klasik satış için doğru ancak satış ile pazarlama farklı şeyler. yani yazdığınız başlık marketing başlığı. klasik satış & sıcak satış marketingin alt kümesi olabilir ancak.
- nihilanth (27.03.17 02:24:01)
Katılıyorum ve bu yüzden hayatımda yapacağım son meslektir pazarlama.
- filipis (27.03.17 02:35:18)
satış konusunda bence de doğru. marketing dediğimiz şeyde de biz sizden farklı olarak bu manipülasyonu (bu kelimeyi iyi veya kötü anlamı vermeden kullanıyorum) ikili ilişkilerde insanlar üzerinde değil, kitleler üzerinde yaparız zaten.
ben samimi olamadığımda rahat edemeyen biriyim. o yüzden manipüle ettiğim ikili ilişkilerden bir zevk almıyorum (yapamıyorum değil) o yüzden mesela bahsettiğin tarzda bir amerikan şirketindeki satış işi pek bana göre bir iş değil, hiçbir zaman da olamayacak muhtemelen. ama burada samimiyet/manipülasyon ayrımını yapmak da çok kolay değil.
%100 samimiyetle de sağlıklı bir sosyal hayat inşa edilemiyor. en yakınlarımıza, en sevdiklerimize bile, gerek kendimizle gerek onlarla ilgili her düşündüğümüzü her hissettiğimizi her zaman söylemeyiz.
akp'li bir adama mal satmak için reisçi kılığına girmiş ve kirlenmiş gibi hissederken, aynı adam bizim amcamızsa örneğin aynı durumu ''yakınımdır kalbini kırmayayım'' veya ''onu da anlamaya çalışayım'' şeklinde değerlendirebiliriz. ilk durumda hissedilen suçluluk ikinci durumda yerini huzura bile bırakabilir.
enrty'de bahsettiğiniz sizi ''işin sonunda kendi öz duygularından dahi emin olamayan'' biri haline getiren şey bu suçluluk duygusu belki de. yani bakış açınız ''ben para için her kılığa giren bir şarlatanım'' olursa, suçluluk duygusu benlik algınızı dağıtabilir, ''kimim lan ben'' noktasına getirebilir. ama bakış açınız ''kendi fikirlerim veya inançlarım var, ama diğer insanların da farklı düşünceleri ve inançları var ve bunu kabullenerek hareket etmek bana fayda sağlar'' şeklinde olursa, o zaman bu suçluluğu bu kadar yoğun hissetmezsiniz diye düşünüyorum. iş hayatında kendi duygu ve düşüncelerinizi olduğu gibi ortaya koymak zorunda değilsiniz (zaten dediğim gibi kişisel hayatınızda bile bunu tam olarak yapamazsınız), olayı tıpkı sattığınız ürün için yaptığınız gibi hangi özelliği öne çıkarıp, hangisini geri planda tutacağınıza karar vermek olarak görebilirsiniz.
örneğin bir restoranta giden kimse, kendisine ''efendim'' diye hitap eden bir garsona itiraz etmez, o insanın efendisi olmadığını bildiği halde ''iyi karşılandım, iyi hizmet gördüm'' diye düşünür. burada garson bir manipülasyon yapar, çünkü karşısındakinin beklentisi de budur zaten, %100 samimiyet filan değildir.
ha bu kadar empati insanı yorabiliyor. beni yoruyor en azından :) o yüzden satış yapmıyorum. kitleler daha güzel <3
ben samimi olamadığımda rahat edemeyen biriyim. o yüzden manipüle ettiğim ikili ilişkilerden bir zevk almıyorum (yapamıyorum değil) o yüzden mesela bahsettiğin tarzda bir amerikan şirketindeki satış işi pek bana göre bir iş değil, hiçbir zaman da olamayacak muhtemelen. ama burada samimiyet/manipülasyon ayrımını yapmak da çok kolay değil.
%100 samimiyetle de sağlıklı bir sosyal hayat inşa edilemiyor. en yakınlarımıza, en sevdiklerimize bile, gerek kendimizle gerek onlarla ilgili her düşündüğümüzü her hissettiğimizi her zaman söylemeyiz.
akp'li bir adama mal satmak için reisçi kılığına girmiş ve kirlenmiş gibi hissederken, aynı adam bizim amcamızsa örneğin aynı durumu ''yakınımdır kalbini kırmayayım'' veya ''onu da anlamaya çalışayım'' şeklinde değerlendirebiliriz. ilk durumda hissedilen suçluluk ikinci durumda yerini huzura bile bırakabilir.
enrty'de bahsettiğiniz sizi ''işin sonunda kendi öz duygularından dahi emin olamayan'' biri haline getiren şey bu suçluluk duygusu belki de. yani bakış açınız ''ben para için her kılığa giren bir şarlatanım'' olursa, suçluluk duygusu benlik algınızı dağıtabilir, ''kimim lan ben'' noktasına getirebilir. ama bakış açınız ''kendi fikirlerim veya inançlarım var, ama diğer insanların da farklı düşünceleri ve inançları var ve bunu kabullenerek hareket etmek bana fayda sağlar'' şeklinde olursa, o zaman bu suçluluğu bu kadar yoğun hissetmezsiniz diye düşünüyorum. iş hayatında kendi duygu ve düşüncelerinizi olduğu gibi ortaya koymak zorunda değilsiniz (zaten dediğim gibi kişisel hayatınızda bile bunu tam olarak yapamazsınız), olayı tıpkı sattığınız ürün için yaptığınız gibi hangi özelliği öne çıkarıp, hangisini geri planda tutacağınıza karar vermek olarak görebilirsiniz.
örneğin bir restoranta giden kimse, kendisine ''efendim'' diye hitap eden bir garsona itiraz etmez, o insanın efendisi olmadığını bildiği halde ''iyi karşılandım, iyi hizmet gördüm'' diye düşünür. burada garson bir manipülasyon yapar, çünkü karşısındakinin beklentisi de budur zaten, %100 samimiyet filan değildir.
ha bu kadar empati insanı yorabiliyor. beni yoruyor en azından :) o yüzden satış yapmıyorum. kitleler daha güzel <3
- otonomo (27.03.17 02:50:33 ~ 03:22:08)
340k euro prim diyor. o kadar para var mı yahu?
- black mamba (27.03.17 03:20:12)
1