evde kedi besleyen insanlardan hep "kedim kuru maması dışında başka yemek yemez" tarzı şeyler duyuyorum. bu nasıl olabiliyor? mamalar sanırım daha sağlıklıymış ama evde bir balık, et vs. pişirdiğinizde ve kokusu yayıldığında kedinizde hiç hareketlenme ne bileyim bir istek olmuyor mu? daha önce hep sokak hayvanlarını evde pişen yemeklerle, peynir-sucukla beslediğim için konuya uzağım ama aklıma bu akşam bir soru takıldı.
bugün bayağı hayran hayran karışısına geçip kendimi izledim çaktırmadan. aynalar hileli mi diye de soramadım. olabilir mi böyle bir şey? yapıyorlar mı :(
lazer yaptırırken 40 dakika veya 1 saat boyunca susmayı yeğliyorum. çünkü kadının muhabbeti hiç sarmıyor ve zoraki bir konuşma olmasındansa susup kafa dinlemeyi tercih ediyorum. bugün susarken de hep bunu düşündüm. ki normalde de hep konuşacak bir şeyim olur.
şimdi soruya gelelim. böyle mecburi bir durumda, mesela lazer yaptırırken, kuafördeyken, okulda mecburen vakit geçirmek zorunda kaldığınız "az samimi" arkadaşınızla kantinde otururken, kasapta etin kesilmesini izlerken, spor salonunda hocayı beklerken kısacası alakanız olmayan bir insanla baş başayken muhabbeti sarmadığında ayıp olmasın diye konuşuyor musunuz? bir yerden sonra canınız sıkılmıyor mu? napıyorsunuz? susan kaç kişiyiz?
şimdi soruya gelelim. böyle mecburi bir durumda, mesela lazer yaptırırken, kuafördeyken, okulda mecburen vakit geçirmek zorunda kaldığınız "az samimi" arkadaşınızla kantinde otururken, kasapta etin kesilmesini izlerken, spor salonunda hocayı beklerken kısacası alakanız olmayan bir insanla baş başayken muhabbeti sarmadığında ayıp olmasın diye konuşuyor musunuz? bir yerden sonra canınız sıkılmıyor mu? napıyorsunuz? susan kaç kişiyiz?
birbirine çok yakın iki yer ama biraz aydınlatırsanız sevinirim. teşekkürler.
çevirmenin/yazarın ön/son sözünü okuyor musunuz? ben genelde okumuyorum. dostoyevski gibi sevdiğim ve büyük bir yazarsa okuyorum belki. ama çevirmen yazmışsa bakmıyorum bile. siz okuyup okumamak hakkında ne düşünüyorsunuz?
hayır yapmak için birisi bizim buradaki camiye dükkan bağışlamış yıllar önce, o dükkandan gelen kiralar camiye veriliyormuş. ama caminin hocası da bu gelirden 11 bin tl çalmış. başka birisi de nasıl öğrendiyse şikayet etmiş hocayı, durum kesinleşince de işten atmışlar. herkes hocaya şaşırdı ama hocayı ihbar eden adam da suçlandı resmen. hocanın 3 tane okul çağında çocuğu varmış. çalmış ama işinden olmasına gerek yokmuş. namaz kılan biri nasıl namaz kılan birisini işsiz bırakırmış vs. vs. bu lafları duyunca kendi ahlak anlayışımı sorguladım.
sorum şu, böyle bir hırsızlık durumunda "ama çocukları var" demeden işten çıkarmak acımasızlık mı olmuş şimdi?
sorum şu, böyle bir hırsızlık durumunda "ama çocukları var" demeden işten çıkarmak acımasızlık mı olmuş şimdi?
kafamdaki dikişler (dört tane) çıkalı 1 yılı geçiyor. ama saçımı topladığımda hala canım yanıyor. özellikle gece uyurken sağıma döndüğümde uzun süreli yatamıyorum. bu aralar acısı iyice arttı. normal mi bu hiç geçmeyecek mi :(
az önce iletişim yayınlarının başlığını okuyordum. millet hep fiyatlardan dolayı korsana yöneldiğini yazmış. iş bankası başlığında da böyle şeyler var. siz korsan alıyor musunuz? sokakta ne zaman yere serilmiş kitaplar görsem içinde hep liseli kızların yücelttiği türden kitaplar oluyor. klasiklerin veya belli başlı kendini kanıtlamış türden kitapların korsanlarını satan bir yer mi var yoksa insanlar bu kitapları okumuyor mu?
trt 1'de yayınlanan altın petek adlı bilgi yarışmasına çağırıldım. perşembe günü görüşmeye gideceğim, onaylanırsam da yarışacağım. ama kafam karışık. daha önce hiçbir yarışmaya başvurmadım.
yarışmayı izleyenler bilir "kim milyoner olmak ister" gibi kolay sorular barındırmıyor. bazı yarışmacılara aşırı kolay sordukları olsa da insanlar soruları bildikleri halde 5 10 bin kazanıyorlar ya da elenip gidiyorlar. para kazanması öyle kolay değil gibi. bir de işin hemen elenip rezil olma durumu var ki ondan çok korkuyorum. çok bilinen bir yarışma olmadığı için "nasıl bilemedi ya yuh" diye herkes tarafından yerden yere vurulmam herhalde diye avunuyorum.
kısaca, daha önce herhangi bir yarışma programında yarışmış arkadaşlar varsa yorum yapabilirler mi? genel olarak cevap vermek isteyenler de yazarsa sevinirim. siz olsaydınız böyle çok göz önünde olmayan, biraz da zor olan bir yarışmaya (elbette onaylandıktan sonra) katılır mıydınız?
yarışmayı izleyenler bilir "kim milyoner olmak ister" gibi kolay sorular barındırmıyor. bazı yarışmacılara aşırı kolay sordukları olsa da insanlar soruları bildikleri halde 5 10 bin kazanıyorlar ya da elenip gidiyorlar. para kazanması öyle kolay değil gibi. bir de işin hemen elenip rezil olma durumu var ki ondan çok korkuyorum. çok bilinen bir yarışma olmadığı için "nasıl bilemedi ya yuh" diye herkes tarafından yerden yere vurulmam herhalde diye avunuyorum.
kısaca, daha önce herhangi bir yarışma programında yarışmış arkadaşlar varsa yorum yapabilirler mi? genel olarak cevap vermek isteyenler de yazarsa sevinirim. siz olsaydınız böyle çok göz önünde olmayan, biraz da zor olan bir yarışmaya (elbette onaylandıktan sonra) katılır mıydınız?
üç gündür aşırı doz televizyona maruz kalıyorum. gerçekten modumu etkilediğini fark ettim. öncelikle tüm haber kanalları darbe, fetö, kahraman halk üçlemesi arasında gidip geliyor.
mesela dün atv köprüde yaralanan bir sivili hastahane odasında ziyaret etti. adamın birkaç yeri sargılı. başında da karısı bekliyor. çeşitli güzellemeler yapıldıktan sonra mikrofon adamın karısına uzatılıyor ve kadın şunları diyor: "ben kanser hastasıyım. tedavi oluyordum. sonra kocamın bu durumunu öğrendim ve hemen tedavimi bırakıp buraya geldim. sonuçta kanserden öleceğime vatan için ölürüm daha iyi." (oysa kadın ne kocası gibi çıkmış sokağa ne de başka bir şey yapmış. tedaviyi bırakmış ve şehit olacağım diyor.)
ya da "demokrasi nöbeti"ne elinde osmanlı bayrağıyla gelen şuursuzlar gösteriliyor boy boy. kimse de çıkıp "osmanlıyla demokrasi arasında nasıl bir bağ kurdunuz?" diye sormuyor.
az önce de bir şey çalıyordu televizyonda, annem türkü açıp gitmiş zannederken birden kulağıma "asılmalı bu hainler" gibi değişik sözler gelmeye başladı. meğer adamlar şarkı bestelemişler. çoluk çocuk dinliyor.
"suriyelilere yardım ettik onların duasıyla darbeyi engelledik" diyenden "15 şehitleri köprüsü şiiri" yazıp, okuyanlara kadar her şeyi duydum şu 3 günde. "kandırıldık" adlı drama değinmiyorum bile. belirtmeme gerek var mı bilmem ama ne darbeciyim ne akpli. oturup izlemediğim halde sırf duyduklarım yüzünden fiziksel ve zihinsel olarak yıprandığımı düşünüyorum. gerçekten saf ve eğitim adına bir şey görmemiş kitlelerin tüm gün bunları izleyerek nasıl canavarlaştığını anlayabiliyorum artık. çok korkunç değil mi sizce de?
mesela dün atv köprüde yaralanan bir sivili hastahane odasında ziyaret etti. adamın birkaç yeri sargılı. başında da karısı bekliyor. çeşitli güzellemeler yapıldıktan sonra mikrofon adamın karısına uzatılıyor ve kadın şunları diyor: "ben kanser hastasıyım. tedavi oluyordum. sonra kocamın bu durumunu öğrendim ve hemen tedavimi bırakıp buraya geldim. sonuçta kanserden öleceğime vatan için ölürüm daha iyi." (oysa kadın ne kocası gibi çıkmış sokağa ne de başka bir şey yapmış. tedaviyi bırakmış ve şehit olacağım diyor.)
ya da "demokrasi nöbeti"ne elinde osmanlı bayrağıyla gelen şuursuzlar gösteriliyor boy boy. kimse de çıkıp "osmanlıyla demokrasi arasında nasıl bir bağ kurdunuz?" diye sormuyor.
az önce de bir şey çalıyordu televizyonda, annem türkü açıp gitmiş zannederken birden kulağıma "asılmalı bu hainler" gibi değişik sözler gelmeye başladı. meğer adamlar şarkı bestelemişler. çoluk çocuk dinliyor.
"suriyelilere yardım ettik onların duasıyla darbeyi engelledik" diyenden "15 şehitleri köprüsü şiiri" yazıp, okuyanlara kadar her şeyi duydum şu 3 günde. "kandırıldık" adlı drama değinmiyorum bile. belirtmeme gerek var mı bilmem ama ne darbeciyim ne akpli. oturup izlemediğim halde sırf duyduklarım yüzünden fiziksel ve zihinsel olarak yıprandığımı düşünüyorum. gerçekten saf ve eğitim adına bir şey görmemiş kitlelerin tüm gün bunları izleyerek nasıl canavarlaştığını anlayabiliyorum artık. çok korkunç değil mi sizce de?
bana rus edebiyatı daha samimi geliyor. karakterlerin daha gerçekçi çizildiğini düşünüyorum. ingiliz edebiyatıysa daha tutuk kalıyor gözümde. bugüne kadar böyle bir genelleme yapmamıştım ama aynı şeyleri sabah kardeşimden de duyunca size de sormak istedim. siz ne düşünüyorsunuz?
dizinin 2. sezonunu daha bitiremedim. çünkü sezon finali ve 3. sezon komple yok internette. neden böyle bilen var mı :/
jack london - demir ökçe (ithaki)
turgenyev - babalar ve oğullar (iş bankası)
nabokov - lolita (iletişim)
orhan pamuk - beyaz kale (iletişim)
ihsan oktay anar - suskunlar (iletişim)
g. g. marquez - yüzyıllık yalnızlık (can)
victor hugo - notre dame'ın kamburu (dk)
sabahattin ali - kuyucaklı yusuf (yky)
sabahattin ali - içimizdeki şeytan (yky)
şu an tolstoy - anna karenina'yı okuyorum. 200 sayfa kaldı. yarın bitirdiğimde hangi kitaba başlayayım?
turgenyev - babalar ve oğullar (iş bankası)
nabokov - lolita (iletişim)
orhan pamuk - beyaz kale (iletişim)
ihsan oktay anar - suskunlar (iletişim)
g. g. marquez - yüzyıllık yalnızlık (can)
victor hugo - notre dame'ın kamburu (dk)
sabahattin ali - kuyucaklı yusuf (yky)
sabahattin ali - içimizdeki şeytan (yky)
şu an tolstoy - anna karenina'yı okuyorum. 200 sayfa kaldı. yarın bitirdiğimde hangi kitaba başlayayım?
daha önce ölmüş olan bir yakının ölüm belgesine nereden ulaşabiliriz? devletin sitesinde böyle bir form görüntüleme/çıktı alma sistemi var mıdır acaba?
oylama hakkında bir kural varsa aydınlatır mısınız lütfen? son zamanlarda verdiğim oyların hiçbiri işlenmiyor.
not: oylar geç işleniyor diyenin kalbini kırarım.
not: oylar geç işleniyor diyenin kalbini kırarım.
cildim ne çok yağlı ne de çok kuru. hassas bir yapıya sahip değil. sivilce de çıkarmıyorum.(üç ayda bir regl döneminde çıkarsa bir iki tane çıkıyor) fondöten gibi tenimin rengini değiştiren ya da tabaka gibi kendini belli eden bir şey değil de daha hafif bir şey almak istiyorum. internette araştırdım ama kafam çok karıştı. istediğim şey yüzümdeki rengi eşitlemek. bb cc dd bir sürü ıvır zıvır var ve herkes başka bir şey söylemiş. ekşide okuduklarımdan bile bir fikir sahibi olamadım. garnier bb cream için daha olumlu şeyler okumuştum ama ekşi sözlük hiçbir şeyi beğenmeme timi yüzü terli gösteriyor falan demiş, ki bir saat boyunca yerleri silmişim de terlemişim gibi dolaşmak istemem etrafta. gratise vs. gidip sormak da istemiyorum çünkü ne kadar kötü mal varsa itelemeye çalışıyorlar ve çok ilgisizler. ama duyuru hanımları size güvenim tam. bi fikir verin de yarın gidip alayım :/
not: kullandığım zaman fondöteni bile sulandırıp kullanıyorum ve yüzümün her yerine sürmüyorum. alerjim de yok.
not: kullandığım zaman fondöteni bile sulandırıp kullanıyorum ve yüzümün her yerine sürmüyorum. alerjim de yok.
bugün taksim gezi parkının orada yirmili yaşlarında bir kadınla beyaz pitbullunu gördüm. kadın arkasına dönüp "gel hadi" gibi komutlarla köpeğine el ediyordu sürekli. köpeğin boynunda tasması vardı ama ipi yoktu. serbest yürüyordu. ben de kadına biraz uzaktan "neden tasmasız gezdiriyorsunuz?" diye sordum. kadın da "o uysaldır" "daha bebek o" "zaten şimdi parka gidiyoruz" gibi saçma sapan şeyler diye diye uzaklaştı. gezi parkına gittiler. ben de köpek yüzünden daha üzerine bir şey diyemedim yoluma baktım. daha geçen gün kediye saldıran pitbull videosundan sonra özellikle bu pitbull sahipleri geri zekalı mı acaba?
kardeşim geçenlerde atatürk kütüphanesi'nden iki tane kitap almış. süresi dolmadan ikimiz de okuduk kitapları. ama ankara ve taksim bomba saldırısı olayları gündeme geldiğinden taksim'e gitmeye çekindik. haliyle kitaplar hala elimizde. kitapları geri götürünce herhangi bir sorunla karşılaşır mıyız süresini aştığımız için? kardeşimin siciline işlenir mi?
olay istanbul üniversitesinde geçiyor. sanatla alakalı bir derste sınıfça rodrigo gitar konçertosunu dinliyorduk. camlar da açık olduğu için camiden gelen ezan sesini duymaya başladık. ezan başlar başlamaz birkaç öğrenci "ezan başladı müziği kapatın" tarzı bir şeyler dedi. hoca durumu hiç sallamayınca bu sesler kesilmedi, daha da yükseldi. en son dayanamamış olacak ki, müzik kapatıldı. sınıfta bir süreliğine negatif bir hava esti. şimdi ezan tartışmasına hiç girmek istemiyorum ama nedir bu hassaslık?
ben hoca olsaydım muhtemelen "rahatsız olan çıksın" derdim. bu yüzden de sürülme ihtimalim olur muydu?
ben hoca olsaydım muhtemelen "rahatsız olan çıksın" derdim. bu yüzden de sürülme ihtimalim olur muydu?
ilk başta george orwell'a gönderme sanmıştım. şimdi baktım, pehlivana benzer bir adam çamurun içinde sembol arıyor. bana düşük bütçeli survivor gibi geldi. ama galiba evde kalıyorlarmış. bayağı da seveni var anlaşılan.
toz halindeki makyaj malzemelerinizi preslemek için ne yapıyorsunuz? youtubetan birkaç video izledim, bazıları efendi gibi oksijenli su kullanırken, türk videolarında kolonya kullanan çılgınlar da vardı. ben de bronzerımı hiç etmek istemediğimden sizden tarif almaya karar verdim^^
mesajlaşmadan ziyade telefon ekranından ekşi sözlük vs. okumak ne kadar sakıncalı? onun dışında her gün kendimi kaptırıp yüz sayfaya yakın kitap okuyorum. daha bugün yüz elli sayfadan fazla okudum ve gözlerim ağrıdan kapanacak gibi olmasa devam edeceğim. böyle yaparak gözlerimi zorlamış mı oluyorum? gözlerimin bozulması isteyeceğim son şey açıkcası. huzursuzum.
edit: kitabı bildiğiniz kitap okarak okuyorum, herhangi bir ekrandan değil.
edit: kitabı bildiğiniz kitap okarak okuyorum, herhangi bir ekrandan değil.
geçen kış bershkadan bir mont almıştım. bu yıl giydikten bir süre sonra fermuarı bozuldu. çektiğim zaman alttan kapanmayıp ayrılıyor ve takılı kalıyor. ben de penseyle fermuarın tutma yerini hafif sıkıştırıyorum, böylece ayrılmıyor. ama tekrar çıkarıp giydiğimde yine aynı şekilde bozuluyor. önüm açık hızlı hızlı metroya yetişmeye çalışırken kendimi mirkelamın klibinde gibi hissediyorum. şimdi asıl soruma gelecek olursam, bu montu terziye verirsem iyi bir sonuç alır mıyım, yoksa bershka montu tamir eder mi, ederse kaç gün süründürür?
not: youtu.be alın nostalji olsun.
not: youtu.be alın nostalji olsun.
osmanlı ordularının fethettiği bölgelerdeki yerli halka dokunmadığı herkesçe benimsenmiş durumda. ancak karşı ya da tarafsız kaynaklardan okuduğuma göre gerek tecavüzlerin olduğu, gerek ganimet olarak insanların köle olarak alındığı yazmakta. kardeş katliamı diyince bile esip gürleyen fanatikleri düşününce onların savunduğu "hoşgörü" politikasına inanasım gelmiyor pek. ki zaten hemen hemen her fetih sırasında bu gibi olaylar yaşanmıştır, alışılmadık bir olay da değil. sizin görüşleriniz neler onları merak ediyorum?
ben 12-13 yaşlarımdayken hemcinsim olmasına rağmen halamla sevişmiştim^^
facebooktan size mesaj yoluyla asılan adamın profiline girdiğinizde, karısıyla gelinlikli fotoğrafını görseydiniz, asıldığı mesajın ekran görüntüsünü alıp karısına yollamayı düşünür müydünüz? üstelik adam ilahiyat fakültesinden mezun.
(öyle bir niyetim yok, sadece cevapları merak ettim.)
(öyle bir niyetim yok, sadece cevapları merak ettim.)
her gün metrodan eve yürüyorum. ama bu o kadar kolay olmuyor. kah ellerimi montumun cebinden çıkarıp yan yan geçmem gerekiyor, kah kaldırımdan yola inip biraz yürüdükten sonra tekrar kaldırıma atıyorum kendimi. kaldırımda üçerli yürüyerek yerimi işgal eden insanlara dirsek, çanta falan atan bir tipim. ancak iş araba olunca tıpış tıpış yandan geçmem gerekiyor. yayaların yerini işgal eden bu arabaları nasıl, nereye şikayet edebilirim? caydırıcı cezaları var mı, eğer varsa uğraşmayı düşünüyorum tek tek.
soru bu haliyle çok art niyetli duruyor. o yüzden açıklama yapma ihtiyacı hissediyorum. neticede, öğretmen sınıfa girdiği an siyasi görüşünü, inancını, düşüncelerini öğrenciye yansıtmamalı, bir şeylerin propagandasını yapmamalı. türban dediğimiz şey de bir moda akımı değil sonuçta. tabii burda yaygın olduğu için türban örneğini verdim. türbanın yerine haç, davud'un yıldızı, swastika(gamalı haç), orak çekiç... aklınıza ne gelirse onu koyup cevaplayabilirsiniz.
bir fotoğraf vardı, en başta kadın duruyordu çocuklarla el ele tutuşmuş olarak. en sonda da yavru maymun ellerinden tutuyordu. neydi o fotoğraf, bilen gören var mı?
kendimi bildim bileli, zehirlediği iddia edilerek balığın yanında ayran içilmez diye kabul ediliyor. kimisi de "balık taze olursa eğer..." diye şart koşuyor. bu işin doğrusu nedir? asitli içeceklerden ve meyve sularından oldukça uzak durmaya çalışan biri olarak, az önce balığı kuru kuru yedim. :/
ad soyadın öğrenilmesiyle eklenme/takip edilme herkesin başına gelen bir şey ama bir doktorun bunu yapması suç mudur? isim soyisim de olsa hastanın bilgileri bu şekilde alınabilir mi?
(2)
düz saçlarımdan ben suçluyum (duyurudaki hanımlar bir bakar mısınız?)
ruhen hastayim ben #998311
evet hanımlar şimdi benim saçlarım iflah olmaz bir şekilde düz. saçımı dalgalı olması için sarıyorum bu yüzden. yazın bir şekilde şeklini koruyordu ama artık hava şartlarının bozulmasıyla birlikte benim saçların dalgası da bozulur oldu. şöyle dalgalarımın ömrünü ev-metro arasındaki mesafeden, evden çıkış-eve dönüş mesafesine uzatabilecek tavsiyeleri olan hanımefendiler yok mudur duyuruda?
not: saçları yaktığı için ısı kullanmak istemiyorum. bütçe dostu, doğallığı bozmayan bir sprey önerin lütfen.
not: saçları yaktığı için ısı kullanmak istemiyorum. bütçe dostu, doğallığı bozmayan bir sprey önerin lütfen.
sizce üniversiteliler için part-time ilanların olduğu facebook grupları güvenilir mi? adamlar ilan vermiş, ayrıntılarını konuştuk. haftasonu program sunmak için 5 bin tl veriyorlar. özellikle kadın ve dış görünüşü yerinde(?) olan kişiler aranması beni tedirgin etti. buralardan iş bulup da çalışan oldu mu aranızda?
Daha önce higgs bozonu hakkında böyle bir şey okumamıştım. Ama arkadaşım, ışık hızı geçildi diye diretince takrardan araştırmaya başladım. Özellikle evrim ağacı'na baktım, böyle bir bilgi bulamadım. Sadece birkaç haber sitesinde rastladım. Aydınlatın lütfen.
Bundan kısa bir süre önce işim gereği apple marka tablet kullanıyordum. İşimi değiştirince tablet de gitti haliyle. Şimdiyse film, dizi, belgesel izleyebileceğim ve internette sorun yaşamadan gezebileceğim, dayanıklı (sakarım biraz da malımın kıymetini bilmem) bir tablet/laptop arıyorum. Bütçem kısıtlı. Neler önerirsiniz?