stajer olarak bir büroda çalışmaya başladım, maaş almıyoruz, arada patronun canı istedikçe harçlık verecek. daha başlayalı 2 hafta falan oldu. ilk iş deneyimim.
girerken icra işleri olmadığını, sadece kendi davalarıyla alakalı icralar olduğunu, daha çok araştırma falan yapacağımı, bir şeyler yazacağımı, işte hukuçuluğu öğreneceğimi söylediler.
ilk 10 gün öyle de gitti, ancak bugün mesela öğlene kadar icra dairesi dolaştım, 1 senedir el sürülmeyen, yarım yamalak yapılmış 150 kadar icra dosyaları var, ve hiç bir çalışan 6 aydan uzun çalışmamış orada, o yüzden dosyaların içi karmakarışık kimin ne yaptığı belli değil, bir kısmı başka şehirde falan. 1 haftada bu icra dosyalarını düzenlemem, eksikleri tespit edip raporlamam gerekiyor.
sabah 9 akşam 7 çalışıyoruz, öğle arası yok, 10 dakika yemek arası veriyoruz. bugün şaka yollu çok sigara arası vermeme laf ettiler. haftada 50 saat (cumartesi yarım gün) çalışıyoruz totalde.
bir de tuhaf bir ortam yani temizlik yapan abla ve sekreter, uzun zamandır oradalar, arada bizi azarlıyorlar çok bardak kullandık diye, bugün yere kahve döktüm yanlışlıkla, temizlikçi ablaya söyleme kendin sil dediler, bez buldum orada ıslattım sildim, ıslak kalmış yerler ayak izi olmuş diye kızdılar.
bir stajer için, yeni başlayan biri için bu şartlar normal mi? herkes bu şartlarda mı çalışıyor?
iyi bir üniversiteden mezunum, geldiğim ilk gün 30 sayfalık ingilizce sözleşmeyi 2 kişi çevirdik, hani öyle bir iş verilince yapıyorum. ya da davanın ayrıntıları bile anlatılmadan şu şekilde karar bul diyince, 10 dakikada 50 tane karara bakıp buluyorum lazım olanları. ama bu icra dosyaları mesela, düzgünü hiç görmemişim ki, dosyada eksik olanı anlayayım. yapamıyorum yani.
bir de herkesin yaptığı yemeği yiyemem, orada temizlikçi abla ne yaptıysa, ölmeyecek kadar yiyorum, zira öğle aramız yok.
çok mu yanlış meslek seçmişim? başka yere de girsem aynı mı olur?
girerken icra işleri olmadığını, sadece kendi davalarıyla alakalı icralar olduğunu, daha çok araştırma falan yapacağımı, bir şeyler yazacağımı, işte hukuçuluğu öğreneceğimi söylediler.
ilk 10 gün öyle de gitti, ancak bugün mesela öğlene kadar icra dairesi dolaştım, 1 senedir el sürülmeyen, yarım yamalak yapılmış 150 kadar icra dosyaları var, ve hiç bir çalışan 6 aydan uzun çalışmamış orada, o yüzden dosyaların içi karmakarışık kimin ne yaptığı belli değil, bir kısmı başka şehirde falan. 1 haftada bu icra dosyalarını düzenlemem, eksikleri tespit edip raporlamam gerekiyor.
sabah 9 akşam 7 çalışıyoruz, öğle arası yok, 10 dakika yemek arası veriyoruz. bugün şaka yollu çok sigara arası vermeme laf ettiler. haftada 50 saat (cumartesi yarım gün) çalışıyoruz totalde.
bir de tuhaf bir ortam yani temizlik yapan abla ve sekreter, uzun zamandır oradalar, arada bizi azarlıyorlar çok bardak kullandık diye, bugün yere kahve döktüm yanlışlıkla, temizlikçi ablaya söyleme kendin sil dediler, bez buldum orada ıslattım sildim, ıslak kalmış yerler ayak izi olmuş diye kızdılar.
bir stajer için, yeni başlayan biri için bu şartlar normal mi? herkes bu şartlarda mı çalışıyor?
iyi bir üniversiteden mezunum, geldiğim ilk gün 30 sayfalık ingilizce sözleşmeyi 2 kişi çevirdik, hani öyle bir iş verilince yapıyorum. ya da davanın ayrıntıları bile anlatılmadan şu şekilde karar bul diyince, 10 dakikada 50 tane karara bakıp buluyorum lazım olanları. ama bu icra dosyaları mesela, düzgünü hiç görmemişim ki, dosyada eksik olanı anlayayım. yapamıyorum yani.
bir de herkesin yaptığı yemeği yiyemem, orada temizlikçi abla ne yaptıysa, ölmeyecek kadar yiyorum, zira öğle aramız yok.
çok mu yanlış meslek seçmişim? başka yere de girsem aynı mı olur?
EA dan 81 puanla babayı aldım şimdi sanırım di mi?
Ortalama bir hukuk fakültesinde tezli yüksek lisans yapmak için kaç puan civarı almak lazım?
Ortalama bir hukuk fakültesinde tezli yüksek lisans yapmak için kaç puan civarı almak lazım?
aralık sonu ocak başı diye hatırlıyorum ama, kısa zaman içinde bir iki bir şey almam lazım. paçoz giyinen fakir bir öğrenci için fiyatları uygun hanım hanımcık işyerinde giymeye uygun kıyafet satan başka marka biliyor musunuz?
Gören bilen var mı? kitap okumayı seviyorum, sosyalleşmek istiyorum, bir diğer hobim de maket/ahşap boyama/mobilya işleri ancak belediyenin falan 40-50 yaş kadınlar için açtığı kurslar dışında bir şey bulamadım.
25 yaşındayım, çok da yaşlılar için olmayan el sanatları kursu da olur, ama kitap kulübü daha iyi olur.
25 yaşındayım, çok da yaşlılar için olmayan el sanatları kursu da olur, ama kitap kulübü daha iyi olur.
sb, şimdiden teşekkürler.
kahve makinesi almak istiyorum, ancak hiç bir fikrim yok. bütçem de çok yok, ucuz ve kolay kullanımlı olsun. bir de sabit filtre, kağıt filtre nedir açıklayan olursa, model öneren olursa sevinirim. bütçem maksimum 150 lira.
cuma günü dosyamı aldım, stajımı başlatmak için. nasıl bir koşuşturma olduğunu biliyorsunuz, günüm merdiven çıkarak adliyede kaybolarak geçti. üstelik herkes sanki ne yaptığımı biliyor olmam gerekiyormuş gibi bir tavırdaydı, hızlı hızlı b2 ye git xy ye imzalattır, sonra komisyonda bilmemkaça bilmemkaç numaralı odada imzalat sonra git şu şu evrakları al (nerden?) geri gel modundaydı. en son stajı başlatmak için savcıyı da bulamadım saat beş buçuk olmuştu zaten bize hangi savcıya gideceğimiz söylendiğinde, biri dedi kalemini bekle öbürü dedi burda bekleme anca pazartesi gelirler biri dedi kalemi belki gelir, saat 6 ya gelirken, başlama kağıdımı savcıya veremeden eve döndüm.
izmirde avkatlık stajı yapmış, yapmakta olan birileri varsa beni süreç, nelerle karşılaşacağım, nasıl davranmam gerektiği konularında aydınlatabilir mi?
pazartesi ne ile karşılaşacağımı hiç bilmiyorum.
9 eylül mezunları 3-4 kişilik arkadaş grupları halinde hallediyorlardı işlerini, bi ara onların peşine takıldım ama herkesin gitmesi gereken yer, yanında başlayacağı mahkeme savcı ayrı, bir de hıı sen bir bok bilmeden mi geldin buraya tavırları vardı. ne yapmalıyım şimdi? pazartesi kaçta adliyede olayım, savcı cuma başlama kağıdımı veremedim diye ne der, ne yapabilir?
izmirde avkatlık stajı yapmış, yapmakta olan birileri varsa beni süreç, nelerle karşılaşacağım, nasıl davranmam gerektiği konularında aydınlatabilir mi?
pazartesi ne ile karşılaşacağımı hiç bilmiyorum.
9 eylül mezunları 3-4 kişilik arkadaş grupları halinde hallediyorlardı işlerini, bi ara onların peşine takıldım ama herkesin gitmesi gereken yer, yanında başlayacağı mahkeme savcı ayrı, bir de hıı sen bir bok bilmeden mi geldin buraya tavırları vardı. ne yapmalıyım şimdi? pazartesi kaçta adliyede olayım, savcı cuma başlama kağıdımı veremedim diye ne der, ne yapabilir?
ben şimdi hukuk mezunuyum, hukuk alanında yüksek lisans yapmak istiyorum, ALES 'e giricem. sayısal 1, sayısal 2, sözel 1, sözel 2 falan bir şeyler var. ben bunlardan hangilerini çözücem? bir de daha önceden bilgim yoktu ama baya bildiğimiz öss bu, ben yüksek lisans yapmak için neden analitik geometri trigonometri falan yapıyorum ki zamanında öss ye girip üniversite okudum zaten ne alaka?
Alsancak kibrissehitleri civarından (baro dan) bayrakli daki adliyeye hangi duraktan kaç Nolu otobüsle gidebilirim? Hangi durakta inmem lazım?
Bir arkadaş gemi müh. okuyor da, daha mezun olmadan havada kapıyorlarmış, 5.000-10.000 maaşla başlıyorlarmış işsiz kalan yokmuş falan diye baya anlatıyor. bana biraz sallıyor gibi geldi. bir de ben baya köklü bilindik bir üniversitede prestijli bir bölümde okudum başlangıç maaşı 1.500 en iyi ihtimalle, o da öp başına koy ihtimali, asabım bozuldu.
hakkikaten gidecek şimdi barajı anca geçen puanıyla ve lise hayatı boyunca zerre matematik yapamayan adam özel üniversitede parasıyla diploma alacak ve daha okul bitmeden 5.000 lira maaşla işe başlayacak öyle mi?
hakkikaten gidecek şimdi barajı anca geçen puanıyla ve lise hayatı boyunca zerre matematik yapamayan adam özel üniversitede parasıyla diploma alacak ve daha okul bitmeden 5.000 lira maaşla işe başlayacak öyle mi?
kedimiz yazları bahçeye çıkıyor, sokak kedisi sanmasın geçenler elleşmesin diye tasma takıyoruz. daha 3 hafta falan oldu tasmayı takalı. bugün tasmasyı bir çıkardım tasmanın olduğu boyun bölgesi tüyleri tamamen dökülmüş, küçük küçük yaralar olmuş, baya tasma çıkınca o bölge kel ve ufak tefek yaralı.
tasma takmıycam artık da, bir şey sürmek ya da sarmak gerekit mi boynuna, daha bugün aşı günüydü veteriner bile fark etmedi tasmanın altında kalan bölgeyi.
dün yarasa yakaladı salak, her ihtimale karşı tekrar kuduz vurdurdum bugün, zaten kasabadayız veteriner yakın değil.
yarın tekrar götüreyim desem götüremem. kendiliğinden çıkar mı boyun tüyleri bir zararı olur mu?
tasma takmıycam artık da, bir şey sürmek ya da sarmak gerekit mi boynuna, daha bugün aşı günüydü veteriner bile fark etmedi tasmanın altında kalan bölgeyi.
dün yarasa yakaladı salak, her ihtimale karşı tekrar kuduz vurdurdum bugün, zaten kasabadayız veteriner yakın değil.
yarın tekrar götüreyim desem götüremem. kendiliğinden çıkar mı boyun tüyleri bir zararı olur mu?
haziran ayında mezun oldum, üniversiteden geçici mezuniyet belgemi aldım. Henüz çalışmaya başlamadım, eylül gibi başlıycam. bu 2 ay sigortam yok mu sayılıyor. normalde her sene eylül ayında okul açılınca öğrenci belgemi alıp annem üzerinden sigortalı oluyordum. sigortam mezun olduğum anda mı kesiliyor? şu an mezun ve işsizim, gelir tespiti bilmemne yaptırmam lazım mı? bir de gelir tespitinde sadece aynı evde yaşayan aile bireyleri mi sayılıyor, yoksa atıyorum ayrı evde oturan evli olmayan abimin geliri de sayılıyor mu?
Çoğu zaman dalmış gitmiş içimden tekerleme gibi bu lafı söylemekte olduğumu sonra fark ediyorum, kimi zaman gözlerimde yaş da birikmiş oluyor. Ama bu sözle ne kastettiğimi zerre bilmiyorum. Öyle özellikle ay çok mutluydum diye hatırladığım ve özlediğim bir dönem yok.
Hayatımın en mutlu olunacak dönemindeyim, 6 yılın sonunda üniversiteyi bitirebildim, yıllardır okul nedeniyle bulunduğum ve sevmediğim istanbul'dan, memleketime döndüm, şahane deniz manzaralı(yatak odası, salonu boydan boya denize bakan, bütün körfezi gören) bir ev tuttu ailem bana, bir nevi okulu bitirebilmemin ödülü olarak. Sağlığım ve ailemin sağlığı iyi, ufak tefek dertler dışında hayatımda hiç bir sorun yok. Ama elimde değil, boş boş bakarak bu lafları tekrar ediyorum bilinçsizce, çoğu zaman içimden, bazen de dışımdan mırıldanarak. bazen de kendimi mutlu olduğum ama bir türlü hatırlayamadığım bir zamanı kaşlarımı çatmış hatırlamaya çalışır buluyorum. Annem babam sık sık alice daldın gittin ne oldu kötü bir şey mi oldu, iyi misin diye soruyor. Bir şeyim yok diyorum. Ne oluyor bana? Hiç böyle bir şey yaşayan var mı?
Hayatımın en mutlu olunacak dönemindeyim, 6 yılın sonunda üniversiteyi bitirebildim, yıllardır okul nedeniyle bulunduğum ve sevmediğim istanbul'dan, memleketime döndüm, şahane deniz manzaralı(yatak odası, salonu boydan boya denize bakan, bütün körfezi gören) bir ev tuttu ailem bana, bir nevi okulu bitirebilmemin ödülü olarak. Sağlığım ve ailemin sağlığı iyi, ufak tefek dertler dışında hayatımda hiç bir sorun yok. Ama elimde değil, boş boş bakarak bu lafları tekrar ediyorum bilinçsizce, çoğu zaman içimden, bazen de dışımdan mırıldanarak. bazen de kendimi mutlu olduğum ama bir türlü hatırlayamadığım bir zamanı kaşlarımı çatmış hatırlamaya çalışır buluyorum. Annem babam sık sık alice daldın gittin ne oldu kötü bir şey mi oldu, iyi misin diye soruyor. Bir şeyim yok diyorum. Ne oluyor bana? Hiç böyle bir şey yaşayan var mı?
7-8 sene sonra ilk defa ÖSYM nin düzenlediği bir sınava giricem, kılavuza baktım ama basit ve sade bir şekilde yapılması gereken işlemler anlatılmamış.
PTT ye gidicem önce, 50 lirayı yatırıcam. Sonra ne yapıcam? Bu ÖSYM koordinasyon merkezleri mi ne nedir.
PTT ye gidicem önce, 50 lirayı yatırıcam. Sonra ne yapıcam? Bu ÖSYM koordinasyon merkezleri mi ne nedir.
Annemin bilgisayarı açılırken ve işlem yaparken şu bilindik mesaj çıkıyor.
surabaya in my birthday
don't kill me, i'm just send message from your computer
terima kasih telah menemaniku walaupun hanya sesaat, tapi bagiku sangat berarti
maafkan jika kebahagiaan yang kuminta adalah teman sepanjang hidupku
seharusnya aku mengerti bahwa keberadaanku bukanlah disisimu, hanyalah lamunan dalam sesal
untuk kekasih yang tak kan pernah kumiliki 3r1k1m0
bilgisayarı bundan kurtarmanın ve mümkünse bilgisayardaki verileri kurtarmanın bir yolu var mı ne yapalım biz buna?
surabaya in my birthday
don't kill me, i'm just send message from your computer
terima kasih telah menemaniku walaupun hanya sesaat, tapi bagiku sangat berarti
maafkan jika kebahagiaan yang kuminta adalah teman sepanjang hidupku
seharusnya aku mengerti bahwa keberadaanku bukanlah disisimu, hanyalah lamunan dalam sesal
untuk kekasih yang tak kan pernah kumiliki 3r1k1m0
bilgisayarı bundan kurtarmanın ve mümkünse bilgisayardaki verileri kurtarmanın bir yolu var mı ne yapalım biz buna?
2 hafta falan önce cildimde toplu iğne başından küçük kırmızı benekler çıkmaya başladı. kaşıntısız, şişliksiz, sivilce gibi değil, yara şeklinde değil, deri altında. cildiye doktoruna gittim, doktor beneklere şöyle bir baktı vaskülit dedi reçete yazdı, bir de tahlil yapalım bakalım dedi.
birinci sorum, vaskülit böyle sadece uzaktan beneklere bakıp teşhis edilebilir mi?
sonrasında bir de kan tahlili yapalım dedi. kan tahlili verdim, idrarında protein +++ bir dahiliyeciye git derhal dedi.
ikinci sorum şu, ilk muayene olurken de tahlillere bakarken de kadına düzenli 6 yıldır kullandığım ilaçları saymıştım( lithuril, efexor xr, euthyrox ve ketilept) sonra tam ben kapıdan çıkarken hıı aslında bu protein kaçağı belki kullandığın ilaçlarla alakalıdır ya ama dahiliye ye git yine de dedi.
yazdığı reçetede, tanı olarak deriye sınırlı vaskülit, diğer yazıyor. advantan losyon ve excipal lipo var, deriye sürmek üzere, doktor değilim ama kaşıntılı dermatirler alerjik kızarıklıklar için falanmış anladığım kadarıyla. crebros diye bir ilaç var, bu da alerji için galiba? bir de 5 ampul prednol-l yazmış.
şimdi hiç bir tahlil yapmadan direk vaskülit tanısı konur mu? bu ilaçlar vaskülit ilacı mıdır? bir de bu prednol-l nin (iğne olanın) prospektüsünde duygudurum bozuklukları ve hipotiroid olanlarda kullanımı önerilmiyor, bende her iki durum da var, doktora kullandığım ilaç isimlerini söyledim ama çok sallamadı.
bir de doktora güvenmemeyi çok doğru bulmuyorum ama yazlık bir kasabadaki küçük bir hastanede çalışan 30 yaşında bir doktor kaç tane deriyle sınırlı vaskülit görmüştür ki ilk bakışta tahlil falan olmadan tanı koysun? çok sık görülen bir rahatsızlık değilmiş yani.
edit: iğnenin prospektüsündeki uyarı ve halihazırda günde 4 ilaç kullanmıyor olsam bu kadar dert etmezdim de, korkuyorum bu iğneyi yaptırmaya, 5 gün üst üste.
birinci sorum, vaskülit böyle sadece uzaktan beneklere bakıp teşhis edilebilir mi?
sonrasında bir de kan tahlili yapalım dedi. kan tahlili verdim, idrarında protein +++ bir dahiliyeciye git derhal dedi.
ikinci sorum şu, ilk muayene olurken de tahlillere bakarken de kadına düzenli 6 yıldır kullandığım ilaçları saymıştım( lithuril, efexor xr, euthyrox ve ketilept) sonra tam ben kapıdan çıkarken hıı aslında bu protein kaçağı belki kullandığın ilaçlarla alakalıdır ya ama dahiliye ye git yine de dedi.
yazdığı reçetede, tanı olarak deriye sınırlı vaskülit, diğer yazıyor. advantan losyon ve excipal lipo var, deriye sürmek üzere, doktor değilim ama kaşıntılı dermatirler alerjik kızarıklıklar için falanmış anladığım kadarıyla. crebros diye bir ilaç var, bu da alerji için galiba? bir de 5 ampul prednol-l yazmış.
şimdi hiç bir tahlil yapmadan direk vaskülit tanısı konur mu? bu ilaçlar vaskülit ilacı mıdır? bir de bu prednol-l nin (iğne olanın) prospektüsünde duygudurum bozuklukları ve hipotiroid olanlarda kullanımı önerilmiyor, bende her iki durum da var, doktora kullandığım ilaç isimlerini söyledim ama çok sallamadı.
bir de doktora güvenmemeyi çok doğru bulmuyorum ama yazlık bir kasabadaki küçük bir hastanede çalışan 30 yaşında bir doktor kaç tane deriyle sınırlı vaskülit görmüştür ki ilk bakışta tahlil falan olmadan tanı koysun? çok sık görülen bir rahatsızlık değilmiş yani.
edit: iğnenin prospektüsündeki uyarı ve halihazırda günde 4 ilaç kullanmıyor olsam bu kadar dert etmezdim de, korkuyorum bu iğneyi yaptırmaya, 5 gün üst üste.
tek tük sivilcesi çıkan bir insandım.yaza girerken sivilcelerden kurtulayım dedim, 3 gece yatarken yüzüme limon suyu sürdüm, sonra madecassol iyi geliyormuş diye duydum bir gece yatarken madecassol sürdüm, yüzümü 2 aydır nilera okyanus sabunuyla yıkıyorum.
dün yazlığa geldim, sabah bir uyandım yanaklarım komple kızarmış ve kabarmış yüzlerce sivilce çıkmış. hayatımda böyle sivilceli kabarık kızarık bir yüzüm olmadı. acaba dedim bütün kış kapalı kalan eve böcek falan mı geldi her şeyi değiştirdim yatak örtüler falan. başka ne buna sebep olmuş olabilir, nasıl kurtulurum, limon suyu ya da madecassol kullanıp bu hale gelen var mı? yazlıkta en yakın hastane 100 km ötede ne yapayım?
dün yazlığa geldim, sabah bir uyandım yanaklarım komple kızarmış ve kabarmış yüzlerce sivilce çıkmış. hayatımda böyle sivilceli kabarık kızarık bir yüzüm olmadı. acaba dedim bütün kış kapalı kalan eve böcek falan mı geldi her şeyi değiştirdim yatak örtüler falan. başka ne buna sebep olmuş olabilir, nasıl kurtulurum, limon suyu ya da madecassol kullanıp bu hale gelen var mı? yazlıkta en yakın hastane 100 km ötede ne yapayım?
yüksek lisans yapmak istiyorum ama bu konuda hiç bir bilgim yok. bi ALES e girmek lazım sanırım, başka hangi sınavlara giriliyor, nasıl başvuruluyor, 9 eylül ün kendi sitesine baktım ama başvuru tarihleri falan bulamadım.
9 eylül üniversitesinde özel hukuk dalında yüksek lisans yapmış olan var mı?
9 eylül üniversitesinde özel hukuk dalında yüksek lisans yapmış olan var mı?
öğrenciyim çalışmıyorum.
400 liralık kredi kartım var 5-6 senedir, her ay doldurup tüm borcunu ödüyorum ay sonunda.
500-600 lira kredi çekmek istiyorum. kefil falan isterler mi? kredi için başvursam ne zamana cevap gelir?
400 liralık kredi kartım var 5-6 senedir, her ay doldurup tüm borcunu ödüyorum ay sonunda.
500-600 lira kredi çekmek istiyorum. kefil falan isterler mi? kredi için başvursam ne zamana cevap gelir?
bankamatikte kredi kartımı ödüyordum, geldi bir adam bankamatiğin yanında duvara dayandı ya ben para çekicem yardımcı olur musunuz dedi, ben de adama bakmadan tamam işim bitsin bir dakika dedim.
işim bitti baktım adam evsiz tipli üzerinde kan lekesi gibi lekeler var, sonra kartı bana uzattı kendi hala bankamatikten 2 adım uzakta duvara yaslanmış duruyor. dedim kartı şu ışıklı yere sokucaksınız gelin bu tarafa. ooo ben ne bileyim nasıl yapıcam bilsem sana söylemezdim falan diyip kartı bana doğru itekledi ben de geri çekildim bankamatikten şuraya diye gösterdim. direk soktu kartı yerine (hani ters falan değil) ama hala bankamatiğin önünde değil yanında duruyor, şifresini söyledi, yazın dedim, ooo nereye yazıcam nasıl yazıcam sen yaz dedi. ama gerçekten bilmiyor gibi değil de aptala yatıyor gibi. tuşlara basarak dedim, öfleye püfleye o tarafa uzattı elini şifresini yazdı. ne kadar çekicekseniz yazın dedim, hepsini ver hepsini dedi, iyce kıllandım bir saniye dedim bankanın içeri doğru uzattım kafayı, güvenliğe seslendim beyefendinin elinde kart var ama para çekemiyormuş yardım eder misiniz diye. kafayı bir çevirdim güvenlik gelene kadar adam hesaptaki bütün tutarı yazmış parayı da almış zaten, güvenlik de hı şurdan da kartınızı alıcaksınız diyip gitti.
adam niye ısrarla işlemleri bana yazdırmaya yaptırmaya çalışmış olabilir? çok huzursuz edici değil mi?
işim bitti baktım adam evsiz tipli üzerinde kan lekesi gibi lekeler var, sonra kartı bana uzattı kendi hala bankamatikten 2 adım uzakta duvara yaslanmış duruyor. dedim kartı şu ışıklı yere sokucaksınız gelin bu tarafa. ooo ben ne bileyim nasıl yapıcam bilsem sana söylemezdim falan diyip kartı bana doğru itekledi ben de geri çekildim bankamatikten şuraya diye gösterdim. direk soktu kartı yerine (hani ters falan değil) ama hala bankamatiğin önünde değil yanında duruyor, şifresini söyledi, yazın dedim, ooo nereye yazıcam nasıl yazıcam sen yaz dedi. ama gerçekten bilmiyor gibi değil de aptala yatıyor gibi. tuşlara basarak dedim, öfleye püfleye o tarafa uzattı elini şifresini yazdı. ne kadar çekicekseniz yazın dedim, hepsini ver hepsini dedi, iyce kıllandım bir saniye dedim bankanın içeri doğru uzattım kafayı, güvenliğe seslendim beyefendinin elinde kart var ama para çekemiyormuş yardım eder misiniz diye. kafayı bir çevirdim güvenlik gelene kadar adam hesaptaki bütün tutarı yazmış parayı da almış zaten, güvenlik de hı şurdan da kartınızı alıcaksınız diyip gitti.
adam niye ısrarla işlemleri bana yazdırmaya yaptırmaya çalışmış olabilir? çok huzursuz edici değil mi?
aaa bunun tipi de böyle miymiş der miyiz diye heyecanla bekleyen bir tek ben miyim? ilk adımı atıp kendini ateşe atmak isteyen yok mu?
kafa karışıklığını önlemek için söyleyeyim, kastettiğim cola zero, light falan gibi şekersiz ama yapay tatlandırıcıyla şeker tadı olan değil, baya bildiğimiz şeker tadı olmayan, nötr olan içecek.
havalar ısındıkça yine kafama takılmaya başladı bu, ne kadar kutulanmış içecek varsa içi ya glikoz fruktoz şurubu ya da yapay tatlandırıcı dolu, tatları da aşırı şekerli içemiyorum zaten. uludağ limonata falan yapıyor, allahım şekerli su, buram buram şeker tadı. meyve suları desen onlar da öyle, ice tea de öyle. neden aşırı şeker tadı sevmeyenler için bu içeceklerin daha nötr şeker ve benzeri eklenmemiş versiyonlarını yapmıyorlar ki?
şalgam suyu(gündüz sürekli içilecek bir şey değil sonuçta), ayran, soda ve su dışında bir alternatif yok mu?
ben evde şeker eklemeden limonata yapıyorum limon kabuğunun ekşi tadıyla şahane oluyor, ama her yere yanımda limonatamı taşıyacak halim yok. aynı şekilde demleyip soğutulmuş meyve çayları da gayet şekersiz ama lezzetli soğuk içecek oluyorlar, bunu böyle kutulayıp satmayı akıl eden yok mu?
havalar ısındıkça yine kafama takılmaya başladı bu, ne kadar kutulanmış içecek varsa içi ya glikoz fruktoz şurubu ya da yapay tatlandırıcı dolu, tatları da aşırı şekerli içemiyorum zaten. uludağ limonata falan yapıyor, allahım şekerli su, buram buram şeker tadı. meyve suları desen onlar da öyle, ice tea de öyle. neden aşırı şeker tadı sevmeyenler için bu içeceklerin daha nötr şeker ve benzeri eklenmemiş versiyonlarını yapmıyorlar ki?
şalgam suyu(gündüz sürekli içilecek bir şey değil sonuçta), ayran, soda ve su dışında bir alternatif yok mu?
ben evde şeker eklemeden limonata yapıyorum limon kabuğunun ekşi tadıyla şahane oluyor, ama her yere yanımda limonatamı taşıyacak halim yok. aynı şekilde demleyip soğutulmuş meyve çayları da gayet şekersiz ama lezzetli soğuk içecek oluyorlar, bunu böyle kutulayıp satmayı akıl eden yok mu?
Genel olarak şöyle bir görüş var, bir kuru mama kedinizin çok dışkılamasına sebep oluyorsa, içinde faydalı bir şey yoktur, girdiği gibi sindirilmeden çıkıyordur bu nedenle zararlıdır. bu görüşe katılıyor musunuz?
Ben bu görüşü anlayamıyorum, birincisi örneğin insanlar olarak da yulaf ezmesi gibi, kayısı gibi posalı lifli besinler tüketiyoruz, bunlar büyük oranda girdiği gibi çıkıyor ve her gün bağırsaklarımızın düzenli olarak çalışmasını, boşaltım gerçekleştirmemizi sağlıyor. bu şekilde bağırsakların günlük olarak çalışması faydalı sayılıyor. oysa ki kedilerde ne kadar az ve keçi boku gibi sıçarsa o kadar sağlıklı diyoruz, bu hayvanların da kakasını bollaştırıp yumuşatacak bağırsaklarını zorlamadan çıkarmasını sağlayacak lifli posalı besinlere ihtiyacı yok mu? yani o çok az sıçırtıyor çok faydalı demek ki denilen mamalrdan yiyip 2 günde bir fasulye kadar sıçması, bağırsaklarının günlük boşaltım yapmaması neden iyi bir şey olsun ki? üstelik bu sindirilmeden direk atılan kısım hayvanı tok tutuyor, kilolu bir kediyse mesela daha az yemek yiyor, daha uzun süre tok kalıyor, yediğini de sıçıyor güzelce.
bu da hikaye kısmı, benim kedinin hikayesi:
hills vs. mamalarle besleniyordu son 5 yıldır, sabah 1 ölçek akşam 1 ölçek mama veriyordum, ona rağmen gün içinde mamam bitti diye ayaklarımıza saldırır acıklı acıklı miyavlar gerekirse mama dolabının önünde delirirdi. gün aşırı fasulye kadar ıkına sıkına zorlukla sıçardı, o da keçi boku şeklinde bir şey çıkarırdı, kabızlık yaşardı, ki bu dönemde günün büyük kısmını uyumak ve uyanınca yemek yemekle geçiriyordu, göbeği yere değiyordu.
geçen ay maması bittiğinde param yoktu, nispeten ucuz bir mama aldım(temizmama dan) sonra baktım bitiremiyor sabah yarım akşam yarım ölçek veriyorum, iştahla yemesine rağmen miktar olarak çok daha az yiyor ve muhtemelen o midesinde çok sindirilmeyen tahıl kısmı onu tok tutuyor, mama diye delirme yaşamıyoruz, her gün işaret parmağımın yarısı kadar kakayı kolaylıkla bırakıyor, kakası daha yumuşak ve kokulu, şu 1 ayda azıcık da olsa kilo verdi eskisi kadar yemediği için ve enerjisi yerine geldi hayvanın bütün gün oyun oynuyor, oyuncaklarını yeniden keşfetti, çok daha hareketli, demek ki mamadaki besin değeri ona yetiyor çoğunu sıçsa da.
sonuç olarak bütün dış sağlık belirtileri, yani daha hareketli, ağız kokusu yok, daha az uyuyor, kıçı sert kaka sıçmaktan kızarmıyor, yılın bu mevsiminde acaip tüy döker her sene ona rağmen tüyleri parlak ve sağlam aşırı dökülmüyor falan, sağlığına iyi geldi gibi. öte yandan acaba iç organlarına falan bir zararı olur mu, bu çok sıçırtan mama kediye zararlı efsanesi ne kadar doğru merak ediyorum.
sevgiler saygılar, zaman ayırıp okuyanlara teşekkürler.
Ben bu görüşü anlayamıyorum, birincisi örneğin insanlar olarak da yulaf ezmesi gibi, kayısı gibi posalı lifli besinler tüketiyoruz, bunlar büyük oranda girdiği gibi çıkıyor ve her gün bağırsaklarımızın düzenli olarak çalışmasını, boşaltım gerçekleştirmemizi sağlıyor. bu şekilde bağırsakların günlük olarak çalışması faydalı sayılıyor. oysa ki kedilerde ne kadar az ve keçi boku gibi sıçarsa o kadar sağlıklı diyoruz, bu hayvanların da kakasını bollaştırıp yumuşatacak bağırsaklarını zorlamadan çıkarmasını sağlayacak lifli posalı besinlere ihtiyacı yok mu? yani o çok az sıçırtıyor çok faydalı demek ki denilen mamalrdan yiyip 2 günde bir fasulye kadar sıçması, bağırsaklarının günlük boşaltım yapmaması neden iyi bir şey olsun ki? üstelik bu sindirilmeden direk atılan kısım hayvanı tok tutuyor, kilolu bir kediyse mesela daha az yemek yiyor, daha uzun süre tok kalıyor, yediğini de sıçıyor güzelce.
bu da hikaye kısmı, benim kedinin hikayesi:
hills vs. mamalarle besleniyordu son 5 yıldır, sabah 1 ölçek akşam 1 ölçek mama veriyordum, ona rağmen gün içinde mamam bitti diye ayaklarımıza saldırır acıklı acıklı miyavlar gerekirse mama dolabının önünde delirirdi. gün aşırı fasulye kadar ıkına sıkına zorlukla sıçardı, o da keçi boku şeklinde bir şey çıkarırdı, kabızlık yaşardı, ki bu dönemde günün büyük kısmını uyumak ve uyanınca yemek yemekle geçiriyordu, göbeği yere değiyordu.
geçen ay maması bittiğinde param yoktu, nispeten ucuz bir mama aldım(temizmama dan) sonra baktım bitiremiyor sabah yarım akşam yarım ölçek veriyorum, iştahla yemesine rağmen miktar olarak çok daha az yiyor ve muhtemelen o midesinde çok sindirilmeyen tahıl kısmı onu tok tutuyor, mama diye delirme yaşamıyoruz, her gün işaret parmağımın yarısı kadar kakayı kolaylıkla bırakıyor, kakası daha yumuşak ve kokulu, şu 1 ayda azıcık da olsa kilo verdi eskisi kadar yemediği için ve enerjisi yerine geldi hayvanın bütün gün oyun oynuyor, oyuncaklarını yeniden keşfetti, çok daha hareketli, demek ki mamadaki besin değeri ona yetiyor çoğunu sıçsa da.
sonuç olarak bütün dış sağlık belirtileri, yani daha hareketli, ağız kokusu yok, daha az uyuyor, kıçı sert kaka sıçmaktan kızarmıyor, yılın bu mevsiminde acaip tüy döker her sene ona rağmen tüyleri parlak ve sağlam aşırı dökülmüyor falan, sağlığına iyi geldi gibi. öte yandan acaba iç organlarına falan bir zararı olur mu, bu çok sıçırtan mama kediye zararlı efsanesi ne kadar doğru merak ediyorum.
sevgiler saygılar, zaman ayırıp okuyanlara teşekkürler.
gerçek hayatta karşılaştık ama tanışmıyoruz, çok mu acaip olur?
türkiye pazarından çekildi mi ne oldu? son zamanlarda gören var mı? eskiden migroslarda bulunurdu artık yok?
Bahariye tarafından baya ses, slogan, arada da patır patır gaz bombası sesi gibi bir sesler geliyor. ben mi paranoyak oldum? haberi olan var mı?
toplu taşıma ile nasıl gidilir?
taksiyle ne kadar tutar yaklaşık olarak?
sevgiler, saygılar.
taksiyle ne kadar tutar yaklaşık olarak?
sevgiler, saygılar.
şimdi aradım bankayı dedim işte kredi kartı aidatı kesmişsiniz bunu geri yatırın, adam da dedi ki tamam yatırırız ama 1 sene boyunca kartı kullanma tahahhüdü vermeniz lazım bunu onaylıyor musunuz? dedim hayır 1 sene iptal ettirmeme diye bir taahüt neden vereyim zaten tüketici hakem heyeti defalarca bu konuda haklı bulmuş, tüketici mah. de kanunlara göre bu yasal değildir demiş ne bu ek yükümlülük? adam da diyo hee o zaman bak geri çekerim işlemi ödersin yine aidatı falan.
duyurunun sayın avukatları, böyle bir taahüde bağlayabilirler mi zaten kanunen itiraz edildiğinde geri vermekle yükümlü oldukları bir parayı? 1 sene içinde iptal ettirirseniz isteriz ha o parayı diyebilirler mi?
duyurunun sayın avukatları, böyle bir taahüde bağlayabilirler mi zaten kanunen itiraz edildiğinde geri vermekle yükümlü oldukları bir parayı? 1 sene içinde iptal ettirirseniz isteriz ha o parayı diyebilirler mi?
örneğin saat geç olmuş birazdan uyuycam ya da şu saatten sonra yememeliyim diye bir şeyi yemekten vazgeçer misiniz? ya da bir şeyi yemeden önce kalorisi kaçmış diye bakar mısınız?
cinsiyetiniz, spor yapıp yapmadığınız ve kilonuzdan memnun olup olmadığınızı da yazarsanız sevinirim.
az önce dolaba gittim can sıkıntısından, sırf saat nedeniyle meyve yemekten vazgeçtim mesela. bu size de oluyor mu?
cinsiyetiniz, spor yapıp yapmadığınız ve kilonuzdan memnun olup olmadığınızı da yazarsanız sevinirim.
az önce dolaba gittim can sıkıntısından, sırf saat nedeniyle meyve yemekten vazgeçtim mesela. bu size de oluyor mu?
Azönce rektörlükten mesaj geldi yemekhanede kullanmak üzere zorunlu olarak adınıza halk bankasında hesap açılmıştır, kartınızı öğrenci işlerinden alın diye.
şimdi ben okulun yemekhanesinde yemek yemiyorum zaten.
ayrıca ben adıma banka hesabı açılmasını da istemedim haberim bile yoktu, benim kimlik bilgilerimi kullanarak böyle bir başkası nasıl adıma banka hesabı açabilir?
şu tarihe kadar kartınızı alın diyor, almazsam kendiliğinden iptal olur mu? ya da gidip alıp kendim mi iptal ettirmeliyim? bir kaç sene sonra aha bu hesap duruyor hala bu kadar da hesap işletim ücreti derler mi?
bir de benim adıma nasıl banka hesabı açtırıyorlar ya en azından benim onayım gerekmez mi?
paranoya ötesi:
bir de kartlar gelmiş öğrenci işlerinde bekliyormuş yani. zarfın içinde şifresiyle falan, bir öğrenci işleri memuru bu kartları atıyorum içine para yatırıp çocuk pornosu sitelerine üyelik ücretini bu kartla yatırsa, ben göt altına gelirim, öğrenci işlerine neden banka kartımı emanet etmiş olayım ki? kargo ile eve gönderilir imzalar alırsın benim bildiğim.
şimdi ben okulun yemekhanesinde yemek yemiyorum zaten.
ayrıca ben adıma banka hesabı açılmasını da istemedim haberim bile yoktu, benim kimlik bilgilerimi kullanarak böyle bir başkası nasıl adıma banka hesabı açabilir?
şu tarihe kadar kartınızı alın diyor, almazsam kendiliğinden iptal olur mu? ya da gidip alıp kendim mi iptal ettirmeliyim? bir kaç sene sonra aha bu hesap duruyor hala bu kadar da hesap işletim ücreti derler mi?
bir de benim adıma nasıl banka hesabı açtırıyorlar ya en azından benim onayım gerekmez mi?
paranoya ötesi:
bir de kartlar gelmiş öğrenci işlerinde bekliyormuş yani. zarfın içinde şifresiyle falan, bir öğrenci işleri memuru bu kartları atıyorum içine para yatırıp çocuk pornosu sitelerine üyelik ücretini bu kartla yatırsa, ben göt altına gelirim, öğrenci işlerine neden banka kartımı emanet etmiş olayım ki? kargo ile eve gönderilir imzalar alırsın benim bildiğim.
tekrar uyuyamıyorum da. ne yapayım?
zor zamanlarda hayata devam etmenizi, hayatta kalmanızı sağlayan, sizi yaşatan yaşamaya devam etme arzusu uyandıran şeyler nedir?
zengin olma umudu, çocuk yapıp neslini devam ettirme umudu yaşamaya devam etmenizde ne kadar etkili?
ya da sadece ''kendiliğinden ölene kadar yaşıyacaz işte'' diye mi yaşıyorsunuz?
zengin olma umudu, çocuk yapıp neslini devam ettirme umudu yaşamaya devam etmenizde ne kadar etkili?
ya da sadece ''kendiliğinden ölene kadar yaşıyacaz işte'' diye mi yaşıyorsunuz?
Oldukça uzun ve karmaşık bir rüyada özellikle aklıma takılan bir kısmı sormak istiyorum.
bir karga/kuzgun var balkonda, tam hatırlamıyorum ama ben sanırım gagasını sökmüşüm, yani gagası yok, bir kaç gün öyle balkonda kalmış, kapıyı bir açıyorum içeri giriyor, bunca zaman nasıl açlıktan ölmemiş şaşırıyorum.minik minik böldüğüm sebze ve ekmek parçalarıyla besliyorum. bir yandan da gagası yok ama pençeleri kuvvetlidir bir zarar vermese bari diye düşünüyorum.
bir karga/kuzgun var balkonda, tam hatırlamıyorum ama ben sanırım gagasını sökmüşüm, yani gagası yok, bir kaç gün öyle balkonda kalmış, kapıyı bir açıyorum içeri giriyor, bunca zaman nasıl açlıktan ölmemiş şaşırıyorum.minik minik böldüğüm sebze ve ekmek parçalarıyla besliyorum. bir yandan da gagası yok ama pençeleri kuvvetlidir bir zarar vermese bari diye düşünüyorum.
yaklaşık 10 yıl önce almış olduğum bir kaç sene kullanıp kulaklık girişi bozulup ses vermez olunca bir kenara atmış olduğum bir ipod um var. bunu ucuz yollu tamir ettirmem mümkün olur mu acaba kadıköy de böyle bir yer bilen var mı?
not: biliyorum youtube da falan kendi değiştiren videosunu koyan şöyle yapılır diye gösteren var ama benim becerebileceğim bir iş değil.
not: biliyorum youtube da falan kendi değiştiren videosunu koyan şöyle yapılır diye gösteren var ama benim becerebileceğim bir iş değil.
kırk yılın başı kaşlarımı aldırdım, araları boş ve seyrektir kaşlarımın aldırınca sol kaş yarıdan itibaren yok gibi oldu.kullandığınız faydasını gördüğünüz bol bol kaş çıkmasını sağlayacak bir yöntem var mı?
kadınlar klübüne baktım 10 çeşit yağ söylemişler, garip garip. ilacı falan yok mu bu işin?
kadınlar klübüne baktım 10 çeşit yağ söylemişler, garip garip. ilacı falan yok mu bu işin?
ben 3d secure kullanan internet sitelerinden alışveriş yapamıyorum, bankaya gittim, biz ilgilenmiyoruz müşteri hizmetlerini arayın dediler.bankayı aradım, telefon numaramı doğruladılar, olmuştur dediler, olmadı. bankaya gittim, eh bilmiyorum ki bir de kimlik bilgilerinizi güncelleyelim bakalım olur yani dediler, olmadı. sorun neyden kaynaklanıyor olabilir ki?
Bildiğim, hatırladığım kadarıyla şehzadelerin çocuk sahibi olmasına izin verilmiyor, hele böyle açık açık padişah gelip isim koyacak falan bir durum olmuyor. ancak tahta geçtikten sonra çocuk sahibi olabiliyorlardı falan.
Az önce muhteşem yüzyıl izliyordum da, şimdi bu şehzade baya baya çocuk sahibi oldu, tarihsel açıdan yanlış değil mi bu? gizli saklı da değil hem.
Az önce muhteşem yüzyıl izliyordum da, şimdi bu şehzade baya baya çocuk sahibi oldu, tarihsel açıdan yanlış değil mi bu? gizli saklı da değil hem.
dün okulun bahçesindeki kedi evlerinde yaşayan kısırlaştırılmış ve tonton kedi ailesinden biri beni tırmaladı. hayvanı çok mıncıkladım 4-5 aylık bir yavruydu ve acaip sevimliydi.ancak baya derin tırmalamış, hala acıyor. gidip kuduz aşısı tetanoz aşısı falan olmam lazım mı? okulda hiç kuduz vakası olmadı şu 6 senede benim bildiğim. kedi de zaten tırmalayacağı yoktu kendini kurtarmak için tırmaladı.
yakınlarda bir poliklinik var gitsem oraya tetanoz aşısı olmak istesem direk yaparlar mı? ille de kuduz da yapacaz derler mi?
yakınlarda bir poliklinik var gitsem oraya tetanoz aşısı olmak istesem direk yaparlar mı? ille de kuduz da yapacaz derler mi?
Gönül işleri artık anasayfada görünmüyor o yüzden çok cevap beklemiyorum ama bugün kafama takıldı, bir sorayım dedim.
Şimdiye kadar pek bu konu üzerinde kafa yormamıştım ama bugün hem vapurda boş zamanımın olması nedeniyle hem de bayadır sevgilim olmaması nedeniyle, kendi ilişkilerim üzerine ve çevremdekilerin ilişkileri üzerine düşünmeye başladım. konu biraz uzun, pek de özet geçemiycem sanırım.
İlişkilerim hiç bir zaman 'fırtınalı' olmadı, hiç kıskançlıktan kavga çıkarmalı, telefonu duvara atmalı, küsüp barışmalı olmadı, ilişkilerimde hiç terk eden ben olmadım, birine karşı sevgim bitince görüşmekten kaçınmaya başlarım, soğuk davranırım ve karşımdaki bir kaç hafta içinde zaten kendisi ayrılmak ister, ayrılık konuşması- kavgalı gürültülü olsun olmasın-yapmaktan kaçınırım, karşımdaki konuşmamız lazım soğuk davranıyorsun bilmemne dediğinde tamam o zaman ayrılmak istiyorsun haklısın der terk edilen olarak gayet hayatıma devam ederim. Hiç içip içip gecenin bir yarısı mesaj atan, ya da ağlayarak arayan evin önüne gelip alice geri dön diye bağıran ya da çiçekler alıp ilişkiyi devam ettirmeye uğraşan eski sevgilim de olmadı. Bunu kendi hayatım için normal olarak kanıksamıştım, ta ki diğer insanların dediklerine, yaptıklarına dikkat etmeye başlayana kadar.
Herkesin hemfikir olduğu bir konu sanırım, seven kıskanır muhabbeti, ilişkide ne kadar kıskançlık, diğerinin hayatına müdahale delirmek bağırmak varsa, kişiler birbirlerini o kadar seviyorlar diye düşünülüyor. Bir ayrılıp bir barışmak, facebook tan twitter dan ilişki hakkında detay paylaşmak da büyük aşkın bir göstergesi diyor çevremdekiler, hatta sevgilisi kıskançlığından akşam güneş battıktan sonra bakkala gitmesini yasaklayan kız, yarı gururlu sesiyle ay benim sevgilim deli yaa aşkından delirmiş çocuk beni bakkaldan bile kıskanıyor diye anlatıyor. ya da olduk olmadık zamanlarda içip içip kapıya dayanan bir eski sevgili, ya kaç yıl oldu beni unutamadı ay sinir oluyorum yorumuna eşlik eden bir gurulu gülümsemeyle konu ediliyor.
İlişkilerimde genelde ilk zamanlar özellikle, hani borçlu hissetmeyeyim direk o kadar yedirdik içirdik artık muhakkak sevgilim olacak demesinler diye, hesabı mümkün olduğunca ben öderim, sonrasında sevgili olduktan sonra da yemeği o ısmarladıysa atıyorum içkileri ben ısmarlarım.
Öte yandan, çevremdeki hangi kıza sorsam 'seven erkek kıskanır, delirir, hayatına karışır, ayrılmayı kabul etmez kapına dayanır, hesap ödetmez sana asla, yani aşık bir erkek deli olmalı sık sık kavga çıkarmalı kıskançlığından yerinde duramamalı, ayrıldığınızda peşine düşmeli ayrıldıktan sonra bile sana ilgi gösteren başka erkek oldu mu kafasını gözünü yarmalı gerekirse' falan diyorlar. Burdan da tek bir sonuç çıkıyor, şimdiye kadar sevgili olduğum hiç bir erkek bana aşık olmadı, basit bir hoşlantıdan öteye geçmedim kimse için.
Yani gerçekten de, bütün bunlar aşık olduğunda bir erkeğin yaptığı şeyler olarak düşünülmeli mi? Şimdiye kadar kimse bana aşık olmamış demek mi?
yani biraz soğuk bir insan olduğumu biliyorum, çok samimi bir tip de değilim, insanların kanı ısınmaz bana, yine de çok çirkin değilim, sırf soğuk bir insan olduğum için kimse bana aşık olmamış olabilir mi?
Hani bir arkadaşım var, ben 10 üzerinden 5 liksem, o 10 üzerinden 4 lük falan.Ama gerçekten çok sıcakkanlı, çok samimi, çok içten bir kız. Şu anki sevgilisi ile sürekli kavga ediyorlar, 3 günde bir kıskançlık krizine girip kıza git onla bunla yat diye twitterdan falan hakaret eden, sonra delirdim kusura bakma diyip kendini affettirmek için çılgınlık yapan, herkesin 'çok aşık' olduğu konusunda hemfikir olduğu bir adam. Aynı zamanda kaç sene önceki bir eski sevgilisi, hala arada buna hediyeler alıyor, içip içip ne kadar onu unutamadığını söyleyen mesajlar atıyor. Benim hayatımda bunların hiç biri olmadı. Resmen merak ediyorum, onu bu kadar aşık olunabilir yapan, bana kimsenin aşık olmamasına neden olan şey ne?
Şimdiye kadar pek bu konu üzerinde kafa yormamıştım ama bugün hem vapurda boş zamanımın olması nedeniyle hem de bayadır sevgilim olmaması nedeniyle, kendi ilişkilerim üzerine ve çevremdekilerin ilişkileri üzerine düşünmeye başladım. konu biraz uzun, pek de özet geçemiycem sanırım.
İlişkilerim hiç bir zaman 'fırtınalı' olmadı, hiç kıskançlıktan kavga çıkarmalı, telefonu duvara atmalı, küsüp barışmalı olmadı, ilişkilerimde hiç terk eden ben olmadım, birine karşı sevgim bitince görüşmekten kaçınmaya başlarım, soğuk davranırım ve karşımdaki bir kaç hafta içinde zaten kendisi ayrılmak ister, ayrılık konuşması- kavgalı gürültülü olsun olmasın-yapmaktan kaçınırım, karşımdaki konuşmamız lazım soğuk davranıyorsun bilmemne dediğinde tamam o zaman ayrılmak istiyorsun haklısın der terk edilen olarak gayet hayatıma devam ederim. Hiç içip içip gecenin bir yarısı mesaj atan, ya da ağlayarak arayan evin önüne gelip alice geri dön diye bağıran ya da çiçekler alıp ilişkiyi devam ettirmeye uğraşan eski sevgilim de olmadı. Bunu kendi hayatım için normal olarak kanıksamıştım, ta ki diğer insanların dediklerine, yaptıklarına dikkat etmeye başlayana kadar.
Herkesin hemfikir olduğu bir konu sanırım, seven kıskanır muhabbeti, ilişkide ne kadar kıskançlık, diğerinin hayatına müdahale delirmek bağırmak varsa, kişiler birbirlerini o kadar seviyorlar diye düşünülüyor. Bir ayrılıp bir barışmak, facebook tan twitter dan ilişki hakkında detay paylaşmak da büyük aşkın bir göstergesi diyor çevremdekiler, hatta sevgilisi kıskançlığından akşam güneş battıktan sonra bakkala gitmesini yasaklayan kız, yarı gururlu sesiyle ay benim sevgilim deli yaa aşkından delirmiş çocuk beni bakkaldan bile kıskanıyor diye anlatıyor. ya da olduk olmadık zamanlarda içip içip kapıya dayanan bir eski sevgili, ya kaç yıl oldu beni unutamadı ay sinir oluyorum yorumuna eşlik eden bir gurulu gülümsemeyle konu ediliyor.
İlişkilerimde genelde ilk zamanlar özellikle, hani borçlu hissetmeyeyim direk o kadar yedirdik içirdik artık muhakkak sevgilim olacak demesinler diye, hesabı mümkün olduğunca ben öderim, sonrasında sevgili olduktan sonra da yemeği o ısmarladıysa atıyorum içkileri ben ısmarlarım.
Öte yandan, çevremdeki hangi kıza sorsam 'seven erkek kıskanır, delirir, hayatına karışır, ayrılmayı kabul etmez kapına dayanır, hesap ödetmez sana asla, yani aşık bir erkek deli olmalı sık sık kavga çıkarmalı kıskançlığından yerinde duramamalı, ayrıldığınızda peşine düşmeli ayrıldıktan sonra bile sana ilgi gösteren başka erkek oldu mu kafasını gözünü yarmalı gerekirse' falan diyorlar. Burdan da tek bir sonuç çıkıyor, şimdiye kadar sevgili olduğum hiç bir erkek bana aşık olmadı, basit bir hoşlantıdan öteye geçmedim kimse için.
Yani gerçekten de, bütün bunlar aşık olduğunda bir erkeğin yaptığı şeyler olarak düşünülmeli mi? Şimdiye kadar kimse bana aşık olmamış demek mi?
yani biraz soğuk bir insan olduğumu biliyorum, çok samimi bir tip de değilim, insanların kanı ısınmaz bana, yine de çok çirkin değilim, sırf soğuk bir insan olduğum için kimse bana aşık olmamış olabilir mi?
Hani bir arkadaşım var, ben 10 üzerinden 5 liksem, o 10 üzerinden 4 lük falan.Ama gerçekten çok sıcakkanlı, çok samimi, çok içten bir kız. Şu anki sevgilisi ile sürekli kavga ediyorlar, 3 günde bir kıskançlık krizine girip kıza git onla bunla yat diye twitterdan falan hakaret eden, sonra delirdim kusura bakma diyip kendini affettirmek için çılgınlık yapan, herkesin 'çok aşık' olduğu konusunda hemfikir olduğu bir adam. Aynı zamanda kaç sene önceki bir eski sevgilisi, hala arada buna hediyeler alıyor, içip içip ne kadar onu unutamadığını söyleyen mesajlar atıyor. Benim hayatımda bunların hiç biri olmadı. Resmen merak ediyorum, onu bu kadar aşık olunabilir yapan, bana kimsenin aşık olmamasına neden olan şey ne?
sırf içimi dökmek için yazıyorum, yoksa kimsenin yardım edebileceği bir durum da yok ya. okulda 6. senem bu sene, bu sene artık her gün okula gideyim, hayatımı düzene koyayım, kaç yaşıma geldim hala ailemin gönderdiği parayla yaşıyorum bari mümkün olduğunca az masraf yapayım, okulumu bir an önce bitireyim düşünceleriyle başladı bu sene. ancak bu kadar çok terslik sürekli üstü üste geliyor, artık deliricem, batıl inançlı bir insan olsam kurşun falan döktürücem üzerimizde büyü var diyecem resmen.
daha bir buçuk ay önce, mutfakta yangın çıktı, hem 1 hafta okula gidemedim tadilattı boyaydı badanaydı vs. hem de bir dolu masraf çıktı, üstüne üstlük ev arkadaşımın da durumu pek iyi değil, bayramda babam gelmişken ocak, aspiratör falan aldı, ben aldım gibi değil hani bir hayırsever zor durumda olan öğrencilere yardım etti şeklinde düşün dedi, yine de yani bin lira kadar masrafı oldu bu yangın işinin babama, ister istemez hani bir aziklik hissettim, zaten bu yaşımda yük oluyorum bir de fazladan böyle şeyler çıkıyor.
hemen yangından 2-3 gün sonra, bize hiç bir şey demeden-ailesinden gizli okulunu bırakıp yurtdışından gelen erkek arkadaşını- 1 aydır misafir eden, ve kendisi ailesinin yanına gittiğinde dahi erkek arkadaşı ve erkek arkadaşının da misafirleri evde kalan ev arkadaşına yeter demek durumunda kaldım, o da zaten yangın masraflarına katılmaya gönüllü olmadığından ayrıldı evden, bu sefer kira, faturalar bilmemneler her türlü masraf artmış oldu.
daha geçen hafta, düzenli olarak doktora gidiyorum randevu zamanı gelmişti, doktor paramı da ailem gönderiyor, onun için para istemiştim. zaten para istemek için aramaktan nefret ediyorum.
dün de evde otururken birden kalorifer peteklerinden biri, eski bir şeydi zaten, çatladı su fışkırmaya başladı, kovalarla zor yetiştik, sonra bir baktım diğer bir petek de su akıtıyor önünde eşya vardı görmemişiz parkeler şişmiş hep, bugün de okula gidemedim ustaların başını bekledim hem de yine masraf yine masraf ulan bu sefer kiradan düşülür dedi babam ama yani nerdeyse her hafta şudur budur diye fazla para istiyorum artık, ben dert ettikçe daha çok masraf çıkıyor.
az önce de doktorum aradı, tahlil sonuçlarında problem varmış, bilmemne doktoruna da görünmem gerekecekmiş, yarın yine hastanede olucam, yine kim bilir ne masrafı çıkacak.
bana çaktırmamaya çalışıyorlar, ancak maddi durumumuzun şu sıralar çok da şahane olmadığını biliyorum, babam belli etmez ama babamın yanında çalışan abimi arıyorum, sesinden belli oluyor sıkıntı, bezginlik. babamla konuşurken kendimi nasıl ezik nasıl faydasız hissettiğimi , o işi şakaya vurdukça nasıl içimin sıkıldığını, ne desem bilemedim fena bir durum.
çalışayım diye düşünüyorum, neredeyse her gün sabah sekiz buçuktan akşam beşe kadar dersim var, zor bir bölüm okuyorum, uzatacağım kadar uzatmışım okulu, ki çalışsam dersleri kaçırdığıma değecek bir para da geçmeyecek elime, okul 1 sene daha uzarsa çıkacak masraf çok çok daha fazla olacak.
her an evin bir yerleri elimde kalacakmış, bir dert daha çıkacakmış gibi geliyor. hatta parça parça uğraşacağıma deprem olsun yıkılsın tepeme de komple kurtulayım diye düşünüyorum bazen.
25 yaş ve üstü olup hala ailesinin eline bakanlar, nasıl katlanıyorsunuz bu duruma? böyle terslikler üst üste geldiğinde, her şey için ailenizden para istemek zorunda kalmak sizi de üzmüyor mu? ayrıca ne biçim bir şansım var anlamadım ki, resmen 2 ayda önce evde yangın çıktı sonra evi su bastı, merak ediyorum daha ne olabilir? bu kadar şanssızlık olur mu?
daha bir buçuk ay önce, mutfakta yangın çıktı, hem 1 hafta okula gidemedim tadilattı boyaydı badanaydı vs. hem de bir dolu masraf çıktı, üstüne üstlük ev arkadaşımın da durumu pek iyi değil, bayramda babam gelmişken ocak, aspiratör falan aldı, ben aldım gibi değil hani bir hayırsever zor durumda olan öğrencilere yardım etti şeklinde düşün dedi, yine de yani bin lira kadar masrafı oldu bu yangın işinin babama, ister istemez hani bir aziklik hissettim, zaten bu yaşımda yük oluyorum bir de fazladan böyle şeyler çıkıyor.
hemen yangından 2-3 gün sonra, bize hiç bir şey demeden-ailesinden gizli okulunu bırakıp yurtdışından gelen erkek arkadaşını- 1 aydır misafir eden, ve kendisi ailesinin yanına gittiğinde dahi erkek arkadaşı ve erkek arkadaşının da misafirleri evde kalan ev arkadaşına yeter demek durumunda kaldım, o da zaten yangın masraflarına katılmaya gönüllü olmadığından ayrıldı evden, bu sefer kira, faturalar bilmemneler her türlü masraf artmış oldu.
daha geçen hafta, düzenli olarak doktora gidiyorum randevu zamanı gelmişti, doktor paramı da ailem gönderiyor, onun için para istemiştim. zaten para istemek için aramaktan nefret ediyorum.
dün de evde otururken birden kalorifer peteklerinden biri, eski bir şeydi zaten, çatladı su fışkırmaya başladı, kovalarla zor yetiştik, sonra bir baktım diğer bir petek de su akıtıyor önünde eşya vardı görmemişiz parkeler şişmiş hep, bugün de okula gidemedim ustaların başını bekledim hem de yine masraf yine masraf ulan bu sefer kiradan düşülür dedi babam ama yani nerdeyse her hafta şudur budur diye fazla para istiyorum artık, ben dert ettikçe daha çok masraf çıkıyor.
az önce de doktorum aradı, tahlil sonuçlarında problem varmış, bilmemne doktoruna da görünmem gerekecekmiş, yarın yine hastanede olucam, yine kim bilir ne masrafı çıkacak.
bana çaktırmamaya çalışıyorlar, ancak maddi durumumuzun şu sıralar çok da şahane olmadığını biliyorum, babam belli etmez ama babamın yanında çalışan abimi arıyorum, sesinden belli oluyor sıkıntı, bezginlik. babamla konuşurken kendimi nasıl ezik nasıl faydasız hissettiğimi , o işi şakaya vurdukça nasıl içimin sıkıldığını, ne desem bilemedim fena bir durum.
çalışayım diye düşünüyorum, neredeyse her gün sabah sekiz buçuktan akşam beşe kadar dersim var, zor bir bölüm okuyorum, uzatacağım kadar uzatmışım okulu, ki çalışsam dersleri kaçırdığıma değecek bir para da geçmeyecek elime, okul 1 sene daha uzarsa çıkacak masraf çok çok daha fazla olacak.
her an evin bir yerleri elimde kalacakmış, bir dert daha çıkacakmış gibi geliyor. hatta parça parça uğraşacağıma deprem olsun yıkılsın tepeme de komple kurtulayım diye düşünüyorum bazen.
25 yaş ve üstü olup hala ailesinin eline bakanlar, nasıl katlanıyorsunuz bu duruma? böyle terslikler üst üste geldiğinde, her şey için ailenizden para istemek zorunda kalmak sizi de üzmüyor mu? ayrıca ne biçim bir şansım var anlamadım ki, resmen 2 ayda önce evde yangın çıktı sonra evi su bastı, merak ediyorum daha ne olabilir? bu kadar şanssızlık olur mu?
biraz uzun oldu ama detay vermek istedim.
bir buçuk sene öncesine kadar günde iki dikdörtgen milka yanında da üzerine nutella sürülmüş gofret yiyip 2,5 litrelik kolayı ağzıma dayayarak içen bir insandım.
bir buçuk sene önce beslenme tarzımı değiştirdim, kolayı gazozu ice tea yi komple bıraktım, o sürede yediğim çikolata toplamda 2 kare çikolatadır en fazla, bir 4 ay önce falan da ideal bulduğum kiloya indim, beslenme düzenimi gevşettim ve hazır gevşetmişken arada bir çikolata falan da yiyeyim dedim.
lan demez olaydım 2 aydır her allahın günü canım nasıl tatlı, nasıl çikolata çekiyor. regl olucam ondandır dedim, regl bitti hala canım çikolata istiyor, lan hamile miyim çikolata mı aşeriyorum bile dedim ama o da değil, nasıl bir tatlı isteği bu anlatamam, tatlı bir şey yemeyince bayılacak gibi oluyorum, akşam yemeğinde tıka basa yesem de üstüne canım tatlı istiyor basıyorum krem karameli künefeyi, daha eve dönene kadar tekrar canım tatlı istiyor elim ayağım titriyor.
birden ortaya çıkan aşırı tatlı çikolata isteğinin nedeni nedir?
bir buçuk sene öncesine kadar günde iki dikdörtgen milka yanında da üzerine nutella sürülmüş gofret yiyip 2,5 litrelik kolayı ağzıma dayayarak içen bir insandım.
bir buçuk sene önce beslenme tarzımı değiştirdim, kolayı gazozu ice tea yi komple bıraktım, o sürede yediğim çikolata toplamda 2 kare çikolatadır en fazla, bir 4 ay önce falan da ideal bulduğum kiloya indim, beslenme düzenimi gevşettim ve hazır gevşetmişken arada bir çikolata falan da yiyeyim dedim.
lan demez olaydım 2 aydır her allahın günü canım nasıl tatlı, nasıl çikolata çekiyor. regl olucam ondandır dedim, regl bitti hala canım çikolata istiyor, lan hamile miyim çikolata mı aşeriyorum bile dedim ama o da değil, nasıl bir tatlı isteği bu anlatamam, tatlı bir şey yemeyince bayılacak gibi oluyorum, akşam yemeğinde tıka basa yesem de üstüne canım tatlı istiyor basıyorum krem karameli künefeyi, daha eve dönene kadar tekrar canım tatlı istiyor elim ayağım titriyor.
birden ortaya çıkan aşırı tatlı çikolata isteğinin nedeni nedir?
kart bilgilerimi giriyorum, ödeme yapmaya yetkiniz yok diyor , ödeme başarısız diyor. neden olabilir ki?
varsa yarım gün mü?
dün öğlen alnımın bir tarafını ahşap bir masanın sivri köşesine baya sert vurdum, uyku sersemi anlamadım pek biraz buz falan koydum ama. şu an kafamın o noktası hala şiş, kafamın alt arka ense denilen kısmın 4 parmak üstüne anlık ağrılar saplanıyor, onla alakalı mıdır? sgk için her sene öğrenci belgesi alıp tekrar yenilemek gerekiyor o yüzden şu an sigortam da yok, bayılırsam edersem acilde bana bakarlar mı? bu gün biraz sendeledim de. ondan mı başka şeyden mi mevsim değişikliği mi sersem yaptı beni bilemedim.
az önce tavuklu sote yaptım ama tavuklar sanki fazla bir yumuşak puf puf gibi oldu, acaba tam pişmedi mi? yarı çiğ tavuk yersem ölür müyüm? yanındaki diğer sebzeler yarı yanıktı o yüzden tadı güzel gibi geldi ama. bizim kediler de itirazsız yediler, kitos çiğ tavuk yemez halbuki.
millet üçer beşer alıp karaborsa mı satacak nedir anlamadım ki? bugün saat 12 de gittim bim e kadın dedi ki sabahtan tükendi onlar. ne çok star wars hayranı ne çok figür koleksiyoncusu varmış memlekette..
biri dese star wars oyuncakları gelecek bim e 1 saat içinde tükenecek, derdim sekter la amariga mı bura diye.
kimsenin günahını da almayayım ama alanlar arasında karıya kıza eheheh dark sayd ehehe luk ayemyurfadır falan diye sevimlilik yapacaklar vardır tahmin ediyorum ki, sorsan ne o diyaloğun filmde başında luke suz olduğunu bilir, ne dart vader dışında 2 sith sayabilir, çok pis beddua ettim oğlum burnunuz feraha çıkmaz.
soru da başlıkta.
biri dese star wars oyuncakları gelecek bim e 1 saat içinde tükenecek, derdim sekter la amariga mı bura diye.
kimsenin günahını da almayayım ama alanlar arasında karıya kıza eheheh dark sayd ehehe luk ayemyurfadır falan diye sevimlilik yapacaklar vardır tahmin ediyorum ki, sorsan ne o diyaloğun filmde başında luke suz olduğunu bilir, ne dart vader dışında 2 sith sayabilir, çok pis beddua ettim oğlum burnunuz feraha çıkmaz.
soru da başlıkta.
ve öğrenciler için haftasonuyla birleştirilmiş tatil ne zaman başlıyor?
bir kaç aydır yazlıktaydık, bahçelerde geziyordu ama aşıları parazit ilaçları tam. şimdi istanbula döndük, evde ev arkadaşımın da kedisi var eskiden iyi anlaşırlardı ona tıslamaya kavga etmeye başladı ve sanırım çok strese girdi, evde ufak ufak yolunmuş böyle minik öbek tüylerini görüyordum, strestendir dedimdiğer kedi çünkü hep kavgada dayak yiyen kaçan taraf, bizimkini yolması mümkün değil saftiriğin.
şu iki haftadır 1-2 kere kustu, ama normalin çok üstünde yemek yiyor, sanırım diğer kedi yemesin diye mama konulur konulmaz hani 2 kedilik mama koyuyoruz onu bitirmeye çalışıyor, işte arada yemekten kafasını kaldırıp mama kabının hemen yanına kusup sonra tekrar yemeye devam ediyor.
Bugün akşamüstü yerde kedi kusmuğu gördüm, temizledim, acaba benimki mi yaptı yine dedim, sonra baktım bir daha kustu. tüy kusmuyor bu arada. ama halıyı didikleyip iplik çıkarıyorlar, onlardan vardı kusmuğunda.
bir de hiç tuvalet sorunu yaşamadık şimdiye kadar, bugün kum kabını temizledim yıkayacaktım bütün kumu döktüm kabı yere bıraktım direk kumsuz kaba girdi bana baka baka işedi.ki benim kedim çok edeplidir gizli saklı yapar normalde ben görürsem diğer tarafa bakar.
öncelikle bunlar bir hastalık belirtisi mi?
stres kedilerde kusma yapar mı?
acaba halının ipliklerini çok çıkarıyorlar onları bir de neden bilmiyorum yiyorlar halıyı atıp halısız otursak mesela geçer mi kusması?
şu iki haftadır 1-2 kere kustu, ama normalin çok üstünde yemek yiyor, sanırım diğer kedi yemesin diye mama konulur konulmaz hani 2 kedilik mama koyuyoruz onu bitirmeye çalışıyor, işte arada yemekten kafasını kaldırıp mama kabının hemen yanına kusup sonra tekrar yemeye devam ediyor.
Bugün akşamüstü yerde kedi kusmuğu gördüm, temizledim, acaba benimki mi yaptı yine dedim, sonra baktım bir daha kustu. tüy kusmuyor bu arada. ama halıyı didikleyip iplik çıkarıyorlar, onlardan vardı kusmuğunda.
bir de hiç tuvalet sorunu yaşamadık şimdiye kadar, bugün kum kabını temizledim yıkayacaktım bütün kumu döktüm kabı yere bıraktım direk kumsuz kaba girdi bana baka baka işedi.ki benim kedim çok edeplidir gizli saklı yapar normalde ben görürsem diğer tarafa bakar.
öncelikle bunlar bir hastalık belirtisi mi?
stres kedilerde kusma yapar mı?
acaba halının ipliklerini çok çıkarıyorlar onları bir de neden bilmiyorum yiyorlar halıyı atıp halısız otursak mesela geçer mi kusması?
Avon ürünleri almak istiyorum, bu ayın kataloguna bakıp sipariş verebileceğim bir duyuru insanı arıyorum.
kadıköy çevresi tercihimdir.
kadıköy çevresi tercihimdir.
benim kedi sabah sapasağlamdı, öğleden sonra bir baktım dudağının üstü burnunun altı bir tarafı hafif şişmiş, kızarmış, bir de belli belirsiz hani böcek sokması gibi bir iz var.
ne yapmak lazım krem sürsem yalayıp duracak.iştahında modunda bir değişiklik yok.ama şöyle yakından bakınca sanki sokan yaratığın iğnesi içerde kalmış gibi siyah nokta var o şişliğin ortasında.şişlik de çok değil ama, kabartı gibi mercimek kadar.
bir şey yapmak gerekir mi bu durumda?
sistral sürsem yalar eder bir sorun olur mu?
geçen gün kelebek yemişti yakalayıp, böcek yakalayıp duruyor, ondan böcek ısırığıdır diyorum da, başka ne böyle kırmızımsı 2mm çapında daire halinde hafif kabarıklığa neden olur?
google da arattım hep aşırı şişlik alerjik reaksiyonlar falan demiş,patide ya da ağzın içinde arı sokması, nefes alışını etkileyen şişlik demiş. saat kaç oldu kızarıklık duruyor ama bizim hayvanda bir olağandışılık yok.kavga izi gibi de değil.
edit: pek rahat durmuyor ama bir de fotoğraf ekledim.
ne yapmak lazım krem sürsem yalayıp duracak.iştahında modunda bir değişiklik yok.ama şöyle yakından bakınca sanki sokan yaratığın iğnesi içerde kalmış gibi siyah nokta var o şişliğin ortasında.şişlik de çok değil ama, kabartı gibi mercimek kadar.
bir şey yapmak gerekir mi bu durumda?
sistral sürsem yalar eder bir sorun olur mu?
geçen gün kelebek yemişti yakalayıp, böcek yakalayıp duruyor, ondan böcek ısırığıdır diyorum da, başka ne böyle kırmızımsı 2mm çapında daire halinde hafif kabarıklığa neden olur?
google da arattım hep aşırı şişlik alerjik reaksiyonlar falan demiş,patide ya da ağzın içinde arı sokması, nefes alışını etkileyen şişlik demiş. saat kaç oldu kızarıklık duruyor ama bizim hayvanda bir olağandışılık yok.kavga izi gibi de değil.
edit: pek rahat durmuyor ama bir de fotoğraf ekledim.