlı bir kadının e5 kenarından okula gittiğini düşünsene. Açık hedef yani. 2 güne kalmaz gazetelerde görürsünüz adımı. Korkuyorum ben bu ülkeden.
- dedi ayca (25.10.17 13:19:29 ~ 13:22:24)
ben de sadece ilk paragrafı okudum, sorry :-/ cok sevdiğin bir şeyi yapmak için 30 sene çalışıp para kazanmayı beklersen o para hiç bi zaman gelmez, istediğin şeyi de asla yapamazsın. hemen yola çıkmak lazım
- euteamo (25.10.17 18:43:50)
1