[]

ayağı debriyaj da tutmayı alışkanlık haline getirmenin bir zararı varmıdır?

dostlar
araba kullanırken farkettimki gerekli gereksiz yere çok fazla debriyaja basıyorum.
mesela önümdeki araç durmuş vaziyette 3-5 sn. sonra kalkacak ben arkasında durmuş vaziyetteyken vitesi boşa atmıyorum, ayağım debriyajda bekliyorum.
yada yavaşlayacağım zamandan biraz önce debriyaja basıyorum biraz bekledikten sonra vitese takıyorum.
bu şekil araç seyir halindeyken yada boşa takmam gerektiği zamanlarda boşa takmıyorum, debriyajı köklüyorum daha sonra uygun vitese takıyorum.
özetlemek gerekirse vitesi boşa takmam gereken yerlerde, ayağı debriyajda tutmanın, balatalara, şanzımana, motora küresel ısınmaya vs. herhangi birşeye zararı varmıdır,

 
Otomatik vites araba almadan önce kullanma tarzım aynen böyle idi. Teknik açıdan hiçbir sakıncası yok. Hatta üstüne daha az yakıt sarfiyatı ve daha uzun ömürlü bir debriyaj baskı balatası avantajlarını da sıralayabiliriz. Tek dezavantajı ani tepki vermen gereken durumlarda (önüne yaya fırlaması gibi) sende alışkanlık olmuş olan debriyaj meselesi daha geç tepki vermene neden olabilir. Ama yaya maya dinlemem geç frenajı severim diyorsan orasını bilemiyorum.. :)


  • Dracool  (21.05.08 14:27:05) 
e tabi ki, debriyaj kullanımı balataları aşındırır abi. zaten debriyajın görevi ''kavrama'' olayı. gereksiz yere kullanımı balatayı aşındırıyor.hatta yarım debriyaj gitmek yani sol ayak hafifte olsa debriyajın üstünde olması kavrama noktasını siz pek alışsanızda değiştirebilir.yani gereksiz yere kullanmayın debriyajı, sol ayagınız agrı yapar hem:)


  • x factor  (21.05.08 14:30:59) 
debriyaj a bastıgın zaman benzin pompalanır.benzin tuketimi artar.. diye biliyorum ama..belkide beni keklediler zamanında


  • isott  (21.05.08 14:39:17 ~ 14:39:44) 
bilincli yapiliyorsa sorun yok. ama yavaslamak icin her zaman tercih edilmemeli. ani bir frenaj gerektiginde, aliskanlikla fren yerine debriyaja basilirsa felakete goturur.

bir de, debriyaja basmak debriyaj balatasini kullanan bir eylem. cok debriyaj kullanimi bu balatanin omrunu azaltir, arttirmaz... gibi geliyor bana. ek olarak: surekli debriyaj kullanimi acemilerde gorulur ve araba hizlanirken bile ayagi debriyajin ustunde tutmaya neden olur. bu de balatanin siyirmasina neden olur. gereksiz yere debriyaj kullanmayalim, kullanani uyaralim.

ingiltere'de kirmizi isikta ayagi debriyajda tutmak yasaktir ornegin. vitesi bosa alip frene basmaniz gerekir.
  • 507  (21.05.08 14:40:54) 
eğer böyle bir alışkanlığınız varsa, bu alışkanlığınız geçene kadar debriyajınızın kavrama noktasını daha aşağıya aldırın, zira aracı bu şekilde kullanmak başta debriyaj balatası olmak üzere pek çok parçaya zarar verir. bunu sanayide veya serviste herhangi bir usta üç-beş dakikada yapar.


  • babatema  (21.05.08 14:45:59) 
debriyaj pedalini cok fazla kullaniyorsunuz. bunun tek zarari debriyaj balatasinin eskimesi olacaktir. daha fazla benzin yakma diye bir olay olmaz, sonucta motorun devrinde bir degisme yok. kendinizi debriyaji daha az kullanmaya alistirmaniz sart bence.

debriyaji doya doya kullanmak istiyorsaniz motor freni yaparken kullanabilirsiniz, o bile sanzimana buyuk bir guc uygular.
  • tom riddle  (21.05.08 15:18:08) 
Araç kavrama yaptıktan sonra ayak debriyajda tutulmadığı sürece (sizin kullanım şekliniz gibi) bir sorun teşkil etmez.

Ben de aynı şekilde kullanıyorum mesela. Çok fren yapmayı ve arabayı sürekli boşa atmanın önüne geçen bir uygulama.

Ancak şöyle bir durum var ki, bu daha sağlıklıdır; o da aracın viteste takılı olma ihtimali olduğu zaman, debriyaja basmak yerine daha küçük bir vitese atılmasıdır. Yakıt sarfiyatını da böylece daha düşüklere indirebilirsiniz.

Balatalara, debriyaja ve haliyle motora zarar verebilecek durum ise, arabayı özellikle kalkışlarda, gaza basıp kavradığınız andan itibaren, ayağınızı debriyajdan çekmediğiniz anlardır...
  • calibra  (21.05.08 16:55:53) 
vites geçişlerini yaptıktan sonra pek üzerinde tutmuyorum ama bekleme yaptığım zaman, çoğu arkadaşım durur, vitesi boşa alır ve bekler. ben öyle yapmıyorum araba durur vaziyette iken debriyaja basılı bir şekilde bekliyorum, bu esnada herhangi bir aşınma vs. oluyor mu ? (aracın her sistemini az çok anlıyorum bir tek şanzımanın nasıl işlediği hakkında bilgim yok :)


  • vincenzo  (21.05.08 17:30:35) 
durur vaziyette herhangi bir sıkıntı olmaz. boş viteste seyir halindeyken de debriyaja basmanız elbette bir sorun teşkil etmez. burada sorun olan şey araç seyir halinde ve vitesteyken ayağınızı debriyajda tutmak. hem baskı balata aşınacak hem de ayağınız debriyajda gaza bastığınız için (dolayısıyla gücün tamamı aktarılamadığı için) yakıt sarfiyatı olacaktır. eğer bunu devamlı hale getirirseniz aracınızın debriyajı giderek daha yukarıdan kavrayacak ve bir zaman sonra artık kavrayamaz hale gelecektir.


  • babatema  (21.05.08 17:44:54) 
Bildiğim kadarıyla balata yalnızca kavrama noktasında tuttuğunuzda aşınıyor. Dolayısıyla debriyajı basılı tutmanın bir zararı olmaması lazım, ama ne gerek var.


  • 386 dx  (22.05.08 00:16:10) 
Üstteki arkadaşa hitaben bildiğim ve anladığım kadarıyla yazıyorum. Megep'ten baktım. debriyaj üç ana sistemden oluşur.
Balata, diafram, rulman. Siz debriyaja bastığınızda çatal rulmanı iterek diyaframa yapıştırır. rulman dönmeye başlar. Diyaframa baskı yapar. Balata ayrılır. Vites boşa çıkar.

Yani vitesi boşa alıp debriyaja basılı tutmak rulmanı daha çok çalıştır. Daha hızlı aşınır.

Bu yüzden seyir halindeyken ayak pedalın üstünde durmaz. Pedala hafif dokunmak rulmanı diaframa yapıştırır. Pedalı güçlü itmek balatayı ayırır.
  • azmop  (15.07.18 01:11:48) 
[]

uTorrent Sorusu

Arkidişler
şimdi uTorrentten bir kaç parça birşey indiriyorum, bazen roket hızında, bazende kaplumbuğa hızında. yanlız bugün dikkatimi çeken birşey oldu. resimde gördüğünüz gibi indirdiğim dosyaya bir sürü eş ve ortak bağlı fakat benim indirme hızım düşük. şu kırmızı ile işaretlediğim elemanlardan ben neden download yapamıyorum. aşağıdaki bir kaç kişiden birşeyler alabiliyorum.internet hızım 1024 k. fotoğrafta 11k ile indiriyorum, biraz önce 40 a çıktı, yine düştü. anlamadım gitti.



 
duyuruda arattım buna benzer sorular var, onların dediğini yaptım. upload ı sınırlandırdım.

hız çok iyi seviyelere çıkıyor bazen. ama ben o kişilerden neden download yapamadığımı merak ediyorum :)
  • vincenzo  (21.05.08 12:32:32) 
"global en fazla bağlantı" ve "her bir torrent için bağlanılacak eş sayısı" var, zaten halihazırda 41 kişiye bağlanmışsın. illaki o kişilerden de çekmek istiyorsan bağlantı sayısı değerini arttır ama bu hız değerini etkilemeyecektir, zaten 92k hıza ulaşmışsın toplamda. normal


  • federal  (21.05.08 12:47:22 ~ 12:48:36) 
[]

bu grubun adı ne?

dün akşam trt 2 de dünyanın türküsü isimli bir program vardı orada bir grup çıktı, bu gurubun adını arıyorum.
grup hakkındaki bilgilerim
bu grup 12 kişiymiş geçen sene şeflerini kaybetmişler. şimdi 11 kişiler.
balkan (özellikle rumen müzikleri yapıyorlar.) müziği yapıyorlar, trompet, saksafon allah ne verdiyse çalıyorlar. güzel de çalıyorlar.
zannedersem alman bir grup.
bir tek şarkıları kaldı aklımda "lume lume" isimli, yaşamayı ve ölümü anlatan bir şarkıymış.
bazı şarkılarının düzenlemesini de "adrian sical" isimli birisi yapıyor.

aklımda kalanlar bunlar.

düzeltme: şunu buldum galiba bu adamlar ama sunucunun ne dediğini anlamadım. pancare falan diyor ama tercüme edecek birisi varmıdır :)
www.trt.net.tr

 
fanfare ciocarlia.


  • think martini  (19.05.08 11:24:24) 
[]

Kotalı Adsl de Upload sınırı varmı

evdeki bilgisayarımda kotalı adsl var, bu bilgisayarla çok fazla download yapmıyorum ama daha önceden indirdiğim torrentleri seed yapıyorum. aklıma takılan şu ki kotalı adsl de download sınırı 4 gb peki upload sınırı varmı?




 
onlar kotaya katılmıyor. telekomun kota sayfasında yazıyor zaten.


  • ozdek  (14.05.08 10:39:54) 
upload ücretsizdir ve sınırı yoktur.


  • alkolik imam  (14.05.08 11:37:14) 
böyle başlık açarak uyandırmayın mazallah upload da ücretli olmasın...


  • regedit  (14.05.08 17:17:23) 
@regedit
ya oyle dedin de aklima geldi. gerci vincenzo'ya yanit gibi olmayacak ama aslinda yaptigin upload karsiligi, (atiyorum 1 gb upload yaptiysan 1 gb download extra kotasi gibi) sana bedava kota vermeleri gerekir. oyle bir uygulama olsa da hepimiz sebeplensek, keske!

  • n tee  (14.05.08 17:29:26) 
@n tee, telekom upload trafiğinin artmasını niye istesin ki? ve bunun için niye üstüne kota versin ütopik fantastik bir istek gibi geldi bana. Sonra herkes bütün harddiskini upload etmeye kalksın falan, gerek yok,..

Ekstra kota vermesinler. Adam gibi hizmeti gerçek fiyata sunsalar da hepimiz sebeplensek, keşke! [bu da ütopik oldu]
  • sıkay  (14.05.08 17:45:08) 
[]

Limon Ağacına Nasıl Aşı Yapılır?

bahçemde dikili vaziyette iki tane limon ağacım var, bunları 5-6 sene veya daha fazla zaman önce babam dikmişti. bunlar hiç çiçek açmadılar meyve falan da vermediler sadece dikenleri var. daha sonra babam sinirlendi birini 1 metre diğerinide 50-60 cm boyunda bıraktı her yerini budadı, daha sonradan öğrendim bu ağacın mevye vermesi için aşı yapılması lazımmış. ağaçların gövdesi başparmağım kalınlığında.
şimdi sorularım ve aklıma takılan şeyler şunlar.
1. bu ağaçlara çiçek/meyve veren başka bir ağaçtan mı aşı yapılacak?
2. bu ağacın birine portakal birine limon aşısı yapılır mı?
3. aşı ne zaman yapılır (mevsimi? hangi ay? saati? vs.)
4. aşı nasıl yapılır (internette bir kaç çeşitini gördüm, gövdeyi yarıp diğer ağacın dalını (birde bu dal herhangi bir dalımı oluyor) o yarığa sokuyorlardı) en kolay ve tutacak şekli nasıldır. bu aşı için dalları nerden bulacağım.
işten anlayanlar bir yardımcı olsanız. çok makbule geçer.
bak ağaç tutarsa limon veririm, limonata yaparım size.

he birde bu lim diye birşey varya bu lim, olmamış yeşil limon mu oluyor yoksa başka bir tür mü limon mu?

 
Yanıtlar limon ağacı için farklı olabilir. Limon ağacı tecrübe edilmemiştir.
1) Evet.
2) Yapılır.
3) Kasım diye biliyorum, emin değilim.
4) Pet şişe kesiliyor. İçine aşı yapılacak olan dal toprağıyla konuluyor. Dediğiniz gibi hafiften yarıp yerleştiriliyor, sonra sarılıyor.
  • inatci kahraman aga  (30.04.08 13:41:21) 
  • pyro clustic flow  (01.05.08 00:15:31) 
  • pyro clustic flow  (01.05.08 00:28:18) 
[]

Gerçek Silahla Kurusıkı Mermi Atmak

elimdeki gerçek silahla (9mm parabellum) aynı çapta kurusıkı mermi atmamım silaha bir zararı olurmu? (mekanizmasına, namlusuna vs.) herhangi bir şekilde problem çıkarmı (gerçek mermide olduğu gibi seri şekilde ateş edilir mi, yani merminin tepme gücü mekanizmayı kurmaya yeter mi)?
tabanca kanunlara nizamlara uygun, gayet ruhsatlı.



 
soruna cevap olurmu bilmiyorum ama ben askerdeyken tatbikatlarda bize kuru sıkı mermi verirlerdi.fakat manevra tertibatı diye bi dalga vardı.g3 ün alev gizleyenini çıkartıp yerine onu takardır.o dalgada ucu kapalı bir boru parçasıydı.böylece mekanizma kuruluyodu.


  • omer460  (25.04.08 18:31:19) 
omer460'ın cevabına ek yapayım. ben de askerde g3'le atışa gitmeden önce komutanın elindeki 4 tane kurusıkıdan birini deneyen şanslı askerim. evet alev gizleyeni çıkarıp namluyu tıkamadan normal şartlarda kurusıkı mermi ile atış yapınca ne tüfek geri tepti, ne mekanizma kuruldu. haliyle mekanizma geri gelemediğinden boş kovan da dışarı atılamadı. kurma kolunu çekip çıkardık boş kovanı.

sakıncası şudur ki; eğer o kurusıkı mermi parabellum'un kapak takımını geriye itecek kadar kuvvetli değilse, yani silah kurulamazsa, o patlayan ve patlamanın etkisiyle deli gibi ısınan kovan da dışarı atılamaz. soğuyunca içeride şişer. haa soğumadan hemen tabancayı elle kurup kovanı çıkartırım diyorsan bir şey olmaz.
  • kibritsuyu  (25.04.08 19:40:25 ~ 19:41:14) 
kursun/kurmasın, namluyu kurum kaplar bir kaç atıştan sonra.


  • insanimsi  (25.04.08 20:00:51) 
hehe askerdeyken silah temizleme sanatını modern yorumlarla icraa etmiş bir vatandaştım :D


  • omer460  (26.04.08 02:03:42) 
test ettim.
ilk aldığım mermileri şarjöre koyduktan sonra makineyi kurdum, ateş etmeden önce elimle kapağı geri çektim (bakalım mermiyi verip diğerini alacakmı diye) mermi tam çıkmadı, ikinciside onun üstüne bindi mekanizma kitlendi, tekrar çekip içini boşalttım.
mermileri geri verdim daha iyisini aldım, ama farkettim ki yeni aldıklarımda 9mm olmasına rağmen çapı gerçek mermilere göre küçük abi. normal mermi şakır şakır oturuyor, geliyor. kurusıkı tıss.
yeni mermiler biraz daha iyiydi. tekrar şarjörü doldurdum, güvenli bir şekilde bir deneme yaptım, iyi ses çıkarıyor ama mermi namlunun içinde kalıyor. kovan dışarıya çıkmıyor. illaki elle çıkartmak gerekiyor. elle çıkartıyorsun bu sefer yine diğer mermi üstüne biniyor. vel hasıl kelam iyi ses çıkarıyor ama takır takır atmazsa ben ne yapayım sesi.
  • vincenzo  (30.04.08 12:12:21) 
[]

Parkeleri yiyecek olmaktan nasıl kurtarırız?

şimdi garip bir başlık oldu arkadaşlar farkındayım.b
izim evde 3 oda bir salon var bunların altı parke kaplı üç odadaki parkelerde birşey yok fakat salondaki parkelerden özellikle gece duyabileceğim şekilde "cırt cırt cırt, kırt kırt kırt" sesler geliyor, önce fare zannetmiştik fakat aradık taradık mamafih fare bulamadık. aradan epey zaman geçti -ben bu sesleri sürekli duyuyorum ama hatta kendimi deli filan zannediyorum- salonsda düzenleme yapacaktık, masayı bir oynattık çat etti resimdeki gibi parke içeri göçtü. şimdi ipneler yine iş başında ama bunları göremiyorum ben, nerde saklanıyorlar, bunlara nasıl bir önlem alabilirim, koduklarım yakında masayı falanda yemeye başlarlar biliyorum



 
tahtakurusudur muhtemelen. e$ya olsa yedigi vazelin falan surun diyecegim ama parke icin nasil bir cozum olur bilmiyorum.


  • sourlemonade  (16.04.08 10:12:33) 
deliklerden içeri sinek ilacı sıkmak geçici bir çözüm getirir ama genel olarak evi ilaçlattırmak gerekebilir.
alo böcek, minik böcek gibi ilanlara rastlamıştım ben daha önce apartman girişlerinde.

  • kahvegibi  (16.04.08 10:33:56) 
o parkelerin yerinden cikabilmeleri gerek. ayni durum benim basima da geldi; hatta deli filan da dediler bana. parkeler sokulup, altinin bombos oldugu anlasilinca hakli oldugum ortaya cikmisti. soktukten sonra ilaci milaci boca edin ustlerine kurtulun efendim. gecmis olsun.


  • egotm  (16.04.08 10:38:50) 
kurtulduktan sonra o parkeleri bu iş için üretilmiş bir şeyle cilalarsanız yeniden gelmelerini engellemiş olursunuz.


  • kibritsuyu  (16.04.08 11:06:29) 
parke ve tahtakurusu ikilisinde yapılabilcek en iyi şey bir ilaçlama şirketine işi bırakmak ama sorunun parkelerde olduğunu belirtip; parke sökme, takma işlemini yapıp yapmayacaklarından iyice emin olmakta fayda var. parke kullanılcak gibiyse ama altında yer yer boşluklar varsa, bu iş özel bir köpük, slikon tadında bir madde var. alttaki boşlukları dolduruyor, eğim, gıcırtı engellemek için kullanılır.
not: benim de vardı bir tahtakurum. aynalı konsolumda delikler açmıştı ama insan üzülüyor yine de o karrt kurttt ses bir kaç yıl sonra kesilince.

  • pyro clustic flow  (16.04.08 11:12:48) 
bizde de vardi bunlardan ben cocukken, annemlerin odasindalardi..
boyle delik yoktu ama cirt kirt yerken tahtalari oynatiyorlardi gozle goruluyodu,

sonra bi gun ilaclamaci amcalar geldi, aha dedik sesler burdan geliyor.
teker teker kaldirdilar parkeleri, boyle iki parmak kalinliginda beyaz sisko kurtlar cikti altindan

ama butun parkeleri kaldirmiyorlar,
bu mahlukatlar nerden nasil giriyorlarsa bi yerden baslayip yiye yiye yayiliyorlar.
yayildiklari yere kadar olan parkeleri yenilemistik, ustunde haliflex vardi sorun olmamisti,
ama hali yoksa renk farki vb nedenlerle tum parkeleri degistirmek gerekebilir.
  • pinkburger  (16.04.08 21:08:07) 
buna termite deniliyor, bizim bildigimiz tahtakurusundan daha degisik bir sey suna bir bakin isterseniz.
en.wikipedia.org
bu isi bilen birilerinin gelip bakmasi ve temizlamesi lazim, yoksa her tarafa yayiliyorlar.
  • faralya  (17.04.08 00:38:14) 
[]

Sarıyer-Beşiktaş-Taksim hangi Hamam ?

Sarıyer-Beşiktaş-Taksim bu taraflarda düzgün, şöyle göbektaşı falan olan,çok küçük olmayan, arkadaşlarla eğlence ve değişiklik olsun diye gidebileceğimiz bir hamam varmı, fiyatlarıda düzgün olursa iyi olur. askerden (2005) önce galatasaray hamamına gitmiştim 50,60ytl bayılmıştım (tarihi ve turistik diye yasladılar zannedersem) yine bu kadar bayılmak istemiyorum.




 
üsküdar da olmakla beraber : (bkz: eski hamam)


  • nicin ben  (11.04.08 11:23:05) 
taksim'e kadar uzanmışken çemberlitaş'a git derim. öğrenciysen iyi bi' indirim de sözkonusu. temiz, kaliteli. turistik olmasına rağmen orijinal ve ucuz. bazı hamamlarda belli bi' süreden sonra "tamam yeter, çıkın artık" diyebiliyorlar; ama çemberlitaş'ta böyle birşey sözkonusu değil. ha bir de gidecekseniz gündüz gidin, ışık oyunları vs.. hoş görüntüler sunmakta.

(reklam gibi olmuş, düşün artık ne kadar beğenmişim)
  • diabolus in musica  (11.04.08 11:56:58) 
Kılıç Ali Paşa Hamamı var Tophane'de. İyidir. Çok da pahalı olmasa gerek.
Hem çıkışta nargileye takılıp programı tamamlarsınız.

  • inatci kahraman aga  (11.04.08 13:54:59) 
Beşiktaşta, ihlamurdere caddesi üzerinde bahtiyar pastanesinin karşısında hamam var.


  • sathaner  (11.04.08 17:53:03) 
[]

Sinema Hakkında Kafama Takılan Şeyler

Şimdi kafama takılan bir kaç husus var paylaşıp tartışmak isterim.
-bir film, yönetmenin filmimidir? senaristin mi? oyuncunun mu? bu film nasıl anılır? soruyu biraz daha açarsam eğer; mesela Godfather diyince benim aklıma ilk gelen şey Marlon Brando, Al Pacino, De Niro yada Mario Puza ama aklıma FF Cappola gelmiyor senaryo çok sağlam, fakat Rezervuar Köpeklerinde aklıma ilk gelen şey Tarantino (hikaye de çok iyi ama filmi lego gibi parçalar haline getiren, çeken tarantino dur), Carlito's way de de ilk aklıma gelen Pacino. Fatih Akın filmlerini seyrederken (farkettiyseniz oyuncular aklıma bile gelmiyor, direkt fatih akın filmleri diyorum :) filmden bi sinerji alıyorum, ne bileyim tarif edemiyorum. bu adamın bulaştığı her iş böyle geliyor bana. yada çok sağlam bir hikaye var, yönetmen buna ne yapabilir? daha ne kadar etkili hale getirebilir ki zaten senaryo, hikaye sağlam?
inşallah az çok derdimi anlatabilmişimdir,
siz ne düşünüyosunuz?

 
Sevgili Montella;bence takım oyunu. Ama görüldüğü gibi öne çıkanlar ve geride kalanlar olabiliyor. Kimi zaman bir oyuncu kotarıyor işi, üstelik berbat bir senaryoya rağmen, kimi zaman senaristin muhteşem hikayesi oyuncuların düşük performansı neticesinde sönük kalıyor,beklediği ilgiyi görmüyor. Ama nihayetinde takım oyunu olduğuna inanmaktayım.


  • villeneuve  (08.04.08 14:49:57) 
(bkz: auteur sinema)


  • atmacaged  (08.04.08 15:01:36) 
zaten dogasinda var bu isin boyle olmasi. odul torenleri de hep bu sekilde degerlendirir. tum odul torenlerinde oduller; en iyi yonetmen, en iyi senaryo, en iyi film, en iyi oyuncu vs diye verilir. bazen bir film en iyi filmi alir, bu en iyi takim calismasina dalelettir genelde ama ote yandan iyi yonetmeni baskasi alir, en iyi senaryoyu da bir baskasi.

oyle yani.
  • entrapmen  (08.04.08 16:02:52) 
genel olarak filmler ve programlar yapımcınındır. yapımcı senariste senorya yazdırır, ya da hazır bi senaryo alır. kaliteli bir yönetmen seçer, beğenmezse yönetmeni değiştirir ve ajanslardan oyuncuları seçer.

tüm film aslında yapımcınındır, hollywood da bu bir kişi yerine firma oluyor. warner bros mesela.

ama son kullanıcı olan bizler için genelde başrol oyuncusuna maledilir ya da biraz bilinçli isek yönetmenine maledilir.
  • efruz  (08.04.08 16:33:32) 
bu size yönetmenin izlediğiniz filmlerinde kazandırdığı alışkanlıklarla alakalı. herhangi birisi yönetmenini bilmeden bir film izlediğinde ona tim burton filmi diyebilir ya da bir başka filme "tim burton tarzında" diyebilir. yerleşmiş anlatım dili, bir de sık kullanılan oyuncular (bakınız: Tim Burton & Johnny Depp, Guy Ritchie & Jason Statham, Tony Scott & Denzel Washington) o yönetmenin kaşesi oluyor bir şekilde.

özellikle ben de Danny Boyle'u seyrederken benzer bir his oluşuyor. çünkü adam senaryoları yazmadığı, hatta farklı senaristlerle çalıştığı halde ortaya benzer yapı ve dokuya sahip filmler çıkartıyor. izlerken Danny Boyle'u izlediğini hissediyorsun. zaten başarılı yönetmenler ve yıllar sonra adı anılan yönetmenler bunlar oluyorlar. kendine has anlatım dili geliştirebilmek sinemanın en zorlu yanı bana kalırsa.

ayrıca başarılı yönetmenlerin senaryo seçmesindeki olağanüstü refleksleriyle alakalı olabilir tüm bunlar...

bir şey daha eklemek istiyorum, afişlerde ve giriş jeneriğinde yazan "bir ... filmi" kalıbı bana çok bencilce geliyor. sinema bir ekip çalışması ve bunu sadece yönetmene mal etmek gerçekten doğru değil.
  • sirrikadem  (08.04.08 16:53:36) 
yönetmeni bir futbol takımının antrenörüne, oyuncuları, futbolculara, yapımcıları ise yönetime benzetebiliriz.


  • baldur  (08.04.08 19:06:03) 
baldur durumu çok iyi özetlemiş bence. benim merak ettiğim bir filmin yapılmaya nasıl karar verildiği? yani yapımcı "şöyle bir film yapsak ne tutulur be" diyor, akabinde ekibi topluyor diyelim. fakat sanırım tarantino olsun, david lynch olsun durum onlarda daha farklı işliyor.. mu?


  • deckard  (08.04.08 21:10:45) 
bir filmin yapılmaya karar verilmesi için önce ortada bir senaryo olması gerekiyor. her şey o senaryoya göre şekilleniyor. yapımcılar, yönetmenler, oyuncular (son dönemlerde oyuncular da yönetiyor veya yapımcı oluyorlar) bir senaryoyu beğenip işe başlıyorlar.

tabii ki, bazen tamamen gişe amaçlı formülize senaryolar yazılıyor, yazdırılıyor. birçok örneği ben saymasam bile, kendiniz tahmin edebilirsiniz. onlar tamamen popüler kültüre hizmet eden ticari sinemaya hizmet ediyorlar...
  • sirrikadem  (08.04.08 21:27:26) 
şimdi,
ilk olarak eğer bir yönetmen kötüyse, kusurusuz bir senaryoyu bile izlenemez bir film haline getirebilir. ama mesela senaryo kötüyse, yönetmenlik kusursuz olsa bile, filmde bir eksiklik hisseder izleyici.
yani ilk olarak senaryo iyi olacak, yönetmen kötü olmayacak.
ayrıca şu da var ki, her yönetmenin senaryoya katkısı vardır. bazısında azdır, bazısında çoktur. (örneği verdiğiniz baba filminde, romanı mario puzo yazmıştır ama film(-lerin) senaryosunu mario puzo ve francis ford coppola beraber yazmışlardır.)
tabi bazı filmlerde oyuncu filmin önüne geçebilir, -ki bu bence yönetmenin takdiridir. eğer usta bir yönetmen istemezse hiçbir oyuncu, filmin önüne geçemez.
sağlam hikayeyi, yönetmen daha ne kadar etkili hale getirebilir ki? sorunuza aklıma ilk gelen film "seven"i veriyorum. bence senarist bile, seven'i yazarken öylesi bir atmosfer hayal etmemiştir. işte yönetmen mahareti de biraz o'dur bence. -atmosfer yaratabilmek-.
son olarak, eğer filmin gerçek sahibi -yasal olarak- kimdir derseniz, bir sinema filmi için, sadece filmin yapımcısı, yönetmeni, senaristi, müzik bestecisi ve diyalog yazarı hak iddia edebilir.(mesela oyuncuların, aksi yönde bir antlaşmaları yoksa, film üzerinde hiçbir hakları yoktur.
  • gioberg  (09.04.08 01:53:50) 
sofistike maymun;
hollywood'la avrupa sineması (ve bazı amerikalı bağımsız yönetmenler) farklı işliyor.
tarantino'su olsun lynch'i olsun, kubric'i olsun kieskovski'si olsun bunlar otör yönetmenler. yani 1 yapımcı bunlara recep ivedik senaryosu götürüp yönetmesini istese siktiri yer oturur yerine muhtemelen. bu tip yönetmenler kendi hikayelerini kendi yarattıkları tarzda anlatan adamlar oldukları için tarzlarının dışında bir film yapmazlar.
  • s e ff a f  (09.04.08 10:02:13) 
Oyuncular veya senaryo öne çıkabilse de film her zaman yönetmenindir. Filmin sahibi yapımcı olabilir ama yapıt olarak film yönetmenindir. Böyledir bu. Ressam tabolusunu başkasına satabilir, sahibi başkası olabilir o tablonun. Ama o resim o ressamındır. Böyledir bu.


  • inatci kahraman aga  (09.04.08 13:18:10) 
[]

DVD ye nasıl alt yazı ekleyeceğim.

şimdi elimde Baba filminin 5 dvd si var (VIDEO_TS falan, dosya halinde) yaklaşık 21 Gb. bunları DVD ye yazdım fakat herşey güzel içinde sadece bulgarca alt yazı var. Bu filmlere türkçe alt yazı ekleyebilirmiyim. nerden bulurum? yada ingilizce yada bulgarca mı öğrensem? birde dvd nin neresinde/hangi dosyasında bu alt yazılar?




 
forum.divxplanet.com burada bu konuyla ilgili bir suru dokuman yer almakta.


  • entrapmen  (27.03.08 00:07:09) 
[]

Uygun Fiyatlı, Arkalı Önlü, Hızlı Fotokopi Nerede?

Arkadaşlar Merhaba
Elimde arkalı önlü 200 yaprak (400 sahife ediyor :) bir doküman var, kitap halinde değil, zımbasız, ayrı ayrı, bunu en hızlı ve uygun fiyata arkalı-önlü nerede çektirebilirim. 4.levent, Beşiktaş, Mecidiyeköy civarı birde yaprak başı fiyat ortalama nedir, çok girmesin :)
bizim okulda (düzce) vardı, matbaa makinası gibi bir yerden yığılı halde veriyorsun takır takır çekiyordu.
bir el atsanız öyrenciler, canlar.

 
biz okul geregi her hafta en az 1-2 kalin kitap yaptiririz arkali onlu.
besiktasta carsida bizim yaptirdigimiz yer. madonun olduu sokaktan duz yukari cikiyosun ikinci solda cig kofteci ile yan yana durur "dogan fotokopi"..
(mimar sinandan gonderdiler ucuzmus burasi dersiniz : )

bir de diger arkadaslarimin kullandigi zeki fotokopi var, barbaros bulvari basinda sagda
  • la traviata  (26.03.08 19:58:43) 
Barbaros'ta Bolu'nun orada Bilgi Copy Center var orası da iyidir.


  • fredi  (26.03.08 21:37:52) 
zeki bir numaradır. eski tansaş'ın arkasından gelen yolun barbaros ile birleştiği yerde. mef dershanesi vardı, giriş katında iş bankası şubesi de var. oranın altında.


  • ref  (26.03.08 22:11:48) 
[]

Kazanılan kupalar geri veriliyor mu?

Dünya Kupası, Avrupa Kupası, Şampiyonlar Ligi Kupası, Uefa Kupası gibi kupalar kazanıldıktan sonra iade ediliyor mu? yoksa kazanan takımın müzesinde ebediyen kalıyor mu? iade ediliyorsa neden iade ediliyor? zaten bir dünya para veriliyor bu kupaları kazanan takımlara, bir kupayamı kaldı bu federasyonlar, yenisini neden yaptırmıyorlar?




 
Evet geri verilir. Sadece Brezilya'da Dünya kupasının (58-62-70 kazandığı için) orjinali var.


  • ich  (25.03.08 18:17:46) 
kupaların klüplerin müzesinde baki kalabilmesi için belli sayıda kazanması gerekiyor. bu sayı kupalara göre değişebilir. fakat kupa alındaıktan sonra gelecek yıla kadar da kalıyor...


  • hayo  (25.03.08 18:29:14) 
bildiğim kadarıyla 3 kez üstüste kazanmak gerekiyor kupaya daimi sahip olmak için..


  • ayheytmayselfenvanttuday  (25.03.08 18:36:38) 
niye peki yahu çok mu pahalı bi şey bu kupa? sanki satıp parasıynan futbolcu mu alınacak? kazanmış işte altı üstü kupa. ver gitsin he sene nedir ki?


  • kibritsuyu  (25.03.08 18:42:14) 
öncelikle kupalar çok değerli. misal dünya kupası dediğin içinde kilolarca altın var. üzerinde çok değerli işçilik var vs. kaldı ki her sene kazanana verilmesi manasızlaşır. kupa bir tanedir onu kazanırsınız bir sene sizindir seneye de yeni kazanana devredersiniz, sonra temsili bir kupa verilir müzenizde sergilemeniz için.

bu arada gs nin uefa kupasını kırıp sonradan tamir ettirdiği hikayesi ile ilgili bir komik anektod da şöyledir:

sevilla uefa kupasını kazandığı kazandığı sene oyunculara mı teknik direktöre mi birine içinden şampanya içtiniz mi diye sormuşlardı. içmeye çalıştık ama sızdı içinde durmadı gibisinden bi cevap vermişlerdi. işte o sızıntının sebebi, gs'nin kupayı kırmasıdır :)
  • sijwocaq  (25.03.08 18:53:51) 
Bence her kupada değişiklik gösteriyor. Mesela Dünya kupası arkadaşların da dediği gibi 3 kez üst üste kazanılırsa sizde kalıyor, ama galatasaray liseli arkadaşlarım galatasaray ın kazandığı UEFA kupasının hala galatasaray lisesindeki müzede olduğunu söylüyorlardı.

Bu arada güzellik kraliçeleri de tacı bir yıl sonra bırakıyor bu olay da enteresan...
  • selimse  (25.03.08 19:00:11) 
@ selimse

gs liseli arkadaşların sallıyorlar. müzedeki kupa temsilidir, asıl kupa kuralar çekilmeden önce bir törenle teslim ediliyor çünkü
  • sijwocaq  (25.03.08 19:05:20) 
faruk süren geçen günlerde çıktığı bir programda bu soruyu yanıtlamıştı. kazanılan kupa bir süre kazanan takımda kalıyor ve sonra iade ediliyor. uefa onun yerine temsili bir kupa veriyor, yani şu anda müzede sergilenen kupa bu. eğer aynı kupayı 3 kere kazanırsanız orijinali veriliyor ve o kulüpte kalıyor. en azından uefa kupası için bu böyle.


  • belixuis  (25.03.08 19:07:04) 
dunya kupasini uc kere kazanmis ulkeler kupanin orijinaline sahip olur.

bunun disinda, kulup bazli avrupa kupalarinda falan bir takim kupayi kazandiginda bir sonraki sene kupayi kazanan takim belli olana kadar kupayi elinde tutar. o arada replikasini yaptirir, galatasarayin yaptigi gibi kirar, tamir ettirir falan. bi sonraki senenin finaline yakin uefaya yada fifaya geri gider kupa. diceksin her sene ayni kupayi mi veriyorlar, hayir tabi ki her sene yeni kupa veriyorlar, cunku her sene onceki kupalari kazanan taimlarin adlari kupalara islenir falan. uefa-fifa eski kupalari napiyor onu bilmiyorum.

bi de bu arada ekleyelim dunya kupasinda kilolarca altin yok, altin kaplama o, som altin degil.
  • jupiterianvibe  (25.03.08 19:52:22) 
brezilyanın aldığı o kupa çalınıp eritildi diye falan biliyordum ben


  • kolpazan  (25.03.08 20:00:45) 
buyuk kupalar gerı verılır..

ancak turkiye kupası , cumhurbaskanlıgı kupası bilmem ne kupası gıbı bolgesel kupalar gerı verılmemektedır diye bılmekteyım..

buyuk kupaya sahıp bır klup de fenerbahcedır..fener de uluslararası bır organızasyona ait orjinal kupa bulunmaktadır..fenerbahce müzesin de gorulebilir bu kupa..
  • isott  (25.03.08 23:17:23) 
@isot: o büyük kupa dediğiniz şey balkan kupası olmasın sakın?


  • teritori  (25.03.08 23:57:15) 
uefa kupası için diyeyim, haberi falan da yapılmıştı.

orcinali bi sene kalıyor kazanan takımda, sonra birebir kopyasını veriyolar, farklı malzemeden tabi.

orcinal gupayı almak için 3 kere kazanmak lazımmış, o da bi tek interle real madrid'te mi ne varmış falan da filan...
  • vampyria  (26.03.08 13:00:07) 
@teritori

evet balkan kupası vardır..
  • isott  (06.04.08 14:43:12) 
valla büyük bir merakımı giderdiniz, bravo.


  • baklagil  (11.12.08 10:23:36) 
[]

Bu Şarkı Hangi şarkı?

Şimdi önce elimdekileri yazayım
2-3 sene evvel popüler olmuş bir parça, beyoğlunda falan çalardı.
ispanyolca gibi bir şey
bir erkek söylüyor
çok fazla ensturman yok, zannedersem sadece gitar var, böyle çok hızlı bir ritm değil, yavaş arada bayılıyor sanki gitarın sesi
en önemli şey tabiki sözleri fekat sözleri takdir edersinizki ezberleyemedim aklımda sadece (gülmeyin) "umpala gadosta kos tas tis, kos tas tis to kos tas tis" kaldı, bi el atsanız bende şu merakımdan kurtulsam

 
manu chao - me gustas tu olabilirmi?


  • yorkasef  (21.03.08 16:20:36) 
Olay budur, Teşekkür ederim.
Sözlerde benziyor valla :)

  • vincenzo  (21.03.08 16:29:41) 
klibini izle birde.ben hasta oluyodum o klibe.yahu diyorum şarkıya bak klibe bak.hiç bir özelliği yok şahsen ama neden ben oturupta her çıktığında bunu büyük bir dikkatle izliyorum diye :)


  • omer460  (21.03.08 17:59:42) 
123   « Önceki Sonraki
buraya yazılanların hakları Sir Anthony Hopkins'e aittir.
yazan eden compumaster, ilgilenen eden fader
modere edenler angelus, Artibir, aychovsky, baba jo, basond, compumaster, deckard, duyulmasi gerektigi kadar, fader, fraise, groove salad, kahvegibi, kaymaktutmayansicaksut, kibritsuyu, monstro, pandispanya, robin, ron dennis
bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayıcısını kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır. Skimlinks ile linkler üzerinden yönlendirme payı alınmaktadır.