Ekşi Duyuru

Yani işveren anlayışlı olabiliyor çoğu zaman, eğer kritik bir konumdaiş yapmıyorsanız. Bir de insanlar artık özel hastaneyi normalleştirdi. Borç içinde yüzmüyorsanız, her şeye para ayırabiliyorken sağlık içinde ayrılır diyorlar.

Ha birde tam sağlık sigortası falan yapıyor bazı işyerleri. Önceden iznini ayarlayıp özel hastaneye gidiyorsun para vermeden ya da cüzi oara vererek

eşim çalışıyor,özelde doktora gittiğinde çalışamaz raporu alıyor o gün doktora gittiğine dair. yani o gün raporlu olmuş oluyor.

ben saat 16'da eve varıyordum. üstümü değiştirip, yıkanıp paklanıp ufak tefek bir şeyler yiyordum. sonra çizgi film izliyordum. Saat 6 gibi derslerimi yapmaya başlıyordum. Saat 7'de annem babamla akam yemeğine oturuyorduk. Yemekten sonra ya oyun oynuyordum ya da kaldıysa derslermi hallediyordum. Akşam 9'da da yatıyordum. Okulum tam gündü. Her gün böyle geçmiyordu.

Öncelikle akşam 12’ye kadar vakit geçirme yoktu. Daha erken yatardık. Annem hazırlardı veya çalışıyorsa dolaptan yemek yer, tv’de şeker kız candy falan izler ev ödevine oturur, akşam baba gelince bir de akşam yemeği yer, tv de birşeyler izler, ne izleniyorsa ona takılır, ödeve devam eder , internet icat olduğunda modemle internete girer, chatleşir ve 21:00-22:00 gibi yatardık sanırsam..

Valla yaşa göre değişir ancak şöyle bişey var ki bizim zamanımızda tam gün eğitim pek yoktu. Ya sabahciydik ya da öğlenci. Eğer ilkokulsa ve sabahçıysam okuldan geldiğim gibi biseyler yer sonra direkt dışarı firlamaya calisirdim. Eğer öğlenciysem de önce üstüme falan çıkarır, yemek yer sonra da TV de haber falan izleyip ödev yapmaya giderdim.

Lise ve ortaokulda ise eğer evde bilgisayar yoksa genelde çıkışta internet cafeye giderdim. Evde bilgisayar varsa da hemen yemek yer pcye geçerdim.

Sabahçı olduğumuz için öğlen vakti çıkıp bakkal market "cd'ci", kırtasiye falan dolaşıp bilgisayar oyunu, oyuncu kartları, kırtesiyelik ıvır zıvır, cips falan bakardık. Dışarda biraz vakit geçirip genelde eve gidip yemek yedikten sonra tekrar buluşurduk.

Ya birimizin evine gidip bilgisayar başına gömülürdük ya da dışarda kalıp vakit geçirirdik. Akşam yemeğine yakın da aileler arar çağırırdı zaten.

İzlediğim çizgi film saatime göre sırlama değişse de çizgifilm+ödev. O zaman internet yok bir şey yok evde mecbur kaçırmamak için zamanlamada çizgi film saatini referans alırdım

5-6'ya kadar ya sokaklar, ya tv takılırdık. sonra yemek falandı benim için. ilkokul 3-4'e kadar saymazsak 7 gibi ders çalışmaya başlardım, meyve arası sevilen dizi arası hariç 10-10:30'a kadar çalışır sonra uyurdum. uyku için 11'i bile çok nadir görürdüm

saat 3 te geliyordum elimi yüzümü yıkıyordum. annem meyve yediriyordu. sonra susam sokağı başlıyordu. o bittikten sonra ders çalışıyordum. 7 de yemek. falan derken 9 da yatış.

Çocuklugunu hangi yillarda geçirdigine göre degisir, 80'ler mi, 90'lar mi, 00'ler mi ?

Söylemişler zaten, çok nadiren 12'de yatardık. 9,5 en geç 10 tumba yatak. İlkokulsa 8,5.
3'te eve gelince hafif bir kahvaltı, hava güzelse sokakta arkadaşlarla hava kararana kadar oynanır - ortaokula kadar bende durum buydu. Liseye başladıktan sonra dışarıdaki vaktim azaldı, eve gelince önce uzun uzun gazete okurdum, sonra biraz ödev, akşam yemeği, biraz daha ödev, kitap okuma, belki biraz tv. En geç 10'da tumba yatak.

Ben özellikle i7 yerine ryzen 7 aldım, 11-12 saat pil süresi var ki tüm yorumlar bunun işlemci seçimi ile ilgili olduğunu yazıyordu.

en çok elektrik yakanlar ekran ve işlemci, hatta diğerlerinin kayda değer bi elektrik harcaması yok

cihazı ihtiyacına göre seçmelisin, laptop mobilite için, güç ihtiyacı arttıkça mobiliteden vazgeçmelisin

göz ardı edilecek bir detay.

yüksek wattlı bir işlemciyi güç seçeneklerinden ya da biostan kısabilirsiniz.
önceliğiniz uzun pil süresiyse batarya önemlidir. bataryaya bakacaksınız.
en kral oyuncu laptopları 3 saat batarya süresi vardır.
ortalama bir ofis bilgisayarı 5-6 saati görebilir.
yeni macbook air 16-18 saat çalışabilir.

Sigortada çok kullanılır poliçelerde görürsünüz. Sigortalıya rücu hakkı saklı kalmak kaydı ile poliçede yazılan şartlar ve teminat limiti kadar ödeme yapılır.
Şu demek: sigorta şirketi öderim ama kusur kasıt görürse sigortalıya bu ödemeyi yansıtıp parayı isterim diyor.
Trafik sigortalarında bu vardır, trafik sigortası karşı tarafa verilen yani 3. şahısların uğradığı maddi ve bedeli zararları karşılar. örneğin siz alkollü araç kullandınız ve gidip otobüs durağına çarptınız. belediye sizin trafik poliçenizden otobüs durağında oluşan hasarı sigorta şirketinizden talep eder. sigorta şirketi bana ne sürücü alkollüydü git ondan al demez. hasarı öder sonra sürücüye dönüp gel bakim ben senin yüzünden belediyeye şu kadar para ödedim. Normal şartlarda poliçeden karşılanması için alkollü olmadığının ıspatı gerekirdi, ancak siz alkollüsünüz bu yüzden ben bu ödemeyi size yansıtıyorum der ve yaptığı masrafları ister.
tam olarak uygulamada hakların saklı kalması bu şekilde, işlemi durdurmaz ancak istenirse işlem neticesinde taraflar haklarını kullanabilir.
sizin örneğinizde de anladığımı buraya yazmama gerek yok, hukukçu değilim ama temelinde saklı kalmak konusunun nerelerde ve nasıl şartlarda kullanıldığını anlatabilmişimdir umarım.

Tüm hakları saklıdır derken telif hakkı kastediliyor. Hak sahibinden izin almadan ürün/içerik her ne ise kullanamazsınız anlamında.

Fakat verdiğiniz örnek bundan farklı. Hukukçu değilim ama anladığım şu; hükümlülerin bazı hakları kısıtlanamıyor ancak kısıtlanabilen hakları var ve bunlar kanunda öngörülmüş. Fakat bu kısıtlanabilen haklarını kısıtlama kararı alırken infazın temel amaçlarını gözeterek (saklı tutarak) kısıtlama kararı almak gerekiyor. Yani infazın amacına uygun değilse durduk yere kişinin X hakkını kısıtlama demiş kanun koyucu. Bu hakkı sana veriyorum, uygulama insiyatifi de sende ama amacına uygun kullan demiş gibi.

Aynı derken?
Olay sadece döngü ile bitmiyor ki.
Cv'ye bunların hepsini biliyorum yazsan amatör eğlendirirsin.

Peki biliyorum demek için ne yapmak lazım?

Hepsinde temel işlemleri yapabilen örnek uygulamalar yazabilirsin.
Gitup da paylaşırsın.
Referans olarak bunu gösterirsen daha gerçekçi olur.

bu diller syntax olarak birbirine benzer cunku cogu "c" ailesinden gelen diller. biraz python farkli digerlerinden.

oncelikle bir dili syntax olarak bilmek o dili bilmek degildir. giris seviyesinde yapilan en buyuk hata bu oluyor, ve bu nedenle yeni baslayanlar hemen cv lerine dilleri ogrendiklerini zannedip sira sira yaziyorlar.

bu diller cok farkli calisiyor ve kodu isletiyorlar. o nedenle bu dillerde cok farkli sekilde kod yaziliyor. mesela python ve js interpreted diller ama c# ve java compiled diller. ornegin js prototype based inheritance yapisi var. kimi multiple inheritance izin verir kimi izin vermez. kimi multithread dir, kimi degildir.

bir dili tamamen ogrendim demek cok iddiali bir soz olur, cunku diller calistiklari ortama gore farkli sekilde yazilirlar, cok farkli temel kutuphaneleri, frameworkleri vardir. bunlari tamamen ogrenmek cok zaman alir. ama temel olarak bir dilde asenkron programming yapabiliyorsaniz, o dilin temelini dayandigi yaklasimlairin temel orneklerini yazabliyorsaniz (object oriented programming, funcitonal programming vs.), dilin memory yonetimini teorik de olsa biliyorsaniz, o dilde temel veri yapilari ve algoritmalari yazabiliyorsaniz o dili biliyorum diyebilirsiniz. tabi bunlari yapmak icin dogal olarak syntax da bilmis olursunuz.

ama tum bunlar disinda ideal olan o dildeki populer framework, design pattern ve kutuphanleri de bilmektir. piyasada bunlara ihtiyac duyulur.

Tuğla duvarsa sıfır. Alçıpan duvar eğer kutu profilden değil de galvanizdense mümkün. Betopansa olabilir

duvar alçıpansa mümkün. tuğladansa imkansıza yakın. tünel kalıpsa imkansız.

Tuğla duvarsa neden sıfır olsun. Üstüne kama çakılmadıysa, harcı azsa veya köpük konmadıysa komple yıkılma ihtimali var

Eklem sağlığın ile de ilgili. Tekme atma üzerine antrenmanlara yıllarını ayirmadiysan zor sanki.

@rodeocu
Arkadaşın barakada yaşamadığını var saydık o yüzden. Bu mantıkla içinde eser miktarda çimentosu olan bir betonu yıkmak bile mümkün olabilir ya da Harçsız tuğlaları üst üste dizme ihtimalinde, yıkılmama ihtimali sıfırdır.

Kadın daha kibar oluyor. Küfür etmiyor.Daha prezentabl uyumlu oluyor. Eski çalıştıgım şirkette ofiste hep erkek vardı. Sırf küfür bitsin maç muhabbeti bitsin erkekler kendine çeki düzen versin diye özellikle kadın çalışan almışlardı. Evet saçma geliyor ama gerçekten işe yaramıştı.
-Şu evrak nerde lan at kafası diyen adam
-beyefendi özür dilerim ama ilgili evragı gördün mü? demeye başlamıştı :)

Eşit cinsiyet dağılımı derdi olan şirketler var, fiziksel güç ya da dış etkenler sebebiyle kadın istihdam edilemeyen birimleri dengelemek adına ofis işlerine kadınları alarak oranı arttırmak isteyebiliyor şirketler. Mesela bizde kadın yönetici oranında %5 artış yapmamız lazım 2024 için, önceliği kadınlara veriyoruz yönetici rollerinde. Bu gibi değerler, özellikle global müşteri nezdinde önemli; tanıtım sunumlarımızda yer alır işgücü dağılımı.
Öte yandan bu gibi bir durum yoksa birim yöneticilerinden gelen cinsiyet önceliğini dikkate almıyoruz, kadın olsun ya da ben erkek istiyorum diyenlere kulak asmıyoruz.

Limonlu eksi'nin dediği de geçerli, eski şirketlerimden birinde her birimde en az birinde bir kadın olsun istenirdi, ortalık testis kokmasın diye.

Sırf ortamda güzel, seksi bi varlık olsun diye alanlar da çok tabii.

Ama bunun zıttı olarak evlenir gider, çocuk yapar diye kadın istemeyenler de çok. Evli misin, çocuk planın var mı gibi yasaklanması gereken sorular da bu yüzden soruluyor. ki bi ik'cı olarak büyük resme baktığımda hala kadınların işgücü katılımı yetersiz tr beyaz yaka hayatı için. Biraz algıda seçicilik olmuş seninki, genel ortalamada ofis işlerinde erkek çoğunluğu var diyebilirim.

Aslında bunun temel bir sebebi var. Üniversite mezuniyeti. Kadınlar işletme, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri gibi bölümler okuyor. Bu bölümlerdeki erkek yüzdesi düşük, kadın yüzdesi yüksek. Ofis işleri için de bu bölümlerden mezun kişileri alıyorlar.

Bu aslında teknik birimlerin istemediği bir şey.

Bu o kadar yaygın bir şey mi ben farkında değildim. 3 senedir bir ofis işinde çalışıyorum, başka yerlere başvuru yaptığım da çok oldu kadın arıyoruz gibi bir şeye pek denk gelmemiştim. Sektörden kaynaklı olabilir belki.

Hem yakıt hem de bizim gibi ülkelerde az vergi ödensin diye. Artı olarak maliyet de düşüyor ve araba daha ucuza satılabiliyor.
maliyet düşünce ötv+kdv de düşüyor.

Turbo vasıtasıyla küçük motordan nispeten büyük motor performansı alıp bazı vergileri daha az ödüyorsun.

1,6 motor artık küçük falan değil. Örneğin mercedes c200’ler de 1,496 litre motor var 204 beygir gücünde, yine golf gte var 1,4 tsi 200 ve 245 beygirlerde. Son 8-10 senede düşük motorla yüksek verim alındığından beri kullanılıyor. Hem yüksek verimlilik etkisi var hem de avrupa emisyon kurallarına uyum için böyleli motorlara geçildi. 1.0 115 beygirler de var bu arada.

-az yakit tüketimi
-daha az emisyon
-daha az motor parcasi
-daha az sorun
-daha az teknik problem
-ülkelere göre vergi avantaji
-daha basit bir yapiya sahip olmasi

Güç olayı artık çözüldü. F1 de 1.6 hybrid motorlarla yakıt almadan büyük verim alıyorlar. Türkiyedeki avantajı net olarak vergi.

Doktor değilim. Eşimde olmuştu. Travma dedi doktor. O basket oynarken ayağına basmışlar. Benzer şekilde ayakkabı sebebiyle de olabilir. Önemli not: doktor dediydi ki, bu türlü travmada kararması daha sonra ayak mantarına zemin hazırlar. Aklınızda olsun.
Doktora gidin yani.

Ben ayakkabı diyorum. Önü üstten dar ayakkabıdan olmuştur. Mümkünse spor ayakkabı giyin.

İki baş parmak birden olunca, travma ve nedeni de ya ayakkabı ya da baş parmak biraz bariz uzunsa ayakkabı uçlarını farkında olmadan çarpınca, tırnak yediği darbeyi dibe yansıtmış olabilir demek istiyorum.

Mavi yaka çok geniş bir tanım. CNC operatörü de mavi yakadır ama 20 bin alır. Vasıfsız işçi de mavi yakadır ama 12 bin alır. Siz vasıfsız işçi maaşı istemişsiniz. İş görüşmesinde x TL verin yeter gibi bir konuşma tarzı olmaz. 14 15 bin benim için uygun diyebilirsiniz.

Adamların senin için düşündüğü parayı tahmin edip onu isteyeceksin. Azını ya da çoğunu istemek sana puan kaybettirir.
Bunun bundan başka tavsiyesi olmaz ki.

Ben bu soru geldiğinde iş yoğunluğuna göre değişir vs diyip geçiştiriyorum, eğer işi kesin istiyosam çok yüksek söylemem. Piyasaya bakarım, aynı işi yapan aynı kıdemdeki biri ne kadar alıyor diye birilerine sorarım vs. Benim kıdemimde biri 15 bine çalışıyorsa, onun özellikleri benden fazla mı diye bakarım, onun çalıştığı yer kurumsal mı butik mi vs ona bakarım, o şekil ortalama bişey düşünürüm. Mesela 15 alan da vardır 17 alan da vardır, ben soruya benim asgari beklentim 16k ama iş yoğunluğuna göre değişir diye cevap veriyorum. Mesela hafta sonu çalışması yoktur, resmi tatillerde çalışma yoktur. Mesai saati 9-17.30dur o durumda 15k derim maaş beklentime gibi gibi.

Sonuç; ben bu tür sorulara kendimce bir ortalama rakam belirleyip devamında iş yoğunluğuna göre değişir cümlesini ekliyorum.

telefon modeliniz + degoogled diye aratın. ama play store olmayacağı için e-devlet yükleyemeyebilirsiniz. f-droid vb. marketlerde e-devlet olacağını sanmıyorum ama browserdan kullanabilirsiniz.

bir de hala aynı mı bilmiyorum ama bankacılık uygulamaları custom romlara rootlu telefon muamelesi yapıyordu telefon rootlu olmasa bile.

Bütün custom romlar aslında tam istediğiniz gibi sanki. Çünkü custom rom yüklendikten sonra google hizmetleri için sürüme uygun "gapps" paketini de ayrıca yüklüyoruz.

Yakın zamanda yine eski bir samsung için andorid sürümü yükselttim custom olarak, google paket dahil olan romlar da var nadiren, ama genelde gapps paketleri ayrıca yüklenir.

Telefonunuz ve custom rom yazıp ilgili videoları, makaleleri gözden geçirin. Lazım olan indirme paketlerinde gapps ayrı olarak varsa bu paketi yüklemeden o özel romu kullanabilirsiniz.

Dikkat isteyen bir işlemdir, adımlara dikat edin, telefon brick olabilir yanlış bir işlem yapılırsa.

PSU giren 220 volt ana kabloyu çekin, sonra pc kasasında açma tuşuna basın. PSU tetiklenmeye çalışacak ama açılmayacak tabi ki, böylece içinde kondansatörlerde kalan enerjiler boşalacaktır. Kaldı ki çok büyük ve tehlikeli kondansatör yok içinde.

Ayrıca temizlik için sökmeye de gerek yok bence, bir taraftan elektrik süpürgesi ile çekip bir taraftan hava vurabilirsiniz. Gerçi saçmaladım şimdi, hava vuracak bir cihaz yoksa nasıl olacak o iş?

9 yıldır temizlenmemişti. Bahaneyle kondansatörlerin durumunu da görürüm.

yani kapasitörleri boşaltmak için yapabileceğini yap tabi ama sonrasında da dikkatli olmaya devam et rahat davranma ne olur ne olmaz. ben de psu açtım daha önce pek önerilmese de, direkt caplere temas etmedikçe bişey olmaz. ben fanını değiştirmiştim 2 tane psunun. bir kere de temizlik için açmıştım. 3-4 kat plastik eldiven giymiştim bi seferinde mesela ^^

Yakın zamanda ben de mavi ekran ve kaynağı bilinmeyen birkaç sıkıntıdan dolayı 10+ senelik bilgisayarımı bir elden geçirmiştim. Şimdi canavar gibi, hiçbir sorun kalmadı. Yaptıklarımı hatırladığım kadarıyla sıralayayım, belki yardımcı olur:

Statik elektriğe dikkat. Halıya basmadan, kediyi sevmeden, yünlü giymeden, bir el sık sık şaseye dokunarak yaptım aşağıdakileri.

Anakart pilini kafadan değiştirdim.

Disklerin sata kabloların anakarta giriş noktaları biraz gevşekti, diğer sata portları ise sıkıydı. Onları kullandım.

İki ram modülü vardı, 1. yuvada ve 3. yuvadaydı. 1'dekini 4'e, 3'dekini de 2'ye aldım. Yani ramleri kullanılmayan portlara yönlendirdim ve sıralamalarını değiştirmiş oldum, çift kanal özelliğini kullanmaya devam ederek. Bir de ipa'lı (izopropil alkol) kağıt havlu ile ramlerin sokete giren bakırlı kısımlarını sildim.

Evet arada kasanın toz temizliğini yapıyoruz ama, uzun yıllar sonucu bir yerlerde biriken ince toz sıkıntı olabilir. O yüzden kalın bir pipetle anakarttaki bütün portların, soketlerin içine güçlü bir şekilde üfledim.

Yıllardır klavye ve fareyi aynı USB2 portlarına takardım, tabi ki onları da kullanılmayan portlara yönlendirdim.

Ve bütün bunlardan sonra mavi ekrandır, kilitlenmedir, kapalıyken açılmamadır, vs. bunların hiçbiri kalmadı.