sb. ne sıklıkla mama koyduğunuzu da söylerseniz sevinirim (bittikçe dolduruyor musunuz veya ne kadar yediğine bakmadan ölçülü bir şekilde mi ekleme yapıyorsunu vb.)
beğenilen şeyi çok beğenmek, putlaştıracak kadar hayran olmak ortadoğululukla mı ilgili sizce? misal; mesela tc'de insanlar uber'i sevince uber'i öve öve bitiremediler (ben de uberciyim ama burada övgünün aşırılığın bahsediyorum), veya ünlü birinin olumlu bulunan bir hareketi karşısında "kraaaaalll, adamsınnnnn, adamın dibisinnnnn" şeklinde bir dışavurum ile övülüyor. bunu soruyorum yani bu ortadoğululuğumuza özgü bir durum mu? örnekleri çoğaltabilirim ama anladınız. genel olarak bu taassup hali batılılarda bu kadar değil gibime geliyor.
Sanki niyetlendi elimde gorup ama cektim hemen. Sb?
mama yedikten sonra gözleri sanki ağlamış gibi yaşlarla doluyor peçeteyle siliyorum ama neden olabilir bir fikriniz var mı? 40 gunluk yavru kedi, kuru mama yiyor n&d kitten (istahli sekilde yiyor sevmeme gibi bir durumu yok, yas mama yedirdigimde de boyleydi)
yarıda bıraktıklarımı görebiliyorum "izlemeye devam et" bölümünden ama izleyip bitirdiklerimi nerden bulailirim?
selamlar, 1 aylık yavru kedi sahiplendim bugün 3. günümüz. eve alıştıkça ve az çok huyunu öğrendikçe yeme ve tuvalet gibi konularda stresim biraz azaldı (ıslatılmış kuru mama ve taze yaş mama bulursa iştahlı şekilde yiyor, tuvaleti de çok kokmuyor ve sağlıksız görünmüyor gözüme) ama diğer bazı konularda sorularım var.
-seslere aşırı duyarlı, üst katta koltuk ittirseler veya dışardan korna sesi gelse hemen yatağın altına kaçıyor. bugün odayı süpürmem gerekirken beni izleyebileceği yere koydum ama aklı çıktı korkudan. odadan çıkarmam gerekti süpürebilmek için. bu yavru olmasıyla mı ilgili yoksa zaten seslere bu kadar tepkili hayvanlar mıdır? çok ürkek.
-süpürdükten sonra silsem mi yerleri diye düşündüm ama evde domestos var temizleyici. nerde okudum aklımda kalmamış ama yerleri kimyasalla silmek zararlı kediler için yazmışlardı, siz neyle siliyorsunuz yerleri?
-odada sigara içiyorum normal şartlarda ama kediye ne kadar zararlıdır? çok yanıma yanaşmıyor çünkü sigara içiyorken ben.
-güneş battıktan sonra evden çıkarsam odada ışık açık bırakmalı mıyım? sanki gözünü alıyo gibi ışık.
-hemen herkes yavru kedi besleyenlerin onları ısırma gibi konularda eğitebileceğini söylüyor ama oynarken ister istemez bir süre sonra ısırıyor. şu an için tırmalama tahtası dışında evde oyuncak bir şey yok haliyle el kol yakalamaca oynuyoruz, nasıl olacak bu eğitim konusu? azcık gözü bi tarafa kaysa tüm dikkatini o konuya çeviren bi hayvan sonuçta.
-koltukalara tırmanabiliyor olmasına ve sağa sola kutu ve yastıklar koymuş olmama rağmen hala daha benim yatağım dışında uyuduğunu görmedim. sabaha karşı uyanıp oyun amaçlı ısırıp yalayıp tırmalamaya başlıyor. şu an için dikkatim üstünde diye sorun yok ama yine diğer kedi sahiplerinden okuduğum kadarıyla bu yaşta eğitmek gerekiyor, bazen yatakta uyuyp bazen başka yerde uyumasını nasıl sağlayabilirim?
-tırmalama dedim de aklıma geldi, tırnaklarını kestirmeli miyim? siz kestiriyor musunuz kedinizin tırnaklarını? bana tüylerini yolmak veya kolunu kesmek gibi hayvanın hakkına müdahale gibi geliyor ama savaş gazisi gibi gezmek de istemiyorum :(. ne diyorsunuz bu konuda?
çok çok teşekkür ederim cevaplarınıza şimdiden.
-seslere aşırı duyarlı, üst katta koltuk ittirseler veya dışardan korna sesi gelse hemen yatağın altına kaçıyor. bugün odayı süpürmem gerekirken beni izleyebileceği yere koydum ama aklı çıktı korkudan. odadan çıkarmam gerekti süpürebilmek için. bu yavru olmasıyla mı ilgili yoksa zaten seslere bu kadar tepkili hayvanlar mıdır? çok ürkek.
-süpürdükten sonra silsem mi yerleri diye düşündüm ama evde domestos var temizleyici. nerde okudum aklımda kalmamış ama yerleri kimyasalla silmek zararlı kediler için yazmışlardı, siz neyle siliyorsunuz yerleri?
-odada sigara içiyorum normal şartlarda ama kediye ne kadar zararlıdır? çok yanıma yanaşmıyor çünkü sigara içiyorken ben.
-güneş battıktan sonra evden çıkarsam odada ışık açık bırakmalı mıyım? sanki gözünü alıyo gibi ışık.
-hemen herkes yavru kedi besleyenlerin onları ısırma gibi konularda eğitebileceğini söylüyor ama oynarken ister istemez bir süre sonra ısırıyor. şu an için tırmalama tahtası dışında evde oyuncak bir şey yok haliyle el kol yakalamaca oynuyoruz, nasıl olacak bu eğitim konusu? azcık gözü bi tarafa kaysa tüm dikkatini o konuya çeviren bi hayvan sonuçta.
-koltukalara tırmanabiliyor olmasına ve sağa sola kutu ve yastıklar koymuş olmama rağmen hala daha benim yatağım dışında uyuduğunu görmedim. sabaha karşı uyanıp oyun amaçlı ısırıp yalayıp tırmalamaya başlıyor. şu an için dikkatim üstünde diye sorun yok ama yine diğer kedi sahiplerinden okuduğum kadarıyla bu yaşta eğitmek gerekiyor, bazen yatakta uyuyp bazen başka yerde uyumasını nasıl sağlayabilirim?
-tırmalama dedim de aklıma geldi, tırnaklarını kestirmeli miyim? siz kestiriyor musunuz kedinizin tırnaklarını? bana tüylerini yolmak veya kolunu kesmek gibi hayvanın hakkına müdahale gibi geliyor ama savaş gazisi gibi gezmek de istemiyorum :(. ne diyorsunuz bu konuda?
çok çok teşekkür ederim cevaplarınıza şimdiden.
selamlar, 2 gündür 25-30 günlük bir kedi besliyorum. ilk kez tecrübe daha önceki duyurumdan da anlayabileceğiniz üzre. aşağıda sorularım var;
-sadece sabah uyanınca biraz mama yedi, onun dışında öğlen yanına uğradığımda ne yapsam yediremedim, konserve mama önerildi yaş mama yerine ama petshop'a gitmek için yarını beklemem gerekiyor, bugün marketteyken konserve mısır vermek uygun olur mu diye düşündüm, uygun olur mu?
-kuru mamayı ıslatıp vermeyi denedim, dün gece biraz tadına baktı ama devamı gelmedi. bu ıslatma oranı nedir acaba? yani tanecikler kapta yüzsün mü mesela? ayrıca uzun süre böyle nemli beklemesi kötü mü? öğlen ıslak mamayı görünürde bir şey olmamasına rağmen çöpe döktüm ve kabını yıkayıp yeni mama koydum. göz kararı bir ölçüt değil bana aşağı yukarı bir ölçü birimi ile bu oranı söyleyebilir misiniz? :(
-yaş mama kapta ne kadar durabilir bozulmadan? biraz rengi solmuş görünüyor. ne zamana kadar bekleyip dökeyim? (sabah ve akşam üstüne taze ekledim)
-son olarak azcık yemesine rağmen aşırı derecede hareketliydi bugün, eve alıştığı için mi böyle? ben hala yeterince yemediğini düşünüp üzülüyorum :(
çok teşekkürler şimdiden
ek: dün de bir arkadaş istemişti, aşağıda kedinin fotoları var
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
i.hizliresim.com
-sadece sabah uyanınca biraz mama yedi, onun dışında öğlen yanına uğradığımda ne yapsam yediremedim, konserve mama önerildi yaş mama yerine ama petshop'a gitmek için yarını beklemem gerekiyor, bugün marketteyken konserve mısır vermek uygun olur mu diye düşündüm, uygun olur mu?
-kuru mamayı ıslatıp vermeyi denedim, dün gece biraz tadına baktı ama devamı gelmedi. bu ıslatma oranı nedir acaba? yani tanecikler kapta yüzsün mü mesela? ayrıca uzun süre böyle nemli beklemesi kötü mü? öğlen ıslak mamayı görünürde bir şey olmamasına rağmen çöpe döktüm ve kabını yıkayıp yeni mama koydum. göz kararı bir ölçüt değil bana aşağı yukarı bir ölçü birimi ile bu oranı söyleyebilir misiniz? :(
-yaş mama kapta ne kadar durabilir bozulmadan? biraz rengi solmuş görünüyor. ne zamana kadar bekleyip dökeyim? (sabah ve akşam üstüne taze ekledim)
-son olarak azcık yemesine rağmen aşırı derecede hareketliydi bugün, eve alıştığı için mi böyle? ben hala yeterince yemediğini düşünüp üzülüyorum :(
çok teşekkürler şimdiden
ek: dün de bir arkadaş istemişti, aşağıda kedinin fotoları var
i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

i.hizliresim.com

selamlar, dün akşam bir yavru kedi sahiplendim henüz 30 günlük kadar. gelirken yolda çok korktu hatta taşıma kabına kakasını yapmıştı. eve gelince biraz sakinledi ve dün yatakta birlikte uyuduk (ben uyumaya çalıştım o ara ara yatıp ara ara yatağın sağına soluna bakındı). dün gece hiç yemek yemedi hatta su bile içmedi, korkudandır/alışınca yer içer sandım ama sabah da ne ettimse yemedi.
öğlen işten çıkıp geldim baktım ve yatakta yorganın altında buldum kendisini, kuru mama yemiyor bari yaş mama yesin diye felixin yavru yaş mamalarından koydum, iki üç lokma yeyip tuvaletine koştu ve işedi. kuru mamaya yanaşmadı ama.
işten gelince yaş mamanın üstüne kuru mama koydum ve artık içim el vermediği için biraz da zorla yedirdim. bence hatırı sayılır miktarda yedi. sorularıma geçiyorum.
-kuru mama yemeye başladığını söylemişti sahiplendiren, marka ile ile alakalı olabilir mi? yoksa alışma sürecinin sancılarından mıdır bu yememe durumu? n&d marka tahılsız aldım mama olarak da (buradaki duyuruculardan birinde görmüştüm). yine mamaların suyun bulunduğu tarafa yönelmediğinden suyun başına götürüp koyunca içiyor mesela lık lık. bu hafiften zorla yedirme içirme hareketim doğru mu? aç kaldı tüm gün diye çok üzüldüm :(
-bugün öğlen 1 ve akşam işten geldiğimde 2. olmak üzere 2 kere çiş yaptı ama kaka yapmıyor. sürekli izliyorum veya kumuna götürüyorum kaka kokusu alınca, kumun içinde sanki birini kaybetmiş de arıyormuş gibi geziniyor ve sonra geri çıkıyor. kakasını kendi akışına mı bırakayım yoksa bir yol öneriniz var mı?
-bazen kuma götürdüğümde kumları yiyor :( yavru kediye hassas davranmak gerektiğini biliyorum ama artık kızmaya başladım ancak oralı değil gibi. orda maması dururken bu yavru taş yiyor :( bu bir sorun mu? acil olarak kumu değiştirmeli miyim? (kumun markası ezcacıbaşı pisipisi. yine burdaki duyuruculardan birinde gördüm de aldım)
-sahiplendiren kişi bu yaşta aşı olmaz büyüsün biraz dedi ve aşısız şu an kedi, doğru mu söylüyor sizce?
-yine sahiplendiren kişi günde 1-2 defa biberonla besle dedi ama ben tam kedi acemisi olduğumdan demin biraz boğazına boca ettim sanırım. biberonla nasıl kedi beslenir? yemiyorsa zorlamam saçma di mi? yiyecek olsa tadına baktıktan sonra kendi ister?
şu an için en acil sorularım bunlar. bu kategoride biraz kafa ağrıtacağım bir müddet. cevaplarınız için çok çok teşekkürler şimdiden.
öğlen işten çıkıp geldim baktım ve yatakta yorganın altında buldum kendisini, kuru mama yemiyor bari yaş mama yesin diye felixin yavru yaş mamalarından koydum, iki üç lokma yeyip tuvaletine koştu ve işedi. kuru mamaya yanaşmadı ama.
işten gelince yaş mamanın üstüne kuru mama koydum ve artık içim el vermediği için biraz da zorla yedirdim. bence hatırı sayılır miktarda yedi. sorularıma geçiyorum.
-kuru mama yemeye başladığını söylemişti sahiplendiren, marka ile ile alakalı olabilir mi? yoksa alışma sürecinin sancılarından mıdır bu yememe durumu? n&d marka tahılsız aldım mama olarak da (buradaki duyuruculardan birinde görmüştüm). yine mamaların suyun bulunduğu tarafa yönelmediğinden suyun başına götürüp koyunca içiyor mesela lık lık. bu hafiften zorla yedirme içirme hareketim doğru mu? aç kaldı tüm gün diye çok üzüldüm :(
-bugün öğlen 1 ve akşam işten geldiğimde 2. olmak üzere 2 kere çiş yaptı ama kaka yapmıyor. sürekli izliyorum veya kumuna götürüyorum kaka kokusu alınca, kumun içinde sanki birini kaybetmiş de arıyormuş gibi geziniyor ve sonra geri çıkıyor. kakasını kendi akışına mı bırakayım yoksa bir yol öneriniz var mı?
-bazen kuma götürdüğümde kumları yiyor :( yavru kediye hassas davranmak gerektiğini biliyorum ama artık kızmaya başladım ancak oralı değil gibi. orda maması dururken bu yavru taş yiyor :( bu bir sorun mu? acil olarak kumu değiştirmeli miyim? (kumun markası ezcacıbaşı pisipisi. yine burdaki duyuruculardan birinde gördüm de aldım)
-sahiplendiren kişi bu yaşta aşı olmaz büyüsün biraz dedi ve aşısız şu an kedi, doğru mu söylüyor sizce?
-yine sahiplendiren kişi günde 1-2 defa biberonla besle dedi ama ben tam kedi acemisi olduğumdan demin biraz boğazına boca ettim sanırım. biberonla nasıl kedi beslenir? yemiyorsa zorlamam saçma di mi? yiyecek olsa tadına baktıktan sonra kendi ister?
şu an için en acil sorularım bunlar. bu kategoride biraz kafa ağrıtacağım bir müddet. cevaplarınız için çok çok teşekkürler şimdiden.
selam,
hepsiburada'dan farklı satıcılara sahip ürünleri sipraiş edersek kargolama nasıl oluyor? hepsi ayrı ayrı mı gönderecek yoksa bir yerde toplayıp mı gönderiyorlar?
hepsiburada'dan farklı satıcılara sahip ürünleri sipraiş edersek kargolama nasıl oluyor? hepsi ayrı ayrı mı gönderecek yoksa bir yerde toplayıp mı gönderiyorlar?
evidea'dan aldığım kitaplığa montaj kılavuzunu yollamamışlar.
çağrı merkezini aradım mail atıcaz 1 saate dedi ama güvenmiyorum.
elinde demonte kitaplık kurmak için montaj kılavuzu olan bana gönderebilir mi?
çağrı merkezini aradım mail atıcaz 1 saate dedi ama güvenmiyorum.
elinde demonte kitaplık kurmak için montaj kılavuzu olan bana gönderebilir mi?
Uzun zaman sonra bir kitabi bitirmeden birakacagim gibi... daha once okuyanlar, devam edeyim mi? 80.sayfadayim
selamlar,
2 aydır canım kedi sahiplenmek istiyor ama hiçbir tecrübem yok bu konuda (ve sorabileceğim birisi de). hatta çocukluk döneminde bir bekçi köpeği ile yaşadığım tatsız bir travmadan sonra hayvanlara ilgi duymadım. şu an istiyorum, canım kedi çekiyor. bakabilirim. ama size sorularım var.
1-nerden sahipleniyoruz kediyi? bazı kedi sahipleri sokaktan almış mesela kedisini, bunu nasıl yaptılar? sokaktaki kediyi böyle enseden tutup evin içine mi aldılar yoksa kediler mi peşlerine takılıp eve kadar geldi?
2-sokakta yaşayan hayvan alırsak nasıl davranmalıyız? önce eve alıp sonra mı veterinere gitmeliyiz yoksa tam tersi mi? sosyal medyada sahiplendirme ilanlarından mı ilerleyeyim veya? tecrübesiz biri için hangisi makul?
3-tecrübesiz biri için yavru kedi sahiplenmek mi mantıklı yoksa 1-2 yaşında olsa daha mı iyi?
4-tecrübesiz biri için erkek kedi mi dişi kedi mi? (farkettiğinden değil de hani huyları suyları değişir mi cinsiyete göre? sağlıklı olsun da.) bu soru aslında tür için de geçerli. kedinin siyah olması beyaz olması tekir olması iran olması tecrübesiz sahiplenen için fark ediyor mu?
5-sahiplendiğimiz kedi için (daha önce aşıları yoksa mesela) ilk veterinere götürdüğümüzde maliyet tahminen ne kadar olur?
6-eve alınacak ilk kum, su, mama, kaplar gibi ana materyallerin maliyeti ne olur?
7-kısırlaştıracağımızı da varsayarsak kedinin 1 senelik ortalama gideri ne olur?
8-sahiplendiğimiz kedinin bizi beğenmeme ihtimali var mı? yani gitmek ister mi evden? alışma süresi ne kadar maksimum? gitmek isterse nasıl belli eder?
9-ben çalışıyorum ve bazen eve geç geliyorum. yani tüm gün evde sıkılır mı? bu bir dezavantaj mıdır?
çok çok teşekkürler cevaplarınız için şimdiden.
2 aydır canım kedi sahiplenmek istiyor ama hiçbir tecrübem yok bu konuda (ve sorabileceğim birisi de). hatta çocukluk döneminde bir bekçi köpeği ile yaşadığım tatsız bir travmadan sonra hayvanlara ilgi duymadım. şu an istiyorum, canım kedi çekiyor. bakabilirim. ama size sorularım var.
1-nerden sahipleniyoruz kediyi? bazı kedi sahipleri sokaktan almış mesela kedisini, bunu nasıl yaptılar? sokaktaki kediyi böyle enseden tutup evin içine mi aldılar yoksa kediler mi peşlerine takılıp eve kadar geldi?
2-sokakta yaşayan hayvan alırsak nasıl davranmalıyız? önce eve alıp sonra mı veterinere gitmeliyiz yoksa tam tersi mi? sosyal medyada sahiplendirme ilanlarından mı ilerleyeyim veya? tecrübesiz biri için hangisi makul?
3-tecrübesiz biri için yavru kedi sahiplenmek mi mantıklı yoksa 1-2 yaşında olsa daha mı iyi?
4-tecrübesiz biri için erkek kedi mi dişi kedi mi? (farkettiğinden değil de hani huyları suyları değişir mi cinsiyete göre? sağlıklı olsun da.) bu soru aslında tür için de geçerli. kedinin siyah olması beyaz olması tekir olması iran olması tecrübesiz sahiplenen için fark ediyor mu?
5-sahiplendiğimiz kedi için (daha önce aşıları yoksa mesela) ilk veterinere götürdüğümüzde maliyet tahminen ne kadar olur?
6-eve alınacak ilk kum, su, mama, kaplar gibi ana materyallerin maliyeti ne olur?
7-kısırlaştıracağımızı da varsayarsak kedinin 1 senelik ortalama gideri ne olur?
8-sahiplendiğimiz kedinin bizi beğenmeme ihtimali var mı? yani gitmek ister mi evden? alışma süresi ne kadar maksimum? gitmek isterse nasıl belli eder?
9-ben çalışıyorum ve bazen eve geç geliyorum. yani tüm gün evde sıkılır mı? bu bir dezavantaj mıdır?
çok çok teşekkürler cevaplarınız için şimdiden.
selamlar, tez danışmanlığı seçimi için hoca ile görüşmeye gitmeden önce ne yapmak gerekir? önerilerinizi dinlemek isterim.
salı günü ayaküstü konuşabildik kendisiyle, "sen dersimi almış mıydın?, bu alanı biliyor musun?" gibi çok olumlu sonuç vermeyecek şeyler söyledi ve perşembeye randevu koparabildim.
işin aslı şu: evet derslerini aldım ancak çalıştığım için devam etmedim, sınavını da bütünleme ile anca geçtim ve kadının kafasında olumsuz bir intiba bıraktığımın farkındayım. ama tez dönemi daha farklı olacağım. verdiği dersin konusunda türkçe tek kaynak (hala öyle sanıyorum) kitabın sahibi. lisans döneminde bu dersi seçmeli alırken kendisinin kitabından faydalanmıştık. ben de lisansta iyi yapabildiğim bir ders olduğundan bu alanda ilerlemek istiyorum.
akşamdan beri kafamda konu ve model belirsin diye scholar'da geziyorum ama elimde avcumda bir şey yok :(
salı günü ayaküstü konuşabildik kendisiyle, "sen dersimi almış mıydın?, bu alanı biliyor musun?" gibi çok olumlu sonuç vermeyecek şeyler söyledi ve perşembeye randevu koparabildim.
işin aslı şu: evet derslerini aldım ancak çalıştığım için devam etmedim, sınavını da bütünleme ile anca geçtim ve kadının kafasında olumsuz bir intiba bıraktığımın farkındayım. ama tez dönemi daha farklı olacağım. verdiği dersin konusunda türkçe tek kaynak (hala öyle sanıyorum) kitabın sahibi. lisans döneminde bu dersi seçmeli alırken kendisinin kitabından faydalanmıştık. ben de lisansta iyi yapabildiğim bir ders olduğundan bu alanda ilerlemek istiyorum.
akşamdan beri kafamda konu ve model belirsin diye scholar'da geziyorum ama elimde avcumda bir şey yok :(
sb. ben alamıyorum şu an :(
yeni mezun birinin işe alımında mülakata girdiğinizi düşünüp vermenizi rica edeceğim. çok heyecanlıyım ilk kez gireceğim çünkü. hep masanın öte tarafında oturmuştum. üniversitede yaptığı projelerle mi ilgili sorayım hobilerinden yola çıkarak mı bir şeyler sorayım? yanlış bir şeyler söylemekten de korkuyorum. strese sokayım mı mesela? stresli durumda nasıl davranır bilebiliyor olmam gerekiyor çünkü.
oral mevzusunda fraise'nin yazdığı duyuruda şu yazıyor: "+18 içerikli tüm duyurular hemen siliniyor, yılların duyuru kuralı bu."
+18 içerikli yazanı siliyolarmış, ok. ama neden yasak? açıklandı mı daha önce bir yerde?
bu kural başlı başına bir sansür değil midir yani ben sebebini anlayamadım. burada yazanların çoğunluğu yetişkin insanlar değil mi? veya bazı duyurucuların buna maruz kalmayı kabul etmemesi durumu için gönül işleri gibi bir yol bulunamaz mı?
benim kafama yatmadı bu iş.
+18 içerikli yazanı siliyolarmış, ok. ama neden yasak? açıklandı mı daha önce bir yerde?
bu kural başlı başına bir sansür değil midir yani ben sebebini anlayamadım. burada yazanların çoğunluğu yetişkin insanlar değil mi? veya bazı duyurucuların buna maruz kalmayı kabul etmemesi durumu için gönül işleri gibi bir yol bulunamaz mı?
benim kafama yatmadı bu iş.
Boyle deyince akliniza kim geliyor? Benim sezar (brutus tarafindan) ve jesse james (bob ford tarafindan) geliyor
Sb
Halkbank atm den yatirilabiliyor mu? Subeye gitmeden olmaz mi?
selamlar, yarın bir iş için beyazıt kampüsünde olacağım. yolda zaman kaybetmemek için kendi bilgisayarımla oturup kütüphanede çalışayım diyorum. interneti nasıldır buranın? biraz yüksek hıza ihtiyacım var çünkü uzaktan bağlanacağım.
önerilere de açığım beyazıt kampüsü civarı.
çok teşekkürler şimdiden
ek: he bi de şey, ben çevreye klavye sesi verebilecek kadar bir şekilde çalışıyorum bazen istemsiz, sorun olur mu?
önerilere de açığım beyazıt kampüsü civarı.
çok teşekkürler şimdiden
ek: he bi de şey, ben çevreye klavye sesi verebilecek kadar bir şekilde çalışıyorum bazen istemsiz, sorun olur mu?
(2)
android telefonumdan ekşi duyuruya bir şey yazınca sürekli yaşanan sorun hk
lucky strike #1260934
selamlar, ne zaman telefondan bir şey yazmaya çalışsam (duyuru, duyuruya cevap veya özel mesaj) ilk bir kaç karakter girdikten sonra ekrandan klavye uçuyor ve tekrardan kutucuğa tıklayamıyorum. (haliyle o ana kadar yazdıklarımı kopyalayamadığım için çöp oluyor). bu sorunu benden başka yaşayan var mı?
sadece 1 bölüm izleyebildim o da zorla. siz nesini beğendiniz? aklınıza hakaret ediliyormuş gibi hissetmediniz mi?
o ilk açılıştaki klişe sahne olsun (annesinin evinde polis olması), o birinci bölümün sonunda "prof bize ateş etmemizi söylemişti ama onların da bize ateş edeceğiniz söylememişti" gibi saçma sapan laflar olsun.
hayret ediyorum ya gerçekten hayret. vasata olan bu hayranlıklar çıldırtıyor beni.
o ilk açılıştaki klişe sahne olsun (annesinin evinde polis olması), o birinci bölümün sonunda "prof bize ateş etmemizi söylemişti ama onların da bize ateş edeceğiniz söylememişti" gibi saçma sapan laflar olsun.
hayret ediyorum ya gerçekten hayret. vasata olan bu hayranlıklar çıldırtıyor beni.
çook uzun zaman önce bi duyuruda bir arkadaş yanlışlıkla bi şarkıcıyı engellediğini nasıl geri getirebileceğini sormuştu.
nasıl yapmıştı o engelleme işini? arattım ama bulamadım duyuruda.
nasıl yapmıştı o engelleme işini? arattım ama bulamadım duyuruda.
Boya firca tuval harici
Simdi kadin icin sorun olmadigini dusunelim, barda calisandan tut obur oturanlara tavir nasil olur? Ben cokca seneler cokca barlara gittim ama ornegini gormedim, size soruyorum. Denk geldiniz mi? Durumlar nasildir?
selam, zamanında lensmarket denemem için hediye günlük lens göndermişti. sadece tek günlük kalmış ama son kullanma tarihi 2017/05.
kullansam bir şey olur mu gözlerime? yoksa bir çeşit pazarlama taktiği midir o son kullanma tarihi? hani ilaçlarda oluyo ya, o şekil.
kullansam bir şey olur mu gözlerime? yoksa bir çeşit pazarlama taktiği midir o son kullanma tarihi? hani ilaçlarda oluyo ya, o şekil.
(8)
doğum gününde akbil basınca "doğum gününüz kutlu olsun" diyo mu akbil kadın
lucky strike #1246087
sb. sokakta geçerken gençler konuşuyordu da onlardan duyup size soruyorum
ben bakınca kafam karışıyo hepsi aynı görünüyo yani biri 50 lira biri 240 lira falan. kalite şeyi farkı var ama hangisi en ucuzken kaliteli bilmiyorum.
sizin öneriniz var mıdır? böyle standart 5 raflı beyaz düz bi şey olsa yeterli. fiyatı ucuz olsun yani ne kadar olabiliyosa.
bir de demonte gelse en en beceriksiz kişi bile kurabilir di mi? ben kurmadım daha önce hiç.
50 lira olan bu
www.tekzen.com.tr
240 lira olan bu
www.ikea.com.tr
sizin öneriniz var mıdır? böyle standart 5 raflı beyaz düz bi şey olsa yeterli. fiyatı ucuz olsun yani ne kadar olabiliyosa.
bir de demonte gelse en en beceriksiz kişi bile kurabilir di mi? ben kurmadım daha önce hiç.
50 lira olan bu
www.tekzen.com.tr
240 lira olan bu
www.ikea.com.tr
ben eskiden domestos karbeyazcıydım ama sonra bi gün şans eseri "cif hepsi bir arada" gibi bir ürün keşfettim. heeer yerde ama her yerde bu cifi kullanıyordum ama bitmiş kutusu. yenisini alayım mı ve böyle devam edeyim mi sizce? banyo ve mutfak ve evin geri kalanı için vileda için soruyorum.
böyle bir sorunsal yoksa bile bende alışkanlık edinmeye doğru giden bir durum bu. nasıl kurtulabilirim? sosyalist ve komünist literatürde temel kitaplara daldığımdan beri böyle bir sorunum var. anlamlandıramadığım veya "ÇÜNKÜ MAKARNA VE KÖMÜRE OY VERİYORLAR DA ONDAN" sığlığına düşmekten kaçınmaya çalıştığım her konuda (illa politika değil arkadaş meclisinde tanımadığım biri varsa masada incelerken bile) her şeyi sınıflara bağlıyorum. yani "şu; orta alt sınıftır o yüzden vizyonunun bu kadar dar olması normal, bu; köylüdür, kalın k’yı damağın fazla arkasından söylemesi bu yüzden normal, öteki; memur çocuğudur babası anası yoksulluk çekmiş zamanında cimriliği bundan gelir normal" gibi gibi gibi.
verdiğim örnekler hep normalize etmeye eğilimli ama bunun tam zıddını da yapıyorum, örnek olsun diye dedim bu kadar basit de değil zaten.
ne yapayım yoldaşlar, var mıdır bu illetin çaresi? kafamda kendi kurduğum kalıpların dışına çıkamamaya başladım. MARJİNALİZE OLUYORUM. HELP ME.
verdiğim örnekler hep normalize etmeye eğilimli ama bunun tam zıddını da yapıyorum, örnek olsun diye dedim bu kadar basit de değil zaten.
ne yapayım yoldaşlar, var mıdır bu illetin çaresi? kafamda kendi kurduğum kalıpların dışına çıkamamaya başladım. MARJİNALİZE OLUYORUM. HELP ME.
selam, ya evde temizlik malzemesi kalmamıştı, baktım taa fi tarihinden bi arapsabunu var. ben almamışım, ilk ev temizliği sırasında ev arkadaşımın annesi almış. arka jelatinde yazanı okudum ve kullandım, pis kokan bir şeymiş. açıkçası arapsabunu denen şeyin ne olduğunu bile bilmiyordum. küçükken reşat nuri gültekin veya samipaşazade sezai'nin bi kitabında böyle ismen gördüm ama araplara özgü bi sabundur heralde diye düşünüp geçtim sanırım.
soruma geçiyorum;
-siz veya aileniz, kullanıyor musunuz temizlikte arapsabunu?
-arapsabunu kullanıyor olmak sınıfsal bir şey midir? yani sonuçta domestos veya daha ucuz bir temizlik malzemesi yerine neden bu seçilmiştir? sadece alışkanlık diyebilir miyiz? ben sanmıyorum.
soruma geçiyorum;
-siz veya aileniz, kullanıyor musunuz temizlikte arapsabunu?
-arapsabunu kullanıyor olmak sınıfsal bir şey midir? yani sonuçta domestos veya daha ucuz bir temizlik malzemesi yerine neden bu seçilmiştir? sadece alışkanlık diyebilir miyiz? ben sanmıyorum.
Gece 2 de falan
başlık bulamadım buna tam.
şimdi benim çalıştığım şirkette, her hafta bitiminde doldurduğumuz bir araç var. saat saat, hangi projede, hangi işi yaptığını giriyorsun ve bunu girmek zorunlu. boş yatsan bile boş yattığını yazıyorsun. bu girişler projelerin karlılık oranına doğrudan etki ediyor.
şirketin genel merkezi 4-5 ay önce bu sisteme şöyle bir kısıt koydu: "bir günde en fazla 10 saat girilebilir ve haftalık en fazla 55 saat giriş yapılabilir."
şirket fazla mesai ücreti vermiyor. ama atıyorum ben bugün 10 saatten fazla çalıştıysam bunu gösteremiyorum. oysa 12 saat çalıştım fiili olarak. bu durumda bir sonraki günlere ekleme yapıyorum. yani yarın normal 8 saat mesai yapsam bile 8+2 göstereceğim gibi. (tam anlatamamış olabilirim, detay sorarsanız söylerim özelden)
böyle bir kısıtı neden koymuş olabilirler? tatmin edici bir açıklama gelmediği ve altında yatanın ne olduğunu da tam anlamadığım için size sormak istedim.
not: bu duyuruyu imha edeceğim 1 hafta sonra.
şimdi benim çalıştığım şirkette, her hafta bitiminde doldurduğumuz bir araç var. saat saat, hangi projede, hangi işi yaptığını giriyorsun ve bunu girmek zorunlu. boş yatsan bile boş yattığını yazıyorsun. bu girişler projelerin karlılık oranına doğrudan etki ediyor.
şirketin genel merkezi 4-5 ay önce bu sisteme şöyle bir kısıt koydu: "bir günde en fazla 10 saat girilebilir ve haftalık en fazla 55 saat giriş yapılabilir."
şirket fazla mesai ücreti vermiyor. ama atıyorum ben bugün 10 saatten fazla çalıştıysam bunu gösteremiyorum. oysa 12 saat çalıştım fiili olarak. bu durumda bir sonraki günlere ekleme yapıyorum. yani yarın normal 8 saat mesai yapsam bile 8+2 göstereceğim gibi. (tam anlatamamış olabilirim, detay sorarsanız söylerim özelden)
böyle bir kısıtı neden koymuş olabilirler? tatmin edici bir açıklama gelmediği ve altında yatanın ne olduğunu da tam anlamadığım için size sormak istedim.
not: bu duyuruyu imha edeceğim 1 hafta sonra.
Aynayi da cok mahvetneden?
bi kadin var ayakta, uryan. Yaninda baska adamlar var. Kollarindan tutuyolar. Tutanlardan biri beyaz giyinmisti. Digerinin yuzu kapali boyle atki gibi sarmis yuzunu. Hangi resimdi?
selamlar, marx-engels-lenin-stalin-mao nun durduğu bi klasik görsele bi arkadaşın kafasını ekleyeceğiz. paint'te uğraştım ama iş beni aşıyor çok bilmediğimden. birisi yardımcı olabilir mi rica etsem?
selam, öneriniz var mı izlemelik bir şeyler? netflix te veya internette bulabileceğim bir şey olursa sevinirim. belgesel türü de olur
izleyip sevdiklerimden bazıları;
fauda - www.imdb.com
Bikur Ha-Tizmoret - www.imdb.com
Bnei Aruba (hostages) - www.imdb.com
The Honourable Woman - www.imdb.com
The Gatekeepers - www.imdb.com
Vals Im Bashir - www.imdb.com
When Pigs Have Wings - www.imdb.com
izleyip sevdiklerimden bazıları;
fauda - www.imdb.com
Bikur Ha-Tizmoret - www.imdb.com
Bnei Aruba (hostages) - www.imdb.com
The Honourable Woman - www.imdb.com
The Gatekeepers - www.imdb.com
Vals Im Bashir - www.imdb.com
When Pigs Have Wings - www.imdb.com
maliyet açısından soruyorum. yani internette çok çok daha ucuz gibime geliyor? giden var mı bugün?
eksisozluk.com
şu başlığın altında en orta yolcular bile kullanmakta beis görmemişler de dikkatimi çekti. almanca için de böyle bir yargı var. türk-kürt'ten çıkıp almanca için sormuşum varsayın.
kaba nitemelesi burada estetik olmayan, kulağa hoş gelmeyen anlamında kullanıldığı için ben ırkçılıktır bu diye düşünüyorum. mesela cümle "şu almanca konuşan adam çok kaba konuşuyor" olsa ırkçılık olmazdı. ama doğrudan dile kaba demek ırkçılık bence.
şu başlığın altında en orta yolcular bile kullanmakta beis görmemişler de dikkatimi çekti. almanca için de böyle bir yargı var. türk-kürt'ten çıkıp almanca için sormuşum varsayın.
kaba nitemelesi burada estetik olmayan, kulağa hoş gelmeyen anlamında kullanıldığı için ben ırkçılıktır bu diye düşünüyorum. mesela cümle "şu almanca konuşan adam çok kaba konuşuyor" olsa ırkçılık olmazdı. ama doğrudan dile kaba demek ırkçılık bence.
tahmini süre ne kadar olur sizce? çok genel ortalama söyleseniz yeterli olur fikir açısından.
konaklama olmadan münih üzeri budapeşte-belgrad-sofya-istanbul güzergahı takip edilecek.
konaklama olmadan münih üzeri budapeşte-belgrad-sofya-istanbul güzergahı takip edilecek.
yazildigi gibi mi? palahniu diye seslendirdi biri de kafam karisti. Ben -k sesini de veriyorum soylerken
kozyatağı metro durağının ordaki karfur aşağıdaki adreste midir? öyle ise neden içerenköy yazıyor?
Carrefour İçerenköy AVM, Hal Binası Yanı, Eski Geneto Arsası,
34752 İçerenköy - İstanbul
Carrefour İçerenköy AVM, Hal Binası Yanı, Eski Geneto Arsası,
34752 İçerenköy - İstanbul
ben sağ elimin yüzük ve serçe parmağı mouse tutmaktan dolayı düşüyo gibi geliyo. düşüyo derken yani elimi serbest bırakınca öbür parmaklara nazaran düşüyo gibime geliyo.
var mı mouse öneriniz? hem beni yavaşlatmasın hem de sağ elimde sorun olmasın istiyorum.
var mı mouse öneriniz? hem beni yavaşlatmasın hem de sağ elimde sorun olmasın istiyorum.
selamlar, bir arkadaşım büyük bi firmada işe başladı, tüm süreç boyunca yanındaydım, hep ilk aradığı ben oldum işle ilgili gelişmelerinde ama son süreçte ben çok yoğundum, haliyle konuşamadık.
hem konsepte uygun hem de arayı biraz daha ısıtmaya yönelik bir hediye alayım istiyorum. aklıma hiçbir şey gelmedi, size sorayım dedim.
özellikler: kadın, 24 yaş, mimar, sanat sepet sever, feminist.
bütçe: max 250 tl
hem konsepte uygun hem de arayı biraz daha ısıtmaya yönelik bir hediye alayım istiyorum. aklıma hiçbir şey gelmedi, size sorayım dedim.
özellikler: kadın, 24 yaş, mimar, sanat sepet sever, feminist.
bütçe: max 250 tl
fazla mesai saatiniz hesaplanırken yemek yeme,goygoy yapma saatlerinizde dahil midir? fazla mesai ücreti kavramı olmayan bir sektörde çalışıyorum da hiç bilmediğimden soruyorum.
yani atıyorum mesai 6'da bitiyor, siz 12'de çıktınız. 6 saatlik ücret mi alıyorsunuz yoksa işte 1 saat yemek yediniz yarım saat goygoy yaptıysanız 4.5 saatlik ücret mi alıyorsunuz? kağıt üstünde ve fiiliyatta nasıl işliyor?
yani atıyorum mesai 6'da bitiyor, siz 12'de çıktınız. 6 saatlik ücret mi alıyorsunuz yoksa işte 1 saat yemek yediniz yarım saat goygoy yaptıysanız 4.5 saatlik ücret mi alıyorsunuz? kağıt üstünde ve fiiliyatta nasıl işliyor?
dünkü olay üzerine açılan duyuruya yazılan cevaplara istinaden soruyorum. www.eksiduyuru.com
bir takım insanlar burayı (duyuruyu kastederek) ciddiye alanlara "gülüyor" ve burayı fazla takmamamızı, sadece işimizi halletmek için kullanmamızı nasihatliyor. hatta burayı ciddiye alanlara gülenler bile var.
refere ettiğim duyurudan ve olaydan tamamen bağımsız olarak soruyorum; burayı ciddiye alıyor musunuz? hatta genişleteyim, sanal olarak var olduğunuz siteleri ve hesaplarınızı ciddiye alıyor musunuz?
ben alıyorum. bu veya az çok emek harcadığım bir hesabım kapatılırsa üzülürüm, kahrolurum. daha önce ekşi hesabım kapatıldığında buradaki hesabım da uçmuştu, çok üzülmüştüm mesela.
bir takım insanlar burayı (duyuruyu kastederek) ciddiye alanlara "gülüyor" ve burayı fazla takmamamızı, sadece işimizi halletmek için kullanmamızı nasihatliyor. hatta burayı ciddiye alanlara gülenler bile var.
refere ettiğim duyurudan ve olaydan tamamen bağımsız olarak soruyorum; burayı ciddiye alıyor musunuz? hatta genişleteyim, sanal olarak var olduğunuz siteleri ve hesaplarınızı ciddiye alıyor musunuz?
ben alıyorum. bu veya az çok emek harcadığım bir hesabım kapatılırsa üzülürüm, kahrolurum. daha önce ekşi hesabım kapatıldığında buradaki hesabım da uçmuştu, çok üzülmüştüm mesela.
Yani bir arapca yazinin misir mi cezayir mi irak mi hangi lehce oldugunu ayirt etmemi saglayabilecek online bir site vs var midir? Veya bildiginiz bi kisayol
3 buyuk sehrini ve bu sehirlerin zengin kesim mahallelerini soruyorum bilen varsa. Yani yuzdesel olarak %50 si fransizca bilmiyor mudur bu insanlarin
(2)
franchise veren büyük gıda firmaları şubelerinin yemeksepeti puanına bakar
lucky strike #1226546
mı? veya bakarsa bile buna göre aksiyon alır mı?
mesela benim mahallemdeki burger king şubesi rezalet. 4.4'e düşmüş puanı. burger bununla ilgilenir mi?
mahallemdeki burger king şube müdürünü devirmek istiyorum çünkü. ağız tadıyla hamburger yemek istiyorum. kolalar sıcak, patatesler ve soğan halkaları sıcak, hamburgere eklettiğim hardal eklenmiş olarak ve max 45 dk da gelsin istiyorum. çok mu şey istiyorum?
mesela benim mahallemdeki burger king şubesi rezalet. 4.4'e düşmüş puanı. burger bununla ilgilenir mi?
mahallemdeki burger king şube müdürünü devirmek istiyorum çünkü. ağız tadıyla hamburger yemek istiyorum. kolalar sıcak, patatesler ve soğan halkaları sıcak, hamburgere eklettiğim hardal eklenmiş olarak ve max 45 dk da gelsin istiyorum. çok mu şey istiyorum?
(9)
bir beyaz yakalı son evre y kuşağının iş hayatı ile ilgili hezeyanı ve soru
lucky strike #1226399
selam,
sadece son 1 haftamı anlatıp sonra iş hayatı ile ilgili bir takım sorularımı soracağım.
bundan önceki hafta da yine mesaili çalıştığımı ekleyeyim şuraya;
geçen hafta cumartesi günü öğlen 12'de uyandım ve pazar sabah 5'de uyudum. pazar öğlen 1'de uyandım ve gece yarısı 2'de uyudum. tüm bu süre dışında ara ara twitter'a ve ekşiye göz atmak dışında çalıştım.
pazartesi sabah 9'da kalkıp işe gittim ve akşam 8'de çıktım. eve gelip duş aldıktan sonra sarhoş olana kadar içtim ve 3 gibi uyudum. dinlenemedim haliyle.
salı sabah 9 da kalkıp işe gittim, iğrenç geçen 4 saatlik bir toplantıdan sonra işlerim aksadı tabi ama gece 11'e kadar topladım işleri. yorgunluk, hafta sonu da dinlenemediğim ve ara vermeden çalışmadan kaynaklı, kümüle şekilde arttığı için kendimi çok kötü hissediyordum. fiziken değil de mental olarak yorgunluktan bahsediyorum. bari kendime ayıracak bir kaç saatim olsun istedim. tabi kendime değil başkalarına da zaman ayırmam gerekiyordu ama onları ihmal etmek zorunda kaldım. gece 4'e kadar durmadan müzik dinledim ve içtim. bi ara film açtım ama basit cümleleri bile anlayamıyordum sanırım, belki de alkoldendi. 4 gibi uyudum.
çarşamba günü sabah daha uyanır uyanmaz maillerimi telefondan kontrol ettiğimde yine yoğun olacağımı anladım. öyle de oldu: gece 2'de işleri toparlayıp çıkabildim. eve gelir gelmez duş aldım ve uyudum.
perşembe sabah öyle yorgun uyandım ki, "işe gitmesem mi" diye düşündüm artık. gittim. artık yorgunluğun getirdiği verimsizlik midir, alkol müdür, kafama taktığım ve kaçırdığımı düşündüğüm öbür şeyler midir bilemiyorum ama o kadar basit işleri bile halledemez duruma geldiğimden; işten kafamı kaldırdığımda sabah 6.30 olmuştu (ertesi günkü sabahtan bahsediyorum, bu sabah, cuma sabahı). eve gitmeye halim yoktu tabi. bi koltuğa kıvrılıp uyudum şirkette. hava da biraz serindi sabah, üşümüşüm.
cuma sabah uyandım 8.30. işleri halledip 4 gibi çıktım. eve gelip duş alıp uyudum. o kadar fazla süredir çalışıyorum ki rüyamda bile iş gördüm artık yemin ediyorum bak. 11'de (2 saat önce) uyanınca dedim ki "yeter bu kadar, bir çözüm bulmam gerekiyor". şimdi de bunları yazıyorum işte.
şimdi böyle agresif bi tempoda çalışınca insan haliyle kendi yakın çevresine veya ailesine anlatıp danışamıyor. çünkü çevrem ya memur kafalı insanlar ya da mühendis, esnaf falan. veya istemsizce duygusal yaklaşıyorlar. o yüzden size yazıyorum ki belki dışardan bakıp bir şeyler söyleyebilirsiniz bana. ne yapmalıyım? siz ne yapardınız?
kendi durumumdan da bahsedeyim, neden bu kadar fazla mesai yaptığımdan. bir kere baştan söyleyeyim iş planımı ben yapıyorum. kimse bana şu işleri yapıp getiriyorsun diye dikte etmiyor. bir havuz var, uygunluk ve beceri durumuna göre talep edip o projelere dahil oluyorsun. sistem böyle işliyor ve çok kriz veya acil durumlar harici kimse bana ne yapacağımı söylemiyor. kendim seçtim yani bu duruma gelmeyi. çünkü yaptığım işi hem seviyorum hem de yukarda anlattığım gibi istisnai haftalar dışında mesaili çalışmak bana koymuyor. hatta işin doğasında bulunan stresi de çok seviyorum. sadece zamanlama konusundaki stres değil, diğer süreç yönetimleri de stresli. belki özel sektör tümden böyle strestir. bilemiyorum. ama stres güzel. stresi yönetebilmek daha güzel. beni hayıflandırmayan, sırtımdan ter dökmeyen hiçbir eylemi severek yapamam. bu izlediğim bir film de olsa, müzik de, kitap da.
ilk girdiğim günden beri yükseliyorum. parmakla gösterilen adam konumundayım yani başarılarımdan dolayı (2 tane ödülüm bile var, şirket içi ödüllendirme. icra kurulu karar veriyor bunlara).
yöneticim de aynı şekilde. 15 senedir başarı grafiği 45 derecelik açı ile yükselen bir adam. ben işe ilk başladığımda tek segment yönetiyordu. salı günü bahsettiğim toplantıda bir segment daha devir aldı ve şu an elindeki segment sayısı 5'e yükseldi.
başarım tabi sadece bana ait değil. yöneticim, benim ilk yılım bittikten sonra benle bizzat ilgilenip beni parlatmaya çalıştı (niyetinin bu olduğunu kendi söyledi). yani çok özel veya kriz projelerde beni öne çıkarıp projeyi bana verdi. ben de bunların altından kalktım. boyumdan büyük işlerin altına kendi talebimle tek başıma girip çok da şık bir biçimde tamamladım o projeleri mesela. parmakla gösterilmem bu yüzden. 3 sene önce yönetici bile değilken bu kadar yükselen bir adamın parlattığı kişi konumundayım. hatta ben 1 sene önce hala eğitim alan bir konumda çömezken; şu an 3 tane yeni alınan junior'a eğitim verecek aşamaya geldim.
ezcümle: gelecek planması yaptığım zaman kendimi gördüğüm yer bu şirkette/bu sektörde çok iyi bir yer.
tüm bunların yanında yine yukarıda bahsettiğim tempo beni artık zihnen yormuş durumda. yani robot olmadığımı farkettim artık, sınırlarımı zorladım çünkü; robot olmadığımı gördüm. bu tempoda çalışıyor olmak insana başka bir şey yaptırmıyor. başka insanlara vakit ayıramıyorsun. vakit ayıracak zamanını da kendine ayırabiliyorsun bir tek çünkü yorgunsun yani dinlenmen gerek. yukarıda anlattığım mesai haftası bölümünde alkole vurgu yapmam bu yüzden. alkol olmadan dayanabileceğimi düşünmüyorum. bunun maddi götürüsü devasa boyutta oluyor. başka boyut. bundan bahsetmeyeceğim.
bir yandan da kasım ayında 24 yaşıma gireceğim. yüksek lisansım devam ediyor. ben küçükken, hayat hayli ilginç bir şey olacakmış gibi gelmişti bana ama kimseye muhtaç olmadan yaşamak için, bir plazada sürekli masa başında, sevdiğin insanlardan gelen çağrılara veya mesajlara bile dönemeyecek kadar çok çalışmak daha ne kadar devam etmeli sizce?
kendinden bu kadar vermeden bu hayatı idame ettirmenin başka yolları da var. insanların mesajlarına cevap vermeyip onlarla görüşmeyince başka adamlara gidiyorlar doğal olarak. yol da beni çekiyor hem. tutan hiç bir şey kalmadı haliyle. çekip gitmeli mi artık? yoksa başlıkta da vurgu yaptığım "y kuşağı hezeyanı" mıdır bu? hayat bu kadar mıdır? bu mudur?
kötü bitirdim. yarım saattir bunu yazıyorum.
sadece son 1 haftamı anlatıp sonra iş hayatı ile ilgili bir takım sorularımı soracağım.
bundan önceki hafta da yine mesaili çalıştığımı ekleyeyim şuraya;
geçen hafta cumartesi günü öğlen 12'de uyandım ve pazar sabah 5'de uyudum. pazar öğlen 1'de uyandım ve gece yarısı 2'de uyudum. tüm bu süre dışında ara ara twitter'a ve ekşiye göz atmak dışında çalıştım.
pazartesi sabah 9'da kalkıp işe gittim ve akşam 8'de çıktım. eve gelip duş aldıktan sonra sarhoş olana kadar içtim ve 3 gibi uyudum. dinlenemedim haliyle.
salı sabah 9 da kalkıp işe gittim, iğrenç geçen 4 saatlik bir toplantıdan sonra işlerim aksadı tabi ama gece 11'e kadar topladım işleri. yorgunluk, hafta sonu da dinlenemediğim ve ara vermeden çalışmadan kaynaklı, kümüle şekilde arttığı için kendimi çok kötü hissediyordum. fiziken değil de mental olarak yorgunluktan bahsediyorum. bari kendime ayıracak bir kaç saatim olsun istedim. tabi kendime değil başkalarına da zaman ayırmam gerekiyordu ama onları ihmal etmek zorunda kaldım. gece 4'e kadar durmadan müzik dinledim ve içtim. bi ara film açtım ama basit cümleleri bile anlayamıyordum sanırım, belki de alkoldendi. 4 gibi uyudum.
çarşamba günü sabah daha uyanır uyanmaz maillerimi telefondan kontrol ettiğimde yine yoğun olacağımı anladım. öyle de oldu: gece 2'de işleri toparlayıp çıkabildim. eve gelir gelmez duş aldım ve uyudum.
perşembe sabah öyle yorgun uyandım ki, "işe gitmesem mi" diye düşündüm artık. gittim. artık yorgunluğun getirdiği verimsizlik midir, alkol müdür, kafama taktığım ve kaçırdığımı düşündüğüm öbür şeyler midir bilemiyorum ama o kadar basit işleri bile halledemez duruma geldiğimden; işten kafamı kaldırdığımda sabah 6.30 olmuştu (ertesi günkü sabahtan bahsediyorum, bu sabah, cuma sabahı). eve gitmeye halim yoktu tabi. bi koltuğa kıvrılıp uyudum şirkette. hava da biraz serindi sabah, üşümüşüm.
cuma sabah uyandım 8.30. işleri halledip 4 gibi çıktım. eve gelip duş alıp uyudum. o kadar fazla süredir çalışıyorum ki rüyamda bile iş gördüm artık yemin ediyorum bak. 11'de (2 saat önce) uyanınca dedim ki "yeter bu kadar, bir çözüm bulmam gerekiyor". şimdi de bunları yazıyorum işte.
şimdi böyle agresif bi tempoda çalışınca insan haliyle kendi yakın çevresine veya ailesine anlatıp danışamıyor. çünkü çevrem ya memur kafalı insanlar ya da mühendis, esnaf falan. veya istemsizce duygusal yaklaşıyorlar. o yüzden size yazıyorum ki belki dışardan bakıp bir şeyler söyleyebilirsiniz bana. ne yapmalıyım? siz ne yapardınız?
kendi durumumdan da bahsedeyim, neden bu kadar fazla mesai yaptığımdan. bir kere baştan söyleyeyim iş planımı ben yapıyorum. kimse bana şu işleri yapıp getiriyorsun diye dikte etmiyor. bir havuz var, uygunluk ve beceri durumuna göre talep edip o projelere dahil oluyorsun. sistem böyle işliyor ve çok kriz veya acil durumlar harici kimse bana ne yapacağımı söylemiyor. kendim seçtim yani bu duruma gelmeyi. çünkü yaptığım işi hem seviyorum hem de yukarda anlattığım gibi istisnai haftalar dışında mesaili çalışmak bana koymuyor. hatta işin doğasında bulunan stresi de çok seviyorum. sadece zamanlama konusundaki stres değil, diğer süreç yönetimleri de stresli. belki özel sektör tümden böyle strestir. bilemiyorum. ama stres güzel. stresi yönetebilmek daha güzel. beni hayıflandırmayan, sırtımdan ter dökmeyen hiçbir eylemi severek yapamam. bu izlediğim bir film de olsa, müzik de, kitap da.
ilk girdiğim günden beri yükseliyorum. parmakla gösterilen adam konumundayım yani başarılarımdan dolayı (2 tane ödülüm bile var, şirket içi ödüllendirme. icra kurulu karar veriyor bunlara).
yöneticim de aynı şekilde. 15 senedir başarı grafiği 45 derecelik açı ile yükselen bir adam. ben işe ilk başladığımda tek segment yönetiyordu. salı günü bahsettiğim toplantıda bir segment daha devir aldı ve şu an elindeki segment sayısı 5'e yükseldi.
başarım tabi sadece bana ait değil. yöneticim, benim ilk yılım bittikten sonra benle bizzat ilgilenip beni parlatmaya çalıştı (niyetinin bu olduğunu kendi söyledi). yani çok özel veya kriz projelerde beni öne çıkarıp projeyi bana verdi. ben de bunların altından kalktım. boyumdan büyük işlerin altına kendi talebimle tek başıma girip çok da şık bir biçimde tamamladım o projeleri mesela. parmakla gösterilmem bu yüzden. 3 sene önce yönetici bile değilken bu kadar yükselen bir adamın parlattığı kişi konumundayım. hatta ben 1 sene önce hala eğitim alan bir konumda çömezken; şu an 3 tane yeni alınan junior'a eğitim verecek aşamaya geldim.
ezcümle: gelecek planması yaptığım zaman kendimi gördüğüm yer bu şirkette/bu sektörde çok iyi bir yer.
tüm bunların yanında yine yukarıda bahsettiğim tempo beni artık zihnen yormuş durumda. yani robot olmadığımı farkettim artık, sınırlarımı zorladım çünkü; robot olmadığımı gördüm. bu tempoda çalışıyor olmak insana başka bir şey yaptırmıyor. başka insanlara vakit ayıramıyorsun. vakit ayıracak zamanını da kendine ayırabiliyorsun bir tek çünkü yorgunsun yani dinlenmen gerek. yukarıda anlattığım mesai haftası bölümünde alkole vurgu yapmam bu yüzden. alkol olmadan dayanabileceğimi düşünmüyorum. bunun maddi götürüsü devasa boyutta oluyor. başka boyut. bundan bahsetmeyeceğim.
bir yandan da kasım ayında 24 yaşıma gireceğim. yüksek lisansım devam ediyor. ben küçükken, hayat hayli ilginç bir şey olacakmış gibi gelmişti bana ama kimseye muhtaç olmadan yaşamak için, bir plazada sürekli masa başında, sevdiğin insanlardan gelen çağrılara veya mesajlara bile dönemeyecek kadar çok çalışmak daha ne kadar devam etmeli sizce?
kendinden bu kadar vermeden bu hayatı idame ettirmenin başka yolları da var. insanların mesajlarına cevap vermeyip onlarla görüşmeyince başka adamlara gidiyorlar doğal olarak. yol da beni çekiyor hem. tutan hiç bir şey kalmadı haliyle. çekip gitmeli mi artık? yoksa başlıkta da vurgu yaptığım "y kuşağı hezeyanı" mıdır bu? hayat bu kadar mıdır? bu mudur?
kötü bitirdim. yarım saattir bunu yazıyorum.