Ekşi Duyuru

Otursaydın şu kadar kalori yakacaktın, yürüdün bu kadar yaktın diyor mesela, yürüdüğün mesafeyi, adımı, hızını, nabzını, nefesini söylüyor. Daha ne yapsın?

Günde kaç adım atmak istediğini söylüyorsun. Atarsan haber verip seni tebrik ediyor, atmazsan ara sıra kalk yürü diye ikaz ediyor.

Aşağı yukarı tüm akıllı saatler de aynı şeyleri söylüyor. Zevkine ve bütçene göre seç.

Ultra 2 tavsiye ederim

Samsung Watch5 ultra ve watch 6 klasik kullanıyorum. içinde spor yapmak yoksa motive etmiyor. Yoğun günlerde bakıp en fazla ooo 15.000 adım atmışım diyorum sadece :)

Ofiste çalışırken hareketsiz kaldın diye uyarı veriyor, benim için sigara molası alarmı görevi görüyor:) Alarm gelince çıkıp bi sigara içip geliyorum.

ben hiç kullanmıyorum bile, duruyor öyle. şarjı falan nerede onu bile bilmiyorum. beni motive etmedi.

Buna gülmedim.
Ama ofansif mizah ile derdim yok. Misal komedyenlerin crowd workleri komik oluyor ama bütün işin crowd work olana gulemiyorum (su Türkiye'deki insanlarin kendine küfür ettirmek için geldiği şey bana uygun değil çünkü sırf o yani kişinin kendi yaptığı bir set yok).

Bu yayıncıyı düzenli izliyorum. Videodaki adamın karısı TikTok fenomeni ve yüz binlerce takipçisi var. Çocuklarını fastfoodla besleyen, kocasını (videodaki erkek) kumasina allayıp pullayip yollayan bir ablamiz. İnanılmaz paralar kazanıyorlar ve çevrelerindeki herkesi videolarına dahil etmiş durumdalar. Çoğunlukla bu cahillikle dalga geçiyor yayinlarinda, "ODTÜ'den mezun olan adamda sendeki özgüven yoktur" minvalinde dokundurmalar yapıyor ama evveliyatini bilmeden şak diye önüne gelince hadsiz bir yorum yapmış gibi durmuş, haklısın. "Hepimiz çirkiniz, çok da şey yapmayın " diyen, kafa dengi bir insandır aslında. Seyirlik.

@sekizdokuzon, videodaki adamı ve kadını biliyorum. kuma olayının da kelime oyunu olduğunu açıklamıştı kadın. neyse bu adamın hiçbir hareketinden hazzetmiyorum ben, mesela şurda alenen küfrediyor. streamable.com
ofansif mizah bambaşka bir şey bunun yaptığı düpedüz saçmalık.

Bir tık agresif ama bana arada iyi geliyor ya. Bir insan zekiyse geriye kalan her şeyi görmezden geliyorum, yakın takibe alıyorum. Ama senin gibi düşünen onlarca insan var ki yıllardır sektörde olmasına rağmen çok dramatik bir büyüme gerçekleştirmedi. Ne demek istediğini anladım yani, sevmemen çok doğal.

@thetruenorthstrongandfree, paylaştıkları en azından sevimli bunda o da yok, dediğim gibi aşırı itici ve boş ego.

Komik değil aptalca

çöp. 3 saniyeden fazla dayanamadım.

Buna komik diyenin en büyük hobisi, cuma akşamları çekirdek ve çayla recep ivedik izlemektir.

çok kötü hissedip yarısında kapattım. kim kiminle dalga geçiyor, konu ne onu bile anlamadım ama artık şöyle bir şey izleyip bundan zevk almak da varoşluğun daniskasıdır be.

Anlamadim +1
Kep giymis kisi gorunusu itibariyle odtu mezunu olamaz miymis yani? Adamin goruntusunde ne varmis ayrica? Valla anlamadim bi sey. Bi de bununla egleniliyor mu.
Boyle tipleri takip edenler recep ivedik kitlesinden bile beterler benim gozumde.

Bir ara popüler olan I-doser isimli bir program vardı. Bir süre kullandım. stereo kulaklıkla dinlenmek sureti ile ses dalgaları ile beynin ilgili noktasını harekete geçiren bir program. Ses dosyaları ilgili duygu/his ile isimlendirilmiş, aralarında dopamin de vardı. Araştırın, kafanıza yatarsa bir deneyin.

Robert Nozick'in experience machine diye bir düşünce deneyi var. Ona da bir bakın. İşin felsefi boyutu:)

Aşık olabilirsin, çok zor bir işi başarabilirsin ama hissedilir bir etki kimya desteği olmadan zor değil, imkansız.

Antidepresanlar?

dopamin ve serotonin birer nörotransmitter yani nörönlar arasında iletişimi sağlayan moleküller.

ssri (andidepresanlar) veya (SNDRI) Dopamin geri alım inhibitörü. bunlar nörotransmiterin yıkımını engeller ama kendisini üretmez.

beyindeki tüm olaylara elektrik sinyalinin beynin bazı bölgelerinden çıkıp başka bir kısmına sinyal taşıması gibi düşünebilirsin. yeni bir alışkanlık-yeni bir düşünce biçimi ise beynin bu şekilde çalışacak yeni yollar üretebilmesiyle oluşuyor. bahsettiğin durumda - yoksunluk krizinde bunu yapacak ve pekiştirecek vakit + algı açıklığı olduğunu sanmıyorum.

ama madde bağımlılığı tedavisi sonrası işin büyük kısmı bu bahsettiğin alışkanlıkları oluşturup uzak durabilmesini sağlamak.

Önemli yerler ayrıca bir yere sayfa numarası ile birlikte not alınmalı

çok kitap okurum. iş aralarında bile pdf'ini indirip ordan devam ederim.
felsefi ya da anlamını bilmediğiniz kelimerle dolu kitaplarsa tabii ki not almanız, sözlüklerden yardım almanız normal.
beğendiğim cümlelerin/paragrafların sayfa numaralarını not alıyorum ben. kitap bitiminde de en sevdiğimi seçiyorum aralarından. her kitap için vurucu bir cümle/paragraf kotam var :)

Bir kitabı okurken. Bir yerine takıyorum. Bu diyorum böyle miydi, nerede yazar, şu kitapta, bende var mı, yok, dur o zaman sahafa gidip alayım. Alıp ilk kitapla ikisini paralel götürürken bir ücüncü kitap devreye giriyor falan. Bazan beynim yanıyor gibi oluyor falan. Sonra okuma orucuna sokuyorum kendimi normale dönmek için falan

Benim durum karışık yani.

Baştan sona düzenli okuyorum.
Merak ettiğim bir şey ya da bilmediğim sözcükleri araştırıp bir ajandaya not alıyorum. Hepsi aklımda kalmıyor doğal olarak ama arada notlarıma göz gezdiriyorum.

bilgi içeren bir kitap ise cümledeki kelimeler için bi şeyler hayal ediyorum daha akılda kalıcı oluyor okurken

Roman ise hızla okuyup bitiririm. En son pal sokağı çocuklarını okudum bir oturuşta, mükemmeldi. Kişisel gelişim, felsefe, sanat tarihi vb konularda okurken öğrendiklerimi ve hissettiklerimi paylaşırım birileriyle, paylaşım yapınca oturuyor bilgiler. Not almayı çok sevmem, kitabın önerdiği çalışma varsa yaparım sadece.

Kısa bir egzersiz, duş almak, yüz, vücut ve saç bakımı, diş fırçalama, krem sürmek, uykuya geçişi kolaylaştırmak için bitki çayı ve bitki çayı eşliğinde kitap, yatış.

Diş fırçalayıp, su içip yatağa girmek.

Dümdüz ilaçlarımı alıp yatıyorum ben.

Yatakta 10 dk reddit'te gezmek.

dis fircalama/dis ipi, ilac icme, cilt bakimi (lol), saat kurma*, kapi kilitli mi onu kontrol etme, klimayi kapatma, yatis.

bazen ertesi sabah giyeceklerimi koltugun uzerine koyuyorum.

saat kurma dedigim cep telefonu tabii. alarmi ayarlayip telefonu salona goturup orada birakiyorum.

diş fırçalama
çiş
alarm kurma

bu kadar. yatmaya karar verdikten 2 dakika sonra yatmış oluyorum genelde.

Göz bandımı arıyorum genelde

B12, diş fırçalama, sex, yeni çıkan saat var mı diye bakma, telefona bakarken uyuma.

diş fırçalama.
yatacağım odanın penceresini açıp havalandırma. temiz havada uyumak isterim.
duş almadığım günlerde ayakları suya tutma.
yatakta biraz ekşi.

bazen telefonu da kenara koyduktan ve yattıktan sonra yazacağım bi konu hakkında entry düşünürüm.
güzel uyku getirir.

Yatmadan once dis mi fircalaniyormus ya sasirdim simdi? Aksam yemeginden sonra niye fircalamiyorsunuz? Ilginc.

Keza su icmek de falso, gece tuvalete kalkip bir de uykuyu berbat etmeyelim.

Yatmadan once yatakta 5-10 dakika telefonda shorts, reels izlemek beni acayip uyku modunu sokuyor, misil misil uyuyorum. Eskiden bu aliskanligim yokkken mal mal gun icinde olanlari dusunup, surda soyle yapsaydin burda bunu deseydim falan diye mal mal yatakta dort doner, ertesi gun icin stres olurdum. Ilac gibi geldi bu yatmadan once gtelefon olayi. Bir de yatmadan once yarim saat once telefonu kesin, mavi isik bilmemne derler palavra anasini satayim.

Çiş, diş fırçalama, modum uygunsa listerine+diş ipi, su içme (opsiyonel) sonrası yatağa giriş. Telefonu şarja her zaman takarım gece ve yanıma alırım, telefonda biraz dolanma, youtubedan uyurken dinleyebileceğim bir video bulmak (genelde pokemon videosu), sonra uyku şeklinde.

Cilt bakımım yok, kapıyı kilitleme alışkanlığım da yok. Saat kurma olayını da anlamadım her sabah aynı saatte kalkmıyo musunuz ya? Ben 3 sene önce iş hayatına başlayınca 5 tane alarm kurdum, hâlâ onlarla uyanıyorum :d

@freedonia

Yemekten sonra fırçalamam, uyumadan önce fırçalıyorum. Sabah da kahvaltıdan önce fırçalıyorum. Yoksa gece ağzımda kötü tat oluşuyor. Sabah da kahvaltı yapmayı beklersem 12ye kadar ağzımdaki kötü tatla dolaşmam gerekir

oda havalandirip sonra butun ev cam kapi kapatmaca, cilt ve sac bakim, dis fircalama, kedileri genel kontrol, su, alkol ve dinleyecek bir seyler; podcast, muzik, siir, dizi ne gelirse. o sey ki bazen korkunc youtube icerikleri bile dinliyorum

Dişleri fırçalamak, kahvaltılıkları kontrol etmek, ekmeğimi dilimlemek, ertesi gün giyilecekleri tepeden tırnağa hazır etmek

Sabah kalkınca hiçbir şeye kafa yormamaya yönelik her şey

5 bira.

WC + yarım saat kadar youtube shorts

Clickbait yapman lazım, sansasyonel başlıkla sorunu sor :)

Çanakkale’de otel odasında külot suyuna çorba yapılma ihtimali? gibi.

Çünkü kalifiye arkiler artık yoq. Bı de soppet ediyoz işte kafa dagitmaca ne güzel

taa 2011'den gelsin. o zamanlar klişe sorulan tüm sorulara "ben hepsini kendi başıma hallettim, sizin cevaplarınıza da ihtiyacım yok. aynı sorular dönüyor da dönüyor" minvalinde bir başyapıt.

www.eksiduyuru.com

Kendi soruna kendin cevap vermişsin. Sohbet açmak için soru soruyoruz. Valla ben yalnız ve mutsuzum, çok yalnız ve mutsuz olduğumda da duyuru açıyorum. İçim hafifliyor biraz.

Buradaki cevapların doluluğunu çok önemsememek lazım bence çünkü hiç tanımadığımız ve hayat tarzını bilmediğimiz insanlarla hepimiz bir aradayız ama yine de insan akış yenilensin atraksiyon olsun bekliyor haklısınız :D Normal hayatta görsen diyalog kurmayacağın bir insanın kişisel fikrine dayalı görüş alıp, dinlemek keyifli gelebilir ama o görüşler üzerinden derin anlamlar çıkarmıyorum ben şahsen yani düşünsene Tuğçe Kazaz gibi birisi sana akıl veriyor da olabilir. Gırgır vakit geçirme, kapanış :D

Teknik konularda çok güzel cevaplar alıyorum ama bu anlamda cevap verenlerin hepsi çok kıymetli insanlar bence.

Gecen gun pizzayi islatip yiyo musunuz sizde sorusunu ben sordumm. Firsatim oldukca farkli sorular sorarim

Ama Cevaplar konusunda cok renkli degilim, yasim ve tecrubem az diye

bende çok eskilerdenim.

o eski kalite yok. ifşa yapardık falan harbiden eğlenceli günlerdi. kızların beni nickim sebebiyle kız zannedip, yürümemesi tanışınca şaşırmaları falan. şu an o gruptan çok az kişi var. kafama soru takıldığında, unutmayayım diye buraya yazıyorum. buradaki cevapları okuduğımda çoktan adım atmış oluyorum artık.

Ayni kisiler döndürüp durdugu için.

Ben asla gönül islerine baslik açmam mesela. Açtiklarim bilgi edinme üzerinedir hep(saglik, dil..).

data.tuik.gov.tr

dayanmiyor bedenleri, obezite gittikce artiyor.

en.wikipedia.org

Genelde kocaların erken ölmesi için yapılan sinsi bir plan

açlık korkusu olan kültürle büyüyen insanlar ihtiyacından fazla yiyor. o yüzden bakarsan daha gelişmiş ekonomik refahı yüksek ülkeler genelde obeziteden daha uzak.

koşmak
bilardo
masa tenisi
basketbol
uzun yürüyüşler

dalış
koşmak
futbol
dağcılık
hiking
ağaca tırmanmak
plaj voleybolu
mini futbol
ata binmek
trampoline

Masa tenisi
Badminton
Bouldering denen kaya tırmanışı hiç yapmadım ama merak ediyorum deneyecem imkanım olursa
Paddle board, sörf tahtası gibi bir şeyin üzerinde dikilip elinde kürekle suyu çekerek dolaşmak

Kedi ve köpeklerle oynamak, yuvarlanmak, top peşinde koşmak koşturmak vs.
uzun yürüyüşlerde belirli bir süreden sonra yorulduktan sonra bir pace'i tutturmaya çalışarak devam etmek.

dans, dövüş, yürüyüş

Yürüyüş, yoga ve bisiklete binmek.

fiziksel aktivite sayılır mı bilmem ama aquaparklardaki kaydıraklar ve diğer oyuncaklar

masa tenisi +1

Yüzmek ve boks antrenmanı

dart

görece ucuz bir aktivite. profesyonel maçları takip ederseniz çko eğlenceli. istanbul'da da 6-7 mekan var insanlarla oynayabileceğiniz.

marka olarak bir şey veremeyeceğim ama protein oranı %12 - %14 arasında olan unları tercih edin diyebilirim.

esatis.telliogludegirmen.com
Ekmek için Tellioğlu ekmek unu (%11,5 protein) kullanıyorum ben. Protein oranı daha yüksek un bulursanız daha da iyi.

Edit:
Bu soru üzerine bakarken şu unları buldum, bir dahaki un alışverişimde almaya karar verdim.
www.soke.com.tr (%13,1 protein)
www.soke.com.tr (%13,3 protein)

Ekmek yaptığım süre boyunca piyasadaki markaların hepsini kullandım ve Söke ile Sinangil'de karar kıldım.

Lezzet vs bakımından pek bir farkları yok da diğer unlarla, (gerçi undan kaynaklanmıyor olabilir de) birkaç kez kabarmama sorunu yaşadım.

Bu markalarda @inheritance'in söylediği oran %11,5

Un fiyatları piyasada çk garip. Marketler arası %100 e yakın fiyat farkı olabiliyor. Kazıklanmış hissi yaşamamak adına söylediğim markalardan ucuz olanı alıyorum.
Şu an Migros'da Sinangil in 5 kiloluğu aşırı ucuz.

gıda alerjisi ve gıda intolerans iki farklı şey.
süt proteinine falan alerjiniz olsaydı emin olun o semptomlar sancı ile kalmazdı. sizde muhtemelen laktoz intoleransı var.

soruya gelince benim laktoz intoleransım var. fındık, badem ve incir alerjim var.

Karpuza var ama sanırım var. Şöyle ki karpuzdan nefret ediyorum çocukluktan beri. En son 4-5 yaşlarındayken annemin zorla yedirdiklerini hatırlıyorum, sonrasında hiç karpuz yemedim 20 küsür yıldır. O yaşlarda da karpuz yediğim zaman boğazımda kaşıntı hissi ve sanki karpuz çekirdeği damağıma yapışmış gibi kabarıklık hissediyordum.

Tıp fakültesinde okurken bazı meyvelere karşı ağız alerjisi denen lokal bir cevap olabileceğini öğrendim. Benzer semptomlar söylüyordu. Öyle midir bilmiyorum ve karpuz yemediğim için deneyemiyorum da :D

Bulgura var sanırım pilav ya da kısır olarak yediğimde saç derim kaşınıyor, ama seviyorum da

Aciya gelemiyorum, hickirik tutuyor, yuzum kizariyor, gegirmeler basliyor yazarken kotu oldum.
Bir de y.disinda disardayken bir kere prawn'lu (Turkcesi neyse artik) bir sandvic yemistim, tuvalete zor yetistim. Hayatta yemem bir daha oyle deniz urunu.

alerji ve vücudun tepki göstermesi belki farklı şeylerdir

ama yedikten 2-3 saat sonra sizde olağan dışı bir his oluyorsa kaşınma kızarıklık şişkinlik vs size dokunuyordur. o şekilde tespit edebilirsiniz ve vücut tepki gösteriyorsa yememek lazım aslında ama :/

at kestanesine alerjim olduğunu biliyorum sadece. lisedeyken at kestanesi yemiş ve anaflaktik şoka girmiştim. 7-8 kez adrenalin vurarak döndürdüler, gidiyoduk yoksa.

@mustafakesekci at kestanesi yani aesculus yiyip anafilaktik şoka giremezsin. at kestanesi ölüme sebep olabilecek kadar zehirli ve insanlar tarafından tüketilmeyen bir meyve. ya kestane yani latince adıyla castanea yemişsindir, ona alerjin vardır ya da at kestanesi yemiş ve zehirlenerek hastaneye kaldırılmışsındır ama sebebi meyvenin zehirli olmasındandır, alerjiiden değil.

alerjim yok ama normalde acı gelmeyen / boğazı yakmayan bir şey yediğinizde acı geliyor / boğazı yakıyorsa o şeye alerjiniz olabilirmiş.

@konusma ben konusuyorum daha bitirmedim babam uzman doktor ve hastaneye kaldırdıklarında en az 4-5 uzman doktor görüp bunu söyledi. akabinde testler yapılarak almanya'da özel aşı hazırlanıp getirildi, aylarca onu kullandım.
kestaneyi çocukluğumdan beri yerim, hiçbir reaksiyon göstermedi vücut bugüne kadar. bahsettiğim at kestanesini yer yemez hapşırmaya başladım ve birden her yerim şişti. bu zehirlenme değil, alerji.

Ultra elit bir insan olarak gluten hassasiyetim var, ödem yapıyor.

Alerji ve intolerans ya da bu ikisinin hiper karışımı. Domates, çay, kahve, olgun peynir, çikolata, patlıcan, ıspanak, çilek, yoğurt bunları yiyince korkunç ötesi bir baş ağrısı yaşıyorum, araştırmalarıma göre bu histamin entoleransı. Histaminin vücutta aşırı artması ve vücudun aşırı histamini atamaması. Yani ben doktor değilim ama ikisinin tanımı ortak noktaya çıkıyor bilen aydınlatsın. Aynı mevzudan dolayı agumentin gibi penisilin gibi ilaçlar da baş ağrısı yapıyor. Bir keresinde de penisilin iğnesi oldum ve oracıkta bayıldım ama kaskatı kesilerek bayılmışım çevredekiler öldüğümü düşünmüş. Anaflaktik şok beliritisi belki yoktu ama böyle oldu. Muhtemelen aynı şey aşırı histaminden beyin damarlarım bir anda genişliyor. Bunda migrene sebep oluyor. Besinleri aldığımda migrenle atlatıyorum ama bir anda depo penisilin alınca aşırı beyin damarı genişlemesinden gidiyorduk az kalsın. Çözüm yok. Çözüm bilen varsa bana da anlatsın

Çok uzun süre glutensiz beslendikten sonra oluşan bir gluten hassasiyetim var. Glutenli bir şey yiyeceksem (makarna, lahmamcun vs vs) en geç öğlen yemem lazım ki gece yatarken şişkinliği yeni inmiş olsun. Davul gibi şişmiş bir karınla dolaşıyorum, iğrenç hissettiriyor.

Erik, kavun, karpuz alerjisini de yeni duydum. Bi tanıdıkta yoğurt yiyemez.

Böbreklerine bir kastın varsa yap tabi.

Aslında böyle cevaplarla da karşılaşacağımı biliyordum ama uzun yazmaya üşendim. Benim aradığım burda bunu savunan arkadaşlar vardı onların görüşlerini almaktı.

Belki mineral alımı için öneriyorlardır. Bunun yerine maden suyu icebilirsin belki. Direkt olarak tuzu tüketmek zararlı olabilir. Bir ne miktarda tuz tuketeceksin o da önemli.

Kaya tuzu vs bilemem de ben spor salonuna su yaparken içine limon suyu ve tuz koyuyorum. Limon tadı için ama tuz spordayken terleme sonrası oluşan kayıp sebebiyle.

Faydalı vs demiyorum ama böyle alıştım. Acayip fantastik bir faydası olur diyen bence yalan söyler.

Misal ben yemek sonrası sıcak suya limon suyu koyup içiyorum ve bana iyi geliyor. Bilimsel kanıt yok ama sonuçta bana iyi geliyor.

Kaya tuzuyla suyu karıştırıp sinüs temizliği yapmak çok daha mantıklı geliyor bana.

cisiniz sudan farksiz renkteyse elektrolit icin biraz tuz almaniz faydali olur evet. ama suyla birlikte almaniz gerekli mi bilmiyorum.

Neden? Yani karıştırıp gargara yapmak (mesela aft için) ya da burnu temizlemek için neyse ama içmek... Neden?

@nawar, vücutta su tutulumunu sağlıyormuş ve bu da iyi geliyormuş ficuda. öyle bi şey duymuştum peşinden koşuyom ben de şimdi.

Vücutta su tutulumuna ödem denir. Sağlıksız bir durumdur.
Vücudun günlük tuz ihtiyacı bir çay kaşığı kadardır ve hemen hepsi yenen ve içilen besinlerden karşılanır. Fazladan tuz tüketimi ihtiyaçtan değil damak zevkindendir.

Fazladan tuz ihtiyacı ishal veya haddinden fazla terleme durumlarında ortaya çıkar. Askerlere çöl sıcaklarında yoğun eforlu eğitim ve tatbikatlarda tuz tableti verilir ama bu şekilde tuz alımı çok uç bir noktadır. Normal bir insanın yapacağı bir sporda bu denli tuz ihtiyacının ortaya çıkması pek olası değildir.

Fazla tuz tüketimi böbrekleri yorar, zarar verir. Bu nedenle bir dönem, restoranlarda masalara konan tuzlukların toplatılması gündeme gelmişti.

İşin bir de tansiyonu zıplatma ihtimali tarafı var tabi.

Bu arada alınan tuzun nehir tuzu, kaya tuzu, deniz tuzu, himalaya tuzu, yemek masasında kendimizin öğüttüğü tuz olmasının sadece fiyat farkı vardır. Konu kapitalizm açısından önemlidir.

Ülkemizde tiroid sorununun sık yaşanıyor olması nedeniyle satılan büyün yemeklik tuzların iyotlu olması zorunludur. (dedim ama bundan emin olamadım şimdi.

@ah canım Mirketcim, bunlar zaten yılllardır duyduğumuz şeyler biliyorum zaten ama bu teori tam tersi tutulma olmazsa böbrekleri yorduğuyula ilgiliydi ve kaya tuzu da bunu sağlıyordu. bunu savunan biri vardı burda onu arıyom ben.

dur o soru ve cevabı bulcam sana. bulamadım

Tuzun içine ampul koyup yakınca dertlerinin biteceğini sanan biri sallamış gibi geliyor. O da baya popüler oldu.

Soracak durumda olmazsan yani o derece kendinde olmazsan ne yapacaksın? Yaşlanınca ben de huzurevine gitmeyi düşünüyorum. Beni de ailede falan uyarırlar herhalde abuk sabuk davranıyorsun diye öyle bir durumda.

bilmiyorum evi barkı çok dağıtırsam, işlerimi göremeze hale gelirsem gideyim diyorum ama bazen evim şimdiden alzaymırlı evi gibi olur ama sonrasında temizlerim. o nedenle ne yaprsam yapayım düzeltemezsem gideyim. dediğiniz gibi yakınlar çok önemli onların bildirimiyle... evet

'Ben bu odaya niye gelmiştim?' sorusunu kendine sormaya başladığın zaman

Keyifle bir şeyi anlatmaya başladığında sözünü kesen arkadaşının 'Bunu daha dün anlatmıştın ya.' dediği zaman

Ağır değil ama kendimi iyi hissetmediğim doğru. Kapalı ortamları havalandırmaları, gürültüsü gibi şeyler iyi gelmiyor bence. İşin tabi artık bir de psikolojik durumu var. Bu duyuruyu açtığına göre kendini her kapalı ortamdan sonra hasta hissedeceksin :)) ben de uçak ve fuarlar için böyle düşünüyorum, ne zaman uçsam veya fuarlara katılsam kötü hissediyorum, kesin hasta oluyorum bu sefer diyorum ama bi şekilde geçiyor.

@numlock, evet neye inanırsam oluyor onun da farkındayım ama kalabalık ve özellikle bazı insanlar beni olumsuz etkiliyor. büyücü teyzeler gibi de konuşmak istemem ama böyle bir şeylerin varlığından kendimi korumam gerektiğini hissediyorum. sizlerin de aklında bulunsun. tabiki akıl ve mantığımı da kullanan biriyim. bugünkü yaşadığım ikramlarda yediğim bisküvili pastanın ssonucu da olabilir.

Ne büyücüsü ya, %100 doğru. Beni bazı belli başlı spesifik evler/mekanlar bile böyle etkiliyor.
Günün sonunda hasta olmuyorsan sorun yok, demek ki psikolojik. Zamanla takmamaya bak, zor ama dene.

Şu aralar çok popüler bir konsept bu, "Sosyal pilim bitti" diyorlar böyle durumlarda. Ben kendimi bildim bileli var, hiç hoşlanmam kalabalık, gürültülü yerlerden. İçe dönük bir insan olabilirsin ya da sosyalfobin vardır. Sürekli izleniyor, yargılanıyor gibi hissediyor da olabilirsin. Bayağı yaygın bir durum aslında.

Nazar gibi şeylere ben de inanıyorum, inanasım geliyor daha doğrusu. Ortamda mutsuz, sinirli, öfkeli, tatminsiz bir insan varsa -ki mutlaka vardır- o olumsuz enerjiyi sünger gibi çektiğimi hissediyorum mesela. Bunun arkasında herkesi memnun etme güdüsü, aynı ortamda bulunduğun herhangi birinin mutsuzluğunun sorumlusu hissetme gibi özgüven eksikliğine ve çocuklukta yaşananlara, başkalarının düşüncelerine verilen orantısız oneme işaret eden bir şeyler de mutlaka var.

@sekizdokuzon, aşırı güzel anlatmışın ve evet o psikolojilerin hepsi oluyor ben de ve birde şey oluyor, sevildiğimi hissedersem onu kaybedecem korkusu. tabiki çocukluktan geliyor.

Yalnız değilsin. Benim annemle babam çok kavga ederdi, çocuk kafasıyla senin yüzünden kavga ettiklerini düşünüyorsun. Çocukken her şeyin bizimle alakalı olduğunu düşünürüz, insanın gelisim özelliği bu. Onları mutlu etmeye çalışmakla başlıyor bu süreç, sonrasında çevrende mutsuz, keyifsiz kim varsa memnun etmeye çalışmakla, suistimale açık hale gelmekte devam ediyor. Bu yüzden kalabalık ortamlar bizim gibi insanlar için yorucu. Farkında bile olmadan herkesi dikkatlice gözlemleyip mutsuz, öfkeli, tatminsiz, anamiza, babamiza benzeyen kimse var mı diye kontrol ediyoruz. Böyle birini bulmak da zor olmuyor. Gerisini biliyorsun :) Ama farkındalıkla bütün bu davranış kalıplarını değiştirecek kapasitemiz de var.

Ben soruyu "kapalı ortamlar" diye okumuşum ya :))

Ama kalabalık ortamları ben de sevmem, daha doğrusu tanıdık insanlarla dolu kalabalık ortamları. Kendime ekstra dikkat etmeye çalışıyorum, sürekli pozitif olmaya çalışıyorum, herkesle aynı enerjide diyalog kurmaya çalışıyorum. Say say bitmez.

bunun teknik adi sosyal yorgunluk (social fatigue)

kikwell.com

Düz beyaz ekmekten bahsediyorsanız dümdüz un, su, maya ve tuz dışında bir şey katılmıyor. Ancak kullandıkları unun markası, protein oranı değişebilir, bir de tariflerindeki katı madde/su oranı. Su oranından olabilir sizin tarif ettiğiniz şey.
(Ya da fazla tuz kullanmışlardır diyeceğim ama tuz miktarı için bir düzenleme var ve zaten fazla tuzlu yapamamaları gerekir diye biliyorum.)

(bkz: giethoorn)

Hollanda

'Bu yaş' derken tam olarak hangi yaştan bahsediyoruz?

İki kurala uyarsan halledersin bu işi.

1. Öyle yerlere tok gidilir.
2. İşi bilen birini gözüne kestirip onu taklit et.

çok klişe bir laf ama kendinizi olduğunuz gibi sevin. mesela domatesi uzat demeniz utanılacak bir şey olmadığını düşünün. ha sizin amiriniz olabilecek çok çok üst düzey kişiler varsa o zamanlar rahat olmak için arkadaş ortamındaki gibi yemeyin ama hiç yememezlik de olmaz az az tadımlık alırsınız bu sebepten tok da gidilebilir.

ajlık çok kötü bir şey.

youtube açıklmasında söz-müzik mustafa demirci diyor attığınız videonun.

@duyulmasi gerektigi kadar, hee altta diyormuş gördüm.

Hafta içi 6.15-8

Hafta sonu değişken genelde 2-6 arası.

Bence saat o kadar da önemli değil.

Hocam 14 senedir spor yapıyorum. Herkes her şeyi der. Bilimsel bir kanıt yok arkasında.

Şu hayatta spor konusunda okuyacağım son yer böyle sağlık sayfasi, blogu falandir.

Sporu öğlen 12-2 arasında yapıyorum. Önceden de akşam yapardim. Kendi saatim yok. Buna ek olarak misal çok iyi atlet olup sabahin ilk işi olarak yapanlar da var.

Siz siz olun bu tarz şeyleri on Emir gibi yazan yerlere pek kulak asmayin. Diyet konusunda da böyle.

bir başkasına da sorsanız sabah yapın der, kahvaltıdan sonra yapın der, kahvaltıdan önce yapın der. bunun böyle bir kuralı olamaz. siz kendinize uygun olan zamanda yapın.

Spor işinde iki önemli nokta var sakatlanmamak ve devamlılık. Sakatlık korunması için ne yaptığını bilmen gerekiyor.
Devamlılık için de rutin oluşturmak gerekiyor. Bu da kişisel bir olay tamamen. Aç tok, sabah akşam, tamamen keyfine ve enerjine göre seç gitsin.

Ben İş çıkışı yapardım hep 10 senedir. Öğle arası yapıyorum artık iş yerinde. Dinlenme sürelerimi nabza göre ayarlayıp kisalttim (120-130nabiz/dk) 40 dk yetiyor artık sağlam bir antrenman için.

hafta içi 17.30-19.30
hafta sonu 9.30-13.00

18.00-19.00 arası yapıyorum haftada üç gün de sırf daha ideal bir saat diye bana uygun olmayan ya da gitmeye üşeneceğim bir saate almam. Bence önemli olan devamlılık sağlanabilecek bir saat olması.

Is saatine, yemek saatine gore belirleniyor ya, oyle her saat yapabilme gibi bir luks kimsede yok. Hele ki bir de ofiste calisiyorsa kisi, sabah saatleri zor mesela. Oyle “su saat yapayim daha faydali olsun” biraz luks bu kosturmaca, is guc arasinda

Benim hafta ici 18-20.00, hafta sonu genelde ogle saatleri. Ormana gidiyorsam 11-12.00 gibi, salona veya studyoya gidiyorsam 11-13.00 arasi degisiyor.

Yatmaya yakın yapmıyorum ben. Uyku kalitemi düşürmek istemiyorum. Akşam 8 den sonra adrenalin salgılatacak, fiziksel stress yaratacak şeyler yapmıyorum. Ama onun dışında ne zaman müsaitsem.

genelde isten sonra 17:30-19:00 arasi.

Çalıştığım yerde spor salonu var ogle arasında gidiyorum(11.30-13.00) akşam eve gittiğimde görev tamam olduğu icin de rahat oluyorum

Cok gec yapinca uyku kaciyo diye biliyorum

14 yaşımdan beri sporun değişik dallarında bilfiil spor yapmış, spor eğitimi almış, yöneticilik yapmış biri olarak, hayatım boyu değişik zamanlarda günün her saatinde spor yaptım ve yaptırdım.

Yemekten önce ve yemekten sonra, bir de yatma saati yakınlarında yapılan sporda sıkıntılar oluyor.

Sabahın körü ve aç karna yapılanda bazı bünyeler sıkıntı yaşıyor.

Onun dışında asla bir problem yok.

Tam oturtamasam da yeni yeni başladığımdan hedefim:

haftaiçi sabah 6-7.30

Haftasonu 10-12 yapacağım.

En azından sabah yapılan sporun bana daha iyi geldiğini biliyorum. Şimdi ki beslenme rutinime daha uyumlu.

Cumartesi, Pazar koşuyorum.

Sabah 7 - 10 arası - evet Pazar sabah 7' de koşmaya başlıyorum, şehir o kadar sessiz ve sakin ki -.

Hic kimse soylememis ben soyliyeyim bari ;

Spor salonu ne zaman boş ise o saatlerde yaparim

ediyor. r10dan donanımhaberde hatta ekşi sözlükte bile satılıyor. başlığı var

Valla onu ben de düşünüyorum hep tanıdığım 2 kaymakam oldu benim de.
İkisininde eşi öğretmendi ve okul yüzü görmeden sadece maaş alıyordu.
Çok ilginç.
Sanırım biraz da müsade ediliyor. Aman ağzımızın tadı kaçmasın diye.

bunları yapan keşke sadece kaymakamlar olsaydı. imam cemaat mevzu. öyle bir sistem oluşturdular ki göreve geldikten sonra malına mal katmayan tek bir belediye başkanı, emniyet müdürü, m.vekili, kaymakam vb. yok. -Çok nadir olan istisnalar kaideyi bozmaz- bu ülkede manisa belediye başkanı seçimi kaybettiği açıklandığı anda bilmem kaç milyon tl. lık gayrimenkulü değerinin çok altında sattı. peker doğru veya yalan bir sürü iddia ortaya attı. tek bir savcı soruşturma açıp doğru mu diye araştıramadı. böyle şeyleri deneyen dürüst insanlar ya sürüldü. veya fetöcü vb. diye içeri atıldı/korkutulup istifa ettirildi. giderken ağlayanlar ya çorbalarının kesileceğinden korkanlardır çoğunlukla. yeni Türkiye ye hoşgeldin bro.

Eskiden olsa açığa çıkınca medyanın, haberlerin ve hatta komedyenlerin diline düşüyordu. Mahkemede bir şekilde hasıraltı eden çıksa bile istifa ettirilene kadar ağır mobbing uygulanıyordu. Tansu Çiller'in oğlunun jetski skandalının %1'i kadar yaptırımı ya da etkisi olmadı RTE'nin oğullarına akan vakıflar üzerinden akan devlet paralarının ve gemiciklerin. Devir yolsuzlukla mücadele değil, yolsuzluktan pay kapma devri.

@unabomber, @nawar, bunlar hep sizin yüzünüzden zaten evet sizin yüzünüzden. o da yapıyor, o daha kötüsünü yapıyor. yapmasın kardeşim kuralları yok mu bunun? muhtemelen yasalarda açıklık var. ötekisi de berikisi de gelse yapıyor bunu. aldıkları maaş nelerine yetmiyor. bir iki daha çemkireyim belki sesimi duyan olur. tüyü bitmemiş yetim diyenlerle dalga geçen de yine böyleleri. evet kardeşim tüyü bitmemiş yetimin hakkı. yerken utanın.

Bu Türkiye'de genel bir sorun insanlar hak aramayı bilmiyor veya yanlış inançlara sahipler başlarına bir şey geleceğini fala düşünüp korkuyorlar hiç kimse bir konuda şikayetçi olmak hak aramak istemiyor. Herkes halinden memnun olduğuna göre sorun yok demek?

böyle çooook var. ama nedense patiswiss ceosu kadar tepki çekmiyor. daha beter linç edilmesi insan içine çıkamayacak duruma gelmesi gerekiyor.

devletin malı deniz yemeyen keriz mantığı var.

esnaflar boykot ediliyor. şirketler boykot ediliyor. ama konu siyaset olunca herkes fanatik gibi tuttugu adama söz söyletmiyor.

çünkü insanlarda şu düşünce var. yemeyecekse niçin devlet görevlisi olsun ki? ben olsam ben de yerim diye düşünüyorlar. en azından yiyenin yanında olayım belki bana da düşer. kafa böyle çalışıyor.

ayrıca kaymakamlarda büyük güç var. ilçedeki en büyük idari amir o. emniyet teşkilatı ve jandarma kaymakama bağlı. ülkede adalet olmayınca böyle oluyor işte.

@geveze yazar "yapmasın kardeşim kuralları yok mu bunun?" dedin ve yolsuzluk bitti. Teşekkürler. Bu kadar basit bir şeydi. Bu cümleyi kurmak kimsenin aklına gelmemişti bugüne kadar. Sayende kurtulduk. Burası cumhuriyet savcılarıyla dolu, hemen müdahale edip çözeceklerdi de bizim yorum yüzünden yolsuzluklar devam ediyor @unabomber. Gel emniyete teslim olalım.

"Neden izin veriliyor?" dedin, neden izin verildiğini anlattık. Sanki "şu da yapıyor, ona da bak" dedik.

@nawar, eskiler çok matahmış gibi örnek vermişsin ama bence al eskiyi vur yeniye. hep aynıydı. neyse hiç takatim yok sana laf anlatmaya. tabiki herkesin aklına gelmiştir ama ben siyasette şunu sevmiyorum, o daha fazlasını yapıyor, bu gene kötünün eyisi falan... bak yukarda arkadaşlar bütünü kapsayan yorumlar yapmışlar. aradığım kan bu. yolsuzluklarda el ele olmalıyız. hep beraber tükürmeliyiz.
öteki beriki yok. evet memleket kurtulmuyor ben burda saydırdım diye. ama ferahladım. du biraz da saydırcam. belki biri görür yüzü kızarır.
hatta dur karşımda o kaymakam varmış gibi kızayım.

bak beyim sana 2 çift lafım var: sen zaten mayışını almıyor musun, kişisel eşyalarını kurum arabasıyla çektirmekte neyin nesi yahu. yazık değil mi orda kimlerin hakkı var. zaten sana devletin ün üst makamlarından birinde yer verilmiş ona göre de hakkını alıyorsun daha da ne bu doymazlık. aaa. yeter. 90 yaşına gelince 1 odaya tıkılacaksın zaten. sarayın olsa ne yazar. bırak başkaları da yaşasın beee!!!

Çünkü Türkiye feodal bir ülke ve bürokrasi ortaçağlardaki derebeyliklerinin devamı. Ben de ilk farkettiğimde çok şaşırmıştım, lan cumhuriyet falan demiştim ama üzücü gerçek bu. Bir ülkenin adını "cumhuriyet" yapmakla toplumun eşit vatandaşlığı içselleştirmesi hızlıca olmuyormuş. İngiltere de bu süreç bir kaç yüzyılı bulmuş. Ki adında halen cumhuriyet yazmıyor. Türkiye de kanun önünde kim bir hakimle, bir savcıyla bir generalle veya bilmediğimiz bağlantıları olan orta kademe bir bürokratla eşit yargılanabileceğine inanıyor? Siyasetçiyi de katalım ama sayısal olarak siyaset derebeyleri bir kaç binse, bürokrasi yüzbinlerce küçük derebeylik şeklinde. Halk da aslında bu olayı benden çok önce -ve çok doğru bir şekilde- çözdüğü için; yoluna bakıyor. kısa vedede çıkarına olana ağam paşam deyip geçer en alttaki. Hiç öyle bir Fransız devrimi yapacak zahmete girmek niyeti yok halkın :) Anca senin benim gibi
okumuşlar(!) eşitlik masallarıyla büyütülmüşüz. Aslında bizi de bu bürokrasi şekillendirdi. Lan yoksa...

mesutaya katılıyorum. demokrasi eşitlik demektir. demokrasi ile yönetilmeyen -türkiye gib ülkelerde ayrıcalıklı bir sınıf vardır.

kimisinde soylular (örn: arap emirlikleri veya ortaçağ feodal devletleri),

kimisinde din adamları (örn: papalık, iran, ortaçağ teokratik devletleri),

kimisinde askerler (örn: askeri diktatörlükler, militarist rejimler),

kimisinde zenginler (örn: eski venedik, ceneviz devletleri)

türkiye ise bürokrasi devletidir. bürokratlar üstündür. yasalarda böyle olmasa bile hem halkın kabulü hem de uygulamada böyledir. hiç bir sade vatandaş savcı, hakim, kaymakam, vali, emniyet müdürü vb ile eşit olamaz.

@abelardo, "hiç bir sade vatandaş savcı, hakim, kaymakam, vali, emniyet müdürü vb ile eşit olamaz." yani kaymakam cebimdeki paramı alabilir Allah onu kaymakam olarak yaratmış diyorsun. bence sade bir vatandaşınkini almıyor aman ağzımın tadı bozulmasın diyenlerinkini alıyor.

@geveze yazar. bu yazdığım cevaptan bu durumu desteklediğim anlamını mı çıkardın?
soruna cevap olarak ülkedeki durumu anlattım. niçin böyle garip cevap verdin anlamadım.
allah kaymakam olarak yarattı demiyorum. uzun uzun açıkladım demokrasi olmayan ülkelerde egemen sınıf vardır diye. allah ile olayın ne alakası var?
mesela bir örneği aşağıda paylaşıyorum. bunun gibi olaylar her gün oluyor. gayet te herkesin başına gelebilecek bir olay.
www.sozcu.com.tr

@abelardo, evet öyle bir anlam çıkardım ve daha fazlasını.. bunu kabul etmelisin yapacak bir şey yok gibi. Eylem tok olayında belki aynı duyguyu hissetmişindir sen de. Öfke doluyuz ama kadın zengin ve Amerikan vatandaşı. Ama senin sadece tablo yorumladığını ve bu haliyle tablo çok güzel dokunmayın demek istemediğini de biliyorum. Yine de inşAllah değişir. Takatim bu kadarcığına yetiyor benim. Bu bile umarım etki yapar.

@geveze sen ciddi misin? yoksa devasa bir fanusta mı yaşıyorsun?

-yapmasın kardeşim kuralları yok mu bunun -ananı öpen kadı ise kime kime şikayet edeceksin? evet kurallar var evet yasalarımız mevcut. ancak yargıda korkunç bir çürüme mevcut. çok fazla para dönüyor. "itibarlı" tanıdığın mevcutsa kolayca sıyrılabiliyorsun. azınlıkta kalan dürüst yargı mensuplarını sindirdiler/emekliliğe zorladılar. evet yapmasın tabi. ama yapılıyor.
-muhtemelen yasalarda açıklık var. yasalarımızdan çok insanlarımızda sorun var. normal bir ülkede yasaları yargı işletir. halk takip eder. gerekirse tepkisini koyar. "anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz" diyenlerin yönettiği ve yönetilenlerin bir tepki veremediği ülkeden bir halt olmaz. bir ülkeye en sıkı yasaları da getirsen, eğer yargı sistemin çürümüşse o yasaların içinden geçerler.
-ötekisi de berikisi de gelse yapıyor bunu. eğer halk buna rağmen ötekisini de berikisini de destekliyorsa yapmaya devam ederler.
-aldıkları maaş nelerine yetmiyor. normal bir insana yeter tabi. ama bu güruh doymuyor. bunun cevabını onlara sorman gerekli.
-bir iki daha çemkireyim belki sesimi duyan olur. buna gerek yok. insanların bilmediği bir şey söylemiyorsun. bir kısım çarkın içinde çorbasına bakıyor. bir kısım fanatik. öteki veya berikinden. benim taraf yaparsa sorun yok diyor. bir kısım bazı olaylardan sonra bu işlerden soğudu. tabiri caiz ise her halk layık olduğu şekilde yönetilir. bizim hak ettiğimizi bu diyerek elini ayağını çekti. bir kısım sindirildi, korkutuldu. ama herkes biliyor işte.
-evet benim yüzümden. itfaiyesi olmayan aksaray topakkaya ya lüks audi itfaiye öncü aracını! ben aldım. 50kg uyuşturucu ile yakalanıp sadece içiciyim diye araya tanıdık sokup ben tahliye oldum. benim yüzmilyonlarca liralık vergilerim sürekli sıfırlanıyor. oğlumun çinden aldığı beş para etmez çelik yelekleri ben sattım hatırlı kişiler aracılığı ile fahiş fiyata tsk ya. ben seçimi kaybettiğim ysk tarafından netleştiğinde milyonlarca liralık belediye ait gayrimenkulu korkunç düşük fiyatlara sattım.
@nawar gerek yok bro, hatırlı tanıdıklar var, yırtarız:) güç bizde nasılsa

yarar.

Deneyebilirsiniz zaten iade hakkı da oluyor sanırım. Güzel kurslar var İngilizce de vardır çizim vs üzerine.
Sonra size uyduğunu ve ilerlemek isteğiniz olursa gerçek bir kursa bakarsınız.

İşe yarar ama belli ki 6 aylık olan kurs daha detaylı. İkisini birden alın daha iyi olur pekişir.

aslında kafam çok karışık, online kurs ne kadar iyi olur o kadar para verilir mi sorularının cevabını netleştiremedim. bunun yerine özel hoca arayım diyorum. birebir eğitim alacağım çok daha iyi olur. anında sorarım anlamadığım yeri. ve utandığım için bir dahaki derse hazrlıklı giderim. kursların amacı bu zaten seni disipline etmek. online kursu sallamayabilirim. ama özel hoca şimdilik yok en güzeli udemy'de bir başlangıç yapayım. sesli düşündüğüm için kusura bakmayın. cevaplar için teşekkür.

Udemy, birçok alanda kaliteli kurslar bulunan bir platformdur. Almak istediğiniz kursu Udemy de arattığınızda karşınıza çıkan seçeneklere dil, puan gibi filtreler ekleyebiliyorsunuz. Ayrıca seçeceğiniz kursa katılım gösteren öğrencilerin gerçek yorumlarını okuyarak fikir edinebiliyorsunuz. Aldığınız derslerde aklınıza takılan bir şeyler olduğunda soru cevap kısmına yazarak çözüm bulabiliyorsunuz.

Udemy kursları kendisi hazırlamadığı için genel konuşmak doğru olmaz. Kursları kişiler hazırlıyor, haliyle çok iyi olanı da var berbat olanı da.

Kurs seçerken kursu hazırlayan kişi kimdir nedir diye bakmalısınız. Kurs verdiği alanda mesleki deneyimi var mı? Ne kadar süre var, nerede çalışmış ve ne iş yapmış bunların ne kadarını öğrenebilirseniz o kadar iyi.

Sonraki aşamada bu kişinin youtube hesabı olup olmadığına da bakın. Bazı içerik sahipleri kursalarını hem udemy'ye hem youtube'a koyuyor. Youtube hem ücretsiz hem de video oynatıcısı udemy'yle karşılaştırılamayacak kadar iyi ve akıcı.

udemy güzeldir yorumlardan anlaşılır.

Bir de domestika var onların da özellikle sanat konusunda kursları daha iyi.

şikayet edilecek bir durum görmedim. yani siz tabi rahatsız olursunuz da, şikayet etseniz bile elde bir done yok ki. sizi etiketliyor, yorumda bulunuyor vs. hakaret, iftira gibi şeyler yok.
engelleyiniz.

Öğretmenliğiyle ilgili bir durum değil ki bu. Ayrıca size karşı işlediği bir suç da yok.
Şikayet etmeyi düşünmeniz yanlış ve çirkin.
O zaman size canı sıkılan herkes de patronunuza mesaj mı atsın?
Bu öğretmeni şikayet etmeyi düşünmeniz aslında biraz canımı sıktı. Patronunuzun email'ini verir misiniz?

@michael_knight, kadın obsesif sanırım. her fırsatta ratahsız ediyor küçümseyici tarzda. bu normal mi? tabiki siz de durumu bildirin size obsesifçe saran biri varsa.

10 - 15 kişi daha, temizlikçiye uygun bez vermelisin diye yazarsa biraz daha düşünür sanırım.

Normal olmayabilir. Ama suç da değil. Suç olmayan bir şey için kişinin patronunu ve Cumhurbaşkanını işe karıştırmanız, onu ekmeğinden etme girişiminde bulunmanız çok çirkin. Hatta belki de suçtur.
Öğretmenliğiyle ilgili bir sıkıntı olup olmadığını takip eden yüzlerce velisi vardır, sizin geri bildiriminize gerek yok.

Rahatsız oluyorsanız engelleyeceksiniz. Engellememeniz onun gelip böyle şeyler yazmasına sizin de rızanız olduğunu düşündürebilir.
Belki de gerçekte böyle bir sıkıntınız yok da Netlflix'te Baby Reindeer dizisini izleyip böyle bir soru sordunuz.

@michael_knight, o film ne kız ilk defa duydum. izleyim bi ara. ekmeğinden etmek değil tabiki gayem ama belki korkar ve beni rahat bırakır tek gayem bu. evet canımı tehdit etmiyor ama yine de böyle ne bilim pis bir his veriyor. ben temizlikçi de olabilirim, parasıyla yemekte yapabilirim mevzu bu değil. ablanın başkalarını aşağılaması. patiswisteki kadın hissi vermesi. yani vermesin gitsin ne uğraşıyom de mi.

engelleyim bari. engelledim.

Uyarınıza rağmen tekrar sizi rahatsız etmeye devam ediyorsa cimer'e yazabilirsiniz. Ayrıca iddia ettiğinizsekildeyse suçtur bu durum.

Bu öğretmen olarak düşündüğünüz insan resmen size sosyal medya araçlarını kullanarak hem hakaret ediyor hem de huzur ve sükununuzu bozuyor. Bence hiç vakit kaybetmeden ikametinizin olduğu yerde ki polis merkezi ya da adliye ye giderek müracaatta bulunun.

Sözleşme yaptıysan bişey olmaz ve şikayet edebilirsin zabıtaya falan. Sözleşme henüz yapılmadıysa evi resmen tutmuş olmuyorsunuz.

Ticaret bakanlığı, emlakçılar odası ve sahibinden.com'a şikayet edebilirsiniz.

İlan için para ödüyorlar süresi dolana kadar tutuyorlar (1 ay genelde). Boşa gitmesin arayan olursa “hoca o daire tutuldu elimde bu var gel görüşelim” demek için

hurmanın içine ceviz koyup onu tahine banmayı çok seviyorum. tuzlu fındık, %80 bitter çikolata, mcvities'in bisküvileri, yer fıstıklı popcorn, normal popcorn.

Kuru meyveler, ceviz, fındık, herhangi bir bitkisel süt ve yulaf. Bunları blenderda çekip minik toplar haline getiriyorum çok güzel oluyor.

mixmey meyve barları, züber protein barları, çiğ kuruyemiş

Kahve eşliğinde bir dilim bitter çikolata
Yeşil çay eşliğinde bir tane ev yapımı, dereotlu, lorlu, mini poğaça
5-10 tane çiğ badem veya fındık veya leblebi.
Bir kase, yarım ölçek whey serpilmiş yulaf ezmeli yoğurt
Bir kase ufalanmış ceviz, pul biber ve rendelenmiş kereviz karıştırılmış yoğurt
Bir kase ufalanmış ceviz, pul biber ve rendelenip sotelenmiş kabak karıştırılmış yoğurt

hangi çekirdekten çektiriyorsunuz ?

türk kahvesi mi

evet türk kahvesi orta çekilmiş.

golden state killer var aklıma ilk gelen ama belgeseli var mıdır bilmiyorum.
bir de netflix'te the keepers diye bir belgesel var. tavsiye ederim.

Kedilere bulaşma belgeseli İsmi komik gelebilir ama komik değil

mike williams cinayeti
andrew urdiales

TRT Belgesel - Gerçek Cinayet Hikayeleri

the keepers demişken, vatikan'ın örtbas ettiği bir cinayete yoğunlaşan bir başka netflix belgeseli de vatican girl: the disappearance of emanuela orlandi.
O da çok güzel the keepers gibi.

Valla evdeki malzemelere göre bakmak en mantıklısı.

Mevsime göre sınıflandır

Mesela kışın taze fasulye yazın da kereviz pişiremezsin

yazın en çok pişen, kışın en çok pişen ve yaz-kış en çok pişen diye bi klasör yapayım. diğerlerini de kilere kaldırır gibi yapıp onlara çok göz atmayım.

Bir arkadaşım pişirebildiği yemekleri bir liste yapıp buzdolabına asmıştı. Orada görünce aklıma geliyor diyordu.
Belki bu yöntem sizin de işinize yarar.

ruhun gıdası :D

Protest müziğin vardır öyle bir etkisi.
Askerlere de marş söyletilmesi, Sosyalist ülkelerin sürekli milli duyguları körükleyici marş kullanmaları çalmaları,
Bizim Hasan Mutlucan'ımız hep aynı sebep.

Meyhanelerde kahırlandırıcı arabesk müzik
Varoşlarda rap müziğe ilgi

Belirli bir duygudaki insanlar, belirli bir müziğe yöneliyorlar ve müziğin türü genelde belirli duyguları körüklüyor.

online sipariş verebilirsin kendi sitesinden

öyle yapcam artık. bilindik marketlerde yok çünkü. ama ankara'da varsa elden almak bana iyi gelecekti.

bu markayı boşverin. zaten bulamazsınız. migros ve diger marketler bu markayı reyonlarından kaldırdı.
migrosta fitnut marka fıstık ezmesi var. o kaliteli ve temiz içeriklidir.öneririm

fitnut yeşil değil sarı. ben yeşil arıyorum. migrosta yeşil yoktu.

Antebella hem ezmesi hem kremasını tavsiye ederim.

yeşil derken acaba antep fıstığı ezmesi mi arıyorsunuz?
Migros'ta şu var mesela: www.migros.com.tr

www.hepsiburada.com

Merhaba önceki yazdıgım cevaba yanıt yazmışsınız. Ona cevap vereyim. Yer fıstıgı ezmesinin yeşil rengi olmaz. Varsa renklendirici katılmıştır. Zaten Yer fıstıgının dogal olarak yeşil olması mümkün degil. Kadının kavanozundaki Antep fıstıgı ezmesidir. O yeşil olur tabiki de. Bu markayı önermem. Zuberin Antep fıstıgı ezmesi yok.
Migrosta ve carrefoursada farklı markalar bulunur. Fakat fiyat yüksektir bilginize

her şeyi geçtim de bu videodaki ürünle sattıkları bir değildir muhtemelen. reklam için kullanılan bir ürün.

bu olaylar patlak vermeden önce birkaç ürününü tüketmiştim ve şunu rahatça söyleyebilirim; ürünleri göründükleri gibi değil. dışardan çok lezzetli duruyor ama içi tırışka.

bu gösterdiğin videodaki ürünün rengi de antep fıstığı ezmesi için bana hoş gelmedi açıkçası.

fıstık derken yer fıstığı mı antep fıstığı mı bu arada? bu kadının gösterdiği antep fıstığı ve orjinal antep fastığı ezmesine göre rengi soluk geldi gözüme.

sanırım sadece sitelerinden alabilcem. evet antep fstık ezmesi olabilir. onu duyunca iştahım gitti biraz çünkü sevmem. kadın tanıttığı ürünün ne olduğunu bile söylememiş ama kavanozda çevirip durması iştahımı kabarttı. biliyorsunuz pazarlamanın ilk dersi görsellik. lezzetini, yararlılığını tabiki bilemem. birde sitelerini gezerken de daha önce görmedğim lezzetli görünen şeylere rastladım.

bu sadece bana has bir durum değil arkadaşlar, entrlerini okuduysanız bir çok kişi popüler olduktan sonra tatmak istediklerini yazmış.

depresyondan çıkıp bi amaç edinmesi lazım.

ne muhteşem bir evlatmışsın hocam, senin 10'da birin olabilmeyi isterdim.
sizin gibi yapardım herhalde.

Orpheus + 1.

Kendi evinde yaşamaya devam etsin. Ev değiştirmek inanılmaz olumsuz etki yapıyor. Mümkünse tabii.

Yardımcı birisiyle birlikte toruna örgü yapsın (torun yoksa bile hazırlık olarak, ceyiz hazırlamak gibi). Yardımcı yapsın, ama annenize sürekli danışsın.

Yemek tarifleri sorun, birlikte yapın, hep birlikte sofraya oturun.

Hep birlikte açık havada yürüyüş yapın, parkta oturun.

Mümkünse eski akrabaları davet edin zaman zaman. Sohbet edilsin.


Telkin değil de, sosyal hayatın içine çekin.

cennete gideceksin, annen baban çocukluk arkadaşların hepsiyle orada çok mutlu olacaksın gibi cümlelerle motive etmeye devam ederdim ben. ek olarak varsa çok geçmişte izlediği, hatırladığı şeyler onları açabilirsin televizyonda. uzun diziler vs olurdu trt'de falan onlardan birine başlatırsanız sürekli heyecan duyarsa takip eder belki.

Benzerini yapardım .
Yumuşak bir dil inançlı kararlılıkla.
Kur'an-ı Kerim dinletin olabildiğince. Hatta biliyorsa kendisi okusun. Yanında bulunun.

Amaç iyi bir fikir ama her zaman amaç edinmeleri kolay olmayabiliyor.
Takdir edilmek, hürmet edilmek, boyutu hiç önemli değil işe yaradığını hissetmesi, hatta ona hiç belli etmeden asist yaparak sizi şaşırtan bir duruma sokmak (bu bir hafıza gösterisi, herhangi bir konudaki fikri, her şey olabilir) ufacık bir bravo valla cümlesi bile onu değerli hissettirmeye yardımcı olabilir.
Ahiret konusu açtığında onu destekleyen, konuyu uzatan cümleler söylemeniz onun açısından sizin bile kendisinden ümidi kestiğiniz, onu gözden çıkardığınız anlamı çıkarabilir. Yani telkin konusunda alfired +1, tam tersine sandığından çok daha iyisin ve sen hepimize lazımsın yaklaşımı.

90 yaşında biri için tek amaç gününü güzel geçirmek olmalıdır diye düşünüyorum. Dinleme ve görme zayıflıyor. Gerçi muazzez ilmiye çığ hala aktif hayatta.

Yaşlılarda en çok gozlemlediğim şey yalnızlik ve muhatap alınma meselesi. Kimse eskisi kadar onları dinlemediği için çok daha yalnız hissediyorlar. O yüzden nerede bir yaşlı görsem vaktim varsa fikirlerini paylaşmasam bile onları dinlemeye çalışıyorum. Birilerinin onları dinlemesinden, onemsenmekten çok mutlu oluyorlar. Özellikle anılarını dinlemek ya da varsa oğutlerini dinlemek onlara iyi hissettiriyor kanaatimce. İmkanınız varsa bunu yapmak çok önemli sanki.

@wrench +1

İnsanı ayakta tutan, moral veren tek şey işe yarar olduğunu hissetmesi.

Annenize aktif bir meşgale bulmanız lazım. Hatta şartlar elveriyorsa bunun "öylesine bir şey" olmaması iyi olur. Eğer birlikte yaşıyorsanız ve evle ilgili hiçbir şeyle uğraşmasına ortam vermiyorsanız en azından evde azalan, biten şeyler için düzenli olarak alışveriş listesi hazırlamasını isteyebilirsiniz. Bunun gibi şeyler.

Bu sizin için de iyi. Verdiğim örneğe takılmayın. Hem size "annem bunu hallediyor zaten" dedirtip annenizin hala hayatınızın içinde olduğunu, hem de ona "hala sorumluluklarım var" duygusunu hissettirecek bir şey bulun.

Üstüne düşünürseniz eminim oturduğu yerden bile kalkmayarak yapabileceği şeyler bulabilirsiniz.

bunu yaşlı bakımına dair eğitim almış biri cevaplasa daha iyi olur. ister istemez ölüm korkusu yaşıyor olabilir.

üç tel daha beyaz gördüm kafamda ben hüzünlendim. teyzeme Allah kalp ferahlığı versin. kolaylıkla geçsin süreciniz. ona birilerinin onun için dua ettiğini söyleyebilirsiniz. tanımadığı insanlardan dua almak mutlu edebilir.
her anne hepimizin annesidir.

denetlenmesi gereken ne tam olarak, isterse 5 bine satar.

@gule gule, öyle mi bilmiyordum valla. doğru diyorsunuz köprü bile satıyorlar.

Ürün fiyatları arasında fark olmasını bir problem olarak görmüyorum.
Bazı mühendisler 30 bin lira maaş alıyor bazı mühendisler 130 bin lira maaş alıyor. Devlet mühendislerin en fazla ne kadar maaş alabileceğini limitlemediği gibi seyyar klozet fiyatlarına da bir limit getirmemeli.

@michael_knight, mühendis maaşları konusunu bilemeyeceğim aldığı eğitimlere göredir belki. ama aynı kalitedeki ürünün diğerine göre 3 katına satılması hırsızlık evet bu daha uygun oldu. aslında adam zorla satmıyor müşteriye sen de haklısın. ama çok daha uygun olanından haberi yoksa sence de burda bir ahlak sorunu yok mu? bana göre var.

denetlenmesi senin benim açımdan iyi olur. en azından soyulmayız insani ihtiyaçlarımızı karşılarken, de mi? belki de bu imkansızdır bi akıllı ben değilim. bulunduğum ilçedeki fırınlar bile denetlenmiyor? yiyoruz gözümüz kapalı. kaldı ki bunu istemek..

Denetleme talebi pratikte çok mümkün değil. Şöyle düşünün; bir market binlerce farklı türde ürün satıyor. Bu marketin maliyetleri ürünün satın alma fiyatının üstüne eklenen bir sürü şeyden oluşuyor ki ürünün tedarik maliyeti aynı tedarikçiden bile alınsa aynı olmayabilir. Sonuçta bir "iskonto" olabileceği gibi örneğin bir ürün eskiden tedarik edildiği için daha ucuza alınmış olabilir. şimdi bu şartlar altında ülke genelinde her ürün için nasıl bir denetim mekanizması kurulmasını bekleyebiliriz ki? Devletin işi gücü bırakıp bütün enerjisini buna harcaması lazım...

Halbuki piyasa sisteminin bunu yapmasını bekliyoruz, üstelik bu günümüzde çok kolay; herhangi bir ürünün fiyatını kontrol etmek 30 saniye sürmüyor. Haliyle normal şartlarda bir satıcının bir şeyi diğerlerinden çok fazla fiyata satıp da ayakta kalması mümkün olmaz. Yani bunun ürün bazında münferit örnekleri vardır ancak genel anlamda sürdürülebilir olmaz.

@salihdt, diğer ülkelerde de bu böyle mi? mesela bu denetleme işini yapan bir ülke var mı yoksa oralardada mı bizim gibi saldm çayıra mı? belki güzel bir örnek vardır diye sordum.

Açıkçası aklıma gelen direkt bir ürün fiyatı kontrolü yok. Genel olarak piyasa ekonomisinde belli ürünlerin fiyatını denetlemeye çalışmak yerine rekabeti ortadan kaldırmaya yönelik şeyler engellenir. Yani gidip tekel oluşturamazsın, rakibinle anlaşıp fiyatları yüksek tutamazsın vb. gibi. Kamu çıkarı için çeşitli istisnalar olabilir; mesela devlet ekmek ya da ilaç gibi çok temel şeylerin fiyatlarını daha aktif denetleyebilir ve bunlardaki fiyat artışlarını çeşitli standartlara (Devlet gözetiminde bir kurulun artış yapması vb.) bağlayabilir.

kartel, tekel değillerse denetlenmez.

Avrupa'da da aynı ürünü x farkli fiyata satan yerler bulabilirim. Öyle bir denetim mekanizması yok.
Olabilecek mekanizma price fixing ya da monopolde falan olur. Hani bir iki ürün olsa (sallıyorum ekmek, su, benzin, enerji vs) anlaşılır de devlet öyle her şeye elini atarsa zaten bozulmus sistem kafayi yer. Bunun sonuçlarını kira fiyatlarina bakarak bulabilirsiniz. Devlet tufe devam etseydi bundan daha az kötü olurdu.

Yaşlı için moral çok önemli. Bu ürünler kullanan için olumsuz psikolojik etki yaratıyor ve kendini bırakmasına neden oluyor. Yardımcı için de temizlik ve koku gibi rahatsızlık veriyor.

Klozet Yükseltici olarak geçen ürünleri inceleyin. Her açıdan çok daha iyi sonuç veriyor. Hastanın oturması ve en önemlisi de kendi başına kalkması mümkün oluyor.

@alfired, evet bunlar da yükseliyor ve tekerli zaten. sürerek klozete götürcez.

İlk linkteki tekerlekli olanlardan annemin ayağı kirildiginda kullanmıştık.

www.trendyol.com

Son linklerdeki gibi pahalı ya da musluklu vs ürüne gerek yok bence. Bu tekerlekli olanların olayı şu, gün içerisinde tuvaleti geldiğinde tekerlekli sandalye gibi tuvalete gidiyor ve alet normal klozetin üzerine hizalaniyor. Bildiğin normal klozet oturur gibi.

Gece yatarken de tam yatağın yanına koyuyorduk, kapaklı kovası var. Koku vs de sizdirmiyor. Sabah klozet dökülup temizleniyordu.

Ayrıca katlanıyor da bunlar kullanılmadığı zamanlarda az yer kapliyor

Orjinali psychedelic trance olan bir infected mushroom parçası :


www.youtube.com

spotify beğendiklerim listesinden seçtim birkaç tane

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

open.spotify.com

vay be devlet hastanesinde emdr terapisi mi yapılıyor? çok güzel gelişme cidden.
lakin üç ayda hiçbir terapi yöntemiyle derin sorunlar çözülmez. yani sıkıntıyı yöntemde değil de sürede aramak gerekiyor... üç ay görüşeceğiniz en başından belli idiyse orta yerde bırakmamak için uygulamalı yapmadı belki de terapiyi. keşke sorsaydınız. özelde devam etmeniz gerekiyor bu durumda. belki emdr eğitimi alırken sembolik ücretle danışan gören birilerini bulursunuz.

@suyin, hayır 3 ay falan denmedi. sadece beni sorunsuz gördüğnü gerek duymadığını söyledi. evet emdr terapisi bir tek o uyguluyormuş ve randevu için aylar öncesne sıra almıştım maaelsef. ama belki haklı gerek yoksa demek. şimdi özele gitsem parayla yapacaklar eminim. bence gelişmeler güzel değil türkiye'den bildiriyorum.

Emdr terapide 3 ay sadece konusma olmuyor, ilk iki uc seans olur sonra direk terapiye gecilir. Uygun fiyatli emdr terapi bulabilirseniz denemenizi tavsiye ederim. Ancak emdr terapi herkeste mucizevi snuc vermiyor, her 'sorun' emdr terapiye uygun degil.

@kassiopeia, işte bizim o ilk 2-3 seansımızın arası 1 ayı buldu, çünkü devlet hastanesindeydim. ve maalesef sonuna kadar gitmedi adam. gerek yok diye.

ama bunu sonuna kadar almayı çok isiyorum. özellikle ebeveyn kaybı hislerimde elim kolum kelepçeli gibi hissediyorum bu terapi açacak gibi tabi yapmayınca bilemem.

birde utanç hislerim oluyor akran zorbalığı anılarımda, öfke doluyorum bunlar için de deniycem. ama güvenilir birini bulursam.

Emdr aslında travma tedavisi için önerilir ve göz hareketlerinin kattığı ekstra bir fayda da yok diye biliniyor. Normal travma tedavisi ile benzer sonuçları var. İlla emdr yapmalarına gerek yok yani.

Bnde EMDR terapisi alıyorum, sürecim hala devam ediyor. Aslında devlet hastahanesinde EMDR uygulanması çok güzel bir gelişme. EMDRde süre kişinin travmalarına göre değişir ve iyileşme kişiseldir. beyniniz işliyor sonuçta travmayı, kimi insan travmasını bastırmıştır daha uzun sürede bu işlemleme gerçekleşir. kimisinde hemencecik olur. sizin gittiğiniz uzman gerek yok demiş ama en iyi siz bilebilirsiniz iyi olup olmadığınızı/ gerek olup olmadığını.

Bir de Türk EMDR derneğinde üye bul kısmından terapistinizin gerçekten EMDR sertifikası var mı yok mu sorgulayın bnce, belki de onun aldığı eğitim başlangıç düzeyindeydi ve konuya hakim değildi tam olarak. o yüzden bu sürece başlamayı göze alamadı gerek yok dedi size. bikaç uzmanla konuştum terapiye başlamadan önce hepsi EMDR uygulayabildiğini söyledi ama EMDR konusunda en geçerli eğitim ve terapistler Türk EMDR derneğine üye olanlar

Değil. Spor yaparak olmuyor malesef. Son yıllarda yapilan calismalarda aslında sporun yaktığı ekstra kalorinin yüzde 40-50 kadar fazla hesaplandığı söyleniyor. Ki aslında diyet yapmadan kilo verilmez lafinin da aslinda bir kaynağı bu.

Google'a göre 1 saat ip atlamak 750 kalori. Hamburger ve kizartmadan alinan tahminen 1200 en az. Bu noktada 2 saat ip atlamaniz lazım, nonstop.

Bu tabi günlük almaniz kaloriyi asiyorsa. Asmiyorsa gerek yok.
Asiyorsa da gidisat bastan yanlış zaten.

@logisticsmanage, kilo vermek değil amacım tam tersi almak ve birde sağlıklı olmak.

o kadar yedikten sonra ip atlarsanız şıp şıp terlemeden foşur foşur kusabilirsiniz. 2 saat boşluk olması iyidir arada.

@inside story, heh işte bunları öğrenmek istiyorum o yüzden önce yavaş yavaş hafif işler yaptım.. 1 saat yetmez mi?

kesinlikle doğru değildir maalesef.

en başta egzersizin yaktığı yağ her zaman abartılır. egzersiz sağlıklı yaşamın doğal parçası ama kilo vermekten ziyade kalp-damar sağlığına, dolaşıma etkisi var. yoksa affedersiniz eşek gibi saatlerce yürüseniz de koşsanız da muhtemelen iki kaşık pirinç yediğinizde yaktığınızdan fazla kalori alacaksınız. diyeti kontrol etmek hem daha verimli hem de kolay bir yol. çünkü gelin itiraf edelim: bir ponçik çikolatayı yememe iradesi göstermek, bir saat koşmaktan çok daha kolaydır.

"kilo almak ve sağlıklı olmak istiyorum" demişsiniz. bu durumda en mantıklısı kas kütlesini arttırmak. kas kütlesi için de protein ve sağlıklı yağ bakımından zengin bir diyet lazım. hamburgerle kızartmada bunların hiçbiri yok. lömbür lömbür yağ biriktirmiş oluyorsunuz. bir hamburgerin, kızartmanın kalorisi de gerçekten 20 dakika bulaşık yıkamak ya da ip atlamakla gidecek gibi değil maalesef.

hem kilo alayım hem sağlıklı olayım diyorsanız temel olarak bol karbonhidrat (mümkünse kompleks olsun) ve protein tüketip ağırlık antrenmanı yapmak en mantıklısı. böylelikle hem vücuda gireni depolarsınız hem de ağırlık kaldırdığınız için kas kütleniz artar.

kilo almak mesele değil. çerçöp yiyerek üç ayda obezin önde gideni olursunuz, dert değil, nereden bildiğimi sormayın ahaha. ama hem sağlıklı hem kütleli olmak gerçek anlamda amele işi, vücut geliştirenler filan boşuna bu kadar uğraşmıyor. yağlanmak, şişmek çok kolay... abur cubura abanın, iki ay sonra sizi kimse tanıyamaz. ama sağlıklı kilo alayım, yakışıklı olayım, gelen kilo kas olarak gelsin diyorsanız canavar gibi et filan tüketmeniz lazım. işte et, yumurta, makarna, pirinç vs...

kısacası eğer hedefiniz ölüp gitmek değilse hamburger ve kızartma hiçbir diyetin esas oyuncuları olamaz. yerseniz ölürsünüz demiyorum ama sağlıklı kilo almak (ya da vermek) isteyen birinin yönelebileceği herhalde son seçenekler bunlar.

Kilo almak olduğunu hiçbir yerde görmediğim için mantıken vermek dedim. Bir dahakine yazarsaniz iyi olur.

Bana iki saatte yetmiyor ağır yemekten sonra çünkü salata yemek ile hamburger ve kizartma yemek arasında fark var. Bu soruya kimse cevap veremez ve hata yapmadan ogrenemezsiniz. O yüzden size uygun zamanda atlamaya baslayin ve kötü olursaniz öğrenmiş olursunuz. Ben 15 yıldır spor yapıyorum, bir sürü hata yaptım. Hata yapmadan öğrenilmiyor.

Yürüyüş falan olur da ip atlamak için aradaki süre yetersiz.
Kustururamasa bile rahatsızlık verir gibi.

Besinleri sindirmede termik ısı etkisi söz konusu. Sindirim sırasında vücut ısısı yükselerek metabolizmayı hızlandırıyor. Aldığın kalorinin 20% si bu şekilde yakılıyor zaten vücut tarafından. Bu en çok protein aldığında faydalandığın bir süreç. Nedense Türkiye'de insanların pek haberi yok. Kızartma yeme, hamburgerde sorun yok.

@perfectum; haberimiz var da bana siz biraz abarttiniz gibi geliyor.

Mike israetel;
youtube.com

Layne norton;
youtube.com

Elinde 1000 kalori olan hamburgerin 200un böyle yakılıyor diyen kaynak varsa kullan tabi de günlük hayatında hamburger ve kizartma yiyen birinin hayatini etkileyecek kadar bir şey değil tef. Hamburger içinde ne kadar protein carb fat var bakıp sonra tahmini hesaplamak gerekecek ve eminim yüzde 20 cikmayacak totalde.

Whatsapp'tan nasıl yolladı eşiniz? Apk uzantılı dosyasını mı yolladı?

Evet

Bu kişinin maddi durumuna göre değişir.

maddi duruma göre değişir +1 , bazen türkiye ile aynı fiyata geldiği de oluyor baskılanan döviz kuru nedeni ile.
kimse size kızamaz bu yüzden. herkesin gezi zevki farklı. ben de bir tatile gittiğim zaman kısmak istemem otelden ve yemekten. dediğiniz gibi param yoksa da y.dışına gitmem.

eğer Türkiye'de orta üstü/iyi bi yemeğe 400-500 lira veriyorsan(11-14 eur) çok bişey değişmez. Adana'da 200 liraya süper et yiyoruz diyorsan onu bulamazsın tahminen.

Pahalı diyebilirim. Çoğu kişi öğlen yemeğini yanında getiriyor bu yüzden. Türkiye'deki gibi öğlen 2 kuş-kaş pide gömme olayı yok.

Yurtdışı neresi? Maddi durumun nasıl? Suriye’ye günlük 500 lira ile gidersen sorunsuz dönersin endişelenme hiç

@avatar is back, tabiki avrupa ülkesi. anlamak zor olmamalı.

@ferenc, evet öyleymiş. ya da market hazır gıdaları tercih ediliyormuş. hazır pizzaları lezzetli oluyor diyen de var.

ülkeden ülkeye çok değişiyor. portekizle hollanda bir değil. ucu çok açık bir soru. ben fiyatlara bakarak önceden araştırıp liste oluşturup oralarda yiyorum. güzel bi restoranda birkaç çeşit bir şey deneyelim dersen kişi başı 30 eurodan başlar elbet ama daha f/p bir şey ararsan 10-15 arasına da doyulur lokantada.

Avrupa ülkesi var Avrupa ülkesi var adama laf sokayım derken saçmalaşmışsın.

Kopenhag’da basit bir hamburgercide 1500 liraya da çıkabilirsin, Fransa’da ayak üstü pizzacida 2 dilim büyük pizzayla karnını 6-7€ya da doyurabilirsin, italyada güzel yemek şarap tatlıyı 20-25€ya da yiyebilirsin. Ya da Londra’da ayak üstü market ten 3-4 pounds sandviç alıp da yiyebilirsin.

Bi yabancının gelip Türkiye de yemek ne kadar demesi gibi bu soru bu. Hatta daha da kötüsü ülke de belirtmemişsin.

@Mcfly, suriye olmadığı da belli. lafta sokmadım. kavga edecek yer aramayın lütfen. ben de zaten yüzeysel biliyorum henüz belli değil diye de belirttim. anlayan da anladı zaten. teşekkürler cevabın için.

Türkiye'den çok farkli değil. Geçen pizzacida napoli tarzı pizza yedim, Türkiye'de aynı fiyat.

Yani fransa, almanya, İsviçre falan buralar bir tık daha pahalı olacak ama gezecek birinin kafasina takacağı kadar değil.

Geçen Yunanistan'da fiyatlar Türkiye'den bile ucuzdu.
Zaten Türkiye'de dışarıda yemek çok pahali olduğu için gelen Avrupalılar için de öyle acayip ucuz değil.

Dengeleyebilirsiniz yiyeceklerinizi.

Dikkatli harcama yapacaginizi dusunerek gunluk 30 euro gibi yemek harcamasi olur tahminen. Bir ogun fast food tarzi yersiniz, bir ogun de normal gittiginiz yere ozgu bir yemek. Tabiki fazlasi size kalmis.

Ukrayna savasi sagolsun artik Lidl bile pahali. 2022'de her seye en az 30% zam geldi bir daha da inmedi. Turistik yerlerin zaten turist tarifesi var. Dogu Avrupa falan daha uygun tabi

demisler zaten ama epey degisken. mesela fransa icin konusayim, paris'te esnaf lokantasi ayarinda yerlerde 15 euro civarina corba ana yemek tatli yedigimi hatirliyorum. iki hafta once metz'de orta halli bir restoranda ordovr, ana yemek arti saraba 40 euroya yakin verdim.

ikisi de lezzetliydi ama aralarindaki fiyat farki cok yuksek. sehirden sehre bile cok fark ediyor.

Ahanda bunun üstüne efsane geldi;
eksisozluk.com

Dediğim gibi; Türkiye'de şu an kaliteli yemek yemek Avrupa'da yemekten ucuz değil.

İstanbul'da yaşıyorsan ortalama bir mekana gideceksen Avrupa, ortalama üstü kalitede bir mekana gideceksen Türkiye daha pahalı.

uzun yillardir kanada ve abd'de yasayan birey olarak evet pahali. 2 veya 3 kati diyebiliriz ortalama. bence karsilastirmalar turkiye'de ortalama yerler vs avrupada/amerikada en alt tabakada yerler seklinde yapiliyor. sirf avrupa diye cok basit seylere tab oluyor bizim turist. bu baslikta bunun ornegi "bergen'de hot dog yedim". hot dog b*ktan bir sey heryerde, turkiye'de yabanci algisi oldugu icin luks kabul ediliyor olabilir. ben hot dog'la turkiye'deki en kotu tavuk donerin fiyatini kiyaslardim.

bu arada sana elestirim @geveze "dışarda yiyemeyceksem adana'ya gitmeyi tercih ederim" yaklasimi cok vizyonsuz. restorana gidip eleman onune yemek getirsin efendim desin diye seyahat edilmez, bu gune kadar da etmediysen cok sey kacirdin.

@hot potato, elemanın önüme getirmesi değil mesele kalkar kendim de alırım. hatta masayı siler bulaşıkları da yıkarım. benim zaafım lezzet.

mesela bursa'da yeşil camii yi gezerken aklım iskenderde. vizyonuma tükürebilirsiniz evet.

eskiden astronomik gelirdi. 2021 sonundan beri istanbul'da geçirdiğim zamandan beri artık pahalı gelmiyor.

Duolingo memrise gibi uygulamaların çok faydası oluyor. Öneririm. Arkadaş bu uygulamalar sayesinde İngilizce ögrendi. İş yerinin yaptıgı İngilizce mülakatı bile geçti

@limonlu eksi, duolingo nun testlerini defalarca geçtim. ben anlamak ve konuşmak istiyorum.

önerim yok ama aslında tam tersi olduğunda İngilizce öğrenmiş olacaksın. Hiç kelime kelime düşünmeden geneli anlayıp hatta bilmediğin kelimeyi bile cümlenin gidişatından "sanki şöyle demek" gibi hissettiğinde olmuş olacaksın.

Kursa gidersen direkt native İngilizce konuşan hocası olan kurs olursa harika olur. Gramer ve kelime öğrenmenin yanında bütüncül şekilde İngilizceye de bi maruz kal.

Dizi izlemek gibi dinleme aktiviteleri dil öğrenme sürecinize yardımcı olacak, hızlandırıcı ve kesinlikle faydalı şeyler. Aynı zamanda dili zaten öğrenmişseniz konuşmanızı geliştirmenize ve dili unutmamanıza yardımcı olur.

Ama dili öğrenmek için kullandığınız tek yol buysa muhtemelen boşa kürek çekiyor olursunuz. Bu şekilde ingilizce öğrenmeniz mümkün olsaydı bile işinize yarayarak bir hızda öğrenebileceğinizi sanmıyorum. Bir de bu var değil mi? Dili öğrenmeniz gerekiyorsa bir de muhtemelen belli bir fırsat dönemi içinde kullanmak için yeterli bir sürede öğrenmeniz gerekiyordur.

Benim en çok işime yarayan egzersizler akademik metinleri çevirmekti.

hayir bosa kurek cekmiyorsun ama bu gelisim oyle uc bes gunde olacak bir sey degil. aylar sonra fark edeceksin ki cok daha fazla sey anliyorsun.

dil ogrenmek cok uzun bir surec. hatta dil ogrenmek hicbir zaman bitmeyen bir surec. eger cok yogun bir ogrenme arzun varsa kitap okumayi oneririm. yabanci dilde kitap okumak en iyi gelisimi sagliyor bence bir seviyeden sonra.

@bohr atom modeli, dediğiniz doğru sınırı yok dil öğrenmenin. kendi dilimizin bile tüm bilimsel terimlerine hakim olamamak gibi bir şey bu.

ben hemen günlük ingilizce konuşmak istiyorum ve de çok iyi anlamak. karşımdaki kim, neyi var, nerden geliyor nereye gidiyor, karnımı ağrıyor, acıktı mı vs.

Alt yazılı diziyi Türkçe alt yazı ile izliyorsan boşa kürek çekiyorsun. İngilizce filmi/diziyi İngilizce alt yazı ile izle. Duolingo'yu biraz kullandım. Bence vasat üstü bir uygulama. Çevirileri Google-Translate yapıyor sanırım. Almanca kursuna başladım. İngilizce üzerinden Almanca öğreniyorum. Türkçe üzerinden çok kötüydü. Az biraz Almanca bilmiyor olsam yanlış öğrenecektim. İngilizce üzerinde de bazı hatalar var ama daha az.

Konuşmak için pratik şart. Pratiği de oturup bir başka Türk ile konuşarak yapamazsın. O dili konuşmak zorunda olman lazım. Dil kursuna gidenler ufak ilerleme ile dönüyor genelde. Çünkü başka ülkeye gitseler bile kendi ülkelerinden insanlar ile kaynaşıp olabildiğince kendi dillerini konuşuyorlar.

"Dil, dile değmeden dil öğrenilmez." muhabbeti sevişince yeni dil "unlock" olduğu için değil, iletişim için o dili kullanmak zorunda kalmak ile ilgili bir deyiş. Almanya'ya işçi olarak giden neslin okuma yazma bilmeyen yaşlıları bile Almanca konuşabiliyorsa bir şekilde zorunda kalıp konuştukları için. Her dilde böyle bu.

Bir de en önemli engel kişisel kısıtlar. Kaç ayrı ülkeden kişi ile çok uluslu projelerde çalıştım. Sonuçta 214214 ayrı ülke bir araya gelindiği için ortak dil olarak İngilizce konuşuluyor. Ne İngiliz, ne Amerikan ne de başka herhangi bir ülkenin vatandaşı konuşurken aşırı dikkatli bir şekilde gramer takibi yapıyor. "Ya hata yaparsam? Ya yanlış telaffuz edersem" şeklindeki kaygılarınızı atlatmak bir adım değil, uzun atlama gibi fark yaratır.

alın kullanın bedava alet. sert kahve seven biri olarak şahsi algılamadan cevaplamam gerekirse yumuşak kahve içmenin 4 ana yolu vardır. az kavrulmuş kahve içmek, süt ile seyreltmek, kahve kreması ile seyreltmek (bunun için çok kimyasallı diyorlar bilemiyorum), kahve miktarını azaltarak seyreltmek. örn; 1 su bardağı (200 ml) kahve için tavsiye edilen oran 12 gr. kahvedir. siz bu gramajı 10gr. yahut 8gr. gibi daha da azaltarak deneyebilirsiniz.
sert kahve sevenler candır.

Filtre kahve makinasıyla sadece filtre kahve yaparsınız. Siz espresso makinası demek istemiş olabilir misiniz? Filtre kahvede kahvenin sertliğini makina değil kullandığınız kahve belirler. Makina sadece filtre içine yerleştirdiğiniz kahveye sıcak suyu akıtıp alttaki demliğe akıtır.

Phillips'in birden fazla çeşit espresso makinası var. Model verirseniz daha doğru bir cevap alırsınız.

Şimdiye kadar bir kısalmanız olmadıysa sabit gelirli değilsiniz demektir.

Mevcut para ve maliye politikaları bu şekilde uygulanmaya devam ederse bayramdan sonra bir kısalma furyası yaşayacağız. Umarım ki bu kısalma sizi etkilemez.

Mirası alıp yetimlerin bedelsiz kullanımına bırakmak daha akılcı olurdu diye düşünüyorum.

Kuantum konusu beni hep güldürmüştür.

Yabancı dil de yurtdışı hayali de güzel bir şey. Umarım gerçekleşir.

Yurtdışındayım, durum çok da farklı sayılmaz. Geçim hiçbir yerde kolay değil. Hollanda’da yaşıyorum ve büyük bir ev krizi var. 2 maaş giriyorsa eve bir 1’si doğrudan kira ve diğer sabit giderlere gidiyor. Gıda ve otomasyon ürünler ucuz olsa da işçilik ve hizmet sektörü çok pahalı.

3 yıl olacak neredeyse buraya geleli, dediğiniz gibi, ne uzuyoruz ne kısalıyoruz.

2020-2023 mayıs arası deli gibi konut - taşıt kredisi varken çalışan karı kocalar ne yapıyordu çok merak ediyorum. Çevremde 2-3 senede 10 yılda olacak zengileşme yaşayan yaşayanaydı. İki asgariliyseniz ayrı tabi allah kolaylık versin ona diyecek bir şey yok

80 sonrasi doganlarin eger loto/toto vurmazlarsa ya da asiri parlak bir ticari zekalari falan yoksa bence tek sanslari miras.

dula yetime zile zurnaya bakmadan miras geliyorsa al yatirim yap derim, baska turlu 10 sene sonra buraya yine aynisini yazarsin.

Valla aynı durumdayız. 10 senedir çalışıyoruz, elde avuçta gene birsey yok. Miras ya da aile desteği olmadan uzanılmıyor.

Lobisi var mıdır bilmiyorum ama evet çok pahalı. Daha 2 gün önce 3KG Virbac mamayı 1450 liraya aldık. Tabi bizim mama ekstra pahalı ama ortalama üstü herhangi bir mamanın kilosu 44 liradan aşağı değil.

44 değil 440'tır o.

Proplan köpek maması baktım.
Hepsiburada fiyatı 2200.
Fransa fiyati 58€.

Hills baktim.
Hepsiburada fiyatı 2215
Fransa fiyatı 60€.

Sonuç olarak fiyat farkı cok cüzi.
Olay fiyat farki değil de ülkenin geliri gibi.

İyi kalite mama fiyatları her zaman pahalıydi Türkiye'de ama bunun lobiye vs ilgisi yok. Yurtdışındaki Euro/ dolar vs karşılığı neyse Türkiye'de de benzer fiyatta satılıyor. Alım gucuyle ilgili.

Bizim kedimiz n&d mama yer ilk geldiği günden beri; ilk aldığımız gün çok net hatırlıyorum, küçük paketini 50 liraya almıştık (7 yıl once) ve bana aşırı pahalı gelmemişti. şimdi baktım 850 küsur lira. Aynısını biz yurtdışında 24 franka alıyoruz. Hemen hemen ayni fiyat.

Temizmama kullanıyordum kedilerini hepsi seviyor.Ama onu yiyen kedi başka mama yiyemez oldu.Pahalisi da alınacak gibi degil.Coklu hayvan bakanlar için keske hem güvenilir hem daha makul fiyatlı olsa.Lobi kismi hakkında bilgim yok.:/

ismi bile varmış zamanla geçer deniyor.

tr.m.wikipedia.org

Bol bol eyup sabri tuncer kiraz çiçeği bocala kendine

Genelde 1 gün içinde kendiliğinden geçiyor. İmkanınız varsa temiz havada dışarıda burundan derin derin nefes alın ve ağızdan verin. Bunu birkaç defa tekrarlayın.

Burnumu yıkadım geçti biraz. Bu seferde el yıkama takıntısı başladı ellerim soyulacak. Sanırım obsesif takmamaya çalışıyorum.

Hiçbir meyveyi sebzeyi poşetle koymam. Poşetin içinde nemli kalıp daha erken çürüyor gibi geliyor. Çoğunu buzdolabının altındaki çekmece kısmına döküyorum. Elmayı ayrı bir kapla rafa koyuyorum çünkü etrafındakilerin olgunlaşma hızını arttırıyormuş, erken bozuluyorlarmış.

Salatalık mesela poşet içinde hava almaz durumda çok çabuk küflenir, çürür. Buzdolabının içindeki hava sirkülasyonundan faydalanması gerekiyor.
Hani nakliyesi karton kutuda yapılan sebze meyvelerin kutularında delikler oluyo ya. Onlar da hava sirkülasyonu için.
Örnek:
www.gidavitrini.com.tr

ağzı kapalıysa olurmuş o dediğiniz bu ağzını iyice açıyor.

Yetkılı servis poşetlerden çıkarmak gerektiğini söyledi.

su dolu kavanoz!!!

havuçların ömrü +1,5 aya kadar uzuyor.
dal kısımları suyun içine gelecek şekilde su dolu kavanozlara koyup buzdolabına atıyorum.

turunçgilleri de açıkta ama benim evimde tüm evi ısıtan sistem olmadığı için sıcak değil. turunçgilleri de kullanımdan en az 2 saat önce suya atıyorum ki şahlansın.

yeşilliklerde bu diğer yöntemlere göre faydalı iken bir şekilde çürüyorlar. onu da yıkayıp kurulayıp kağıt havluya sarıp kapalı kavanozda uygun buldum. en iyisi minik saksılarda maydanoz, nane.

baktım örnek var mı diye, www.youtube.com
bu bana göre aşırı. soğanı da atmam yani :)

shadowless flat bird drawing ?

Amaç başkaysa bilemem de çocuklara resmi sevdirmek içinse şu X hesabında güzel örnekler var.

twitter.com

Line art diye arayabilirsiniz. Line art birds, line art trees falan, ne lazımsa.

silhoutte

aklına gelebilecek her türlü pis veya yasa dışı iş telegram üzerinden döner.

Ne toplulukları? Bu kadar genel sorulara nasıl cevap vermemizi bekliyorsunuz anlamıyorum. Geçmişte “ya bu üniversitelerde sağ sol olayları olumuş deyolar, gızlar bozuluyomuş deyola” diyen dayı sorusu gibi :)

ne ararsan var işte sen ne arıyorsun?

iyi yönetiliyorsa sıkıntı olmaz ama moderasyonun eksik olduğu gruplar tehlikeli.

patates püresi/haşlanmış patates

sandviç ekmeği yiyebiliyor mu denemedim. acaba dedim.

benim ananem de bu durumda aklıma gelenleri yazayım

sabahları alternatif olarak çorba. tarhana, mercimek, arpa şehriye, domates bunlar kolay olanlar

ayrıca ekmeği kolay yesin diye çok taze verirsen dişleri olmadığı için öğütemez damağına hamur gibi yapışır, 2-3 günlük kuru ekmek verirsen bunu çay ya da çorbaya yemeğin suyuna batırarak da yiyebilir, kuru ekmek damakta daha kolay öğütülür hamurlaşmaz

yemek olarak, yeşil mercimek yemeği, mercimek normalden fazla haşlanacak, yemeğin suyu da çorba gibi bol olacak ( sakala sarkan ya da sakala çarpan çorbası diye bakabilirsin )

klasik salçalı sulu patates yemeği

canı çekerse iyice haşlanmış makarna ağızda eriyecek gibi ( ana yemek olarak değil de yoğurtla birlikte yancı gibi )

yeşil bezelye araka yemeği, yine çok haşlanacak

barbunya, nohut, kuru fasulye gibi bakliyatlar, bunlar da çok haşlanacak, çatalın tersiyle bastırınca krema gibi dağılacaklar

ıspanak yemeği

yeşil kabak yemeği tencerede sulu salçalı

normal kahvaltı için

peynir tam yağlı yumuşak lokum gibi olmayacak, az yağlı ezine peynirinin sertinden olacak, ağıza yapışmayacak damakta ufalanacak peynirler ( peyniri çatalın tersiyle ez ama hamur haline getirme kırık kırık olsunlar, lor peyniri de aynı işi görür deme olmuyor yemesi kolay değil )

menemen hem kahvaltıda hem diğer öğünlerde proteinli alternatif olabilir
zeytin ezmesi
bal, reçel
haşlanmış yumurtayı da çatalın tersiyle ezin
ya da tavada çırpılmış yumurta olarak servis edin
ekmeği taze değil kuru verin

canı tatlı çekerse puding :)

@grimavi, ben de ananen için güzel bir tarif paylaşayım.

bayat ekmekleri fırında azcık gevret, üzerine salçalı sos dök yumuşasınlar. ben sosu şu tarifle yapıyorum güzel oluyor. ekmekleri iyice ısla iskender ekmeği gibi ama biraz daha ıslak olsun.
www.youtube.com

üzerine yumuşak köfte koy. yoğurt falan en son az tere yağ gezdir. deniycem bunu.

Benim bir arkadaşım hem sağ hem sol elini kullanıyor. Bırak hiperaktiviteyi yerinden kaldıramıyoruz. Yani katılmıyorum.

ben de katılmıyorum. herkes bir ölçüde iki elini de kullanıyor zira.

Arnold Schwarzenegger bu dedigin tanima uyuyor ama hiperaktif falan degil.

Hem sag hem sol elimi kullaniyorum. Enerjim iyidir ama hiperaktif degilim.

Öyle gözüküyor ama %100 de diyemeyiz.

2023'te cumhur ittifakı oy oranı %49.50, bu seçimde de akp mhp yrp hüdapar toplamı %47 gözüküyor. Ayrıca yurtdışı oyları yok burada, yurtdışında cumhur daha güçlü.

2023 mayıs'a kadar döviz tutuldu, düşük faizle piyasa canlı tutuldu. Ekonomi kötüydü ama insanlar borçlanarak bir şeyler alıyordu sürekli, enflasyonla borç eriyordu. 2023 mayıs'tan beri piyasa çok yavaşladı, tutulan döviz de arttığı için mecburen enflasyon arttı vs. ona rağmen inanılmaz bir düşüş yok cumhur ittifakı oylarında.

Büyük olasılıkla Mansur ya da Ekrem alırdı ama oradaki 6'lı masa faktörü başlı başına kaybettirebilirdi de. Hiçbir zaman bilemeyeceğiz.

bugun chp'nin genel başkanı kılıçdaroğlu olsaydı, çok daha farklı olurdu harita daha fazla turuncuya boyanacaktı o kesin. sonunda gönderdiler muhalefetin başından.

2023 mayıs seçimlerinde kılıçdaroğlu aday olmasaydı kimin kazanacağı belli olmazdı, fakat umut daha yüksek olacaktı. ne kadar sonucu değiştirirdi kimse bilemez.

Kılıçlar değil bir başkası olsa muhtemelen o seçim kazanilamayacakti. Ama kesin olan şu ki; kılıçlar olsaydı bugün bu tablo olmayacakti.

Altılı masa güzel bir projeydi. Sona doğru kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmaz bir hale geldi.
Kendi kendini tükettiği bugün tescillenen bir siyasi parti, kendisini, altılı masanın tükettiğini sandı, kalktı, geri geldi, belediye başkanlarını işe karıştırdı falan derken çarşı pazar iyice karıştı.

Bu seçimde yurtdışı oyların olmaması olduğu gibi CHP'ye yaradı.

İktidarın çok yanlış adaylar belirlemesi muhalefete yaradı.

Geçen seçim öncesi ekonomide elde kalmış yarım atımlık barut da az gelirlinin ekonomik çöküntüyü hissetmemesinde kullanıldı ve başarılı oldu. Bu seçimde barut kalmamıştı. Emekli ekonomik çöküntüyü iliklerine kadar hissetti ve çalışan çoluğuna çocuğuna hissettirdi.

Son zamanlardaki kemer sıkma politikası, işsizlik korkusunu tetikledi. O zaman da kaçak göçmen konusu daha görünür oldu.

Rezerv alan konusu korku yarattı.

%25 konusu ev sahiplerini de kiracıları da sıkıntıya soktu.

600 daire konusu, boş tencere sahiplerinde şok etkisi yarattı. 'Mülk Allahındır' söylemi dalga geçiliyor hissi uyandırdı.

Gazze için cafe basanlar, ticarete devam eden gemileri gördü. YRP bu yarayı çok güzel kaşıdı.

Mevcut Başkanların Belediyecilik konusundaki başarısı bu seçimde çok etkiliydi.

Bu kadar konu varken Kılışdarın ne kadar etkisi olduğunu bulmak çok zor ve faturayı ona kesmek vicdansızlık olur.

Bir de şu var. İl il bakıldığında CHPnin bir önceki Belediye başkanlığı seçimine göre oylarını çok arttırdığını görüyoruz da, Tüm oyları Türkiye genelinde bir önceki seçimdeki ortaklılara göre hesaplarsak o dönemdeki Cumhur ittifakından çok daha az bir oya düşmüş olacaklarını hiç sanmıyorum ben.

doğru ama tam olarak öyle değil bence. Bu biraz da "ne istediysen verdik ama ekonomiyi düzeltemedin, al o zaman" sonucu. Duygusal bir tepki. 2023'te hala sorunları cumhur ittifakının düzeltebileceğine inanıyorlardı.(o yüzden çok da değişmeyebilirdi)

bir de altılı masa milletin gardını almasına sebep oldu. "Hepsi birleşti bizi yiyecekler" gibi hissettiler sanırım. Şimdi yine RTE ('babaları') başta onları korur ama bir yandan dersini verip sonraki seçim için mesajlarını da verdiler. Ekonomi biraz düzelirse geri döneceklerini düşünüyorum.

Mirket de iyi açıklamış tabii.

çok net.

zaten o dönem bir geyik dönüyordu ya. " memlekette seçimi kaybedecek sadece bir kisi var o da kılışdar diye. sokaktan bir adamı bile çevirseniz onun kazanma şansı daha yüksek diye geyikler dönüyordu ve gercekmis.

Sanmıyorum o zamanki şartlarla şimdiki şartlar bir değil. Ayrıca seçmenlerin çoğu daha niye oy kullandığını bilmiyor anladığım kadarıyla büyük çoğunluk mahalli idari seçimlerde yerel hizmetler yerine yüksek enflasyon, emekli maaşları gibi alakasız konuları oylamışlar gelişmiş bir ülkede utanılacak bir durum bu insanlarda oy bilinci yok. Bu durumda başarı, liyakat, icraat ve projeler oylanmıyor başarı liyakat icraat proje yerine kameralara sırıtan şirin görünen arkasında pr ekibinin verdiği rolü başarıyla oynayan halka sempatik görünen adamlar kazanıyor önümüzde deprem gerçeği var çok yazık.

evet. 6lı masanın çok büyük hata olduğu da ayrıca görüldü zaten. 40 vekil dağıttığı partiler yüzde 1 bile alamadılar. ekonomik açıdan şimdiki kadar zor olmayan bir dönemde 48 almış. başka bir aday çok zorlamadan tam tersi bir sonuç çıkarabilirdi

Sanmıyorum.
Şu an ülkede akp değil reyiz sevgisi var. Bu seçimde de rahatca oy kullanma sebepleri reyize direkt etkisi olmaması. Ama olsaydi eminim sonuç daha farklı olacakti.
Şöyle bakarsak; rezil bir ekonomik ortamda adamlar 46.6 aldı hepsini toplarsak. Buna bir de reyiz etkisi deseydik gene daha fazla alirlardi.