[]
Bir insanın, bir şeyi/durumu eleştirmesi için o konuda çok iyi/uzman olması
nın şart olduğunu düşünen kaç kişi vardır sizce? Formata uydu.
1. Bir insanın, başka bir insanın görünüşüne laf söylemesinin, kişinin kendi görünüşüyle hiçbir alakası yok.
"Ona laf söylüyorsun da kendine bak xd"
"Sanki kendisi brad pitt aq :d"
bakın bunlar aptalcadır.
2. Bu sadece görünüşle sınırlı değil. Bir şeyi beğenmemek ya da eleştirmek için o konuda mükemmel olmak gerekmiyor. Bir yazarın kitabını eleştirene, "he sen orhan pamuk'sun ya" demek, aptallıktır.
3. Örneklere sabaha kadar devam edebilirim. Bu aptal hareketten vazgeçin.
1.50 boyundaki biri, gayet de gidip 1.50 boyundaki başka biriyle dalga geçebilir. Annesinin bile çirkin bulduğu biri, bir başkasına çirkin diyebilir ve bunu demesi için kendisine bakması gerekmez. "sen kendine bak" kadar acınası bir laf yok.
Daha tane tane anlatmama ihtiyaç duyan varsa elimden geleni yaparım.
Eleştiri iyidir, güzeldir.
1. Bir insanın, başka bir insanın görünüşüne laf söylemesinin, kişinin kendi görünüşüyle hiçbir alakası yok.
"Ona laf söylüyorsun da kendine bak xd"
"Sanki kendisi brad pitt aq :d"
bakın bunlar aptalcadır.
2. Bu sadece görünüşle sınırlı değil. Bir şeyi beğenmemek ya da eleştirmek için o konuda mükemmel olmak gerekmiyor. Bir yazarın kitabını eleştirene, "he sen orhan pamuk'sun ya" demek, aptallıktır.
3. Örneklere sabaha kadar devam edebilirim. Bu aptal hareketten vazgeçin.
1.50 boyundaki biri, gayet de gidip 1.50 boyundaki başka biriyle dalga geçebilir. Annesinin bile çirkin bulduğu biri, bir başkasına çirkin diyebilir ve bunu demesi için kendisine bakması gerekmez. "sen kendine bak" kadar acınası bir laf yok.
Daha tane tane anlatmama ihtiyaç duyan varsa elimden geleni yaparım.
Eleştiri iyidir, güzeldir.
Begenmeyebilirsin. Begenmemek icin brad pitt veya orhan olmaya gerek yok. Katiliyorum. Herkes fikrini serbestce soyleyebilir. Ama elestirmeyi dogru bulmuyorum. En azindan fiziksel durumu. Zira cok kisinin elinde degil. Onun disinda kisinin kendi elinde olan seylere fikir bicilebilir.
Begenmiyorum
Basarili bulmuyorum
Evet bunlari demek icin uzman olmaya gerek yok.
Eger uzman olmak gerekirse kimse fikir beyan edemez. Yani cok az kisi cok az vakada fikir beyan edebilir.
Begenmiyorum
Basarili bulmuyorum
Evet bunlari demek icin uzman olmaya gerek yok.
Eger uzman olmak gerekirse kimse fikir beyan edemez. Yani cok az kisi cok az vakada fikir beyan edebilir.
- EasyTiger (11.07.16 21:02:38)
Dediklerinin bir kısmına katılıyorum. Bir şeyi beğenmemek için uzman olmak gerekmiyor ama eleştirmek için en azından eşik değerli bir bilgi sahibi olmak gerekiyor bence. Örneğin, şöyle bir konuşma olsun.
X: Ben Picasso'yu sevmiyorum.
Y: Ben de sevmiyorum. Bu ne biçim resim? Ağız düz, burun yan, alın kaymış.
Z: Aaa, nasıl sevmezsiniz. Sanki sen Dali'sin.
T: Olm Y, kübizmi bil de öyle konuş.
Bence 'Sanki sen Dali'sin' zaten bir argüman değil. Tartışmanın içinde gürültü, white noise. X'inki bir fikir beyanı. Y'ninki de bir fikir beyanı ama gerçekten kübizmi bilmemekten kaynaklı bir beyan. Belki biraz bilse o eleştiriyi yapmayacak. Bu açıdan T'nin Y'ye verdiği ayarı doğru buluyorum. Çünkü Y'nin görüşünün eksik bilgi içerdiğini ve dinleyen dış bir kişiyi yanlış yönlendirdiğini düşünüyorum. Onu duyan başka bir kişi 'Aaa, gerçekten de ağzı yamuk. Bu nedenle, ben de beğenmedim' diyebilir ama belki bildiğinde sevecek ya da ilk anda sevmeyecek ama bildiğinde sevecek. Eleştiri ortama bilgi getirebilecek biri olduğunda güzeldir.
Tip gibi öznel kavramların ise eleştiri konusu olmasını ve dalga geçilmesini anlayamıyorum. Daha doğrusu yapıcı eleştiriyi anlıyorum ama dalga geçilmesini anlamıyorum. Karşı atağa geçmeyi de. Beğenilmemesi ayrı, eleştiri ayrı, dalga geçmek daha ayrı. Dalga geçmek sadece kaynaktan çok fazla rahatsız edici uyaran geldiğinde yapılacak bir şey benim gözümde.
X: Ben Picasso'yu sevmiyorum.
Y: Ben de sevmiyorum. Bu ne biçim resim? Ağız düz, burun yan, alın kaymış.
Z: Aaa, nasıl sevmezsiniz. Sanki sen Dali'sin.
T: Olm Y, kübizmi bil de öyle konuş.
Bence 'Sanki sen Dali'sin' zaten bir argüman değil. Tartışmanın içinde gürültü, white noise. X'inki bir fikir beyanı. Y'ninki de bir fikir beyanı ama gerçekten kübizmi bilmemekten kaynaklı bir beyan. Belki biraz bilse o eleştiriyi yapmayacak. Bu açıdan T'nin Y'ye verdiği ayarı doğru buluyorum. Çünkü Y'nin görüşünün eksik bilgi içerdiğini ve dinleyen dış bir kişiyi yanlış yönlendirdiğini düşünüyorum. Onu duyan başka bir kişi 'Aaa, gerçekten de ağzı yamuk. Bu nedenle, ben de beğenmedim' diyebilir ama belki bildiğinde sevecek ya da ilk anda sevmeyecek ama bildiğinde sevecek. Eleştiri ortama bilgi getirebilecek biri olduğunda güzeldir.
Tip gibi öznel kavramların ise eleştiri konusu olmasını ve dalga geçilmesini anlayamıyorum. Daha doğrusu yapıcı eleştiriyi anlıyorum ama dalga geçilmesini anlamıyorum. Karşı atağa geçmeyi de. Beğenilmemesi ayrı, eleştiri ayrı, dalga geçmek daha ayrı. Dalga geçmek sadece kaynaktan çok fazla rahatsız edici uyaran geldiğinde yapılacak bir şey benim gözümde.
- aychovsky (11.07.16 22:02:21 ~ 22:13:06)
Beğenmemek için yakışıklı olmaya gerek yok
Kitabı okursun beğenmezsin olur biter o zaman sen daha iyisini yaz okuyalım demek doğru değil
Kitabı okursun beğenmezsin olur biter o zaman sen daha iyisini yaz okuyalım demek doğru değil
- basond (11.07.16 22:08:07)
altyapı gerektiren durumlarda hani derslerde "prerequisite" denen tarzda bilgiye sahipseniz gayet de güzel konuşursunuz.
onun dışında politik meselelerde yanlı olan ve kafa yıkamak isteyen akademisyenler bunu çok yapar. titrini kullanabileceği en kötü şekilde kullanır ve karşısındaki insanı "sen bunu bunu biliyor musun bakayımi bilmiyorsan kes" diye susturur.
sanır ki fikirler kendisini ilk telaffuz edenlerle patentli. ya da öyle sunmak ister. fikri tekeline alır. referans verdiği kitap yalan doludur mesela, o ondan iki satır alıntılayarak karşısındaki saf ama sorgulayan kimseyi susturmaya çalışır.
geçenlerde celal şengör'ün darwin ile alakalı olarak marx'a neden salladığını sormuştu bir arkadaş.
celal şengör bir jeolog olarak marx vs hakkında bir çöpçü kadar konuşma hakkına sahipken "biz akademisyenler biliriz" tıraşına girip önüne geleni pıstırmaya kalkmış mesela bence.
kim diyor yani? belki o çöpçü eskiden falan filan mesleklerle uğraşmış biri ya da bir şekilde fırsat bulmuş ve senden daha fazla okumuş konu hakkında. ya genel üniversite eğitimi önemli aslında, onu inkar etmiyorum ama şu yüzden önemli: sen öğrenmek istediğin herhangi bir konuyu öğrenmenin usulünü de öğrendiysen üniversite sana vereceğini vermiştir. ama buna mecbur değilsin, bunu yapmadan da kendini böyle donatabilirsin.
uzmanlığını ideolojisini empoze etmek için kullanan tiplerin çok fazla sığındığı bir şey şu başlıkta verdiğiniz ifade.
gerçekten sevmiyorum bu kurnazlığı. kişi olgulardan bahsediyorsa her halt hakkında da konuşur, soru da sorar. bir şey "factual" nitelikte olabildikten sonra üzerine mantık yorma hakkı, düşünme ve eleştirme ve gerekirse yanılma ve gelişme hakkı herkesindir. bir çöpçü sallasaydı aynısını "cahil işte ne bilecek" denirdi ama x bir jeolog sallayınca mazur göreni hatta ağzı açık dinleyeni çok oluyor. gerçekten koyunca bu.
ancak başlık altında bahsettiğiniz "dalga geçme" işini ben eleştiri ya da şakalaşma barındırmıyorsa yadırgıyorum. kimse boyla posla dalga geçmesin bana göre. ha geçiyorsa zaten herkes herkesle geçer, tabii. adam 1.50'dir yapılıdır, diğeri 1.50'dir ama çok cılızdır, ilki diğerini küçük göreceği bir fırsat bulup mal gibi atlar sonra gelir onla 1.60 bir yapılı dalga geçer ve bu zeka düşüklüğü böyle devam eder falan.
eleştiri başka şey ne var ki. birisi ciddi bir eleştiri getirdiğinde "sanki sen şusun" denmesi çoğu zaman demagoji oluyor zaten. ancak kişi eleştiriyi getirirken öbürüne kişisel bir saldırı yapmaya kalkıyorsa öbürü de "ele verir talkını kendi yutar salkımı, ne çekiyorsak bu çifte standartlılardan çekiyoruz" diyebilir, o zaman da eleştiri getirme haklarını kullanmış olmak açısından ikisine eşit muamele yapılması lazım gelir.
not: çöpçü kadar derken herkesi kastediyorum. orayı iyi ifade edemedim herhalde. akademik kimliğini geçerli bir söz karşısında "bastırıcı unsur" gibi kullananlardan birine örnek verdim ben. kullanmayana değil.
onun dışında politik meselelerde yanlı olan ve kafa yıkamak isteyen akademisyenler bunu çok yapar. titrini kullanabileceği en kötü şekilde kullanır ve karşısındaki insanı "sen bunu bunu biliyor musun bakayımi bilmiyorsan kes" diye susturur.
sanır ki fikirler kendisini ilk telaffuz edenlerle patentli. ya da öyle sunmak ister. fikri tekeline alır. referans verdiği kitap yalan doludur mesela, o ondan iki satır alıntılayarak karşısındaki saf ama sorgulayan kimseyi susturmaya çalışır.
geçenlerde celal şengör'ün darwin ile alakalı olarak marx'a neden salladığını sormuştu bir arkadaş.
celal şengör bir jeolog olarak marx vs hakkında bir çöpçü kadar konuşma hakkına sahipken "biz akademisyenler biliriz" tıraşına girip önüne geleni pıstırmaya kalkmış mesela bence.
kim diyor yani? belki o çöpçü eskiden falan filan mesleklerle uğraşmış biri ya da bir şekilde fırsat bulmuş ve senden daha fazla okumuş konu hakkında. ya genel üniversite eğitimi önemli aslında, onu inkar etmiyorum ama şu yüzden önemli: sen öğrenmek istediğin herhangi bir konuyu öğrenmenin usulünü de öğrendiysen üniversite sana vereceğini vermiştir. ama buna mecbur değilsin, bunu yapmadan da kendini böyle donatabilirsin.
uzmanlığını ideolojisini empoze etmek için kullanan tiplerin çok fazla sığındığı bir şey şu başlıkta verdiğiniz ifade.
gerçekten sevmiyorum bu kurnazlığı. kişi olgulardan bahsediyorsa her halt hakkında da konuşur, soru da sorar. bir şey "factual" nitelikte olabildikten sonra üzerine mantık yorma hakkı, düşünme ve eleştirme ve gerekirse yanılma ve gelişme hakkı herkesindir. bir çöpçü sallasaydı aynısını "cahil işte ne bilecek" denirdi ama x bir jeolog sallayınca mazur göreni hatta ağzı açık dinleyeni çok oluyor. gerçekten koyunca bu.
ancak başlık altında bahsettiğiniz "dalga geçme" işini ben eleştiri ya da şakalaşma barındırmıyorsa yadırgıyorum. kimse boyla posla dalga geçmesin bana göre. ha geçiyorsa zaten herkes herkesle geçer, tabii. adam 1.50'dir yapılıdır, diğeri 1.50'dir ama çok cılızdır, ilki diğerini küçük göreceği bir fırsat bulup mal gibi atlar sonra gelir onla 1.60 bir yapılı dalga geçer ve bu zeka düşüklüğü böyle devam eder falan.
eleştiri başka şey ne var ki. birisi ciddi bir eleştiri getirdiğinde "sanki sen şusun" denmesi çoğu zaman demagoji oluyor zaten. ancak kişi eleştiriyi getirirken öbürüne kişisel bir saldırı yapmaya kalkıyorsa öbürü de "ele verir talkını kendi yutar salkımı, ne çekiyorsak bu çifte standartlılardan çekiyoruz" diyebilir, o zaman da eleştiri getirme haklarını kullanmış olmak açısından ikisine eşit muamele yapılması lazım gelir.
not: çöpçü kadar derken herkesi kastediyorum. orayı iyi ifade edemedim herhalde. akademik kimliğini geçerli bir söz karşısında "bastırıcı unsur" gibi kullananlardan birine örnek verdim ben. kullanmayana değil.
- godoşu beklerken (11.07.16 22:16:46 ~ 13.07.16 15:11:06)
Evet aptalliktir. Senin gibi dusunuyorum. Roman orneginden gidersek, romani elestirecek kisi roman okurudur mesela, sadece kendisi gibi yazar olanlar elestirecekse okura da ihtiyaci kalmiyor o zaman yazarin.
Tane tane anlatmana gerek yok zaten, gayet net anlasiliyor ne demek istedigin.
Tane tane anlatmana gerek yok zaten, gayet net anlasiliyor ne demek istedigin.
- stavro (11.07.16 23:05:16)
eleştiri bir ehliyet/donanım gerektirmez, bir insanın herhangi birini/bir şeyi eleştirmesi için ağzının ve dilinin olması yeterlidir. burada bahis konusu olması gereken şey konunu taraflarından birinin bu eleştiriyi dikkate alıp almayacağı. söylediği şey işine gelmiyorsa da dikkate almazsın, söyleyen kişi çobansa da.
yani; "sen bunu bil sonra eleştir" tabiri en fazla bir eleştiri eleştirisi olur, ilk eleştiriyi yapanın nasıl muamele görmesi gerektiğini düşünüyorsak bunu diyen için de aynısını düşünebiliriz.
tekrar ediyorum, eleştiri hakkı diye bir şey yoktur. karşıdaki uzmansa eleştirisini kabul edersin, değilse etmezsin; bu açıdan bakanlar için uzman olması yetebilir. diğer açıdan bakarsak, uzmanın söylediği her eleştiriyi kabul etme ön koşulu nasıl yoksa uzman olmayanınkini reddetme koşulu da yoktur.
yani; "sen bunu bil sonra eleştir" tabiri en fazla bir eleştiri eleştirisi olur, ilk eleştiriyi yapanın nasıl muamele görmesi gerektiğini düşünüyorsak bunu diyen için de aynısını düşünebiliriz.
tekrar ediyorum, eleştiri hakkı diye bir şey yoktur. karşıdaki uzmansa eleştirisini kabul edersin, değilse etmezsin; bu açıdan bakanlar için uzman olması yetebilir. diğer açıdan bakarsak, uzmanın söylediği her eleştiriyi kabul etme ön koşulu nasıl yoksa uzman olmayanınkini reddetme koşulu da yoktur.
- baba jo (11.07.16 23:27:24 ~ 12.07.16 07:09:35)
fukuyama uzmandı ama öngörülerinde hatalı olduğunu söyledi. o onu itiraf edene kadar olacağı söyleyen sıradan vatandaş çoktu.
ben mesela monsanto laboratuarında çalışan adamın genetik olarak modifiye yiyecekler tamamıyla sağlıklıdır demesine inanmak zorunda mıyım?
yıllar evvel cevizkabuğu'na bir "mühendis" çıkıyor ve %100+ enerji elde edilebilecek dizaynlar gerçekleştirilebileceğini söylüyor. termodinamiğin en önemli kurallarından birini üstelik mekanik fizikle ihlal edebileceğini zanneden bir mühendis. isterse 15 yaşında bir liseli ağzının payını verir bu adama, kimse de bir şey diyemez.
yani eleştiriyi kimden geldiğine bakarak men edenler olduğu, bir eleştiri son derece geçerli olmasına rağmen buyaklaşım sebebiyle hak ettiği değeri göremediği için eleştiriyi bir hak olarak değerlendirmeyi tercih ettim şahsen. yoksa tabii ki, karşındaki istesin istemesin kafandan her türlü eleştiriyi zaten yaparsın.
babajonun bir açıklaması üzerine editi uygun gördüm. kastettiği şeyi daha başka anlamışım. hatta yanlış anlamışım.
ben mesela monsanto laboratuarında çalışan adamın genetik olarak modifiye yiyecekler tamamıyla sağlıklıdır demesine inanmak zorunda mıyım?
yıllar evvel cevizkabuğu'na bir "mühendis" çıkıyor ve %100+ enerji elde edilebilecek dizaynlar gerçekleştirilebileceğini söylüyor. termodinamiğin en önemli kurallarından birini üstelik mekanik fizikle ihlal edebileceğini zanneden bir mühendis. isterse 15 yaşında bir liseli ağzının payını verir bu adama, kimse de bir şey diyemez.
yani eleştiriyi kimden geldiğine bakarak men edenler olduğu, bir eleştiri son derece geçerli olmasına rağmen buyaklaşım sebebiyle hak ettiği değeri göremediği için eleştiriyi bir hak olarak değerlendirmeyi tercih ettim şahsen. yoksa tabii ki, karşındaki istesin istemesin kafandan her türlü eleştiriyi zaten yaparsın.
babajonun bir açıklaması üzerine editi uygun gördüm. kastettiği şeyi daha başka anlamışım. hatta yanlış anlamışım.
- godoşu beklerken (11.07.16 23:44:52 ~ 12.07.16 00:56:29)
3. maddedeki örneği genellersek evet, durduk yere gidip birinin fiziksel durumuyla -beğenmemek değil de- dalga geçmek elbette hoş değil. burada daha ziyade ifşa duyurularından yola çıktım. bence buraya fotoğraf koymak "alın beni yorumlayın nasılmışım bakayım" demek. bu nedenle bir ifşa altında dalga geçercesine yorum yapmakta ben beis görmüyorum.
bakın her ifşanın altında eleştiren ya da dalga geçenlere "siz kendinize bakın" diyen kocaman bir güruh var. onlar diğer maddeleri de uygulayanlar işte...
bakın her ifşanın altında eleştiren ya da dalga geçenlere "siz kendinize bakın" diyen kocaman bir güruh var. onlar diğer maddeleri de uygulayanlar işte...
- ack3000 (12.07.16 02:38:36 ~ 02:53:58)
@ayço
heh bu farklı bir nokta. bu örnekteki Y, bilgi olmadan fikir sahibi olmak. Y'nin picasso'yu beğenmemesi en doğal hakkı. hiçbir eğitim, sanatsal birikim olmadan da picasso beğenilmeyebilir. daha çok buna vurgu yapmaya çalışıyorum ben. bugün çıkıp "picasso da ne boktan resim yapıyor be" desem türkiye insanının %90'ı "sen ne anlarsın" "he çok biliyon" "sen yap o zaman" gibi tepkiler verecektir. ama burada Y, kişisel beğeniden öte, bir bilgisizlik sergiliyor. o yüzden farklı bir durum.
tip konusunda genel editi verdim...
@sour, öncelikle, yanlış gelmedin. sadece bir madde o editin, onunla ilgili genel cevabı verdiğim için es geçiyorum bu kısmı.
dediğine katılmıyorum. şöyle ki, eleştirmekle karşı argüman sunmak farklı şeyler. bir şeyi eleştirmek için, daha iyisini sunmak şart değil.
"e daha iyisini biliyorsan söyle o zaman" bu kısımda çok karşılaşılan bir laf ve en az diğer örnekler kadar aptalca. yine söylüyorum, bir şeyi eleştirmek için daha iyisine sahip olmak gerekmiyor. neden karşı argümanla doldurması gereksin? burada senin verdiğin örnekler, ayçovski'nin örneğindeki Y kişisi gibi. burada bilgi var ve bu bilgi hatalı. benim kast ettiğim bu değil. benimki daha ziyade, senin örneğine uydurmaya çalışırsam, starbucks kahvelerini beğenmemek. bunun için de daha iyi bir kahveci bilmek ya da daha iyi kahve yapmak gerekmiyor, en basit örnekle.
heh bu farklı bir nokta. bu örnekteki Y, bilgi olmadan fikir sahibi olmak. Y'nin picasso'yu beğenmemesi en doğal hakkı. hiçbir eğitim, sanatsal birikim olmadan da picasso beğenilmeyebilir. daha çok buna vurgu yapmaya çalışıyorum ben. bugün çıkıp "picasso da ne boktan resim yapıyor be" desem türkiye insanının %90'ı "sen ne anlarsın" "he çok biliyon" "sen yap o zaman" gibi tepkiler verecektir. ama burada Y, kişisel beğeniden öte, bir bilgisizlik sergiliyor. o yüzden farklı bir durum.
tip konusunda genel editi verdim...
@sour, öncelikle, yanlış gelmedin. sadece bir madde o editin, onunla ilgili genel cevabı verdiğim için es geçiyorum bu kısmı.
dediğine katılmıyorum. şöyle ki, eleştirmekle karşı argüman sunmak farklı şeyler. bir şeyi eleştirmek için, daha iyisini sunmak şart değil.
"e daha iyisini biliyorsan söyle o zaman" bu kısımda çok karşılaşılan bir laf ve en az diğer örnekler kadar aptalca. yine söylüyorum, bir şeyi eleştirmek için daha iyisine sahip olmak gerekmiyor. neden karşı argümanla doldurması gereksin? burada senin verdiğin örnekler, ayçovski'nin örneğindeki Y kişisi gibi. burada bilgi var ve bu bilgi hatalı. benim kast ettiğim bu değil. benimki daha ziyade, senin örneğine uydurmaya çalışırsam, starbucks kahvelerini beğenmemek. bunun için de daha iyi bir kahveci bilmek ya da daha iyi kahve yapmak gerekmiyor, en basit örnekle.
- ack3000 (12.07.16 02:50:24)
ack3000: tamam belki ifşacıların bir kısmı "nasılmışım yorum yapın" demek istiyordur ama dış görünüş nasıl eleştiri konusu olabilir ki. seçebildiğin bir şey değil yani. hani kulak olmamış, az kafaya doğru ittir diyemezsin, fotosunu koyanın kendini editleme şansı yok.
o durumda şeye benziyor biraz: işte diyelim ki çınar ağacını çok tipsiz buluyorsun. ulan şunun tipine bak, diyorsun. değiştirilemeyecek bir şeye yapılan negatif yorum eleştiri midir ki? demek istediğim o yani.
ha sen belki fotoyu koyanın görüntüsünden bağımsız olarak fotosunu koyuşunu eleştiriyorsundur ama bunu görüntüyle dalga geçerek yansıtıyorsundur. böyle bir şey varsa diğer insanlar anlamaz ki onu. ben derim mesela "sen kendine bak".
yani haklısın, madem kişi nasıl göründüğünü bilmek istiyor, ben de bildiriyorum diyorsun. evet, fotosunu koyan bunu göze almalı, senin de bunu yapmaya hakkın var. şahsen tercih etmem, o ayrı. ancak senin orada yaptığın eleştiri değil, yargı oluyor. belki de ben kelime anlamını doğru bir şey söylediğimi sanarak daraltıyorum ama eleştiri bir amaç içerirmiş gibi düşünüyorum hep. işlevi olur, gibisinden yani.
bir de madem orada niyet okuyorsun, onu ilerletebilir ve "bu insan beğenilmek istiyor, aslında nasıl göründüğünü sormuyor, beni estetik buluyorsanız belirtin demek istiyor" şeklinde tahminlere devam da edebilirsin. ya da bu kişi belki kendi tipinde değişiklik yapmak istiyor ve her anlamda genel öneri almak istiyordur vs vs. yani bilemeyiz ki. formata uysalar anlama şansı olacak ama hepsi "eğlence" diye geçiştiriyor. karnaşık bir mevzudan örnek verdin sanki.
o durumda şeye benziyor biraz: işte diyelim ki çınar ağacını çok tipsiz buluyorsun. ulan şunun tipine bak, diyorsun. değiştirilemeyecek bir şeye yapılan negatif yorum eleştiri midir ki? demek istediğim o yani.
ha sen belki fotoyu koyanın görüntüsünden bağımsız olarak fotosunu koyuşunu eleştiriyorsundur ama bunu görüntüyle dalga geçerek yansıtıyorsundur. böyle bir şey varsa diğer insanlar anlamaz ki onu. ben derim mesela "sen kendine bak".
yani haklısın, madem kişi nasıl göründüğünü bilmek istiyor, ben de bildiriyorum diyorsun. evet, fotosunu koyan bunu göze almalı, senin de bunu yapmaya hakkın var. şahsen tercih etmem, o ayrı. ancak senin orada yaptığın eleştiri değil, yargı oluyor. belki de ben kelime anlamını doğru bir şey söylediğimi sanarak daraltıyorum ama eleştiri bir amaç içerirmiş gibi düşünüyorum hep. işlevi olur, gibisinden yani.
bir de madem orada niyet okuyorsun, onu ilerletebilir ve "bu insan beğenilmek istiyor, aslında nasıl göründüğünü sormuyor, beni estetik buluyorsanız belirtin demek istiyor" şeklinde tahminlere devam da edebilirsin. ya da bu kişi belki kendi tipinde değişiklik yapmak istiyor ve her anlamda genel öneri almak istiyordur vs vs. yani bilemeyiz ki. formata uysalar anlama şansı olacak ama hepsi "eğlence" diye geçiştiriyor. karnaşık bir mevzudan örnek verdin sanki.
- godoşu beklerken (12.07.16 02:51:54)
@godot
dış görünüşün eleştiri konusu olabilip olamayacağı, kişi bazında bakılması gereken bir konu. yani, benim durduk yere gelip senin dış görünüşünü eleştirmemin söz konusu olamayacağını söyleyebilirsin. ancak ifşa yapmak, "eleştiri yapabilirsin" demekten başka bir şey değil. ifşa yapan kişi, dolaylı olarak eleştiri yapma hakkı veriyor zaten. burada ifşacının, ifşayı ne amaçla yaptığı önemli değil. hangi amaçla yapmış olursa olsun, kendi fotoğrafını, soru formatıyla burada paylaşıyorsa, herkese eleştiri hakkı tanıyor demektir. fotoğrafını koyanın kendini editleme şansı yok, ancak fotoğrafı koymama şansı var. ben de önemli olan noktanın bu olduğunu düşünüyorum.
aslında karşı çıktığım şey tam olarak bu çınar ağacı örneği. çınar ağacının değiştirilemiyor oluşu, çınar ağacını eleştirmeye ya da beğenmemeye engel değil. zaten burada çınar ağacını değiştirememek=benim verdiğim örneklerde daha iyisini yapamamak. yani, picasso'yu beğenmemek için daha iyisini yapmak gerekmiyor. aynı şekilde çınar ağacına tipsiz bulmak için, çınar ağacına değişim şansı vermek şart değil.
yargıyla eleştirinin birbirinden bağımsız olduğunu düşünmüyorum. eleştirmek için bir yargı sahibi olmak gerekiyor zaten, olumlu veya olumsuz. yargı olmadan, eleştiri olmaz ki.
dış görünüşün eleştiri konusu olabilip olamayacağı, kişi bazında bakılması gereken bir konu. yani, benim durduk yere gelip senin dış görünüşünü eleştirmemin söz konusu olamayacağını söyleyebilirsin. ancak ifşa yapmak, "eleştiri yapabilirsin" demekten başka bir şey değil. ifşa yapan kişi, dolaylı olarak eleştiri yapma hakkı veriyor zaten. burada ifşacının, ifşayı ne amaçla yaptığı önemli değil. hangi amaçla yapmış olursa olsun, kendi fotoğrafını, soru formatıyla burada paylaşıyorsa, herkese eleştiri hakkı tanıyor demektir. fotoğrafını koyanın kendini editleme şansı yok, ancak fotoğrafı koymama şansı var. ben de önemli olan noktanın bu olduğunu düşünüyorum.
aslında karşı çıktığım şey tam olarak bu çınar ağacı örneği. çınar ağacının değiştirilemiyor oluşu, çınar ağacını eleştirmeye ya da beğenmemeye engel değil. zaten burada çınar ağacını değiştirememek=benim verdiğim örneklerde daha iyisini yapamamak. yani, picasso'yu beğenmemek için daha iyisini yapmak gerekmiyor. aynı şekilde çınar ağacına tipsiz bulmak için, çınar ağacına değişim şansı vermek şart değil.
yargıyla eleştirinin birbirinden bağımsız olduğunu düşünmüyorum. eleştirmek için bir yargı sahibi olmak gerekiyor zaten, olumlu veya olumsuz. yargı olmadan, eleştiri olmaz ki.
- ack3000 (12.07.16 03:03:29 ~ 03:04:23)
baba jo'nun haklılık payı var ama bunun belirli bir zeka seviyesi ve bilgi birikimi üzerindeki topluluklar (arkadaş grubundan, ülkelere kadar her türlü grup) geçerli olduğunu düşünüyorum. Önüne sürülen her türlü ifadeyi, hiçbir şekilde sorgulamadan kabullenen hatta hayat felsefesi veya yaşam amacı olarak benimseyen kişilerden oluşan topluluklarda maalesef çok tehlikeli olabiliyor "ağzı olan konuşuyor" konusu. Tabii bu olması gereken konusuna giriyor, "eleştiri hakkı" konusundaki yaklaşımını haklı kılıyor ama yine kendi bakış açımdan dolayı tam olarak katılamıyorum.
Ayrıca sıradan bir üniversitede konuya bahis bölümü bitirdi ya da bir üniversitede hakkında 2 ders gördü veya hakkında 3-4 kitap okudu diye, ülkedeki birçok üniversiteden daha geniş kitaplığı olan ve şurada toplanan herhangi 50 kişinin toplamından fazla kitap okumuş adama "sen jeologsun ne anlarsın, kendi alanında konuş" demek de çok acayip kafa. Fikirlerine katılır ya da katılmazsın hatta saçma bulursun ama bölümüne takılıp, bilgi birikimini yok saymak cidden komik. Kendisinin ideolojisi, ideolojisini her fikrine entegre etmesi, üslubu, egosu tartışılır tabii kaldı ki zaten konumuz bir şeyleri tartışabilmek/eleştirebilmek.
Ayrıca sıradan bir üniversitede konuya bahis bölümü bitirdi ya da bir üniversitede hakkında 2 ders gördü veya hakkında 3-4 kitap okudu diye, ülkedeki birçok üniversiteden daha geniş kitaplığı olan ve şurada toplanan herhangi 50 kişinin toplamından fazla kitap okumuş adama "sen jeologsun ne anlarsın, kendi alanında konuş" demek de çok acayip kafa. Fikirlerine katılır ya da katılmazsın hatta saçma bulursun ama bölümüne takılıp, bilgi birikimini yok saymak cidden komik. Kendisinin ideolojisi, ideolojisini her fikrine entegre etmesi, üslubu, egosu tartışılır tabii kaldı ki zaten konumuz bir şeyleri tartışabilmek/eleştirebilmek.
- nawar (12.07.16 03:07:59)
ack: evet, az çok benzer şeyler söylüyoruz aslında. ifşa örneğinde o soruyu da tam sormuyorlar, demek istedim ancak formata uyulmadığı için bu onların problemi olmuş oluyor. o fotoğrafın oraya konmayabileceğine katılıyorum, zaten başka sebeplerle ifşanın kendisini gereksiz buluyorum açıkçası.
eleştiri ve yargı bence de çok alakalı ben eleştirinin tam kelime anlamına takıldım biraz. tam olarak bir değerlendirme yapmak manasına geliyorsa bu sözcük, tamam. eğer, ne var ki, bir şeyin daha iyiye gitme olasılığı varsa, yani bir şey daha iyi olabilecekken olmamışsa ve eleştiri bunu anlatmak için varsa o zaman benim anlatmaya çalıştığım farka gelmiş oluyoruz. yoksa dediğim gibi... haklısınız bence zaten.
@nawar: dediğime ilişkin fikirlerinizi söylemişsiniz. ben gerekçelerimi belirttim zaten, katılmıyorum. bir kere bir insanın okuduğundan anladığı da önemli. eğer durum aksi şekilde olsaydı bizlerden fazla kitap okuyan herkesin sallabaş kölesi olmamız gerekirdi. yok böyle bir şey. 2+2 = 4 müdür değil midir gibi bir tartışma varsa celal şengör'ün tüm ayrıcalığı orada biter. ben örnek verdim. bir insan jeolog diye başka bir konu hakkında yalan yanlış konuşma hakkını "daha çok okuduğu" için kendinde görmemeli. daha çok okuyanın işkembeden sallama kotası daha yüksek olamaz. önünde sonunda konjektür yapılıyorsa, o zaman da bu durum mevzubahis. yani salt 2+2'den de bahsetmiyorum. mesela ben 2010'da mayınları niye temizliyorlar, suriye'ye mi dalacak bizimkiler, savaş mı yaratacaklar diye düşünürken, hatta bunu iddia ederken ve tek tek olacakları yazarken ve sonrasında bunlar çıkarken sözde benden daha çok okumuşların iyidir, iyi kafasında olması onların hakkında daha çok şey anlatıyor. böyle çok örnek var hayatta, bu benimkinden bir örnek yalnızca. beni tek başına nicelikler ilgilendirmiyor, içerik de ilgilendiriyor. getirdiğim eleştiri bu yani. belli ki birbirimize katılmıyoruz ama vurgulayayım. isterse kütüphaneler yutsun, birisi olmayan bir şeyden bahsediyorsa, göster dediğinde gösteremeyecekse gayet güzel eleştirilebilir. marx'a bir sürü eleştiri yapılmıştır ama marx'ın inanılmaz saygı duyduğu bir adamı marx aşağılıyormuş gibi konuşmasını ben marx'ın bu durumunu bilmesem "aaa adam kaç kitap okumuş canııım" diye yiyecek miydim yani. bölüme takılmıyorum yani, aksini söylemeye çalıştım aslında. bir kişi bunların hepsinden bağımsız olarak altyapı sahibi olabilir, demek istiyor ve bu tür insanların değer yargılarıyla bakacak olsak o zaman onlara "senin alanın değil, sus" desek yeridir hani, diyorum. yukarıda başka birkaç örnek verdim, şengör'ün örneğini diğerlerinden çok farklı görmüyorum. dediğim gibi. bunları kabul etmenizi beklemiyorum ama bu tür şeylerin bana neden saçma, kof geldiğini daha fazla açıklama ihtiyacı hissettim.
aychovsky ve pokemonk+1 diyeyim bir de. eleştiri, gerekçelerle nesnelleştirilebildikçe değer kazanıyor bence de. eleştiriden anladığım budur; çıkış noktanız, referansınız olur. her eleştiride bir yargı var ama her yargıda eleştiri değeri bence de yok.
eleştiri ve yargı bence de çok alakalı ben eleştirinin tam kelime anlamına takıldım biraz. tam olarak bir değerlendirme yapmak manasına geliyorsa bu sözcük, tamam. eğer, ne var ki, bir şeyin daha iyiye gitme olasılığı varsa, yani bir şey daha iyi olabilecekken olmamışsa ve eleştiri bunu anlatmak için varsa o zaman benim anlatmaya çalıştığım farka gelmiş oluyoruz. yoksa dediğim gibi... haklısınız bence zaten.
@nawar: dediğime ilişkin fikirlerinizi söylemişsiniz. ben gerekçelerimi belirttim zaten, katılmıyorum. bir kere bir insanın okuduğundan anladığı da önemli. eğer durum aksi şekilde olsaydı bizlerden fazla kitap okuyan herkesin sallabaş kölesi olmamız gerekirdi. yok böyle bir şey. 2+2 = 4 müdür değil midir gibi bir tartışma varsa celal şengör'ün tüm ayrıcalığı orada biter. ben örnek verdim. bir insan jeolog diye başka bir konu hakkında yalan yanlış konuşma hakkını "daha çok okuduğu" için kendinde görmemeli. daha çok okuyanın işkembeden sallama kotası daha yüksek olamaz. önünde sonunda konjektür yapılıyorsa, o zaman da bu durum mevzubahis. yani salt 2+2'den de bahsetmiyorum. mesela ben 2010'da mayınları niye temizliyorlar, suriye'ye mi dalacak bizimkiler, savaş mı yaratacaklar diye düşünürken, hatta bunu iddia ederken ve tek tek olacakları yazarken ve sonrasında bunlar çıkarken sözde benden daha çok okumuşların iyidir, iyi kafasında olması onların hakkında daha çok şey anlatıyor. böyle çok örnek var hayatta, bu benimkinden bir örnek yalnızca. beni tek başına nicelikler ilgilendirmiyor, içerik de ilgilendiriyor. getirdiğim eleştiri bu yani. belli ki birbirimize katılmıyoruz ama vurgulayayım. isterse kütüphaneler yutsun, birisi olmayan bir şeyden bahsediyorsa, göster dediğinde gösteremeyecekse gayet güzel eleştirilebilir. marx'a bir sürü eleştiri yapılmıştır ama marx'ın inanılmaz saygı duyduğu bir adamı marx aşağılıyormuş gibi konuşmasını ben marx'ın bu durumunu bilmesem "aaa adam kaç kitap okumuş canııım" diye yiyecek miydim yani. bölüme takılmıyorum yani, aksini söylemeye çalıştım aslında. bir kişi bunların hepsinden bağımsız olarak altyapı sahibi olabilir, demek istiyor ve bu tür insanların değer yargılarıyla bakacak olsak o zaman onlara "senin alanın değil, sus" desek yeridir hani, diyorum. yukarıda başka birkaç örnek verdim, şengör'ün örneğini diğerlerinden çok farklı görmüyorum. dediğim gibi. bunları kabul etmenizi beklemiyorum ama bu tür şeylerin bana neden saçma, kof geldiğini daha fazla açıklama ihtiyacı hissettim.
aychovsky ve pokemonk+1 diyeyim bir de. eleştiri, gerekçelerle nesnelleştirilebildikçe değer kazanıyor bence de. eleştiriden anladığım budur; çıkış noktanız, referansınız olur. her eleştiride bir yargı var ama her yargıda eleştiri değeri bence de yok.
- godoşu beklerken (12.07.16 03:56:48 ~ 04:21:36)
eleştiri her zaman olumsuz bir anlam taşımak zorunda değil. bir şeyin değerini ortaya çıkarmak, yapısını açığa çıkarmak için yapılan bir şeydir.
1. birine ıyy tipe bak dersek bu eleştiri olmaz aşağılama olur terbiyesizlik olur.
2. beğenmek ya da beğenmemek eleştiri için eşik noktası olmaz. ama genelde bir şeyi neden beğenmediğimize dair akılcı açıklamalar yaptığımızda kaba bir eleştiri de yapmış oluruz.
bu benim fikrim diyerek eleştiri meşrulaşmaz. akla uygun açıklamalar ile varılan yargı gerekçelendirilir. bu noktada dayandırlan noktalar öznel olabilir lakin bu pek önemli değildir.
eleştiri için birikim şarttır. birikim illa ki belirli bir alanda olmayabilir.
mesela; bir yapıt (edebi eser, film, müzik, resim, vs) pek çok yönü ile ele alınabilir. tema, üslup, estetik, akım içerisideki yeri vs vs. eleştiri bütüncü bir şekilde yapılabileceği gibi eleştiri yapan kişinin birikimin olduğu alanı ön plana çıkaracak şekilde özelleştirilerek de yapılabilir. örneğimiz x filmi olsun. sinema konsunda birikimi olmayan fakat etkin bir şekilde feminist çalışamlarda yer alan bir arkadaşımız, anlatı /olay örgüsü içinde bulunan kadın erkek ilişkileri üzerine bir eleştiri yapabilir. ne yaptık? gözlemlediğimiz konuyu/durumu birikimimiz doğrultusunda değerlendirip çıkarım yaptık.
kabaca; eleştirdiğin metinde eleştirecek pek çok farklı yön bulabilirsin. bulduğun yönler senin ilgi bilgi alanın ile alakalı olacağı için bu açıdan öznel olacaktır ama değerlendirme kısmında neyi nasıl ilişkilendirdiğini açıklayıp mümkün olduğunca nesnel hale getirmek gerekir.hatta öznel olanı nesneleştirebildiği oranda eleştiri değer kazanır.
"şu şarkıyı hiç beğenmedim""ayy bu da sanat mı ben bunu götümle yaparım", "bok gibi kitap", "gerizekalı herif" vs. eleştirel değeri olan bir yargılar değildir. sanki bence :P
1. birine ıyy tipe bak dersek bu eleştiri olmaz aşağılama olur terbiyesizlik olur.
2. beğenmek ya da beğenmemek eleştiri için eşik noktası olmaz. ama genelde bir şeyi neden beğenmediğimize dair akılcı açıklamalar yaptığımızda kaba bir eleştiri de yapmış oluruz.
bu benim fikrim diyerek eleştiri meşrulaşmaz. akla uygun açıklamalar ile varılan yargı gerekçelendirilir. bu noktada dayandırlan noktalar öznel olabilir lakin bu pek önemli değildir.
eleştiri için birikim şarttır. birikim illa ki belirli bir alanda olmayabilir.
mesela; bir yapıt (edebi eser, film, müzik, resim, vs) pek çok yönü ile ele alınabilir. tema, üslup, estetik, akım içerisideki yeri vs vs. eleştiri bütüncü bir şekilde yapılabileceği gibi eleştiri yapan kişinin birikimin olduğu alanı ön plana çıkaracak şekilde özelleştirilerek de yapılabilir. örneğimiz x filmi olsun. sinema konsunda birikimi olmayan fakat etkin bir şekilde feminist çalışamlarda yer alan bir arkadaşımız, anlatı /olay örgüsü içinde bulunan kadın erkek ilişkileri üzerine bir eleştiri yapabilir. ne yaptık? gözlemlediğimiz konuyu/durumu birikimimiz doğrultusunda değerlendirip çıkarım yaptık.
kabaca; eleştirdiğin metinde eleştirecek pek çok farklı yön bulabilirsin. bulduğun yönler senin ilgi bilgi alanın ile alakalı olacağı için bu açıdan öznel olacaktır ama değerlendirme kısmında neyi nasıl ilişkilendirdiğini açıklayıp mümkün olduğunca nesnel hale getirmek gerekir.hatta öznel olanı nesneleştirebildiği oranda eleştiri değer kazanır.
"şu şarkıyı hiç beğenmedim""ayy bu da sanat mı ben bunu götümle yaparım", "bok gibi kitap", "gerizekalı herif" vs. eleştirel değeri olan bir yargılar değildir. sanki bence :P
- pokemonk (12.07.16 04:11:47 ~ 04:13:11)
eleştiri ile öznel yargiyi karistiyorsun. eleştiri/eleştirel düsünce/eleştirel bakış, bir analiz, karsilastirma, ileriye dönük bir projeksiyon yapabilecek kadar bir altyapi gerektirir. öznel yargi, bildigin kicindan sallamaktir ve her insan istedigi kadar sallayabilir. ama eleştiri dedigin sey bilgi, birikim, caba gerektirir.
orhan pamuk'u sevmedim - öznel yargi
orhan pamuk oryantalist bir yazardir - eleştirel bakış
orhan pamuk'u sevmedim - öznel yargi
orhan pamuk oryantalist bir yazardir - eleştirel bakış
- thewizardofearthsea (12.07.16 06:00:03)
bir de verdigin örneklerle ilgili fallacy konusunu ev ödevi veriyorum, o konuya biraz bakalim. eleştiri ile önyargı ve kişisel yargi nasil birbirine karışır, hoca oradan sormus gecen sene.
- thewizardofearthsea (12.07.16 06:22:26 ~ 06:35:44)
@godoşu beklerken 'bir insan jeolog diye başka bir konu hakkında yalan yanlış konuşma hakkını "daha çok okuduğu" için kendinde görmemeli' hala bölüme takılıyorsun. Yani bir ekonomist ya da tarihçi vs. aynı şeyi söylemiş olsaydı senin için daha makul olacaktı. Eğer komünizm propagandası yapmış olsa yine "jeologsun sen bu konuda çok kitap okumuş, araştırmış olsan da karışma" mı diyecektin?
Evet, okumak ile anlamak ayrı şeyler fakat doğru ile yanlışı tartışmak yerine hala kişileri tartışıyorsun. Örneğin Kadir Mısırlıoğlu tarihçi diye bırakalım sallasın mı? O da çok kitap okumuştur eminim. Bu "çok kitap okumuş, o zaman doğru diyor" dediğim anlamına gelmiyor. Benim Celal Şengör için dediğin konuda bahsettiğim jeolog olmasına takılıp, yorumu bilgi birikimine göre değil, bölüme göre yapman; Celal Şengör'ün doğru ya da yanlış olması değil
Evet, okumak ile anlamak ayrı şeyler fakat doğru ile yanlışı tartışmak yerine hala kişileri tartışıyorsun. Örneğin Kadir Mısırlıoğlu tarihçi diye bırakalım sallasın mı? O da çok kitap okumuştur eminim. Bu "çok kitap okumuş, o zaman doğru diyor" dediğim anlamına gelmiyor. Benim Celal Şengör için dediğin konuda bahsettiğim jeolog olmasına takılıp, yorumu bilgi birikimine göre değil, bölüme göre yapman; Celal Şengör'ün doğru ya da yanlış olması değil
- nawar (12.07.16 11:03:12)
@nawar: yok yok, x akademisyen diyeyim. En basta titri kötüye kullanmaktan bahsetmiştim, yani benim anladığım şengör hocanın kendisi ile ilgili algısı bu. Zaten buna takılanları eleştiriyorum, iki şekilde yapmaya çalıştım bunu: 1. O zaman kendinize ayni mantıkla eleştiri getirseniz, kendi anlayışınıza gore düşünmeniz gerekirdi, diyorum bu insanlara. Yani pozisyonunu her görüşü bildirmek için kullanabileceğini sananlarda bir çelişki görüyorum. 2. Hem bu anlayış bence tümden yanlış zaten, diyorum. Ahaha ben de jo'yu bu şekilde yanlış anlamıştım. O görüşler aktarırken ifadenin gelişinden ötürü kendi düşüncesinden bahsettiğini düşündüydüm. Benim durumumda, kendimi iyi ifade edememişim.
-tel editi
-tel editi
- godoşu beklerken (12.07.16 15:34:57 ~ 20:36:15)
1