Ekşi Duyuru

Valla benim gördüklerim zaten tc vatandaşı olmayan, uzun yıllardır abd'de yaşayan türkler. Ama verdiğin örnekteki gibi bir durum biraz ayrıksı. Tr'de tarih çalışanlar genelde ya Osmanlı ya da yakın Türkiye tarihi çalışıyor. Spesifik alan olduğu için de ilgili dersleri orada verecek pek kişi olmadığından başvurular başarıyla sonuçlanıyor. Yurtdışında beşeri bilimler alanına bakarsan öyle felsefe falan çalışan Türk görmezsin. Osmanlı tarihi, ortadoğu uluslararası ilişkiler, Türkiye falan filan sosyoloji saha çalışması... yani cinyıs oldukları için değil de zaten o alanda uzman birkaç kişi olduğu için oradalar.

Antalya'daki tarihçi kimsenin dikkatini çekmiyor. Genellikle 18 yaşında lisans okumaya ABD'nin top üniversitelerine gidiyorlar, sonra yine top üniversitelerde yüksek lisans, doktora derken zaten amerikalı oluyorlar. Bu şekilde eğitim almış olan onlarca Türk içinden en iyisi de Harvard'a giriyor.

taka

Fevzi hoca olabilir

Benim için Besi Balık.

trilye

deli yengec

hadi bir de bir ankara klasigi olan sakarya'daki can balik'i yazalim.

3 sene

Enstitülerin yönergelerini inceleyin. 2.5 senede bitiren tanıyorum ancak benim enstitümün yönergesindeki şartlar 3.5 yıldan önce bitirmeme imkan tanımıyordu.

Bir yerlerde dayın, babişko veya papişkon varsa 2.5-3 yılda mümkün. Normalde 4-5 yıl.

Teknik olarak minimum dört yarıyıl ders ve dört yarıyıl tez döneminden oluşuyor. ama kadrolu arş. gör. isen genellikle bu süreyi daha da uzatırlar 5-6 yıl gibi.

Ders 2 yarıyıl, en az 3 tane de tez izleme komitesi raporu lazım. Yani 2,5 sene.

35 yaş üzerine geriatrik gebelik/ileri yaş gebelik deniyor. İnternet zırvası değil tabii. Tıpçılar daha iyi açıklar, ben dümdüz bir kaynak bırakayım: www.medicalpark.com.tr

Evet ama bu öyle 35 değil. Yani bu böyle hayatı değiştiren büyülü bir yaş değil.
En rahati 20li yaslar.
30lu yaşlarda verimlilik azalıyor.
30 sonlari 40 başı gibi düşüyor iyice.

Internet zirvasi olan kısmı bunun 35 yaş diye söylenmesi. Yoksa birisinde 32de olur birinde 38de.
Biz de 34 falan gibi düşünüyoruz ondan cok arastirmistim.
Çevremde de 39-40 gibi yaşlara cocuk sahibi olanlar var. Fransa'da tek farkı daha yakından takipti o kadar (çünkü risk artiyor).

Ingilizce aratırsanız karsiniza bir çok çalışma çıkıyor google'da. Ama böyle korkulacak bir rakam değil 35.

Evet, dogru. Kadinin uremesi sinirli bir donemde bildiginiz gibi. 35 ve sonrasinda da gebe kalmanin zorlastigini soyleyebiliriz. Herkes icin gecerli degil tabi ama istatistikler bunu gosteriyor

Gene kalmanın zorluğunun yanında gebelik suresince daha dikkatli de olmak gerekiyor.

Evet bilimsel olarak böyle bir şey var ama benim çevremde 35 yaş üstü olup da gebe kalmakta zorlanan hiç kimse yok. Belki 10 kişi vardır hemen hamile kalan, sorun yaşamayan.
Ben de çok kolay 32 yaşımda hamile kaldım (hatta biraz fazla kolay ahdksj)

arkadaş edinme kriterlerini biraz esnetmen lazım. biraz daha selam al/ver e önem vermen lazım.

Üniversite dönemimde 4.5 sene yalnız yaşadım, 1.5 sene işim sebebiyle lojmanda yalnız yaşadım, bir iki haftaya da bitirmeye karar verdiğimiz ilişki sebebiyle yalnız yaşamaya başlayacağım. Naçizane fikirlerimi paylaşayım.

Bahsettiğim farklı dönemlerde doğal olarak rutinlerim çok farklı oldu. Ama şimdiki şöyle işliyor: bir süredir çalışmıyorum, umuyorum ki bu sene içinde yeniden çalışmaya başlayacağım, o yüzden genelde evdeyim. Geç yatmamaya, yatsam bile mümkün mertebe erken kalkmaya çalışıyorum. Sizin iş sonrası yaptığınız yemekleri öğlenden yapıyorum, sabah ise bu yemeklerin alışverişini yapıyorum genelde. Siz şu an çalıştığınız için haftasonundan yahut izin gününüz ne zamansa o zamandan güzel bir alışveriş yapmanızı tavsiye ederim. Sanal marketler de pek tabi iş görüyor yeri gelince kurtarıcı oluyor ama sizin sokağa bir amaçla çıkmanız daha iyi hissettiriyor, daha da fazla seçeneğiniz oluyor. Hep gittiğiniz bakkal market manav vs olursa sosyal bir çevreniz de olur hem iyi kötü.

Yemek yaparken bazen müzik dinleyip şarkı söylüyor, bazen komik bir podcast açıyorum ben. Yalnızlık hissini sağlıklı bir şekilde kompanse ediyor gibi geliyor, hem de yemek yapma süreci daha keyifli oluyor. Mecbur kalmadıkça dışarıdan yemek söylemiyorum. Uğraşmak iyi geliyor, verimlilik hissi de veriyor.

Bunun dışında bu aralar düzenli film izlemeye döndüm, boşluk bulduğunuz zamanlarda sevdiğiniz bir araştırmalık yahut içki hazırlayıp, zevkinize göre filmler izleyebilirsiniz. Uyuyana dek sıkılma hissini azaltır, belki eğlendiririr, belki yeni perspektifler katar, belki ilham verir. Sanat bizi her türlü kurtarıyor :)

Akıcı olan ve beni çeşitli konularda ihtiyaç duyduğum şekilde geliştiren kitaplar okuyorum. En son kaybolan bağlar'ı okudum depresyonun insan üzerindeki etkilerini anlatıyor. Şimdi de matthew perry'nin otobiyografisini okuyorum. Hem yaşadığı bağımlılığı anlayabilecek biriyim, hem de ingilizce versiyonunu okuyarak kelime dağarcığımı genişletiyorum.

Bol bol yürüyüş yapıyorum sevdiğim müzikler dinleyerek. Etrafımdan akıp giden hayatı izlemek beni rahatlatıyor, küçücük hissediyorum bazen, dertlerimin bir önemi kalmıyor binbir türlü insan ve duruma şahit oluyorum bir iki saatlik yürüyüşümde.

Az ama öz dostlarım var, denk getirdikçe kahve bira yemek artık neyse, buluşuyoruz bir şeyler için. Sosyalleşme ihtiyacımı genelde buradan karşılıyorum.

Haftalık temizliğimi daha hafifletecek şekilde iki üç günde bir yapıyorum, hem bedenim rahatlıyor evde hareket ederken, hem de temiz ev mutlu ev gerçekten. Psikolojik olarak da yükseltiyor beni.

Evde tek başınıza geçirdiğiniz vakti biraz daha kaliteli hale getirmek ve biraz arkadaş edinmek sizin çareniz olacak gibi. Neden arkadaş edinemiyorsunuz ya da niye öyle düşündünüz, onu merak ettim?

telefon - televizyon - bilgisayar
haftasonu gezme, haftaiçi için yemek yapma, ev temizliği, çamaşır - ütü
havuza gitme veya yürüyüşe çıkma

Cesitli kurslara katilirsan yeni kankalar edinebilirsin

jack russell

dachshund

jack russel +1

videoda dachshund olduğu yazıyor.

www.ikea.com.tr

evde birkaç tane bundan var, bunun haricindekiler bende de ağrı yapıyor.

www.yatasbedding.com.tr

(bkz: #49400834)

aynı entryi daha önce birkaç kez daha duyuruda yazmıştım.

Philips

Ben bunu kullanıyorum memnunum: www.braunshop.com.tr Bundan önce de 7 serisini kullanıyordum ondan da memnundum. Kendi ayar mekanizması olduğu için çok fazla tarağa ihtiyaç duymuyor, yani 1-10 ile 10-20 mm arasında kesim yapan iki tarağı var, sen makinenin kendi ayar mekanizmasıyla kaç mm'de kesmek istiyorsan ayar yapıp kesiyorsun. Onun dışında 2 tane sakalı "geçişli" kesmek için tarağı var bir tane de küçük bölgeleri kesmek için başlığı var.

ben nisan'da şunu almıştım www.amazon.com.tr 'dan memnunum PHILIPS24 koduyla 849 TL'den 764 TL'ye düşüyor.

daha profesyonel bir şey dersen www.amazon.com.tr şu var.

Baskı yaparak zamanla diğer dişleri yamultabilir. Bunun haricinde ağrı sızı yoksa ve çıkmış ise çektirmek zorunda değilsin

Eger baskı varsa ilerde daha kötü olduğunda cektirmen gerekecek, ayrıca diğer dişleri ittirerek ağız yapını bozabilir. Başka bir hekimden de görüş alabilirsin.

Baskı yapıyorsa yanındaki dişi çürütebilir (benim yamuk gelen bi yirmilik öyle yaptı, kendisi çekildi yandakine de kanal tedavisi + kaplama yapıldı) veya dişleri sıkıştırıp bozabilir. Ayrıca mesela alttakini çektirdin diyelim, üstteki boşta kaldığı için aşağı doğru uzuyormuş o sebeple onu da çektir diyorlar. Sonuç olarak dördünü de çektirince rahatlıyorsun :D evrimin kötü bir esprisi

Çektir baba , zaten bir işe yaradığı da yok. Zaten uyuşturuyor , diş dışardaysa hissetmezsin bile.

İsveç.

Akdeniz'e kıyısı olan bir yere giderdim. İtalya ilk tercihim olurdu.

viyana/avusturya

avusturya lokasyon olarak ortalarda.

farklı sınır komşu sayısı tatmin edici

güzel bir şehir.

havayolu ile yakında olmayıp daha uzakta olan ülkelere gitme konusunda da sorun olmaz.

seçenekler nereler?

floransa ya da londra.

Polonya.

çekya'yı tercih ederdim, ettim de zaten :)

İtalya, en azından güneş var ve karnım doyar.
Ve bence avrupadaki en etkileyici ülke kendileri. Tüm avrupayı gezdim, Hollanda'da yaşıyorum, tekrar tekrar gitmek istediğim sadece italya var.

Amerikaya git ingilizceni gelistir bi yandan deli para biriktir sonra owww yeahhh motherfcker diyerek geri dön.

Yada ikinci secenek italyaya git ne ararsan var yemekler ortam fena sicak kanli insanlar

italyan kızları vermez, belki güneyliler azcık gösterir o kadar. ama international ortam zevkli olur.

italyanin ryanair hublarından birine yakın ol ispanya vb. de sıkıştırırsın. kuzeye yakın olursan tren opsiyonu da var tabi. gece treni var parise kadar misal. flixbus da akar.

italya iyidir. yoksa ispanya'ya giderdim ben.

Her renk gider

Kot pantolon
Antrasit koyu füme
Açık renk bej
Açık taş rengi gri
Güzel bir mavi lacivert hepsi olur

çok koyu olmamak kaydıyla kot pantolon dışında bir şey gitmez. çok uyumsuz bir renk.

ekleme:
"kazandırmak istiyorsanız bir kazak veya tişörtle, daha özel günler için ise klasik gömlek ve kravatla kombinleyin." denmiş sitede de, "%43 keten" olan ceketle kazağı niye kullanıcaz abi?!

Maroon blazer outfit yazarak google görsellerden neyin uyup uymayacağını kendin gör hocam :)

Tanık bulmak lazım. Lehinize tanıklık yapmayı kabul edecek kişileri bulmak da imkansıza yakın.

Şikayet edilecek şeylerle ilgili konular için, her türlü kanıti toplamaniz lazım, mesaj mail daha ayrıntı durumları isyeri içi durumları içeren (örneğin aynı statüdeki birine daha az is verildiğini, size gerekcesizce is yüklendiğini gösteren bir belge/ler). Sözün özü, biraz kanıt oyunu oynayacaksınız. Tanık güzel olur tabi ama bulabilirseniz, olmaz demiyorum da is kaybi korkusuyla kimsenin böyle konularda şahitlik edeceğine inanmıyorum şahsen.

mobbing maalesef türkiye'de kanıtlanması çok zor bir konu.

Eğer global bir şirketin türkiye ofisinde çalışıyorsanız şirketin global ik help desk'i vardır mutlaka. Orayla iletişime geçebilirsiniz.

Yabancı şirketler bu konuları çok ciddiye alır ve bu help deskler 3. parti firmalar tarafından yönetilir ki sistem çalışsın.

Ama yerli bir şirketse zaten kurumsallık beklemeyin isterse türkiye'nin en büyüğü olsun.

Moralinizi bozmak istemem. Sadece Türkiye'de işler böyle ilerliyor.

Yine de şansınızı denemek isterseniz bir avukata danışabilirsiniz.

Ben olsam enerjimi bununla harcamak yerine ufak ufak iş bakardım.

Olur niye olmasın. Bu konuda daha detaylı bilgi için diye yazılıp öneri verilebilir. Hani kitap oneriliyorsa film niye onerilmesin ki?

Ben de tezimde Haneke'nin filminden alıntı yapmıştım. Bence bunlar çalışmayı zenginleştiren şeyler.

Örneğin APA 7. versiyonda her türlü yapımı alıntılayabiliyorsunuz. Facebook yorumu için bile yöntemler var.

Ama ne tür bir yayın hazırladığınız, çalışma alanınız, sizin referansı ne amaçla verdiğiniz, konu içinde nasıl ele aldığınız da önemli.

Örneğin çalışma alanınız görsel medya ile ilişkilidir zaten kullanırsınız ama durum bu olsa bu soruyu sormazdınız heralde :D Daha farklı bir alan içinse destekleyici, örnekleyici materyal olarak gösterilebilir. Anlattığınız konuyu güzel somutlaştırıyordur vs.

Ancak alanınız atıyorum fizikse tutup fizikle alakalı bir filmi konu akışındaki bir argümanı temellendirici kaynak olarak kullanmamalısınız tabi ki, bunu söylemeye gerek yok sanırım :D

Hangi kaynağı kullandığınızdan çok ne amaçla kullandığınız önemli kısaca. Atıyorum yeri gelir geçerli olmayan bir bilgiyi tarif ederken, tarif ettiğiniz bu yanlışlığı sergileyen deli saçması kaynaklara dahi örneklemek için referans verirsiniz zaten.

Succession

Bir de hukuk bürosunda geçen The good wife/The good fight dizileri var. Yan konu olarak bolca rekabet konusu işleniyor.

Industry (2020)

Dizi olarak Suit.
En son bu konuyu da işleyen film olarak Fair Play filmini izlemiştim iyiydi bence.

The founder film olarak. Dizi olarak da Oz, iş hayatı olmasa da dizinin tümü rekabet üzerine kurulu belki işinizi görür

Usb type c kablo

örnekteki type c.

terzi onu dikebilir de kumaşı da senin götürmen gerek. yani tek gömlek için belki değmez uğraşa ama aynı gömlekten belki farklı farklı renklerde birkaç tane diktirirsen olabilir. ben kendime elbise ve etek diktirtirim öyle. kumaşları gezerek eminönü'nden alırım.
bir tavsiyem, ara mahalle terzisi bulun ama kadıköy suadiye terzisi değil, küçükçekmece cennet mahallesi terzisi. fiyatlar 3:1 fark eder en az.

Gömlek dikim ucreti ankara için konuşuyorum 1000-1500 TL arasında. İyi bir terzi istediğin gibi diker.

Diker

Kumaş cinsinden elbette anlat ama iç etiketinde yazmıyor mu zaten kumaşın cinsi? Kumaşçı da yardımcı olabilir zaten illa terziye gitmeye gerek yok.

Hepsinin olduğu Fethiye var. Yamaş paraşütü, tüplü dalış, deniz aktiviteleri vs. Rafting de yakınındaki Dalaman Çayı'nda yapılıyor.

Fethiyeden bahsediyorsun

çok optimist, hayalci kadın karakterlerle asla bağ kuramıyorum.

Doğrudan kitap ve karakter adı vereyim:
Charlotte Bronte- Jane Eyre

Ben hep erkek karakterlerle özdeşleşiyorum, gay miyim acaba?

Kendimi en yakın gördüğüm kadın karakterler Kazuo Ishiguro'nun Beni Asla Bırakma romanının ana karakteri olan Kathy H ve Sayaka Murata'nın Kasiyer romanının ana karakteri olan Keiko.

elizabeth bennet bir ikondur bu konuda...
onun dışında napoli romanlarından zaman zaman lenu zaman zaman lila.

Gerçeğe ne kadar yakın bilemem ama kendime yakın bulduğum sanırım Emma.
Şekilciyim, bazı şeyleri geç algılarım, yaş almış erkeklere tutulurum...

Kırılma noktası herhalde Ford’un model T ile seri üretim modelini geliştirmesi. Oradan harekete araştırabilirsiniz.

hayır t model değil, sanayi devrimi zaten fabrikasyon süreci demek, teknik sebebi buhar gücü. öncesinde el işçiliği ve basit makinelere dayanan atölyeler mevcut. adam smith'in bahsettiği toplu iğne örneği mesela, bu tür atölyelere işaret eder. zira kendisi, sanayi devrimi öncesinde yazdı eserini.

iktisadi ve teknolojik olarak degisime bakmanız gereken eser, alandaki en iyilerden Eric Hobbsbawn'in devrim çağı, ilk cildi.

Marx Kapital cilt 1. Fabrika öncesinde manifaktür üretimi vardı. Ama kalitalizme geçişe ilişkin değişik teoriler var. Yine de başlaman gereken yer Kapital 1. Ardından bkz. Geçiş tartışmaları.

Size doğrudan ilk fabrika şuydu, şu yenilikleri getirdi diyemem ancak sorduğunuz kadarıyla fabrikaların zeminini hazırlayan şey birkaç çalışanla iş yürüten ufak üretim atölyelerinin iş bölümüne ve uzmanlaşmaya dayalı üretim modellerini benimsemeye başlamasıyla oluyor.

Bir kişinin yaptığı kompleks haldeki çeşitli işleri doğrudan bir makinaya devredemezsiniz. Ancak bir kişinin yaptığı tek bir işi makinaya devredebilirsiniz. Uzmanlaşma ve iş bölümü bunun anlaşılmasını sağladı.

Bu iş bölümü aynı zamanda verimliliği de artırıyordu, bu da fark edildi. Aynı zamanda işçinin nitelikli olması gereksinimini de azaltıyordu. Herkes bir alet üretemez, ancak herkes atıyorum bir demir parçasını eşit uzunlukta kesebilir.

Adam Smith'in çivi fabrikası örneği bunu çok detaylı ele alıyor.

Yani temel olarak bir işçinin a'dan z'ye tek bir aletin üretimini gerçekleştirmesiyle 10 işçinin o aletin üretim aşamasında sadece tek bir işi yapması (eritme, dövme, kesme, şekil verme vs.) verimlilik açısından çok büyük farka yol açıyordu. iş bölümüne dayalı çalışma işin hızını çok büyük oranda artırıyor. İş bölümüne dayalı bu sistemse icat edilen yeni sanayi araçlarının işçilerin yerini almasına yol açıyor.

Neticede fabrikalar ortaya çıkıyor.

Yani fabrikalardan önce atölyeler vardı. Atölyeler çalışan sayılarını artırıp iş bölümünü geliştirdikçe fabrikavari geniş üretim tesisleri haline geldiler ve iş bölümüyle basit parçalara bölünen her task için çalışanlar yerine makinalar atanmaya başladı. Bundan da seri üretim yapabilen fabrikalar oluştu.

Engels'in "İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu" kitabı da sanayiye dönüşümü güzel anlatıyor. En azından tekstil bazında, İngiltere için:

İlk başlarda üretim lokal, evde ve neredeyse tamamen insan gücüyle sınırlı. Bir yandan tarımsal aktiviteler de devam ediyor.

Önce "Jenny" diye bir makine icat ediliyor geliyor. Bu makine üretim sürecini baya bir hızlandırıyor; bu üretim artışı son ürün fiyatlarını düşürüyor, tekstil ürünlerine talep arttığı için dokuma işini yapacak insanların gelirleri yükseliyor. Bu insanlar tarımı bırakıp ailece dokuma işine odaklanmaya başlıyorlar ve sadece bu işle geçinen işçiler ortaya çıkıyor.

Bu arada "Jenny" denilen makine sürekli geliştiriliyor ve"Katır" (Mule) diye başka, daha güçlü bir makine daha icat ediliyor. Evinde üretim yapan işçi sınıfı bu yenilikleri takip etmekte zorlanıyor. Sermayesi olan kişiler dağıtık üretimi ufak ufak ortak alanlarda toplamaya başlıyorlar (1700 lerin ikinci yarısı) böylece de fabrikalar ortaya çıkıyor.

35. Madde ile görevlendirme talep et.

dersleri istediğiniz bir güne toplamak sizin elinizde olan bir şey değil ama neyse, zaten dersler bir güne de sığmaz, en az 2 düşünün siz onu.
teorik olarak mümkün ama pratikte tamamen bölüm başkanı ve dekanın inisiyatifinde. ders programınız belli olduğunda bir dilekçe yazın, derslerinizin olduğu gün izinli sayılmanız için.

Başka yerde yapılmasının önünde kanuni bir engel yok.

Ancak tek engel kanuni olmayabilir. Bölüm başkanının ve dekanın rızası da önemli.

yaklasik bir on yil once ben asistanken boyle arkadaslar vardi okulda ama sonra asistan kiyimi yapildi ve tum 33a'lilar 50d'ye gecirildi. bu ulkede kanunlar sadece teferruat maalesef.

Yapabilir ama çalıştığı okulda program varken izin vermeleri zor. Bölüm başkanı ile konuşmak lazım.

@Banach'ın dediği Khk ile oldu. Tüm 33alar 50dye geçti, sonra bazı üniler tekrar aldı 33a ya bazıları almadı

hangi boyuttan hangi boyuta parçalayacak ?

Kırıcı?

Wikipedia soyle yazmis:

"Kırıcı, madenlerde ortaya çıkan ürünün işlenmesinde ilk aşama sayılır. Açık maden işletmeciliğinde alınan taşlar belli oranlarda küçültülmek için kullanılır. Çeneli kırıcı, paletli kırıcı, çekiçli kırıcı gibi modelleri vardır. Madencilikte ve inşaatlarda beton kırma amaçlı kullanılmaktadır."

tr.wikipedia.org

Ingilizce'de de "crusher".
en.wikipedia.org

Daha estetik bir alet adı arıyorum :D

unuttuğun bir terimi mi arıyorsun, yoksa kelime mi üretmemizi istiyorsun anlamadım. soruyu da biraz daha genişletebilirsin.

sonuçta "kırıcı" bu işin jargonunda kullanılan bir terim.

onun dışında "ayırıcı" da var. veya ayrıştırma makinesi de denebilir. örnek:
www.labris.com.tr

Annihilator
Dissolver
Fusion gun

Konkasör olabilir mi ?

Kişisel telefonunuz, açmak zorunda değilsiniz, açmayın. Suç olduğunu zannetmem.

biraz googleladım

polis memuruna, izin gününde aramışlar ulaşamamışlar, nöbete gelmedi diye disiplin suçu vs yapmışlar. ama o da hukuksuz gözüküyor.

araş gör ya da hocasınız galiba hocalar dediğiniz için. ya da idari personel misiniz

bizim ünide idari amir, cep telefonunu vermiyor kimseye, elbette dekanda vs vardır ama arayıp iş istemesinler diye.

düşününce amirinize verdikten sonra hiç bir şey olacağını sanmam. amiriniz de sizi destekliyorsa hele bu konuda.

niye şükretsin efendim @geveze yazar, şükredersek her şeye, geliştiremeyiz kendimizi, çabalamamız lazım.

Hocalar kimler? İşin yapılmasını bir şekilde engelleyecek ya da işin işlenmesi için belirlenen yöntemlere uymayacak bir davranış ise borçlar kanunundaki işçinin borçları kısmından dolayı sorun yaratabilir. İş yerindeki hocalar her kim ise goygoy için arıyorsa o başka.

Esasında zaten iş yeri telefonunuz ve iş mailiniz harici size ulaşmaları yasak

Amirin hariç kimseye vermek zorunda değilsin hatta sana özelden yazanları mailden ulaşmaları konusunda uyar. Hatta amir aracılığyla ilet çünkü yasak öbür türlüsü kayda geçmiyor çünkü

biz bunu şirket avukatına sorduk. değil kişisel şirket telefonunu bile açmamak, kapatmak herhangi bir yaptırıma yol açmıyor kanunen. disiplin soruşturması falan açılırsa da kanunsuz olur. hatta zırt pırt arıyorlar ve rahatsız oluyorsanız ise huzuru bozmak diye bir suç var kanunda.

Massiom'a da görmüştüm. Baya iyiydi.

Mango man

aynaya kafa atar, cam parçaları atardamara denk gelir, kan kaybından ölür.

aynadaki yansımasını başka biri zannedip yansımayı mı öldürecek (öldürdüğünü zannedecek), yoksa yansımayı öldürücem derken kendini mi öldürücek?

ikincisi ise yumruk atıp bileğindeki atardamarı kesebilir.

Hocam şöyle yap, yüksek bir katta olsun. Aynadaki yansımayı görünce cinnet geçirir gibi aynayı iki eliyle tutsun ve psikodelik bi şekilde aynayla beraber kendini camdan aşağı atsın, atarken ve dülerken de hala elleri aynadaki adamın boğazındaymış gibi bağırsın

ben de anlamadım olayı.

karakter akıl yönünden bir sorunu yok ve cinnet geçirmediğini farzediyor muyuz? eğer öyleyse, ayndaki yansımayı gerçek bi insan sanıp ona saldıracak (mesela silahla ateş edecek) ve netice olarak kendisi mi ölecek?

ucuz olabilir ama silahtan çıkan kurşun sekip kendisine çarpabilir.

Kahraman yarı cinnet hâlinde. Çok detay veremiyorum belli olmasın diye. Yansımasını başkası zannedip kendisini öldürecek.

Sanrı geçirse olur mu ? Eline bıçak alsın aynaya gider gibi denesin , çarpınca bıçak bir şekilde kendine zarar versin ama bu arada kendi bedenine değil aynaya bakıyor olsun ve aynadaki yansımanın bu şekilde zarar göreceğini düşünüp kendini bıçaklasın.

cinnet halindeyse aynaya kafasını vura vura kendini öldürmesi en mantıklısı.

ama ilk aklıma silahtan seken kurşunla ölmesi gelmişti.

Bence ayna yetmez ayrıca pencere boyle hafif rüzgarlı şekilde oynarken birisini görmüş gibi sanıp ateş eder ve oradan seken kurşun kendisine gelebilir.

Kurgu olduğu için daha da esneklik yaratılabilir etkiyi güçlendirmek adına. Bir ' Aynalar Dünyası ' mizanseni yaratılabilir. Yansımasıyla bu ortamda yüzleşip dilediği gibi öldürebilir :)

lazer ışını gönderir aynadan geri döner kahramanı vurur.

Lazer tabancası +1

Yüzüne kezzap fırlatsın

Bomba atabilirsiniz.

yapılmışı var hocam, çok orijinal olmaz sanki :)

www.youtube.com

şaka bir yana olayın duygu yoğunluğu, bilimkurgu olup olmaması, komedi unsuru olup olmaması gibi farklı senaryolar üretilebilir. en basit çözüm zaten yazılmış, aynaya kafa göz dalıp kırılan ayna ile kendini kesebilir. ama duygu/gerilim yoğunluğu fazla bir şey olsun isterseniz adam aynadaki yansımasını öldürmeye çalışır, birkaç deneme sonrasında (örneğin kırılmaz ayna olursa aynaya ateş eder, bıçak fırlatır bir şey olmaz) durumunda "kendini feda ederek" düşmanını el bombası ile patlatabilir.

Yansımasını öldürmesi lazım diyorsun. Kendisini değil. Tam olarak yazdığın gibiyse, yansıması aslında ikizidir. Ayna sanıp ateş eder.
Ayna 1 salise öncesine ait portal olabilir. Ateş eder, portaldan geçip geçmişteki kendisini vurur ve space time continuum’u kırar. Başka bir evren için big bang olur :)

Bak şöyle de fikir geldi aklıma; gerçi karakter hakkında hiçbişey bilmemek çok zorlayıcı bu durumda ama..

Adam biraz deli olsun, kafadan kırık yani. Hafif şizofren gibi. Böyle full değil de, dönem dönem atak gibi.

Önce aynadaki adamla tartışmaya başlasın, git gide çıldırsın, sonra sakinleşsin, sonra tekrar çıldırsın bağırsın çağırsın aynadaki adama. Tartışsın onla. Bu arada da jest-mimik dışında bedeniyle de hareket etsin, saçlarını yolsun, yüzünü tokatlasın falan.
Aynadaki adam da bunu taklit ettikçe daha da çıldırsın, sonra 1 kutu ağır ilacı "hadi bunu da taklit et seni aşağılık koca götlü pis zenci" fondiplesin. Tabi bunu bir anlık sinirle yapsın. Sonra adamın da fondip yaptığını görünce... Gerisini sana bırakıyorum artık :))
Karakter ister üzülsün, ister şaşırsın, ister inada indirsin (ben senden güçlüyüm, önce sen öleceksin VS vs)

1) elinde bıçak/hançer gibi bir şey varsa aynaya savururken kırar ve bilekleri kesilir, öyle ölebilir.

2) elinde ateşli silah varsa aynanın arkası doluysa, yani sert bir zemindeyse ateş eder ayna kırılır aynı zamanda sekip kendini vurur.

3) kurguda lazer silahı varsa daha da kolay tabi iş.

4) kahramanın elinde öyle bir silah vardır ki hedeflediği, yani gösterdiği kişiyi başka bir robot, silah, roket vs. vurmaya programlıdır. (bu komutu dijital bir kask veya gözlük ile verebilir belki veya anlık resmini çeker atar vs.)

kahramanımız bir anlık refleks gereği aynadaki görüntüsünü hedef olarak gösterdiği için "hasss..." der ve kendi ölümü için komutu vermiş olur. artık geri dönüş yoktur.

En üstte
..yansımasını başka biri zannedip..
Sonraki yorumunda,
..yansımasını kendisi zannedip.. yazmışsın.

Hangisi olacak ?

Cameo belki

Alfred Hitchcock çok yapardı.

Listesi bile var.

tr.wikipedia.org

eksisozluk.com

genellikle korku ve yalan söylerken. beden dili ve psikolojiye girer.

Göz bebeği ilgisini çeken bir şeyi gördüğü anda büyür. Marketlerdeki ürünler için tüketici psikolojisini anlamak ve ürün tanımı reklam hususunda harcamaya teşvik etmek için önemlidir.

Uyusturucu kullanincaydi sanirim

arayacağınız kelime mydriasis. en.wikipedia.org
sempatik sinir sisteminin çalıştığı anlarda göz bebekleri büyür.

Türk Sinema Tarihi, Giovanni Scognamillo
Türk Sineması Kronolojisi 1895-1966, Nijat Özön (link: archive.org)
Türk Sineması Cilt 1-2, Alim Şerif Onaran

Özellikle 60-70'lere kadar olan tarihi bunlar güzel anlatır. Yüksek lisans ve doktorada kaynak olarak kullanılan kitaplar. PDF'lerini internetten bulabilirsin.

Bence Lütfi Ömer Akad'ın "Işıkla Karanlık Arasında" adlı otobiyografisi harika, film çekme süreçlerini, senaryonun nasıl 1 haftada yazıldığını, ne kadar plansız vs. neler yaptıklarını anlatıyor süper bence.

90'lar sonrası sinemayı anlatan neler var çok takip edemedim onu zaten kitap sitelerinde bi aramayla bulursun. 87'lerde telif yasası çıktıktan sonra Hollywood bi akın ediyor, sonra 1996'da Eşkıya ile sinema tekrar yükseliyor.

edit: çok daha özet kısa bir şey istersen, bir hocamın şöyle kitabı var:
Türk Sinemasının Kilometre Taşları, Şükran Esen

Fizyonomi ( ilm-i kıyafet) kişinin dış görünüşünden karakterini anlamaya yarıyor.
Sadece görüntü değil, kişinin ses tonu bile buna dahil.
..
Edit:
Ayrıca fenotip kavramından da bahsediyor olabilirsin

İlm-i kıyafet +1
Bir de Antik Mısır'da karşımıza çıkan ve sonra Hipokrat'ın sistemleştirdiği bir olay var. Vücut sıvılarının mizaca etkisi. Dört mizaç diye aratabilirsiniz

Buyrun benim.

Akademik personel kimliğini gösterip girmek mümkün değil. Bu kimlikle başvurup üye olmak gerekiyor önce. Bildiğim kadarıyla hafta içi mesai saatlerinde yapılıyordu bu sadece. Eskiden kütüphane kartı vardı kaldırdılar, TC kimlik kartınızla giriş çıkış yapıyorsunuz artık.

toplamda üç çalışma salonu var. adnan ötüken, müjgan cunbur ve halide edip. en üst kattaki halide edip'i akademisyenler kullanıyor. dönem dönem kalabalık olmakla birlikte genellikle rahat yer bulunuyor. kalabalık da genelde kuru kalabalık, yiyişmeye gelen üniversite öğrencileri yoğunlukta. duguit'in söylediği gibi kayıt yaptırmak gerekiyor, kayıt sonrası kimlik kartı okutarak giriliyor. aldığınız kitapları turnikelerden dışarıya çıkaramıyorsunuz ama fotokopi çektirmek mümkün.

(bkz: Paul Mark)

zamanında birçok yerden yuvarlak yaka basic tişört aldım ama yıllardır hala giydiğim tek tişört serisi Jack and Jones'tan aldıklarım. Hala var mı veya aynı kalitede mi bilmem.

Mudo'dan alıyorum, mağazalarında deneme kabininin önüne basicler koyuyorlar. H&m'deki vs gibi ince değil, daha gramajlı basicleri var. Aşağıdaki gibi

www.mudo.com.tr

Yurtdışından gelecek arkadaşınız varsa uniqlo airism oversize. 2 3 tane alın giyersiniz yıllarca

massimo dutti

Trendyolda grimelange ürünleri de fena değil

m&s

Ontrail, reflect studio. Çok denedim inan basic t-shirt. Fiyatı ortalamaya göre biraz pahalı olsa da inanın çok uzun yıllar dayanıyor.

Çevrilmemiş gibi gözüküyor.

Sürekli iki telefonla gezmek size zor gelmeyecekse neden olmasın.

Çift hatlı alırsan 8 ay da kullanabilirsin.

madem fotoğraf çekmeyi seviyorsunuz kompak bir fotoğraf makinesi baksanıza.canonun g serisi, yine nikonun ve fujinin benzer kompak makineleri. hatta bulabilirseniz ricoh.

Amerika fiyatıyla alınmış bir iphone 15 pro, fiyat performans olarak en iyi kameradır. Bunu iphone 12'lerden beri söylüyorum (o dönem 10 bit video çekme olayı gelmişti)

1000 dolara çok iyi kamera bulamazsın, aldığın her lens 300-500 dolar olur ama iphone'lar artık 3 lensle ve binbir çeşit AI düzeltme, proRaw, Prores 10bit video özellikleriyle geliyor. Bu aradas e-sim desteği ile 8 ay kullanabiliyorsun.

14 pro max alın,

15'i de kullanıyorum, 14 her bakımdan daha iyi.

lensle, makine ile uğraşmayın, çok zor işler, anı yakalayamıyorsun.

Sepeti çok doldurmayın, ne boş ne de ağzına kadar dolu olsun, biraz deneme yanılma maalesef. Sıcaklığı maksimuma getirin, alet sepeti sallayın diye uyarıyor ama daha sık sallayın. Kızartmadan önce biraz tuzlayın. Başka da yapacak pek bir şey yok, patatesin cinsi, kalınlığı bile farkediyor. Ama ne olursa olsun yağda kızarmış gibi olmuyor. Kötü değil, farklı bir lezzeti oluyor.

Bence çiğ patatesten kendiniz yapın.

tam yağda kızarmış gibi olmuyor +1

hazır patatesi sık sık karıştırarak yaptığım versiyonu en çok sevdim. cihazım xiaomi, mod french fries half.

Asla sepeti doldurmayın. Sadece zemine dizin, biraz da üzerine koyabilirsiniz. Bir de arada bir sepeti çıkarıp sallamakta fayda var. Bence elma dilimi patates deneyin, o daha lezzetli oluyor.

Olay bu bu patateste! www.migros.com.tr

Eğer bunun yerine standart boyut dondurulmuş patates kızartacaksam üzerinde yağ gezdirip 220 dereceye ayarlıyorum. Süre içinde 3 -4 defa çıkarıp sallarım her seferinde.

Çıtır çıtır enfes oluyor.

Patatesleri elma dilimi seklinde dogruyorum. Bir kasenin icinde siviyag, kekik, tuz ve karabiberle marine ediyorum. Ardindan xiaomi'de pisiriyorum. ayari 200 derecede 15 dakika ama ben 20 dakika kadar pisirdim, daha iyi pisti.

Ben yumuşak seviyorum.
Çiğden yaptığım için küp küp doğrayıp,
Zeytinyağı ve tuz döküyorum üstüne
Her açıp kaparken sallayıp zeytinyağı sıkıyorum.
160 derecede 30dakika
Ortalama 4 patates pişiyor üst üste gelen patates olmayacak şekilde.

aklıma şöyle bir fikir geldi

patatesleri yuvarlak salam gibi doğrasak çöp şişe araları IIII yandan şu şekilde görünecek şekilde dizsek. hatta daha sık aralıklı.. çok fazla patates almaz mı makine

airfryer'i geri iade ediyoruz.
yerine gidip actifry aliyoruz, evire cevire tek kasik yag ile mis gibi kizartiyor.
biz oyle yaptik.

AVM' lerde açık, sokak üst olanlar kapalı olur genelde. Ama lens numaranıza bağlı bir durum, astigmat falan yoksa bulursunuz illa ki

B12 iğneleri çok iyi geldi bana tabi bi tahlil yaptırman gerekiyor
Solgar 5 HTP ilk ay gerçekten iyi geliyordu fakat sonra göremedim etkisini ama belki sizde işe yarar

Coca Cola ya ilaveten günde 1 avuç çiğ kaju tuketebilir.

sporun ise yaramamasi mümkün degil. düzenli olarak devam edin. seratonin ayarlariyla oynaniyor fiziksel aktivitede. kimyaniz degistirken, stres seviyesinin degismemesi mümkün degil.

iyi uyku, egzersiz, terapi. sizi rahatlatan aktiviteleri programiniza koymaniz. kisisel bakim olur, sevdiginiz diziyi izlemek olur. öyle fisi taktim ve calisti olayi yok.

Terapinin ise yaramamasi normal gelmedi bana. Ya cok kisa surede sonuc beklenmis ya da terapist secimi dogru olmamis.

Spora gitme insiyatifinin sizde olmadığı bir alan seçin. Yani gitmezseniz o ortama, arkadaşlarınıza ayıp olacakmış gibi bir alan olsun ki sürdürülebilir olsun. Bu noktada bir arkadaşıma trekking grubu çok işe yaramıştı. Arkadaş ortamı da edindi orada zamanla. Şimdi haftasonları bu doğa yürüyüşleri stresini regule etmesine yardımcı oluyor.

Bu arada stres kaynağına da bir bakmak gerekli. Bazı bağışıklıkla alakalı kronik hastalıklar zaten başlı başına vucutta bir stres yükü. Bir de buna hayatın stres yükü eklenince fatura ağır olabiliyor.

Stresin kaynağı ne? Çocukluk travması mı, kötü ilişki mi, ani bir travma mı? Bunlar çözümlendi mi, buna uygun terapist seçildi mi? Spor ne kadar süre devam etti? B12, d vitamini vb kan değerleri normal mi? Başka fizyolojik göstergeler var mı? Aşırı terleme, nefes kesikliği vs.

Ve daha birçok etken gözetilmeden tavsiye aranmamalı ve verilmemeli diye düşünüyorum.

D vitamini de ise yariyor bende.

Balik yagi hapi (markasi ocean)
B complex vitamin (markasi ocean)
D vitamini (gunessiz havalarda markasi de colefor)

Cok Faydasini gordum.

www.amazon.com

İlk tavsiye edilen ile aynı model, sadece daha fazla yorum ve incelemek okumak isterseniz diye bıraktım. Stanley klasik modelleri süpriz yapmaz, evladiyeliktir.

Yukarıdaki modelden aldım kızıma, çok memnun. Hem sıcak, hem soğuk kullanımı var.

Birçok termos markasını kullandım (Stanley, zojirushi, contigo dahil)
Stanley evet sağlam ama orta ve küçük boy modelleri eğer uzun süre sıcaklık performansı isteniyorsa tatmin etmez, üzer. O paralara değmez diye düşünüyorum.

Zojirushi sıcak/soğuk tutma süresi için çok çok iyi, malzeme kalitesi de ayrıca stanley'den aşağı kalır değil.

Fakat ben özellikle şu sıralar kullandığım şu modeli kesinlikle tavsiye ederim (thermocafe by thermos)
Amazon yurtdışından gönderiyor. Kesinlikle parasına değer
amzn.eu

Stanley Neverleak 0.47lt olanını kullanıyoruz eşim ve ben. Trigger Action ve Neverleak modelleri arasında kalıp Neverleak'te karar kılmıştık.

Daha önce trigger action kullanmıştım. Neverleak almak istemedim önce ama trigger action'ın çanta içerisinde düğmesine basılı kalıp ağzının açılma ihtimali olduğundan neverleak tercih ettim. Bu sefer de ağzını kapalı tutmaya alışana kadar 1-2 defa bir kaç yeri ıslattım elimde taşırken.

Neverleak'e alışınca kullanım açısında trigger actiondan daha avantajlı olduğunu farkettim. Fakat temizliği trigger actiona göre biraz daha alengirli. Şöyle ki termos başlığı 3 parça ve 3 parçaya ayırıp yeniden birleştirmeyi öğrenirken ve sonrasında da tabi ki dikkatli olmakta fayda var. Çok fazla dişlerini bozan insan okudum zorladığı için. Onun dışında Neverleak 9/10 termos. İçim deneyimi konusu bence trigger action'ın tek öne geçebileceği konu.

www.hepsiburada.com

Hacmine dikkat. Hanım 0,47 litnesini kullanıyor. 0,59 litrelik ~2,5 cm daha uzun bundan ve günlük kullanım için uzun görünüyor.

Öğretmenim şu an 22600 alıyorum. Ocakta bu maaşı almam için 16 bin lira zam almam lazım. Bu da yüzde 80 yapıyor. Sen düşün gerçek mi algı mı?

38 bin yazan en üst kademe ve derecedeki öğretmen maaşı galiba.
yeni başlayan için 32 bin gördüm bir yerde. ben de inanmıyorum.

Toplu sözleşmeden yüzde 15 zam çıktı. Bu oranda zam verilmesi için altı aylık resmi enflasyon farkının yüzde 35 açıklanması lazım diye biliyorum. Zor. Zaten o açıklanmadan da hiçbir ücret belli olmaz.

Mazhar Alanson'un, "Jazz" isimli şarkısı vardı; "5 dakkada değişir bütün işler" dediği. şu zaman Türkiye'sinde ne zaman ne alacağımız hiç belli olmaz. Banka hesabında parayı görsek bile her an verdiklerini bile geri alabilecekleri kadar düştükleri bir dönemdeyiz. "fazla yatırmışız, geri ver" deseler şaşmam artık...

Gonderici amazonsa ekstra bir sey odemezsin cunku tum vergileri pesin tahsil ediyor

Duplikasyon olur ve etik suçtur.

Not: Bilimsel makale olduğunu düşünerek yazdım.

Piotr+1

Kendi kendini intihal diye bir şey var, kendi yazdığınız makaleden bir paragrafı bile alıntı yapmadan kopyalayamazsınız

2 bankadan cekin hocam

ZB 100.000 üstüne 12 ay vadeli seçenek var. Başvurmadım, sayfalarında ne kadara ne kadar ödenir diye baktım 140000 için seçenek sundu

sayfalarda, aplikasyonda, sağda solda gösterilenler yalan dolan. gerçek olarak "verilen" kredi başka. yayınlanan başka. şuradan takip edersiniz:

forum.donanimhaber.com

Krediyi cekme noktasina gelmeden,yani başvuru yapıp basvuru sonucunu gormeden bilemezsin ne verecegini ne kadar verecegini ve ne faiz alacağını.

Oyle Intertetren kredi aramasi yaptığında cikan oranlar hikaye. Mr.goodcat +1

Yapı Kredi (maaş bankam), 310 bin liraya kadar veriyor ama faiz oranı 4,29 :)

Taksitli yok, nakit avans 3 bin

Prompter kullanıyordur, kameranın yanındaki bir ekrandan okuyordur, birileri cue card tutuyordur.

Nvidia Broadcast Eye Contact olarak arama yapın. Başka yöne baksanız bile yapay zeka kameraya bakıyor olarak gösteriyor.

www.google.com

www.youtube.com

Bende iki basit prompter var birinin önüne tablet koyuyorum biri telefon alacak kadar küçük lensin önüne takılıyor(alttan ikinci tripodla desteklemek gerekiyor) İngilizce akıcı içerik için kullanıyorum

Aliexpresste 60-70 dolara çok güzel şeyler var ben oradan almıştım. Telefona Bluetooth klavye bağlayıp yerden ayağımla basıp metni duraklatıp tekrar oynatabiliyorum mesela.

hocam nasıl olsun işte :) devlet el mi atsın piyasaya böyle olursa içinden daha da çıkılamaz

bulmayacak. detayları anlatan çok örnek var. Aslında saçmalık da değil realite.

Üretmeyen bir ülke teknoloji ürünlerini her yıl daha da pahalıya temin edecektir kaçınılmaz olarak.

Araç arzı da az alabilen olmadığı için. Türkiye'de 10 kişiye 2-3 otomobil düşüyor. Yunanistan'da bile 10'da 6 bu oran. Yani türkiye'de araba yok.

Araba olmadığı için de pahalı.

@anten hocam örneği ben mi anlamadım yoksa biraz mantıksız mı ? Fiyatların yüksek olması arz yetmediği için işte talep çok yani, 0’ı 1 milyon sahibinden’de 1.3 milyon. niye ? Çünkü araç yok, bayilerde araç yok. yani arz yok ama talep var.

ben mi anlayamadım acaba sizi.

cevap : Dolar - euro stabile binip de bayiler 2 ayda 200 bin tl kar edemeyecek duruma gelirse tek araçtan bence normale dönebilir.

Türkiye'de arz kısmını anlamadım. Madem çok talep var araba neden yok. Çünkü Avrupa'da var yani araba. Bugün herhangi bir firmanın sitesine girip stoklardaki arabaya bakabilirsiniz.

Araba yok değil hocam. Arac var talep aşırı. Enflasyonist ortamda millet bedava krediyle arabaya yatırım yapıyordu. Çünkü mevduat, altın, ev veya baska yatırım araçlarının hiçbiri otomobil kadar kazandirmayinca millet yardırıyor otomobile. Satışlar rekor kırıyor. Kredi muslukları kesildi sayılır takip edelim. Fakat fiyatlar yukselmeye devam.

Piyasaya sıfır araç girmiyor, çünkü bayiler kur vb. sebeplerle fazla araç çekmeye yanaşmıyor. Ancak sipariş olunca araç getiriyor o da sıra demek. Yani sıfır araç arzı düşük.

Haliyle piyasada 2. el araçlar dönüyor sürekli ki türkiye'de ortalama araç yaşı da oldukça yüksek zaten.

O yüzden de hemen araç almak isteyen 2. ele yöneliyor.
Bu da talebi yükseltiyor, fiyatı etkiliyor.

Yani özellikle 1 yaşında falan bir araçsa şimdi almak istiyorsan bu farkı ver diyor.

Daha yaşlı bir araçsa adam "fiyat bu" diyor. Çoğu o fiyata satamıyor zaten ilan fiyatına bakmayın:) Satabilen de serbest piyasa artık. 2. el araç için sıfırdan fazla veren bir adam varsa ben de satarım.

2022 model aracın bayi fiyatı bugünün fiyatı(anlamsız bir fiyat), alacağım dediğinde 4 ay sonra gelirse o günün fiyatını ödüyorsun ve o fiyat bugünkü ikinci el fiyatını bulabiliyor sanırım. Yani evet araba yok veya depolarda bekletip düşük aldıklarını yüksekten satmaya çalışıyorlar.

2.el taşıtlar için ise aracın kasko değeri,
0-400.000 TL aralığında olan için azami %70’i;
400.001 TL – 800.000 TL aralığında olanlar için azami %50’si;
800.001 TL - 1.200.000 TL aralığında olanlar için azami %30’u;
1.200.001 TL – 2.000.000 TL aralığında olanlar için azami %20’i kadar taşıt kredisi kullanabilmekte olup;
2.000.000 TL üzerinde olanlar taşıt kredisi kullanamamaktadır.

size uygun senaryoya gire tahmin edersiniz.

263 binlik araba için 150 bin civarı nakit vermiştim. Kalanı araba kredisinden gelmişti.

150 bin nakit de vermedim. 40 bin karttan avans çektim. 30 bin ihtiyaç kredisi çekmiştim. faizleri umursamadım. eldeki nakiti kullanmak istemedim ve uzun vadede kar ettim diyemem ama hiper enflasyon yüzünden, az zarar ettim dityebilirim. 2022 nisandaydı bu dediğim. şimdi araç 450 binlerde.

yani arçaç kredisi limiti var kaskonun yüzdesi değişen. ihtiyaç kredisi ise ondan bağımsız çekilebilir.

2sine aynı anda başvurup online çekince tam bankalar birliğine düşmediği için limit dolmadan yapıalbiliyor. ben öyle yaptım galiba. yani önce araba kredisi onaylattım ama çekmedim, sponra ihtiyaç çektim. araç kredisi onaylıdı onu da çekin dedim sonra. Ya benim şansıma böyle oldu ya da limitim yüksek ya da bahsettiğim gibi, anlı kolarak limit sorgulamıyor

Yarım tablet Dideral.

en uzun ama en sağlam çözüm terapi. bir psikologdan destek alabilirsin.

bir kapak sert icki, ozellikle cok aliskin degilsen insani kulak memesi kivamina getirir..

Sunum Teknikleri, veya Topluluk Karşısında Konuşma eğitimi alın. Mutlaka yararı olur. Genellikle 2 günlük eğitimlerdir.

(internette de bilgi bulursunuz, ancak işinize yaramaz ve yetersiz kalır. derli toplu öğrenmelisiniz)

Valla bence sorunu madde/nesne temelli çözmeye çalışmak çözüm değil. Benim önerim insanlara ve şeylere çok da anlam yüklememek olur. Bu olunca gerisi geliyor.

Bol bol tanımadığın insanlarla konuşmalısın. Gönüllüluk esası ile insanlarla bol bol diyalog kur ve gözünde buyutmemis olursun ve her duruma karşı tecrübe kazanmış olursun.
İlac yanlış, terapi gereksiz.

Yukarıdakine ilave olarak, bol bol konuş ve gerekirse rezil ol. Rezil olmaya alışırsın. Böylece korkmana gerek kalmaz.

Sosyal ankaiyete cozumu icin psikologa duzenli gidin. Aytica sosyallesme yapabileceginiz, ufak gruu aktivitelere katilin

Takip numarası verilmemesi saçma. Siz Online mı aldınız? Oradan verilen kargo numarasıyla verdiyseniz, belki ondan vermediler. Kimlik de sistemde çıkmıştır.

İade koduyla gönderince hiçbir şey istemiyorlar, takip numarası da vermiyorlar. Pull&bear'dan iadeniz teslim alındı gibi bir mesaj/mail gelmedi mi?

Sadece o amaçla birkaç yıl kullanılır.

kardeşimde var hala kullanıyor, seri ve akıcı.

ben hala kullaniyorum.

Niye kullanılmasın ya :)

O dediginizi yedek telefon olarak kullandigim Iphone 5 bile yapiyor.

Yeterli kalitede fotograf cekebilmesi ise sizin ihtiyaciniza bagli.

En az 3 yıl dediğiniz için kullanılır

Ben 3 yıl daha kullanmayı düşünüyorum. Cevap tabiki alınır.

Onun yerine üçüncü nesil SE al, 7 sene arkana bakma. A15 işlemcisi (en güncel iphone işlemcisi) var ve aynı para.