[]
Person of interest sevenler el kaldırsın
sevgili poist yoldaşlar, poidaşlarım... burada da var sizlerden, hissediyorum. haydi bir "merhaba ben buradayım" yorumunuzu alayım. bir de dizi hakkında son yazdığım entry'mi iliştireyim buraya;
...
5x10'un göğsüme oturan "taş" etkisi malesef ki geçemedi. geçemedi ama en azından yarınki 5x11 gelmeden bir kaç cümle kurayım istedim.
dizileri filmleri izlerken, en sevdiğim izleyici profili (kendim de onlardan biri olduğum için) izlediği şeyin dünyasına gerçekten giren, onu gerçek kabul eden, yani onu deneyimlerken "bu bir dizi, bu bir kurgu" algısında olmayanlardır. direkt bire bir bağ kurabilenlerdir. izlerken etrafta senaristi, kameramanları, ışıkçıları falan görüyorsanız sizin adınıza ben üzgünüm. benim için poi dünyası gerçek. yani bir yerlerde root var, finch var, bear var...
o yüzden karakter ölümlerindeki 1 algıyı abuk buluyorum. (bir başka algıyı daha abuk buluyorum da o ayrı bir durumla alakalı olduğundan onu sonraki paragrafa erteliyorum) abicim/ablacım; ölümler üzerinden "görkemli bir ölüm olsa daha tatmin edici olurdu" ya da "ulan ne istediniz be o karakterden" gibi cümleleri nasıl kurabiliyorsunuz ya? bu neyin kafası? senariste falan seslenmek nedir ya? :) gerçek hayatın yeterince kaotik olduğunu farkedemiyor musunuz da "özel ayrıcalıklar" istemeyi, hadi istedin, bunu "bu bir kurgu" algısında senariste seslenmeyi nasıl hak buluyorsun kendinde? otur evinde, dizi için tam da senin istediğin gibi bir hikaye yaz ve mutlu ol, o zaman. istediğin karaktere istediğin gibi görkemli bir ölüm yaz, istediğin karakteri de sonsuza kadar yaşat.
diğer algıya geleyim. dizinin bizzat kendisi bile, içinde barındırdığı sözlerle gerçek hayata dair felsefik çıkarımlar yapıyorken, kimsenin yeterince özel, kimsenin yeterince merkezde olmadığını farkettirebiliyorken "görkemli ölüm" nedir? diye sormak istiyorum. dünyada her gün nice insan ölüyor? onların ne kadar özel olup olmadıklarını biliyor muyuz? alın işte yine saçma salak bombalar patladı ve canlar gitti. görkemli bir şekilde ölmüş olsalar idi daha mı içimize sinecekti? evrende tek bir hareket vardır ve herşey bu akışın içinde bir parçadır sadece. birinin diğerinden daha özel bir yanı yok. sevgi mevzusu işi değiştiriyor sadece ama o da bizim içimizdeki bir anlam olarak. bizzat root'un bu bölümde ölüm ve unutulma unutulmama hakkında finch'e ve shaw'a söylediklerini düşünün. root; elias için "inandığı yolda ilerliyor" dedi. bu yeterince özettir herşey için. yolun kendisi önemli. sonu, başı ya da herhangi bir noktası değil. ki herhangi bir noktası da yok zaten. baştan sona su gibi akan bir şey...
ayrıca arkadaşlar artık şu "nasıl bitirebilir yeaaa" yaklaşımından sıyrılın gözünüzü seveyim. "boş diziler izleyen abd halkı" evet. ama bu bizim ülkemizde de zaten olan bir şey. "boş diziler izleyen türk halkı" malumunuz. "kiralık aşk" gibi diziler tutarken, "46 yok olan" gibi farklı ve kaliteli işlerin fişi çekiliyor işte. dünya kapitalist. bunu kavrayın. sen diziyle, karakterlerle tekil bağ kuruyorsun, bu çok saf ve özel bir şey ama o dizileri yapan adamların ise bağ kurduğu tek şey "para." senin "sevgini" kim ipler? senin sevginin onların cebini yeterince doldurup doldurmadığına bakıyorlar. poi için de bu "yeterince" gelmiyor-muş işte.
--- bundan sonrası spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
root dizideki en sevdiğim karakter idi. fiziğinden her şeyine idealimdi benim. amy acker'i de angel'dan beri tanırım, severim, sayarım. büyük aşkı shaw'a kavuştu ve shaw onu kaybetti. shaw geldi, root gitti. tüm sözleri, bakış açıları, felsefeleri ile ufkumu açmış bir karakterdir. dizinin başarısı da biraz böyle. her karakterin ayrı bir bakış açısı var ve hepsinin toplamı ideal bütünü oluşturuyor. her karakteri ayrı ayrı sevmemiz bundan. hepsi aileden biri gibi. o yüzden root'un ölüp ölmemesi değil, varlığı yetiyor. yetti. öldü diye varlık bilgisi yok olmuyor. tıpkı makina'da yaşayacak olması gibi (hem anılar bütünü olarak, hem de sesiyle) bizim de içimizde hatırlanacak her daim. düşünün, root gibi bir aşkınız var ve o ölüyor. ya da root gibi bir aşk ile hiç karşılaşmıyorsunuz. hangisini tercih ederdiniz?... bu arada finch'in, makina ses seçerken, kendilerine ait bir ses seçmemesi için, kendilerini liste dışında tutmasından sonra, telefonda root'un sesini duyup "yoksaaaa" dediğimiz an, sahnenin root'un cesedine geçmesi, finch'in o "ses" sayesinde bunu öğrenmiş olması vs çok etkileyici çekim kurgusuydu. finch'in karanlık tarafını da aktifleştirdiği (karanlık tarafa geçiş değildir bu. zaten içinde hem aydınlık hem karanlık var. aydınlık baskın idi sadece. karanlığı da devreye aldı şu anda. bu aydınlığın yok olacağı anlamına gelmiyor) sahnedeki diyaloglar da aynı şekilde...
sezon başında root'un sesini duyduğumuz sahneye fazla takılınıyor gibi geldi. evet şu anda artık o sesin root'a değil de makina'ya ait olduğunu öğrendik. ama ille de öyle bir sahnenin dizinin içinde yer aldığını düşünmeye gerek var mı? onu makina bize söylüyor olabilir... göreceğiz er geç bunu...
dizinin akibetine dair 1-2 de teori yumurtlayıp kaçayım;
-finalde vagonun yerinde olmadığını gördük sezon başında. sanırım metro hattında güzel bir aksiyon bizleri bekliyor olabilir back to the future'un tren sahnesi gibi. yani makina mobil haldeyken, kısıtlı zamanda bir şeyler çözmeye çalışacak olabilir.
-kendimce görsel olarak şöyle bir sahne daha hayalledim. finch, greer amcayı bir yerde kıstırıp ona silah doğrultacak. sonra o sırada shaw'ın içindeki terminatör aktif olup finch'e silah doğrultacak. greer rahatlayacak falan. belki de o anda makina, shaw'ın kafasındaki çipleri hackleyip, ona root'un (aşkının) sesiyle seslenecek. ve shaw'ı kendine getirecek, shaw da silahı finch yerine greer'e doğrultup kafasına sıkacak.
-bana bir dramatik ölüm olarak mr reese'i kaybedecekmişiz gibi geliyor. geriye sağ kalanlar fusco olacak. oğluyla takılacak. shaw yine ajan olarak kalıp bear ile takılacak. finch de sevdiyeceğiyle dolaşacak. makina - samaritan arasındaki durum büyük büyük ihtimal savaşmak değil, birleşmek şeklinde olacak. samaritan'ın finch'e neden ihtiyacı olduğu da bununla alakalı olacak. yin-yang olacaklar. ahlakın tanrısı ile kaosun tanrısının, insanlığı korumak için bütünleştiği, bunun kafalarda "düstopik mi ütopik mi bir son olduğunun" soru işaretleriyle biten, ve dizinin giriş cümleleriyle son bulan bir dizi olarak tarihteki yerini alacak; "you are being watched..."
--- spoiler ---
...
5x10'un göğsüme oturan "taş" etkisi malesef ki geçemedi. geçemedi ama en azından yarınki 5x11 gelmeden bir kaç cümle kurayım istedim.
dizileri filmleri izlerken, en sevdiğim izleyici profili (kendim de onlardan biri olduğum için) izlediği şeyin dünyasına gerçekten giren, onu gerçek kabul eden, yani onu deneyimlerken "bu bir dizi, bu bir kurgu" algısında olmayanlardır. direkt bire bir bağ kurabilenlerdir. izlerken etrafta senaristi, kameramanları, ışıkçıları falan görüyorsanız sizin adınıza ben üzgünüm. benim için poi dünyası gerçek. yani bir yerlerde root var, finch var, bear var...
o yüzden karakter ölümlerindeki 1 algıyı abuk buluyorum. (bir başka algıyı daha abuk buluyorum da o ayrı bir durumla alakalı olduğundan onu sonraki paragrafa erteliyorum) abicim/ablacım; ölümler üzerinden "görkemli bir ölüm olsa daha tatmin edici olurdu" ya da "ulan ne istediniz be o karakterden" gibi cümleleri nasıl kurabiliyorsunuz ya? bu neyin kafası? senariste falan seslenmek nedir ya? :) gerçek hayatın yeterince kaotik olduğunu farkedemiyor musunuz da "özel ayrıcalıklar" istemeyi, hadi istedin, bunu "bu bir kurgu" algısında senariste seslenmeyi nasıl hak buluyorsun kendinde? otur evinde, dizi için tam da senin istediğin gibi bir hikaye yaz ve mutlu ol, o zaman. istediğin karaktere istediğin gibi görkemli bir ölüm yaz, istediğin karakteri de sonsuza kadar yaşat.
diğer algıya geleyim. dizinin bizzat kendisi bile, içinde barındırdığı sözlerle gerçek hayata dair felsefik çıkarımlar yapıyorken, kimsenin yeterince özel, kimsenin yeterince merkezde olmadığını farkettirebiliyorken "görkemli ölüm" nedir? diye sormak istiyorum. dünyada her gün nice insan ölüyor? onların ne kadar özel olup olmadıklarını biliyor muyuz? alın işte yine saçma salak bombalar patladı ve canlar gitti. görkemli bir şekilde ölmüş olsalar idi daha mı içimize sinecekti? evrende tek bir hareket vardır ve herşey bu akışın içinde bir parçadır sadece. birinin diğerinden daha özel bir yanı yok. sevgi mevzusu işi değiştiriyor sadece ama o da bizim içimizdeki bir anlam olarak. bizzat root'un bu bölümde ölüm ve unutulma unutulmama hakkında finch'e ve shaw'a söylediklerini düşünün. root; elias için "inandığı yolda ilerliyor" dedi. bu yeterince özettir herşey için. yolun kendisi önemli. sonu, başı ya da herhangi bir noktası değil. ki herhangi bir noktası da yok zaten. baştan sona su gibi akan bir şey...
ayrıca arkadaşlar artık şu "nasıl bitirebilir yeaaa" yaklaşımından sıyrılın gözünüzü seveyim. "boş diziler izleyen abd halkı" evet. ama bu bizim ülkemizde de zaten olan bir şey. "boş diziler izleyen türk halkı" malumunuz. "kiralık aşk" gibi diziler tutarken, "46 yok olan" gibi farklı ve kaliteli işlerin fişi çekiliyor işte. dünya kapitalist. bunu kavrayın. sen diziyle, karakterlerle tekil bağ kuruyorsun, bu çok saf ve özel bir şey ama o dizileri yapan adamların ise bağ kurduğu tek şey "para." senin "sevgini" kim ipler? senin sevginin onların cebini yeterince doldurup doldurmadığına bakıyorlar. poi için de bu "yeterince" gelmiyor-muş işte.
--- bundan sonrası spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
--- spoiler ---
root dizideki en sevdiğim karakter idi. fiziğinden her şeyine idealimdi benim. amy acker'i de angel'dan beri tanırım, severim, sayarım. büyük aşkı shaw'a kavuştu ve shaw onu kaybetti. shaw geldi, root gitti. tüm sözleri, bakış açıları, felsefeleri ile ufkumu açmış bir karakterdir. dizinin başarısı da biraz böyle. her karakterin ayrı bir bakış açısı var ve hepsinin toplamı ideal bütünü oluşturuyor. her karakteri ayrı ayrı sevmemiz bundan. hepsi aileden biri gibi. o yüzden root'un ölüp ölmemesi değil, varlığı yetiyor. yetti. öldü diye varlık bilgisi yok olmuyor. tıpkı makina'da yaşayacak olması gibi (hem anılar bütünü olarak, hem de sesiyle) bizim de içimizde hatırlanacak her daim. düşünün, root gibi bir aşkınız var ve o ölüyor. ya da root gibi bir aşk ile hiç karşılaşmıyorsunuz. hangisini tercih ederdiniz?... bu arada finch'in, makina ses seçerken, kendilerine ait bir ses seçmemesi için, kendilerini liste dışında tutmasından sonra, telefonda root'un sesini duyup "yoksaaaa" dediğimiz an, sahnenin root'un cesedine geçmesi, finch'in o "ses" sayesinde bunu öğrenmiş olması vs çok etkileyici çekim kurgusuydu. finch'in karanlık tarafını da aktifleştirdiği (karanlık tarafa geçiş değildir bu. zaten içinde hem aydınlık hem karanlık var. aydınlık baskın idi sadece. karanlığı da devreye aldı şu anda. bu aydınlığın yok olacağı anlamına gelmiyor) sahnedeki diyaloglar da aynı şekilde...
sezon başında root'un sesini duyduğumuz sahneye fazla takılınıyor gibi geldi. evet şu anda artık o sesin root'a değil de makina'ya ait olduğunu öğrendik. ama ille de öyle bir sahnenin dizinin içinde yer aldığını düşünmeye gerek var mı? onu makina bize söylüyor olabilir... göreceğiz er geç bunu...
dizinin akibetine dair 1-2 de teori yumurtlayıp kaçayım;
-finalde vagonun yerinde olmadığını gördük sezon başında. sanırım metro hattında güzel bir aksiyon bizleri bekliyor olabilir back to the future'un tren sahnesi gibi. yani makina mobil haldeyken, kısıtlı zamanda bir şeyler çözmeye çalışacak olabilir.
-kendimce görsel olarak şöyle bir sahne daha hayalledim. finch, greer amcayı bir yerde kıstırıp ona silah doğrultacak. sonra o sırada shaw'ın içindeki terminatör aktif olup finch'e silah doğrultacak. greer rahatlayacak falan. belki de o anda makina, shaw'ın kafasındaki çipleri hackleyip, ona root'un (aşkının) sesiyle seslenecek. ve shaw'ı kendine getirecek, shaw da silahı finch yerine greer'e doğrultup kafasına sıkacak.
-bana bir dramatik ölüm olarak mr reese'i kaybedecekmişiz gibi geliyor. geriye sağ kalanlar fusco olacak. oğluyla takılacak. shaw yine ajan olarak kalıp bear ile takılacak. finch de sevdiyeceğiyle dolaşacak. makina - samaritan arasındaki durum büyük büyük ihtimal savaşmak değil, birleşmek şeklinde olacak. samaritan'ın finch'e neden ihtiyacı olduğu da bununla alakalı olacak. yin-yang olacaklar. ahlakın tanrısı ile kaosun tanrısının, insanlığı korumak için bütünleştiği, bunun kafalarda "düstopik mi ütopik mi bir son olduğunun" soru işaretleriyle biten, ve dizinin giriş cümleleriyle son bulan bir dizi olarak tarihteki yerini alacak; "you are being watched..."
--- spoiler ---
ben cok severim :)
root'un olumune uzuldum, the machine'in ses olarak root'u secmesi cok guzel oldu :) onumuzdeki bolum cok onemli, finch'in gormedigimiz bir tarafini gorecegiz. bakalim neler olacak.
sonunda samaritan ile the machine bir sekilde birlesecek bence de.
root'un olumune uzuldum, the machine'in ses olarak root'u secmesi cok guzel oldu :) onumuzdeki bolum cok onemli, finch'in gormedigimiz bir tarafini gorecegiz. bakalim neler olacak.
sonunda samaritan ile the machine bir sekilde birlesecek bence de.
- fakyoras (07.06.16 19:52:37)
Resmen bir efsaneye taniklik ediyoruz.
-----Spolier----
Dark side'a gecmek icin rootcugumun olmesini mi bekledin finch! Gitti dag gibi kadin :(
Shaw'la reelde sevisemeden ustelik :/
Bu arada dugunde huzunlu huzunlu baktiklari sahne de cok guzeldi.
-----spolier------
Yapay zeka dizinde agliyoruz, duramiyoruz
-----Spolier----
Dark side'a gecmek icin rootcugumun olmesini mi bekledin finch! Gitti dag gibi kadin :(
Shaw'la reelde sevisemeden ustelik :/
Bu arada dugunde huzunlu huzunlu baktiklari sahne de cok guzeldi.
-----spolier------
Yapay zeka dizinde agliyoruz, duramiyoruz
- sırtçantalı (07.06.16 23:47:01)
1