[]
En sevdiğiniz siir hangisi?
Biraz önce turgut uyar'a ait bir siir paylastim, pek beğenilmedi.
Burada da onerebileceğiniz, çok beğendiğiniz şiirler varsa yazar misiniz ?
Sadece ismini yazsanız da olur.
Burada da onerebileceğiniz, çok beğendiğiniz şiirler varsa yazar misiniz ?
Sadece ismini yazsanız da olur.
Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
Ne kapanan kapılar,
Ne yıldız kayması gecede,
Ne ceplerde tren tarifesi,
Ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde
Kendi sesiyle silinmek.
Birdenbire büyümesi
Gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.
İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde.
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Parmaklarını sözüne pınar edememek
Uzaklarda bir adamın üşümesi bir kadın dağlara daldıkça.
Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
Yalnızca gölge vermesi ağaçların
İyiliğin küfre dönmesi ayrılık.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı,
Hüznün arması, süren korkusu inceliğin.
Ayrılık, o küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
Bir yaprak düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
“Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış,
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı”
Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip,
“Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?”
Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan.
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir okumayacağım bir süre,
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Yeni bir yanlışlık yapmamak için telefonlara çıkmayacağım
Ardı kuş resimli aynalar arayacağım mahalle pazarlarında
Gençliğimi anımsamak için.
Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,
Sonumu görmeye çalışacağım.
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce solsun diye.
İçinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan
Tüm resimleri duvarlardan indireceğim
Mican türküsünü asacağım yerlerine.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık
Trafik polislerine adres sormayacağım.
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye.
Fesleğenden başka bir çiçek
Koymayacağım penceremin önüne.
Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan
Üç milyon yurtsuza evimi açacağım.
Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa
Bıraktığı acının yanına resmini asacağım.
Şaşırma! Yetimi korumak için
Yeni aşklar bulacağım kendime.
Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken,
Ömrüm azala azala akarken önümde,
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
Bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
Şükrü erbaş
Ne araya yolların girmesi,
Ne kapanan kapılar,
Ne yıldız kayması gecede,
Ne ceplerde tren tarifesi,
Ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
Birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
Duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde
Kendi sesiyle silinmek.
Birdenbire büyümesi
Gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun.
İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi
Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde.
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Parmaklarını sözüne pınar edememek
Uzaklarda bir adamın üşümesi bir kadın dağlara daldıkça.
Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması
Ayrılık yağmurdan vazgeçiş, sudan üşüme
Yalnızca gölge vermesi ağaçların
İyiliğin küfre dönmesi ayrılık.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya
Başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş
İki adımından birisi insanın, sevincin kundakçısı,
Hüznün arması, süren korkusu inceliğin.
Ayrılık, o küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
Bir yaprak düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından kalkıp ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
“Bulmacanın beş harfli bir yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış,
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı”
Türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını kenara itip,
“Bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı?”
Dediğinde varacağı yere varmıştı çoktan.
Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir okumayacağım bir süre,
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Yeni bir yanlışlık yapmamak için telefonlara çıkmayacağım
Ardı kuş resimli aynalar arayacağım mahalle pazarlarında
Gençliğimi anımsamak için.
Emekli kahvehanelerinde yaşlılarla konuşarak,
Sonumu görmeye çalışacağım.
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce solsun diye.
İçinde ay ışığı, iğde kokusu ve begonvil bulunan
Tüm resimleri duvarlardan indireceğim
Mican türküsünü asacağım yerlerine.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık
Trafik polislerine adres sormayacağım.
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye.
Fesleğenden başka bir çiçek
Koymayacağım penceremin önüne.
Büyük kentlerin varoşlarında çırpınan
Üç milyon yurtsuza evimi açacağım.
Nerde bir kayıp, bir faili meçhul varsa
Bıraktığı acının yanına resmini asacağım.
Şaşırma! Yetimi korumak için
Yeni aşklar bulacağım kendime.
Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken,
Ömrüm azala azala akarken önümde,
Gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
Bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
Şükrü erbaş
- rahip janick (06.02.17 22:05:22)
- isott (06.02.17 22:13:54)
Edip Cansever - Ben Ruhi Bey, Nasılım
- minduser (06.02.17 22:16:30)
Nazım Hikmet - Don Kişot
- fragile lady (06.02.17 22:26:59)
Edgar Allan Poe - Annabel Lee
- BuddyGuy (06.02.17 22:32:47)
özel bir tane yok. lale müldür siirleri
- balik kraker (06.02.17 22:34:00)
Ayrılık da sevdaya dahil
- delicevat (06.02.17 23:13:07)
Ozdemir Asaf- Sensiz
Ve tabii diger siirleri :)
Ve tabii diger siirleri :)
- antikitleruhlu (07.02.17 01:05:02)
üçüncü şahsın şiiri.
lisede aşık olduğum kızın sevgilisi vardı. edebiyat dersinde bu şiiri gördük. o zaman yaşadıklarımı bir ben bilirim. ulan öyle bi acı yok. sonra sevgilim terk etti, neredeyse intihar edecektim falan ama yine o kadar acımadı biliyo musun. bu üçüncü şahsın şiiri çok koymuştu, adeta belamı skmişti. pek şiir okuyan, seven, bilen biri değilim zaten; belki çok daha iyileri vardır ama benim için "punch line" aha da bu şiirdir. adamın iflahını skertiyor affedersin. muazzam yav. bak yine duygulandım.
lisede aşık olduğum kızın sevgilisi vardı. edebiyat dersinde bu şiiri gördük. o zaman yaşadıklarımı bir ben bilirim. ulan öyle bi acı yok. sonra sevgilim terk etti, neredeyse intihar edecektim falan ama yine o kadar acımadı biliyo musun. bu üçüncü şahsın şiiri çok koymuştu, adeta belamı skmişti. pek şiir okuyan, seven, bilen biri değilim zaten; belki çok daha iyileri vardır ama benim için "punch line" aha da bu şiirdir. adamın iflahını skertiyor affedersin. muazzam yav. bak yine duygulandım.
- der meister (07.02.17 01:08:54)
Can evindeki yerim hiç kolay dolmayacak
Bakışını terk eden umudun olacağım
Hiç bir gün mutluluğun dört dörtlük olmayacak
Evlat acısı gibi içinde kalacağım
Seni geçilmez gören gönül gücünü yendim
Vuslatından ziyade hasretini beğendim
Sabrımla sarf ettiğin saadet sermayendim
Kıymet körü kalbini kırıp kaybolacağım
Desende bu sevdayı başımdan savmalıyım
Yeniden sevilmeli yeniden sevmeliyim
Gözlerine nakışlı gönlüne dövmeliyim
Seni hep hasretimin hapsinde bulacağım
Ne bir dost ne bir ahbap yerimi tutmayacak
Ne bir söz ne bir sohbet seni avutmayacak
Durmadıkça yüreğin beni unutmayacak
Gözlerinden en tatlı uykunu çalacağım
Adını anmayacak kapını çalmayacak
Bana yükseldi gönlüm sana alçalmayacak
Gözyaşımın katresi sana kar kalmayacak
Faiziyle ödetip hıncımı alacağım
Hainin sonu hüsran hani dil -şad olunan
Çileni doldurmayan eksiğin kalacağım
Kıyamete kırk kala gelmesi vaat olunan
Şefaat beklediğin mesihin olacağım
Bakışını terk eden umudun olacağım
Hiç bir gün mutluluğun dört dörtlük olmayacak
Evlat acısı gibi içinde kalacağım
Seni geçilmez gören gönül gücünü yendim
Vuslatından ziyade hasretini beğendim
Sabrımla sarf ettiğin saadet sermayendim
Kıymet körü kalbini kırıp kaybolacağım
Desende bu sevdayı başımdan savmalıyım
Yeniden sevilmeli yeniden sevmeliyim
Gözlerine nakışlı gönlüne dövmeliyim
Seni hep hasretimin hapsinde bulacağım
Ne bir dost ne bir ahbap yerimi tutmayacak
Ne bir söz ne bir sohbet seni avutmayacak
Durmadıkça yüreğin beni unutmayacak
Gözlerinden en tatlı uykunu çalacağım
Adını anmayacak kapını çalmayacak
Bana yükseldi gönlüm sana alçalmayacak
Gözyaşımın katresi sana kar kalmayacak
Faiziyle ödetip hıncımı alacağım
Hainin sonu hüsran hani dil -şad olunan
Çileni doldurmayan eksiğin kalacağım
Kıyamete kırk kala gelmesi vaat olunan
Şefaat beklediğin mesihin olacağım
- alaimisema (07.02.17 10:33:09)
(...)But I love your feet
only because they walked
upon the earth and upon
the wind and upon the waters,
until they found me.
Pablo Neruda
only because they walked
upon the earth and upon
the wind and upon the waters,
until they found me.
Pablo Neruda
- kayranin kedisi (07.02.17 17:41:18)
1