[]
Bu ingiliççe bir harika dostum - beyaz yakalılar sorum size
Merhaba plazaköy sakinleri,
Süper kurumsal bir yerdeyim ve "plaza türkçesi"ne hesapta karşı bir yer burası. Gel gör ki sürekli, özellikle toplantılarda garip guraba laflar ediliyor ve bu durum süper itici.
"x etmek" kalıbını kabullendim bile artık yani, orasında değilim işin ama resmen zorlayarak, çaba sarfederek insanlar ingilizceyi günlük dillerine sokuşturma çabası içinde gibi. NEDEN
Bu bir şov yapma çabası mı? "Burada bir kültür var ve ben bunun içinde kavrulmuş birisiyim. Dövsen AH UH EYVAH değil ouch .s.s.s.s derim" tripleri falan mı nedir?
Ben asla inanmıyorum bunun içten gelen bir şey olduğuna.
Bu duyuruyu açmama önceden yaşananların hepsinin birikiminin üzerine, az önce bilgisayarda bir şey arayan yan masamdaki dallamanın, bulduğunda "thats it" diye sevinç çığlığı atması sebep oldu.
Bi discuss edersek bu konuyu canım. öpüldün
Süper kurumsal bir yerdeyim ve "plaza türkçesi"ne hesapta karşı bir yer burası. Gel gör ki sürekli, özellikle toplantılarda garip guraba laflar ediliyor ve bu durum süper itici.
"x etmek" kalıbını kabullendim bile artık yani, orasında değilim işin ama resmen zorlayarak, çaba sarfederek insanlar ingilizceyi günlük dillerine sokuşturma çabası içinde gibi. NEDEN
Bu bir şov yapma çabası mı? "Burada bir kültür var ve ben bunun içinde kavrulmuş birisiyim. Dövsen AH UH EYVAH değil ouch .s.s.s.s derim" tripleri falan mı nedir?
Ben asla inanmıyorum bunun içten gelen bir şey olduğuna.
Bu duyuruyu açmama önceden yaşananların hepsinin birikiminin üzerine, az önce bilgisayarda bir şey arayan yan masamdaki dallamanın, bulduğunda "thats it" diye sevinç çığlığı atması sebep oldu.
Bi discuss edersek bu konuyu canım. öpüldün
hepsi özentilikten uymayın. Mümkün olduğunca türkçe karşılığını kullanın kavramların bir süre sonra onlar da bi miktar normale dönüyor. Ay bak gıcık oldum şimdi "thats it" nedir ya. Şundan eminim ki bu şekilde konuşanların %90'ı ingilizce iki kelimeyi bir araya getirip de konuşamaz.
- nuka cola (29.07.16 13:46:29)
buna ben de aşırı gıcık oluyorum ama "x etmek" ayarında olmasa da farklı şekillerde yapıyorum maalesef.
sebebi neydi ki dersen eğer; kesinlikle bu kültürün içinde kavrulmuş biriyim değil ama bazen bir terimin tam karşılığı türkçede olmuyor bence, bana göre aynı güçlü etkiyi vermiyor. sanki ingilizce söylesem konu her yönüyle aydınlanacak, açıklığa kavuşacak gibi geliyor bana. sen buna bullshit dersin belki ama ben ifade ediş diyorum. utter nonsense ama napıcaksın. böyle işte.
sebebi neydi ki dersen eğer; kesinlikle bu kültürün içinde kavrulmuş biriyim değil ama bazen bir terimin tam karşılığı türkçede olmuyor bence, bana göre aynı güçlü etkiyi vermiyor. sanki ingilizce söylesem konu her yönüyle aydınlanacak, açıklığa kavuşacak gibi geliyor bana. sen buna bullshit dersin belki ama ben ifade ediş diyorum. utter nonsense ama napıcaksın. böyle işte.
- evde liyakat kalmamis (29.07.16 13:46:51)
Bazı kelimeler mecburen kullanılıyor. Örneğin Proses akış şeması diyoruz, çünkü süreç akış şeması deyince aval aval bakıyorlar insanın suratına. Bunun gibi örnekleri saymazsak ben de özentilikten olduğunu düşünüyorum. Diğer durumlarda mümkün mertebe Türkçesini kullanmaya çalışıyorum kelimelerin. Toplantı set etmiyorum mesela toplantı ayarlıyorum.
- himmet dayi (29.07.16 13:50:59)
15 yıldır plaza insanı bi beyaz yakayım, yurt dışı ile de yoğun çalışan bir firma olmamıza rağmen o plaza türkçesi denen şey bizim burada geçerli değil, karşınızda bi yabancı yoksa hiç kullanılmaz ingilizce kelimeler. hiçbişey set edilmez, urgent değildir vs. bu süre içerisinde yalnızca 1 kişi gördüm kısa süreli çalışanlardan, kağıt elini kestiği zaman oh shit paper cut diye sızlanan. onun dışında biz efendi efendi Türkçemizi kullanıp iletişim kurabiliyoruz.
- hypathia (29.07.16 13:57:29)
gelişen teknoloji ve globalleşen dünya ile birlikte hareket edemediğimiz için oluyor bunlar.
problem 1 : bir kısım terminolojinin türkçe'si gerçekten yok.
problem 2 : bir kısım terminolojinin türkçe'si tam olarak o anlamı karşılamıyor.
çözüm 1&2 : yukarıdaki bu iki probleme ekşiduyuru'da iki satır yazarak cevap bulabileceğimi zannetmiyorsunuz, değil mi? tek aklıma gelen, iş kollarının bir araya gelip çözüm aramaları. tdk'yı çok karıştırmamak daha doğru olabilir ilk etapta.
problem 3 : türkçe terminolojiyi bilmeyen hıyarlar var. hıyar daha türkçe'ye hakim değil ama türkçe'ye tam olarak hakim olan çok az kişi olduğu için kimse birbirine bir şey diyemiyor.
çözüm 3 : okullarda yeterince türkçe dersi yok, türkçe dersleri özne ile yüklemi öğretmekten başka bir işe yaramıyor. yazı yazmak daha çok teşvik edilmeli. doğru yazı yazmak için, daha doğrusu dili doğru kullanmak için çok okumanın gerekli olduğu anlatılmalı. doğru bir yazı dili ile yazılan sözleşmenin daha makbul olduğu, doğru bir konuşma dili ile yapılan bir sunumun, bir konuşmanın dinleyici üzerindeki etkisinin çok daha fazla olduğu gösterilmeli. kısacası türkçe'nin değeri arttırılmalı.
problem 4 : ingilizce bilmek çok büyütülüyor. insanlar ingilizce bildiklerini göstermek için kendilerini parçalıyorlar.
çözüm 4 : ingilizce bilmek çok önemli. sadece ve sadece çok iyi ingilizce bildiğim için bir şirkete girip çalışmaya başlamış bir insan olarak bunu herkesten daha iyi anladığımı düşünüyorum ancak ingilizce bilmek övünülecek bir bir meziyet değil. artık herkesin ingilizce bilmesi gerekiyor, bugün hollanda'ya gittiğinizde herkes şakır şakır ingilizce konuşuyor, kimse ingilizce bildiğini sizin gözünüze sokmaya çalışmıyor ama ne yazık ki ingilizce eğitimine gerekli önemi vermiyoruz. bu sebeple de ingilizce bilen ya da bildiğini zanneden bir kesim insan, bunu herkesin gözüne sokmaya çalışıyorlar. kısacası, herkes ingilizce öğrenmeli, ingilizce bilmek matah bir şey olmamalı.
problem 1 : bir kısım terminolojinin türkçe'si gerçekten yok.
problem 2 : bir kısım terminolojinin türkçe'si tam olarak o anlamı karşılamıyor.
çözüm 1&2 : yukarıdaki bu iki probleme ekşiduyuru'da iki satır yazarak cevap bulabileceğimi zannetmiyorsunuz, değil mi? tek aklıma gelen, iş kollarının bir araya gelip çözüm aramaları. tdk'yı çok karıştırmamak daha doğru olabilir ilk etapta.
problem 3 : türkçe terminolojiyi bilmeyen hıyarlar var. hıyar daha türkçe'ye hakim değil ama türkçe'ye tam olarak hakim olan çok az kişi olduğu için kimse birbirine bir şey diyemiyor.
çözüm 3 : okullarda yeterince türkçe dersi yok, türkçe dersleri özne ile yüklemi öğretmekten başka bir işe yaramıyor. yazı yazmak daha çok teşvik edilmeli. doğru yazı yazmak için, daha doğrusu dili doğru kullanmak için çok okumanın gerekli olduğu anlatılmalı. doğru bir yazı dili ile yazılan sözleşmenin daha makbul olduğu, doğru bir konuşma dili ile yapılan bir sunumun, bir konuşmanın dinleyici üzerindeki etkisinin çok daha fazla olduğu gösterilmeli. kısacası türkçe'nin değeri arttırılmalı.
problem 4 : ingilizce bilmek çok büyütülüyor. insanlar ingilizce bildiklerini göstermek için kendilerini parçalıyorlar.
çözüm 4 : ingilizce bilmek çok önemli. sadece ve sadece çok iyi ingilizce bildiğim için bir şirkete girip çalışmaya başlamış bir insan olarak bunu herkesten daha iyi anladığımı düşünüyorum ancak ingilizce bilmek övünülecek bir bir meziyet değil. artık herkesin ingilizce bilmesi gerekiyor, bugün hollanda'ya gittiğinizde herkes şakır şakır ingilizce konuşuyor, kimse ingilizce bildiğini sizin gözünüze sokmaya çalışmıyor ama ne yazık ki ingilizce eğitimine gerekli önemi vermiyoruz. bu sebeple de ingilizce bilen ya da bildiğini zanneden bir kesim insan, bunu herkesin gözüne sokmaya çalışıyorlar. kısacası, herkes ingilizce öğrenmeli, ingilizce bilmek matah bir şey olmamalı.
- co2s2 (29.07.16 14:18:00 ~ 14:18:31)
@co2s2 katılmakla beraber problem 1&2 bunların çok ama çok ufak bir kısmını oluşturuyor. Aslında sorunun sebebi problem 4'le alakalı olarak toplumsal aşağılık kompleksi. Batı medeniyetine bir özenme var (ki haklı bir özenme bence) ama o medeniyete erişmek için gerekli çabayı harcamak yerine 3-5 ingilizce kelime söyleyince kendini o medeniyetin parçası sanıyor insanlar.
- nuka cola (29.07.16 14:24:59)
@nuka cola aslında ondan daha beterleri de yaşandı ama söylemeye dilim varmıyor :(
- naberabi (29.07.16 15:40:09)
Selamlar, öncelikle öğrenciyim, bölümüm ingilizce iktisat.
Plaza dili benim de çok dalgasını geçtiğim 1 mevzu olmakla beraber, tamamen ingilizce eğitim veren fakültemin -ki kendisi isletme Fakültesidir, herkes potansiyel bir ceo'dur- güzide öğrencileri de bu plaza dilinin Güdümündeler, olur olmadık yerde pat diye gomerler yarı turkilizceyi.
Ama bunun dışında, bölümümle alakali birtakım konularda benim de yaptığım oluyor. Örneğin grafik shift etmesi gibi. Türkçe karşılığını bilmiyorum. Veya arz/talep mevzusunu uniye gelmeden önce bilmediğim/kullanmadiğimdan, ünide de direk supply/demand diye giriştiğimizden bu kelimeler de türkçe'den daha ön planda benim için. Akıcı konuşma esnasında Türkçesi aklıma gelmeyen terimler/tabirler olduğu kadar, Türkçe çevirisini hiç yapamadığım (anlamını bilsem de) veya Türkçesini söylemek için durup düşünmem gerekenler de oluyor.
En basitinden akıcı bir konusma esnasında faiz oranlarından bahsedeceksem ağzıma ilk gelen interest olur, faiz oranı demek için ek çaba sarf etmediysem ağzımdan interest çıkar.
Mesela bond issue etmek kullanırım, bond yerine bono desem de issue etmek demek zorunda kalacağım ama bari ikisi de ingilizce olsun diye bono'yu da bond olarak söylerim çünkü bono türkçe'de ne yapılır bilmiyorum.
Plaza dili benim de çok dalgasını geçtiğim 1 mevzu olmakla beraber, tamamen ingilizce eğitim veren fakültemin -ki kendisi isletme Fakültesidir, herkes potansiyel bir ceo'dur- güzide öğrencileri de bu plaza dilinin Güdümündeler, olur olmadık yerde pat diye gomerler yarı turkilizceyi.
Ama bunun dışında, bölümümle alakali birtakım konularda benim de yaptığım oluyor. Örneğin grafik shift etmesi gibi. Türkçe karşılığını bilmiyorum. Veya arz/talep mevzusunu uniye gelmeden önce bilmediğim/kullanmadiğimdan, ünide de direk supply/demand diye giriştiğimizden bu kelimeler de türkçe'den daha ön planda benim için. Akıcı konuşma esnasında Türkçesi aklıma gelmeyen terimler/tabirler olduğu kadar, Türkçe çevirisini hiç yapamadığım (anlamını bilsem de) veya Türkçesini söylemek için durup düşünmem gerekenler de oluyor.
En basitinden akıcı bir konusma esnasında faiz oranlarından bahsedeceksem ağzıma ilk gelen interest olur, faiz oranı demek için ek çaba sarf etmediysem ağzımdan interest çıkar.
Mesela bond issue etmek kullanırım, bond yerine bono desem de issue etmek demek zorunda kalacağım ama bari ikisi de ingilizce olsun diye bono'yu da bond olarak söylerim çünkü bono türkçe'de ne yapılır bilmiyorum.
- materyalist imam (29.07.16 16:13:18)
1