Ekşi Duyuru

kredi kartımın son ödemesi cumaymış ben bugün zannediyodum. geç de olsa yatırmakla 1 ay sonra yatırmak arasında fark var mı?

faiz aylık işliyor sanırım ama kredi notu açısından asgarisini zamanında ödemek, söt'den 1 iş günü sonra tüm borcu ödemek veya bi sonraki ayı beklemek arasında ne gibi farklar oluyor?

önemi varsa yk play öğrenci kartı.

arkadaşım arkadaşı için nilgün marmara-daktiloya çekilmiş şiirler kitabını arıyor. googledan baktık bulamadık, tükenmiş kitap datan sitelerde. nerden buluruz ki? istanbuldayız
bi de özge dirik -son nokta varmış.

anahtarımı saatlerdir bulamıyorum da belki fikir verir.

anket sorularına uyuz olsam da bağzı duyurucuların nereli olduğunu merak ediyorum. toplu halde sorayım en iyisi. (daha önce soruldu diye hatırlıyorum ama bulamadım ara kısmından.)

imza: esnafla muhabbete nerelisin diye başlayan kişi.

i.hizliresim.com bu resimde sağdan 5. bacak kime ait?

iki farklı numaradan arayıp konuşmayan, arada ilahi dinleten bi sapığım var. ne yapsam ki?

not: bu hafta adliyeye-karakola gidemem.

annemin tedavisi için kilo vermesi gerekiyomuş. babam bana 'bi diyet programı yazsan ona uysak' dedi ama kafam durdu şu an aklıma bişey gelmiyor.

kendisi 70 kilo ve 60'a düşmesi lazım. hemşire(işi çok hareketli değil). ldl'si trigliseridi normalin biraz üzerinde. hipertansiyonu var. diyabet değil, insülin direnci/metabolik sendrom var mı bilmiyorum.

bi de rahatsızlığı kalbinde olduğu için izotonik egzersiz yapamaz.

sorun evde tavuk-balık yenmediği için kendi de yiyemiyor. kırmızı eti de yağlı diye yemiyor. bulgur pilavının kırmızı etten daha faydalı olduğunu düşünüyor. kuruyemişi yağlı diye yemiyor.
yumurtanın kolesterolü artırdığını zannediyor.
ekmek yemiyor, şeker-tuz kullanmıyor. ama pırasa yemeğine bile pirinç koyuyor.
klasik tv'de gördüğü haberlere inanan, hayvansal her şeye öcü gözüyle bakan, bitkisel yiyeceklerin sağlıklı olduğunu zanneden türk annesi.

çoğu tabusu yıkıldı artık ve düzene girmek istiyor ama alışkanlık işte. babam da destek olacak. ne pişerse yiyecek.

yarın diyete başlayacak. şimdi ne yazayım ki ben öğünlere? şunları yemesinden ziyade 'şunları yesin' tavsiyelerine ihtiyacım var. 'şu yiyeceği şöyle yesin' 'şu yiyecekleri şu saatlerde tüketsin' de olabilir.

ek soru: bi de günde 1 bardak kahve içmesi gerekiyomuş. hangi saatte içsin ki? türk kahvesi olur mu? yoksa kahve makinası alalım filtre kahve falan içsin.

not: yiyeceklerin doğalını bulabilir. maddiyat önemli değil. sadece bundan sonra sağlıklı beslenmesi lazım.

not2: bi diyetisyene-doktora gidinciler gelmeden uyarayım. annem gitmez. kırk yılın başı heves etmiş destek olmak istiyorum. burda yazılanları da sorgulamadan kabul edecek değilim. gerekli düzenlemeleri yaparım.

yanlış anlamayı düzeltme: bunları yemediğini yıllardır bu tarz şeylerden uzak olduğunu belirtmek için yazdım. anneme kebap ye desem yemez ama eti fırında pişir yağını yeme desem yiyebilir. durduk yere nosebo etkisi yapmayayım.

çok güzel değil mi? www.wacaco.com

okuldaki iğrenç kahveden bıktığım için mantıklı geldi. 2015te çıkacakmış. yalnız kahve makinalarının mantığını bilmediğim için güzel olur mu emin olamadım.

bu da videosu www.youtube.com

1 ya da 2 sene önce açılmış bi duyuru vardı kilo vermeyle ilgili. kadındı sanırım. hiç aç kalmıyorum 15 kilo verdim 2 ayda diyodu. diyetini de paylaşmıştı, yağ yemiyodu sanırım. yürüyüş falan da yapıyodu.

bir-iki ay önce 'kiloları geri aldım' diye yazmıştı altına.

rakamları salladım. hatırlayan, fava alan biri var mıdır acep?

inci.swf açmak için dnsi değiştireyim dedim, 195.46.39.39 yaptım olmadı hala açmıyor.

bu işten de anlamam. başka bişey mi yapmalıyım? superonline olunca farklı mı oluyor? ya da bilgisayarı/modemi açıp kapamam mı gerekiyor?

ile çekilmiş olabilir bu video? n99.org

arkadaşı kardeşime hamster bırakmış bayram için. küçük bi kafesi var.
dün çekirdek çitleyip verdim yedi tıkır tıkır. gece de aynı odada yattık hareketliydi baya.

ama sabahtan beri uyuyor. internetten araştırdım biraz gündüz uyuyup gece hareketli olurlarmış yalnız hala(gece oldu artık sonuçta) kafasını bi yerlere gömüp uyumaya çalışıyo.

fındık-fıstık koydum yemek kabına ama kafesinin köşesine istiflemiş hiç yememiş. tamam istiflemek hamsterlığın kaderinde var ama hiç yememesi normal mi?

bi de hala durgun gibi. hoş sabah çok ses vardı uykusunu tam alamamış olabilir. tekerleğinde koşarken de görmedim.

bi de kafesinden hiç çıkmıyor. kapısını açıyorum kafasını uzatıyor kokluyor ve üst kata kaçıyor. anlamadım ben normal mi şimdi bunlar? yabancıyız diye mi böyle yapıyor?

ne içeyim?

normalde dışardan türk kahvesi hariç kahve içen biri değilim ama şu an bişeyler içmem lazım. starbucksın cai tea lattesini severim. kahve dünyasının var mı güzel bi kahvesi?

yoksa starbucks mı arayayım?

2 yıl geriye en kolay nasıl gidilir? yaklaşık 10.000 mesaj var. belki sizin bi taktiğiniz vardır diye sorayım dedim.

ara butonunu denedim istediğim mesajı göstermedi.

eskiden haftada 3-4 kitap okurdum. üniversitede dersleri bahane edip okumayı erteledim hep :/
okusam bile yeterli bütçe ayıramıyorum. öğrenciyim nan ben.
korsan da almak istemiyorum.

şimdi bi kaç badim olsa. ama beraber aynı kitabı okuyalımlı değil. okuduğumuz kitapları değiştirsek. 1-2 ay gibi süre verip tekrardan değiş tokuş yapsak. hem süreli olduğu için okurum hem de kitap masrafım beşte birine iner. karşılıklı olacağı için de ödünç kitabın dönmeme durumu da olmaz.
ne dersiniz?


ekleme: elden kitap takası yapmak isteyenlerin aklındakiler az buçuk bellidir de yine de açıklama yapayım;

bugün arkadaşla akmardan kitap aldık. 'okuduğumuz kitapları değişelim mi' derken aklıma geldi buraya yazam dedim. yukarıda da belirttiğim gibi SADECE bütçe açısından istemedim.

sevdiğim bir kitabı okuduğunu öğrendiğim kişiye bakış açım değişiyor bi anda. sevgilimle en sevdiğimiz kitabın aynı olması mutlu ediyor beni. ya da adı/yazarı çok bilinmeyen kitapları tavsiye üzerine okumak.

takip ettiğim bi yazar yok. 2-3 kitap alayım diyorum beğenmezsem diye bırakıyorum. ödünç takas olursa beğenmezsen yarım bırakır verirsin. çok beğenirsem kitaplığımda bi tane dursun diye alırım. yeni yazarlar keşfederim.

o yüzden kendi çözümünüz varsa da size kalsın. amacım sadece pintilik yapmak değil. bunu yaparak daha çok para harcayabilirim ama zevk alarak okuyacaksam değer.


neyse şu an 4+1 kişiyiz. kişi sayısı arttıkça ortak noktalar da çoğalır.

2 tanecik sorum var. neden sorduğumu en son açıklayayım.

1- insanların gıpta ettiği, imrendiği bi ilişkiniz olsun ister miydiniz?

2- insanların gıpta ettiği ilişkiden anladığınız ne? (sizin gıpta edeceğiniz ilişki nasıldır? daha doğru soru olur sanırım. gösterişten uzak.)

33.media.tumblr.com
fareye benzettim ama kafası neresi bedeni neresi anlamadım.

kadıköy ya da maltepede kiralık kız pisikletine ihtiyacımız var pazar günü. nerden kiralanır en kolay?

sanırım ücreti çok önemli değil. kendi bisikletini kiralamak isteyen olursa o da olur.

son yarım saatte minibüse binenler var mıdır acaba? zam mı gelmiş?

adam fazla para alınca sinirlendim '10 dk önce tarife değişti' dedi. başta artislik yapıyo sandım da ciddi ciddi konuşmaya devam etti.

bi telefon alayım dedim ama en dandik telefon bile özelliklerine göre pahalı geldi bana.

teşhir ürünü alsam ne sıkıntısı olur ki? tecrübe edeniniz var mı hiç?

bu cümlede ne demek istemiş annamadım?

Others have argued that blood pressure measurement taken in the ambulatory setting are likely to have higher prognostic significance than blood pressures that are obtained in center.

şimdiden teşekkürler.

diren cadde şaraplarını deneyen var mı? kırmızı olur beyaz olur.

duyuru fakiri olarak ucuz ve vasat şarap bulma derdindeyim de.

images.hepsiburada.net bu tarz bi şemsiye lazım bana. istanbulda tercihen anadolu yakasında nerden bulabilirim?
önceliğim ucuz olması tabi.

2-3 saat sonra. çalıştım ama çalışmak yetmiyo geçmek için :/

çok streslendim, nefesim kesiliyo gibi. yıllardır öğrenciyim ağlaya ağlaya çalıştığım çok olmuştur ama ilk defa böyle oluyorum.

dua eder misiniz bana? neye inanıyosanız..

www.facebook.com
yorumları okuyunca çok güldüm. sizin yorumunuz nedir merak ettim.

olay hakarete geldiği an silcem duyuruyu.

uzun uğraşlar sonucu bulduğum ve yalnız yaşadığım bir ev var. 3 katlı binanın çatı katı şirin mi şirin. ev sahibimi de seviyorum, fazla cana yakın olsalar da iyi insanlar. alt katta oturan elazığlı yaşlı bi çift. taşınalı henüz 10 gün oldu.

hemen dibimizde de 6-7 katlı bir bina var. 4. kattaki teyze de sürekli pencerede.

geçen gün sevgilim arabayı onların binasının önüne koymuş, o kadının kocası gelmiş sileceklerini kaldırmış. bura bizim binanın önü demiş. neyse bi daha koymadı zaten oraya.

iki gün önce yağmur yağdı ikindi vakti. ben de evde değildim. bu kadın alt kattaki ev sahibime 'kızın balkonda halısı var ıslandı haber verin' demiş. halı da yok balkonda, minder vardı bi tane. bi kaç tane de plastik sandalye. ev sahibim de beni bulamamış evde, babamı aramış. babam bana ulaşamayınca annemi aramış, annem sevgilimi aradı. olay bu kadar büyüyünce de korktum acaba içeri su mu girdi parkeler kabardı diye.

neyse eve geldim baktım bi sorun yok. perdeler kapalı olduğu için sadece perde ıslanmış. ev sahibim geldi ben de biraz çıkıştım. 'babamın kayseriden ne yapmasını bekliyosunuz, gelsin de kendi mi kapatsın. en fazla parkeler ıslanırdı onu da yaptırırdım' dedim. kadın yeminler etti 'parkeleri düşünüyosam gözüm çıksın, gece hastanedeydim sabah geldim kadın halı var diyince korktuk bişey mi oldu diye' dedi. halıyı gösterdim içerde diye 'yıllardır yalnız yaşıyorum korkmayın kendim hallederim' dedim. ama biraz da vicdan yaptım kadını hastaneye bırakmayı teklif ettim.

neyse o komşu sevgilimi sormuş kim diye 'hiç kardeş gibi değiller' demiş. ev sahibim de erkek arkadaşı belki de evlilerdir ben bilmem demiş. ev sahibim 'sen merak etme kızım istediğin arkadaşını getir ben cevaplarını veririm' dedi ama onun samimiyetinden de emin olamadım.

gece balkonda ders çalışıyodum. 5 gibi yattım işte. sabah baktım sevgilim eve gitmiş. yine yağmur yağmış defterim ve leblebim ıslanmış. neyse içeri aldım onları, masayı katladım, sandalyelerin suyunu döktüm bi baktım yerde 2 tane soğan. sevgilime sordum sabah soğan yoktu dedi.

bi kaç saat sonra kadın pencereye çıktı bişeyler geveledi anlamadım. 'soğan attım niye uyanmıyosun' dediğini duydum ama. niye atıyosunuz dedim. kitabın ıslanıyodu uynadırmak için attım dedi. zaten yeni uyanmışım, sınav stresi de var iyice sinirlendim. 'kitabımı ben düşünmüyorum size noluyo? burayı gözetlemektense kendi işinize bakın siz. gerizekalı mıyım ben bilmiyo muyum sanki ne yapacağımı, ne hakla soğan atıyosunuz' dedim. 'tamam bi daha karışmam işine' dedi.

şimdi kahvaltımı yaptım sakinleştim ama soğanları alıp evini basasım, bi daha sevgilimin arabasına dokunursa ya da evimi gözetlerse savcılığa şikayet etmekle korkutasım geldi.

neyse sonuç olarak ben bu soğanla ne yapayım? (menemen cevap değil, o kadının soğanıyla menemen yapmam)

lok: maltepe/ist

sınav dönemi sürekli bişeyler yiyesim geliyor. ağustos ağustos ne sınavı demeyin 10 günlük sınavlarım var.

bisküvi sevmem, cips mips ağır geliyor. meyve de asitli olduğundan stres ve kahve-kolayla birleşince midemi iyice kazındırıyor.

yemek seçmem. önerebileceğiniz yükte, kaloride ve zararda hafif atıştırmalıklarınız var mıdır acaba? hazırlaması 10 dakikayı geçmezse çok ikrama geçer. örn: ızgara mantar.

şimdiden teşekkürler efenim. gızları öptüm.

ara butonuna baktım efenim, en uygunu beyaz leblebi. ama önümde daha çok gün hatta yıl var. arşiv yapsam fena olmaz.

bir şey var mı?

hani yemek sepetinde sipariş sonrası eleştiri yapabiliyoz ya dominosun kendi sitesinde yok mu öyle bişey? ben bulamadım.

bi de 2 pizzayı yanlış(baya bi yanlış) getirmişler. ek malzemenin ücretini almalarına rağmen koymamışlar. nereyle irtibata geçeyim? şubeyi mi arasam direk?

çalışanın cebinden gidecekse şikayet etmek istemiyorum. ama ücretin talebini istiyorum. en azından bi kısmının.

sevdiceğin öpülecek en güzel yeri neresidir?

bakalım benim gibi düşünen var mı..

trileçe yenilecek mekan arşivi yapıyoz.

normalde sigara içince sakinleşirdim ama bu sefer yemedi.
duş aldım yemedi.
sakinleştirici aldım yemedi.
sorunu çözecek durumda değilim -en azından çözmesi gereken ben değilim, ben elimden geleni yaptım.
dışarı çıkasım yok. hatta hareket edesim yok.
gözlerim acıyo ama uyuyamıyorum.
komikli caps de işe yaramadı.
montum da yok.
iyi niyetle cevap verenlere bile dalasım var ama canım dayak da istemiyo.
sihirli bir değnek istiyorum, ya da cinli lamba. cine de dalar mıyım bilmiyorum.
derdime de dalasım var, dert ettiğim için daha da sinirleniyorum.

soru: bu halden bir an evvel çıkması gereken kişi ne yapsın? saplantılı bi şekilde olaya takıldım kaldım. belki bi kişinin yazdığı işe yarar deyu duyuru açtım.

s3-ec.buzzfed.com

www.mediafire.com
neden?

yemiş sanırım, görmedim ama uyandığımda gözüm şişmişti. sinekten de kan çıktı. arpacık da olabilir ama sağ kaşım 2 metre havada resmen.
antibiyotikli pomad sürdüm ama üstten sürdüm, içine değdirmeye huylanırım.
kremi emince de pamukla çay sürcem.

2 saat sonra yemeğe davetliyiz, geçer mi bu? tavsiyeniz var mı?

of ya çok çirkin görünüyorum.

bu sabah birinin tacizlerinden, her verdiğim cevap için mesaj atarak eleştirmesinden bıkıp, ilk defa birini eklemiştim.
az önce de biri bana 'düzgün konuş yoksa adam ederim' diye mesaj atıp engelledi. ben de o sinirle mallara ekleyeyim derken yanlışlıkla sildim mesajı.

insanlar fazla terbiyesiz değil mi?

alt mı üst mü?

beni ilgilendirmeyen sorunlara bile sinirlenip, onları çözmeye çalışıyomuş. topal kedi görsem onun acısını hissedip, hatta kendi içimde abartıp kediden çok acı çekiyomuşum.

bugün biri söyledi. kendisi psikolog demeyelim de kişisel gelişimci gibi. ama öyle 'evet ne istesen yaparsın'cılardan değil. baya bilgili biri.
akp'yi seviyo mu sormadım, ama cemaati hiç bi zaman sevmediğini biliyorum.

gerçekten de çocukken topal köpek görüp ağlamışlığım var. hatta şimdi bile kuyruğu kesilmiş hayvan falan görsem hemen nasıl olduğunu, birinin işkence yaptığını falan düşünüp etkisinde kalıyorum.
aşırı empati yaptığımı biliyorum. tayyip kısmını espri olsun diye söyledi zaten. aslında ne demek istediğini anladım da bi de size sorayım dedim. siyasi tartışmadan uzak fikrinizi alayım.

haziran ayında geldi tabi, 'bizi arayın yoksa fena yaparız' diye. neyse aradım ben de yıllar önce gittigidiyor'dan aldığım fotoğraf makinası için ifade istediler. telefonda da güzel güzel anlattım 'ikinci eldi, shutter sayısından anlaşılıyo, türkçe menüydü' vs diye.

yazılı ifade istedi, faks çekem dedim, olmaz gelmen lazım dedi. e ben de sınavım var gelemem dedim. sınavdan sonra gel dedi tamam dedim. ama ev sahibim evleneceğini sınavdan sonra söylediğinden sınavdan sonra evi topladım falan, vaktim olmadı o arada ve kayseriye geldim.

şimdi adam aramış niye gelmedin diyor, işim vardı diyorum, şimdi gel diyor, kayserideyim diyorum, bi haber verseydin diyor. iyice bağırıp çağırınca neyin sinirini benden çıkarıyosunuz dedim, sinir çıkarma değil gelmeniz lazımdı okumuyo musunuz kağıdı bıdı bıdı dedi. zaten yeni uyanmışım ne dediğini anlamadım.

ne zaman geleceğimi sordu ağustos dedim 8'ine randevu yazdı, 22sinden önce gelemem dedim, 11ine kadar gelmezseniz cezasını ödersiniz diye tehdit etti.

sinirden kendimi kesicem şimdi, bu kadar azarın üstüne gitmek istemiyorum ben. nedir ifade vermemenin cezası? parası neyse vereyim hatta kendime gelince arayıp iki tane söveyim sussun. ya da direk iş yerinde söveyim ama ifade vermeyeyim.

10 yıl önce kutu düşürmeceli bi oyun vardı. tetris gibiydi mantığı ama adamla itiyodun. tek kutuysa üstüne zıplayabiliyodun, yoksa mal gibi kalıyodun.

siemens c45te vardı.

buldum stack attack

geçen hafta geldi, ben evleniyom temmuzda çık dedi. niye daha önce söylemedin dedim, sınavların var diye dedi. e istanbulda değilim ki nasıl taşınayım dedim cevap vermedi.

neyse şimdi internetten maltepede bi ev buldum e5'e yakın, 2+1 750. bu civarda ev arayan güzel bağyanlar varsa eqlesin XD. yatak-dolap fazlasıyla var zaten, ekstra eşyaya pek ihtiyaç olacağını sanmam.
ya da ev arkadaşı arayan varsa direk hazır eve de konabilirim.


not: en son burdan bulduğum bi o.ç.vardı, her şey benim üstüme olduğu için kirayı/faturaları yıkıp kaçmıştı. o yüzden her şeyi ortaklaşa üstlenirsek iyi olur. bi de şu tip insanlardan biriyseniz hiç yanaşmayın daha iyi olur (linki sildim, çok hit aldı. herkesin okumasına gerek yoktu, müstakbel ev arkadaşı okusun yeter ona özelden atarım.)

nasıl biri istemediğimi yazmışım da nasıl biri olduğumu yazmamışım. asosyal, bi oturuşta dizi bitiren, güzel yemek yapan, tek eğlencesi sahilde pisiklet sürmek olan 25 yaşında ama öğrenciyim. benden şikayetçi olan biri olmadı ama randıman da tutamadık.

arkadaşla (adı lazım değil) anlaşamadık, kimlere meriç denir?

kızlara sıcak davranıp, sarılıp-öpen, iltifat eden, bi fırsatını bulsa kızı götürecek, sadece bir kıza değil pek çok kıza yazan, ama asla gönül işlerine girmeyen, bi ihtimal tekrar sevişirim diye de 'arkadaşlığımızın bozulmasını istemiyorum burcucum' diyen kişiye mi?

yoksa kıza aşık olup yanında arkadaş gibi dolanana mı?

biraz subjektif sormuşum, asıl merak ettiğim meriçlikte aşk var mı? hoşlantı filam değil bildiğin aşk.

tercih yapacak arkadaşlara şimdiden kolay gelsin. siz böyle olmayın bak çok kötü bişey meriçlik, meriçlere de göz açtırmayın.

efenim 3 yıllık emektar bi lg p503üm var. androiki 1.2ydi aldığımda, nokia kullanan insanlar filam vardı o zamanlar.

neyse sabahtan beri menopoza girmiş anne gibi çıldırttı beni; çekmiyor, mesaj atmıyor, sd kartı okumuyor. yalnızca acil çağrı diyor. kapatıp açıyorum çeker gibi oluyor yine çekmiyor. çağrı atıyor ama almıyor. zaten bi yıldır sadece alo için kullanıyodum, o da gün aşırı.

şimdi gitti mi telefon :/ içinde 3 yıldır sakladığım mesajlar, takvim hatırlatmalarım, sevgilimin yazdığı notlar vardı :/

hatıra kutuma mı koyayım şimdi bunu? kurtarılmaz mı?

1 yaşından beri sol kulağımda problem var benim. ilk okuldayken geceleri uyutmayacak kadar ağrırdı, genelde soğuk ve düşük hava basıncı etkilerdi. bi keresinde bül oluşmuştu kbbci amca patlatmıştı.

bundan mütevellit uçak yolculuğu ve kayak işkence haline geliyor. yüzerken bile korkuyorum su kaçarsa ağrır diye. uçakla yükselirken de fena bi ağrı olur kulağımda sonra pıt diye bi mini patlamayla açılırdı kulağım.

neyse efenim az önce indiğim uçakta entel görünem diye kahvemi içip dergimi okurken sol gözümün acıdığını farkettim. kapatıp açayım dedim baktım sol gözümü tam kapatamıyorum. sadece sağ gözümü kapatıyorum ama sadece sol göz kapağım milim oynamıyo. kulak zarıyla göz sinirlerinin alakasını bulamadım.

neyse gözümü çok yordum galiba kahvemi de manzaraya karşı içem yine entel görünürüm dedim. hani bardağı çekerken yandan kahve dökülmesin diye öpücük yapıyoz ya benim dudak sağa çekiyo. pencereden bakıp bücür cadının büyü hareketeni (yani dudağı sağ-sol yapma) yapayım dedim son sezon finalindeki firdevs hanıma döndüm.

havaalanında yanımızdan ihrama girmiş müstakbel hacılar geçerken sevgilimi öptüm diye birinin gözü kaldı da çarpıldım mı lan? dedim. bi fatiha okumayı da tababet bilimime yediremedim.

lan evde olsa tık tık yazarsın google'a da için rahatlar. bilmem kaç feetde tek başımayım. gözüm karardı sevgilimi aramayı bile düşündüm. teknolojiye bu kadar bağlı olduğum için bi de ona küfrettim. hosta söyleyeyim dedim konuşamamaktan korktum. bi de pek bi aydınlıkevler lisesi mezunu duruyodu. dan dun konuşur iyice sinir eder diye vazgeçtim.

pencereye bakıp zorladım kendimi, beceremeyince ağlar gibi oldum zorladım ağlamamak için. sonra inişe geçtik. biraz sonra baktım kahve içerken öpücük atabiliyorum. yüzüme ne oldu, neyden etkilendim, nasıl geçti hiç anlamadım. yorumu olan varsa buyursun.

not: acizlik zor azizim.

Bi oyun oynuyoz da..
Böyle sigara kokulu parfüm gibi görünmez eyeliner gibi şeffaf mayo gibi.
Ne kadar komik ve zor o kadar iyi.

şu evlere giren sarımsı kahverengi kelebekler ısırıyo muydu uyurken? ona göre öldürcem. zararsızsa takılsın bilgisayar ışığında..

giden kan umrumda değil, mikrop taşır diye şeyettimdi.

4-5 yıllık, içinde sadece 3-4 tane kendi fotoğrafımın olduğu bi blogum var.
ordan facebooka ve twittera yönlendirme de var.

kullanmak kısmını anlamadım, ne ola ki?

şu şarkının nakarat kısmına benzeyen 90lar ya da 2000lerde yabancı bi şarkı var mıydı?
youtu.be

jennifer lopez gibi sanki

isminin yazdığı kalem alam dedim ama emin olamadım. sigarayı bıraktığından çakmak alamıyorum.

internete yazınca meme şeklinde stres topu çıkıyo :/

öyle ne sever ben de pek bilmiyorum. kendisi dersanede yönetici, az buçuk şakirt. bağlama çalar. ayfonunu benden çok sever. zeka küpü çözer.

safahatın orijinal halini mi alsam? önerdiğiniz bi yayın evi var mı?

ne almayı düşünüyosanız kopya çekeyim biraz..

not: kahrolsun kapitalizm ama anneye aldık baba da bekler.

bi de internetten gönderirim büyük ihtimal.

ekleme yapayım bari; eminönüden 15 liraya ahşaptan dandik kızılderili ok-yay duvar süsü almıştım mesela. 'hayatımda aldığım en güzel hediye' demişti. yine öyle mutlu olsun istiyorum.

şimdi ben kendime ait fotoğraf makinasını satsam bunun vergisini vermek zorunda mıyım?

hayırsa 2. soru: bunun ticaretini yapan birinin aracılığıyla satsam zorunda mıyım?

aranıyor.
var mıdır bildiğiniz güvendiğiniz?

yazı değil şekil olacakmış.

bak şimdi 30 tane tişört ütüledim katladım ama bir hafta geçmeden hepsinde katlama izi olacak.

hepsini tek tek asacak askım yok, toplu asarsam yine kırışıyor. normal kırışsa neyse de katlama izine uyuzum. her gün çıkarıp değişik mi katlayayım ne yapayım?

hay derdimi ...